Translate

26 Eylül 2024 Perşembe

Türk kültürü

 Türk kültürü, Türk milletinin tarih boyunca şekillenmiş, kendine özgü bir kimliği yansıtan zengin ve çeşitli bir kültürel miras bütünüdür. Orta Asya kökenli olan bu kültür, yüzyıllar boyunca farklı coğrafyalara yayılmış ve yerel kültürlerle etkileşime girerek zenginleşmiştir.

Türk Kültürünün Temel Özellikleri:

 * Göçebe Yaşam Tarzı: Türklerin tarih boyunca göçebe bir yaşam sürmesi, kültürlerinde derin izler bırakmıştır. Atçılık, avcılık, hayvancılık ve konargöçer bir yaşam, Türk kültürünün temel unsurlarından olmuştur.

 * Şamanizm: Türklerin ilk dinleri arasında yer alan Şamanizm, doğa güçlerine tapınma, totemizm ve ruh inancı gibi özellikleriyle Türk kültürünü şekillendirmiştir.

 * İslam'ın Etkisi: Türklerin İslam'ı kabul etmesiyle birlikte, kültürlerinde önemli değişimler yaşanmıştır. İslam sanatı, edebiyatı, felsefesi ve hukuku Türk kültürüne önemli katkılarda bulunmuştur.

 * Aile Bağları: Türk kültüründe aile bağları çok güçlüdür. Büyük aile kavramı, saygı, hoşgörü ve dayanışma gibi değerler Türk toplumunda önemli bir yer tutar.

 * Misafirperverlik: Türkler, misafirperverlikleriyle tanınırlar. Misafir ağırlama gelenekleri, Türk kültürünün önemli bir parçasıdır.

 * El Sanatları: Türk el sanatları, zengin bir geçmişe sahiptir. Halıcılık, kilim dokuma, ahşap oymacılığı, metal işleme gibi sanat dalları Türk kültürünün önemli bir parçasıdır.

 * Müzik: Türk müziği, makam sistemi ve zengin bir repertuvarıyla dikkat çeker. Klasik Türk müziği, halk müziği ve günümüz popüler müziği Türk kültürünün önemli bir parçasıdır.

 * Yemek Kültürü: Türk mutfağı, çeşitli ve lezzetli yemekleriyle dünya mutfağına önemli katkılar sağlamıştır. Kebap, börek, pilav gibi yemekler Türk mutfağının vazgeçilmez lezzetleri arasındadır.

Türk Kültürünün Çeşitliliği:

Türk kültürü, tarih boyunca farklı coğrafyalarda yaşayan Türk topluluklarının etkisiyle çeşitlilik göstermiştir. Anadolu Türkleri, Orta Asya Türkleri, Balkan Türkleri gibi farklı Türk topluluklarının kendine özgü kültürel özellikleri bulunmaktadır.

Türk Kültürünün Günümüzdeki Durumu:

Türk kültürü, günümüzde de yaşamını sürdürmekte ve gelişmeye devam etmektedir. Geleneksel değerlerin modern yaşamla bir araya gelmesi, Türk kültüründe yeni bir sentez yaratmaktadır.

Türk Kültürünün Önemi:

Türk kültürü, Türk milletinin kimliğinin temelini oluşturur. Türk kültürünü tanımak, Türk milletinin tarihini, değerlerini ve geleceğini anlamak için önemlidir.


Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Slavlarla Karışımı ve Etkileşimi

 Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Slavlarla Karışımı ve Etkileşimi

Özet:

Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Slavlarla olan etkileşimi, tarih boyunca coğrafi yakınlık, siyasi ittifaklar ve çatışmalar, kültürel alışveriş gibi birçok faktörün bir araya gelmesiyle şekillenmiştir. Bu etkileşim, her iki toplumun da dil, kültür, din ve sosyal yapılarına derin izler bırakmıştır.

Detaylı Bilgi:

 * Coğrafi Yakınlık ve Göçler: Bu Türk boyları, geniş coğrafi alanlara yayılmış ve sık sık Slavlarla komşu olmuşlardır. Göçler, savaşlar ve ticaret yoluyla bu iki toplum arasında yoğun bir etkileşim yaşanmıştır.

 * Siyasi İttifaklar ve Çatışmalar: Bazen müttefik, bazen de düşman olarak karşı karşıya gelen bu topluluklar, siyasi çıkarlar doğrultusunda ittifaklar kurmuş veya savaşlar yapmışlardır. Bu durum, kültürel alışverişin yanı sıra, nüfus hareketlerine de neden olmuştur.

 * Kültürel Alışveriş: Dil, din, gelenek görenekler, sanat ve el sanatları gibi birçok alanda karşılıklı etkileşimler yaşanmıştır. Türklerin göçebe yaşam tarzı, at yetiştiriciliği ve savaşçılık gibi özellikleri Slav kültürünü etkilemiş, aynı şekilde Slavların yerleşik yaşam tarzı ve tarım kültürü de Türkleri etkilemiştir.

 * Evlilikler ve Asimilasyon: Zaman içinde iki toplum arasında evlilikler gerçekleşmiş ve bu durum, genetik ve kültürel bir karışımın ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bazı Türk boyları, yerleşik hayata geçerek Slav kültürüne asimile olmuşlardır.

 * Dil ve Kültürün Karışımı: Türk ve Slav dilleri arasında karşılıklı etkileşimler sonucu yeni lehçeler ve dialektler ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde, kültürel unsurların da karışımıyla yeni bir sentez oluşmuştur.

Sonuç:

Peçenek, Kuman ve Uz Türklerinin Slavlarla olan etkileşimi, Orta Asya ve Doğu Avrupa tarihinin önemli bir parçasıdır. Bu etkileşim, her iki toplumun da kimliklerini şekillendirmiş ve zenginleştirmiştir. Günümüzde, bu bölgelerde yaşayan insanların genetik ve kültürel yapılarında bu etkileşimin izleri hala görülmektedir.


24 Eylül 2024 Salı

Sosyal medya, televizyon, gazete ve kitap gibi tüm medya

 Sosyal medya, televizyon, gazete ve kitap gibi tüm medya araçları, bilgiye ulaşımımızı sağlayan önemli platformlar olsa da, her birinin kendine özgü yanlılıkları ve sınırlamaları bulunmaktadır.

Tüm medya araçlarında ortak olan bazı durumlar şunlardır:

 * Subjektiflik: Herhangi bir haber veya bilgi, onu sunan kişinin veya kurumun bakış açısından etkilenir. Bu durum, haberin objektif olmaktan uzaklaşmasına ve farklı yorumlara açık olmasına neden olur.

 * Seçici Olma: Medya kuruluşları, hangi haberi yayınlayacaklarına kendileri karar verir. Bu da, belirli olayların abartılı bir şekilde sunulmasına veya bazı haberlerin tamamen görmezden gelinmesine yol açabilir.

 * Ticari Kaygılar: Özellikle ticari amaçla yayın yapan medya kuruluşları, izleyici veya okuyucu sayısını artırmak için daha ilgi çekici ve bazen de çarpıcı haberlere yönelebilir.

 * Ideolojik Yanlılık: Bazı medya kuruluşları, belirli bir ideoloji veya siyasi görüşe yakın durarak haberlerini bu yönde şekillendirebilir.

Ancak sosyal medya ve diğer geleneksel medya arasında bazı önemli farklılıklar da bulunmaktadır:

 * Hız: Sosyal medyada bilgi anlık olarak yayılırken, diğer medya araçlarında haberlerin yayılması daha uzun sürebilir.

 * Etkileşim: Sosyal medyada kullanıcılar, haberlere anında yorum yapabilir ve diğer kullanıcılarla etkileşime geçebilir. Bu durum, haberlerin daha hızlı yayılmasına ve daha çok tartışılmasına neden olur.

 * Doğrulama: Sosyal medyada paylaşılan bilgilerin doğruluğunu teyit etmek daha zordur. Bu durum, yanlış bilgilerin hızla yayılmasına ve dezenformasyona yol açabilir.

Sonuç olarak:

Hem sosyal medya hem de diğer medya araçları, bilgiye ulaşmamızı sağlayan önemli araçlardır. Ancak bu araçları kullanırken, eleştirel bir bakış açısıyla yaklaşmalı ve bilgilerin doğruluğunu farklı kaynaklardan teyit etmeliyiz. Hiçbir medya kuruluşunun sunduğu bilginin mutlak doğru olduğunu düşünmemeliyiz.

Peki biz ne yapabiliriz?

 * Farklı Kaynakları Takip Et: Tek bir kaynağa değil, farklı ve çeşitli kaynaklardan haber alarak daha kapsamlı bir bilgiye ulaşabilirsiniz.

 * Eleştirel Düşün: Duyduğunuz veya okuduğunuz her habere hemen inanmayın. Haberin kaynağını, yazarını ve içeriğini dikkatlice inceleyin.

 * Doğrulamayı Öğrenin: Yanlış bilgileri tespit etmek ve doğru bilgileri bulmak için bazı doğrulama tekniklerini öğrenin.

 * Medya Okuryazarlığı Kazanın: Medyanın nasıl çalıştığını, haberlerin nasıl üretildiğini ve sunulduğunu öğrenerek daha bilinçli bir tüketici olabilirsiniz.

Unutmayın: Bilgi güçtür ve doğru bilgiye ulaşmak, bilinçli bir birey olmak için çok önemlidir.

23 Eylül 2024 Pazartesi

Osmanlı'nın Gizli Kahramanları:

Osmanlı'nın Gizli Kahramanları: Evlad-ı Fatihan ve Çeribaşılar

Giriş:
Osmanlı İmparatorluğu'nun geniş coğrafyasını fethetmekte ve korumakta büyük rol oynayan bir askerî sınıfı var mıdır, diye sorsak aklınıza kimler gelir? Muhtemelen ilk olarak yeniçeriler aklınıza gelecektir. Ancak Osmanlı ordusunun omurgasını oluşturan sadece yeniçeriler değildi. Bugün sizlere, Osmanlı'nın gizli kahramanları olarak nitelendirebileceğimiz, Rumeli'nin koruyucuları Evlad-ı Fatihan ve çeribaşıları hakkında ilginç bilgiler sunacağım.
Evlad-ı Fatihan Kimdir?
Evlad-ı Fatihan, Osmanlı Devleti'nin Rumeli'ni fetheden gazilerin soyundan gelenlere verilen isimdir. Askerî bir sınıf olarak kabul edilen Evlad-ı Fatihan, dedelerinden miras kalan mülklerinin yanı sıra seferlere katılım karşılığında dirlikler ve maaşlar alırlardı. Rumeli'ye yerleştirilen diğer Türk grupları olan "Türk Uşakları" da zamanla Evlad-ı Fatihan olarak adlandırılmıştır.
Çeribaşı Nedir?
Çeribaşı, Osmanlı Devleti'nde müsellemler, timarlı sipahiler, çingene, yörük, tatar, evlad-ı fâtihân, voynuk ve akıncı gibi eyalet askerlerinin zâbitlerinden birine verilen addır. Çeribaşıların görevi, emrindeki askerleri bir yerden başka bir yere götürmek, seferlere hazırlamak, asayişi sağlamak ve vergi toplamaktı.
Rumeli'de Evlad-ı Fatihan ve Çeribaşıların Rolü
Evlad-ı Fatihan ve çeribaşılar, Rumeli'nin fethi ve savunmasında önemli bir rol oynamışlardır. Sınırları korumuş, iç güvenliği sağlamış ve bölgedeki Türk nüfusunun bir arada kalmasını sağlamışlardır. Timar sistemi sayesinde hem toprak sahibi olmuş hem de devlete askeri hizmet sunmuşlardır.
Timar Sistemi ve Evlad-ı Fatihan
Timar sistemi, Osmanlı Devleti'nde devlet hizmetleri karşılığında verilen toprak mülkiyetidir. Evlad-ı Fatihan da bu sistemden yararlanarak toprak sahibi olmuş ve elde ettikleri gelirle geçimlerini sağlamışlardır.
Çeribaşıların Yetkileri ve Sorumlulukları
Çeribaşılar, emrindeki askerlerin eğitimi, disiplin ve sevk ve idaresinden sorumluydular. Ayrıca vergi toplama, adalet ve idari işler gibi önemli görevleri de üstlenirlerdi.
Evlad-ı Fatihan'ın Sonu
Osmanlı Devleti'nin zayıflamasıyla birlikte Evlad-ı Fatihan teşkilatı da dağılmaya başlamıştır. Tanzimat Fermanı ile birlikte yapılan düzenlemelerle Evlad-ı Fatihan'ın özel durumu ortadan kaldırılmış ve diğer askerlerle aynı statüye getirilmiştir.
Sonuç
Evlad-ı Fatihan ve çeribaşılar, Osmanlı Devleti'nin askeri ve idari teşkilatında önemli bir yer tutmuşlardır. Bu yapı, devletin sınırlarını korumak, iç güvenliği sağlamak ve bölgedeki Türk nüfusunu bir arada tutmak gibi önemli görevleri yerine getirmiştir.

