Translate

15 Eylül 2024 Pazar

BiZANS T ARİHÇİLERİ

TÜRK KÜLTÜRÜ SAYI 452 YIL XXXVlll ARALIK 2000 İSLAM VE ANADOLU TARİHİ AÇlSINDAN ÖNEMLİ 

· BiZANS TARİHÇİLERİ 


1. MIKHAlL A TT ALEIATES (ö. 1080) 

Bizanslı hukukçu, yargıç ve tarihçidir. Muhtemelen Parnphylia'da Attalia şehrinde doğmuş 

olduğu için bu unvana sahiptir. Şu halde Attaliates onun asıl aile adı değildir. Doğduğu yerden 

avukatlık mesleğine başladığı başşehre göç etmiştir. İstanbul ve Tekirdağ'da inşaat ve arazi spe- külasyonu sayesinde oldukça bUyUk bir servet kazanmıştJr. Sivil ve askeri mahkemelerde avukat-

lık yaprnıştJr.Lnparator IV. Romanos Diogenes'e (1068-1071) askeri hllim sıfatıyla seferlerinde 

refakat ettiği devre içinde kendisine patrikios rütbe ve unvanı tevcih olunmuştur. lmparator M. 

Vll. Parapinakes devrinde de mevkiini muhafaza etmiştir. Bu imparatorun sukutundan sonra ken-

disine magister unvanı b~eden N. Botaniates'e iltihak etmiştir. Mikhael'in dost çevresine dok-

tor ve mütercim Symon Sethos, devlet adamı M. Burumites ve muhtemelen Achrida başpiskoposu 

Theohylaktos dahil idiler. VII. Mikhael Dukas'ın Peçenekler ile yaptığı savaşlara da katılmıştJr. 

Bu arada 1034-1079 tarihleri arasındaki olaylan kapsayan Historia (1079-1080) adlı eserini impa-

rator Nikephoros Botaneiates'e (1078-1081) ithaf etmiştir. VI. asırda yaşamış ola."l. Agathias'tan 

esinlenerek yazmış olduğu bu kitabı eksik olmakla birlikte sağlıklı bilgiler içermektedir. Arkaik 

bir üslup kullanmıştır. 

Eseri Bizans Lnparatorluğu Başşehir Memurlar Asalet Sınıfının Hakimiyet Devri (1025-

1081) kaynaklan arasında zikredilen M. Attaleiates, Bizans sarayında itibarlı bir mevkiye sahip 

olarak 1034-1079 tarihleri arasında meydana gelen olaylan carılı ıjahit olarak tasvir etmiljtir. Bu 

sebeple eseri çok kıymetlidir. Nasıl ki, Psellos sivil partinin temsilcisi idiyse Attaleiates de askeri 

feodal aristokrasinin bir taraftan idi. Attaleiates'in memuriyet ayatında yükselilji Romanos Dio-

genes. zamanın a başlamış olup, bu imparatorun saltanaundan itibaren tasvirleri dalıa da zengin-

eşmekte fakat diğer yandan subjektifleşme tedir. Attaleiates' in tarihinden, dalıa sonra Ioarınes 

Skylitzes Contimuatus, Nikephoros Bryennios, Anna Komnene ve Ioarınes Zonaras gibi tarihçiler 

yararlanmllj ardır. Attaleiates, 1077 yılında kurduğu bir manastır için ayin kurallanru içeren bir 

kitap yazdıktan başka, 1072 yılında imparator VII. M. Dukas'ın isteği üzerine bir klavuz hazırla

ffillillr. 

Eserde Türk tarihiyle ilgili özgün bilgiler de mevcuttur. Selçuklu-Bizans ililjkileri ve savaş-

lan hakkında bilgi verir. Peçenek-Bizans savaşlarından, Oğuzlar ve Kumanlar'dan bahseder. lıı1-

parator X. Konstantinos'un 1065'te Oğuzlar'a karşı yürürnesinden başka, Türkler'in Anadalo- yu'ya ilk akınlan ve Romanos Diogenes'in onlara karşı yaptığı seferlerini (1060-1070'li yıllarda) 

de anlatJr. Ancak, eserin bizim açll11l2dan önemi, Malazgirt Savaşı 'nı anlatmasıdır. Aynca o, eser-

de Bizans egemenliğindeki Bulgarlar ve Macarlar ın Bizans'a karşı yapmış olduklan akınlardan 

da söz eder. Eserin neıjri: M. Attaleiates, Historia, (nşr. I. Bekker), C.S.H.B., Bonn 1836. 1056 yı-

ına kadar olan bölümü ise, H. Gregoire tarafından 1958 lında Fransızcaya çevrilmiştir. 

• Ara~unna görevlisi, Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyaı Fakültesi Tarih/Ortaçağ Bölümü. 


2. MIKHAlL PSELLOS (1018-1081) 

Orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1018 yılında Bizantian veya Konstantinoupolis'te 

(!stanbul) doğdu. Annesinin te~vik ve desteğiyle tercih ettiği öğrenim hayatını baJlarıyla tamamla-

dı. Yirmi dört yaJlında iken artık devrinin bütün ilimlerine (felsefe, geometri, hukuk, tıp ve teolo-

ji) vakıf bulunuyordu. · 

V. Mikhail döneminde 1041-1042 yılında bir arkadallının yardımıyla sekreter olarak girdiği 

sarayın, IX. Konstantinos Monomakhes zamanında (1042-1055) en gözde kişisi oldu. 1045 yılın-

da Bizantion'da yeniden kurulan yüksek okulda "Filozofların Konsülü" unvaruyla Felsefe bölü-

münün baJlına getirildi. Sonraki yıllarda ise, hükUmet memuru ve imparator diınışmaru olarak 

önemli görevleri üzerine aldı. 

Bizantian patriği Mikhail Kerullarios (1043-1058) ile arası açılınca Olypos manastırına çe-

kildi. Ancak. manastır hayatı ona göre olmadığından lmparator IX. Konstantinos 'un ölümünden 

sonra tekrar Bizantion'a geri döndü.lmparatoriçe Theodora (1055-1056) ve akabinde tahta çıkan 

VI. Mikhail (1056-1057) zamanlarında sarayda önemli mevkilere yükseldi. Jsaakios Komnenos 

(1057-1059) tarafından da baJlbakan olarak atandı. X. Konstantinos Dukas döneminde (1059-

1067) ise, imparatorun oğullannın ve saray erkfuurun çocuklannın hacası oldu. Ayrıca, yüksek 

eğitim kurumlarındaki idareciliği tekrar eline geçirdi ve imparatorun kardeşi Ioarınes Dukas ile 

yakınlık kurarak onun politik daruşmanı oldu. Böylece 1063 yılında saraya dönerek eski itibarını 

yeniden kazandı. 

Bu güzel günler, IV. Romanos Diogenes (1068-1071) tarafından geri plana itilmesi, Mikhail 

Dukas (1071-1078) zamanında da görevinden tamamen uzaklaJltınlmasıyla son buldu. Çaresiz ve 

yalnız bir adam olarak, ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber muhtemelen 1081 yılında 

öldü. 

Eseri olan Khronagraphia 14 imparatoru kapsayan bin yıllık bir dönemi içine almaktadır. ll. 

Basileious'un (976-1025) tahta çıkışından VII. Mikhail Dukas uı tahtta bulunduğu 1077 yılına 

kadar gelmektedir. Şekil ve üsliip bakımından iki ayrı bölümden olu~maktadır: 976-1059 yıllan 

arasını kapsayan birinci bölüm gerçekçi ve bağımsız, X. Konstantinos Dukas'uı tahta çıkışından 

VII. Mikhail Dukas'ın imparatorluğunu içine alan ikinci bölüm ise taraflı olarak kaleme aluımış-

tır. 

KhoronograpJıia, pekçok tarihçi hatta Psellos'un çağdaJllannca (Nikephoros Bryennios, Io-

arınes Skylitzes •. Anna Komnena ve Zonaras) bile kullanılmıştır. Eser ilk olarak C.N. Sathas tara-

fından 1874 yılında yayınlandı: "Funeral Oration on John Xophilinos", BibliotJıeca Graeca Medii 

Aevi, IV. 

E. Renauld tarafından da Fransızca tercümesiyle birlikte neşredildi: Michael Psellos CJıro-

rwgrapJıi ou Histoire d'un Siecle de Byzance 976-1077, I-II, Paris 1926-28. E.R.A. Sewter eseri 

İngilizce'ye çevirmi~tir: Fourteen Byzantine Rulers. The Chrorwgraphia of Michael Psellos, Pen-

guin Classics, London 1966. 

Tarihçinin bu eserini Prof. Dr. I~uı Demirkent ise Türkçeye kazandırmıştır: Mikluıü ?sel-

los' un Khronographia'sı, TTK, Arıkara 1992. 


3. SKYLITZES (ö. 1060 civarı) 

Onbirinci yüzyıl Bizans tarihçilerindendir. Hayatı hakkında bilgi bulunrnamalctadır. Eseri 

olan Synopsis Historiarwn, 811-1057 yılları arasını kapsamaktadır. I. Romanos Lakapenos'un 

(920-944) sonuna kadar olan dönem için Theophanes Continuatus'tan faydalanmıştır. Eserin bun-

dan sonraki kısrru günümüze kadar gelerneyen kaynaklara dayanması dolayısıyla önemlidir. 

Nikephoros Phokas dönemi (963-969) için Leon Diokonios'dan, Phokas sülalesinin kroniği 

olan bir eserden ve kilise menşeli kaynaktan yararlanmıştır. Ioannes Komnenos'un tahta çıkışına 

kadar ulaJlan kroniğin son kısrru da büyük değer laJlımaktadır. 

Eserin orijinal metni bugüne kadar neşredilmemiştir. Bonn Corpus'u ise, Skylitzes'i kopya 

etmiş olan Georgios Kedrenos'un neşriyle yetinmiştir: Georgios Kedrenos (Ioarınes Skylitzes), 

Synopsis Historiarwn, (nşr. I. Bekker), C.S.H.B., I-II, Bonn 1838-39. 

712 (8)

SAYI452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL XXXVIII 

2. MIKHAlL PSELLOS (1018-1081) 

Orta halli bir ailenin ikinci çocuğu olarak 1018 yılında Bizantian veya Konstantinoupolis'te 

(!stanbul) doğdu. Annesinin te~vik ve desteğiyle tercih ettiği öğrenim hayatını baJlarıyla tamamla-

dı. Yirmi dört yaJlında iken artık devrinin bütün ilimlerine (felsefe, geometri, hukuk, tıp ve teolo-

ji) vakıf bulunuyordu. · 

V. Mikhail döneminde 1041-1042 yılında bir arkadallının yardımıyla sekreter olarak girdiği 

sarayın, IX. Konstantinos Monomakhes zamanında (1042-1055) en gözde kişisi oldu. 1045 yılın-

da Bizantion'da yeniden kurulan yüksek okulda "Filozofların Konsülü" unvaruyla Felsefe bölü-

münün baJlına getirildi. Sonraki yıllarda ise, hükUmet memuru ve imparator diınışmaru olarak 

önemli görevleri üzerine aldı. 

Bizantian patriği Mikhail Kerullarios (1043-1058) ile arası açılınca Olypos manastırına çe-

kildi. Ancak. manastır hayatı ona göre olmadığından lmparator IX. Konstantinos 'un ölümünden 

sonra tekrar Bizantion'a geri döndü.lmparatoriçe Theodora (1055-1056) ve akabinde tahta çıkan 

VI. Mikhail (1056-1057) zamanlarında sarayda önemli mevkilere yükseldi. Jsaakios Komnenos 

(1057-1059) tarafından da baJlbakan olarak atandı. X. Konstantinos Dukas döneminde (1059-

1067) ise, imparatorun oğullannın ve saray erkfuurun çocuklannın hacası oldu. Ayrıca, yüksek 

eğitim kurumlarındaki idareciliği tekrar eline geçirdi ve imparatorun kardeşi Ioarınes Dukas ile 

yakınlık kurarak onun politik daruşmanı oldu. Böylece 1063 yılında saraya dönerek eski itibarını 

yeniden kazandı. 

Bu güzel günler, IV. Romanos Diogenes (1068-1071) tarafından geri plana itilmesi, Mikhail 

Dukas (1071-1078) zamanında da görevinden tamamen uzaklaJltınlmasıyla son buldu. Çaresiz ve 

yalnız bir adam olarak, ölüm tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber muhtemelen 1081 yılında 

öldü. 

Eseri olan Khronagraphia 14 imparatoru kapsayan bin yıllık bir dönemi içine almaktadır. ll. 

