28 Şubat 2024 Çarşamba

Belgrat ormanında yeniçeri katliamı

 Belgrad 

Ormanı’nda çıkan yangında 3 dönümlük arazinin yandığı 

belirtilmiştir (DH.EUM.AYŞ.44/87). Ancak Mıss Julıa 

Pardoe (1838), birçok kaynakta yer verilmemiş olan ve 

Belgrad Ormanı’nda büyük bir alanın yanmasına sebep 

olduğunu belirttiği, 1823 yılında yaşanan Yeniçeri 

Katliamı’ndan bahsetmektedir (Bu olayın tarihi birçok 

kaynakta 1826 olarak verilmektedir). Pardoe’ya göre 

bu korkunç olay sırasında çok sayıda yaşlı ağaç da 

alevler arasında kalmıştır. Buna ilişkin metin aşağıda 

verilmiştir (Pardoe, 1838):


Belgrad Ormanı’nda Yeniçeri Katliamı

1823 yazına kadar Belgrad Ormanı Kestane, 

Gürgen, Meşe, Ceviz, Ihlamur, Çınar ve her cins 

kerestelik ağaç bakımından son derece zengindi. 

Fakat ne yazık ki, 1823 yılında Belgrad’ın kuytu 

köşeleri, yeniçeri kırımından kaçan dağılmış 

yeniçeri birlikleri ile yanlarında getirdikleri ve 

davalarında onlara destek olan ve katliam 

sırasında onların tarafını tutup hayatta kalanların 

sığınma yeri olmuştu. Bu grup, Belgrad Ormanı 

ve Mudanya’nın dağlarına bölünmüştü. Daha 

aktif olanları ise Anadolu’da ilerleyerek Bursa 

dağlarını doldurdu ve ileri görüşten mahrum 

olanlar da Karedeniz kıyısındaki sık ormanlara 

saklandılar. Bu zavallı adamlar bir süre meyve 

ve ot yiyerek hayatta kaldılar, fakat daha iyi 

bir kaderden ümidi kesince kısa zamanda 

umutsuzluğa kapılarak sekizer onar kişilik çeteler 

halinde her geçen yolcuya saldırarak genelde 

mallarını aldılar ve bazen de öldürdüler. Bir süre 

sonra yollar güvenli bir şekilde geçilemez oldu. 

Hükümet tarafından bunları yakalamak veya 

dağıtmak için çeşitli ve hatta şiddetli çabalar 

gösterildi, ancak sayıları birkaç yüze çıkınca 

hem askeri kuvvetlere hem de polise meydan 

okudular ve nadiren gruptan ayrılan bir yeniçeri, 

birlikler tarafından yakalanıp, aceleyle asılıp 

cesedi arkadaşlarının korkup teslim olmaları için 

yol kenarına asılsa da bunun bir etkisi olmadı. 

Yeniçerilerin uzayıp giden alçaklıklarına çok kızan 

ve bunlardan bıkan padişah da sonunda ormanı 

ateşe verip güçlerini yok etmeye karar verdi. Bu 

kestirme çözüm hemen benimsendi ve ormanlar 

birkaç yönden ateşe verildi. Yükseklerde ise 

kaçmaya çalışan herkesi vurmaları emredilen bir 

askeri kordon oluşturuldu. Bu sırada o şiddetli 

alevlerin azap dolu ve merhametsiz bir ölüme 

hizmet ettiği bilincinde olmasak, bu manzara 

şaşırtıcı derecede muhteşem olabilirdi. 