18 Eylül 2024 Çarşamba

1923, Türkiye

 1923, Türkiye için oldukça önemli bir dönüm noktasıydı. Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanmasıyla birlikte, 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edildi. Ancak yeni kurulan devletin birçok zorlukla karşı karşıya olduğu bir dönemdi.

1923 Türkiye'sinin durumu şu şekilde özetlenebilir:

 * Siyasi:

   * Cumhuriyetin ilanıyla monarşiye son verilmiş ve yeni bir devlet sistemi kurulmuştu.

   * Lozan Antlaşması ile Türkiye'nin sınırları belirlenmiş ve uluslararası alanda tanınması sağlanmıştı.

   * Ancak içeride siyasi istikrarın sağlanması ve yeni yönetim sisteminin oturtulması önemli bir görevdi.

 * Ekonomik:

   * Savaşın yıkıcı etkileri nedeniyle ekonomik durum oldukça zayıftı.

   * Altyapı büyük ölçüde tahrip olmuş, sanayi üretimi durma noktasına gelmişti.

   * Tarım sektörü de savaşın etkileriyle daralmıştı.

   * Ekonomik bağımsızlığın kazanılması ve ülkenin yeniden inşası için büyük çabalar sarf edilmesi gerekiyordu.

 * Sosyal:

   * Savaşın yarattığı sosyal sorunlar, eğitimsizlik ve yoksulluk gibi sorunlar önemli sorunlardı.

   * Toplumun modernleşmesi ve batılılaşması için büyük dönüşümler yaşanması gerekiyordu.

   * Kadın hakları, kırsal kalkınma ve sağlık gibi konularda önemli adımlar atılması bekleniyordu.

1923 Türkiye'sinin önemi:

 * Yeni bir başlangıç: Cumhuriyetin ilanıyla Türkiye, geçmişteki tüm zorluklara rağmen yeni bir sayfa açmıştı.

 * Modernleşme süreci: Batılı devletlerle eşit düzeyde bir ülke olma hedefiyle büyük reformlar yapıldı.

 * Ulusal birlik ve beraberlik: Kurtuluş Savaşı'nda kazanılan birlik ve beraberlik duygusu, yeni devletin temelini oluşturdu.

Sonuç olarak, 1923 Türkiye'si, büyük potansiyele sahip olmasına rağmen birçok zorlukla mücadele eden genç bir devletti. Ancak Mustafa Kemal Atatürk liderliğinde başlatılan reformlarla kısa sürede önemli ilerlemeler kaydedildi.

17 Eylül 2024 Salı

Etnik kimlikler, genetikten ziyade kültürel ve sosyal faktörlere dayanır.

 Etnik kimlik, bir bireyin veya grubun kendisini ait hissettiği kültürel, sosyal, dilsel ve bazen dini özellikleri içeren karmaşık bir kavramdır. Genetik faktörler bu kimliği belirlemede doğrudan bir rol oynamaz.

Örneğin: İki farklı ülkede doğmuş, genetik olarak yakın akraba olan iki kişi, büyüdükleri kültürler ve yaşadıkları deneyimler nedeniyle tamamen farklı etnik kimliklere sahip olabilirler.

Etnik kimliği şekillendiren başlıca faktörler:

 * Kültür: Gelenekler, inançlar, değerler

 * Dil: Ana dil, konuşulan diller

 * Tarih: Ataların yaşadığı topraklar, deneyimler

 * Sosyal çevre: Aile, arkadaşlar, toplum

 * Milliyet: Vatandaşlık duygusu

Özetle: Etnik kimlik, bireyin kendisini tanımlamasında önemli bir rol oynar ve genetikten çok kültürel ve sosyal etkileşimlerin bir sonucudur.

15 Eylül 2024 Pazar

BiZANS T ARİHÇİLERİ


Peçenek Türkleri, Bizans İmparatorluğu'nun kuzeydoğu sınırlarında yaşayan ve sık sık imparatorluğa akınlar düzenleyen bir Türk boyudur. Bu nedenle, Bizanslı tarihçiler eserlerinde Peçenekleri sıklıkla ele almışlardır. İşte Peçenekleri eserlerinde anlatan bazı önemli Bizanslı tarihçiler:

 * Prokopios: 6. yüzyılda yaşamış olan Prokopios, Gotik Savaşlar ve Doğu Roma İmparatorluğu'nun diğer savaşlarını anlatan eserlerinde Peçeneklere de yer vermiştir. Peçeneklerin yaşam tarzı, savaş taktikleri ve Bizans ile ilişkileri hakkında önemli bilgiler sunar.

 * Theofanes İtirafçı: 8. ve 9. yüzyıllarda yaşamış olan Theofanes, Bizans kroniklerinde Peçenek akınları ve Bizans-Peçenek ilişkileri hakkında detaylı bilgilere yer vermiştir.

 * Leo Taktikos: 9. yüzyılda yaşamış olan Leo Taktikos, askeri bir komutan ve yazar olarak, eserlerinde Peçeneklere karşı nasıl savaşılması gerektiği konusunda taktikler sunmuştur.

 * Georgios Kedrenos: 11. yüzyılda yaşamış olan Georgios Kedrenos, Bizans tarihini kapsayan geniş bir eserde Peçeneklerin Bizans'a yaptığı akınları ve bu akınların sonuçlarını detaylı bir şekilde anlatmıştır.

 * Zonaras: 12. yüzyılda yaşamış olan Zonaras, Bizans tarihini özetleyen eserinde Peçenekler hakkında da bilgiler vermiştir.

Bu tarihçilerin eserleri, Peçeneklerin siyasi, sosyal ve askeri hayatları hakkında önemli bilgiler sunmaktadır. Peçeneklerin göçebe bir yaşam sürdürdükleri, atlı okçulukta oldukça başarılı oldukları ve sık sık Bizans topraklarına baskınlar düzenledikleri bu kaynaklardan öğrenilebilir.

Peçenekler hakkındaki bu Bizanslı kaynaklar, tarihçilerin Orta Asya'dan Avrupa'ya uzanan göç hareketlerini ve bu hareketlerin Bizans İmparatorluğu üzerindeki etkilerini anlamalarına yardımcı olmaktadır








TÜRK KÜLTÜRÜ SAYI 452 YIL XXXVlll ARALIK 2000 İSLAM VE ANADOLU TARİHİ AÇlSINDAN ÖNEMLİ 

· BiZANS TARİHÇİLERİ 


1. MIKHAlL A TT ALEIATES (ö. 1080) 

Bizanslı hukukçu, yargıç ve tarihçidir. Muhtemelen Parnphylia'da Attalia şehrinde doğmuş 

olduğu için bu unvana sahiptir. Şu halde Attaliates onun asıl aile adı değildir. Doğduğu yerden 

avukatlık mesleğine başladığı başşehre göç etmiştir. İstanbul ve Tekirdağ'da inşaat ve arazi spe- külasyonu sayesinde oldukça bUyUk bir servet kazanmıştJr. Sivil ve askeri mahkemelerde avukat-

lık yaprnıştJr.Lnparator IV. Romanos Diogenes'e (1068-1071) askeri hllim sıfatıyla seferlerinde 

refakat ettiği devre içinde kendisine patrikios rütbe ve unvanı tevcih olunmuştur. lmparator M. 

Vll. Parapinakes devrinde de mevkiini muhafaza etmiştir. Bu imparatorun sukutundan sonra ken-

disine magister unvanı b~eden N. Botaniates'e iltihak etmiştir. Mikhael'in dost çevresine dok-

tor ve mütercim Symon Sethos, devlet adamı M. Burumites ve muhtemelen Achrida başpiskoposu 

Theohylaktos dahil idiler. VII. Mikhael Dukas'ın Peçenekler ile yaptığı savaşlara da katılmıştJr. 

Bu arada 1034-1079 tarihleri arasındaki olaylan kapsayan Historia (1079-1080) adlı eserini impa-

rator Nikephoros Botaneiates'e (1078-1081) ithaf etmiştir. VI. asırda yaşamış ola."l. Agathias'tan 

esinlenerek yazmış olduğu bu kitabı eksik olmakla birlikte sağlıklı bilgiler içermektedir. Arkaik 

bir üslup kullanmıştır. 

Eseri Bizans Lnparatorluğu Başşehir Memurlar Asalet Sınıfının Hakimiyet Devri (1025-

1081) kaynaklan arasında zikredilen M. Attaleiates, Bizans sarayında itibarlı bir mevkiye sahip 

olarak 1034-1079 tarihleri arasında meydana gelen olaylan carılı ıjahit olarak tasvir etmiljtir. Bu 

sebeple eseri çok kıymetlidir. Nasıl ki, Psellos sivil partinin temsilcisi idiyse Attaleiates de askeri 

feodal aristokrasinin bir taraftan idi. Attaleiates'in memuriyet ayatında yükselilji Romanos Dio-

genes. zamanın a başlamış olup, bu imparatorun saltanaundan itibaren tasvirleri dalıa da zengin-

eşmekte fakat diğer yandan subjektifleşme tedir. Attaleiates' in tarihinden, dalıa sonra Ioarınes 

Skylitzes Contimuatus, Nikephoros Bryennios, Anna Komnene ve Ioarınes Zonaras gibi tarihçiler 

yararlanmllj ardır. Attaleiates, 1077 yılında kurduğu bir manastır için ayin kurallanru içeren bir 

kitap yazdıktan başka, 1072 yılında imparator VII. M. Dukas'ın isteği üzerine bir klavuz hazırla

ffillillr. 

Eserde Türk tarihiyle ilgili özgün bilgiler de mevcuttur. Selçuklu-Bizans ililjkileri ve savaş-

lan hakkında bilgi verir. Peçenek-Bizans savaşlarından, Oğuzlar ve Kumanlar'dan bahseder. lıı1-

parator X. Konstantinos'un 1065'te Oğuzlar'a karşı yürürnesinden başka, Türkler'in Anadalo- yu'ya ilk akınlan ve Romanos Diogenes'in onlara karşı yaptığı seferlerini (1060-1070'li yıllarda) 

de anlatJr. Ancak, eserin bizim açll11l2dan önemi, Malazgirt Savaşı 'nı anlatmasıdır. Aynca o, eser-

de Bizans egemenliğindeki Bulgarlar ve Macarlar ın Bizans'a karşı yapmış olduklan akınlardan 

da söz eder. Eserin neıjri: M. Attaleiates, Historia, (nşr. I. Bekker), C.S.H.B., Bonn 1836. 1056 yı-

ına kadar olan bölümü ise, H. Gregoire tarafından 1958 lında Fransızcaya çevrilmiştir. 

• Ara~unna görevlisi, Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyaı Fakültesi Tarih/Ortaçağ Bölümü. 


2. MIKHAlL PSELLOS (1018-1081) 

Orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1018 yılında Bizantian veya Konstantinoupolis'te 

(!stanbul) doğdu. Annesinin te~vik ve desteğiyle tercih ettiği öğrenim hayatını baJlarıyla tamamla-

dı. Yirmi dört yaJlında iken artık devrinin bütün ilimlerine (felsefe, geometri, hukuk, tıp ve teolo-

ji) vakıf bulunuyordu. · 

V. Mikhail döneminde 1041-1042 yılında bir arkadallının yardımıyla sekreter olarak girdiği 

sarayın, IX. Konstantinos Monomakhes zamanında (1042-1055) en gözde kişisi oldu. 1045 yılın-

da Bizantion'da yeniden kurulan yüksek okulda "Filozofların Konsülü" unvaruyla Felsefe bölü-

münün baJlına getirildi. Sonraki yıllarda ise, hükUmet memuru ve imparator diınışmaru olarak 

önemli görevleri üzerine aldı. 