Basileious'un (976-1025) tahta çıkışından VII. Mikhail Dukas uı tahtta bulunduğu 1077 yılına 

kadar gelmektedir. Şekil ve üsliip bakımından iki ayrı bölümden olu~maktadır: 976-1059 yıllan 

arasını kapsayan birinci bölüm gerçekçi ve bağımsız, X. Konstantinos Dukas'uı tahta çıkışından 

VII. Mikhail Dukas'ın imparatorluğunu içine alan ikinci bölüm ise taraflı olarak kaleme aluımış-

tır. 

KhoronograpJıia, pekçok tarihçi hatta Psellos'un çağdaJllannca (Nikephoros Bryennios, Io-

arınes Skylitzes •. Anna Komnena ve Zonaras) bile kullanılmıştır. Eser ilk olarak C.N. Sathas tara-

fından 1874 yılında yayınlandı: "Funeral Oration on John Xophilinos", BibliotJıeca Graeca Medii 


4. ANNA KOMNENE (1083-1148J 

Bizans Imparatoru I. Aleksios (1081-1 ı 18) ile Eirene Dukas'm ilk çocuğudur. Karde§i Ioan-

nes'in yerine kocası Nikephoros Bryennios'u imparatorluk tahtına geçirmeye çalışmış fakat, başa-

ramayınca inzivaya çekilerek babası Aleksios Kornnenos'un hayatını yaımıtır. lıTıparator Aleksi-

os'un yerine tahta geçen Ioannes, Anna'nın kardeşiydi ve o devir tarihçilerinden Ioannes aleyhine 

tarih yazan tek kişi Anna idi. 

Anna, daha çocuk yaşmdayken genç müşterek imparator Konstantinos Dukas ile nişanlan-

mış ve Aleksios, K. Dukas'a veliahtlık vaadetmişti. Kardeşi loannes'in doğumundan kısa bir süre sonra K. Dukas'm zamarısız ölümü, Anna'nın ilitirasma darbe olmuştu. Genç kadın bundan sonra 

hiç durmadan ve annesinin de nzası iştirakiyle babasını, veliahtlığı şimdiki kocası Caesar Nikep-

horos Bryennios'a vasiyet etmesi için sıkışunp durmuştur. Hatta imparator ölüm döşeğinde yatar 

ve kızı ve karısı tarafından büyük bir şefkatle tedavisine çalışırken bile harumlar, yaptıkları hiz-

meti arada bir kesip Ioannes'i veliahtlıktan azietmesi için israr etmişlerdir. Fakat Aleksios, oğlunu 

kendine halef yapmakta kararlıydı ve öyle de oldu. Bunun üzerine, Ioannes 'e karşı annesiyle bir-

likte bir sUikast düzenleyen Anna başarısız olunca mallan mUsadere olurırnuştu. Kendisi ve zevce-

si, tacm kaybını tarihçiliğe yönelerek teları etmeye çalışmışlardır. 

Anna, Aleksias'ında babasının tarihini başından ölümüne kadar (1069-1118) tasvir etmiştir. 

Aslında o, kocasının 1137'de ölümü üzerine onun yarım bıraktığı eserine bir zeyl yazmayı düşün-

müş ve Alexias'ı yazmıştır. Bunun delili, 1137 yani Romanus'tan sonrasını yazmış olmasıdır. 

lkirici olarak o, yarunda yaşayan kardeşi Aksukos'tan hiç bahsetmez. Antik örneklere göre şekille-

nen eski Yunan tarih yazarlığı, şiiri ve felsefesine vakıf olan prensesin seçkin bir antik üslüp ile 

kaleme aldığı eseri, sadece Bizans humanismusunun çok belirgin bir abidesi olmakla kalmayıp, 

aynı zamanda birinci derecede bir tarih kaynağıdır. Aleksias'm tarafgirane eğilimi ve başta krono-

loji bakımından mevcut olan kanşıklık olmak üzere diğer noksanlıklan, yazarırun mevkii ve te-

cessüs duygusu sayesinde sahip olduğu bilginin çok taraflılığı ve genişliği ile tamamen telafi edil-

mektedir. Nitekim, kronolojik olarak seneleri unuttuğu için yıllan net vermemiştir. Ayrıca o, bir 

olayı alıp da bitirmez, ona tekrar tekrar değinir. Konuyla ilgili pekçok bilgi verirken, bir çoğunu 

da atlamaktadır. 

Anna'nın lafsilatlı tasvirleri, Bizarıs'ın yeniden büyük devlet olarak ihyasını, Batı dünyası-

nın ilk haçlı seferinde (Mayıs 1096) Bizarıs ve Türkler ile temasını; Normanlar ile kuzey ve doğu-

nun Türk kavimleriyle yapılan mücadeleleri kapsayan bu önemli devir hakkındaki bilgimizin ana 

kaynağını teşkil eder. 1101 Yılı Haçlı Seferleri hakkında verilen bilgi çok yetersizdir. 

· Anna, Türklere karşı husumet içiresindedir. Aleksias, Çaka Bey'in kişiliği ve faaliyetleri 

hakkında bilgi veren tek kaynakur. Ondan üç yerde balıseder. Bizarıs filosunun Sakız adasına 

çıkıp kaleyi kuşatması ve Çaka Bey'in Bizanslılar'ı püskUrtmesi gibi olaylar onda kayıllıdır. Ayn-

ca, I. Kılıç Arslan'ın Bizarıs'a karşı ilk mücadeleleri (1093 ve sonrası), Marmara'nın güney kıyı-

sındaki Bizans şehir ve kalelerini fethe girişınesi ve Imarator Aleksios Kornnenos'un buna karşı 

savunması ve başarılan da eserde anlatılmaktadır. 

Süleymanşah'ın Tutuş ile mücadelesi ve ölümünden ise şöyle bahsedilir: "Süleymarışah 

(1086 Aynuseylem savaşında) dağılan ordusunu topartamak için büyük çaba gösterdi ise de başa-

rılı olamadı ve savaş meydarundan aynlıp ıssız bir yere çekildi. Çok geçmeden Tutuş, adamlarını 

göndererek onu yanına getirmelerini, kendisiyle öpüşüp banşacağıru ve kendisinin, yarunda şere-

fme yakışır bir muamele göreceğiıli bildirdi. Fakat SU!eymanşah, Tutuş'un bu içten önerisi karşı-

sında, içine düştüğü bu acıldı sonun yarattığı ruhi bunalımın etkisiyle yarunda taşıdığı hançeri kal-

bine saptamak sUretiyle hayatına son verdi (Haziran 1086)". 

Anna, U.tin Doğu'nun llOO'den ı ı 18'e kadarki tarihi için de en önemli Grekçe kaynaktır. 

Ancak, Antakya'yı işgal eden haçlılara verdiği önernin binde biri kadarını Urfa ve kontlarırıa ver-

memiştir. 

(9) 713


I452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL xxxvm 

Eserin Fransızca tercümesi ve mufassal tarihi yorumu ile neşri: Anna Komnene, Aleksiade, (nşr. B. Leib), Calleetion Byzantine de l'Association Guillaume Bude, I-III, Paris 1937, 43, 45. 

Diğer neşri: Ducange, R.H.C.G., I (Poussine neşrinin geniş bir şerhidir). Bir diğer ne§ri: A. Reif-

ferscheid, I-II, Leipzig 1884. İngilizce tercüme ve ne§ri: E. Dawes, The Alexias of the Princess 

Anna Comnena, London 1928; E.R.A. Sewter, The Alexiad of Anna Comnena, Penguin Books, 

London 1969; Almanca terc. Köln 1995; Türkçe terc. Bilge Umar,lstanbul1997. 


5. CEDRENUS (KEDRENOS), GEORGIOS (XI. Asır) 

Kedrenos, yüksek bir Bizans memuru olan loannes Skylitzes 'in XI. Asır sonunda Theopha-

nes'i devam ettirerek yazdığı ve 811-1057 yıllan arasını içeren k:roniğinin esas kısmıru kopya et-

miştir. Skylitzes, Romanos Lakapenos'un sukutuna kadar olan devre için, özellikle Thephanes 

Continuarus'tan faydalanmıştır. lmparator Nikephoros Phokas'ın sonuna kadarki dönem için 

Skylitzes, Leon Diakonos'un da faydalandığı, Phokas sUlalesinin bir tür kroniği olan bir eserden 

ve bunun yarunda kilise menşeli bir kaynaktan yararlanmıştır. Leon Diakonos ile Skylitzes'in, do-

layısıyla bilyük oranda

SAYI452 TÜRK KÜLTÜRÜ YIL xxxvm 

Eserin Fransızca tercümesi ve mufassal tarihi yorumu ile neşri: Anna Komnene, Aleksiade, (nşr. B. Leib), Calleetion Byzantine de l'Association Guillaume Bude, I-III, Paris 1937, 43, 45. 

Diğer neşri: Ducange, R.H.C.G., I (Poussine neşrinin geniş bir şerhidir). Bir diğer ne§ri: A. Reif-

ferscheid, I-II, Leipzig 1884. İngilizce tercüme ve ne§ri: E. Dawes, The Alexias of the Princess 

Anna Comnena, London 1928; E.R.A. Sewter, The Alexiad of Anna Comnena, Penguin Books, 

London 1969; Almanca terc. Köln 1995; Türkçe terc. Bilge Umar,lstanbul1997. 

5. CEDRENUS (KEDRENOS), GEORGIOS (XI. Asır) 

Kedrenos, yüksek bir Bizans memuru olan loannes Skylitzes 'in XI. Asır sonunda Theopha-

nes'i devam ettirerek yazdığı ve 811-1057 yıllan arasını içeren k:roniğinin esas kısmıru kopya et-

miştir. Skylitzes, Romanos Lakapenos'un sukutuna kadar olan devre için, özellikle Thephanes 

Continuarus'tan faydalanmıştır. lmparator Nikephoros Phokas'ın sonuna kadarki dönem için 

Skylitzes, Leon Diakonos'un da faydalandığı, Phokas sUlalesinin bir tür kroniği olan bir eserden 

ve bunun yarunda kilise menşeli bir kaynaktan yararlanmıştır. Leon Diakonos ile Skylitzes'in, do-

layısıyla bilyük oranda Kedrenos'un kaynaklan sorununu M. Syuzyumov 1916 ve A.P. Kajdan 

1961 yılında neşrettikleri eserlerinde tarsilatlı olarak izah etmişlerdir. · 

Kedrenos, Bizans-Arap savaşıarına ve bu savaşlarda Araplar'a karşı başarılı olan kuman-

danların hayat hikayelerine kitabında yer vermiştir. Türk tarihi ile ilgili olarak ise Kedrenos, Tuğ-

rul Bey'in Malazgirt kuşatması ile o dönem olaylarından, ayrıca lmparator Romanos Diogenes'in 

Anadolu'yu yurt edinmeye başlamili olan Selçuklu Türkleri'ne karşı çıktığı seferlerinden bahse-

der. Mesela, Diogenes'in 1071 Malazgirt savaşındaki yenilgisini anlatırken o, eskiden beri Roma 

ve Bizans imparatorlarının başlarına gelecek iyi ve kötü olayların, daha önce vukubulan bazı olay-

larla belli olduğu inancına dayanarak, Diogenes'in başı üstünden kara bir güvercinin uçmasuu, 

sefer sırasında çadırının zarar görmesini ve nihayet atlarının ahırının yanmasını onun yerıileceğine 

yormuşıur. 

Bonn Corpus'u Kedrenos'un eserini neşretmiştir: Georgios KEDRENOS, Syrwpsis Histori-

arum, (tlljr. I. Bekker), C.S.H .B., I-II. Bonn 1839.

 

6. ZONARAS (1130 Civarı) 

Tarihçi ve ilahiyatçı olan Zonaros XII. yüzyılın ilk yarısında yaşadı. Doğum tarihi kesin ola-

rak bilinmemekle beraber 1159'dan sonra da öldüğü sanılmaktadır. lffiparator Alekisos'un (I. Ale-

kios, 1081-1118) hizmetinde bulunmuş, fakat ardından mevkiini kaybederek (1118'den sonra) St. 

Glykeria manastırına keşiş olmuştur. 

En meşhur eseri olan Epitome Historion'ı (Tarihin Özeti) dünyarun yaratılışından itibaren 

ele almakta ll 18 yılına kadar getirmektedir. Eser eski kaynaklara dayanmaktadır (Az olarak Atta-

liates, 976 yılından sonraki olaylar için Psellos ve arkasından da Skylitzes'i kullanmıştır). Ayrıca 

zamanımıza intikal etmemiş iyi bir kaynaktan yararlanması, eserini oluştururken bağımsız ve ta-

rafsız davranması da esere büyük değer kazandırmaktadır. Aleksios dCinemi için Anna Komne-

na 'ya bağlı kalmakla beraber kendince açıklamalar yapmaktan geri durmarnı~tır. 