Yeryüzünde yüzyıllardan beri heybetli ve karanlık 

duran, etrafındaki yaşlı tepelere meydan 

okuyan, gizemli derinliklerinden yıldızları 

esirgeyen, ihtişamlı gün ışığının yabani kuytu 

köşelerine ulaşmasını engelleyen, balta girmemiş 

yabanıllığında binlerce canlı saklayan bu orman, 

birdenbire ateş çemberiyle.kuşatıldı. Dev cüsseli 

ağaçlar, alevlerin dilleri onları bağladığında 

titrediler, çatırdadılar, sallandılar ve birbirleri 

üstüne yığıldılar, gökyüzüne karşı kömürleşmiş 

ve yapraksız kaldılar. Bu sırada ürkmüş okyanus rüzgarları rakibine kısa bir soluk aldırmak için 

çabaladı –ve ardından Asya’nın oyuk yankılarını 

uyandıran bir kırılmayla kasvetli Çarpışan 

Kayaları1

 döven dalgalar derin bir renge büründü 

ve denizi altın rengine boyadı. Vadinin üzerinde, 

görkemli Bahçeköy Kemeri ise kar beyaz rengini 

bir süre kaybederek yontulmuş cevherden 

yapılmış gibi göründüğü sırada kömürleşmiş ağaç 

gövdeleri dehşetli gürültülerle yere devrildiler. 

Tahribat cesurca çalıştı. Belgrad ateş içinde 

kalmıştı. Alevler birkaç kilometrekareyi kapladı ve 

birkaç saat önce var olan her şey harap olmuştu. 

Bu sırada susmayan tüfeklerin sesi acıdan feryat 

eden ve inleyen insanlarınkine karışıyor, ortalığı 

korkunç bir ahenkle dolduruyordu..

Belgrad Ormanı’na sığınanlardan hiç kimsenin 

canlı çıkmadığına inanılmaktadır. Kaçaklardan 

çoğu askerlerin kurşunlarıyla ölmüş, aşırı 

derecede güçlü ve amansız olanları ise onlara 

karşı kazandıkları zaferle bayram edenlerin 

elinden gelen daha hızlı bir ölümü küçümseyerek 

acılı bir ölümü tercih etmiş ve dolayısıyla 

aralarında uzun zamandır saklandıkları orman 

ağaçlarıyla birlikte sessiz bir cesaret içinde can 

vermişlerdir..

Hüsnü Yazıcı 

27 Şubat 2024 Salı

İş hayatım









 İŞ HAYATIM

İş hayatıma Bahçeköy de  70 li yıllarda orta okula giderken Kütahya çinileri satarak başladım daha sonra dükkanı bakkal yemci olarak değiştirdik o dönemlerde Bahçeköy alış veriş merkezi gibi idi hafta sonları çok kalabalık olurdu Belgrat ormanı piknik yerleri Bahçeköye hareket getiriyordu köyün havası kameriça çeşmesi ve kasapları meşhurdu aynı zamanda yeşilçam filimlerin platosu gibi idi askerlik dönüşü

 Sarıyer merkezde 1987 yılında Yazıcı marketi açtık dönemin en popiler marketi İstanbulun değişik semtlerinden müşteriler gelir ve bir çok yeniliklerin öncüsü olmuştuk çekilişsiz altın kampanyası ücretsiz gazete ekmek vesaire kampanyalarımız vardı 1999 yılında dükkanı ortağımıza devrettik 2000 yılında biz yeni dükkanımızı Sarıyer merkezde açtık ve işyerimiz devam etmekte İsmar Marketçiler kurucu üyesi ve yönetim kurulunda görev aldım Trakya birlik biryağ ın bayiliğini yaptım firmalardan aldığım plaketleri gurur ile vitrinimde tutuyorum


1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu,İlkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu.Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı, Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı,o zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi.Askerliğini İzmir Poligonda 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulüp Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı.Sarıyer Spor Kulübünde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir.İki dönem Belediye Meclis Üyeliği ,DYP  Belde Başkanlığı, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği,Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği, ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanını 1994 yılında yapmıştır.Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü, Karacaova ve Göstelup Köyu, ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri,Selanik Karacaova bölgesi mübadelede köylerinden gelen aileler adlı yazdığı dört kitabı bulunmaktadır.