Bizantian patriği Mikhail Kerullarios (1043-1058) ile arası açılınca Olypos manastırına çe-

kildi. Ancak. manastır hayatı ona göre olmadığından lmparator IX. Konstantinos 'un ölümünden 

sonra tekrar Bizantion'a geri döndü.lmparatoriçe Theodora (1055-1056) ve akabinde tahta çıkan 

VI. Mikhail (1056-1057) zamanlarında sarayda önemli mevkilere yükseldi. Jsaakios Komnenos 

(1057-1059) tarafından da baJlbakan olarak atandı. X. Konstantinos Dukas döneminde (1059-

1067) ise, imparatorun oğullannın ve saray erkfuurun çocuklannın hacası oldu. Ayrıca, yüksek 

eğitim kurumlarındaki idareciliği tekrar eline geçirdi ve imparatorun kardeşi Ioarınes Dukas ile 

yakınlık kurarak onun politik daruşmanı oldu. Böylece 1063 yılında saraya dönerek eski itibarını 

yeniden kazandı. 

Bu güzel günler, IV. Romanos Diogenes (1068-1071) tarafından geri plana itilmesi, Mikhail 

Dukas (1071-1078) zamanında da görevinden tamamen uzaklaJltınlmasıyla son buldu. Çaresiz ve 

yalnız bir adam olarak, ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber muhtemelen 1081 yılında 

öldü. 

Eseri olan Khronagraphia 14 imparatoru kapsayan bin yıllık bir dönemi içine almaktadır. ll. 

Basileious'un (976-1025) tahta çıkışından VII. Mikhail Dukas uı tahtta bulunduğu 1077 yılına 

kadar gelmektedir. Şekil ve üsliip bakımından iki ayrı bölümden olu~maktadır: 976-1059 yıllan 

arasını kapsayan birinci bölüm gerçekçi ve bağımsız, X. Konstantinos Dukas'uı tahta çıkışından 

VII. Mikhail Dukas'ın imparatorluğunu içine alan ikinci bölüm ise taraflı olarak kaleme aluımış-

tır. 

KhoronograpJıia, pekçok tarihçi hatta Psellos'un çağdaJllannca (Nikephoros Bryennios, Io-

arınes Skylitzes •. Anna Komnena ve Zonaras) bile kullanılmıştır. Eser ilk olarak C.N. Sathas tara-

fından 1874 yılında yayınlandı: "Funeral Oration on John Xophilinos", BibliotJıeca Graeca Medii 

Aevi, IV. 

E. Renauld tarafından da Fransızca tercümesiyle birlikte neşredildi: Michael Psellos CJıro-

rwgrapJıi ou Histoire d'un Siecle de Byzance 976-1077, I-II, Paris 1926-28. E.R.A. Sewter eseri 

İngilizce'ye çevirmi~tir: Fourteen Byzantine Rulers. The Chrorwgraphia of Michael Psellos, Pen-

guin Classics, London 1966. 

Tarihçinin bu eserini Prof. Dr. I~uı Demirkent ise Türkçeye kazandırmıştır: Mikluıü ?sel-

los' un Khronographia'sı, TTK, Arıkara 1992. 


3. SKYLITZES (ö. 1060 civarı) 

Onbirinci yüzyıl Bizans tarihçilerindendir. Hayatı hakkında bilgi bulunrnamalctadır. Eseri 

olan Synopsis Historiarwn, 811-1057 yılları arasını kapsamaktadır. I. Romanos Lakapenos'un 

(920-944) sonuna kadar olan dönem için Theophanes Continuatus'tan faydalanmıştır. Eserin bun-

dan sonraki kısrru günümüze kadar gelerneyen kaynaklara dayanması dolayısıyla önemlidir. 

Nikephoros Phokas dönemi (963-969) için Leon Diokonios'dan, Phokas sülalesinin kroniği 

olan bir eserden ve kilise menşeli kaynaktan yararlanmıştır. Ioannes Komnenos'un tahta çıkışına 

kadar ulaJlan kroniğin son kısrru da büyük değer laJlımaktadır. 

Eserin orijinal metni bugüne kadar neşredilmemiştir. Bonn Corpus'u ise, Skylitzes'i kopya 

etmiş olan Georgios Kedrenos'un neşriyle yetinmiştir: Georgios Kedrenos (Ioarınes Skylitzes), 

Synopsis Historiarwn, (nşr. I. Bekker), C.S.H.B., I-II, Bonn 1838-39. 

712 (8)

SAYI452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXXVIII 

2. MIKHAlL PSELLOS (1018-1081) 

Orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1018 yılında Bizantian veya Konstantinoupolis'te 

(!stanbul) doğdu. Annesinin te~vik ve desteğiyle tercih ettiği öğrenim hayatını baJlarıyla tamamla-

dı. Yirmi dört yaJlında iken artık devrinin bütün ilimlerine (felsefe, geometri, hukuk, tıp ve teolo-

ji) vakıf bulunuyordu. · 

V. Mikhail döneminde 1041-1042 yılında bir arkadallının yardımıyla sekreter olarak girdiği 

sarayın, IX. Konstantinos Monomakhes zamanında (1042-1055) en gözde kişisi oldu. 1045 yılın-

da Bizantion'da yeniden kurulan yüksek okulda "Filozofların Konsülü" unvaruyla Felsefe bölü-

münün baJlına getirildi. Sonraki yıllarda ise, hükUmet memuru ve imparator diınışmaru olarak 

önemli görevleri üzerine aldı. 

Bizantian patriği Mikhail Kerullarios (1043-1058) ile arası açılınca Olypos manastırına çe-

kildi. Ancak. manastır hayatı ona göre olmadığından lmparator IX. Konstantinos 'un ölümünden 

sonra tekrar Bizantion'a geri döndü.lmparatoriçe Theodora (1055-1056) ve akabinde tahta çıkan 

VI. Mikhail (1056-1057) zamanlarında sarayda önemli mevkilere yükseldi. Jsaakios Komnenos 

(1057-1059) tarafından da baJlbakan olarak atandı. X. Konstantinos Dukas döneminde (1059-

1067) ise, imparatorun oğullannın ve saray erkfuurun çocuklannın hacası oldu. Ayrıca, yüksek 

eğitim kurumlarındaki idareciliği tekrar eline geçirdi ve imparatorun kardeşi Ioarınes Dukas ile 

yakınlık kurarak onun politik daruşmanı oldu. Böylece 1063 yılında saraya dönerek eski itibarını 

yeniden kazandı. 

Bu güzel günler, IV. Romanos Diogenes (1068-1071) tarafından geri plana itilmesi, Mikhail 

Dukas (1071-1078) zamanında da görevinden tamamen uzaklaJltınlmasıyla son buldu. Çaresiz ve 

yalnız bir adam olarak, ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber muhtemelen 1081 yılında 

öldü. 

Eseri olan Khronagraphia 14 imparatoru kapsayan bin yıllık bir dönemi içine almaktadır. ll. 

Basileious'un (976-1025) tahta çıkışından VII. Mikhail Dukas uı tahtta bulunduğu 1077 yılına 

kadar gelmektedir. Şekil ve üsliip bakımından iki ayrı bölümden olu~maktadır: 976-1059 yıllan 

arasını kapsayan birinci bölüm gerçekçi ve bağımsız, X. Konstantinos Dukas'uı tahta çıkışından 

VII. Mikhail Dukas'ın imparatorluğunu içine alan ikinci bölüm ise taraflı olarak kaleme aluımış-

tır. 

KhoronograpJıia, pekçok tarihçi hatta Psellos'un çağdaJllannca (Nikephoros Bryennios, Io-

arınes Skylitzes •. Anna Komnena ve Zonaras) bile kullanılmıştır. Eser ilk olarak C.N. Sathas tara-

fından 1874 yılında yayınlandı: "Funeral Oration on John Xophilinos", BibliotJıeca Graeca Medii 


4. ANNA KOMNENE (1083-1148J 

Bizans Imparatoru I. Aleksios (1081-1 ı 18) ile Eirene Dukas'm ilk çocuğudur. Karde§i Ioan-

nes'in yerine kocası Nikephoros Bryennios'u imparatorluk tahtına geçirmeye çalışmış fakat, başa-

ramayınca inzivaya çekilerek babası Aleksios Kornnenos'un hayatını yaımıtır. lıTıparator Aleksi-

os'un yerine tahta geçen Ioannes, Anna'nın kardeşiydi ve o devir tarihçilerinden Ioannes aleyhine 

tarih yazan tek kişi Anna idi. 

Anna, daha çocuk yaşmdayken genç müşterek imparator Konstantinos Dukas ile nişanlan-

mış ve Aleksios, K. Dukas'a veliahtlık vaadetmişti. Kardeşi loannes'in doğumundan kısa bir süre sonra K. Dukas'm zamarısız ölümü, Anna'nın ilitirasma darbe olmuştu. Genç kadın bundan sonra 

hiç durmadan ve annesinin de nzası iştirakiyle babasını, veliahtlığı şimdiki kocası Caesar Nikep-

horos Bryennios'a vasiyet etmesi için sıkışunp durmuştur. Hatta imparator ölüm döşeğinde yatar 

ve kızı ve karısı tarafından büyük bir şefkatle tedavisine çalışırken bile harumlar, yaptıkları hiz-

meti arada bir kesip Ioannes'i veliahtlıktan azietmesi için israr etmişlerdir. Fakat Aleksios, oğlunu 

kendine halef yapmakta kararlıydı ve öyle de oldu. Bunun üzerine, Ioannes 'e karşı annesiyle bir-

likte bir sUikast düzenleyen Anna başarısız olunca mallan mUsadere olurırnuştu. Kendisi ve zevce-

si, tacm kaybını tarihçiliğe yönelerek teları etmeye çalışmışlardır. 

Anna, Aleksias'ında babasının tarihini başından ölümüne kadar (1069-1118) tasvir etmiştir. 

Aslında o, kocasının 1137'de ölümü üzerine onun yarım bıraktığı eserine bir zeyl yazmayı düşün-

müş ve Alexias'ı yazmıştır. Bunun delili, 1137 yani Romanus'tan sonrasını yazmış olmasıdır. 

lkirici olarak o, yarunda yaşayan kardeşi Aksukos'tan hiç bahsetmez. Antik örneklere göre şekille-

nen eski Yunan tarih yazarlığı, şiiri ve felsefesine vakıf olan prensesin seçkin bir antik üslüp ile 

kaleme aldığı eseri, sadece Bizans humanismusunun çok belirgin bir abidesi olmakla kalmayıp, 

aynı zamanda birinci derecede bir tarih kaynağıdır. Aleksias'm tarafgirane eğilimi ve başta krono-

loji bakımından mevcut olan kanşıklık olmak üzere diğer noksanlıklan, yazarırun mevkii ve te-

cessüs duygusu sayesinde sahip olduğu bilginin çok taraflılığı ve genişliği ile tamamen telafi edil-

mektedir. Nitekim, kronolojik olarak seneleri unuttuğu için yıllan net vermemiştir. Ayrıca o, bir 

olayı alıp da bitirmez, ona tekrar tekrar değinir. Konuyla ilgili pekçok bilgi verirken, bir çoğunu 

da atlamaktadır. 

Anna'nın lafsilatlı tasvirleri, Bizarıs'ın yeniden büyük devlet olarak ihyasını, Batı dünyası-

nın ilk haçlı seferinde (Mayıs 1096) Bizarıs ve Türkler ile temasını; Normanlar ile kuzey ve doğu-

nun Türk kavimleriyle yapılan mücadeleleri kapsayan bu önemli devir hakkındaki bilgimizin ana 

kaynağını teşkil eder. 1101 Yılı Haçlı Seferleri hakkında verilen bilgi çok yetersizdir. 

· Anna, Türklere karşı husumet içiresindedir. Aleksias, Çaka Bey'in kişiliği ve faaliyetleri 

hakkında bilgi veren tek kaynakur. Ondan üç yerde balıseder. Bizarıs filosunun Sakız adasına 

çıkıp kaleyi kuşatması ve Çaka Bey'in Bizanslılar'ı püskUrtmesi gibi olaylar onda kayıllıdır. Ayn-

ca, I. Kılıç Arslan'ın Bizarıs'a karşı ilk mücadeleleri (1093 ve sonrası), Marmara'nın güney kıyı-

sındaki Bizans şehir ve kalelerini fethe girişınesi ve Imarator Aleksios Kornnenos'un buna karşı 

savunması ve başarılan da eserde anlatılmaktadır. 

