HÜSNÜ YAZICI BİLGİ AMAÇLI YAZDIĞI KONULAR
Translate
5 Haziran 2025 Perşembe
Yazıcı'nın eseri dünya kütüphanelerinde gazete haberim
4 Haziran 2025 Çarşamba
Cumhuriyet Köyü Bahçeköy
Cumhuriyet Köyü Bahçeköy:
Tarih ve Kültür MirasıBahçeköy’ün tarihi ve kültürel mirası, yüzyıllar boyunca farklı dönemlerde şekillenmiş zengin bir geçmişe sahiptir.
16. Yüzyıl: Kökenler ve Belgrat KöyüBahçeköy’ün tarihi,
16. yüzyılda Kanuni Sultan Süleyman döneminde başlar. 1521’deki Belgrat Seferi sonrasında, Sırp esirler Belgrat Ormanı çevresine yerleştirilir ve bölge Belgrat Köyü olarak adlandırılır. O dönemde Bahçeköy adında bir yerleşim yoktur; bölge, ağırlıklı olarak Rum nüfusun yaşadığı Belgrat Köyü’dür. Köy, ormanın su kaynakları ve doğal zenginlikleriyle geçimini sürdürür.
19. Yüzyıl: Çınar Ağaçları ve Bahçeköy’ün Kuruluşu
Sultan II. Mahmut döneminde (1808-1839), Bahçeköy’ün doğal çevresi önem kazanır. 1830’larda, II. Mahmut’un bendin temel atma töreni için Çayırbaşı’ndan Bahçeköy’e giderken yolların ağaçsız olduğunu fark etmesi üzerine, Çayırbaşı-Bahçeköy hattına yüzlerce çınar ağacı dikilmesini emreder. Bu ağaçlar, günümüzde hâlâ ayakta olup köyün tarihine tanıklık eder.1894 yılında, II. Abdülhamid döneminde, İstanbul’da kolera salgını ortaya çıkar. Belgrat Köyü’nde yaşayan Rumlar, Beyoğlu’ndaki otellerin çamaşırlarını yıkayarak geçimlerini sağlar. Ancak su kaynaklarının kirlenmesi salgının yayılmasında etkili görülür ve Belgrat Köyü bu kirlilikten sorumlu tutulur. Su bendlerini korumak amacıyla, köy sakinleri 1894 yılında bugünkü Bahçeköy’e taşınır. Böylece Bahçeköy, yeni bir yerleşim olarak kurulur.
1922: Mübadele ve Toplumsal Değişim1922 yılı,
Bahçeköy için önemli bir dönüm noktasıdır. Türkiye-Yunanistan arasındaki savaş sonrası mübadele anlaşmalarıyla, Bahçeköy’deki Rum nüfus bölgeden ayrılır. Bazı Rumlar, tahrip olmuş evlerine dönerek yeniden yerleşmeye çalışır, ancak bu süreç gerginlik yaratır. 18 Eylül 1922’de, Bahçeköy’deki Orman Okulu binasının Rum muhacirler tarafından işgal edilmesi, köydeki etnik ve mülkiyet sorunlarını yansıtır. Bu olay, mübadele sürecinin Bahçeköy’deki etkilerini gösterir.
1924: Mübadil Türkler ve Müslüman-Türk Kimliğinin İnşası1924 yılı,
Bahçeköy’ün Müslüman ve Türk kimliğinin yerleştiği bir yıldır. Lozan Antlaşması (1923) gereği, Selanik’ten gelen Müslüman Türk aileler, 19 Ocak 1924’te Bahçeköy’e iskan edilir. Bu mübadil aileler, geride bıraktıkları mallarına karşılık anavatanlarında malvarlığı alır. Ancak kayıtlarda, bıraktıkları malların değeri, aldıkları mallardan daha yüksektir. Kurucu aileler olarak bilinen bu aileler, Bahçeköy’ü yeniden inşa eder; muhtarlık ve okul gibi kurumları kurarak köyü Müslüman ve Türk kimliğine uygun hale getirir.Mübadiller, eğitime büyük önem verir. 1924 Temmuz’unda, Bahçeköy’de okul açılması için resmi talepte bulunurlar. 28 Haziran 1924 tarihli bir yazıda, Bahçeköy’de iki öğretmenli bir okul açılması planlanır. Bu, köyün eğitim hayatının temelini oluşturur ve mübadillerin eğitime verdiği önemi açıkça gösterir.
1946-1948: İmece Usulü Cami İnşası
Selanik’ten gelen mübadil Müslüman Türkler, köyde ibadet için başlangıçta farklı yerleri kullanır. 1946 yılında, mübadiller imece usulüyle bir araya gelerek Bahçeköy’de yeni bir cami inşa eder. Cami, köyün Müslüman kimliğinin önemli bir sembolü olur. İnşaat iki yıl sürer ve 1948 yılında caminin minaresi tamamlanır. Bu imece çalışması, mübadillerin dayanışma ruhunu ve köye olan bağlılığını yansıtır.İleriki Yıllarda Göç ve GelişimBahçeköy, mübadele sonrası yıllarda farklı illerden göç almıştır. Bu göçler, köyün demografik ve kültürel yapısını çeşitlendirmiştir. Belgrat Ormanı’nın yanı başında yer alan köy, tarihi bentler, göller ve piknik alanlarıyla hem İstanbullular hem de turistler için bir cazibe merkezi olmuştur. Atatürk Arboretumu bilimsel bir merkez, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi ise akademik bir kurum olarak köyün önemini artırır. Mübadil ailelerin getirdiği gelenekler, festivaller ve etkinliklerle kültürel hayat canlılığını korur.
Bahçeköy’ün Öncü İsimleri
Bahçeköy’ün tarihini, kurucu aileler ve onların iz bırakan bireyleri şekillendirmiştir. Köyün sosyal, ekonomik ve kültürel hayatına katkı sağlayan bazı isimler şunlardır:Abdullah Acar: Spor kulübüne destek ve toplumsal katkılarıyla bilinir.Hüsnü Yazıcı: Spor ve sosyal alanlarda köyün gelişimine öncülük etmiştir.Süleyman Yazıcı ve Hasan Güzel: Odun müteahhitliğiyle ekonomik katkıda bulunmuştur.Sönmez Ailesi: Köyün ekonomik hayatında önemli bir rol oynamıştır.Mustafa Şen, Abdül Gül, İsmet Barlas, Fethi Barlas: Muhtar olarak altyapı ve yönetimde çalışmıştır.Ali Kıvanç, Mustafa Çetin, Hüseyin İpek: İlk muhtarlar olarak idari yapıyı kurmuştur.Şevket Sönmez: İlk imam olarak manevi hayatı desteklemiştir.Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Nurettin Özbekrem, Mustafa Yazıcı, Esen Ailesi, Aksu Ailesi, Sönmez Ailesi: İlk üniversite mezunları olarak eğitimi ilerletmiştir.İbrahim Erkaptan: Spor kulübününkurulmasında rol oynamıştır.Baç Ailesi, Ali Yazıcı, Mustafa Şen, Nadir Yılmazel, Hasan Bileyci: İlk kasaplar olarak ihtiyaçları karşılamıştır.Mehmet Sönmez: İlk ayakkabı mağazasını açmıştır.Çoşkun ve Usta Aileleri: Lokantalarla sosyal hayatı canlandırmıştır.Hasan Bey: Saraç olarak köyün ihtiyaçlarını karşılamıştır.Hüseyin Bargın: Kunduracı olarak ekonomik katkıda bulunmuştur.Osman Usta: At arabası tamircisi olarak ulaşımı desteklemiştir.Tulum, Yazıcı, Çoşkun, Güzel Aileleri: Kahvehanelerle sosyal ortam yaratmıştır.Yunus Bey ve Ali Yazıcı: Berber olarak hizmet vermiştir.Süleyman Yazıcı, Gürhanel Ailesi: İlk kamyonları getirmiştir.Man Ailesi ve Konyalı Ömer: Oto tamircisi olarak ulaşımı güvenli kılmıştır.Mustafa Özbekrem: İğneci olarak ihtiyaçları karşılamıştır.Muzaffer Altınsoy: İlk belediye başkanı olarak köyün gelişimini yönetmiştir.Kastamonulu Sadık Bey: Börekçilik yapmıştır.Fehmi Bey: İlk okul müdürü olarak eğitimi güçlendirmiştir.Ahmet Dalkıran, Foto Nuri Kardeşler: Fotoğrafçılıkla anıları kaydetmiştir.Nurettin Özbekrem, Ahmet Sönmez: İlk avukatlar olarak adalete hizmet etmiştir.Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Hüseyin Çimen, Hüsnü Esen: Orman mühendisleri olarak çevreyi korumuştur.Celal Barlas: İlk subaylardan biri olarak ülkeye hizmet etmiştir.Ahmet Altıparmak, İbrahim Konuk: İlk polisler olarak görev yapmıştır.Ali Yapıcı: İlk astsubay olarak hizmet vermiştir.Ve adını yazamadığımız daha birçok kişi… Kusura bakmasınlar.
