DNA, Şecere, Genetik Benzerlik ve Kimlik Üzerine
Son yıllarda DNA testleri popüler hale geldi. Birçok kişi sonuçlarda çıkan yüzdelere bakarak kimliğini oradan tanımlamaya çalışıyor. Oysa gerçek tablo çok daha farklı. DNA testleri etnik kimlik vermez; yalnızca genetik benzerliği ölçer.
Genetik benzerlik, bir kişinin DNA’sının belirli bir bölgedeki insanların DNA örneklerine hangi oranda benzediğini gösteren bilimsel bir karşılaştırmadır. Bu bir kimlik değil, sadece coğrafi yakınlık verisidir.
Örneğin bir DNA testinde “%60 Batı Anadolu” sonucu çıkabilir. Bu, atalarının bir dönem İzmir, Manisa, Aydın, Balıkesir, Denizli, Muğla, Kütahya, Uşak gibi Batı Anadolu illerinde yaşamış olma ihtimalini yükseltir. Ama bu sonuç, “etnik olarak şu millettendir” anlamına gelmez. Çünkü bu topraklarda tarih boyunca Türk, Rum, Yahudi, Ermeni, Levanten, Yörük, Balkan muhaciri gibi pek çok topluluk iç içe yaşamıştır. DNA sadece yer işareti verir, kimlik vermez.
Aynı şekilde, bir Türk’ün DNA testinde “Türkiye” yazmaması da çok doğaldır. Çünkü Türk kimliği dil, kültür, tarih ve aidiyetle tanımlanan bir üst kimliktir. DNA ise “Türk” kavramını ölçemez. Bu yüzden bir Türk’ün test sonucunda Balkan, Kafkas, Orta Asya, Orta Doğu, Alman veya İtalyan gibi bölgeler çıkması şaşırtıcı değildir. Anadolu yüzyıllardır büyük bir karışım coğrafyasıdır. Osmanlı göçleri, Balkan ve Kafkas muhacirleri, farklı halklar ve kültürler birbirine karışmış, bu çeşitlilik DNA sonuçlarına yansımıştır.
7 göbek şecere çıkarmak da değerlidir. Emek, belge ve tarih bilgisi gerektirir. Ancak şunu unutmamak gerekir: Şecere yalnızca baba hattını gösterir. Oysa yedi göbekte 128 ata vardır ve bunun sadece bir kolu belgelendiğinde, büyük resmin tamamı görülemez. Anne hattı, diğer kollar, göçler ve karışımlar bu tabloda yer almaz. Bu nedenle şecere de tek başına mutlak kimlik değildir.
Burada asıl belirleyici olan kültürdür. Deden başka bir dil konuşmuş olabilir, onun dedesi daha farklı bir dil konuşmuş olabilir. Bu hayatın doğal akışıdır. Devletler, sınırlar, nüfus hareketleri değişir; aileler göç eder, kültürler birbirine karışır. Ama insanın kim olduğuna dair en güçlü belirleyici, bugün senin hangi dili konuştuğun, evde ailenle nasıl iletişim kurduğun ve hangi kültürde yaşadığındır. Kimlik, biyolojik kökenden çok, içinde yetiştiğin kültürle şekillenir.
Son söz nettir:
DNA veri verir… Şecere belge sunar… Dil, kültür ve hayat tarzı ise kimliği belirler.
Bir insan nerede büyüdüyse, hangi dili konuşuyorsa, hangi değerlerle yaşıyorsa ve kendini nereye ait hissediyorsa, kimliği oradadır.
Biyolojik köken sadece başlangıç çizgisidir; insanı tanımlayan esas unsur aidiyet ve kültürdür
Bağımsız araştırmacı yazar
Hüsnü Yazıcı
