Osmanlı İmparatorluğu’nun yönetici elitini şekillendiren coğrafya, ağırlıklı olarak Rumeli oldu. Edirne, Selanik, Sofya, Manastır, Yanya, Bosna ve Arnavutluk gibi Balkan şehirleri, adeta bir “devlet adamı fabrikası” gibi çalıştı. Bu bölgelerden yetişenler, sarayda ve yönetimde eğitilerek sadrazam, vezir ve yüksek bürokrat olarak görev aldı. Bu şehirler, imparatorluğun merkezî bürokrasisinin belkemiğini oluşturdu ve sadrazamların, paşaların ve vezirlerin büyük çoğunluğu bu coğrafyadan çıktı.
Anadolu ve Karadeniz şehirlerinin etkisi ise sınırlı kaldı. Trabzon, Kanuni Sultan Süleyman’ın doğum yeri ve Yavuz Sultan Selim’in sancakbeyliği yapmasıyla simgesel bir öneme sahip olsa da, Gürcü Mehmed Paşa gibi istisnalar dışında merkezî bürokraside belirgin bir rol oynamadı. Samsun, Ordu, Giresun, Rize ve Sinop gibi Karadeniz şehirleri, ticari ve lojistik açıdan önemli olmalarına rağmen, idari elit üretiminde neredeyse hiç varlık gösteremedi. İç Anadolu’daki Konya, Kayseri ve Sivas gibi merkezler, medrese eğitimi ve ulema yetiştirme konusunda öne çıksa da, sadrazam veya yüksek bürokrat çıkarma bakımından Rumeli ile yarışamadı. Erzurum, Van ve Diyarbakır gibi doğu şehirleri ise daha çok bölgesel beylerbeyleri ve askerî komutanlarla sınırlı kaldı.
Sonuç olarak, Osmanlı’nın idari ve siyasi elitini asıl şekillendiren Rumeli’nin köklü idari gelenekleriydi. Anadolu ve Karadeniz, imparatorluğun merkezî bürokrasisinde belirgin bir ağırlık kazanamadı.