Sonuç
Bahçeköy, Kanuni döneminde Belgrat Köyü olarak başlayan, 1894’te kolera salgınıyla yeni bir yerleşim olarak kurulan, 1924’te Selanik’ten gelen mübadillerle Müslüman-Türk kimliğine kavuşan bir köydür. 19 Ocak 1924’te iskan edilen mübadiller, bıraktıkları malların daha yüksek değerine rağmen köyü muhtarlık, okul ve camiyle yeniden inşa etmiştir. 1924 Temmuz’unda okul talep ederek eğitime verdikleri önemi göstermiş, 1946’da imece usulüyle cami inşa etmiş, 1948’de minaresini tamamlamışlardır. İleriki yıllarda farklı illerden göç alan Bahçeköy, Belgrat Ormanı, Atatürk Arboretumu ve Orman Fakültesi ile doğal ve akademik bir merkezdir. Bu tarih, kurucu ailelerin ve öncü bireylerin emekleriyle yazılmıştır. Bu mirası korumak hepimizin görevidir.
Saygılarımla.
Hüsnü Yazıcı
29 Mayıs 2025 Perşembe
Fethedilmiş Ama Kurtarılmamış Bir Şehir Kutlanabilir mi?
Fethedilmiş Ama Kurtarılmamış Bir Şehir Kutlanabilir mi?
Her 29 Mayıs geldiğinde İstanbul’un fethi büyük bir coşkuyla kutlanıyor. Televizyonlar, meydanlar, siyasiler, herkes 1453’ü anlatıyor.
Ama kimse sormuyor:
Eğer İstanbul işgalden kurtarılmasaydı, bugün bu fethi böyle kutlayabilir miydik?
Net söylüyorum: Hayır. Kutlanmazdı.
Kutlamak için sahip olmak gerekir
Fetih sadece bir savaşın kazanılması değil, egemenliğin tesis edilmesidir.
Bir yerin fethini kutlayabilmek için, o yere bugün de sahip olman gerekir.
Yani üstünde söz hakkın olacak. Bayrağın dalgalanacak. Hâkimiyet sende olacak.
İstanbul 1453’te fethedildi ama 1918’de elimizden çıktı.
İngiliz, Fransız, İtalyan askerleri geldi. Meclis kapatıldı, komutanlar tutuklandı, emirler dış güçlerden alınmaya başlandı.
Kısacası:
Kendi başkentimizde egemen değildik.
Peki sonra ne oldu?
Eğer 1923’te cumhuriyet kazanılmasa,
Lozan yapılmasa,
Kurtuluş Savaşı zaferle sonuçlanmasa…
Bugün İstanbul hâlâ işgal altında olabilirdi.
Ve o durumda, bir zamanlar fethedilmiş olsa bile,
egemenliğimizin olmadığı bir şehri kutlamamız mümkün olmazdı.
Bu kadar net.
Neden bazıları bunu görmüyor?
Çünkü bazıları tarihi romantikleştiriyor.
Fethi yüceltiyor ama işgali küçümsüyor.
Zaferi hatırlıyor ama kaybı görmezden geliyor.
Bazıları da meseleyi tarih olmaktan çıkarıp ideolojiye çeviriyor.
1453’ü sahiplenip 1923’ü yok sayarak, aslında cumhuriyetle hesaplaşma derdine düşüyorlar.
Oysa şu gerçeği unutuyorlar:
Fetih, kurtuluşla tamam olur.
Yoksa sadece geçmişte kalan bir hatıra olur.
Son söz: Fetih de bizim, kurtuluş da
İstanbul bizimdir.
1453’te fethedildi.
1918’de kaybedildi.
1923’te geri alındı.
Bugün kutlayabiliyorsak, sadece Fatih Sultan Mehmed sayesinde değil,
aynı zamanda Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları sayesinde.
Kutlamayı hak ediyorsak, ikisi de içindir.
Kurtarılmamış bir şehirde fetih kutlanmaz.
Bu kadar basit.
📌 Dipnot & Kaynaklar
- Nutuk, Mustafa Kemal Atatürk – İstanbul’un işgal yıllarına dair birinci elden anlatım.
- İstanbul’un İşgal Günleri, İzzettin Çalışlar – Türkiye İş Bankası Yayınları
- Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923) – İstanbul’un ve tüm Türkiye topraklarının hukuki egemenlik altına alınmasının uluslararası belgesi.
- 6 Ekim 1923, İstanbul’un resmen düşman işgalinden kurtuluş tarihidir.
- Bu yazı, tarihi olaylara kişisel bir bakış sunar. Belgelerle desteklidir, yorum yazısıdır.
25 Mayıs 2025 Pazar
1924 Mübadelesi ile Selanik'ten Türkiye'ye Göç Eden Bir Ailenin Hikayesi: Yazıcı Ailesi
Resim Tüyap Kitap Fuarından
1924 Mübadelesi ile Selanik'ten Türkiye'ye Göç Eden Bir Ailenin Hikayesi: Yazıcı Ailesi
Bu hikaye, Selanik Sancağı'na bağlı Karacaabad kazasının evlad-ı fatihan kayıtlı Güstulüp köyünden, ata toprağından ana vatana zorunlu göçle 1924 mübadelesi ile Türkiye'ye gelen Yazıcı ailesinin öyküsünü anlatmaktadır. Ailenin kökenleri Osmanlı dönemine kadar uzanır.
Ailenin Kökenleri ve Osmanlı Dönemi Hikaye, 1700 yılında Hasan Bey ile başlar. Oğlu Ahmet, 1751 doğumludur ve 1831 yılı nüfus sayımında "Yazıcı" lakabıyla anılır. Ahmet'in oğlu Hüseyin (d. 1799), onun oğlu ise İpekçi Yazıcı lakabıyla tanınan Mehmet Efendi'dir. Mehmet Efendi, Fustan köyünden Ümran Hanım ile evlenir. Bu evlilikten Hüsnü, Basri ve bir çocuk daha dünyaya gelir.
Mehmet Efendi'nin erkek kardeşi, Molla lakaplı Hasan Efendi eşkıyalar tarafından öldürülür. Mehmet ve kız kardeşinin mezarları Güstulüp köyündedir.
Mübadele ve Türkiye'ye Göç 1924 mübadelesiyle Mehmet Efendi'nin eşi ve oğulları İstanbul'a gelir ve Bahçeköy'e yerleşirler. Mehmet Efendi'nin amcasının oğlu Cemal ise İzmir Alaçatı Reisdere köyüne iskan edilir.
Karacaova'da saygın bir kişi olan Yazıcı Mehmet Efendi, köydeki iki katlı, bahçeli evinde ailesiyle yaşar ve misafirlerini ağırlar. Aile geçimini dutçuluk ve tarımla sağlar. Ancak nişanlı oğlu, tarlada orakla bacağını kesip üç gün sonra vefat eder. Diğer oğlu Basri Efendi ise Bahçeköy'de genç yaşta hayatını kaybeder.
Hüsnü Efendi'nin Hayatı 1893 doğumlu Hüsnü Efendi'nin memlekette bir kızı vardır. Trablusgarp'a askere gitmeden önce dünyalığını kayınpederine teslim eder. Ancak dönüşte eşi, kızı ve kayınpederinin koleradan öldüğünü ve altınların kayıp olduğunu öğrenir.
Memlekette aynı köyden 1903 doğumlu Hasine Asiye Hanım’la evlenir. Aile, 1924’te Türkiye’ye göç eder ve Bahçeköy’e yerleşir. Ancak Selanik’teki mallarının karşılığı kadar mal alamazlar.
İskan ve Malların Durumu 19 Ocak 1924’te Bahçeköy’e yerleştirilen aileye:
• Bir bahçe
• İki tarla
• 44 m² ev (yanınca 116 m² başka ev verilir)
• Bir pulluk
• Bir öküz
• Arpa tohumu verilir.
Selanik’te bıraktıkları mallar:
• 1294 altın değerinde mal
• İki katlı ev
• Harman yeri, samanlık
• Beş dönüm dutluk
• Yedi dönüm kır tarlasıdır.
Bırakılan malların toplam değeri, dönemin şartlarına göre yaklaşık 1294 Osmanlı altını olarak kayda geçmiştir. Bu rakam, o yıllarda büyük bir servete karşılık gelmektedir. Verilen malların değeri ise bu tutarın çok altındadır ve maddi kayıp büyüktür.
Bahçeköy'de Yaşam İskan sırasında aileye verilen 47 metrekarelik ev yanar. Bu ev, köy merkezinde ve çeşmenin hemen yanındadır. Bu yangın, Hüsnü Efendi’nin eşi Hasine Asiye Hanım’ı derinden üzer. Daha sonra 1940’lı yıllarda, yanan evin tam karşısındaki arsayı satın alırlar. Bu gelişme Hasine Asiye Hanım’ı çok mutlu eder; çünkü tekrar çeşmenin yanı başına, yani eski yerine dönmüş olurlar. Bugün bu yer, park olarak kullanılan alanın tam karşısında yer almaktadır. Yeni arsaya iki katlı ve alt katı dükkan olan ev inşa edilir. 1972’de beş erkek kardeş iki apartman inşa eder.
