Translate

31 Aralık 2024 Salı

Karacaova Bölgesinde Etnik Çeşitlilik ve Dil Kullanımı

 Karacaova Bölgesinde Etnik Çeşitlilik ve Dil Kullanımı


Karacaova, Osmanlı döneminde farklı etnik grupların bir arada yaşadığı, kültürel çeşitliliğin ve entegrasyonun en güzel örneklerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Bu bölge, sadece tarihi ve coğrafi olarak değil, aynı zamanda dil ve kültür açısından da önemli bir kesişim noktasıdır.


Bölgenin halkı, etnik kökenlerine bakılmaksızın Makedoncayı günlük yaşamda konuşmuştur. Bu durum, Karacaova'nın tarihi boyunca burada yaşamış farklı toplulukların birbirleriyle etkileşim içinde olduğunu ve yerel kültürün zengin bir şekilde şekillendiğini gösterir. Bölgedeki etnik çeşitlilik, Müslüman Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Mısırlılar, Tatarlar gibi farklı halklardan oluşan bir mozaik oluşturur. Bunun yanı sıra, Bizans döneminde iskân edilen Hristiyan Türkler, Peçenekler, Kumanlar ve Uzlar gibi Türk kökenli topluluklar ve öncesinde Makedon ön Bulgar, Ulah, Rum da bu etnik yapıyı şekillendiren unsurlar arasında yer alır. Bu gruplar, bölgenin diline ve kültürüne önemli katkılarda bulunmuş, Makedonca günlük iletişimde yaygın olarak kullanılan bir dil haline gelmiştir.


Ancak, bu durum sadece günlük yaşamla sınırlı değildir. Bölgenin yazılı dilinde Osmanlı Türkçesi hâkimdir. Osmanlı Türkçesi, özellikle Müslümanlar arasında resmi belgeler, dini metinler ve eğitim için baskın bir dil olmuştur. Osmanlı dönemi boyunca, Osmanlı Türkçesi, bölgedeki resmi işlemler ve iletişimde birincil dil olarak kullanılmıştır. Bu durum, Makedonca'nın günlük hayatta halk arasında yaygın olarak kullanılmasıyla bir denge oluşturmuş, Karacaova'da bir dilsel çeşitlilik yaratmıştır.


Karacaova'nın bu kültürel ve dilsel çeşitliliği, bölgedeki etnik grupların uyum içinde bir arada yaşamalarının bir yansımasıdır. Farklı halkların birbirlerinin dillerini, geleneklerini ve yaşam tarzlarını benimsemesi, bölgenin tarihsel sürecine derin bir anlam katmaktadır. Bu çeşitlilik, Karacaova'nın tarihini ve kültürünü anlamak isteyenler için önemli bir keşif alanıdır.


Sonuç olarak, Karacaova bölgesi, dil ve kültür bakımından büyük bir zenginliğe sahiptir. Makedonca'nın günlük yaşamda kullanılan dil olması, Osmanlı Türkçesi'nin ise yazılı ve resmi dil olarak hâkim olması, bu bölgedeki etnik çeşitliliğin ve kültürel entegrasyonun bir göstergesidir. Bu dilsel yapılar, Karacaova'nın tarihini anlamak için anahtar bir rol oynamaktadır.

Hüsnü Yazıcı 

Kaynaklar, Bizans birincil tarihçiler, kilise kayıtları, Osmanlı arşivleri, Tasfiye talepnameleri, seyyahlar 

29 Aralık 2024 Pazar

SARIYER LOZAN MÜBADİLLER DERNEĞİ GRUBU VE SAYFASINDA PAYLAŞTIĞIM YAZI?

 SARIYER LOZAN MÜBADİLLER DERNEĞİ GRUBU VE SAYFASINDA PAYLAŞTIĞIM YAZI?

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği'nin zorluklarla kurulan kurucu üyelerinden biriyim. Yazdığım makaleler ve kitaplar, dünya çapındaki üniversitelerin kütüphanelerinde bulunmakta, akademisyenler ve öğrenciler tarafından projelerde kaynak olarak gösterilmektedir. Ayrıca, mübadeleye gönül vermiş mübadil dostların gruplarında ve sayfalarında sıkça paylaşılmakta ve ilgi görmektedir. Ancak, kurucusu olduğum Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği'nin sayfasında ve grubunda ne yazık ki bu paylaşımlar yapılmamaktadır. Üstelik, söz konusu sayfa ve grubu internette bizzat ben kurmuş olmama rağmen bu durum yaşanmaktadır.


Bu eksikliğin giderilmesi, hem derneğin misyonuna hem de mübadele tarihine olan katkıya daha fazla ivme kazandıracaktır. Çünkü bu eserler, yalnızca kişisel bir emeğin ürünü değil, aynı zamanda mübadele mirasının korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir öneme sahiptir. Dernek sayfasında ve grubunda bu paylaşımların yer alması, mübadeleye gönül vermiş herkes için daha güçlü bir bağ ve bilgi kaynağı oluşturacaktır.