Süleymanşah'ın Tutuş ile mücadelesi ve ölümünden ise şöyle bahsedilir: "Süleymarışah 

(1086 Aynuseylem savaşında) dağılan ordusunu topartamak için büyük çaba gösterdi ise de başa-

rılı olamadı ve savaş meydarundan aynlıp ıssız bir yere çekildi. Çok geçmeden Tutuş, adamlarını 

göndererek onu yanına getirmelerini, kendisiyle öpüşüp banşacağıru ve kendisinin, yarunda şere-

fme yakışır bir muamele göreceğiıli bildirdi. Fakat SU!eymanşah, Tutuş'un bu içten önerisi karşı-

sında, içine düştüğü bu acıldı sonun yarattığı ruhi bunalımın etkisiyle yarunda taşıdığı hançeri kal-

bine saptamak sUretiyle hayatına son verdi (Haziran 1086)". 

Anna, U.tin Doğu'nun llOO'den ı ı 18'e kadarki tarihi için de en önemli Grekçe kaynaktır. 

Ancak, Antakya'yı işgal eden haçlılara verdiği önernin binde biri kadarını Urfa ve kontlarırıa ver-

memiştir. 

(9) 713


I452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL xxxvm 

Eserin Fransızca tercümesi ve mufassal tarihi yorumu ile neşri: Anna Komnene, Aleksiade, (nşr. B. Leib), Calleetion Byzantine de l'Association Guillaume Bude, I-III, Paris 1937, 43, 45. 

Diğer neşri: Ducange, R.H.C.G., I (Poussine neşrinin geniş bir şerhidir). Bir diğer ne§ri: A. Reif-

ferscheid, I-II, Leipzig 1884. İngilizce tercüme ve ne§ri: E. Dawes, The Alexias of the Princess 

Anna Comnena, London 1928; E.R.A. Sewter, The Alexiad of Anna Comnena, Penguin Books, 

London 1969; Almanca terc. Köln 1995; Türkçe terc. Bilge Umar,lstanbul1997. 


5. CEDRENUS (KEDRENOS), GEORGIOS (XI. Asır) 

Kedrenos, yüksek bir Bizans memuru olan loannes Skylitzes 'in XI. Asır sonunda Theopha-

nes'i devam ettirerek yazdığı ve 811-1057 yıllan arasını içeren k:roniğinin esas kısmıru kopya et-

miştir. Skylitzes, Romanos Lakapenos'un sukutuna kadar olan devre için, özellikle Thephanes 

Continuarus'tan faydalanmıştır. lmparator Nikephoros Phokas'ın sonuna kadarki dönem için 

Skylitzes, Leon Diakonos'un da faydalandığı, Phokas sUlalesinin bir tür kroniği olan bir eserden 

ve bunun yarunda kilise menşeli bir kaynaktan yararlanmıştır. Leon Diakonos ile Skylitzes'in, do-

layısıyla bilyük oranda

SAYI452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL xxxvm 

Eserin Fransızca tercümesi ve mufassal tarihi yorumu ile neşri: Anna Komnene, Aleksiade, (nşr. B. Leib), Calleetion Byzantine de l'Association Guillaume Bude, I-III, Paris 1937, 43, 45. 

Diğer neşri: Ducange, R.H.C.G., I (Poussine neşrinin geniş bir şerhidir). Bir diğer ne§ri: A. Reif-

ferscheid, I-II, Leipzig 1884. İngilizce tercüme ve ne§ri: E. Dawes, The Alexias of the Princess 

Anna Comnena, London 1928; E.R.A. Sewter, The Alexiad of Anna Comnena, Penguin Books, 

London 1969; Almanca terc. Köln 1995; Türkçe terc. Bilge Umar,lstanbul1997. 

5. CEDRENUS (KEDRENOS), GEORGIOS (XI. Asır) 

Kedrenos, yüksek bir Bizans memuru olan loannes Skylitzes 'in XI. Asır sonunda Theopha-

nes'i devam ettirerek yazdığı ve 811-1057 yıllan arasını içeren k:roniğinin esas kısmıru kopya et-

miştir. Skylitzes, Romanos Lakapenos'un sukutuna kadar olan devre için, özellikle Thephanes 

Continuarus'tan faydalanmıştır. lmparator Nikephoros Phokas'ın sonuna kadarki dönem için 

Skylitzes, Leon Diakonos'un da faydalandığı, Phokas sUlalesinin bir tür kroniği olan bir eserden 

ve bunun yarunda kilise menşeli bir kaynaktan yararlanmıştır. Leon Diakonos ile Skylitzes'in, do-

layısıyla bilyük oranda Kedrenos'un kaynaklan sorununu M. Syuzyumov 1916 ve A.P. Kajdan 

1961 yılında neşrettikleri eserlerinde tarsilatlı olarak izah etmişlerdir. · 

Kedrenos, Bizans-Arap savaşıarına ve bu savaşlarda Araplar'a karşı başarılı olan kuman-

danların hayat hikayelerine kitabında yer vermiştir. Türk tarihi ile ilgili olarak ise Kedrenos, Tuğ-

rul Bey'in Malazgirt kuşatması ile o dönem olaylarından, ayrıca lmparator Romanos Diogenes'in 

Anadolu'yu yurt edinmeye başlamili olan Selçuklu Türkleri'ne karşı çıktığı seferlerinden bahse-

der. Mesela, Diogenes'in 1071 Malazgirt savaşındaki yenilgisini anlatırken o, eskiden beri Roma 

ve Bizans imparatorlarının başlarına gelecek iyi ve kötü olayların, daha önce vukubulan bazı olay-

larla belli olduğu inancına dayanarak, Diogenes'in başı üstünden kara bir güvercinin uçmasuu, 

sefer sırasında çadırının zarar görmesini ve nihayet atlarının ahırının yanmasını onun yerıileceğine 

yormuşıur. 

Bonn Corpus'u Kedrenos'un eserini neşretmiştir: Georgios KEDRENOS, Syrwpsis Histori-

arum, (tlljr. I. Bekker), C.S.H .B., I-II. Bonn 1839.

 

6. ZONARAS (1130 Civarı) 

Tarihçi ve ilahiyatçı olan Zonaros XII. yüzyılın ilk yarısında yaşadı. Doğum tarihi kesin ola-

rak bilinmemekle beraber 1159'dan sonra da öldüğü sanılmaktadır. lffiparator Alekisos'un (I. Ale-

kios, 1081-1118) hizmetinde bulunmuş, fakat ardından mevkiini kaybederek (1118'den sonra) St. 

Glykeria manastırına keşiş olmuştur. 

En meşhur eseri olan Epitome Historion'ı (Tarihin Özeti) dünyarun yaratılışından itibaren 

ele almakta ll 18 yılına kadar getirmektedir. Eser eski kaynaklara dayanmaktadır (Az olarak Atta-

liates, 976 yılından sonraki olaylar için Psellos ve arkasından da Skylitzes'i kullanmıştır). Ayrıca 

zamanımıza intikal etmemiş iyi bir kaynaktan yararlanması, eserini oluştururken bağımsız ve ta-

rafsız davranması da esere büyük değer kazandırmaktadır. Aleksios dCinemi için Anna Komne-

na 'ya bağlı kalmakla beraber kendince açıklamalar yapmaktan geri durmarnı~tır. 

Eser, Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae'de Grekçe metin ve Latince tercümesiyle be-

raber M. Pinder tarafından 1841-1844'de 2 cilt h5.Jinde, Bütıner Wobst tarafından da 1897 yılında 

yayımlanmıştır. J. Millet de S. Amew Fransızca (Clıroniques ou Annales de Jean Zonaras) çevirisi 

ise 1560 yılında Lyı:m'da ve 1583 yılında Paris'te bası.J.mıştır. 

Eser Byzantinische Geschichtsclıreiber d:Zisinin 16. cildi olarak 1986 yılında Militars und 

H öflinge im Ringen um das Kisertum 969 hiS 1118 Nach der Chronik des Johannes Zonaras adıy-

la yayırrılanmışur. 

Genel olarak Bizans tarihçileri Türkler için "Pers" tabirini kullanmaktadırlar. Psellos ile 

Skylitzes ve Zonaras'ın eserlerinde de Attaleiates, Anna Komnene ve Kedrenus'ta olduğu gibi, 

Türk tarihine dair bilgiler mevcuuur. Bu bilgiler arasında özellikle Selçuklular'ın Anadolu akınla-

n ve Bizans imparatorlarının bu akınlar karşısında çoğu zaman çaresiz kalarak hiçbir şey yapama- · 

dıklarına dair haberler kayıtlıdır. 

714 



SAYI452 L. ŞEYBAN YIL XXXVTil 

Bu arada, lmparator IV. Romanos Diogenes devrinde (1068-1071) Büyük Selçuklu Sultanı 

Alp Arslan'ın (1063-1072) kazandığı tınlü Malazgiıt Savaşı (26 Ağustos 1071) sonucu Anadolu 

kapılarının Türkler' e tamamen açılmasıv Arıadolu'nun artık Türkler' e temelli yurt olmaya baş-

lamastru gösteren olaylar genel olarak l!J$tılmaktadır. 

Aynca Kumanlar, Peçenekler gibf Türklerin zaman zaman Bizans ordusunda ücretli asker 

olarak görev yaptıklarını, kimi zaman ise devlete karşı kuzeyden ve batıdan etkin şekilde saldırı 

akınlan dÜZenleyerek Bizans imparatorlartru zor durumda bıraktıklartru belgeleyen olaylar ·da bu 

tarihçilerin eserlerinde bulmak mümkündür. 

B1BL1YOGRAFY A 

ALPTEK!N, C., "Türkiye Selçuklulan", Doğuştan Günümüze Büyük Isi/im Tarihi, Esra Yayınları, VIII, 

Konya 1994. 

DEMIRKENT, I., Haçlı Sefer/eri, Dünya Yayınlan İstanbul 1997. 

-----,I., Türkiye Selçuklu Hükiimdo.rı Sultan!. Kılıç Arslan, ITK Yayınlan, Ankara 1996. 

------,I., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, TTK Yaymlan, I-II, Ankara 1990-1994. 

------,I., "Bizans", TDV,Islôm Ansik/opedisi. 

---. L, "HaçWar'', TDV,IslamAnsik/opedisi. 

--------,I., "1101 Yılı Haçlı Seferleri", 1.0. E.F.O.Ç.T.A.B.D. (Prof Dr. Fikretlşıltan'a 80. Doğum Yılı Ar- manağı), İstanbul 1995. 

DlMAIO, M., "Smoke in the Wind: Zonaras, Use of Philostorgius, Zosimus, John of Antioch and John of 

Rhodes in his Narrative on the Neo-Flavian Emperos", Byzanıion 58 (1988), 230-255. 

KAZHDAN, Alexander P., "John Zonaras", The O;iford Dictionary of Byzanıium, m, 2229. 

------,"Michael Psellos", age., m, 1754-1755. 

----,"John Skyliı.zes", age., m, 1914. 

MERÇII.., E., Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, TTK Yayınlan, Ankara 1997. 

OSTROGORSKY, G., Bizans D~vieti Tarihi, (Çev. Fikret Işıl tan), ITK Yayınlan, Ankara 1995. 

ÖZAYDIN, A.-F. BAŞAR, "Fetihten Sonra Anadolu'da Kurulan tık Türk Devletleri ve Anadolu Beylikleri", 

Islam Tarihi, Kayhan Yayınlan, VIII,lstanbul 1994. 

PSELLOS, Mikhail, Khoronographia, (Türkçe tre. ve nşr. Işın Demirkent), TTK Yayınlan, Ankara 1992. 

RUNCIMAN, S., Haçlı Seferleri Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), TTK Yayınlan, I-m, Ankara 1986-1992. 

SEVİM, A.-E. MERÇtL, Selçuklu Devletleri Tarihi ITK Yayınlan, Ankara 1995. 

SEVlM, A., "Suriye Selçuklulan", Doğuştan Günümüze Büyük Islam Tarihi, Çağ Yaymlan, VII, İstanbul 

1989. 

SEVİM, A., Suriye-Filistin Selçuklu Devleti Tarihi, ITK Yayınlan, Ankara 1989.


YAZI, Lütfi ŞEYBAN* SAYFASINDAN ALINTIDIR

14 Eylül 2024 Cumartesi

Türkiye'de İz Bırakan Rumeli kökenli İsimler

Göçmenlerimizin Hikayeleri: 

Türkiye'de İz Bırakan İsimler

Bu liste, Türkiye'ye farklı coğrafyalardan göç etmiş ve ülkemizin tarihine, kültürüne önemli katkılarda bulunmuş isimleri bir araya getiriyor. Bu isimler, sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Balkanlar, Orta Asya gibi geniş coğrafyaların ortak tarihine ışık tutuyor.

