BİTTİ SANDIĞIN TARİH, HÂLÂ YAŞIYOR:
SLAV DENEN HALKLAR GERÇEKTEN SLAV MI, YOKSA TARİH TÜRKLERİ Mİ SİLDİ?
Bu metin, bağımsız araştırmacı-yazar Hüsnü Yazıcı’nın çeşitli tarihsel kaynaklar, arşiv belgeleri ve saha gözlemlerine dayalı çalışmasıdır. Akademik kurumlara bağlı değildir. Resmî tarih anlatılarına bağlı kalmak zorunda hissetmez. Bu metin bir iddia değil, derin bir okuma ve karşılaştırmalı analizdir. Farklı görüş belirtmek isteyen varsa, kendi çalışmasını ortaya koyabilir.
Giriş
Balkan coğrafyasında kimlik tartışması bitmez. Çünkü bu topraklarda hiçbir millet saf değil. Herkes birbirinden etkilendi, karıştı, dönüştü. Ama ilginçtir: Ne zaman Türk etkisi gündeme gelse herkes bir anda susuyor. Türk izleri gizleniyor, inkâr ediliyor. Tam tersine, Türk’e benzeyen bile “Slav’dı” diye yazılıyor. Neden? Çünkü Balkan milliyetçiliği, Türk düşmanlığı üzerine kuruldu. Kimliğini Türk karşıtlığı ile tanımlayan bir toplum, geçmişindeki Türk kökünü kabul ederse bütün ideolojisi çöker.
Bugün “Slav ulusları” diye bildiğimiz Bulgar, Sırp, Makedon, Boşnak, Hırvat, hatta Rus bile zannedildiği kadar Slav değil. Slavlık bir etnik kökten çok, 9. yüzyıldan sonra oluşmuş politik bir şemsiye kimliktir. Slavların tarih sahnesine çıkışı geç, güçsüz ve dağınıktır. Devlet kuramazlar, ordu düzenleyemezler, yazılı dilleri bile yoktur. Tam bu dönemde sahnede kim vardır? Hun, Avar, Bulgar, Peçenek, Kuman ve Oğuz Türkleri. Bu Türk boyları Doğu Avrupa ve Balkanlar’ı yüzyıllarca yönetir. Slav kabileleri Türk hâkimiyeti altında yaşar, Türk askeri sistemini öğrenir, Türk unvanlarını kullanır, Türklerle evlenir. Devlet kurmayı Türklerden kopyalarlar. Slav devlet geleneği, Türk devlet modelinin taklididir.
Tarihte ilk Bulgar devleti Türk’tür. Kurucuları Asparuh, Kubrat, Krum gibi Oğur Türk liderleridir. Dilleri Türkçedir. 9. yüzyılda Hristiyan olup Slav dili kabul ettiklerinde Slavlaşırlar. Modern Bulgar iddiası tam tersini söyler: “Biz Slavdık, Türk etkisi geçiciydi.” Bu açık bir ters yüz etmedir. Gerçek: Eski Bulgar = Türktü. Bugünkü Bulgar = Slavlaşmış Türk + Balkan yerli karışımı.
Sırplar, Hırvatlar, Slovenler yüzyıllarca Avar, Peçenek, Kuman Türk hâkimiyetinde yaşadı. Sırp soylu unvanları “ban, boyar, voivoda” Türk kökenlidir. Boşnakların atası sayılan Bogomil mezhebi, dualist inanç sistemiyle Orta Asya Türk inançlarına benzer; bu yüzden İslâm’ı kolay kabul ettiler. Rus knezleri Kuman prensesleriyle evlendi; Altın Orda Rusya’yı 250 yıl yönetti. Bugün Rus gen havuzunda bile Türk-Kıpçak izi %10-15’tir. Daha güneyde bu oran %25’e çıkar. Ukrayna toprakları tarihsel adıyla “Kıpçak Bozkırı”dır. Yani Slav dediğimiz halklar ya Türklerden devlet modeli aldı ya Türklerle karıştı ya da Türk boylarının Hristiyanlaşıp Slavlaşmış torunlarıdır.