HÜSNÜ YAZICI

Selanik Karacaabad/Karacaova Bölgesi 1831–1904 Nüfus Defterleri kitabımda, Karacaova'nın 5 büyük köyünü ayrıntılı bir şekilde inceledim.

 Selanik Karacaabad/Karacaova Bölgesi 1831–1904 Nüfus Defterleri kitabımda, Karacaova'nın 5 büyük köyünü ayrıntılı bir şekilde inceledim. Bunun yanı sıra, Karacaova bölgesinde yaşayan halkların yaşamına dair birçok önemli bilgiyi de çalışmamda sundum. Kitapta yer alan başlıca konular şu şekildedir:


1. Okuryazarlık Oranları: Karacaova bölgesinde yaşayan halkların okuryazarlık oranlarına dair veriler.


2. Dini Yapılar: Bölgede bulunan cami ve mescitlerin sayısı.


3. Hastalıklar: Dönemin sık görülen hastalık türleri.


4. Hapishane Kayıtları: Hapishanede yatan suçluların halklara göre ayrımı ve sayıları.


5. Emlak ve Yerleşim: Köylerin isimleri ve hane sayıları; köylerdeki hane, han, hamam, dükkan gibi yapıların türleri ve adetleri.


6. Külliye ve Özel Yapılar: Külliyelerin ve diğer özel yapıların sayıları ve köy isimleriyle ilişkilendirilmesi.


7. Nüfus Karşılaştırması: Köylerin 1831 yılı nüfus kayıtlarının eski ve yeni sayımlarla karşılaştırılması; nüfus artışı veya azalışının tespiti.


8. İdari Hizmetler: Bölgedeki sıhhiye, telgraf, posta ve belediye hizmetlerinin durumu.


9. Demografik Dağılım: Halkların nüfuslarının dağılımı, doğum tarihleri ve demografik bilgiler.


10. Eğitim: Medrese sayıları, talebe sayıları; bölgedeki ilkokullar ve rüştiyelerin sayıları, isimleri ve mevcut öğrencileri.


11. Ekonomi: Devlet hizmetinde çalışan, ticaret ve sanayi ile meşgul olanlar ile işsizlerin sayıları.


12. Meslekler: 1831 yılı nüfus sayımına göre, köylerde yaşayan halkın isimleri, baba adları, çocukları, yaşları ve meslekleri; bölgede bulunan meslek sahipleri (çiftçi, asker vb.) hakkında detaylı bilgiler.


Bu bilgilerin tamamı Osmanlı Devleti'nin 1831 nüfus sayımları, tahrir defterleri ve diğer arşiv kaynaklarına dayandırılmıştır. Kitap, dönemin sosyal, ekonomik ve demografik yapısını derinlemesine inceleyen önemli bir çalışma olarak tasarlanmıştır.


---

27 Aralık 2024 Cuma

Haritalar, özellikle 1850'/ 1900 yıllarda Rumeli bölgesinde çizilenler, g Tğç



Haritalar, özellikle 1850'/ 1900 yıllarda Rumeli bölgesinde çizilenler, genellikle karmaşık etnik yapıları tek bir kategori altında tanımlama eğilimindedir. Bu, köylerde bir arada yaşayan Türkler, Arnavutlar, Boşnaklar, Tatarlar ve diğer grupların oluşturduğu çeşitliliği göz ardı ederek, demografik yapıyı basitleştirme veya belli bir siyasi bakış açısına göre yorumlama riskini doğurur.

Karma köylerin çoğunlukta olduğu bölgelerdeki halkın farklı etnik kökenleri, haritalarda yeterince yansıtılmadığında, bu bilgiler tarihsel gerçekleri ve kültürel zenginliği tam anlamıyla temsil edemez
Benim verdiğim cevap
















.

25 Aralık 2024 Çarşamba

Bu proje, Amerika Binghamton Üniversitesi ve Family Search ortaklığıyla hayata geçirilmiştir.



Bu proje, Amerika Binghamton Üniversitesi ve Family Search ortaklığıyla hayata geçirilmiştir.
Kitap Adı: Selanik Karacaabad/Karacaova Bölgesi 1831/1904 Nüfus Defterleri
Yazar: Hüsnü Yazıcı
Çalışmanın 20 farklı dile çevrilme süreci, akademisyenlerin katkıları ve üniversitelerin destekleriyle gerçekleştirilmiştir. Binghamton Üniversitesi’nden Akademisyen Sibel Karakoç ve öğrencilerinin yürüttüğü akademik çalışmalar, kitabın içeriğini derinleştirerek eserin önemli bir kaynak haline gelmesini sağlamıştır. Kitabın yayımlanması ve dil seçeneklerinin artırılmasında büyük emekleri bulunmaktadır.
Bir yazar olarak, kitabımın akademik çalışmalarda kaynak gösterilmesi benim için büyük bir gurur kaynağıdır.
Hüsnü Yazıcı