Atatürk: Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. 1881 yılında Selanik'te doğan Atatürk, sadece bir asker değil, aynı zamanda büyük bir devlet adamı, düşünür ve reformcuydu.

Devlet Adamları ve Askerler:

 * İlker Başbuğ: Rumeli Manastır kökenli.

 * Kavalalı Mehmet Ali Paşa: Mısır'ı yöneten önemli bir devlet adamı.

 * Kenan Evren: Türkiye Cumhuriyeti'nin 7. Cumhurbaşkanı.

 * Mareşal Fevzi Çakmak Paşa: Karadağlı 

 * Köprülü Mehmet Paşa: Berat'ın Ruznik kasabasında doğmuş.

 * Çevik Bir: Selanik kökenli.

 * Sabiha Gökçen: İlk Türk kadın pilotu, Selanik doğumlu.

 * Tahsin Yazıcı: Asker ve siyasetçi.

 * Ali Fethi Okyar: Makedonya Pirlepe doğumlu, asker ve siyaset adamı.

 * Refet Bele: Selanik doğumlu, asker ve siyasetçi.

 * Kazım Özalp: Asker ve siyasetçi.

 * Köprülü Hamdi: Kuvayiye komutanı.

 * Ahmet Necdet Sezer: Mübadil, Serez bölgesinden.

 * Ali Dinçer: Bulgaristan Razgrad doğumlu, siyasetçi.

 * Tansu Çiller: Selanik kökenli ailesi.

 * Necdet Menzir, Ertuğrul Yalçınbayır, Lütfullah Kayalar, Meral Akşener, Hilmi Tunalı: Selanik kökenli aileleri olan siyasetçiler.

 * Hüsamettin Cindoruk: Meclis başkanı.

 * Ahmet Piriştina:  belediye başkanı.

 * Ali Dinçer: Bulgaristan Razgrad doğumlu, siyasetçi.

 * Necip Hablemitoğlu: Akademisyen.

 * Ahmet Emin Yalman, Cahit Arif, Yahya Kemal Bayatlı, Nazım Hikmet Ran, Mithat Şükrü Bleda, Cahit Uçuk, Cavit Bey, Makbule Atadan, Zekeriya Sertel, Şefik Hüsnü: Selanik kökenli yazar, şair, gazeteci ve siyasetçiler.

Sanatçılar ve Sporcular:

 * Barış Manço, Banu Alkan, Fikret Kuşkan, Pakize Suda, Alaattin Şensoy, Uğur Arslan, Damla Debre, Arzu Balkan, Ahmet Özhan, Hürrem Erman, Hülya Koçyiğit, Cem Adrian, Zafer Peker, Hakan Peker, Şoray Uzun, Havva Karakaş, İsmail Hacıoğlu, Türkan Varol, Yeşim Salkım, Metin Şentürk, Derya Köroğlu, Hulusi Kentmen, Aysel Gürel, Sibel Gürsoy, Müşerref Akay, Ebru Gündeş, Nilüfer, Üstün Assutay, Emel Sayın, Güven Hokka, Sezen Aksu, Murat Soydan, Erkan Can, Candan Erçetin, Suzan Kardeş, Arif Şentürk, Burhan Öcal, Necdet Yakın, Burak ve Sanem Hakkı, Gülben Ergen, Melike Öcalan, Seçkin Piriler, Sibel Can, Beyazıt Öztürk, Paşhan Yılmazel: Türk sanatçıları.

 * Metin Oktay, Hakan Şükür, Arda Turan, Arif Erdem, Elvır Boliç, Sedat Balkanlı, Saffet Sancaklı, Koca Yusuf, Mecnur Çolak, Semih Şentürk, Naim Süleymanoğlu, Hakkı Yeten, Elvır Baliç, Hüseyin Beşok, Hidayet Türkoğlu, Mirsad Türkcan, Emre Belözoğlu, Halil Mutlu, Ahmet kara, Zekeriya güçlü, Kurtdereli Mehmet, Muharrem atik:  Türk sporcuları.

İş İnsanları ve Diğerleri:

 * Şarık Tara, Ali Osman Sönmez,  Selanik Karacaova kökenli Abdullah Acar, ve (Yazar, iş insanı siyasetçi Hüsnü Yazıcı,) Cem Uzan, Serdar Hotiç: iş insanları.

 * Hasan Tahsin, Uğur Dündar, Ertuğrul Özkök, Ali Kırca, İlhan Selçuk, Emin Çölaşan, Doğan Hızlan, Hüseyin Cahit Yalçın, Mustafa Karahasan, İslam Çupi:  gazeteciler.

 * Özhan Canaydın, Ali Şen:  spor kulübü başkanları.

Not: Bu listedeki isimler sadece bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye'de yaşayan ve farklı kökenlere sahip milyonlarca insan bulunmaktadır. Bu liste, ülkemizin zengin kültürel çeşitliliğini ve bir arada yaşamanın önemini göstermektedir.

Ek Bilgiler:

 * Bu listedeki bilgilerin büyük bir kısmı, Hüsnü Yazıcı'nın "Hürriyet ve Bağımsızlık benim karakterimdir..." adlı makalesinden derlenmiştir.

 * Bitaraf Haber Gazetesi: Bu makale, Bitaraf Haber Gazetesi'nde 22 Ocak 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Bu liste, Türkiye'de yaşayan ve yaşamış göçmenleri tanımak isteyenler için bir başlangıç noktası olabilir.

Umarım bu liste, sizin için faydalı olmuştur.

Önemli: Bu listedeki bilgilerin tamamı doğru ve güncel olmayabilir. Lütfen bu bilgileri başka kaynaklarla da karşılaştırarak değerlendirin.

Teşekkürler!

Hüsnü Yazıcı 


 Hüsnü Yazıcı

1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu,İlkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu.Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı, Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı,o zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi.Askerliğini İzmir Poligonda 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulüp Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı.Sarıyer Spor Kulübünde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir.İki dönem Belediye Meclis Üyeliği ,DYP  Belde Başkanlığı, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği,Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği, ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanını 1994 yılında yapmıştır.Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü, Karacaova ve Göstelup Köyu, ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri,Selanik Karacaova bölgesi mübadelede köylerinden gelen aileler adlı yazdığı dört kitabı bulunmaktadır.


SİYASİ YAŞANTIM

Siyasete ilgim yedi sekiz yaşlarında başladı dönemin başbakanı meclis başkanı bakanlar adlarını bilirdim konuları takip ederdim askerden sonra Dalan'ın kurduğu partide ilçe kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliği ilçe ve il delegeliği seçilerek bulundum, 1992 yılında köyümüz belde oldu DYP partisininin belde teşkilatının kurucu üyesi  belde başkanı ve iki dönem belediye meclis üyeliği ilçe ve il delegeliği görevlerinde bulundum 28 yaşındaydım  ara seçim olduğu için İstanbul'da biz Şile Ağva bir kaç yer daha vardı seçim zamanı bütün partilerin genel başkanları ve bakanlar geldi şanslı bir dönemdi köyün eksiklerin tamamına yakını oldu benim için ilginç olan gelen bakanları karşılamak için topluluk arabasının yanına kadar gider hoşgeldin için ben de tersine bakanın oturacağı masaya gider orda beklerdim iki dakika sonra bakan gelir masada ben varım hoşgeldin derim gelen bakan yanıma otururur ve konuşmasını yapar  bunu da belirtmeden yazıyı sonlamayım belde kurucu üyelerimiz köyün  büyükleri efendi saygılı itibarlı insanlardı. 2000 yılından beri siyasetle uğraşmıyorum seçmenim

SPOR KULUBÜ YÖNETİCİLİĞİ VE KULÜP BAŞKANLIĞİM

Spor yöneticiliğine 23 yaşında Bahçeköy  amatör spor kulubünde  yönetici seçilerek başladım ileriki yıllarda Bahçeköy kulüp başkanı oldum ve kulübe yönetimim ile sıfırdan  iki bina kazandırdım yönetim şeklinde yenilikler getirdim mesela maaşlı eleman sistemi gibi
Profosyonel kulüp yöneticiliğim Sarıyer spor kulubünde üç yıl yöneticilik oldu ve haysiyet divan kurulu üyesiyim Sarıyer 1inci lig den 2 nci lige düştüğünde yönetime bizler geldik ikinci yılında tekrar 1 inci lige çıkardık bugünkü süper lig


İŞ HAYATIM

İş hayatıma Bahçeköy de  70 li yıllarda orta okula giderken Kütahya çinileri satarak başladım daha sonra dükkanı bakkal yemci olarak değiştirdik o dönemlerde Bahçeköy alış veriş merkezi gibi idi hafta sonları çok kalabalık olurdu Belgrat ormanı piknik yerleri Bahçeköye hareket getiriyordu köyün havası kameriça çeşmesi ve kasapları meşhurdu aynı zamanda yeşilçam filimlerin platosu gibi idi askerlik dönüşü
 Sarıyer merkezde 1987 yılında Yazıcı marketi açtık dönemin en popiler marketi İstanbulun değişik semtlerinden müşteriler gelir ve bir çok yeniliklerin öncüsü olmuştuk çekilişsiz altın kampanyası ücretsiz gazete ekmek vesaire kampanyalarımız vardı 1999 yılında dükkanı ortağımıza devrettik 2000 yılında biz yeni dükkanımızı Sarıyer merkezde açtık ve işyerimiz devam etmekte İsmar Marketçiler kurucu üyesi ve yönetim kurulunda görev aldım Trakya birlik biryağ ın bayiliğini yaptım firmalardan aldığım plaketleri gurur ile vitrinimde tutuyorum







11 Eylül 2024 Çarşamba

Hüsnü Yazıcı'nın Mübadelesi Araştırmaları Hakkında Özet Bilgi

 Hüsnü Yazıcı'nın Mübadelesi Araştırmaları Hakkında Özet Bilgi

Hüsnü Yazıcı, Selanik Sancağı mübadelesi, özellikle de Karacaova bölgesi ve Karacaabad kazası üzerine kapsamlı bir araştırma yapmış Türk bir yazardır. Yıllar süren çalışmaları sonucu elde ettiği bilgileri kitaplarında toplamış ve bu konuda önemli bir kaynak haline gelmiştir.

Yazıcı'nın Araştırmalarının Önemi ve Kapsamı

 * Derinlemesine İnceleme: Sadece kitapları değil, Bizans kaynakları, kilise kayıtları, Osmanlı arşivleri gibi birinci elden kaynakları da inceleyerek konuya çok yönlü bir yaklaşım sergilemiştir.

 * Akademik Eksiklikleri Doldurma: Akademisyenlerin yeterince ilgi göstermediği bir konuya eğilerek önemli bir boşluğu doldurmuştur.

 * Objektif Yaklaşım: Yabancı yazarların bazen kendi menfaatlerine göre değiştirdiği bilgileri tespit etmiş ve doğru kaynaklara dayalı olarak bu yanlışları düzeltmeye çalışmıştır.

 * Geniş Kitleye Ulaşma: Konuyu sadece akademisyenlere değil, tüm okuyuculara anlaşılır bir şekilde aktarmayı hedeflemiştir.

 * Toplumsal Bilinçlendirme: Mübadele konusunda farkındalık yaratmak ve Rumeli göçmenlerinin tarihini doğru bir şekilde kayıt altına almak için çaba göstermiştir.

Yazıcı'nın Eleştirdiği Noktalar

 * Yabancı Yazarların Yanlışları: Bazı yabancı yazarların, ortak kaynaklardan aldıkları bilgileri kendi görüşlerine göre değiştirerek yanlış bilgiler yaydığını belirtmiştir.

 * Yerli Akademisyenlerin Pasifliği: Mübadele konusunda çalışan yerli akademisyenlerin yeterince aktif olmadığını ve yanlış bilgilerin düzeltilmesi konusunda gereken çabayı göstermediğini ifade etmiştir.

 * Sivil Toplum Kuruluşlarının Yetersizliği: Mübadele ile ilgili kurulan vakıf ve derneklerin, araştırma yapmak yerine daha çok tur düzenleme ve edebiyat çalışmaları gibi etkinliklere ağırlık verdiğini söylemiştir.