Spor kulübü yöneticiliği be kulüp başkanlığım

 SPOR KULUBÜ YÖNETİCİLİĞİ VE KULÜP BAŞKANLIĞİM

Spor yöneticiliğine 23 yaşında Bahçeköy  amatör spor kulubünde  yönetici seçilerek başladım ileriki yıllarda Bahçeköy kulüp başkanı oldum ve kulübe yönetimim ile sıfırdan  iki bina kazandırdım yönetim şeklinde yenilikler getirdim mesela maaşlı eleman sistemi gibi

Profosyonel kulüp yöneticiliğim Sarıyer spor kulubünde üç yıl yöneticilik oldu ve haysiyet divan kurulu üyesiyim Sarıyer 1inci lig den 2 nci lige düştüğünde yönetime bizler geldik ikinci yılında tekrar 1 inci lige çıkardık bugünkü süper lig











Sünetimiz 1973 yılı

 SÜNNETİMİZ 1973 YILI


Bahçeköy 'de sünnet düğünleri yazın toplu   köy meydanında park dediğimiz yerde olurdu on beş yirmi sünnet çocuğu kıyafetlerini giyer gündüz komşuları dolaşır akşamda eğlencesi olurdu

Bizim sünnetimizin özelliği Bahçeköy de ilk defa tek başına sünnetimizin olması üç gün üç gece sürdü gündüz davul zurna gece orkestra üç gün evde ayrı kazan kaynadı yakın uzak akrabalar için üç gün sinema salonunda Bahçeköylü komşularımız için orman fakültesinden rahmetli Bolu'lu Zeki ustanın kazanlarda pişirdiği yemekler ikram edildi, kına gecesi Eyüp Sultan ziyareti ve üç gün süren düğünümüz yazıya dökelim dedik unutulmasın


Bahçeköy'ün kuruluş yılları 1521 yıllarına dayanmaktadır. 1923 yılında yapılan Lozan Antlaşması gereği 1924 yılında, Selanik sancağına bağlı yerlerden mübadeleyle gelen Müslüman Türkler yerleştirildi. Daha sonraları Türkiye'nin değişik illerinden göç aldı.


Siyasi yaşantım

 SİYASİ YAŞANTIM

Siyasete ilgim yedi sekiz yaşlarında başladı dönemin başbakanı meclis başkanı bakanlar adlarını bilirdim konuları takip ederdim askerden sonra Dalan'ın kurduğu partide ilçe kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliği ilçe ve il delegeliği seçilerek bulundum, 1992 yılında köyümüz belde oldu DYP partisininin belde teşkilatının kurucu üyesi  belde başkanı ve iki dönem belediye meclis üyeliği ilçe ve il delegeliği görevlerinde bulundum 28 yaşındaydım  ara seçim olduğu için İstanbul'da biz Şile Ağva bir kaç yer daha vardı seçim zamanı bütün partilerin genel başkanları ve bakanlar geldi şanslı bir dönemdi köyün eksiklerin tamamına yakını oldu benim için ilginç olan gelen bakanları karşılamak için topluluk arabasının yanına kadar gider hoşgeldin için ben de tersine bakanın oturacağı masaya gider orda beklerdim iki dakika sonra bakan gelir masada ben varım hoşgeldin derim gelen bakan yanıma otururur ve konuşmasını yapar  bunu da belirtmeden yazıyı sonlamayım belde kurucu üyelerimiz köyün  büyükleri efendi saygılı itibarlı insanlardı. 2000 yılından beri siyasetle uğraşmıyorum seçmenim