1934’te Soyadı Kanunu çıkınca Hüsnü Efendi, aileye nesiller boyu verilen ve köyde tanınmalarını sağlayan lakap olan "Yazıcı" soyadını resmen alır. 1940-70 arası Bahçeköy’e gelen misafirleri ağırlar, gerekirse kahvehanesini açar. Çiftçilik, hayvancılık yapar. 1940’lı yıllarda Serhat şehri Edirne’ye, kayınpederinin yanına gider; ancak fazla kalmadan yeniden Bahçeköy’e döner.
Altı çocuk sahibidir (beş erkek, bir kız). Eşini 1968'de kaybeder. Kendisi 1972’de vefat eder. Anlattığına göre memleketteki yaşamları daha varlıklı ve rahattır.
Ailenin Geleceği Hüsnü Efendi’nin çocukları; ormancılık, bakkallık, kasaplık, yemcilik, kahvecilik, hayvancılık ve bahçecilikle uğraşırlar. Kızı Necibe Bahçeköy’de evlenir. Çocuklar ve torunlar hayatlarından memnundur.
Aile Şeceresi (Yazıcı Soyadı) Osmanlı Nüfus Defterine (1831) göre:
• Hasan: Doğum tarihi bilinmiyor (tahmini 1699)
• Ahmet (Yazıcı): 1751 doğumlu, 1831’de 80 yaşında
• Hüseyin: 1799 doğumlu, 1831’de 32 yaşında
• Mehmet (Yazıcı): Doğum tarihi özel aile şeceresine göre
Türkiye Cumhuriyeti Nüfus Defterine göre:
• Mehmet (Yazıcı)
• Hüsnü Yazıcı: 1893 doğumlu, 1934’te soyadını alır
• Süleyman Yazıcı: 1928 İstanbul doğumlu
• Hüsnü Yazıcı: 1964 İstanbul doğumlu
Şecerenin Yorumu Ahmet, Mehmet gibi kişilerin "Yazıcı" unvanı bir mesleki göreve işaret eder. Aile, köyde vergi toplama, tımar kayıtlarını düzenleme, cami ve çeşme tamirlerini yaptırma ve benzeri idari işlerin yürütülmesinden sorumlu olmuştur. Bu tür işler ailede nesilden nesile geçmiştir. "Yazıcı" lakabı 1830’lu yıllardan itibaren belgelerde görünür ve köyde idari sorumluluk taşıyan bir soyadına dönüşmüştür. Hasan Bey büyük ihtimalle toprak sahibi ve yerel yöneticidir.
Bu yazı, mübadeleyle gelen bir ailenin tarihini, yaşanmışlıklarını ve köklerini anlatmakta; aynı zamanda bir dönemin sosyal ve ekonomik koşullarını da gözler önüne sermektedir. Torun Hüsnü Yazıcı olarak bu hikayeyi kaleme almak, geçmişe bir saygı duruşu ve ailemize vefa borcudur. Bu satırlar, yapay bir dille değil; atalarımızın izini süren, onların sesini duyurmaya çalışan torunlarının yüreğinden dökülmüştür.
Hüsnü Yazıcı
24 Mayıs 2025 Cumartesi
Karacaova Köylerinde Evlad-ı Fatihan Kaydı: 1720’den 1831’e Değişen Statüler Bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı’nın kaleminden
.
Karacaova Köylerinde Evlad-ı Fatihan Kaydı: 1720’den 1831’e Değişen Statüler
Bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı’nın kaleminden
Osmanlı arşivlerini tararken bir gerçek kendini açıkça gösteriyor: Evlad-ı Fatihan köylerinin listesi sabit değil, döneme göre değişkenlik gösteriyor.
Özellikle Karacaova ve çevresindeki köylerde bu durum oldukça belirgin.
1720 Yılı Defteri: Kimler Evlad-ı Fatihan?
1720 tarihli müdevver defter, Karacaova bölgesinde yalnızca 14 köyü Evlad-ı Fatihan olarak kaydediyor. Bu köyler, Osmanlı’nın Balkanlar'daki fetih hareketlerinden sonra askeri hizmet karşılığında yerleştirdiği ailelerin yaşadığı özel statülü yerler.
Bu köyler şunlardır:
- Gustulüp
- Fuştan
- Prodrom
- Kuzişen
- Kırlat
- Islatina
- Nevahor
- Ranislav
- Gabarişte
- İzvor
- Novasel
- Rujina
- Severin
- İstranişte
Bu köylerin çoğu 17. yüzyılda da aynı şekilde kaydedilmiş ve askeri hizmetle yükümlü ailelerin yurdu olmuş.
1831 Yılında Değişen Statüler
Gözümüzü 1831 yılına çevirdiğimizde tablo değişiyor.
1720 yılında Evlad-ı Fatihan olarak geçmeyen pek çok köy, 1831 nüfus defterinde Evlad-ı Fatihan nüfusu barındırır şekilde karşımıza çıkıyor.
Örnek mi? Notya (Nutya).
- 1720’de Gevgeli tarafına bağlı sıradan bir köy.
- Ama 1831’de Karacaabad kazasına bağlı ve içinde Evlad-ı Fatihan nüfusu var.
Bu demek oluyor ki, bazı köyler zamanla bu statüye kavuşmuş.
Osmanlı da bu değişimi 1831 defterine yansıtmış.
Vodina ve Karacaova Bölgesindeki Diğer Köy ve Çiftlikler
Fatihan statüsünde olmayan ama aynı bölgede yer alan ve Osmanlı kayıtlarında geçen tüm yerleşimler aşağıda listelenmiştir. Arşivde geçtiği şekliyle, yorum yapmadan sıralanmıştır:
Alfabetik sıralı diğer köy, çiftlik ve yaylalar:
- Ağustos
- Arsen
- Babaköy
- Bahova
- Banya
- Beço
- Bizova
- Çakon
- Çanakçı yaylağı
- Çeltikçi
- Çeltikçi çiftliği köyü
- Çerneş
- Deliklikaya
- Doduca yazlası köyü
- Drağman
- Dırnova
- Durle yaylağı köyü
- Gogova
- Gülişan çiftliği köyü
- Istrapeşte
- Kamnik
- Kapenyan
- Karadere
- Karalat
- Kosteryan
- Köseler
- Kurunçil
- Lekova
- Lipohor
- Lukoviç
- Lugonca
- Manastırcık
- Mayadağ
- Meçikli
- Mescidli
- Mesmer
- Nohor
- Notya
- Nurettin
- Papazköy
- Pirbodişte
- Piskopiye
- Poçeb
- Polyan
- Podos
- Prahne
- Prolik
- Radistan
- Ransilaf
- Rizve
- Rodine
- Rodivei Bala
- Satina
- Sekine
- Sepiska
- Sermorin
- Sıbka
- Süren
- Toramanlı
- Trestenik
- Tresine
- Tirepoliç
- Tencor
- Türkköy
- Usluh
- Ustrovine
- Ustrova
- Vetike
- Velçeşte
- Vişniçe
- Virbeyan
- Virtekob
- Vinkine
- Volkoyan
- Yenicekaraderesi
- Yeniköy
Bu yerleşimlerin bazıları ilerleyen yıllarda da Fatihan köyü olabilir ya da Fatihan nüfusu barındırmış olabilir. Ancak bu yazıda yalnızca 1720 ve 1831 belgelerine dayalı kayıtlar esas alınmıştır.
Tarihle uğraşmak sadece geçmişi öğrenmek değil, kayıp kimlikleri gün yüzüne çıkarmaktır.
Evlad-ı Fatihan köylerini belirlerken, yıl fark etmeksizin belgeye sadakat gerekir.
Yorum yok, tahmin yok, sadece arşiv.
Bu yazı, Osmanlı arşiv belgelerine dayanarak bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından hazırlanmıştır.
23 Mayıs 2025 Cuma
Sarıyerli Yazarın Kitabı Dünya Kütüphanelerinde Raflarda Yerini Aldı
Sarıyerli Yazarın Kitabı Dünya Kütüphanelerinde Raflarda Yerini Aldı
Sarıyerli yazar ve bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından kaleme alınan “Selanik Karacaabad / Karacaova Bölgesi 1831–1904 Nüfus Defterleri” adlı eser, yürütülmekte olan uluslararası akademik çalışmalar kapsamında Osmanlı nüfus defterleriyle karşılaştırmalı olarak incelenmiş ve bilimsel veri sistemlerine kaynak teşkil eden bir yapıya kavuşmuştur.
Kitap, özellikle Selanik sancağına bağlı Karacaova bölgesine dair ayrıntılı nüfus kayıtlarıyla, bölgesel tarih araştırmaları açısından önemli bir kaynak niteliğindedir. El yazısı tanıma teknolojisiyle işlenen metin, Fars alfabesiyle dijital ortama aktarılmış ve İngilizce, Almanca, Fransızca, Yunanca gibi diller başta olmak üzere tam 20 farklı dile çevrilebilecek yapıya kavuşturulmuştur. Bu gelişme, yerelden çıkan bir eserin dünya akademik literatüründe kabul görmesini sağlayan önemli bir adımdır.