Sonuç

Hüsnü Yazıcı, Selanik Sancağı mübadelesi üzerine yaptığı kapsamlı araştırmalarla bu konuda önemli bir boşluğu doldurmuş ve Türk tarihine önemli bir katkı sağlamıştır. Özellikle Rumeli göçmenleri için yazdığı eserler, hem tarihsel bir kaynak hem de kimlik bilinci oluşturmaya yönelik bir araç olarak değerlendirilebilir.

Ek Bilgiler:

 * Yazıcı, sadece mübadele üzerine değil, aynı zamanda yaşadığı bölge olan Sarıyer'in tarihi ve kültürü üzerine de çalışmalar yapmıştır.

 * Yazılarında sıklıkla tarihsel verilere ve belgelere atıf yaparak çalışmalarının bilimsel bir temele dayandığını göstermiştir.

10 Eylül 2024 Salı

Tasfiye Talepnamesi Hakkında

 Tasfiye Talepnamesi Hakkında 

Mübadele anlaşması kapsamında Yunanistan'daki Türklerin Türkiye'ye göç ederken bıraktıkları malların değerini göstermektedir.

Belgenin Önemi:

 * Detaylı Envanter: Yunanistan'daki mal varlığının türü, miktarı ve parasal değeri ayrıntılı olarak listelenmiştir.

 * Resmi Onay: Hem Mübadele Komisyonu hem de yerel makamlar tarafından onaylanmıştır.

 * Hak Edinme Temeli: Bu belge, göçmen ailenin Türkiye'de terk edilmiş mallardan hak talep edebilmesi için temel oluşturur.

İşleyiş:

 * Hazırlık: Mübadele Komisyonu tarafından belirlenen formatta doldurulmuştur.

 * Onay: Yerel ihtiyar heyeti ve karma komisyon tarafından incelenerek onaylanmıştır.

 * Talep: Göçmen ailesi, bu belgeyle Türkiye'deki yetkililere başvurarak kendilerine düşen mal varlığını talep etmiştir.

 * Doğrulama: Talepnamede belirtilen bilgiler, yerinde incelemelerle doğrulanmıştır.

Sonuç:

Bu belge, Mübadele anlaşmasının uygulanmasında önemli bir evrak olup, göçmenlerin haklarının korunması için kullanılmıştır.

Ek Bilgiler:

 * Mübadele Anlaşması: Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan, iki ülkedeki azınlıkların mübadelesini düzenleyen anlaşma.

 * Mübadele Komisyonu: Mübadele işlemlerini denetleyen ve kararlar alan resmi kurul.

 * İhtiyar Heyeti: Köy veya kasabalarda yaşayanların seçtiği, yerel sorunlarla ilgilenen temsilciler.

 * Karma Komisyon: Farklı ülkelerden temsilcilerin yer aldığı, ortak kararlar alan komisyon.

Not, azınlık nedir, bir ülkede, o ülkenin yurttaşı olmakla birlikte soyu, dili ve dini yönünden ülkenin sayıca baskın öğesi olan halktan az olan topluluk.

Hüsnü Yazıcı 

Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" Eseri: Bir Değerlendirme

 Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" Eseri: Bir Değerlendirme

Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" adlı eseri, Bizans dönemi Balkanlar'ında, özellikle Makedonya'da yaşayan Türk kavimlerinin (Peçenekler, Kumanlar, Türkmenler) tarihi ve kültürel etkileri üzerine önemli bilgiler sunmaktadır. Eser, bu konuda yapılmış detaylı bir çalışma olup, Türklerin Balkanlar'daki varlığının uzun ve karmaşık bir süreç olduğunu göstermektedir.

Türk Kavimlerinin Balkanlar'a Göçü ve Yerleşimi

 * Peçenekler: 11. yüzyılda Bizans ile yaşanan çatışmaların ardından bir kısmı Makedonya'nın Moglena bölgesine yerleşmiştir. Hristiyanlığı kabul eden Peçenekler, zamanla yerel halkla karışmıştır.

 * Kumanlar: Özellikle Makedonya'da yerleşmişlerdir. Bölgedeki varlıkları, yer adları ve kişi isimlerinde de izlenmektedir.

 * Türkmenler: 16-19. yüzyıllarda, özellikle Juruk ve Konjarlar, Trakya ve Makedonya'nın güney bölgelerine göç etmişlerdir.

Türklerin Bölgedeki Etkileri

 * Dil ve Kültür: Yer adları, kişi isimleri ve bazı gelenekler Türk kökenlidir.

 * Siyasi Yapı: Kumanlar Bizans ordusunda görev almış ve bazı bölgelerde özerk bir yapıya sahip olmuşlardır.

 * Din: Peçeneklerin bir kısmı Hristiyan olsa da, diğer Türk kavimleri İslam dinine bağlı kalmış ve zamanla bölgede İslamın yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır.

Moglena Bölgesi

 * Kilit Nokta: Türk kavimlerinin yerleştiği ve etkileşimde bulunduğu önemli bir merkez olmuştur.

 * Çeşitli Etnik Grupların Bir arada Yaşadığı Bir Bölge: Türklerin yanı sıra Bulgarlar, Rumlar ve diğer etnik gruplar da bir arada yaşamıştır. Bu durum, bölgenin kültürel zenginliğini artırmış ancak aynı zamanda çatışmalara da neden olmuştur.

Kaynakların Değeri

"Karacaova" eseri, Bizans kaynakları üzerine yapılan detaylı bir çalışma olup, bölgedeki etnik ve kültürel karmaşanın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Eserdeki veriler, Türklerin Balkanlar'daki tarihi hakkında önemli bilgiler sunmakta ve bu konuda araştırma yapanlar için değerli bir kaynak niteliğindedir.

Ek Notlar:

 * yörük ve Konyar: Göçebe veya yarı göçebe Türkmen topluluklarını ifade eder.

 * Moglena: Günümüzde Yunanistan ve Kuzey Makedonya sınırları içerisinde kalmaktadır.

Özetle, "Karacaova" eseri, Türklerin Balkanlar'daki tarihi ve kültürel etkileri üzerine kapsamlı bir çalışma olup, bu konuda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.


7 Eylül 2024 Cumartesi

Karacaova'nın Efsunlu Toprakları

 Karacaova'nın Efsunlu Toprakları

Bizans'ın izleri, Türklerin yurdunda,

Karacaova'da bir destan mündemiç.

Hristiyan Türkler, Peçenek, Kuman, Uz,

Makedonya'nın kalbinde birden.

Osmanlı'nın sancağı altında birleşmiş,

Evladı Fatihan, Konyar, Yörük kardeşmiş.

Karacaabad'ın adı, tarih sayfalarında,

Kadim bir medeniyetin izleri var.

Alpomia, Moglena, Olivir adıyla,

Farklı dillere, kültürlere kucak açmış.

Karacaova'nın toprakları, bereketli,

Bin bir hikaye, bin bir sır saklamış.


Karacaova ile ilgili şiir, karacaova tarihinden esinlendik

Hüsnü Yazıcı



 Hüsnü Yazıcı


1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu,İlkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu.Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı, Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı,o zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi.Askerliğini İzmir Poligonda 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulüp Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı.Sarıyer Spor Kulübünde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir.İki dönem Belediye Meclis Üyeliği ,DYP  Belde Başkanlığı, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği,Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği, ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanını 1994 yılında yapmıştır.Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü, Karacaova ve Göstelup Köyu, ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri,Selanik Karacaova bölgesi mübadelede köylerinden gelen aileler adlı yazdığı dört kitabı bulunmaktadır.

SİYASİ YAŞANTIM

Siyasete ilgim yedi sekiz yaşlarında başladı dönemin başbakanı meclis başkanı bakanlar adlarını bilirdim konuları takip ederdim askerden sonra Dalan'ın kurduğu partide ilçe kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliği ilçe ve il delegeliği seçilerek bulundum, 1992 yılında köyümüz belde oldu DYP partisininin belde teşkilatının kurucu üyesi  belde başkanı ve iki dönem belediye meclis üyeliği ilçe ve il delegeliği görevlerinde bulundum 28 yaşındaydım  ara seçim olduğu için İstanbul'da biz Şile Ağva bir kaç yer daha vardı seçim zamanı bütün partilerin genel başkanları ve bakanlar geldi şanslı bir dönemdi köyün eksiklerin tamamına yakını oldu benim için ilginç olan gelen bakanları karşılamak için topluluk arabasının yanına kadar gider hoşgeldin için ben de tersine bakanın oturacağı masaya gider orda beklerdim iki dakika sonra bakan gelir masada ben varım hoşgeldin derim gelen bakan yanıma otururur ve konuşmasını yapar  bunu da belirtmeden yazıyı sonlamayım belde kurucu üyelerimiz köyün  büyükleri efendi saygılı itibarlı insanlardı. 2000 yılından beri siyasetle uğraşmıyorum seçmenim

SPOR KULUBÜ YÖNETİCİLİĞİ VE KULÜP BAŞKANLIĞİM

Spor yöneticiliğine 23 yaşında Bahçeköy  amatör spor kulubünde  yönetici seçilerek başladım ileriki yıllarda Bahçeköy kulüp başkanı oldum ve kulübe yönetimim ile sıfırdan  iki bina kazandırdım yönetim şeklinde yenilikler getirdim mesela maaşlı eleman sistemi gibi
Profosyonel kulüp yöneticiliğim Sarıyer spor kulubünde üç yıl yöneticilik oldu ve haysiyet divan kurulu üyesiyim Sarıyer 1inci lig den 2 nci lige düştüğünde yönetime bizler geldik ikinci yılında tekrar 1 inci lige çıkardık bugünkü süper lig


İŞ HAYATIM

İş hayatıma Bahçeköy de  70 li yıllarda orta okula giderken Kütahya çinileri satarak başladım daha sonra dükkanı bakkal yemci olarak değiştirdik o dönemlerde Bahçeköy alış veriş merkezi gibi idi hafta sonları çok kalabalık olurdu Belgrat ormanı piknik yerleri Bahçeköye hareket getiriyordu köyün havası kameriça çeşmesi ve kasapları meşhurdu aynı zamanda yeşilçam filimlerin platosu gibi idi askerlik dönüşü
 Sarıyer merkezde 1987 yılında Yazıcı marketi açtık dönemin en popiler marketi İstanbulun değişik semtlerinden müşteriler gelir ve bir çok yeniliklerin öncüsü olmuştuk çekilişsiz altın kampanyası ücretsiz gazete ekmek vesaire kampanyalarımız vardı 1999 yılında dükkanı ortağımıza devrettik 2000 yılında biz yeni dükkanımızı Sarıyer merkezde açtık ve işyerimiz devam etmekte İsmar Marketçiler kurucu üyesi ve yönetim kurulunda görev aldım Trakya birlik biryağ ın bayiliğini yaptım firmalardan aldığım plaketleri gurur ile vitrinimde tutuyorum




6 Eylül 2024 Cuma

Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe

 

Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe



Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe

Sarıyer, İstanbul'un Avrupa yakasında yer alan ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bir ilçedir. Boğaz manzarası, yemyeşil parkları ve tarihi dokusu ile hem sakin hem de hareketli bir yaşam sunar. Özellikle aileler için sunduğu birçok avantajla dikkat çeker.

Neden Sarıyer Aileler İçin Ideal?

 * Doğa ile iç içe yaşam: Sarıyer'de yaşayan aileler, Belgrad Ormanı, Rumelihisarı gibi yeşil alanlarda doğa yürüyüşleri yapabilir, piknik yapabilir ve temiz hava alabilirler. 

 * Çocuklar için güvenli ortam: İlçedeki parklar, oyun alanları ve bisiklet yolları, çocukların güvenle oynayabileceği ve vakit geçirebileceği alanlardır.

 * Eğitim olanakları: Sarıyer'de birçok özel ve devlet okulu bulunur. Bu sayede aileler, çocukları için kaliteli eğitim imkanı bulabilirler.

 * Kültürel etkinlikler: İlçede düzenlenen festivaller, konserler ve sergiler, ailelerin birlikte keyifli vakit geçirmelerini sağlar.

 * Ulaşım kolaylığı: Toplu taşıma araçları ve feribot seferleri ile şehir merkezine ulaşım oldukça kolaydır.

Sarıyer'de Yapılabilecek Aktiviteler

 * Boğaz turu: Ailecek yapabileceğiniz en keyifli aktivitelerden biri boğaz turudur. Tarihi yalıları, köprüleri ve manzarayı izleyerek unutulmaz bir gün geçirebilirsiniz. 