25 Şubat 2024 Pazar

KUDRET DEDEM

 KUDRET DEDEM

Kudret dedem, annemin babası

Rahmetli dedem Selanik sancağına bağlı Yenice Vardar  1907 doğumlu, çiftlik sahibi Hüseyin ağanın oğlu bizlere anlatırdı  çiftlikte ırgatlar çalışırdı ben 17 yaşına kadar çiftlikte bir iş yapmadan atımla gezerdim arkadaşlar ile aşık oyunu oynardık bugünkü mile ile oynanan oyuna benzer,  (  Aşık oyunu, koyunların ve keçilerin arka bacaklarında bulunan dört yüzlü kemikle oynanan bir oyun. Kadim çağlardan günümüze gelene kadar Türkistan ve Türkiye başta olmak üzere Türklerin yayıldığı tüm coğrafi bölgelerde bu oyuna rastlamak mümkündür) mübadelede zorunlu göçte 1924 yılında Serhat şehrimiz Edirne Ortakçı köyüne iskan edilir köye gitmez Karaağaç mahallesine iskanlı olarak yerleşir annesi Fatma ve kardeşi ile nehir kenarında iki katlı gül bahçeli ev de yaşarlar dedem takım elbise fötr şapka ile gezer ağalıktan gelen alışkanlıkla çalışmaz tarla gelirleri ile geçinirdi anaannem anlatırdı deden ud çalar evin bahçesinde şenlikler alem yapar birazda çapkındı derdi yakışıklı idi Karaağaç ta arkadaşları anlatırdı  bey oğlu olduğundan dolayı dedene Kudret diye seslendiğimizde bakmazdı Kudret bey dediğimiz zaman döner bakardı rahmetli biraz sinirli dürüst adeletli haksızlığa gelmeyen iyi bir insandı ben değil onu tanıyanlar öyle söylerdi iki kızı vardı güzel bir yaşantısı vardı güzel yaşadı  1986 yılında rahmetli oldu mekanı cennet olsun




24 Şubat 2024 Cumartesi

1950 li yıllar Kamyonumuz


 

Show tv ve Kamil Sönmez


 

Antalya maceramız 1980 li yıllar

 1980 Lİ YILLAR

ANTALYA MACERAMIZ


1980 li yıllar amcamın tayini Antalya Deniz Liman İşletmeleri Müdürü olarak çıkar eşyalar taşınacak kamyon tutulur biz de amca oğlu Güngör ile yardım etmeye çalışıyoruz  yükleme işi bitince biz de Antalya'ya kamyon ile gitmek istiyoruz babam ile amcam müsade etmiyor biz de delikanlılık var gizlice şöför ile anlaşıyoruz ve kamyon ile yolculuğa başlıyoruz Kütahya'da mola veriyoruz biz tanıdık ailede bir gece kalıyoruz şöför de İspartalı o da kamyonda kalıyor sabah yola devam ediyoruz Afyon'da kamyoncuların dinlendiği tesislerde kahvaltımızı ettikten sonra Antalya'ya devam ediyoruz neyse varıyoruz eve yerleşim oluyor akşam amcamdan arabasının anahtarını istiyoruz gezmek için o da siz buraları bilmezsiniz diye vermiyor sabah işe gidiyor anahtarı portmanto da bırakmış biz de alıp kimseye haber vermeden çıkıyoruz yol da amcaoğlu ile şöyle anlaşıyoruz benzini ikimizden biri alıyor arabayı o kullanıyor bitince diğerimiz kullanıyor sabah 07 de çıktık gece 02 de geldik Fethiye Noel baba Kaş vesaire gezdik şimdi esas konu para ne kadar kıymetli amca oğlu ile ikimizin cebinde  toplam bir milyon lira var amcamın oturduğu daire konya altı caddesinin yan sokağında o binada satılık kuaför dükkanı 650 bin daire 350 bin cebimizdeki para ile ikisini alabiliyoruz biz ne yaptık almadık parayı yedik pişman mıyız değiliz.