Eser, Corpus Scriptorum Historiae Byzantinae'de Grekçe metin ve Latince tercümesiyle be-

raber M. Pinder tarafından 1841-1844'de 2 cilt h5.Jinde, Bütıner Wobst tarafından da 1897 yılında 

yayımlanmıştır. J. Millet de S. Amew Fransızca (Clıroniques ou Annales de Jean Zonaras) çevirisi 

ise 1560 yılında Lyı:m'da ve 1583 yılında Paris'te bası.J.mıştır. 

Eser Byzantinische Geschichtsclıreiber d:Zisinin 16. cildi olarak 1986 yılında Militars und 

H öflinge im Ringen um das Kisertum 969 hiS 1118 Nach der Chronik des Johannes Zonaras adıy-

la yayırrılanmışur. 

Genel olarak Bizans tarihçileri Türkler için "Pers" tabirini kullanmaktadırlar. Psellos ile 

Skylitzes ve Zonaras'ın eserlerinde de Attaleiates, Anna Komnene ve Kedrenus'ta olduğu gibi, 

Türk tarihine dair bilgiler mevcuuur. Bu bilgiler arasında özellikle Selçuklular'ın Anadolu akınla-

n ve Bizans imparatorlarının bu akınlar karşısında çoğu zaman çaresiz kalarak hiçbir şey yapama- · 

dıklarına dair haberler kayıtlıdır. 

714 



SAYI452 L. ŞEYBAN YIL XXXVTil 

Bu arada, lmparator IV. Romanos Diogenes devrinde (1068-1071) Büyük Selçuklu Sultanı 

Alp Arslan'ın (1063-1072) kazandığı tınlü Malazgiıt Savaşı (26 Ağustos 1071) sonucu Anadolu 

kapılarının Türkler' e tamamen açılmasıv Arıadolu'nun artık Türkler' e temelli yurt olmaya baş-

lamastru gösteren olaylar genel olarak l!J$tılmaktadır. 

Aynca Kumanlar, Peçenekler gibf Türklerin zaman zaman Bizans ordusunda ücretli asker 

olarak görev yaptıklarını, kimi zaman ise devlete karşı kuzeyden ve batıdan etkin şekilde saldırı 

akınlan dÜZenleyerek Bizans imparatorlartru zor durumda bıraktıklartru belgeleyen olaylar ·da bu 

tarihçilerin eserlerinde bulmak mümkündür. 

B1BL1YOGRAFY A 

ALPTEK!N, C., "Türkiye Selçuklulan", Doğuştan Günümüze Büyük Isi/im Tarihi, Esra Yayınları, VIII, 

Konya 1994. 

DEMIRKENT, I., Haçlı Sefer/eri, Dünya Yayınlan İstanbul 1997. 

-----,I., Türkiye Selçuklu Hükiimdo.rı Sultan!. Kılıç Arslan, ITK Yayınlan, Ankara 1996. 

------,I., Urfa Haçlı Kontluğu Tarihi, TTK Yaymlan, I-II, Ankara 1990-1994. 

------,I., "Bizans", TDV,Islôm Ansik/opedisi. 

---. L, "HaçWar'', TDV,IslamAnsik/opedisi. 

--------,I., "1101 Yılı Haçlı Seferleri", 1.0. E.F.O.Ç.T.A.B.D. (Prof Dr. Fikretlşıltan'a 80. Doğum Yılı Ar- manağı), İstanbul 1995. 

DlMAIO, M., "Smoke in the Wind: Zonaras, Use of Philostorgius, Zosimus, John of Antioch and John of 

Rhodes in his Narrative on the Neo-Flavian Emperos", Byzanıion 58 (1988), 230-255. 

KAZHDAN, Alexander P., "John Zonaras", The O;iford Dictionary of Byzanıium, m, 2229. 

------,"Michael Psellos", age., m, 1754-1755. 

----,"John Skyliı.zes", age., m, 1914. 

MERÇII.., E., Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, TTK Yayınlan, Ankara 1997. 

OSTROGORSKY, G., Bizans D~vieti Tarihi, (Çev. Fikret Işıl tan), ITK Yayınlan, Ankara 1995. 

ÖZAYDIN, A.-F. BAŞAR, "Fetihten Sonra Anadolu'da Kurulan tık Türk Devletleri ve Anadolu Beylikleri", 

Islam Tarihi, Kayhan Yayınlan, VIII,lstanbul 1994. 

PSELLOS, Mikhail, Khoronographia, (Türkçe tre. ve nşr. Işın Demirkent), TTK Yayınlan, Ankara 1992. 

RUNCIMAN, S., Haçlı Seferleri Tarihi, (Çev. Fikret Işıltan), TTK Yayınlan, I-m, Ankara 1986-1992. 

SEVİM, A.-E. MERÇtL, Selçuklu Devletleri Tarihi ITK Yayınlan, Ankara 1995. 

SEVlM, A., "Suriye Selçuklulan", Doğuştan Günümüze Büyük Islam Tarihi, Çağ Yaymlan, VII, İstanbul 

1989. 

SEVİM, A., Suriye-Filistin Selçuklu Devleti Tarihi, ITK Yayınlan, Ankara 1989.


YAZI, Lütfi ŞEYBAN* SAYFASINDAN ALINTIDIR

14 Eylül 2024 Cumartesi

Türkiye'de İz Bırakan Rumeli kökenli İsimler

Göçmenlerimizin Hikayeleri: 

Türkiye'de İz Bırakan İsimler

Bu liste, Türkiye'ye farklı coğrafyalardan göç etmiş ve ülkemizin tarihine, kültürüne önemli katkılarda bulunmuş isimleri bir araya getiriyor. Bu isimler, sadece Türkiye'nin değil, aynı zamanda Balkanlar, Orta Asya gibi geniş coğrafyaların ortak tarihine ışık tutuyor.

Atatürk: Türkiye Cumhuriyeti'nin Kurucusu

Mustafa Kemal Atatürk, Türk milletinin tarihinde önemli bir dönüm noktası olan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanıdır. 1881 yılında Selanik'te doğan Atatürk, sadece bir asker değil, aynı zamanda büyük bir devlet adamı, düşünür ve reformcuydu.

Devlet Adamları ve Askerler:

 * İlker Başbuğ: Rumeli Manastır kökenli.

 * Kavalalı Mehmet Ali Paşa: Mısır'ı yöneten önemli bir devlet adamı.

 * Kenan Evren: Türkiye Cumhuriyeti'nin 7. Cumhurbaşkanı.

 * Mareşal Fevzi Çakmak Paşa: Karadağlı 

 * Köprülü Mehmet Paşa: Berat'ın Ruznik kasabasında doğmuş.

 * Çevik Bir: Selanik kökenli.

 * Sabiha Gökçen: İlk Türk kadın pilotu, Selanik doğumlu.

 * Tahsin Yazıcı: Asker ve siyasetçi.

 * Ali Fethi Okyar: Makedonya Pirlepe doğumlu, asker ve siyaset adamı.

 * Refet Bele: Selanik doğumlu, asker ve siyasetçi.

 * Kazım Özalp: Asker ve siyasetçi.

 * Köprülü Hamdi: Kuvayiye komutanı.

 * Ahmet Necdet Sezer: Mübadil, Serez bölgesinden.

 * Ali Dinçer: Bulgaristan Razgrad doğumlu, siyasetçi.

 * Tansu Çiller: Selanik kökenli ailesi.

 * Necdet Menzir, Ertuğrul Yalçınbayır, Lütfullah Kayalar, Meral Akşener, Hilmi Tunalı: Selanik kökenli aileleri olan siyasetçiler.

 * Hüsamettin Cindoruk: Meclis başkanı.

 * Ahmet Piriştina:  belediye başkanı.

 * Ali Dinçer: Bulgaristan Razgrad doğumlu, siyasetçi.

 * Necip Hablemitoğlu: Akademisyen.

 * Ahmet Emin Yalman, Cahit Arif, Yahya Kemal Bayatlı, Nazım Hikmet Ran, Mithat Şükrü Bleda, Cahit Uçuk, Cavit Bey, Makbule Atadan, Zekeriya Sertel, Şefik Hüsnü: Selanik kökenli yazar, şair, gazeteci ve siyasetçiler.

Sanatçılar ve Sporcular:

 * Barış Manço, Banu Alkan, Fikret Kuşkan, Pakize Suda, Alaattin Şensoy, Uğur Arslan, Damla Debre, Arzu Balkan, Ahmet Özhan, Hürrem Erman, Hülya Koçyiğit, Cem Adrian, Zafer Peker, Hakan Peker, Şoray Uzun, Havva Karakaş, İsmail Hacıoğlu, Türkan Varol, Yeşim Salkım, Metin Şentürk, Derya Köroğlu, Hulusi Kentmen, Aysel Gürel, Sibel Gürsoy, Müşerref Akay, Ebru Gündeş, Nilüfer, Üstün Assutay, Emel Sayın, Güven Hokka, Sezen Aksu, Murat Soydan, Erkan Can, Candan Erçetin, Suzan Kardeş, Arif Şentürk, Burhan Öcal, Necdet Yakın, Burak ve Sanem Hakkı, Gülben Ergen, Melike Öcalan, Seçkin Piriler, Sibel Can, Beyazıt Öztürk, Paşhan Yılmazel: Türk sanatçıları.

 * Metin Oktay, Hakan Şükür, Arda Turan, Arif Erdem, Elvır Boliç, Sedat Balkanlı, Saffet Sancaklı, Koca Yusuf, Mecnur Çolak, Semih Şentürk, Naim Süleymanoğlu, Hakkı Yeten, Elvır Baliç, Hüseyin Beşok, Hidayet Türkoğlu, Mirsad Türkcan, Emre Belözoğlu, Halil Mutlu, Ahmet kara, Zekeriya güçlü, Kurtdereli Mehmet, Muharrem atik:  Türk sporcuları.

İş İnsanları ve Diğerleri:

 * Şarık Tara, Ali Osman Sönmez,  Selanik Karacaova kökenli Abdullah Acar, ve (Yazar, iş insanı siyasetçi Hüsnü Yazıcı,) Cem Uzan, Serdar Hotiç: iş insanları.

 * Hasan Tahsin, Uğur Dündar, Ertuğrul Özkök, Ali Kırca, İlhan Selçuk, Emin Çölaşan, Doğan Hızlan, Hüseyin Cahit Yalçın, Mustafa Karahasan, İslam Çupi:  gazeteciler.

 * Özhan Canaydın, Ali Şen:  spor kulübü başkanları.

Not: Bu listedeki isimler sadece bir örnek teşkil etmektedir. Türkiye'de yaşayan ve farklı kökenlere sahip milyonlarca insan bulunmaktadır. Bu liste, ülkemizin zengin kültürel çeşitliliğini ve bir arada yaşamanın önemini göstermektedir.

Ek Bilgiler:

 * Bu listedeki bilgilerin büyük bir kısmı, Hüsnü Yazıcı'nın "Hürriyet ve Bağımsızlık benim karakterimdir..." adlı makalesinden derlenmiştir.

 * Bitaraf Haber Gazetesi: Bu makale, Bitaraf Haber Gazetesi'nde 22 Ocak 2016 tarihinde yayınlanmıştır.

Bu liste, Türkiye'de yaşayan ve yaşamış göçmenleri tanımak isteyenler için bir başlangıç noktası olabilir.

Umarım bu liste, sizin için faydalı olmuştur.

Önemli: Bu listedeki bilgilerin tamamı doğru ve güncel olmayabilir. Lütfen bu bilgileri başka kaynaklarla da karşılaştırarak değerlendirin.

Teşekkürler!

Hüsnü Yazıcı 


 Hüsnü Yazıcı

1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu,İlkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu.Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı, Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı,o zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi.Askerliğini İzmir Poligonda 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulüp Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı.Sarıyer Spor Kulübünde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir.İki dönem Belediye Meclis Üyeliği ,DYP  Belde Başkanlığı, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği,Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği, ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanını 1994 yılında yapmıştır.Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü, Karacaova ve Göstelup Köyu, ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri,Selanik Karacaova bölgesi mübadelede köylerinden gelen aileler adlı yazdığı dört kitabı bulunmaktadır.