Selanik Karacaabad/Karacaova Bölgesi 1831–1904 Nüfus Defterleri kitabımda, Karacaova'nın 5 büyük köyünü ayrıntılı bir şekilde inceledim. Bunun yanı sıra, Karacaova bölgesinde yaşayan halkların yaşamına dair birçok önemli bilgiyi de çalışmamda sundum. Kitapta yer alan başlıca konular şu şekildedir:


1. Okuryazarlık Oranları: Karacaova bölgesinde yaşayan halkların okuryazarlık oranlarına dair veriler.


2. Dini Yapılar: Bölgede bulunan cami ve mescitlerin sayısı.


3. Hastalıklar: Dönemin sık görülen hastalık türleri.


4. Hapishane Kayıtları: Hapishanede yatan suçluların halklara göre ayrımı ve sayıları.


5. Emlak ve Yerleşim: Köylerin isimleri ve hane sayıları; köylerdeki hane, han, hamam, dükkan gibi yapıların türleri ve adetleri.


6. Külliye ve Özel Yapılar: Külliyelerin ve diğer özel yapıların sayıları ve köy isimleriyle ilişkilendirilmesi.


7. Nüfus Karşılaştırması: Köylerin 1831 yılı nüfus kayıtlarının eski ve yeni sayımlarla karşılaştırılması; nüfus artışı veya azalışının tespiti.


8. İdari Hizmetler: Bölgedeki sıhhiye, telgraf, posta ve belediye hizmetlerinin durumu.


9. Demografik Dağılım: Halkların nüfuslarının dağılımı, doğum tarihleri ve demografik bilgiler.


10. Eğitim: Medrese sayıları, talebe sayıları; bölgedeki ilkokullar ve rüştiyelerin sayıları, isimleri ve mevcut öğrencileri.


11. Ekonomi: Devlet hizmetinde çalışan, ticaret ve sanayi ile meşgul olanlar ile işsizlerin sayıları.


12. Meslekler: 1831 yılı nüfus sayımına göre, köylerde yaşayan halkın isimleri, baba adları, çocukları, yaşları ve meslekleri; bölgede bulunan meslek sahipleri (çiftçi, asker vb.) hakkında detaylı bilgiler.


Bu bilgilerin tamamı Osmanlı Devleti'nin 1831 nüfus sayımları, tahrir defterleri ve diğer arşiv kaynaklarına dayandırılmıştır. Kitap, dönemin sosyal, ekonomik ve demografik yapısını derinlemesine inceleyen önemli bir çalışma olarak tasarlanmıştır.


---


24 Aralık 2024 Salı

Yenice-i Vardar 1831 Nüfus Sayımı Analizi

 



Yenice-i Vardar 1831 Nüfus Sayımı Analizi

Sayımın Amacı ve Kapsamı:

1831 yılında gerçekleştirilen bu nüfus sayımı, Osmanlı İmparatorluğu'nun Selanik Vilayeti'ne bağlı olan Yenice-i Vardar kasabasında yaşayan Müslüman erkeklerin sayısını tespit etmek amacıyla yapılmıştır. Vergi ve askerlik gibi devlet hizmetleri için gerekli olan nüfus bilgileri, bu sayım sayesinde elde edilmiştir.

Sayım Verilerinin Değerlendirilmesi:

 * Nüfus: Sayım, kasabadaki erkek Müslüman nüfusun yaş gruplarına göre dağılımını göstermektedir.

 * Aile Yapısı: Verilerde yer alan baba ve dede isimleri, aile yapısı ve soyadı sisteminin o dönemdeki durumuna dair ipuçları sunmaktadır.

 * Yerleşim: Sayım, kasabanın farklı mahalle veya köylerinde yaşayan kişilerin dağılımını da ortaya koymaktadır.

Verilerin Önemi:

Bu sayım verileri, tarihçiler ve sosyologlar için oldukça değerli bir kaynak niteliğindedir. Veriler sayesinde:

 * Osmanlı dönemi nüfus yapısı: Kasabanın demografik özellikleri hakkında bilgi edinilebilir.

 * Aile yapısı ve sosyal ilişkiler: O dönemdeki aile yapısı, akrabalık ilişkileri ve sosyal çevre hakkında çıkarımlar yapılabilir.

 * Göç hareketleri: Nüfusun hareketliliği ve göçler hakkında ipuçları elde edilebilir.

 * Ekonomik faaliyetler: Nüfusun yaş ve cinsiyet dağılımı, o dönemdeki ekonomik faaliyetler hakkında fikir verebilir.


Sonuç:

1831 Yenice-i Vardar nüfus sayımı, Osmanlı İmparatorluğu'nun çok kültürlü yapısı içinde yer alan bir kasabanın demografik yapısını anlamak için önemli bir kaynak sunmaktadır. 