Ayrıca, Hüsnü Yazıcı’nın daha önce yayımladığı diğer tarihî içerikli eserler de bugün Amerika, Almanya, İngiltere, Japonya ve Hollanda gibi ülkelerdeki üniversite kütüphanelerinin fiziksel raflarında yer almakta ve araştırmacılar tarafından başvuru kaynağı olarak kullanılmaktadır.
Bu süreç, hem Sarıyer’in kültürel belleğini hem de Balkanlar’a uzanan tarihsel bağlarımızı belgeye dayalı şekilde dünya ile paylaşmak adına büyük bir adımdır. Kamuoyuna saygıyla duyururum.
Hüsnü Yazıcı
Sarıyerli Yazar ve Bağımsız Araştırmacı
20 Mayıs 2025 Salı
Atatürk’ün Soykütüğü ve Doğum Yılına Dair Osmanlı Arşiv
"Atatürk’ün Soykütüğü ve Doğum Yılına Dair Osmanlı Arşiv
Mehmet Ali Öz tarafından Osmanlı Arşiv belgelerine dayanarak hazırlanan “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Soykütüğü” adlı çalışmada Atatürk’ün babası Ali Rıza Efendi’nin emeklilik dosyası ve ailesine bağlanan maaş belgeleri yayımlandı. Belgelerde;
Mustafa Kemal'in 1893 yılında 16 yaşında olduğu,
Bu bilginin Atatürk’ün doğum yılının 1877/1878 olduğunu gösterdiği,
Ali Rıza Efendi'nin 1886'da vefat ettiği,
Zübeyde Hanım ile Makbule ve Naciye Hanım’a 30’ar kuruş maaş bağlandığı,
Osmanlı kayıtlarında Atatürk’ün “Mahdumu Mustafa (Kemal)” şeklinde geçtiği,
Soy kütüğünün Evlad-ı Fatihan defterlerinde de yer aldığı,
Osmanlı belgeleriyle açıkça gösterilmektedir.
Bu belgeler ışığında yıllardır süregelen bazı spekülasyonların resmi evraklarla cevap bulduğu görülmektedir.
Kaynak: Mehmet Ali Öz - Atatürk’ün Soykütüğü
Paylaştığım belgeler, emekli din görevlisi araştırmacı yazar Mehmet Ali Öz tarafından tarafıma gönderilmiştir. Kendisi tarafından Osmanlı Arşivi belgelerine dayanılarak hazırlanan “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Soykütüğü” adlı eserde yer alan bu belgeleri, kamuoyunun bilgisine sunmak amacıyla paylaştım.
Tüm içerik Mehmet Ali Öz Bey’in çalışmasına aittir. Ben yalnızca belge paylaşımına aracılık ettim.
Kaynak: Mehmet Ali Öz – Osmanlı Arşiv Belgelerine Göre
Atatürk’ün soy kütüğü ( 2014 )
Hüsnü Yazıcı
---
19 Mayıs 2025 Pazartesi
Açık Mektup: Atatürk’ün Ailesine İftiralar Karşısında Susanlara
Açık Mektup: Atatürk’ün Ailesine İftiralar Karşısında Susanlara
Bugün bu satırları bir öfkeyle değil, derin bir utançla yazıyorum.
Utanç duyuyorum çünkü bu ülkede, Atatürk sayesinde kimlik, kürsü, makam, unvan sahibi olmuş onca tarihçi, akademisyen, yazar ve sivil toplumcu, onun ailesine atılan rezilce iftiralar karşısında susmayı tercih etti.
Yıllardır bu milletin gözünün içine baka baka:
- “Annesi cariyeydi” dendi,
- “Babası belli değildi” dendi,
- “Soyu meçhuldü” diye alçakça iftiralar yayıldı.
Ve sizler,
Atatürk’ün ilkeleriyle beslenen kürsülerde oturanlar,
“Cumhuriyet değerleri” deyip kitap yazanlar,
ADD, ÇYDD, fakülteler, dernekler, vakıflar…
Siz neredeydiniz?
Belge Arşivdeydi, Siz Yoksunuz!
Zübeyde Hanım’a ve çocuklarına bağlanan maaş belgesi,
Ali Rıza Efendi’nin adı,
Mustafa Kemal’in ismi…
Hepsi Osmanlı Arşivi’nde duruyordu.
Bu belgeleri çıkarmak, belgeyle cevap vermek sizin işinizdi.
Ama bir kişi – Mehmet Ali Öz – çıktı, bağımsız bir araştırmacı olarak gitti ve buldu.
Peki siz ne yaptınız?
Hiçbir şey!
Ne bir ekip kurdunuz,
Ne arşive gittiniz,
Ne belge gösterdiniz.
Sadece sustunuz.
Ve sustuğunuz her an, iftiracıların alanı genişledi.
Bu Artık Bilim Değil, Vefasızlıktır
Bu bir tarih tartışması değil.
Bu, bir kurucuyu, ailesini, hatırasını alenen aşağılayanlara karşı saf belirleme meselesidir.
Ve siz sustuğunuz için artık “tarafsız” değil, sorumsuzsunuz.
Biz Sözümüzü Söylüyoruz
Atatürk’ün ailesi hakkında Osmanlı belgeleriyle konuşuyoruz:
Babası Ali Rıza Efendi’dir.
Annesi Zübeyde Hanım’dır.
Kayıtlıdır, maaş belgesiyle, nüfus defteriyle sabittir.
Ve kim buna rağmen hâlâ şüphe yayıyorsa, bilin ki gerçekle değil, nefretle hareket ediyordur.
Tarih Susmaz, Biz de Susmayacağız
Bu satır, belgeyle konuşanlara çağrıdır.
Bu satır, Atatürk’ü sadece fotoğraflarla değil, hakikatle savunmak isteyenlere çağrıdır.
Arşive inin.
Belgeleri ortaya çıkarın.
Gençleri yetiştirin.
Ve bu millete olan borcunuzu, Atatürk’e olan sadakatinizle ödeyin.
Susmak yok artık.
Tarihi hakikat haykırıyor.
Sen hâlâ susuyor musun?
Hüsnü Yazıcı
18 Mayıs 2025 Pazar
Yunanistan’dan mübadele yoluyla gelecek halkın taşınması hakkında
Türkiye Cumhuriyeti
Başvekalet
Kalem-i Mahsus Müdürlüğü
Adet: 230
KARARNAME
OSMANLICA TRANSKRİPSİYONU:
Yunanistan’dan mübadele suretiyle gelecek ahalinin nakilleri hakkında Seyr-i Sefain idaresi ve sair hakiki Türk vapurları sahipleri ile çiftfen takarrür eden mukavele projesi Heyet-i Vekilece de tasvib edilmiş idiyse de mezkur sefainin mükellef idaresi tarafından bir kısmının mukavelenamede kambiyo meselesinde irtifak ettikleri ve bu babda cereyan etmiş olan müzakerat ve münakaşat neticesinde imzalanan bir kısmının vürûd olduğu anlaşıldığından işbu mukavelenamenin bihakkın tatbikının mümteni olmak üzere tasnif olunan zeylin tetkiki ile bir karar ittihazı Mübadele, İmar ve İskan Vekâleti celilesinin 3/2/340 tarihli tezkeresiyle ilga kılınması üzerine lede’tetbiik bizzarure kabulü Heyet-i Vekile’nin 3/2/340 tarihli ictimaında takarrür etmiştir. 3/2/340
GÜNCEL TÜRKÇE İLE ANLAMI:
Yunanistan’dan mübadele yoluyla gelecek halkın taşınması hakkında, Seyr-i Sefain İdaresi (Denizcilik İdaresi) ve diğer gerçek Türk gemi sahipleri ile yapılan mukavele taslağı, Bakanlar Kurulu (Heyet-i Vekile) tarafından onaylanmıştı. Ancak ilgili gemilerin bazıları kambiyo (döviz) meselesinde mukavelede belirtilen şartlara uymadıkları ve bu konudaki görüşmeler sonucunda bazı mukavelelerin imzalandığı anlaşıldığından, bu mukavelenin tam olarak uygulanması mümkün olmadığından dolayı, ekte sunulan zeylin (ek kararın) incelenerek bir karar alınması, Mübadele, İmar ve İskan Bakanlığı'nın 3/2/340 (13 Şubat 1924) tarihli yazısıyla bildirilmiş ve bu durum Bakanlar Kurulu’nun aynı tarihli toplantısında kararlaştırılmıştır.
İMZACILAR:
- Türkiye Reisi Cumhur: Gazi M. Kemal
- Başvekil: İsmet
- Şeriye Vekaleti Vekili: Seyid
- Müdafaa-i Milliye Vekili: Kâzım
- Adliye Vekili: Seyid
- Dahiliye Vekili: Ferid
- Hariciye Vekili: İsmet
- Maliye Vekili: Mustafa Abdülhalik
- Maarif Vekili: İsmail Safa
- Nafıa Vekili: Süleyman Sırrı
- İktisat Vekili: Hasan Hüsnü
- Sıhhiye ve Muavenet-i İçtimaiye Vekili: Bulunmadı
- Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Vekili: İsmet
- Mübadele, İmar ve İskan Vekili: Mustafa Necati
Bu belge, Türkiye ile Yunanistan arasında yapılan nüfus mübadelesinde, gelen göçmenlerin Türkiye’ye naklinde kullanılan gemilerle yapılan sözleşmelerin uygulamasında ortaya çıkan sorunlar nedeniyle, yeni bir düzenleme yapılmasını konu alır. Belgede aynı zamanda Atatürk, İsmet İnönü ve dönemin diğer önemli isimlerinin imzası yer almaktadır.
