Sayfalar

18 Ekim 2025 Cumartesi

Balkan Türkü ile Anadolu Türkü

 Balkan Türkü ile Anadolu Türkü aynı kökten gelir ama farklı iklimlerde büyümüş iki kardeş gibidir. Aynı dili konuşurlar, aynı dine inanırlar, aynı tarihe sahiptirler fakat hayatı yaşama biçimleri, adetleri, davranış tarzları yaşadıkları coğrafyanın etkisiyle birbirinden ayrılmıştır. Bu ayrılık düşmanlık değil, çeşitliliktir. Hatta bu çeşitlilik Türk milletinin zenginliğidir.


Anadolu Türkü toprağa bağlıdır. Köy hayatı, yerleşik düzen, töre ve büyüklerin sözü her şeyin üstündedir. Aile yapısı daha kapalıdır. Evde herkesin yeri bellidir. Erkek evin direği sayılır, kadın evin düzenidir. Gelin kaynananın karşısında ölçülüdür. Evin büyüğüne saygı tartışılmaz. “Büyük konuşur, küçük dinler” anlayışı hâlâ yaşar. Anadolu’da misafir baş tacıdır, sofra paylaşılır, aç yatan komşu varsa günah sayılır. Komşuluk ilişkileri kuvvetlidir, kimse kimseyi sahipsiz bırakmaz. Anadolu insanı duygusaldır ama duygusunu dışa vurmaz, içine atar, sabreder. Sabrı da toprağın sertliğinden öğrenmiştir.


Balkan Türkü ise Osmanlı’nın şehir kültürü içinde yoğrulmuştur. Rumeli coğrafyası çok uluslu bir ortamdır. Türk, Arnavut, Boşnak, Bulgar, Rum yüzyıllarca yan yana yaşamıştır. Bu durum Balkan Türküne daha açık, daha pratik, daha sosyal bir karakter kazandırmıştır. Anadolu’daki gibi kapalı aile yapısı yoktur. Kadın toplum içinde daha görünürdür. Düğünlerde, eğlencelerde kadın-erkek beraber oynar. Sohbet masası karışıktır, gülmece boldur. Balkan Türkü daha neşeli görünür ama içinde derin bir gurbet acısı vardır. Çünkü o topraklarda sürekli kaybetme, sürülme, dağılma yaşamıştır. Bu yüzden hafızası çok güçlüdür. Bir mahalleyi, bir köyü, bir komşuyu, bir türküyü ömür boyu unutmaz.


Adetlere bakarsak farklar daha da netleşir. Anadolu’da düğün günlerce sürer, halay çekilir, zeybek oynanır, erkekler ve kadınlar çoğu zaman ayrı eğlenir. Her oyunun bir ağırlığı vardır. Düğün sadece eğlence değil, töredir. Davul-zurna vazgeçilmezdir. Her adımın kuralı vardır. Balkan’da düğün yine şenliktir ama daha hareketlidir. Oyunlar hızlıdır, ritimler karışıktır, hora, oro gibi oyunlar kadın-erkek birlikte oynanır. Klarnet ön plandadır, bazen keman eşlik eder. Balkan düğünü neşeli gibi görünür ama arada hüzünlü türküler de söylenir, çünkü Balkan Türkü mutluluğun içinde bile hüzün taşır.


Asker uğurlama da iki tarafın karakterini yansıtır. Anadolu’da asker kutsaldır. Görev vatandır. Uğurlama tören gibidir. Davul-zurna çalar, dualar edilir, büyükler nasihat verir. Genç, “Anam ağlama” diyerek gider. Balkan’da da askerlik onurdur ama uğurlama daha içli, daha duygusal yapılır. Kadınlar da katılır, hep birlikte ağlarlar ama sonrasında mutlaka bir oyunla moral verilir. Çünkü Balkan Türkü acıyı hafifletmeyi de bilir.


Cenaze adetleri de farklıdır. Anadolu Türkü ölüm karşısında çok ciddi, çok derindir. Sessizlik, hüzün, taziye günlerce sürer. Mevlitler okunur, komşular yemek getirir. Balkan’da cenaze yine hüzünlüdür ama bazı yerlerde defin sonrası toplu yemek yapılır, hatta bazen hafif bir sohbet ortamı olur. Çünkü Balkan Türkü ölümü kabullenirken bile yaşamı hatırlatır. “Hayat devam eder” der.


Bayram adetlerinde benzerlik çoktur. Her iki taraf da bayram sabahı erkenden kalkar, büyüklerin eli öpülür, ziyaretler yapılır. Ama Anadolu’da bayram biraz daha resmi, daha törelidir. Balkan’da ise daha hareketlidir, daha samimidir. Kahkahalar eksik olmaz, çocuklar daha özgürdür.


Dil ve konuşma tarzı önemli bir gösterge. Anadolu’da yöresel ağızlar serttir. Erzurum ayrı konuşur, Yozgat ayrı, Ege bambaşka. Sesler boğazdan gelir. Balkan Türkü ise İstanbul Türkçesine çok yakındır. Konuşması yumuşaktır. Araya yerel Balkan dillerinden kelimeler karışsa bile Türkçe berrak kalır. Bu da Osmanlı şehir kültürünün etkisidir.


Yemek kültüründe bile fark vardır. Anadolu mutfağı bölgeden bölgeye değişir ama genellikle et, bulgur, hamur işleri, bakliyat ağırlıklıdır. Baharat çeşitlidir. Sofra büyüktür. Balkan Türkünün mutfağı ise daha sade ama dengelidir. Yoğurt, börek, köfte, turşu çok kullanılır. Saray mutfağının hafiflemiş bir hali gibidir. Yemekleri pratik ama lezzetlidir.


Dine gelince, her iki taraf da Müslümandır, ibadetine bağlıdır, bayramına sahiptir. Ama yaşayış farklıdır. Anadolu’da dinî ritüeller çok güçlüdür. Cem, mevlit, türbe ziyareti, adak kültürü yaygındır. Tarikatlar, dedeler, hocalar etkilidir. Balkan Türkünde din daha sade, daha şehirli, daha disiplinlidir. Bidatler azdır, ibadet daha net uygulanır. Ama Ramazan ve kandiller her zaman değerlidir.


Sonuç olarak;

Anadolu Türkü toprağın, sabrın, törenin insanıdır.

Balkan Türkü hafızanın, hareketin, direncin insanıdır.


Anadolu “töre” der, Balkan “hatıra” der.

Anadolu içe kapanır, Balkan dışa açılır.

Anadolu susar, Balkan anlatır.

Anadolu kaderiyle savaşır, Balkan kimliğini korumak için direnir.


Ama ikisini yan yana koyduğunda ortaya çıkan şey tek bir gerçektir: Türk milleti.


Biri kök, biri dal…

Biri gövde, biri yaprak…

Ayrı görünürler ama birbirini tamamlarlar.

Ve bu büyük ağacı ayakta tutan da tam olarak budur.


Bağımsız araştırmacı yazar

Hüsnü Yazıcı