Peki neden “Türkleşmiş Slav yok” denir de “Slavlaşmış Türk” denmez? Çünkü tarih politik yazılır. Bir Slav Müslüman olursa “Türkleşti” denir ve mağdur gösterilir. Bir Türk Hristiyanlaşırsa “zaten Slavdı” denir ve Türklüğü silinir. Çifte standart sistematiktir: Slavlaşan Türk gizlenir, Türkleşen Slav küçümsenir. Sebep açık: Türk kimliği itibarsızlaştırılmak istenir. Böylece Balkan halklarına “saf Slav” kimliği inşa edilir. Bu kimlik Avrupa’nın desteğiyle milliyetçilikle birleşir, Türk’e düşmanlık üzerinden kimlik oluşur.
Bugün Avrupa tarih kitaplarında Türkler işgalci, Slavlar yerli olarak gösterilir. Oysa Hun, Avar, Bulgar gibi Türk devletleri Slavlardan önce bu coğrafyadaydı. Slavlaşmış Türk devletlerini Slav icadı gibi pazarladılar. Tarih kitapları bilinçli manipüle edildi. Türk etkisi ya yok sayıldı ya “barbar baskı” diye çarpıtıldı. Osmanlı dönemi de aynı kalıpla anlatıldı: “Türk barbar, Slav mağdur.” Bu anlatı bugünün kimlik siyasetini şekillendirdi.
Modern dönemde bu manipülasyon sadece kitapla kalmadı, stratejiye dönüştü. Bulgar devleti Pomaklara “Siz Türkleşmiş Slav’sınız, özünüze dönün” dedi. Yunanistan “Türk yok, sadece Müslüman Yunan var” dedi. AB fonları Pomak kimliği üzerine projeler başlattı: “Pomak ayrı millettir, ne Türk ne Bulgar.” STK’lar kuruldu, dernekler açıldı, “Pomak dili”, “Pomak kültürü” adı altında Türk’ten koparma operasyonu yürütüldü. CIA, MI6, Soros gibi yapılar Balkanlarda etnik mühendislik yaptı. Amaç: “Türksüz Balkan.” Müslüman Pomak’ı Türk’ten koparmak için “Slav Müslüman” diye yeni kimlik icat ettiler.
Bu sırada Osmanlı ve Türkiye’nin de hatası vardı. Osmanlı “Müslüman olan herkese Türk” dedi, etnik kimlikleri ayrı ayrı kaydetmedi. Asimilasyon yapmadı ama kimlik detayını da korumadı. Türkiye Cumhuriyeti de yıllarca Pomak, Boşnak, Arnavut gibi Müslüman toplulukların etnik kimliğini konuşmadı. Bu boşluğu Bulgar, Yunan ve AB doldurdu. Kimlik alanı boş bırakılınca başkası yazdı.
Bugün Pomaklara, Boşnaklara, Torbeşlere, Goralara dikkat edin: Dilleri Slav olabilir ama kültürleri Türk-İslam’dır. Düğünleri Türk, cenazeleri Türk, mutfakları Türk, aile yapıları Türk. Slav kültürüyle ortak noktaları dilden ibarettir. Slavlaştıkları iddia edilen birçok halk, aslında Türkleşmiş yerli veya Türk etkisinde şekillenmiş karışık topluluklardır. Etnik olarak saf Slav’ın kendisi bile yoktur. Slavlık siyasi bir şemsiye kimliktir. Türk izleri her Slav halkında vardır ama resmi tarih “yok” demek için uğraşır.
Gerçek şudur: Slavlaşmış Türk çoktur. Türkleşmiş Slav da çoktur. Fakat sadece biri kabul edilir, diğeri gizlenir. Çünkü mesele ırk değil, siyasettir. Balkan kimliği bir savaş alanıdır. Kimliğin sahibi, tarihi yazandır. Türk geçmişi kabul edilirse bütün Slav ulus anlatıları çöker. Bu yüzden Türk sessizleştirilir, Slav parlatılır. Tarih yazarı Türk’ü sildi ama kültür, dil izleri, genetik ve coğrafya gerçeği saklayamadı.
Bugün kim “Balkanlarda Türk etkisi yok” diyorsa, tarih bilmiyor ya da kasıtlı yalan söylüyordur. Bu gerçekler ortaya çıktığında çok kişi rahatsız olur. Ama kimlik savaşı bitmedi, sadece şekil değiştirdi. Avrupa hâlâ bölüyor, devletler hâlâ manipüle ediyor, fonlar hâlâ devrede. Fakat tarih geri dönüyor. Sessiz kalan Türk hafızası yeniden konuşmaya başlıyor.
Gerçeği bilen susmaz. Susarsak tarihimizi başkası yazar.