Mübadele de rum kadının evliliği
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâleti
Kalem-i Mahsus Müdürlüğü
Adet: 213
Kararname
Türkiye Cumhuriyeti Başvekâleti
Kalem-i Mahsus Müdürlüğü
Adet: 213
Kararname
Belgede, Ankara Hacıdoğan Mahallesi'nden Rum Katina adlı bir kadının, mübadeleye tâbi olmadığı düşünülerek, Ürgüp'ten gelen bir Müslüman erkekle (Abdullah) evlenme talebi yer almaktadır. Ancak Katina'nın Rum cemaati mensubu olup mübadele kapsamına girdiği ve Türkiye'de kalma hakkı bulunmadığı tespit edilmiştir. Mahkemeler ve ilgili kurumlar bu evliliğe izin verilmesinin mümkün olmadığını belirtmişlerdir.
Sonuç olarak:
Mübadeleye tâbi Rum kadınlarla Türk erkeklerin evlenerek Türkiye'de ikâmet etmelerine izin verilmeyeceği kararlaştırılmıştır.
---
Kararnameyi İmzalayanlar:
Türkiye Reisi Cumhur: Gazi M. Kemal
Başvekîl: İsmet
Şer’iye Vekaleti Vekili: Ferid
Müdafaa-i Milliye Vekili: Kâzım
Adliye Vekili: Seyid
Dahiliye Vekili: Ferid
Hariciye Vekili: İsmet
Maliye Vekili: Mustafa Abdülhalik
Maarif Vekili: İsmail Safa
Nafia Vekili: Süleyman Sırrı
İktisat Vekili: Mustafa Fevzi
Sıhhiye Vekili: Doktor Refik
17 Mayıs 2025 Cumartesi
KARACAOVA’DA KONYARLAR – Anton Tuma’dan Aktarımla
1. Rumeli’ye Konyarların Yerleşimi Üzerine Farklı Görüşler:
Konyarların Rumeli’ye ne zaman geçtiği ve nereden geldikleri konusunda araştırmacılar arasında çeşitli görüşler vardır:
- Lejean’a göre: Konyarlar XIV. yüzyılda (1400) ilk Türk istilası sırasında ortaya çıkabilirler.
- Jirecek’e göre: Konyarlar farklı zamanlarda gelmiş olup, bir kısmı 200 yıl önce gelmiştir.
- Anton Tuma’ya göre: XIV. yüzyılda (1400) Moglena-Karacaova’ya (Karacaova'nın önceki adı Moglena’dır) hicret etmişlerdir. Bu kişilerin Fatih’in “ahfatı” (torunları) olabileceğini öne sürer.
- Franchel d’Espery’e göre: Konyarlar XII. yüzyılda (1200) Rumeli’ye çağrılmışlardır.
- Traeger’e göre: 1390 yılında Makedonya’ya göç etmişlerdir.
- Obermmer’e göre: X. yüzyıldan (1000) itibaren yerleşmişlerdir.
2. Akademik Görüşler ve Osmanlı Kaynakları:
- M. Tayyip Gökbilgin: Osmanlı döneminde Anadolu’dan Rumeli’ye geçen ilk Türkler olarak Konyarları gösterir.
- Konyar adına “Konya’dan geldikleri” için bu adın verildiğini belirtir.
Kaynak: M. Tayyip Gökbilgin, Rumeli’de Yürükler, Tatarlar ve Evlad-ı Fatihan, Osmanlı Yalçın Matbaası, İstanbul 1954, s. 9–12.
Hazırlayan: Hüsnü Yazıcı
MÜBADİLLER NE KATTI?
MÜBADİLLER NE KATTI?
1923’te gelen mübadiller bu ülkenin toprağına, ekonomisine, kültürüne can verdi. İşte birkaç başlık:
– Tarımda verimlilik: Tütün, zeytin, üzüm, pamuk üretimi arttı.
– Zanaat ve el sanatları: Demirci, marangoz, ayakkabıcı; Anadolu'ya ustalık getirdiler.
– Kültürel zenginlik: Müzik, yemek, yaşam tarzı... Soframıza bile onlar renk kattı.
– Yerleşim ve kalkınma: Boşalan köylere hayat getirdiler.
– Ekonomik canlanma: Küçük esnaf oldular, ticaret yaptılar.
– Eğitim ve modernleşme: Okuma yazma oranı yüksekti, okul açtırdılar.
Kaynaklar:
Ceylan (2010), Yıldırım (2004), Hirschon (2003), Aktar (2000), Mazower (2001)
Hüsnü Yazıcı
#mübadele
#mübadil
16 Mayıs 2025 Cuma
Mübadele ile ilgili bilgi sahibi olmayanlara
Çünkü bilgi sahibi olmadan fikir beyan etmek kolaydır. Mübadele gibi karmaşık ve travmatik bir tarihi süreci yüzeysel değerlendiren bazı kişiler, “devlet onlara bedava yer verdi” gibi sığ ve kıskanç ifadelerle konuşuyor. Bu söylemler birkaç temel nedene dayanır:
-
Tarihsel Cehalet: Çoğu kişi mübadillerin ne şartlarda geldiğini, ne kayıplar yaşadığını, hangi zorluklarla karşılaştığını bilmez. Mallarını, yurtlarını, komşularını, mezarlarını geride bırakıp gelen bu insanlar çoğu zaman sefalet içinde yaşadı.
-
Yanlış Algı: Devletin bazı mübadil ailelere arazi veya konut tahsis etmesi, sanki “lütuf” gibi algılanıyor. Oysa bu, Lozan Antlaşması’nın bir gereğiydi. Ama verilen yerler çoğunlukla harabe, verimsiz veya terk edilmişti. Yerleşene kadar yıllar süren zorluklar yaşandı.
-
Sosyal Kıskançlık: Bazı insanlar, mübadillerin çalışkanlığı ve dayanışması sayesinde zamanla toparlanıp varlık kazanmalarını hazmedemeyip “devlet torpil geçti” gibi temelsiz kıskanç söylemlere sarılıyor.
-
Siyasi Yönlendirme: Bazı dönemlerde, mübadillerin belli politik tercihlere sahip olduğu varsayımıyla, bu insanlar hakkında negatif algı oluşturulmaya çalışıldı.
Gerçek: Mübadele, iki tarafın da kazançlı çıktığı bir “takas” değil, zorunlu bir göçtü. Mübadillerin “bedava” diye alınan malları, aslında kendi bıraktıkları taşınmazların karşılığıydı. Ve çoğu zaman değer eşitliği bile sağlanmadı.
Bu tür söylemlere en güzel yanıt belgeler, anılar ve tarihî gerçeklerdir. Kıskançlıkla değil, empatiyle ve araştırmayla yaklaşmak gerekir.
14 Mayıs 2025 Çarşamba
MÜBADELE: DEĞİŞ TOKUŞUN BELGELİ TARİHİ
Bugün hâlâ
“Bu topraklar size bedavaya verildi” diyen varsa,
onlara şu gerçeği hatırlatın:
Biz, mübadele ile ata topraklarından koparılan insanların torunlarıyız.
Atalarımız, kendi evlerini, arazilerini, mallarını YUNANİSTAN’da bıraktı.
Karşılığında, Türkiye Cumhuriyeti devleti mal karşılığı mülk verdi.
Bu bir değiş tokuştur (mübadeledir) ve her aşaması belgelidir.
Bize verilen hiçbir şey "bedava" değildir.
Verilen mülkler, atalarımızın kaybettiği malların karşılığıdır.
Tüm bu süreçler, Osmanlı arşivlerinde, Cumhuriyet kayıtlarında ayrıntılı şekilde yer almaktadır.
Aile secerelerimiz 1831 nüfus defterlerine, hatta 1700’lü yıllara kadar dayanmaktadır.
Bir geçmişimiz var.
Bir bedel ödedik.
Bir hakkın karşılığını aldık.
Hepsi kayıtlı.
– Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı
11 Mayıs 2025 Pazar
Vodine’de Evlad-ı Fatihan Statüsünün İhlali ve Devlet Müdahalesi (H.1214 / M.1799
Vodine’de Evlad-ı Fatihan Statüsünün İhlali ve Devlet Müdahalesi (H.1214 / M.1799)
Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı
Osmanlıca Orijinal Metinden Seçmeler:
"...Selanik mülhakatından Vodine'deki Karacaabad Evlad-ı Fatihan karyelerinden dört eşkinci ve bir nefer piyade ile diğer karyeler ahalisinden emval-i emiriyelerini vaktile edada muhalefet etmekte olduklarından ve bunun diğerlerine de sirayetle mukataa usulünün ihlaline sebep olacağından bahisle, merkumların fatihandan çıkarılarak yerlerine münasiplerinin alınması..."