Dün 23 şubat 2024 tarihinde amcamın Tarabya'da ki evine ziyarete gittim konuyu amcam açtı hatırladınız mı yaptığınızı diye ben de bu güzel hatırayı yazıya dökeyim dedim

Selanik'lilere laf soyleyenler

 1924 yılında Selanik sancağından gelen evladı fatihan mübadil torunuyum.1600 yıllarında Aile büyüklerimiz ana vatandan ata toprağına asker ve memur olarak gitmiştir.Mübadelede malımız ile geçmişimizi orda bırakarak ana vatana zorunlu göç ile iskan olmuş  ailelerimizin Osmanlı kayıtlarında aile seceresi 1650 yıllarına kadar gitmektedir yaklaşık 350 senedir. Ben 7'nci göbektenimdir,aile secerem Amerika'nın kuruluşu ile hemen hemen aynı tarihlere gitmektedir. Ana vatanda geldiğimiz köyün kurucu ailesi olarak yeni bir yerleşim yeri kurulmasına vesile olmuş bıraktığımız malın tam karşılığını alamazsak da devletimize bağlı kalmışızdır.1946 yılında devlet tapulu yerimizi Orman diye istimlak etmiştir. Bizim ailemiz tek değil köyümüzdeki diğer aileler de aynısını yaşamıştır.2000 yıllarında AİHM ve Anayasa Mahkemesi "pardon tapu da orman yazmıyor burası sizin tapulu yerleriniz" diyerek geri veriyor ama geç kalıyor çünkü yerler noter satışı ile bir başkalarına satılıyor.Çünkü mahkeme itirazına aile 2 kişi ile başlıyor yıllar geçiyor nüfus çoğalıyor 300 kişiye yakın oluyor ilgilenme durumu olmuyor, bu arada köye  Anadolu dan 50 sene sonra gelen vatandaşlarımız devlet arazisine ev yapıyor sonra kat karşılığı müteahhite veriliyor daireler alınıyor diğer yerli halk gittiği tarlası sıfır değer olarak kalıyor ve gelenler bir de siz göçmen misiniz diyor biz de biz göçmen değil yerli halkız siz asıl göçmensiniz siz doğduğunuz yerden başka yere göç ettiniz bizler burda doğduk 100 senedir burdayız köyü kuranlar dedelerimiz diyoruz.Bunları niye yazdım bilgi olsun diye yoksa köye gelenler ile çok güzel dostluklar kuruldu akraba olundu tarih geçmiştir tecrübedir fazla da takılmamak lazım ama bilgili olmak da güzel bir şey kendimizi ifade etmek için mübadillerin kayıtları Osmanlı arşiv nüfus sayımlarında bellidir sizlere nüfus ile bir şey diyenlere bizimki belli kayıtlı siz kendi secerenizi dedenizin dedesinin adını yazın bakayım dediğiniz de alacağınız cevap bilmiyorum olacak ama Selanik'ten gelen rahatlıkla kim olduğunu kayıtlı şekilde yazar. Not: Yazıyı son günler de Selanik'ten gelenlere,iftira atanlara cevap olsun diye yazdım aklıma geleni doğru şekilde yazdım cümle düşüklüğü olabilir maksat yerine ulaşması.

Selanik'ten Sarıyer'e 1924 yılı

24 Aralık 2023 Pazar

ASKERLİK ANILARIM İZMİR POLİGON 2 NCİ DENİZ ER EĞİTİM ALAY KOMUTANLIĞI 1İNCİ TABUR 3 ÜNCÜ BÖLÜK


 Biz de boş dönem olmazdı acemi askerler geldiğinde içlerinde yemek yapan müzisyen vesaire kişileri ayırıp koğuşçu yapardık bir gün nöbetçi Subay yzb. S. K. bölüğe tabi koğuşa baskın yapar aramada koğuştaki ranzanın altında patlıcan, pirinç kısaca gıda maddeleri o zaman çok okunan erkekçe dergisi vesaire onları bulur  toplatır sağ olsun bize bir şey yapmaz olay kapanır teskere  eğlence gecemizde akşam nöbetçi olmadığı halde Sualp yüzbaşı da gecemize katılır alayda 6 bölük var her bölükteki  teskereci talim öğretmenlerin konuşma yaptığında özelliklerini anlatır mesela 1 inci bölükte çene kıran A. , 2 nci bölükte falan şey 3 üncü bizim bölüğe geldiğinde başlar saymaya patlıcan biber vesaire ama en önemlisi erkekçe dergisi diye konuşmasını bitirir tabi herkes kahkalar ile gülmeye başlar tesadüf bizim bölük komutanıda o gece nöbetçi subay konuyu bilmediğinden sorar ne oldu nedir bu durum diye tabi biz de açıklama yaptık başladı o da gülmeye