 * Yenice-i Vardar: Günümüzde Yunanistan'ın Giannitsa kentinde yer almaktadır.

 * Osmanlı nüfus sayımları: Osmanlı İmparatorluğu'nda düzenli olarak nüfus sayımları yapılmış olmakla birlikte, günümüze ulaşan kayıtların sayısı sınırlıdır.

 * Demografik verilerin önemi: Demografik veriler, tarihsel süreçleri anlamak, sosyal politikalar geliştirmek ve geleceğe yönelik planlamalar yapmak için önemli bir araçtır.

: Yenice-i Vardar, nüfus sayımı, Osmanlı İmparatorluğu, demografi, tarih, sosyal yapı

Özet: Bu rapor, 1831 yılında yapılan Yenice-i Vardar nüfus sayımı verilerini analiz ederek kasabanın demografik yapısı, aile yapısı ve sosyal yapısı hakkında genel bir bilgi vermektedir. Verilerin önemi ve bu veriler üzerinden yapılabilecek ek analizler hakkında da bilgiler sunulmaktadır.

Hüsnü Yazıcı 

23 Aralık 2024 Pazartesi

Analiz etnik kimlik




Türklerin Almanlaşması ve Sonraki Nesillerin Kimlik Arayışı


Türk bir karı kocanın Almanya’da vatandaşlık alarak isimlerini, dillerini ve dinlerini değiştirmesi, ardından bu kimliğin çocuklar tarafından sürdürülmesi; ancak torunların kendilerini tekrar Türk ve Müslüman olarak tanımlaması, etnik köken ve kültürel kimlik arasındaki ilişkinin karmaşıklığını gösterir. Bu durumu açıklamak için şu noktalar değerlendirilebilir:


1. Etnik Kökenin Devamlılığı

Etnik köken biyolojik/genetik bir temele dayanır ve kültürel değişimlerden etkilenmez. Bu çiftin Türk kökenli olması, torunlarının da genetik olarak Türk kökenini taşıdığı anlamına gelir.



2. Kültürel Etkileşim ve Asimilasyon

Kültür, din, dil ve isim değiştirme gibi faktörler, bireylerin yaşadıkları topluma uyum sağlama çabasını gösterir. Alman kültürüne uyum sağlama süreçleri onların kültürel kimliğini değiştirse de biyolojik kökenlerini etkilemez.



3. Kimlik ve Geri Dönüş

Torunların, "Biz Türk'üz ve Müslüman'ız" demesi, onların atalarının tarihine ve kökenine yeniden bağlanma arzularını ifade eder. Bu, bireysel bir tercihle biyolojik kökeni tekrar sahiplenme sürecidir.



4. Çok Katmanlı Kimlik

Bu süreç, hem Türk hem Alman etkileri taşıyan çok katmanlı bir kimlik oluşturmuştur. Torunlar, kökenlerini sahiplenerek biyolojik kimliklerini vurgulamış; ancak kültürel etkileşimler sonucu karma bir deneyime sahip olmuşlardır.





---


Balkanlarda Hristiyanlaşan Türkler ve Torunlarının Kimlik Tanımı


Balkanlarda yaşayan ve zamanla Hristiyanlaşarak Slav isimlerini ve dilini benimseyen Türklerin torunlarının, 300 yıl sonra kendilerini yeniden Türk ve Müslüman olarak tanımlaması, tarihsel ve sosyolojik açıdan önemli bir durumdur. Bu süreç şu şekilde değerlendirilebilir:


1. Biyolojik Kökenin Sürekliliği

Hristiyanlaşma, dil değişimi veya isimlerin Slavlaşması, bireylerin genetik kökenini değiştirmez. Bu topluluklar genetik olarak Türk kökenlidir.



2. Asimilasyon ve Kültürel Kayma

Bu toplulukların Hristiyanlaşması ve Slav dillerini benimsemesi, tarihsel asimilasyon süreçlerinin bir sonucudur. Bu süreçte, sosyal, ekonomik veya siyasi faktörler etkili olmuş olabilir.



3. Kimlikte Geri Dönüş

Torunların tekrar "Biz Türk'üz ve Müslüman'ız" demesi, köklerine dönme sürecidir. Bu, aile hikâyeleri, tarih bilinci veya kültürel bağların güçlenmesiyle mümkün olmuştur.



4. Etnik Kökenin Tanımı




Biyolojik Açıdan: Bu bireyler genetik olarak Türk’tür.


Kültürel Açıdan: Tarih boyunca Slavlaşmış bir kimlik deneyimi yaşamışlardır.


Kimlik Olarak: Kendi tercihleriyle Türk ve Müslüman kimliğine geri dönmüşlerdir.