"...mezkur karye ahalisi tahkik oluna, muktedir olmayanların defterden ihracı ve ehil olanların tayini ferman-ı alişan gereğince icra buyrula..."
"...mazbata ve hüccet ile hüccet-i merkume zeylinde beyan olunduğu ve mahalline hüküm irsal kılındığı..."
Modern Türkçe Çeviri:
Selanik eyaletine bağlı Vodine sancağının Karacaabad nahiyesindeki Evlad-ı Fatihan köylerinden dört eşkinci ve bir nefer piyade ile diğer köy halkının bir kısmı, devlete ait vergileri zamanında ödemedikleri tespit edilmiştir. Bu ihmalkârlığın diğer köyler için de kötü örnek teşkil etmesi ve mukataa (ihale) sistemini zedelemesi tehlikesine binaen, adı geçen kişilerin Evlad-ı Fatihan statüsünden çıkarılması ve yerlerine devletin mali yükümlülüklerini yerine getirebilecek uygun kişilerin tayin edilmesi kararı alınmıştır.
Ayrıca, ilgili köy sakinlerinin tek tek incelenmesi, Evlad-ı Fatihanlık şartlarını taşımayan kişilerin defterlerden çıkarılması ve gerekli tayinlerin yapılması yönünde bir ferman çıkarılmış; tüm bu işlemler ise resmi mazbata (rapor) ve hüccet (hukuki belge) ile belgelenmiştir.
Tarihi Değerlendirme:
Bu belge, Osmanlı’da Evlad-ı Fatihan sisteminin sadece bir askerî görev değil, aynı zamanda vergi sorumluluğu ile iç içe geçmiş bir statü olduğunu göstermektedir. Devlet, görevini ihmal eden kişilere karşı müdahale ederken sadece onları azletmekle kalmamış, aynı zamanda sistemin sürdürülebilirliğini sağlamak için yerlerine “ehil” ve “muktedir” kişilerin getirilmesini emretmiştir.
Bu, Osmanlı bürokrasisinin taşradaki denetim gücünü ve Evlad-ı Fatihan gibi kurumların sadece geçmişe dayalı değil, aktif görev sorumluluğu içeren yapılar olduğunu belgelemektedir.
Kaynak: Devlet Arşivleri Başkanlığı, C..AS.. fonu, 62-2916 numaralı belge, H.1214 (M.1799)
Not: Bu belge, Osmanlı Arşivi’nden alınmış olup yapay zeka tarafından çevrilmiştir. Hata payı yapay zekânındır.
Evlad-ı Fatihan’ın Görevde Olmayan Neferleri ve Ulufelerin İadesi (1199/1785)
Evlad-ı Fatihan’ın Görevde Olmayan Neferleri ve Ulufelerin İadesi (1199/1785)
Orijinal Belge Metni (Osmanlıca Transkripsiyon):
Hüküm ki,
Ada-i Kebir muhafazası için Yenice-i Vardar'da vaki Karacaabad'dan tahrir olunan ve hizmetleri başında bulunmadıkları bildirilen neferata verilen ulufelerinin istirdat ve Hazine-i Amire’ye irsaline dair Selanik'de sakin Evlad-ı Fatihan Zâbiti Mustafa'ya hüküm.
Günümüz Türkçesiyle Çeviri:
Karar şudur ki:
Büyük Ada'nın (Ada-i Kebir) korunması için Yenice-i Vardar’daki Karacaabad köyünden yazılmış (tahrir edilmiş) olan ve fiilen görevde bulunmadıkları bildirilen askerlerin (neferlerin) kendilerine verilmiş olan maaşlarının (ulufelerinin) geri alınarak Osmanlı devlet hazinesine (Hazine-i Âmire) gönderilmesi hususunda, Selanik’te ikamet eden Evlad-ı Fatihan zabiti Mustafa’ya emir verilmiştir.
Tarihî Arka Plan ve Analiz:
1785 (Hicri 1199) tarihli bu belge, Osmanlı Devleti’nde taşra askerî düzeninin denetimi açısından önemli bir örnektir. Özellikle Evlad-ı Fatihan toplulukları arasında görevde olmayan kişilerin maaş almasının önlenmesi için alınan mali önlemleri göstermektedir.
Ada-i Kebir olarak geçen yer isminin, yalnızca "büyük ada" anlamında değil, aynı zamanda özel bir coğrafi bölge olduğu kuvvetle muhtemeldir. Bu noktada dikkat çeken yorum:
Ada-i Kebir = Ada Kale (Ada-Kaleh) olabilir.
Ada Kale, bugünkü Romanya sınırları içinde, Tuna Nehri üzerinde stratejik bir Osmanlı kalesiydi. 18. yüzyılda hâlâ Osmanlı idaresinde olan bu yer, sınır koruma ve Balkan iç hatlarının kontrolü açısından hayati öneme sahipti.
Karacaabad (Karacaova) bölgesinden neferlerin bu bölgeye gönderilmesi, hem bölgesel lojistiğin hem de Evlad-ı Fatihan yapısının doğal bir uzantısıdır. Belgeye göre bu kişilerin görev başında olmadıkları anlaşıldığından, aldıkları maaşlar iptal edilmiş ve hazineye aktarılması için resmi emir gönderilmiştir.
Bu uygulama, Osmanlı’da “adı var, kendi yok” diye tabir edilen pasif askeri kaydın önüne geçmek amacıyla, doğrudan mülkiye ve maliye işleyişine bağlanmıştır. Selanik’te görevli Mustafa adındaki zabitin bu işlemi rapor etmesi, yerel kontrol mekanizmalarının da aktif olduğunu gösterir.
Kaynakça Notu:
Belge, T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı’na aittir.
Fon: AE.SABH.I..
Yer Bilgisi: 70-4827
Belge Tarihi: Hicri 12 Şevval 1199 (Miladi 10 Ağustos 1785)
Bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden alınan belge yapay zekâ tarafından çevrilmiştir. Hata payı yapay zekânındır.
Kanyani Köyünde Evlad-ı Fatihan Vergisine Direniş: Osmanlı’dan Bir Belge
Kanyani Köyünde Evlad-ı Fatihan Vergisine Direniş: Osmanlı’dan Bir Belge
Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden alınan belgeler yapay zekâ tarafından çevrilmiştir. Hata payı yapay zekânındır.
Giriş
Osmanlı Devleti’nin geniş Balkan topraklarında uyguladığı Evlad-ı Fatihan sistemi, askerî sınıfa ait topluluklara çeşitli ayrıcalıklar tanımaktaydı. Ancak zamanla bu sistem, taşrada sosyal gerilimlere ve vergi anlaşmazlıklarına neden oldu. Arşiv belgelerinde sıkça rastladığımız bu sorunlardan biri de Yenice-i Vardar’a bağlı Kanyani köyünde yaşanmıştır. 1135 Hicrî tarihli bu belgede, köy halkından bazı kişilerin Evlad-ı Fatihan vergisini ödemeye karşı çıktıkları ve tahsile engel oldukları bildirilmektedir.
Belge Metni ve Çevirisi
OSMANLICA ORİJİNAL METİN:
(1) دولتلو افندم حضرتلرينه عرضدر
(2) ینجە وار دار قضا سنده تابع قانياني كريسى اهل سى ندن باضى اشخاص
(3) اولاد فاتحان موقطعاسى ندان تحصيل اولنان
(4) مال آخذلرینه مانيهت ايدوب
(5) ديوان همايون حضرتلرينه عرضه اولنب
(6) زيردكى محرر زابتى احمد طرفندنه تحریر اولنان زحریه تهليسدر
MODERN TÜRKÇE ÇEVİRİSİ:
(1) Devletli Efendim Hazretlerine arzdır.
(2) Yenice-i Vardar kazasına tabi Kanyani köyü ahalisinden bazı kişiler,
(3) Evlad-ı Fatihan mukataasından tahsil olunan
(4) vergilerin tahsiline engel olmuşlardır.
(5) Bu husus Divan-ı Hümayun hazretlerine arz edilerek
(6) aşağıda kayıtlı Zabit Ahmed tarafından yazılan zahriye telhisidir.
2. BELGE METNİNDEN DEVAM:
(1) مذکور قریه اهل سى ندان باضى نفر
(2) مذکور مال تحصيلنه مزاحمت و
(3) تاخير ايدوب ديوان همايون حضرتلرينه
(4) ايضاح ايله
(5) محال اولدقندن
(6) علاقه لى مأمور طرفندنه تحقيقدن بعد
(7) اسباب طى الى عرض اولندكده
(8) مجازاتله مأمور اولنمالرى تنبيه اولنوبدر
(9) زيردكى تحريرلر عرضه در
MODERN TÜRKÇE ÇEVİRİSİ:
(1) Bahsi geçen köy halkından bazı kişiler,
(2) adı geçen verginin tahsiline müdahale ve
(3) geciktirme yaparak,
(4) Divan-ı Hümayun hazretlerine
(5) bildirilmişlerdir.