SİYASİ YAŞANTIM

Siyasete ilgim yedi sekiz yaşlarında başladı dönemin başbakanı meclis başkanı bakanlar adlarını bilirdim konuları takip ederdim askerden sonra Dalan'ın kurduğu partide ilçe kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliği ilçe ve il delegeliği seçilerek bulundum, 1992 yılında köyümüz belde oldu DYP partisininin belde teşkilatının kurucu üyesi  belde başkanı ve iki dönem belediye meclis üyeliği ilçe ve il delegeliği görevlerinde bulundum 28 yaşındaydım  ara seçim olduğu için İstanbul'da biz Şile Ağva bir kaç yer daha vardı seçim zamanı bütün partilerin genel başkanları ve bakanlar geldi şanslı bir dönemdi köyün eksiklerin tamamına yakını oldu benim için ilginç olan gelen bakanları karşılamak için topluluk arabasının yanına kadar gider hoşgeldin için ben de tersine bakanın oturacağı masaya gider orda beklerdim iki dakika sonra bakan gelir masada ben varım hoşgeldin derim gelen bakan yanıma otururur ve konuşmasını yapar  bunu da belirtmeden yazıyı sonlamayım belde kurucu üyelerimiz köyün  büyükleri efendi saygılı itibarlı insanlardı. 2000 yılından beri siyasetle uğraşmıyorum seçmenim

SPOR KULUBÜ YÖNETİCİLİĞİ VE KULÜP BAŞKANLIĞİM

Spor yöneticiliğine 23 yaşında Bahçeköy  amatör spor kulubünde  yönetici seçilerek başladım ileriki yıllarda Bahçeköy kulüp başkanı oldum ve kulübe yönetimim ile sıfırdan  iki bina kazandırdım yönetim şeklinde yenilikler getirdim mesela maaşlı eleman sistemi gibi
Profosyonel kulüp yöneticiliğim Sarıyer spor kulubünde üç yıl yöneticilik oldu ve haysiyet divan kurulu üyesiyim Sarıyer 1inci lig den 2 nci lige düştüğünde yönetime bizler geldik ikinci yılında tekrar 1 inci lige çıkardık bugünkü süper lig


İŞ HAYATIM

İş hayatıma Bahçeköy de  70 li yıllarda orta okula giderken Kütahya çinileri satarak başladım daha sonra dükkanı bakkal yemci olarak değiştirdik o dönemlerde Bahçeköy alış veriş merkezi gibi idi hafta sonları çok kalabalık olurdu Belgrat ormanı piknik yerleri Bahçeköye hareket getiriyordu köyün havası kameriça çeşmesi ve kasapları meşhurdu aynı zamanda yeşilçam filimlerin platosu gibi idi askerlik dönüşü
 Sarıyer merkezde 1987 yılında Yazıcı marketi açtık dönemin en popiler marketi İstanbulun değişik semtlerinden müşteriler gelir ve bir çok yeniliklerin öncüsü olmuştuk çekilişsiz altın kampanyası ücretsiz gazete ekmek vesaire kampanyalarımız vardı 1999 yılında dükkanı ortağımıza devrettik 2000 yılında biz yeni dükkanımızı Sarıyer merkezde açtık ve işyerimiz devam etmekte İsmar Marketçiler kurucu üyesi ve yönetim kurulunda görev aldım Trakya birlik biryağ ın bayiliğini yaptım firmalardan aldığım plaketleri gurur ile vitrinimde tutuyorum







12 Eylül 2024 Perşembe

Evrenos Bey: Osmanlı'nın Kahraman Akıncısı

 Evrenos Bey: Osmanlı'nın Kahraman Akıncısı

Evrenos Bey, Osmanlı Devleti'nin kuruluş ve gelişim dönemlerinde önemli bir rol oynamış, deneyimli bir komutan ve başarılı bir idarecidir. Özellikle Rumeli fetihlerindeki çalışmalarıyla tanınmaktadır.

Kimdi Evrenos Bey?

 * Akıncı Beyi: Evrenos Bey, Osmanlı'nın ilk ve en ünlü akıncı beylerinden biridir. Hızlı hareket eden, düşmanı şaşırtan ve çarpışmalarda büyük başarılar elde eden bu birlikler, Osmanlı Devleti'nin sınırlarını genişletmede önemli bir rol oynamıştır.

 * İdareci: Askeri başarılarının yanı sıra, fethettiği bölgelerde başarılı bir idareci olarak da bilinir. Fethettiği yerlere Türkmen aşiretlerini yerleştirerek bu bölgelerin Osmanlı'ya bağlanmasını sağlamıştır.

Neden Önemli?

 * Rumeli Fetihleri: Evrenos Bey, özellikle Rumeli'deki fetihlerde önemli bir rol oynamıştır. Murad Hüdavendigar döneminde Sırbistan, Bulgaristan ve Makedonya'daki birçok bölgeyi fethetmiştir.

 * Osmanlı Devleti'nin Güçlenmesi: Evrenos Bey ve benzeri akıncı beyleri sayesinde Osmanlı Devleti, Balkanlarda hızla güçlenmiş ve Avrupa'da önemli bir devlet haline gelmiştir.

 * Kültürel Etki: Fethettiği bölgelerde Türk kültürünün yayılmasına önemli katkılar sağlamıştır.

Evrenos Bey'in Mirası

Evrenos Bey, sadece askeri başarılarıyla değil, aynı zamanda fethettiği bölgelerde kurduğu düzen ve bıraktığı kültürel mirasla da Osmanlı tarihinde önemli bir yer edinmiştir. Bugün bile Balkanlarda birçok yerde Evrenos Bey'in adına yapılmış camiler ve türbeler bulunmaktadır.

11 Eylül 2024 Çarşamba

Hüsnü Yazıcı'nın Mübadelesi Araştırmaları Hakkında Özet Bilgi

 Hüsnü Yazıcı'nın Mübadelesi Araştırmaları Hakkında Özet Bilgi

Hüsnü Yazıcı, Selanik Sancağı mübadelesi, özellikle de Karacaova bölgesi ve Karacaabad kazası üzerine kapsamlı bir araştırma yapmış Türk bir yazardır. Yıllar süren çalışmaları sonucu elde ettiği bilgileri kitaplarında toplamış ve bu konuda önemli bir kaynak haline gelmiştir.

Yazıcı'nın Araştırmalarının Önemi ve Kapsamı

 * Derinlemesine İnceleme: Sadece kitapları değil, Bizans kaynakları, kilise kayıtları, Osmanlı arşivleri gibi birinci elden kaynakları da inceleyerek konuya çok yönlü bir yaklaşım sergilemiştir.

 * Akademik Eksiklikleri Doldurma: Akademisyenlerin yeterince ilgi göstermediği bir konuya eğilerek önemli bir boşluğu doldurmuştur.

 * Objektif Yaklaşım: Yabancı yazarların bazen kendi menfaatlerine göre değiştirdiği bilgileri tespit etmiş ve doğru kaynaklara dayalı olarak bu yanlışları düzeltmeye çalışmıştır.

 * Geniş Kitleye Ulaşma: Konuyu sadece akademisyenlere değil, tüm okuyuculara anlaşılır bir şekilde aktarmayı hedeflemiştir.

 * Toplumsal Bilinçlendirme: Mübadele konusunda farkındalık yaratmak ve Rumeli göçmenlerinin tarihini doğru bir şekilde kayıt altına almak için çaba göstermiştir.

Yazıcı'nın Eleştirdiği Noktalar

 * Yabancı Yazarların Yanlışları: Bazı yabancı yazarların, ortak kaynaklardan aldıkları bilgileri kendi görüşlerine göre değiştirerek yanlış bilgiler yaydığını belirtmiştir.

 * Yerli Akademisyenlerin Pasifliği: Mübadele konusunda çalışan yerli akademisyenlerin yeterince aktif olmadığını ve yanlış bilgilerin düzeltilmesi konusunda gereken çabayı göstermediğini ifade etmiştir.

 * Sivil Toplum Kuruluşlarının Yetersizliği: Mübadele ile ilgili kurulan vakıf ve derneklerin, araştırma yapmak yerine daha çok tur düzenleme ve edebiyat çalışmaları gibi etkinliklere ağırlık verdiğini söylemiştir.

Sonuç

Hüsnü Yazıcı, Selanik Sancağı mübadelesi üzerine yaptığı kapsamlı araştırmalarla bu konuda önemli bir boşluğu doldurmuş ve Türk tarihine önemli bir katkı sağlamıştır. Özellikle Rumeli göçmenleri için yazdığı eserler, hem tarihsel bir kaynak hem de kimlik bilinci oluşturmaya yönelik bir araç olarak değerlendirilebilir.

Ek Bilgiler:

 * Yazıcı, sadece mübadele üzerine değil, aynı zamanda yaşadığı bölge olan Sarıyer'in tarihi ve kültürü üzerine de çalışmalar yapmıştır.

 * Yazılarında sıklıkla tarihsel verilere ve belgelere atıf yaparak çalışmalarının bilimsel bir temele dayandığını göstermiştir.

İstanbul Semtlerinin Hikayeleri:

 İstanbul Semtlerinin Hikayeleri: 1

İstanbul'un her köşesi, kendine özgü bir tarihsel geçmişe sahip. Bu geçmiş, semtlerin isimlerinde de yansımış. İşte İstanbul'un 10 semtinin adının nereden geldiğine dair kısa bir yolculuk:

 * Aksaray: Adını, günümüzdeki Aksaray ilinden göç edenlerin buraya yerleşmesinden almıştır.

 * Ahırkapı: Padişahın atlarının barındığı ahıra yakınlığı nedeniyle bu isimle anılmıştır.

 * Akaretler: Sultan Abdülaziz'in bir vakıf kurarak gelir elde etmek amacıyla yaptırdığı binalardan dolayı böyle adlandırılmıştır.

 * Altunizade: İsmail Zühtü Paşa'nın yaptırdığı cami ve ailesinin altın ticaretinden gelmektedir.

 * Arnavutköy: Eskiden bu semtte Arnavutların yoğunlukta yaşaması sebebiyle bu adı almıştır.

 * Ataköy: Eski adı Baruthane olan semt, daha sonra Emlak ve Kredi Bankası tarafından yeni bir yerleşim alanı olarak düzenlenmiştir.

 * Ayazağa: Ayaz Ağa isimli birinin çiftliğinin bulunduğu yerden adını alır.

 * Ayrılık Çeşmesi: Hac alaylarının buradan ayrılması nedeniyle bu isimle anılır.

 * Bağlarbaşı: Eskiden bir Ermeni manastırına ait bağların bulunduğu yerden adını alır.

 * Balat: Rumca "saray" anlamına gelen palation sözcüğünden türemiştir.

 * Bebek: Fatih Sultan Mehmet'in gönderdiği bir komutanın lakabından gelmektedir.

 * Bedesten: Kumaş tacirlerinin toplandığı yerden dolayı bu adı almıştır.

 * Beylerbeyi: III. Murat devri beylerbeylerinden Mehmet Paşa'nın yalısının bulunduğu yerden almıştır.

 * Cihangir: Kanuni Sultan Süleyman'ın oğlu Cihangir için yaptırdığı camiden adını alır.

 * Çarşamba: Samsun Çarşamba ovasından gelenlerin yerleştirilmesiyle adını almıştır.

 * Çengelköy: Çengeloğlu Tahir Paşa'nın yaptırdığı mescitten dolayı bu isimle anılır.

 * Harem: Üsküdar Sarayı'nın harem dairesine gideceklerin kullandığı iskelerden birisidir.

 * Haydarpaşa: III. Selim vezirlerinden Haydar Paşa'nın yaptırdığı kışladan adını alır.

 * İhsaniye: Padişahın halka bağışladığı bir sarayın bulunduğu yerden adını alır.

 * Kabataş: Büyük bir taşın bulunduğu yerden ve bu taşın iskele haline getirilmesinden adını alır.

 * Kadıköy: Kadı Mehmet Efendi'nin yaptırdığı mescidden veya İstanbul'un ilk kadısına bağışlanması nedeniyle bu adı almıştır.

 * Kanlıca: Kanuni Sultan Süleyman tarafından getirilen Türkmen ve göçebe kabilelerin uzun süre yerleşmesi nedeniyle bu adı almıştır.

 * Kuzguncuk: Kuzgun Baba diye anılan bir dervişin burada oturmasından dolayı bu isimle anılır.

 * Taksim: İstanbul sularının bir bölümünün buradan taksim edildiği yerden adını alır.

 * Üsküdar: Farsça "konak" anlamına gelir ve kervanların konakladığı yerden adını alır.

 * Vaniköy: Eski adı Papazbahçesi'ydi. IV. Mehmet'in Şeyh-i Sultani Esseyit Mehmet Vani'ye hediye etmesiyle bu adı almıştır.

Bu liste, İstanbul'un zengin tarihine küçük bir pencere açıyor. Her semtin kendine özgü hikayesi, şehre ayrı bir renk katıyor.