---


Genel Değerlendirme


Bu gibi durumlar, etnik kökenin biyolojik bir temel üzerine inşa edildiğini; ancak kültürel, dini ve dilsel kimliklerin tarihsel süreçte değişebileceğini gösterir. Sonuç olarak, bu bireyler genetik olarak Türk kökenlidir; ancak kültürel etkiler ve tercihleriyle kimliklerini yeniden şekillendirmişlerdir. Bu dönüşüm, tarihsel bir bağın kopmadığını ve bireylerin kökenlerini yeniden sahiplenebildiğini ortaya koyar.


https://www.google.com/url?sa=t&source=web&rct=j&opi=89978449&url=https://independent.academia.edu/BAH%25C3%2587EK%25C3%2596YSARIYER&ved=2ahUKEwid7vWBt8GKAxXBZ_EDHZPoL7QQFnoECBkQAQ&usg=AOvVaw3xeAXOaNBF9MX5ANc1R4JT

http://saryer.blogspot.com/



https://independent.academia.edu › ...
Hüsnü Yazıcı

ACEDEMİA DA OKUNAN MAKALELERİM

ACEDEMİA 

 

19 Aralık 2024 Perşembe

Rumeli’ye iskân politikası

 Rumeli’ye iskân politikası Osmanlı Devleti tarafından üç aşamalı bir süreç olarak uygulanmıştır. Bu süreçte bölgenin nüfus yapısını düzenlemek, tarımsal ve ekonomik faaliyetleri artırmak, sınır güvenliğini sağlamak ve yeni fethedilen toprakları Türkleştirmek amaçlanmıştır.


Birinci Aşama: Yeni Köylerin Kurulması

Anadolu’dan getirilen Müslüman Türk aileler, Rumeli’de uygun görülen yerlere yerleştirilerek yeni köyler kurulmuştur. Bu köyler genellikle Anadolu’dan gelen grupların geldikleri yerlerin isimlerini taşımıştır. Böylece, kültürel bağlar korunmuş ve yeni yerleşim yerleri tanıdık hale getirilmiştir.


İkinci Aşama: Karma Köyler

Bazı köylerde ise Anadolu’dan gelen Müslüman Türkler, yerel Hristiyan halklarla bir arada yaşamıştır. Bu tür köyler "karma köyler" olarak adlandırılmıştır. Burada dikkat çeken bir durum, Türklerin yerel halkın dilini öğrenmesi ve konuşmasıdır. Aynı şekilde, Türk köylerine yakın Hristiyan köylerinde de Türkçe bilen ve konuşanların olduğu görülmüştür. Bu durum, dilin ve kültürün etkileşim içinde olduğunu göstermektedir.


Üçüncü Aşama: Boşalan Eski Yerleşimler

Hristiyan halkın çeşitli nedenlerle boşalttığı köyler, Anadolu’dan getirilen Müslüman Türk aileler ile doldurulmuştur. Ayrıca, bu köylerin bir kısmı Osmanlı askeri görevlileri ve memur ailelerine çiftlikler olarak tahsis edilmiştir. Bu şekilde, hem bölgedeki tarımsal faaliyetlerin devamı sağlanmış hem de stratejik yerleşimler güvence altına alınmıştır.


Dil ve Etnik Kökenin Belirlenmesi

Rumeli’de konuşulan dillere bakılarak etnik kökenin net bir şekilde belirlenmesi zordur. Özellikle karma köylerde yaşayan Türkler, bölgenin yerel dillerini (örneğin Yunanca, Bulgarca veya Makedonca) konuşabilmekteydi. Aynı şekilde, Hristiyan köylerine yakın yaşayan Türk topluluklarının etkisiyle bu köylerde Türkçe konuşan bireyler de bulunmaktaydı. Bu durum, bölgedeki kültürel ve dilsel etkileşimin yoğun olduğunu ve insanların farklı kimlikler arasında bir köprü oluşturduğunu ortaya koymaktadır.


Sonuç olarak, Osmanlı’nın Rumeli’ye iskân politikası, sadece nüfus yerleşimini değil, aynı zamanda kültürel uyum ve ekonomik canlılığı da hedefleyen bir strateji olmuştur. Bu uygulama, bölgenin sosyo-kültürel yapısında derin izler bırakmış ve tarihsel olarak önemli bir dönüşüm sağlamıştır.


13 Aralık 2024 Cuma

Araçlar ve Sorumluluk

 Araçlar ve Sorumluluk


Araçlar, kendiliklerinden ne iyi ne de kötüdür; onların değeri ve etkisi, insanların niyetlerine ve eylemlerine bağlıdır. Örneğin, bir bıçak ekmek kesmek gibi temel bir ihtiyacı karşılamak için kullanılabilirken, aynı bıçak kötü niyetle bir silaha dönüşebilir. Bu durumda suç, bıçağın varlığında değil, onu kötüye kullanan kişidedir.