(6) Konu hakkında yetkili memur tarafından inceleme yapıldıktan sonra
(7) mesele arz edilmiş,
(8) bu kişilerin cezalandırılmaları gerektiği ifade edilmiştir.
(9) Aşağıdaki ifadeler arz içindir.
Belgenin Önemi
Bu belge, taşrada halk ile devlet arasındaki ilişkilerin ne kadar kırılgan olabileceğini ve Evlad-ı Fatihan gibi imtiyazlı sınıfların bile zamanla halk nezdinde sorgulandığını göstermektedir. Kanyani halkı bu vergilere ya karşı çıkmış ya da ödememekte direnmiştir. Devlet ise, düzeni bozanları tespit etmiş ve görevli memur vasıtasıyla cezai işlem talep etmiştir.
Sonuç
Arşivlerde bu tür belgeler yüzlercedir. Fakat Kanyani köyündeki bu olay, Evlad-ı Fatihan sisteminin sadece bir askerî-yerleşim politikası olmadığını; aynı zamanda vergi, sınıf ve adalet meselelerini kapsayan çok katmanlı bir yapı olduğunu gösterir.
Evlad-ı Fatihan'dan Mehmed'in Çeribaşılığa Tayinine Dair Belge (1115/1704)
Evlad-ı Fatihan'dan Mehmed'in Çeribaşılığa Tayinine Dair Belge (1115/1704)
Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivlerinden elde edilen belge, yapay zeka yardımıyla çevrilmiştir. Hata payı yapay zekânındır.
Belge Özeti:
Rumeli eyaletinde vaki Vodine ve Yenice-i Vardar kazalarındaki evlad-ı fatihan taifesinin çeribaşılığına Mehmed adında bir kişinin atanmasına dair Belgrad Muhafızlığı’ndan gönderilen arz üzerine padişah emriyle sadır olan bir buyuruldudur. Belgenin tarihi Hicri 20 Zilkade 1115 olup (Miladi 19 Mart 1704), Osmanlı Arşivi’nde İE.TCT. 1281 numaralı dosyada yer almaktadır.
Orijinal Osmanlıca Metin:
- Ru͞m Eyaleti’nde vaki Vodine ve
- Yenice-i Vardar kazalarındaki
- evlad-ı fatihan taifesinden
- Çeribaşılığa Mehmed
- namında bir kişinin
- tevcih olunması babında
- Belgrad Muhafızlığı’ndan
- arz olunmuş ve
- mezbûr Mehmed'in
- sâbıkadan vech-i mezbûrun
- istihkakı olduğu
- beyânıyla
- arzuhal takdim kılınmış
- ve mezbûrun
- çeribaşılığa
- tayini münasib görüldüğünden
- ol babda
- emr-i şerif
- buyurulmuştur.
Günümüz Türkçesiyle Satır Satır Çeviri:
- Rumeli Eyaleti’nde bulunan Vodine ve
- Yenice-i Vardar kazalarındaki
- Evlad-ı Fatihan taifesinden
- çeribaşılık görevine Mehmed
- adında bir kişinin
- atanması hakkında
- Belgrad Muhafızlığı’ndan
- bir arz (rapor) gönderilmiş ve
- adı geçen Mehmed’in
- daha önce de aynı görev için
- liyakatli olduğu
- beyan edilerek
- arzuhal sunulmuş
- ve adı geçenin
- çeribaşılık görevine
- tayini uygun görüldüğünden
- bu hususta
- padişah emri
- verilmiştir.
Belgenin Devamı - Osmanlıca Metin:
- Vodine ve Yenice-i Vardar kazalarındaki
- evlad-ı fâtihân taifesinin
- çeribaşılık hâli hâlihazırda
- mezbûr Mehmed nam kimesnenin
- istihkak-ı kadîmesi olup
- lâkin merkumun dahi vukû bulan
- iş bu tevcih-i hümâyûn
- esbâbından olub
- Belgrad Muhafızlığı’ndan
- arz ve tezkire olunmakla
- mezbûr Mehmed’e
- anın vechile
- çeribaşılık
- tevcih ve
- emr-i şerif
- verilmesi bâbında
- emr u fermân
- hazret-i men lehü’l-emrindir.
Günümüz Türkçesiyle Çeviri:
- Vodine ve Yenice-i Vardar kazalarındaki
- Evlad-ı Fatihan taifesinin
- çeribaşılık görevi hali hazırda
- adı geçen Mehmed adlı kişinin
- eski hakkı olmakla birlikte
- ancak bu kişinin dahi meydana gelen
- bu padişah ataması
- sebeplerinden olup
- Belgrad Muhafızlığı’ndan
- arz ve tezkire ile bildirildiğinden
- adı geçen Mehmed’e
- bu şekilde
- çeribaşılık
- tevcih (verilmesi) ve
- padişah emrinin
- gönderilmesi hakkında
- emir ve ferman
- padişahındır.
Kaynakça:
- T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Arşivleri Başkanlığı, İE.TCT. 1281 numaralı belge, Hicri 1115 / Miladi 1704
- Belge Başlığı: Evlad-ı Fatihan Çeribaşılığına Mehmed'in Tayinine Dair Buyruldu
- Yer: Rumeli Eyaleti, Vodine ve Yenice-i Vardar kazaları
- Hazırlayan: Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı
- Not: Osmanlı Türkçesi’nden çeviri yapay zekâ desteklidir, hata ihtimali çevirene aittir.
Selanik Evlad-ı Fatihan Neferlerinin Harman Köyüne İskânı ve Askerî Terbiyeleri Hakkında Belge
Selanik Evlad-ı Fatihan Neferlerinin Harman Köyüne İskânı ve Askerî Terbiyeleri Hakkında Belge
Belge No: C.AS.00780.33003.001
Belge Tarihi: H. 17 Rebiülevvel 1242
Kaynak: Osmanlı Arşivi / Devlet Arşivleri Başkanlığı
Osmanlıca Aslı (Satır Satır Transkripsiyon)
- Selânik’de mukim evlâd-ı fâtihândan her karyeden birer ikişer neferden
- beş yüz elli neferin cem‘ olunarak Harman nâm karyeye iskanları
- ve Asâkir-i Mansûre usulünce talim ve terbiyelerine
- dair ol babda yazılmış olan takrir suretidir.
- Mezkûr neferlerin erkân-ı harp ve askerî terbiyeye alışmaları,
- kışla nizamına muvafık surette talim olunmaları
- ve mukaddemden bu gibi ocak usulüyle terbiye olunanların
- Asâkir-i Mansûre’ye iltihakları gibi usulle
- işbu memleketin sakin-i kadîmesinden olmak hasebiyle
- gerek vukufları gerekse şecaat ve sadakatleri malum olan
- bu neferlerin istihdamı maksad-ı askeriyece münasib görülüp
- işbu takrir üzerine icraat-ı lâzımenin icrası hususu
- müzakereden sonra tensib olunmuştur.
Latin Harfleriyle Birebir Çeviri
Selanik’te mukim Evlad-ı Fatihan’dan her köyden birer ikişer neferden beş yüz elli neferin cem olunarak Harman nam köye iskânları ve Asâkir-i Mansûre usulünce talim ve terbiyelerine dair ol babda yazılmış olan takrir suretidir.
Mezkûr neferlerin erkân-ı harp ve askerî terbiyeye alışmaları, kışla nizamına muvafık surette talim olunmaları ve mukaddemden bu gibi ocak usulüyle terbiye olunanların Asâkir-i Mansûre’ye iltihakları gibi usulle, işbu memleketin sakin-i kadîmesinden olmak hasebiyle gerek vukufları gerekse şecaat ve sadakatleri malum olan bu neferlerin istihdamı maksad-ı askeriyece münasib görülüp, işbu takrir üzerine icraat-ı lâzımenin icrası hususu müzakereden sonra tensib olunmuştur.
Not:
Bu yazıdaki belge, Osmanlı Arşivi’nden alınmıştır.
Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından, yapay zeka yardımıyla Osmanlı Türkçesinden Latin harflerine çevrilmiştir.
Hata payı yapay zekânındır.
Evladı fatihan belgesi
Bu belge, Devlet Arşivleri Başkanlığı’nın resmi sitesinde yer alan ve 18383 numaralı belgeye ait özet bilgidir. Hicri 1241 (Miladi yaklaşık 1825-1826) tarihli belgeye dair özet şu şekildedir:
Belge Özeti:
“Evlad-ı Fatihan’ın usul-i cedîd (modern yöntemlerle) talimi murad edildiğinden ve halbuki Evlad-ı Fatihan yalnız Selanik Sancağı’nda olup Köstendil ve Paşa sancaklarında bulunmadıkları ve köylerindeki Evlad-ı Fatihan bireylerinin birer çeribaşıya tabi olduğu, cümlesinin Selanik’te olan Evlad-ı Fatihan Zabiti Ahmed Bey’e, çeribaşıları celp ve yanlarına muallim verilerek mahallerine sevk ve talimleriyle makad hasıl olacağına dair.”