 * Kilyos Plajı: Yaz aylarında serinlemek ve güneşlenmek için ideal bir yerdir. Çocuklarınızla birlikte kumda oynayabilir, denize girebilir ve piknik yapabilirsiniz. 

 * Sait Halim Paşa Yalısı: Tarihi bir yapı olan yalıyı ziyaret ederek geçmişe yolculuk yapabilirsiniz. Bahçesindeki çay bahçesinde dinlenebilir, manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. 

 * Müzeler: Sarıyer'de yer alan müzeleri ziyaret ederek çocuklarınıza tarih ve sanat hakkında bilgi verebilirsiniz.

Sarıyer'de Aile Dostu Mekanlar

Sarıyer'de birçok aile dostu kafe, restoran ve oyun parkı bulunmaktadır. Bu mekanlarda hem yemek yiyebilir hem de çocuklarınızın eğlenmesini sağlayabilirsiniz.

Sonuç

Sarıyer, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve sunduğu olanaklarla aileler için ideal bir yaşam alanı ve hafta sonu kaçamağı için harika bir seçenektir. Eğer siz de sakin ve huzurlu bir yaşam arıyorsanız, Sarıyer'i mutlaka değerlendirmelisiniz

Unutulmayan Göçler: Mübadeleden Bugüne"

 



Unutulmayan Göçler: Mübadeleden Bugüne"

Mübadele, yüzyılı aşkın süredir hafızalarımızda derin izler bırakan, bir milletin köklerini söküp başka topraklara taşımak zorunda kaldığı acı bir deneyimdir. 1923 Lozan Barış Antlaşması'nın bir parçası olarak gerçekleşen bu zorunlu göç, sadece coğrafyaları değil, hayatları da kökten değiştirmiştir.

Mübadiller, yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan koparılıp, yeni ve yabancı bir çevreye sürülmüşlerdir. Bu süreç, hem bireysel hem de toplumsal travmalara yol açmıştır. Evlerini, işlerini, dostlarını ve sevdiklerini geride bırakan insanlar, yeni bir başlangıç yapmak zorunda kalmışlardır. Kimlikleriyle, kültürleriyle ve geçmişleriyle bağlarını koparmak kolay olmamıştır.

Mübadeleden etkilenen sadece mübadiller değil, aynı zamanda yaşadıkları yeni topraklarda yaşayan insanlar da olmuştur. Yeni gelenlerle yerleşik halk arasında yaşanan uyum sorunları, zaman zaman gerginliklere ve çatışmalara neden olmuştur.

Mübadeleden Bugüne

Mübadele, Türkiye ve Yunanistan tarihine damgasını vurmuş önemli bir olaydır. Bu olayın etkileri, günümüzde bile hissedilmektedir. Mübadillerin torunları, geçmişlerini unutmadan yeni nesillere aktarmaya çalışmaktadırlar. Mübadele üzerine yapılan araştırmalar ve yayınlar, bu konuya olan ilgiyi artırmaktadır.

Mübadele, sadece tarih kitaplarında yer alan bir olay olmaktan çıkmış, edebiyata, sinemaya ve sanatın diğer dallarına konu olmuştur. Romanlar, şiirler, filmler ve tablolarla bu acı deneyim, sanatçılar tarafından farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır.

Mübadele Neden Önemlidir?

Mübadele, sadece iki ülke arasındaki bir nüfus değişimi değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en büyük zorunlu göçlerinden biridir. Bu nedenle, mübadeleyi anlamak, insanlık hâlinin en zorlu yönlerini kavramak için önemlidir.

Mübadele, bize şu soruları sormaya yöneltmektedir:

 * Kimlik nedir?

 * Aidiyet duygusu nasıl şekillenir?

 * Zorunlu göçler, bireyleri ve toplumları nasıl etkiler?

 * Geçmişle nasıl yüzleşilir?

 * Barış ve kardeşlik nasıl sağlanır?

Mübadele, sadece tarihçilerin değil, sosyologların, psikologların ve felsefecilerin de ilgisini çeken çok yönlü bir konudur. Bu konuda yapılacak daha çok çalışma, hem geçmişi anlamamıza hem de geleceğe daha iyi hazırlanmamıza katkı sağlayacaktır.

Sonuç

Mübadele, unutulmaması gereken bir tarihsel süreçtir. Bu süreçte yaşanan acıların unutulması, gelecekte benzer olayların tekrarlanmasına zemin hazırlayabilir. Mübadeleyi anlamak, geçmişimizle yüzleşmek ve geleceğe daha barışçıl bir bakış açısıyla bakmak için önemlidir.

Hüsnü Yazıcı 


Bahçeköy: Tarihi ve Doğal Güzellikleriyle Büyülü Bir Köy

 




Bahçeköy: Tarihi ve Doğal Güzellikleriyle Büyülü Bir Köy

İstanbul'un yeşilin en yoğun hissedildiği köşelerinden biri olan Bahçeköy, tarihi ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir yerleşim yeridir. 

Tarihi Gelişim

Bahçeköy'ün kuruluşu, Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanmaktadır. Belgrat Seferi sonrasında bölgeye yerleştirilen Sırp esirlerle birlikte köyün temelleri atılmıştır. Daha sonraki yıllarda, özellikle 1924 yılında yapılan Lozan Antlaşması ile Selanik'ten göç eden Müslüman Türklerin kurucu aileler olarak iskan edilmesi ile  bahçeköy de hayat başlamıştır. 

Doğal Güzellikler

Bahçeköy'ün en önemli özelliklerinden biri, eşsiz doğal güzellikleriyle çevrili olmasıdır. Belgrat Ormanı, köyün hemen yanı başında yer alan ve İstanbul'un en büyük ormanlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Orman içerisinde bulunan tarihi bentler, göller ve piknik alanları, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Ayrıca, Atatürk Arberetumu gibi önemli bir bilimsel araştırma merkezi de Belgrat Ormanı içerisinde yer almaktadır.

Kültürel Zenginlikler

Bahçeköy, geçmişten günümüze kadar farklı kültürlerin etkisi altında kalmış ve zengin bir kültürel yapıya sahip olmuştur. Köyde yaşayan insanların farklı kökenlerden gelmesi, kültürel çeşitliliği artırmış ve geleneklerin yaşatılmasına katkı sağlamıştır. Bahçeköy'de düzenlenen festivaller, şenlikler ve kültürel etkinlikler, bu zenginliğin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Günümüzde Bahçeköy

Bahçeköy, günümüzde İstanbul'a yakınlığı ve doğal güzellikleri sayesinde özellikle hafta sonları yoğun ilgi gören bir yerleşim yeridir. Köyde yaşayan insanlar, hem şehrin karmaşasından uzaklaşmak hem de doğayla iç içe bir yaşam sürmek isteyenler için ideal bir ortam sunmaktadır. Bahçeköy'de yer alan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi gibi eğitim kurumları da köyün akademik anlamda önemini artırmaktadır.

Bahçeköy, tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle İstanbul'un en değerli yerleşim yerlerinden biridir. Köyün korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşımaktadır.

Hüsnü Yazıcı 

Bahçeköy'ün Unutulmaz İsimleri: Bir Hikaye Anlatısı



 Bahçeköy'ün Unutulmaz İsimleri: Bir Hikaye Anlatısı

Bahçeköy'ün tarihi, kasabaya adını veren pek çok önemli isimle doludur. Bu isimler, sadece birer kelime değil, aynı zamanda kasabanın dokusunu şekillendiren, hikayelerini yazan ve gelecek nesillere miras bırakan bireylerdir.

Abdullah Acar gibi isimler, sadece bir spor kulübünde yöneticilik yaparak değil, aynı zamanda kasaba hayatına aktif olarak katılarak iz bırakmışlardır. Hüsnü Yazıcı gibi isimler, sporun yanı sıra farklı alanlarda da önemli başarılara imza atarak kasabanın gururu olmuşlardır.

Neco gibi sanatçıların babalarının Bahçeköy'de yaşaması, kasabanın kültürel zenginliğini gösterir. Can Tüysüz gibi sporcular, Türkiye'ye kazandırdıkları başarılarla kasabanın adını duyurmuşlardır.

Süleyman Yazıcı, Hasan Güzel gibi isimler, kasabanın ilk odun müteahhitlerinden olmuş ve modernleşme sürecinde önemli rol oynamışlardır. Sönmez ailesi gibi aileler, kasabanın ekonomik hayatına yön vererek, bir döneme damga vurmuşlardır.

Mustafa Şen, Abdül Gül, İsmet Barlas, Fethi Barlas gibi muhtarlar, kasabanın altyapısının gelişmesinde büyük emek sarf etmişlerdir. Ali Kıvanç, Mustafa Çetin, Hüseyin İpek gibi ilk muhtarlar ise kasabanın yönetim tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Şevket Sönmez gibi ilk imamlar, kasabanın dini hayatına yön vermişlerdir. Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Dursun Esen, Nurettin Özbekrem, Mustafa Yazıcı ve isimlerini yazamadığımız ilk üniversite mezunları ise eğitim seviyesinin yükselmesinde öncü olmuşlardır.

İbrahim Erkaptan gibi isimler, spor kulüplerinin kurulmasında ve yönetilmesinde önemli rol oynayarak, kasabanın spor hayatına yön vermişlerdir. Baç ailesi, Ali Yazıcı, Mustafa Şen, Nadir Yılmazel, Hasan Bileyci gibi isimler ise kasabanın ilk kasaplarından olmuştur.

Yazıcı ailesi, Sönmez ailesi, Güzel ailesi gibi aileler, kasabanın ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olmuşlardır. Mustafa Şen gibi isimler, kasabanın ilk aygaz bayii olarak hizmet vererek, modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamışlardır.

Mehmet Sönmez gibi isimler, kasabanın ilk ayakkabı mağazalarını açarak, ticaretin gelişmesine katkı sağlamışlardır. Çoşkun ailesi, Usta ailesi gibi isimler ise kasabanın ilk lokantalarını açarak, kasabanın sosyal hayatına renk katmışlardır.

Hasan bey gibi isimler, kasabanın ilk saraçları olarak hizmet vererek, kasabanın ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Hüseyin Bargın gibi isimler ise kasabanın ilk kunduracıları olarak, kasabanın ekonomik hayatına katkı sağlamışlardır.

Osman usta gibi isimler, kasabanın ilk at arabası tamircileri olarak hizmet vererek, ulaşımın gelişmesine katkı sağlamışlardır. Abdül Gül, Hasan Yazıcı gibi isimler ise kasabanın ilk nalburları olarak,  katkı sağlamışlardır.

Tulum ailesi, Yazıcı ailesi, Çoşkun ailesi, Güzel ailesi gibi aileler, kasabanın ilk kahvelerini açarak, insanların sosyalleşmesine olanak sağlamışlardır. Yunus bey, Ali Yazıcı gibi isimler ise kasabanın ilk berberleri olarak, insanların kişisel bakımına hizmet vermişlerdir.

Süleyman Yazıcı, Gürhanel ailesi, Man ailesi gibi isimler, kasabaya ilk kamyonları getirerek, ulaşımın gelişmesine katkı sağlamışlardır. Man ailesi ve Konyalı Ömer gibi isimler ise kasabanın ilk oto tamircileri olarak, ulaşımın daha güvenli hale gelmesine katkı sağlamışlardır.

Mustafa Özbekrem gibi isimler, kasabanın ilk iğnecileri olarak, insanların ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Muzaffer Altınsoy gibi isimler, kasabanın ilk belediye başkanı olarak, kasabanın gelişimi için önemli çalışmalar yapmıştır.

Hüsnü Yazıcı, Mustafa Şen, Sami Kasap, Osman Aktaş, Mehmet Güney, Baki Yurttaş, Yakup Çakıroğlu,  isimler, kasabanın ilk meclis üyeleri olarak, kasabanın yönetimine katılmışlardır.

Kastamonulu Sadık bey gibi isimler, kasabanın ilk börekçileri olarak, insanların damak zevkine hitap etmişlerdir. Fehmi bey gibi isimler, kasabanın ilk okul müdürleri olarak, eğitimin gelişmesine katkı sağlamışlardır.

Süleyman Yazıcı gibi isimler, kasabanın ilk büyük düğünlerini yaparak, kasabanın sosyal hayatına renk katmışlardır. Hasan Barlas, Ahmet Altıparmak, İbrahim Konuk gibi isimler, kasabanın ilk polisleri olarak, güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamışlardır.