Arkadaşlar ile akşam yoklamasından sonra eşofmanları giyip ne mutlu dağından gizlice çarşıya fuar zamanıda fuardaki gazinolara giderdik bir müddet bu kaçamağı yaptık bunu duyan diğer bölükteki arkadaşlarda yapmaya başladı biz de bu işin cılkı çıktı diyerek akşamları gizli çıkmayı bıraktık tabi diğerleri devam etti en sonunda yakalandılar Alayın ortasında maalesef gösterinin oyuncuları oldu anlatmakla olmaz


Çarşıya çıkarken alayın yakınında dönerci Mehmet amca vardı orda sivil kıyafetlerimiz vardı onları giyer çarşıya öyle çıkardık bir gün çarşıda inzibata yakalandık inzibatın biri bizim bölükte acemiliğini yapmış komutanlarım bizi bayağı yorardınız dedi ama size kızmazdık gönlümüzüde alırdınız başka inzibatlara yakalanırsanız biz burdayız size kimse dokunamaz komutanlarım dedi bizim içinde bu olay güzel bir anı oldu


Günlerden pazar  ben de o gün nöbetçi çavuşum Sancak nöbeti değişimi için H. U. nöbeti A. M. Ç. dan alacak ben de değişimi sağlayacağım yolda giderken şakalaşarak yürüyoruz  nöbetçi A. yanına geldik ciddiyetsiz davranışlarda bulunuyoruz Alay Komutanı Albay İ. A. da o gün ailesi ile gelmiş odasında oturuyormuş bizi camdan ciddiyetsiz davranışlarımızı görünce bir hışımla odasından çıkıp söylene söylene üzerime gelmeye başladı ben esas duruşa geçtim bana tokat atmak için yaklaşınca ben farkında olmadan bir adım geriye gittim komutan boşta bulunup yere düştü kalktı bana baktı bir şey demeden gitti tabi pazartesi günü gündem benim komutanlar arkadaşlar geliyor nasıl oldu bu olay diye günlerce konuşuldu, ileriki günlerde Alay komutanı beni yanına çağırdı acemi bir asker teslim etti sana emanet  Ege Komutanı K. Paşanın yeğenidir dedi, her iki komutanlarımda rahmetli oldu mekanları cennet olsun



Bizim  1 inci Tabur ve 3 üncü bölük 84/2 DÖNEMİMİZDE KOMUTANLARIMIZ

2 nci Deniz Er Eğitim Alay Komutanı Albay İlhan Alaoğlu

1inci tabur komutanı Emin Denizlioğlu

3 üncü Bölük komutan Yzb Ufuk Arslan sonra  Yzb Gazanfer Gerçek, yardımcısı Üsteğmen Saim Gürkan

Bölük Astsubayı Can Bilekli, Atilla Ok, bir astsubayımız daha vardı adını unuttum

Talim Öğretman kursunda komutanlarımız

Asteğmen Tanju soyadını unuttum

Teğmen Mehdi Karadağ

Üstteğmen adını unuttum


18 Aralık 2023 Pazartesi

OSMANLI ARŞİVLERİNDEN RUMELİDE EĞİTİM MÜSLÜMAN VE GAYRİMÜSLİM OKULLARINDA İŞ İÇİN MEMUR ALIM ŞARTI VESAİRE
























































 OSMANLI ARŞİVLERİNDEN RUMELİDE EĞİTİM MÜSLÜMAN VE GAYRİMÜSLİM OKULLARINDA  İŞ İÇİN MEMUR ALIM ŞARTI VESAİRE