Benzer şekilde, internet bilgiye erişimi kolaylaştırarak büyük faydalar sağlayabilir; ancak aynı zamanda kötü niyetli amaçlar için de kullanılabilir. Bu durum, insanın niyet ve bilinç düzeyinin, araçların kullanımında ne kadar önemli olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.


Aynı ilke, teknoloji, para, güç gibi diğer insan yapımı araçlar için de geçerlidir. Bu araçlar, insanların hayatını kolaylaştırmak, geliştirmek ve güzelleştirmek amacıyla yaratılmıştır. Ancak bilinçsiz veya kötü niyetli bir şekilde kullanıldığında, zarar verici hale gelebilirler.


Sonuç olarak, araçların veya imkanların kendisi değil, onları kullanan insanların niyeti, sorumluluğu ve bilinci asıl belirleyicidir. Bu nedenle insanlar, hem yaptıkları eylemlerden hem de kullandıkları araçlardan doğan sonuçlar için ahlaki sorumluluklarını üstlenmelidir.


Bu bilinç, bireylerin hem kendileri hem de toplum için daha sağlıklı ve faydalı kararlar almasını sağlar.

11 Aralık 2024 Çarşamba

1919 yılı Paşaköylü Karaoğlan ve Panayot Çetesi


Paşaköylü Karaoğlan ve Panayot Çetesi


12 kişiden oluştuğu anlaşılan bu Rum çetesi, Büyükdere ve Sarıyer'e yakın bölgelerde faaliyet göstermekteydi. Özellikle Çırçır, Gülbahçe, Zekeriyaköy, Bahçeköy, Fıstıksuyu ve Hacıosmanbayırı civarında etkili olmuşlardı. Çete, zaman zaman Müslüman köylerine saldırılar düzenleyerek para ve mal gasp etmiş, ayrıca adam kaçırma eylemlerinde bulunmuştu.


Eşkıyayı takip eden Osmanlı müfrezesi, Gülbahçe'de çeteyle silahlı çatışmaya girdi. Bu çatışmada Teğmen Mehmet, Çengelköy polis memuru Hulusi ve Hisar İnzibat Başçavuşu Süleyman Efendi yaralandı. Çetenin iki üyesi teşhis edilebildi.


Bu olayların ardından, 27 Nisan 1919'da Dâhiliye Nezareti, Harbiye Nezareti'ne bir tezkere gönderdi. Bu tezkere ile Hacıosmanbayırı Süvari Karakolu'nun tamir edilerek yeniden açılması, Fıstıksuyu Karakolu'na jandarma gönderilmesi ve Yeniköy jandarma kuvvetlerinin artırılması talep edildi. Ayrıca Yıldız veya Zincirlikuyu’daki süvari karakollarından yeterli sayıda süvarinin her gün Zincirlikuyu-Maslak-Hacıosmanbayırı-Büyükdere Çayırı-İstinye güzergâhında devriye gezmesi istendi. Bu süreçte Maslak Köşkü’ndeki güvenlik önlemleri de artırıldı.



--


8 Aralık 2024 Pazar

 Bu yazı, bizzat kendim sordum ve araştırarak cevap yazdığım bir durumu ifade etmektedir.


Babamın hayrına cami şadırvanı yaptırdım. Şadırvana, babamın adını koyarak ‘Oğulları tarafından yapılmıştır’ yazılı bir tabela yerleştirdik. Ancak, yaklaşık 25 yıl sonra imam, bu yazıyı sebepsiz bir şekilde kaldırmış. Durumu müftülüğe ve CİMER’e yazılı olarak bildirdim. Yapılan inceleme sonucunda, resmi bir yazıyla tabelanın yerine konulması sağlandı.




Bu olayla ilgili ikinci olarak şu soruyla karşılaştım: Bazı kişiler, ‘Hayır gizli yapılır, neden isim yazdınız?’ diyerek eleştiride bulundu. Ben ise onlara, bunun bir sadaka değil, bir hasenat olduğunu, dini açıdan da böyle bir yazının sakıncası olmadığını ifade ettim."






Bu konuda iki farklı husus var:




1. İmamın Tabelayı Sökmüş Olması ve Müftülük ile CİMER'e Başvurmamız:




Bir kişinin hayrına yapılan bir esere onun adının yazılması İslam hukukunda ve gelenekte meşru bir uygulamadır. Özellikle camilerde ve hayratlarda, bu tür eserlerin bağışçılarının isimleri genellikle belirtilir. Bunun amacı, bağışçının unutulmamasını sağlamak, başkalarına örnek olmaktır. İmamın tabelayı kaldırma gerekçesi kişisel bir görüş veya yanlış bir anlayış olabilir. Ancak doğru bir şekilde müftülüğe ve CİMER’e başvurarak bu yanlışı düzeltmiş olmamız, hakkımızı aradığımızı gösterir. Sonuçta tabelanın yerine konması, yapılan hayrın doğru bir şekilde korunması açısından önemlidir.