Not: Bu sadece birkaç örnek. İstanbul'un her semtinin kendine özgü ve ilginç bir hikayesi var.

Türkler Anadolu'ya geldiğinde

 Türkler Anadolu'ya geldiğinde burası çok renkli bir kültürel mozaikti. Hititler, Frigler gibi kadim medeniyetlerden kalan izler vardı. Bizans İmparatorluğu, bölgenin büyük bir kısmına hakimdi. Rumlar, Ermeniler, Süryaniler gibi farklı halklar da yaşıyordu. Türklerin gelişiyle birlikte bu karmaşık yapı daha da zenginleşti. Malazgirt Zaferi ile Türklerin Anadolu'daki hakimiyeti sağlamlaştı. Farklı din ve kültürlere sahip insanlar bir arada yaşamaya başladı. Hatta bazı Türkler Hristiyanlığı kabul ederek Bizans'ın yanında yer aldı. Ancak Türklerin hoşgörülü tutumu sayesinde farklı dinlere mensup insanlar rahatça yaşayabildi. Bu durum, Anadolu'nun tarih boyunca farklı kültürlerin eridiği bir kazan olmasıyla sonuçlandı.

10 Eylül 2024 Salı

Karacaova dil

 Selanik Sancağı Karacaova Bölgesi Hakkında Düşüncelerim

Selanik Sancağı Karacaova Bölgesi, Osmanlı döneminde oldukça çeşitli bir etnik ve kültürel yapıya sahipti. Bölgede yaşayan Müslüman Türk, Arnavut, Boşnak, Mısırlı, Tatar, Kıpti ve Arap halklarının ortak bir nokta olarak bölgenin yerel dilini konuşmaları dikkat çekici.

Bu dilin farklı isimlerle anılması, dilbilimsel ve siyasi nedenlere dayanabilir.

 * Makedonca, Bulgarca, Bizim Dil, Slavca, Kapma Dil: Bu isimlendirmeler, dilin kökeni, siyasi aidiyetler ve konuşanların kendi algılarıyla ilgili olabilir.

 * Çok Dillilik ve Kültürel Zenginlik: Bölgedeki çok dillilik, Osmanlı İmparatorluğu'nun farklı kültürleri bir arada yaşatan yapısının bir yansımasıdır. Bu durum, bölgeye zengin bir kültürel miras kazandırmıştır.

Sonuç olarak, Selanik Sancağı Karacaova Bölgesi, Osmanlı döneminde çok kültürlü bir yapıya sahip, zengin bir tarihsel ve kültürel mirasa sahip bir bölgedir. Bölgede konuşulan dilin çeşitli isimlerle anılması, bu zenginliğin bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Kurulan Türk Devletlerinin Dili ve Dini

 Kurulan Türk Devletlerinin Dili ve Dini

Not: Türk devletlerinin dili ve dini, kurulan dönem, coğrafi konum ve siyasi etkileşimler gibi birçok faktöre göre değişkenlik göstermiştir. Bu nedenle kesin bir sıralama yapmak yerine, genel bir çerçeve çizmek daha doğru olacaktır.

Genel Bakış

 * İslamiyet Öncesi Dönem: Göktürkler, Hunlar gibi erken dönem Türk devletlerinde Tengricilik, Şamanizm gibi göktanrı inancına dayalı dinler hakimdi. Dil olarak da eski Türk dilleri konuşuluyordu.

 * İslamiyet Sonrası Dönem: Arap coğrafyası ile olan etkileşimler sonucu Türkler İslam dinini kabul etmeye başladılar. Bu dönemde Arapça ve Farsça gibi diller de devlet işlerinde ve kültür hayatında önemli bir yer tuttu. Ancak halk arasında Türkçe konuşulmaya devam edildi.

Önemli Türk Devletleri ve Özellikleri

 * Göktürkler: Tengricilik, eski Türk dili.

 * Avarlar: Tengricilik, eski Türk dili.

 * Uygurlar: Maniheizm, Budizm, daha sonra İslam, eski Türk dili ve Uygur alfabesi.

 * Karahanlılar: İslam, Türkçe ve Arapça.

 * Gazneliler: İslam, Farsça ve Türkçe.

 * Selçuklular: İslam, Farsça ve Türkçe.

 * Osmanlılar: İslam, Osmanlıca (Türkçe ve Arapça karışımı).

Özetle: Türk devletlerinde dil ve din, siyasi ve kültürel etkileşimler doğrultusunda sürekli bir değişim içinde olmuştur. Genel olarak İslam'ın kabulünden sonra Arapça ve Farsçanın etkisi artmış olsa da, Türkçe her zaman halkın ana dili olarak kalmıştır.

Selçuklular döneminde kullanılan dil,

 Selçuklular döneminde kullanılan dil, birden fazla faktöre bağlı olarak çeşitlilik gösterirdi.

 * Devlet Dili: Selçuklu devletinde resmi yazışmalar ve yönetim işleri genellikle Farsça ile yürütülürdü. Bu durum, İran'da kurulmuş olmaları ve İslam dünyasında Farsçanın önemli bir bilim ve edebiyat dili olması nedeniyle oldukça yaygındı.

 * Halk Dili: Halk arasında ise Türkçenin çeşitli lehçeleri konuşuluyordu. Özellikle Anadolu'da yaşayan Selçuklu Türkleri, Oğuz Türkçesine yakın bir lehçe kullanırlardı.

 * Din Dili: Dinî metinler ve ibadetlerde Arapça kullanılırdı. Bu durum, İslam dininin kutsal dili Arapça olması nedeniyle tüm İslam dünyasında aynıydı.

Özetle: Selçuklular, devlet işlerinde Farsça, halk arasında Türkçe ve dinde Arapça olmak üzere üç ana dil kullanırlardı. Bu durum, o dönemki çok kültürlü ve çok dilli yapının bir yansımasıdır.

Ek Bilgi:

 * Selçuklu Türkçesinin günümüz Türkçesinden farklı olduğunu unutmamak gerekir.

 * Selçuklu döneminde Türkçe edebiyat da gelişmeye başlamıştır. Ancak Farsça ve Arapça edebiyatın etkisi daha belirgindir.

Osmanlı Belgelerinde Türkçe ve Dil Politikaları

 Osmanlı Belgelerinde Türkçe ve Dil Politikaları

Analiz:

Sunulan belge özetleri, Osmanlı Devleti'nde dilin, özellikle Türkçenin, siyasi ve sosyal hayattaki önemini ve karmaşıklıklarını ortaya koymaktadır. Bu belgeler, farklı bölgelerde farklı milletlerin yaşadığı çok kültürlü bir imparatorlukta dilin nasıl bir araç olarak kullanıldığını ve dil politikalarının nasıl şekillendiğini göstermektedir.

Belgelerin Genel Temaları:

 * Dil ve Güvenlik: Bazı belgeler, Türkçeyi konuşan ancak farklı milletlerden kişilerin, özellikle de düşmanca faaliyetlerde bulunmak amacıyla Türk kıyafetleri giyerek Türkçeyi kullandıklarını göstermektedir. Bu durum, dilin kimlik ve güvenlikle ilişkisini ortaya koymaktadır.

 * Dil ve Eğitim: Özellikle gayrimüslim okullarda Türkçe öğretiminin zorunlu kılınması, dilin birleştirici bir unsur olarak kullanılmak istendiğini göstermektedir. Ancak, bu durum aynı zamanda farklı milletlerin kendi dillerini kullanma hakları ile de çelişmektedir.


Türkçe Konuşan Başka Milletler: Belge Analizi

Giriş:

Sunulan belgeler, Osmanlı Devleti'nde farklı milletlere mensup insanların Türkçe konuştuğuna dair önemli ipuçları sunmaktadır. Bu durum, devletin çok kültürlü yapısı, dil politikaları ve coğrafi konumu göz önüne alındığında oldukça doğal bir durumdur.

Belgelerin Analizi:

Belge Özeti :Midilli'den ikiyüz mevcutlu Türkçe bilir bir Rum çetesinin Türk askeri elbisesiyle Edremid'e çıkacağı haber alınmakla motorbotun serian gönderilmesine dair. (Karesi)Kurum :Yer Bilgisi :428 - 51Dosya Ek :Dili :Belge

 * Bulgarlar: Birçok belge, Bulgarların Türkçe konuştuğuna veya öğrenmeye çalıştığına işaret etmektedir. Özellikle Selanik ve çevresindeki olaylar, Bulgarların Türkçe konuşarak kimliklerini gizlemeye çalıştıklarını göstermektedir. Bu durum, muhtemelen siyasi veya sosyal nedenlerden kaynaklanmaktadır.

 * Diğer Milletler: Belgelerde, Arnavutça ve Türkçe konuşan silahlı gruplar gibi diğer milletlere ait örnekler de bulunmaktadır. Bu, Balkan coğrafyasında yaşayan farklı milletlerin etkileşimde bulunduğunu ve Türkçe'nin yaygın bir iletişim aracı olarak kullanıldığını göstermektedir.

 * Devletin Dil Politikaları: Osmanlı Devleti'nin resmi dili Türkçe olmasına rağmen, farklı milletlere mensup insanların kendi dillerini kullanmalarına da bir ölçüde izin verilmiştir. Ancak, devlet dairelerinde ve eğitimde Türkçe kullanımı teşvik edilmiştir.

Sonuç:

Bu belgeler, Osmanlı Devleti'nde Türkçe'nin sadece Türklerin değil, farklı milletlere mensup insanların da kullandığı bir dil olduğunu göstermektedir. Bu durum, devletin çok kültürlü yapısı, coğrafi konumu ve dil politikalarıyla açıklanabilir. Türkçe'nin bu kadar yaygın kullanılması, Balkan coğrafyasında farklı kültürler arasındaki etkileşimi ve iletişimi kolaylaştırmıştır.

Önemli Noktalar:

 * Siyasi Nedenler: Bazı durumlarda, farklı milletlere mensup insanlar Türkçe konuşarak kimliklerini gizlemiş veya siyasi amaçlar için kullanmış olabilirler.

 * Eğitim: Osmanlı Devleti'nde gayri müslim okullarında Türkçe öğretimi yapılması, Türkçe'nin yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.

 * Coğrafya: Balkan coğrafyasının karmaşık etnik yapısı, farklı dillerin bir arada kullanılmasına neden olmuştur.

Ek Bilgiler:

 * Osmanlı Türkçesi: Osmanlı döneminde kullanılan Türkçe, günümüz Türkçesinden farklılık göstermektedir. Farsça ve Arapça dillerinden birçok kelime almıştır.

 * Dil Politikaları: Osmanlı Devleti'nin dil politikaları zaman içinde değişmiş ve farklı dönemlerde farklı uygulamalar görülmüştür.

Bu belgeler, Osmanlı Devleti'nin dil ve kültür tarihi hakkında önemli bilgiler sunmaktadır.

 * Dil ve Bürokrasi: Devletin resmi dilinin Türkçe olması, bürokraside Türkçe bilgisinin önemini vurgulamaktadır. Ancak, çok kültürlü bir imparatorlukta farklı dilleri konuşan insanların da istihdam edilmesi gerektiği gerçeği, dil politikalarında bazı çelişkiler yaratmıştır.

 * Dil ve Kimlik: Belgeler, dilin bir kimlik belirleyicisi olarak kullanıldığını göstermektedir. Farklı milletlerin, kendi dillerini kullanarak kimliklerini korumaya çalıştıkları görülmektedir





Türk, Soy, genetik bir kavramdır

Dil ve din değişikliği, bir toplumun kimliğini etkileyebilir ancak mutlaka Türk soyunu kaybettirmez.


Neden mi?


 * Soy, genetik bir kavramdır: Dil ve din, kültürel ve sosyal öğelerdir. Genetik yapıyı değiştirmezler.


 * Kültürel asimilasyon uzun süreçler gerektirir: Bir toplumun tümüyle başka bir kültüre entegre olması nesiller boyunca süren bir süreçtir.


 * Kimlik, çok boyutludur: Dil ve din, kimliğin sadece bir parçasıdır. Tarih, coğrafya, gelenekler gibi diğer faktörler de kimliği şekillendirir.


Tarihi örnekler:


 * Türklerin tarih boyunca farklı dillere ve dinlere geçmiş olmaları: Göktürkler, Uygurlar, Osmanlılar gibi birçok Türk topluluğu farklı dönemlerde farklı dillere ve dinlere geçmiş olmasına rağmen Türk oldukları gerçeği değişmemiştir.


 * Diğer milletlerin dil ve din değiştirerek varlıklarını sürdürmesi: Tarih boyunca birçok millet, dış etkilerle dil ve dinlerini değiştirmiş ancak varlıklarını sürdürmüştür.