Kutu/Gömlek/Sıra: 311 / 18383
Tarih: Hicri 29-12-1241
Yer: Selanik Sancağı
Bu belge, Selanik Sancağı’nda bulunan Evlad-ı Fatihan köylerindeki bireylerin modern eğitim (usul-i cedîd) ile eğitilmeleri amacıyla yeni bir düzenlemeyi bildiriyor. Özellikle Evlad-ı Fatihan'ın sadece Selanik’te bulunduğu, diğer sancaklarda yer almadığı belirtiliyor. Ayrıca köylerdeki Evlad-ı Fatihan bireylerinin çeribaşılara bağlı olduğu ve bu çeribaşıların Ahmed Bey nezaretinde organize edilerek eğitim faaliyetlerinin başlatılması isteniyor.
8 Mayıs 2025 Perşembe
1911'de Selanik'te Rum Çeteleri Türk Gibi Gösterilmiş!
7 Mayıs 2025 Çarşamba
6 Mayıs 2025 Salı
Karacaabad nahiyesi müdürü
(Devlet Arşivleri Belgesi - DH.MKT. 303/47, Hicri 05 Mayıs 1312)
Karacaabad nahiyesi müdürü olan
Abdülvahid Efendi'nin bazı sui-
istimalleri ve idareye münafi hareketleri
olduğuna dair nahiye imamı ve muhtarı
ve ahalisi tarafından verilen arzuhalin
tetkikinden anlaşıldığından, mezkur
müdürün azli ve hakkında tahkikat
icrası icab ettiği Dâhiliye Nezaret-i
Celilesi'nden iş'ar kılınmıştır.
---
Türkçe Çevirisi (Yorumsuz):
Karacaabad nahiyesi müdürü olan Abdülvahid Efendi’nin bazı suistimalleri ve idareye aykırı hareketleri olduğuna dair nahiye imamı, muhtarı ve ahalisi tarafından verilen arzuhalin tetkikinden anlaşıldığından, mezkur müdürün azli ve hakkında tahkikat icrası gerektiği Dâhiliye Nezareti Celilesi’nden bildirilmiştir.
---
Not:
Bu belge, Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden alınmış olup, metin yapay zeka tarafından birebir çevrilmiştir. Hata payı yapay zekanındır.
.
Osmanlı Döneminde Bir Halk Dilekçesi (1905)
Osmanlı Döneminde Bir Halk Dilekçesi (1905)
Araştırmacı: Hüsnü Yazıcı
Osmanlı Arşivi’nden elde edilen bu belge, 23 Şubat 1905 (Hicri 10 Şubat 1321) tarihinde Yenice-i Vardar kazasına bağlı Karacaabad nahiyesi halkı tarafından kaleme alınmıştır. Halk, eşkıya takibinde üstün gayret gösteren Rıza Çavuş için Osmanlı Devleti’ne dilekçeyle başvurarak ödüllendirilmesini ve orada kalıcı görev verilmesini talep etmektedir.
Bu belge, Osmanlı taşrasında yerel güvenlik sorunlarına halkın nasıl ortak çözümler aradığını ve sadakatle hizmet eden kişilere verilen değeri göstermektedir.
Belgeden Osmanlıca:
"...eşkıyanın bertaraf edilmesinde fevkalâde gayret ve himmet gösterdiğinden dolayı tarafımızdan pek çok memnuniyet hâsıl olmuşdur..."
Türkçesi:
"...eşkıyanın bertaraf edilmesinde olağanüstü çaba ve gayret göstermiştir. Bu durum bizlerde büyük bir memnuniyet doğurmuştur..."
Kaynak:
Devlet Arşivleri Başkanlığı
Katalog: TFR.I..SKT.10-920
Belge Tarihi: 10-02-1321 (23 Şubat 1905)
Not: Bu belge, bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden çıkarılmış ve yapay zekâ desteğiyle çevrilmiştir. Hata varsa yapay zekânındır.
Karacaabad Kaymakamlığı’nın Teslih Hakkındaki Tahriri (1326/1911)
Karacaabad Kaymakamlığı’nın Teslih Hakkındaki Tahriri (1326/1911)
---
Belgenin Osmanlıca Aslı (Satır Satır):
تاريخ: ١٠ / ١٠ / ١٣٢٦
سندده
مأمورين و معدودات اشرار طغيان ديده
ينيجه و وودينه كاساباسى آحالىسى نى زورله
تسليح ايتدكلرى، اهل اذكاري اسلام اولماق
اعتباريله كراچاآباد آحالىسى تسليح ايديلمه
مك طاقتي يوقدور.
كراچاآباد قايمقاملىغى ندن تـحريـر درع
اوله
[مهر و امضا]
---
Modern Türkçe Transkripsiyon:
Tarih: 10 / 10 / 1326
Seneddedir,
Memurlar ve bazı eşkıya reisleri tarafından taşkınlık edilerek
Yenice ve Vodine kasabası ahalisi zorla
silahlandırılmıştır. Ahâlisinin ekseriyeti Müslüman olması
sebebiyle Karacaabad ahalisinin silahlandırılmasına
güçleri yoktur.
Karacaabad Kaymakamlığı’ndan yazılmıştır.
[Mühür ve imza]
---
Belge Özeti:
Yenice ve Vodine ahalisini zorla silahlandıran eşkıya reislerinin, ahalinin çoğunluğunun Müslüman olması nedeniyle Karacaabad ahalisinin silahlanamayacağına dair Karacaabad Kaymakamlığı tarafından yazılan resmî yazıdır.
---
Belge Bilgisi:
Yer: Karacaabad
Arşiv Kodu: 199-19803
Belge Tarihi: Hicri 10.10.1326 (Miladi yaklaşık 24 Şubat 1911)
Kurum: Başbakanlık Osmanlı Arşivi
Belge Dili: Osmanlı Türkçesi
Sayfa Sayısı: 2
---
Not:
Bu belge, Karacaova bölgesindeki Müslüman ahaliye yönelik silahlandırma faaliyetlerine dair yerel otoritenin direnişini ve dönemin sosyo-politik yapısını göstermesi açısından önemlidir.
Kaynak Dipnotu:
Bağımsız araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden alınan belgeler yapay zekâ tarafından çevrilmiştir. Hata payı yapay zekânındır.
1922 Tarihli Resmî Bildiri
1922 Tarihli Resmî Bildiri
Yunan ordusunun 1922 yılı sonlarında Lankaza, Karaferye, Kılkış ve Karacaabad'da yaşayan Müslüman halka karşı gerçekleştirdiği vahşet; Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından uluslararası diplomatik misyonlara bildirildi.
Belgeye göre:
Tüm Müslüman halk katledildi.
Kurtulabilenler Selanik’e firar etti.
Selanik Bektaşi Şeyhi Hasan Baba,
İskender Paşazade Sabri Bey
ve diğer bazı eşraf, bizzat şehir içinde öldürüldü.
Yunan çeteleri Müslümanlara ait evlere yerleştirildi.
Katliamdan sağ kalanların tamamı yoksulluk içinde hayatta kalmaya çalıştı.
Bu durum, insanlık için bir yüz karası olarak nitelendirildi.
Fransa, İtalya ve İngiltere yüksek komiserliklerinden bu vahşetin derhal durdurulması için girişimde bulunmaları talep edildi.
Bu belge, Karacaova bölgesinde yaşayan Türk-Müslüman nüfusun yaşadığı acıları resmi dille ve net ifadelerle ortaya koymaktadır.
---
Fransızca Orijinal Metin (HR.İM. 42/4, 27 Kasım 1922)
> D'après les informations parvenues au Ministère des Affaires Étrangères du Gouvernement de la Grande Assemblée Nationale de Turquie,
les hellènes ont massacré toute la population musulmane de Langaza, de Kara-Ferié, de Kilkitch et de Karadja-Abad.
Ceux des habitants qui ont pu échapper au carnage se sont réfugiés à Salonique où ils sont dans un dénuement le plus complet.
HASAN Baba, le Cheik des Bektachis à Salonique, Sabri Bey, fils d’ISKENDER Pacha, et d’autres notables ont été tués dans la ville même.
Des bandes grecques sont installées dans les maisons des musulmans victimes de ces atrocités.
Un sort identique est réservé aux habitants musulmans des autres localités.
Ces faits ayant été portés à l’attention particulière de Son Excellence Monsieur le Haut Commissaire pour l’Italie et l’Angleterre,
du Haut Commissariat de la République Française, le Général PELÉ,
L’honneur de prier le Haut Commissaire de vouloir bien intervenir auprès du Gouvernement hellénique
pour faire cesser ces atrocités commises contre la population musulmane,
atrocités qui constituent une tache pour l’humanité.
---
Arşiv Kaydı ve Belge Notu
Belge Türü: Diplomatik yazışma
Hazırlayan: Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti
Tarih: 27 Kasım 1922 (Rumi: 23 Teşrinisani 1338)
Kayıt: Osmanlı Arşivi, HR.İM. 42/4 numaralı dosya
Dil: Fransızca ve Osmanlıca (el yazması özet)
---
Bağımsız Araştırmacı Hüsnü Yazıcı tarafından Osmanlı Arşivi’nden alınan bu belge, yapay zekâ desteğiyle çevrilmiştir.
Hata payı yapay zekânındır.