2. "Hayır Gizli Olur" Eleştirisi:




İslam’da sadaka ve hayır yaparken gizliliğin faziletli olduğu vurgulanır, ancak bu her durumda bir zorunluluk değildir. Kur’an’da bu konuda şöyle buyrulur:




“Eğer sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Ama onları gizleyip fakirlere verirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır…” (Bakara Suresi, 271. Ayet)






Ancak bu hüküm daha çok şahsi sadakalarla ilgilidir. Büyük bir hayır eseri (mesela cami, şadırvan gibi) yaptırıldığında, bağışçının isminin belirtilmesi hem bir teşvik hem de bağışçının duasını almak için yapılabilir. Bu bir gösteriş ya da kibir amacı taşımazsa dinen sakıncalı değildir. Bu nedenle, “sadaka değil, hasenat yaptım” açıklamamız isabetlidir. Çünkü hasenat; insanlığa fayda sağlayan kalıcı hayırlardır ve onların yapan kişilere nispet edilmesi, teşvik edici bir gelenektir.








Sonuç olarak:




İmamın tabelayı kaldırması doğru bir davranış değil. Hakkımızı korumuş olmamız yerinde.




İsim yazdırmamız dini açıdan bir sakınca taşımaz, aksine diğer insanlara hayır yapmaları için güzel bir örnek oluşturur. Geleneksel olarak da bu zaten çokça uygulanan bir yöntemdir.









Eleştirilere bu şekilde açıklık getirebilir, hayrımızın kabul olması için dua etmeye devam edebiliriz


.



2 Aralık 2024 Pazartesi

HÜSNÜ YAZICI: BAŞARI VE FEDAKARLIKLA GEÇEN BİR YAŞAM

 HÜSNÜ YAZICI: BAŞARI VE FEDAKARLIKLA GEÇEN BİR YAŞAM


GİRİŞ


Bir insanın hayat hikâyesi, yalnızca o bireyin başarılarını değil, aynı zamanda yaşadığı dönemi, toplumu ve kültürü de yansıtır. Hüsnü Yazıcı'nın yaşam öyküsü, 1a964 yılında Bahçeköy’de başlayan ve ticaret, siyaset, spor yöneticiliği gibi pek çok alanda iz bırakan bir yolculuğu anlatır. Çocukluğunda ailesine destek olmak için başlayan ticaret hayatı, zamanla büyük başarılara dönüşmüş; siyasete olan ilgisi ise toplumun refahı için çalışan bir lider olarak onu ön plana çıkarmıştır. Hüsnü Yazıcı’nın hayatı, hem kişisel hem de toplumsal bir dönüşümün öyküsüdür.


1. ÇOCUKLUK YILLARI


Hüsnü Yazıcı, 1964 yılında İstanbul’un Sarıyer ilçesine bağlı Bahçeköy’de, kalabalık bir ailenin beş çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Bahçeköy, İstanbul’un doğal güzellikleri ve tarihi dokusuyla dikkat çeken bir köy olarak Hüsnü’nün çocukluk yıllarına şekil verdi. Babası ticaretle uğraşan bir esnaf, annesi ise ev işlerinde mahir bir kadındı. Hüsnü, bu ortamda küçük yaşlardan itibaren çalışkanlık ve sorumluluk bilinci kazandı.


Köy hayatı, sade ve bir o kadar da hareketliydi. Belgrad Ormanı’nın hemen yanı başında yer alan köy, doğanın güzellikleriyle iç içe bir yaşam sunuyordu. Kameriçe Çeşmesi’nin serin suları, kasapların meşhur ürünleri ve hafta sonları bölgeye piknik yapmak için gelen kalabalıklar, köyün dinamik atmosferini oluşturuyordu. Genç Hüsnü, bu hareketliliğin tam ortasında büyüdü.


Hüsnü, çocukluk yıllarında tarlada çalışmaktan çok dükkânda vakit geçirdi. Babasının yanında esnaflıkla tanıştı, müşteri ilişkilerini öğrenmeye başladı. Bu yıllar, onun ticarete olan ilgisini artırdı ve ileride kendi işini kurmasında önemli bir temel oluşturdu.


2. EĞİTİM HAYATI


İlkokulu Bahçeköy’de, ortaokulu ve liseyi Sarıyer’de okuyan Hüsnü, eğitim hayatı boyunca başarılı bir öğrenci olarak dikkat çekti. Derslerde gösterdiği başarı kadar sosyal yönüyle de ön plandaydı. Özellikle tarih ve matematik derslerine olan ilgisi, onun analitik düşünme becerilerini geliştirdi.


Ortaokul yıllarında, eğitimine devam ederken aynı zamanda ticaretle uğraşmaya da başlamıştı. Kütahya çinileri satarak küçük çaplı bir ticarete adım atan Hüsnü, bu işte elde ettiği başarıyla özgüvenini artırdı. Çiniler, o dönemde köyde oldukça rağbet görüyordu ve Hüsnü, müşteri memnuniyetini sağlamadaki başarısıyla kısa sürede tanındı.