Kültürel asimilasyon uzun süreçler gerektirir: Bir toplumun tümüyle başka bir kültüre entegre olması nesiller boyunca süren bir süreçtir.


Torunlar: Bir topluluğun torunları, atalarının dilini ve kültürünü tamamen benimsemeyebilirler. Yeni nesiller, yaşadıkları çevrenin etkisiyle farklı bir dil ve kültüre sahip olabilirler. Bu nedenle, Slavlaşmış bir Türkün torununun kendini Türk olarak tanımlaması, tamamen kişisel bir tercihtir ve nesilden nesile değişebilir.


Sonuç olarak:


Dil ve din değişikliği, bir toplumun kimliğinde önemli bir değişim yaratabilir ancak Türk soyunu ortadan kaldırmaz. Kimlik, çok boyutlu bir kavramdır ve genetik yapı ile tarihsel süreçler de kimliği şekillendirir.


İstanbul'un Tarihi Dokusunu Keşfetmek: Bir Zamanlar ve Şimdi İstanbul;

 İstanbul'un Tarihi Dokusunu Keşfetmek: Bir Zamanlar ve Şimdi

İstanbul; sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir medeniyetler beşiği. Binlerce yıllık tarihi boyunca sayısız imparatorluğa ev sahipliği yapmış, farklı kültürlerin harmanlandığı kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur. Bu yazımızda, İstanbul'un zengin tarihini ve günümüzdeki yansımalarını birlikte inceleyeceğiz.

Tarihin Derinliklerinden Günümüze Bir Yolculuk

İstanbul'un tarihi, Neolitik döneme kadar uzanmaktadır. Yarımburgaz mağarasında yapılan kazılar, bölgede insan yaşamınıın izlerini ortaya çıkarmıştır. M.Ö. 7. yüzyılda kurulan Bizantion, daha sonra Roma İmparatorluğu'nun başkenti Konstantinopolis olarak anılmıştır. 1453 yılında Fatih Sultan Mehmet tarafından fethedilerek Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti olmuştur.

Bizans Dönemi: Ayasofya gibi görkemli yapıların inşa edildiği, Hristiyanlığın merkezi olduğu bir dönemdir. Şehir, bu dönemde sanat, bilim ve ticarette önemli bir merkez olmuştur.

Osmanlı Dönemi: İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu'nun yükselişi ve çöküşüne tanıklık etmiştir. Topkapı Sarayı, Süleymaniye Camii gibi yapılar bu dönemin ihtişamını yansıtmaktadır. Şehir, farklı kültürlerin bir arada yaşadığı kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur.

Cumhuriyet Dönemi: Cumhuriyet ile birlikte İstanbul, modernleşme sürecine girmiştir. Avrupa'ya açılan bir pencere haline gelen şehir, yeni mimari yapılarla donatılmış ve ekonomik olarak büyümüştür.

İstanbul'un Kültürel Zenginliği

İstanbul, farklı dinlerin, kültürlerin ve etnik grupların bir arada yaşadığı bir şehirdir. Bu zenginlik, şehrin sokaklarında, mutfak kültüründe ve sanat hayatında kendini göstermektedir. Ayasofya, Süleymaniye Camii, Santa Maria Chiesa gibi farklı dinlere ait ibadethaneler yan yana durmaktadır. Kapalıçarşı, Mısır Çarşısı gibi tarihi çarşılar, şehrin ticaret hayatının canlılığını yansıtmaktadır.

İstanbul'un Günümüzdeki Yüzü

İstanbul, geçmişiyle geleceği bir araya getiren dinamik bir şehirdir. Tarihi yarımada, modern iş merkezleri, şık mağazalar ve hareketli gece hayatıyla ziyaretçilerine unutulmaz deneyimler sunmaktadır. Boğaz manzarası, tarihi yapıları ve lezzetli yemekleriyle dünya üzerindeki en popüler turizm destinasyonlarından biridir.

Sonuç

İstanbul, sadece bir şehir değil, aynı zamanda bir kültür mirasıdır. Binlerce yıllık tarihi boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış, farklı kültürlerin harmanlandığı kozmopolit bir yapıya sahip olmuştur. İstanbul'u ziyaret etmek, geçmişe yolculuk yapmak ve farklı kültürleri tanımak için eşsiz bir fırsattır.

Tasfiye Talepnamesi Hakkında

 Tasfiye Talepnamesi Hakkında 

Mübadele anlaşması kapsamında Yunanistan'daki Türklerin Türkiye'ye göç ederken bıraktıkları malların değerini göstermektedir.

Belgenin Önemi:

 * Detaylı Envanter: Yunanistan'daki mal varlığının türü, miktarı ve parasal değeri ayrıntılı olarak listelenmiştir.

 * Resmi Onay: Hem Mübadele Komisyonu hem de yerel makamlar tarafından onaylanmıştır.

 * Hak Edinme Temeli: Bu belge, göçmen ailenin Türkiye'de terk edilmiş mallardan hak talep edebilmesi için temel oluşturur.

İşleyiş:

 * Hazırlık: Mübadele Komisyonu tarafından belirlenen formatta doldurulmuştur.

 * Onay: Yerel ihtiyar heyeti ve karma komisyon tarafından incelenerek onaylanmıştır.

 * Talep: Göçmen ailesi, bu belgeyle Türkiye'deki yetkililere başvurarak kendilerine düşen mal varlığını talep etmiştir.

 * Doğrulama: Talepnamede belirtilen bilgiler, yerinde incelemelerle doğrulanmıştır.

Sonuç:

Bu belge, Mübadele anlaşmasının uygulanmasında önemli bir evrak olup, göçmenlerin haklarının korunması için kullanılmıştır.

Ek Bilgiler:

 * Mübadele Anlaşması: Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan, iki ülkedeki azınlıkların mübadelesini düzenleyen anlaşma.

 * Mübadele Komisyonu: Mübadele işlemlerini denetleyen ve kararlar alan resmi kurul.

 * İhtiyar Heyeti: Köy veya kasabalarda yaşayanların seçtiği, yerel sorunlarla ilgilenen temsilciler.

 * Karma Komisyon: Farklı ülkelerden temsilcilerin yer aldığı, ortak kararlar alan komisyon.

Not, azınlık nedir, bir ülkede, o ülkenin yurttaşı olmakla birlikte soyu, dili ve dini yönünden ülkenin sayıca baskın öğesi olan halktan az olan topluluk.

Hüsnü Yazıcı 

Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" Eseri: Bir Değerlendirme

 Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" Eseri: Bir Değerlendirme

Hüsnü Yazıcı'nın "Karacaova" adlı eseri, Bizans dönemi Balkanlar'ında, özellikle Makedonya'da yaşayan Türk kavimlerinin (Peçenekler, Kumanlar, Türkmenler) tarihi ve kültürel etkileri üzerine önemli bilgiler sunmaktadır. Eser, bu konuda yapılmış detaylı bir çalışma olup, Türklerin Balkanlar'daki varlığının uzun ve karmaşık bir süreç olduğunu göstermektedir.

Türk Kavimlerinin Balkanlar'a Göçü ve Yerleşimi

 * Peçenekler: 11. yüzyılda Bizans ile yaşanan çatışmaların ardından bir kısmı Makedonya'nın Moglena bölgesine yerleşmiştir. Hristiyanlığı kabul eden Peçenekler, zamanla yerel halkla karışmıştır.

 * Kumanlar: Özellikle Makedonya'da yerleşmişlerdir. Bölgedeki varlıkları, yer adları ve kişi isimlerinde de izlenmektedir.

 * Türkmenler: 16-19. yüzyıllarda, özellikle Juruk ve Konjarlar, Trakya ve Makedonya'nın güney bölgelerine göç etmişlerdir.

Türklerin Bölgedeki Etkileri

 * Dil ve Kültür: Yer adları, kişi isimleri ve bazı gelenekler Türk kökenlidir.

 * Siyasi Yapı: Kumanlar Bizans ordusunda görev almış ve bazı bölgelerde özerk bir yapıya sahip olmuşlardır.

 * Din: Peçeneklerin bir kısmı Hristiyan olsa da, diğer Türk kavimleri İslam dinine bağlı kalmış ve zamanla bölgede İslamın yaygınlaşmasına katkı sağlamıştır.

Moglena Bölgesi

 * Kilit Nokta: Türk kavimlerinin yerleştiği ve etkileşimde bulunduğu önemli bir merkez olmuştur.

 * Çeşitli Etnik Grupların Bir arada Yaşadığı Bir Bölge: Türklerin yanı sıra Bulgarlar, Rumlar ve diğer etnik gruplar da bir arada yaşamıştır. Bu durum, bölgenin kültürel zenginliğini artırmış ancak aynı zamanda çatışmalara da neden olmuştur.

Kaynakların Değeri

"Karacaova" eseri, Bizans kaynakları üzerine yapılan detaylı bir çalışma olup, bölgedeki etnik ve kültürel karmaşanın daha iyi anlaşılmasına katkı sağlamaktadır. Eserdeki veriler, Türklerin Balkanlar'daki tarihi hakkında önemli bilgiler sunmakta ve bu konuda araştırma yapanlar için değerli bir kaynak niteliğindedir.

Ek Notlar:

 * yörük ve Konyar: Göçebe veya yarı göçebe Türkmen topluluklarını ifade eder.

 * Moglena: Günümüzde Yunanistan ve Kuzey Makedonya sınırları içerisinde kalmaktadır.

Özetle, "Karacaova" eseri, Türklerin Balkanlar'daki tarihi ve kültürel etkileri üzerine kapsamlı bir çalışma olup, bu konuda önemli bir boşluğu doldurmaktadır.


7 Eylül 2024 Cumartesi

Karacaova'nın Efsunlu Toprakları

 Karacaova'nın Efsunlu Toprakları

Bizans'ın izleri, Türklerin yurdunda,

Karacaova'da bir destan mündemiç.

Hristiyan Türkler, Peçenek, Kuman, Uz,

Makedonya'nın kalbinde birden.

Osmanlı'nın sancağı altında birleşmiş,

Evladı Fatihan, Konyar, Yörük kardeşmiş.

Karacaabad'ın adı, tarih sayfalarında,

Kadim bir medeniyetin izleri var.

Alpomia, Moglena, Olivir adıyla,

Farklı dillere, kültürlere kucak açmış.

Karacaova'nın toprakları, bereketli,

Bin bir hikaye, bin bir sır saklamış.


Karacaova ile ilgili şiir, karacaova tarihinden esinlendik

Hüsnü Yazıcı



 Hüsnü Yazıcı


1964 Sarıyer Bahçeköy doğumlu,İlkokulu Bahçeköy’de, orta ve liseyi Sarıyer’de okudu.Ticaret hayatına Bahçeköy’de zahireci ve odun mütahiti olarak başladı, Askerlik dönüşü, 1987 yılında Sarıyer’de marketçilik yapmaya başladı,o zamanki şartlarda değişik promosyonlarla İstanbul’da ses getirdi.Askerliğini İzmir Poligonda 84/2 Talim Öğretmeni ve Yazıcı olarak yaptı. Bahçeköy Spor Kulüp Başkanlığı döneminde, kulüp binası ve lokali kazandırdı.Sarıyer Spor Kulübünde birinci lige çıkan takımda şampiyonluk gören yöneticilerden ve kulüpte haysiyet divan kurulu üyesidir.İki dönem Belediye Meclis Üyeliği ,DYP  Belde Başkanlığı, İsmar Marketçiler Kurucu Üyeliği,Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği Kurucu Üyeliği, ve çeşitli sosyal derneklerde üyeliği vardır. Babası hayrına, Bahçeköy Cami Şadırvanını 1994 yılında yapmıştır.Dünden Bugüne Sarıyer’in Bahçeköy’ü, Karacaova ve Göstelup Köyu, ve Karacaova/Karacaabad 1831 yılı nüfus defteri,Selanik Karacaova bölgesi mübadelede köylerinden gelen aileler adlı yazdığı dört kitabı bulunmaktadır.