Ahmet Dalkıran, Foto Nuri kardeşler gibi isimler, kasabanın ilk fotoğrafçıları olarak, kasabanın anılarını ölümsüzleştirmişlerdir. Nurettin Özbekrem, Ahmet Sönmez gibi isimler, kasabanın ilk avukatları olarak, adalete hizmet etmişlerdir.

Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Hüseyin Çimen, Hüsnü Esen gibi isimler, kasabanın ilk orman mühendisleri olarak, çevrenin korunmasına katkı sağlamışlardır. Celal Barlas gibi isimler, kasabanın ilk subayları olarak, ülkesine hizmet etmişlerdir.

Bu isimler, sadece birer başlangıç noktasıdır. Bahçeköy'ün tarihinde iz bırakan birçok başka isim de vardır. Bu isimleri araştırmak ve onların hikayelerini öğrenmek, kasabanın geçmişini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Unutmayalım ki, bir kasabanın tarihi sadece binalardan ve sokaklardan ibaret değildir. Asıl önemli olan, o kasabada yaşayan insanların hikayeleri, hayalleri ve mücadeleleridir. 

Yazamadığım çok ilklerin öncü isimleri var kusura bakmasınlar, özet bir yazı oldu. 


5 Eylül 2024 Perşembe

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği: Bir Mirasın Korunması ve Yaşatılması




 Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği: Bir Mirasın Korunması ve Yaşatılması

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği, 2008 yılında,Evladı fatihan  olan Müslüman Türklerin Selanik'ten göç etmiş Bahçeköy 'ün kurucuları  olan 80 ailenin torunlarının bir araya gelmesiyle kurulmuş  bir sivil toplum kuruluşudur. Dernek, mübadeleyle birlikte Türkiye'ye gelen ailelerin kültürel mirasını korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarma amacıyla önemli çalışmalar yürütmektedir.

Derneğin Amaçları:

 * Kültürel Mirasın Korunması: Mübadele sürecinde yaşanan zorluklara rağmen korunmuş olan kültür, sanat, folklorik değerlerin gelecek nesillere aktarılması.

 * Tarihsel Araştırma: Yakın tarihimizdeki önemli dönüm noktalarından biri olan mübadeleyi bilimsel olarak araştırmak, belgelemek ve bu konuda farkındalık yaratmak.

 * Kültür Varlıklarının Korunması: Mübadillerin geride bıraktığı kültürel varlıkların korunması için çaba göstermek.

 * Sosyal Dayanışma: Mübadele göçmenleri ve sonraki kuşaklar arasında sosyal ve kültürel dayanışmayı güçlendirmek.

 * Barış Kültürü: Türkiye ve Yunanistan halkları arasında dostluk, sevgi ve işbirliğini geliştirmek, barış kültürünün yerleşmesi için çaba göstermek.

Derneğin Tarihçesi:

Birinci kuşak mübadiller, yeni yurtlarına yerleşme ve hayata tutunma mücadelesi vermişlerdir. İkinci kuşak ise sosyal hayata daha fazla katılmış, spor kulüpleri, dernekler gibi sivil toplum kuruluşları kurmuşlardır. Üçüncü kuşak ise köklerine daha fazla bağlanma ihtiyacı hissederek, kültürel miraslarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği'ni kurmuşlardır.

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği, sadece bir dernek olmaktan öte, bir ailenin, bir kültürün ve bir tarihin yaşayan bir örneğidir. Dernek, mübadelenin izlerini taşıyan herkese kapılarını açarak, bu önemli mirası birlikte korumak ve geleceğe taşımak için çalışmaktadır. Derneğimize katılabilir, projelerimize destek olabilirsiniz.

Hüsnü Yazıcı 



Sarıyer Gazetesi nde yazılarım






Linki Sarıyer Gazetesi nde yazılarım 


https://sariyergazetesi.com/kultur-sanat/sariyerin-unutulmayan-hikayesi/



 








Atatürk'e karşı düşmanlık,

 Atatürk'e karşı düşmanlık, Türkiye'nin karmaşık tarihsel, siyasi ve sosyal yapısından kaynaklanan çok yönlü bir konudur. Bu düşmanlığın temel nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

 * İdeolojik Farklılıklar: Atatürk'ün modernleşme ve laikleşme hedefleri, geleneksel değerlere bağlı bazı kesimleri rahatsız etmiştir. Özellikle dinin siyasetten ayrılması ve bazı İslamî uygulamaların kısıtlanması, bu kesimlerde tepkilere yol açmıştır.

 * Siyasi Çıkarlar: Bazı siyasi aktörler, kendi ideolojilerini ve çıkarlarını güçlendirmek için Atatürk'e karşı bir söylem geliştirmişlerdir. Bu durum, özellikle geçmişte ve günümüzde yaşanan siyasi çekişmelerde sıklıkla gözlemlenmiştir.

 * Tarihsel Revizyonizm: Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında farklı yorumlar ve hatta yanlış bilgiler yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu durum, özellikle genç nesiller arasında Atatürk'e karşı olumsuz bir algı oluşmasına neden olmuştur.

 * Korku ve Belirsizlik: Atatürk'ün başlattığı değişimler, toplumun bazı kesimleri için korku ve belirsizliğe yol açmıştır. Özellikle geleneksel yaşam tarzlarına bağlı olanlar, bu değişimlere ayak uymakta zorlanmışlardır.

 * Kişisel Nedenler: Bazı kişiler, Atatürk'e karşı düşmanlık beslemelerinin kişisel nedenleri olduğunu öne sürerler. Bu nedenler arasında, aileden gelen önyargılar, kişisel deneyimler veya psikolojik faktörler yer alabilir.

Bu nedenlerin bir araya gelmesi, Atatürk'e karşı farklı şiddetlerde ve farklı gerekçelerle düşmanlık besleyen çeşitli grupların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Önemli Not: Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve modern Türkiye'nin mimarı olarak kabul edilir. Onun fikirleri ve devrimleri, Türkiye'nin bugün olduğu yere gelmesinde büyük rol oynamıştır. Atatürk'e karşı yapılan eleştiriler, demokratik bir toplumda doğal karşılanabilir ancak bu eleştiriler, tarihi gerçekleri çarpıtmamalı ve kişisel hakaretlere dönüşmemelidir.

Bu konuda daha detaylı bilgi almak için aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz:

 * Kitaplar: Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında yazılmış birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır.

 * Belgeseller: Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında yapılmış belgeseller, konuyu daha anlaşılır hale getirebilir.

 * Akademik Makaleler: Bu konuda yazılmış akademik makaleler, farklı bakış açılarını sunabilir.

Unutmayın ki, Atatürk'e karşı düşmanlık, Türkiye'nin demokratik geleceği için önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun çözümü için, tarihsel gerçeklerin doğru bir şekilde öğrenilmesi, farklı görüşlere saygı duyulması ve toplumsal uzlaşının sağlanması gerekmektedir.

Not: Bu cevap, genel bir bilgi verme amacı taşımaktadır. Her bireyin Atatürk hakkındaki düşünceleri farklı olabilir ve bu farklılıklar saygı gösterilmelidir.

Cumhuriyet Döneminde Heykel Yapımının Amacı

 Cumhuriyet Döneminde Heykel Yapımının Amacı

Cumhuriyet döneminde heykel yapımının sürekliliğinin temel amacı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin modern kimliğini ve değerlerini görsel olarak ifade etmek, ulusal birlik ve beraberliği pekiştirmek ve yeni bir sanat anlayışını topluma yaymaktı.

Bu amacın altında yatan daha spesifik nedenler şunlar olabilir:

 * Modernleşme ve Batılılaşma: Heykel sanatı, o dönemde modern ve medeni kabul edilen Batılı ülkelerle uyumlu bir imaj çizmek için önemli bir araç olarak görülüyordu.

 * Ulusal Bilinç: Heykeller aracılığıyla milli kahramanlar, tarihi olaylar ve kültürel değerler yüceltilerek, halkta güçlü bir ulusal bilinç oluşturulmaya çalışılıyordu.

 * Sanatın Toplumsal Hayata Entegrasyonu: Heykeller, kamu alanlarına yerleştirilerek sanatın sadece elit bir kesimin değil, tüm halkın erişimine açık hale getirilmesini amaçlıyordu.

 * Yeni Nesillerin Yetiştirilmesi: Heykel sanatı eğitimine önem verilerek, yeni nesillere sanatın önemi ve güzelliği aşılanmaya çalışılıyordu.

Özetle, Cumhuriyet döneminde heykel yapımının sürekliliği, yeni bir devletin kuruluşunun heyecanı, modernleşme çabaları ve ulusal bir kimlik oluşturma isteğinin bir yansımasıydı.

3 Eylül 2024 Salı

1568 yılı Gostolob - Gustulüp köyü Osmanlı dönemi

 Karye­i Gostolob, an­zeamet­i müşarun­ileyhİbrahim  tabi­i Yenice­i Vardar

Çiftlik­i Hasan, merd­i timar, haliya der­yed­i Memiveled­i O

Çiftlik­i Hamza, haliya der­yed­i Hüseyin veled­i O, Ç (çift)

Çiftlik­i Hacı Cafer, nim (yarım çiftlik)

Mahmud(veled­i) İlyas, nim (yarım çiftlik)

Mahmud(veled­i) Hasan, nim (yarım çiftlik)

Osmanlıca Belge Tercümesi ve Analizi

Belgenin Genel İçeriği:

Bu Osmanlıca belge, bir köyün (Gostolob) ve ona bağlı çeşitli çiftliklerin mülkiyet ve işletme durumunu açıklamaktadır. Belgedeki terimler, o dönemdeki toprak düzenine ve idari birimlere dair önemli bilgiler vermektedir.

Tercüme:

 * Karye-i Gostolob: Gostolob köyü.

 * Anzeamet-i müşarun ileyh İbrahim: Bu köye bağlı olan İbrahim'e ait.

 * Tabi-i Yenice-i Vardar: Yenice-i Vardar'a bağlı (idari olarak).

 * Çiftlik-i Hasan, merdi timar: Hasan çiftliği, timarlı bir çiftliktir. (Timar: Belirli bir geliri olan ve bu gelirle devlete hizmet eden sipahilerin kullandığı toprak parçası.)

 * Haliya deryed-i Memiveled-i O: Memi oğlu'nun deniz (yani büyük) hali (tarla) sahibi.

 * Çiftlik-i Hamza, haliya deryed-i Hüseyin veled-i O, Ç: Hamza çiftliği, Hüseyin oğlu'nun deniz hali sahibi, bir çiftlik.

 * Çiftlik-i Hacı Cafer, nim: Hacı Cafer çiftliği, yarım çiftlik.

 * Mahmud(veled-i) İlyas, nim: İlyas oğlu Mahmud, yarım çiftlik sahibi.

 * Mahmud(veled-i) Hasan, nim: Hasan oğlu Mahmud, yarım çiftlik sahibi.

Analiz:

 * Toprak Düzeni: Belge, Osmanlı toprak düzeninde sıkça görülen timar sistemi ve çeşitli büyüklükteki çiftliklere dair örnekler vermektedir. Timar, sipahilerin devlet hizmet karşılığında kullandığı toprak parçası iken, çiftlikler ise daha küçük ve genellikle çiftçiye ait olan tarım arazileridir.

 * Mülkiyet ve İşletme: Belgede bahsedilen kişilerin mülkiyet hakları ve tarım arazilerinin büyüklükleri belirtilmektedir. "Haliya deryed" ifadesi, geniş bir tarım arazisine sahip olmayı ifade eder.

 * İdari Bağlılık: Gostolob köyünün Yenice-i Vardar'a bağlı olduğu belirtilmektedir. Bu da bölgedeki idari yapılanma hakkında bilgi vermektedir.

Sonuç:

Bu Osmanlıca belge, basit gibi görünse de, Osmanlı toprak sistemi, mülkiyet ilişkileri ve idari yapılanma hakkında önemli ipuçları sunmaktadır. Belgedeki terimler ve kavramlar, o dönemdeki kırsal hayatı ve ekonomik durumu anlamak için anahtar niteliğindedir.

Ek Bilgiler:

 * Çeviri Notları: Belgede geçen bazı terimler, günümüz Türkçesinde tam karşılığı olmayan veya anlamı değişen terimlerdir. Bu nedenle çeviride bazı açıklamalar yapılmıştır.