3. TİCARETE ATILIM


Hüsnü Yazıcı’nın iş hayatındaki asıl dönüm noktası, 1987 yılında Sarıyer merkezde açtığı Yazıcı Market ile başladı. Dönemin şartlarına göre oldukça modern ve yenilikçi bir anlayışla işletilen bu market, kısa sürede Sarıyer’in en popüler alışveriş noktalarından biri haline geldi.


Yazıcı Market, İstanbul’un çeşitli semtlerinden müşterileri çekmeyi başardı. Hüsnü Bey, alışverişte müşteri memnuniyetine büyük önem veriyordu. Altın kampanyaları, ücretsiz gazete ve ekmek dağıtımı gibi promosyonlarla müşteri kitlesini genişletti. Bu yenilikçi uygulamalar, o dönemde pek çok esnaf tarafından örnek alındı.


1999 yılında, Yazıcı Market’i ortağına devreden Hüsnü Yazıcı, ticarette yeni bir başlangıç yaparak 2000 yılında yeniden kendi dükkânını açtı. Bu süreçte, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği ve yönetim kurulu üyeliği gibi önemli pozisyonlarda bulundu. Aynı zamanda Trakya Birlik Biryağ’ın bayiliğini üstlenerek iş ağını genişletti.


4. ASKERLİK YILLARI


Hüsnü Yazıcı, 1984 yılında İzmir Poligon’da askerlik görevini yerine getirdi. Burada talim öğretmeni ve yazıcı olarak görev yaptı. Askerlik süreci, Hüsnü’nün disiplinli çalışma anlayışını pekiştirdi ve liderlik becerilerini geliştirdi.


Askerlikte edindiği tecrübeler, onun iş hayatında ve sosyal projelerinde daha organize olmasına katkı sağladı. Askerlik dönüşünde, ticarette daha büyük hedefler belirleyerek çalışmalarına hız verdi.


5. SİYASİ YAŞANTISI


Hüsnü Yazıcı, siyasete olan ilgisini çocukluk yıllarından itibaren hissetmiş bir isimdir. Henüz yedi-sekiz yaşlarındayken dönemin siyasi figürlerini tanır, ülke gündemini takip ederdi. Bu ilgi, ilerleyen yıllarda onu aktif bir siyasetçi haline getirdi.


1992 yılında, Bahçeköy’ün belde statüsü kazanmasıyla birlikte DYP’nin belde teşkilatının kurucu üyelerinden biri oldu. Belde başkanlığı yaptığı dönemde, Bahçeköy’ün altyapı sorunlarının çözülmesine yönelik önemli projelere imza attı.


Hüsnü Yazıcı, belediye meclis üyeliği yaptığı iki dönem boyunca, köy halkının ihtiyaçlarını gözeterek çalışmalar yürüttü. Eğitim, sağlık ve spor alanlarında yatırımlara öncülük etti. Bahçeköy Camii’nin şadırvanı, bu dönemde gerçekleştirdiği en anlamlı projelerden biri oldu.


6. SPOR YÖNETİCİLİĞİ


Hüsnü Yazıcı’nın sporla olan ilişkisi, 23 yaşında Bahçeköy Amatör Spor Kulübü’nde yönetici seçilmesiyle başladı. Kısa sürede kulüp başkanlığına yükseldi ve kulübe iki bina kazandırarak önemli bir başarıya imza attı. Yönetim anlayışındaki yenilikler, kulübün daha profesyonel bir yapıya kavuşmasını sağladı.


Sarıyer Spor Kulübü’nde üç yıl boyunca yöneticilik yapan Hüsnü Yazıcı, kulübün Süper Lig’e yükselmesinde önemli bir rol oynadı. Spor yöneticiliği, onun hem Bahçeköy hem de Sarıyer halkı tarafından daha fazla tanınmasını sağladı.


7. YAZARLIK VE TARİHE KATKI


Hüsnü Yazıcı’nın yazarlık alanındaki çalışmaları, köyünün tarihine olan ilgisinden doğdu. “Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü” adlı kitabı, bölgenin geçmişine ışık tutan bir eser oldu. Aynı zamanda, “Karacaova ve Göstelup Köyü” gibi kitaplarla, bölgenin göç ve mübadele tarihini belgeledi.


SONUÇ


Hüsnü Yazıcı’nın hayatı, çalışkanlık, yenilikçilik ve topluma hizmet etme arzusuyla şekillenmiş bir başarı hikâyesidir. Çocukluk yıllarında başlayan bu serüven, ticaret, siyaset ve spor gibi pek çok alanda iz bırakarak devam etmiştir. Hüsnü Yazıcı, geçmişi gelecekle buluşturan bir lider olarak her zaman hatırlanacaktır.