SİYASİ YAŞANTIM

Siyasete ilgim yedi sekiz yaşlarında başladı dönemin başbakanı meclis başkanı bakanlar adlarını bilirdim konuları takip ederdim askerden sonra Dalan'ın kurduğu partide ilçe kurucu üyesi ve yönetim kurulu üyeliği ilçe ve il delegeliği seçilerek bulundum, 1992 yılında köyümüz belde oldu DYP partisininin belde teşkilatının kurucu üyesi  belde başkanı ve iki dönem belediye meclis üyeliği ilçe ve il delegeliği görevlerinde bulundum 28 yaşındaydım  ara seçim olduğu için İstanbul'da biz Şile Ağva bir kaç yer daha vardı seçim zamanı bütün partilerin genel başkanları ve bakanlar geldi şanslı bir dönemdi köyün eksiklerin tamamına yakını oldu benim için ilginç olan gelen bakanları karşılamak için topluluk arabasının yanına kadar gider hoşgeldin için ben de tersine bakanın oturacağı masaya gider orda beklerdim iki dakika sonra bakan gelir masada ben varım hoşgeldin derim gelen bakan yanıma otururur ve konuşmasını yapar  bunu da belirtmeden yazıyı sonlamayım belde kurucu üyelerimiz köyün  büyükleri efendi saygılı itibarlı insanlardı. 2000 yılından beri siyasetle uğraşmıyorum seçmenim

SPOR KULUBÜ YÖNETİCİLİĞİ VE KULÜP BAŞKANLIĞİM

Spor yöneticiliğine 23 yaşında Bahçeköy  amatör spor kulubünde  yönetici seçilerek başladım ileriki yıllarda Bahçeköy kulüp başkanı oldum ve kulübe yönetimim ile sıfırdan  iki bina kazandırdım yönetim şeklinde yenilikler getirdim mesela maaşlı eleman sistemi gibi
Profosyonel kulüp yöneticiliğim Sarıyer spor kulubünde üç yıl yöneticilik oldu ve haysiyet divan kurulu üyesiyim Sarıyer 1inci lig den 2 nci lige düştüğünde yönetime bizler geldik ikinci yılında tekrar 1 inci lige çıkardık bugünkü süper lig


İŞ HAYATIM

İş hayatıma Bahçeköy de  70 li yıllarda orta okula giderken Kütahya çinileri satarak başladım daha sonra dükkanı bakkal yemci olarak değiştirdik o dönemlerde Bahçeköy alış veriş merkezi gibi idi hafta sonları çok kalabalık olurdu Belgrat ormanı piknik yerleri Bahçeköye hareket getiriyordu köyün havası kameriça çeşmesi ve kasapları meşhurdu aynı zamanda yeşilçam filimlerin platosu gibi idi askerlik dönüşü
 Sarıyer merkezde 1987 yılında Yazıcı marketi açtık dönemin en popiler marketi İstanbulun değişik semtlerinden müşteriler gelir ve bir çok yeniliklerin öncüsü olmuştuk çekilişsiz altın kampanyası ücretsiz gazete ekmek vesaire kampanyalarımız vardı 1999 yılında dükkanı ortağımıza devrettik 2000 yılında biz yeni dükkanımızı Sarıyer merkezde açtık ve işyerimiz devam etmekte İsmar Marketçiler kurucu üyesi ve yönetim kurulunda görev aldım Trakya birlik biryağ ın bayiliğini yaptım firmalardan aldığım plaketleri gurur ile vitrinimde tutuyorum




6 Eylül 2024 Cuma

Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe

 

Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe



Sarıyer: Ailelerin Tercih Ettiği Bir İlçe

Sarıyer, İstanbul'un Avrupa yakasında yer alan ve doğal güzellikleriyle öne çıkan bir ilçedir. Boğaz manzarası, yemyeşil parkları ve tarihi dokusu ile hem sakin hem de hareketli bir yaşam sunar. Özellikle aileler için sunduğu birçok avantajla dikkat çeker.

Neden Sarıyer Aileler İçin Ideal?

 * Doğa ile iç içe yaşam: Sarıyer'de yaşayan aileler, Belgrad Ormanı, Rumelihisarı gibi yeşil alanlarda doğa yürüyüşleri yapabilir, piknik yapabilir ve temiz hava alabilirler. 

 * Çocuklar için güvenli ortam: İlçedeki parklar, oyun alanları ve bisiklet yolları, çocukların güvenle oynayabileceği ve vakit geçirebileceği alanlardır.

 * Eğitim olanakları: Sarıyer'de birçok özel ve devlet okulu bulunur. Bu sayede aileler, çocukları için kaliteli eğitim imkanı bulabilirler.

 * Kültürel etkinlikler: İlçede düzenlenen festivaller, konserler ve sergiler, ailelerin birlikte keyifli vakit geçirmelerini sağlar.

 * Ulaşım kolaylığı: Toplu taşıma araçları ve feribot seferleri ile şehir merkezine ulaşım oldukça kolaydır.

Sarıyer'de Yapılabilecek Aktiviteler

 * Boğaz turu: Ailecek yapabileceğiniz en keyifli aktivitelerden biri boğaz turudur. Tarihi yalıları, köprüleri ve manzarayı izleyerek unutulmaz bir gün geçirebilirsiniz. 

 * Kilyos Plajı: Yaz aylarında serinlemek ve güneşlenmek için ideal bir yerdir. Çocuklarınızla birlikte kumda oynayabilir, denize girebilir ve piknik yapabilirsiniz. 

 * Sait Halim Paşa Yalısı: Tarihi bir yapı olan yalıyı ziyaret ederek geçmişe yolculuk yapabilirsiniz. Bahçesindeki çay bahçesinde dinlenebilir, manzaranın keyfini çıkarabilirsiniz. 

 * Müzeler: Sarıyer'de yer alan müzeleri ziyaret ederek çocuklarınıza tarih ve sanat hakkında bilgi verebilirsiniz.

Sarıyer'de Aile Dostu Mekanlar

Sarıyer'de birçok aile dostu kafe, restoran ve oyun parkı bulunmaktadır. Bu mekanlarda hem yemek yiyebilir hem de çocuklarınızın eğlenmesini sağlayabilirsiniz.

Sonuç

Sarıyer, doğal güzellikleri, tarihi dokusu ve sunduğu olanaklarla aileler için ideal bir yaşam alanı ve hafta sonu kaçamağı için harika bir seçenektir. Eğer siz de sakin ve huzurlu bir yaşam arıyorsanız, Sarıyer'i mutlaka değerlendirmelisiniz

Unutulmayan Göçler: Mübadeleden Bugüne"

 



Unutulmayan Göçler: Mübadeleden Bugüne"

Mübadele, yüzyılı aşkın süredir hafızalarımızda derin izler bırakan, bir milletin köklerini söküp başka topraklara taşımak zorunda kaldığı acı bir deneyimdir. 1923 Lozan Barış Antlaşması'nın bir parçası olarak gerçekleşen bu zorunlu göç, sadece coğrafyaları değil, hayatları da kökten değiştirmiştir.

Mübadiller, yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan koparılıp, yeni ve yabancı bir çevreye sürülmüşlerdir. Bu süreç, hem bireysel hem de toplumsal travmalara yol açmıştır. Evlerini, işlerini, dostlarını ve sevdiklerini geride bırakan insanlar, yeni bir başlangıç yapmak zorunda kalmışlardır. Kimlikleriyle, kültürleriyle ve geçmişleriyle bağlarını koparmak kolay olmamıştır.

Mübadeleden etkilenen sadece mübadiller değil, aynı zamanda yaşadıkları yeni topraklarda yaşayan insanlar da olmuştur. Yeni gelenlerle yerleşik halk arasında yaşanan uyum sorunları, zaman zaman gerginliklere ve çatışmalara neden olmuştur.

Mübadeleden Bugüne

Mübadele, Türkiye ve Yunanistan tarihine damgasını vurmuş önemli bir olaydır. Bu olayın etkileri, günümüzde bile hissedilmektedir. Mübadillerin torunları, geçmişlerini unutmadan yeni nesillere aktarmaya çalışmaktadırlar. Mübadele üzerine yapılan araştırmalar ve yayınlar, bu konuya olan ilgiyi artırmaktadır.

Mübadele, sadece tarih kitaplarında yer alan bir olay olmaktan çıkmış, edebiyata, sinemaya ve sanatın diğer dallarına konu olmuştur. Romanlar, şiirler, filmler ve tablolarla bu acı deneyim, sanatçılar tarafından farklı bakış açılarıyla ele alınmıştır.

Mübadele Neden Önemlidir?

Mübadele, sadece iki ülke arasındaki bir nüfus değişimi değil, aynı zamanda insanlık tarihinin en büyük zorunlu göçlerinden biridir. Bu nedenle, mübadeleyi anlamak, insanlık hâlinin en zorlu yönlerini kavramak için önemlidir.

Mübadele, bize şu soruları sormaya yöneltmektedir:

 * Kimlik nedir?

 * Aidiyet duygusu nasıl şekillenir?

 * Zorunlu göçler, bireyleri ve toplumları nasıl etkiler?

 * Geçmişle nasıl yüzleşilir?

 * Barış ve kardeşlik nasıl sağlanır?

Mübadele, sadece tarihçilerin değil, sosyologların, psikologların ve felsefecilerin de ilgisini çeken çok yönlü bir konudur. Bu konuda yapılacak daha çok çalışma, hem geçmişi anlamamıza hem de geleceğe daha iyi hazırlanmamıza katkı sağlayacaktır.

Sonuç

Mübadele, unutulmaması gereken bir tarihsel süreçtir. Bu süreçte yaşanan acıların unutulması, gelecekte benzer olayların tekrarlanmasına zemin hazırlayabilir. Mübadeleyi anlamak, geçmişimizle yüzleşmek ve geleceğe daha barışçıl bir bakış açısıyla bakmak için önemlidir.

Hüsnü Yazıcı 


Bahçeköy: Tarihi ve Doğal Güzellikleriyle Büyülü Bir Köy

 




Bahçeköy: Tarihi ve Doğal Güzellikleriyle Büyülü Bir Köy

İstanbul'un yeşilin en yoğun hissedildiği köşelerinden biri olan Bahçeköy, tarihi ve doğal güzellikleriyle dikkat çeken bir yerleşim yeridir. 

Tarihi Gelişim

Bahçeköy'ün kuruluşu, Kanuni Sultan Süleyman dönemine kadar uzanmaktadır. Belgrat Seferi sonrasında bölgeye yerleştirilen Sırp esirlerle birlikte köyün temelleri atılmıştır. Daha sonraki yıllarda, özellikle 1924 yılında yapılan Lozan Antlaşması ile Selanik'ten göç eden Müslüman Türklerin kurucu aileler olarak iskan edilmesi ile  bahçeköy de hayat başlamıştır. 

Doğal Güzellikler

Bahçeköy'ün en önemli özelliklerinden biri, eşsiz doğal güzellikleriyle çevrili olmasıdır. Belgrat Ormanı, köyün hemen yanı başında yer alan ve İstanbul'un en büyük ormanlarından biri olma özelliğini taşımaktadır. Orman içerisinde bulunan tarihi bentler, göller ve piknik alanları, hem yerli hem de yabancı turistlerin ilgisini çekmektedir. Ayrıca, Atatürk Arberetumu gibi önemli bir bilimsel araştırma merkezi de Belgrat Ormanı içerisinde yer almaktadır.

Kültürel Zenginlikler

Bahçeköy, geçmişten günümüze kadar farklı kültürlerin etkisi altında kalmış ve zengin bir kültürel yapıya sahip olmuştur. Köyde yaşayan insanların farklı kökenlerden gelmesi, kültürel çeşitliliği artırmış ve geleneklerin yaşatılmasına katkı sağlamıştır. Bahçeköy'de düzenlenen festivaller, şenlikler ve kültürel etkinlikler, bu zenginliğin bir göstergesi olarak kabul edilebilir.

Günümüzde Bahçeköy

Bahçeköy, günümüzde İstanbul'a yakınlığı ve doğal güzellikleri sayesinde özellikle hafta sonları yoğun ilgi gören bir yerleşim yeridir. Köyde yaşayan insanlar, hem şehrin karmaşasından uzaklaşmak hem de doğayla iç içe bir yaşam sürmek isteyenler için ideal bir ortam sunmaktadır. Bahçeköy'de yer alan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi gibi eğitim kurumları da köyün akademik anlamda önemini artırmaktadır.

Bahçeköy, tarihi, doğal güzellikleri ve kültürel zenginlikleriyle İstanbul'un en değerli yerleşim yerlerinden biridir. Köyün korunması ve gelecek nesillere aktarılması büyük önem taşımaktadır.

Hüsnü Yazıcı 

Bahçeköy'ün Unutulmaz İsimleri: Bir Hikaye Anlatısı



 Bahçeköy'ün Unutulmaz İsimleri: Bir Hikaye Anlatısı

Bahçeköy'ün tarihi, kasabaya adını veren pek çok önemli isimle doludur. Bu isimler, sadece birer kelime değil, aynı zamanda kasabanın dokusunu şekillendiren, hikayelerini yazan ve gelecek nesillere miras bırakan bireylerdir.

Abdullah Acar gibi isimler, sadece bir spor kulübünde yöneticilik yaparak değil, aynı zamanda kasaba hayatına aktif olarak katılarak iz bırakmışlardır. Hüsnü Yazıcı gibi isimler, sporun yanı sıra farklı alanlarda da önemli başarılara imza atarak kasabanın gururu olmuşlardır.

Neco gibi sanatçıların babalarının Bahçeköy'de yaşaması, kasabanın kültürel zenginliğini gösterir. Can Tüysüz gibi sporcular, Türkiye'ye kazandırdıkları başarılarla kasabanın adını duyurmuşlardır.

Süleyman Yazıcı, Hasan Güzel gibi isimler, kasabanın ilk odun müteahhitlerinden olmuş ve modernleşme sürecinde önemli rol oynamışlardır. Sönmez ailesi gibi aileler, kasabanın ekonomik hayatına yön vererek, bir döneme damga vurmuşlardır.

Mustafa Şen, Abdül Gül, İsmet Barlas, Fethi Barlas gibi muhtarlar, kasabanın altyapısının gelişmesinde büyük emek sarf etmişlerdir. Ali Kıvanç, Mustafa Çetin, Hüseyin İpek gibi ilk muhtarlar ise kasabanın yönetim tarihinde önemli bir yer tutmaktadır.

Şevket Sönmez gibi ilk imamlar, kasabanın dini hayatına yön vermişlerdir. Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Dursun Esen, Nurettin Özbekrem, Mustafa Yazıcı ve isimlerini yazamadığımız ilk üniversite mezunları ise eğitim seviyesinin yükselmesinde öncü olmuşlardır.

İbrahim Erkaptan gibi isimler, spor kulüplerinin kurulmasında ve yönetilmesinde önemli rol oynayarak, kasabanın spor hayatına yön vermişlerdir. Baç ailesi, Ali Yazıcı, Mustafa Şen, Nadir Yılmazel, Hasan Bileyci gibi isimler ise kasabanın ilk kasaplarından olmuştur.

Yazıcı ailesi, Sönmez ailesi, Güzel ailesi gibi aileler, kasabanın ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olmuşlardır. Mustafa Şen gibi isimler, kasabanın ilk aygaz bayii olarak hizmet vererek, modernleşme sürecinde önemli bir rol oynamışlardır.

Mehmet Sönmez gibi isimler, kasabanın ilk ayakkabı mağazalarını açarak, ticaretin gelişmesine katkı sağlamışlardır. Çoşkun ailesi, Usta ailesi gibi isimler ise kasabanın ilk lokantalarını açarak, kasabanın sosyal hayatına renk katmışlardır.

Hasan bey gibi isimler, kasabanın ilk saraçları olarak hizmet vererek, kasabanın ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Hüseyin Bargın gibi isimler ise kasabanın ilk kunduracıları olarak, kasabanın ekonomik hayatına katkı sağlamışlardır.

Osman usta gibi isimler, kasabanın ilk at arabası tamircileri olarak hizmet vererek, ulaşımın gelişmesine katkı sağlamışlardır. Abdül Gül, Hasan Yazıcı gibi isimler ise kasabanın ilk nalburları olarak,  katkı sağlamışlardır.

Tulum ailesi, Yazıcı ailesi, Çoşkun ailesi, Güzel ailesi gibi aileler, kasabanın ilk kahvelerini açarak, insanların sosyalleşmesine olanak sağlamışlardır. Yunus bey, Ali Yazıcı gibi isimler ise kasabanın ilk berberleri olarak, insanların kişisel bakımına hizmet vermişlerdir.

Süleyman Yazıcı, Gürhanel ailesi, Man ailesi gibi isimler, kasabaya ilk kamyonları getirerek, ulaşımın gelişmesine katkı sağlamışlardır. Man ailesi ve Konyalı Ömer gibi isimler ise kasabanın ilk oto tamircileri olarak, ulaşımın daha güvenli hale gelmesine katkı sağlamışlardır.

Mustafa Özbekrem gibi isimler, kasabanın ilk iğnecileri olarak, insanların ihtiyaçlarını karşılamışlardır. Muzaffer Altınsoy gibi isimler, kasabanın ilk belediye başkanı olarak, kasabanın gelişimi için önemli çalışmalar yapmıştır.

Hüsnü Yazıcı, Mustafa Şen, Sami Kasap, Osman Aktaş, Mehmet Güney, Baki Yurttaş, Yakup Çakıroğlu,  isimler, kasabanın ilk meclis üyeleri olarak, kasabanın yönetimine katılmışlardır.

Kastamonulu Sadık bey gibi isimler, kasabanın ilk börekçileri olarak, insanların damak zevkine hitap etmişlerdir. Fehmi bey gibi isimler, kasabanın ilk okul müdürleri olarak, eğitimin gelişmesine katkı sağlamışlardır.

Süleyman Yazıcı gibi isimler, kasabanın ilk büyük düğünlerini yaparak, kasabanın sosyal hayatına renk katmışlardır. Hasan Barlas, Ahmet Altıparmak, İbrahim Konuk gibi isimler, kasabanın ilk polisleri olarak, güvenliğin sağlanmasında önemli rol oynamışlardır.

Ahmet Dalkıran, Foto Nuri kardeşler gibi isimler, kasabanın ilk fotoğrafçıları olarak, kasabanın anılarını ölümsüzleştirmişlerdir. Nurettin Özbekrem, Ahmet Sönmez gibi isimler, kasabanın ilk avukatları olarak, adalete hizmet etmişlerdir.

Ali Özbekrem, Abdullah Altıparmak, Hüseyin Çimen, Hüsnü Esen gibi isimler, kasabanın ilk orman mühendisleri olarak, çevrenin korunmasına katkı sağlamışlardır. Celal Barlas gibi isimler, kasabanın ilk subayları olarak, ülkesine hizmet etmişlerdir.

Bu isimler, sadece birer başlangıç noktasıdır. Bahçeköy'ün tarihinde iz bırakan birçok başka isim de vardır. Bu isimleri araştırmak ve onların hikayelerini öğrenmek, kasabanın geçmişini daha iyi anlamamızı sağlayacaktır.

Unutmayalım ki, bir kasabanın tarihi sadece binalardan ve sokaklardan ibaret değildir. Asıl önemli olan, o kasabada yaşayan insanların hikayeleri, hayalleri ve mücadeleleridir. 

Yazamadığım çok ilklerin öncü isimleri var kusura bakmasınlar, özet bir yazı oldu. 


5 Eylül 2024 Perşembe

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği: Bir Mirasın Korunması ve Yaşatılması




 Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği: Bir Mirasın Korunması ve Yaşatılması

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği, 2008 yılında,Evladı fatihan  olan Müslüman Türklerin Selanik'ten göç etmiş Bahçeköy 'ün kurucuları  olan 80 ailenin torunlarının bir araya gelmesiyle kurulmuş  bir sivil toplum kuruluşudur. Dernek, mübadeleyle birlikte Türkiye'ye gelen ailelerin kültürel mirasını korumak, yaşatmak ve gelecek nesillere aktarma amacıyla önemli çalışmalar yürütmektedir.

Derneğin Amaçları:

 * Kültürel Mirasın Korunması: Mübadele sürecinde yaşanan zorluklara rağmen korunmuş olan kültür, sanat, folklorik değerlerin gelecek nesillere aktarılması.

 * Tarihsel Araştırma: Yakın tarihimizdeki önemli dönüm noktalarından biri olan mübadeleyi bilimsel olarak araştırmak, belgelemek ve bu konuda farkındalık yaratmak.

 * Kültür Varlıklarının Korunması: Mübadillerin geride bıraktığı kültürel varlıkların korunması için çaba göstermek.

 * Sosyal Dayanışma: Mübadele göçmenleri ve sonraki kuşaklar arasında sosyal ve kültürel dayanışmayı güçlendirmek.

 * Barış Kültürü: Türkiye ve Yunanistan halkları arasında dostluk, sevgi ve işbirliğini geliştirmek, barış kültürünün yerleşmesi için çaba göstermek.

Derneğin Tarihçesi:

Birinci kuşak mübadiller, yeni yurtlarına yerleşme ve hayata tutunma mücadelesi vermişlerdir. İkinci kuşak ise sosyal hayata daha fazla katılmış, spor kulüpleri, dernekler gibi sivil toplum kuruluşları kurmuşlardır. Üçüncü kuşak ise köklerine daha fazla bağlanma ihtiyacı hissederek, kültürel miraslarını gelecek nesillere aktarmak amacıyla Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği'ni kurmuşlardır.

Sarıyer Lozan Mübadiller Derneği, sadece bir dernek olmaktan öte, bir ailenin, bir kültürün ve bir tarihin yaşayan bir örneğidir. Dernek, mübadelenin izlerini taşıyan herkese kapılarını açarak, bu önemli mirası birlikte korumak ve geleceğe taşımak için çalışmaktadır. Derneğimize katılabilir, projelerimize destek olabilirsiniz.

Hüsnü Yazıcı 



Sarıyer Gazetesi nde yazılarım






Linki Sarıyer Gazetesi nde yazılarım 


https://sariyergazetesi.com/kultur-sanat/sariyerin-unutulmayan-hikayesi/



 








Atatürk'e karşı düşmanlık,

 Atatürk'e karşı düşmanlık, Türkiye'nin karmaşık tarihsel, siyasi ve sosyal yapısından kaynaklanan çok yönlü bir konudur. Bu düşmanlığın temel nedenleri arasında şunlar sayılabilir:

 * İdeolojik Farklılıklar: Atatürk'ün modernleşme ve laikleşme hedefleri, geleneksel değerlere bağlı bazı kesimleri rahatsız etmiştir. Özellikle dinin siyasetten ayrılması ve bazı İslamî uygulamaların kısıtlanması, bu kesimlerde tepkilere yol açmıştır.

 * Siyasi Çıkarlar: Bazı siyasi aktörler, kendi ideolojilerini ve çıkarlarını güçlendirmek için Atatürk'e karşı bir söylem geliştirmişlerdir. Bu durum, özellikle geçmişte ve günümüzde yaşanan siyasi çekişmelerde sıklıkla gözlemlenmiştir.

 * Tarihsel Revizyonizm: Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında farklı yorumlar ve hatta yanlış bilgiler yaygınlaştırılmaya çalışılmıştır. Bu durum, özellikle genç nesiller arasında Atatürk'e karşı olumsuz bir algı oluşmasına neden olmuştur.

 * Korku ve Belirsizlik: Atatürk'ün başlattığı değişimler, toplumun bazı kesimleri için korku ve belirsizliğe yol açmıştır. Özellikle geleneksel yaşam tarzlarına bağlı olanlar, bu değişimlere ayak uymakta zorlanmışlardır.

 * Kişisel Nedenler: Bazı kişiler, Atatürk'e karşı düşmanlık beslemelerinin kişisel nedenleri olduğunu öne sürerler. Bu nedenler arasında, aileden gelen önyargılar, kişisel deneyimler veya psikolojik faktörler yer alabilir.

Bu nedenlerin bir araya gelmesi, Atatürk'e karşı farklı şiddetlerde ve farklı gerekçelerle düşmanlık besleyen çeşitli grupların ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Önemli Not: Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve modern Türkiye'nin mimarı olarak kabul edilir. Onun fikirleri ve devrimleri, Türkiye'nin bugün olduğu yere gelmesinde büyük rol oynamıştır. Atatürk'e karşı yapılan eleştiriler, demokratik bir toplumda doğal karşılanabilir ancak bu eleştiriler, tarihi gerçekleri çarpıtmamalı ve kişisel hakaretlere dönüşmemelidir.

Bu konuda daha detaylı bilgi almak için aşağıdaki kaynakları inceleyebilirsiniz:

 * Kitaplar: Mustafa Kemal Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında yazılmış birçok bilimsel çalışma bulunmaktadır.

 * Belgeseller: Atatürk'ün hayatı ve devrimleri hakkında yapılmış belgeseller, konuyu daha anlaşılır hale getirebilir.

 * Akademik Makaleler: Bu konuda yazılmış akademik makaleler, farklı bakış açılarını sunabilir.

Unutmayın ki, Atatürk'e karşı düşmanlık, Türkiye'nin demokratik geleceği için önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bu sorunun çözümü için, tarihsel gerçeklerin doğru bir şekilde öğrenilmesi, farklı görüşlere saygı duyulması ve toplumsal uzlaşının sağlanması gerekmektedir.

Not: Bu cevap, genel bir bilgi verme amacı taşımaktadır. Her bireyin Atatürk hakkındaki düşünceleri farklı olabilir ve bu farklılıklar saygı gösterilmelidir.