Translate

24 Ağustos 2025 Pazar

Balkanlar’da Türk İzleri: Zamana Karışan, Ama Silinmeyen Bir Miras

 Balkanlar’da Türk İzleri: Zamana Karışan, Ama Silinmeyen Bir Miras

Balkanlar denince aklıma hep aynı şey gelir: Bu topraklar, Türklerin yüzyıllar boyunca yoğurduğu, iz bıraktığı bir coğrafya. Hunlar’dan Osmanlı’ya, Avarlar’dan Peçenekler’e, Kumanlar’dan Bulgar Türkleri’ne kadar Türk boyları, bu bölgenin tarihini, kültürünü, hatta insanını şekillendirdi. Ama tarih kitaplarına bakarsan, sanki bu boylar bir anda “yok olmuş”, “Slavlaşmış” ya da “dillerini unutmuş” gibi anlatılır. Oysa gerçek öyle değil. Türkler kaybolmadı; zamana karıştı, halkların içine sindi. Köy isimlerinde, soyadlarda, camilerde, hatta insanların yüzünde hâlâ onların izleri duruyor. Gelin, bu hikayeyi bir de benim gözümden okuyun.

Türk Boylarının Balkan Yolculuğu

Balkanlar’daki Türk varlığı, ta 4. yüzyılda Hunlar’la başlar. Hunlar, Avrupa’ya dalga dalga gelirken Balkanlar’ı da sarsmış, 375’te başlayan göçlerle bölgenin kaderini değiştirmiştir (Ostrogorsky, 1998). Ardından 6. yüzyılda Avarlar geldi. Onlar, 626’da İstanbul’u kuşatacak kadar güçlü bir Türk devleti kurdular (Golden, 1992). 9. ve 11. yüzyıllarda ise Peçenekler ve Kumanlar sahneye çıktı. Bizans, bu boylarla bazen savaştı, bazen anlaştı. Mesela, 11. yüzyılda Bizans imparatoru Aleksios Komnenos, Peçenek ailelerini Trakya’ya yerleştirdi; on binlerce insan köy köy dağıtıldı (Anna Komnene, Alexiad, 2001). Resmî kayıtlar “sonra Rum oldular” dese de, bu ailelerin izi silinmedi.

Bir de Bulgar Türkleri var ki, onların hikayesi apayrı. 7. yüzyılda Asparuh liderliğinde Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular (680’ler). Volga’dan gelen bu Türk boyu, runik yazılar, göçebe gelenekler ve devlet teşkilatıyla Balkanlar’a damga vurdu (Runciman, 1930). Evet, zamanla Slav kültürü ve Hıristiyanlıkla bütünleştiler, ama kökenleri Türk’tü. Bugün Bulgaristan’da bu gerçeği küçümseyen tarihçiler olsa da, erken Bulgar kültüründe Türk izleri açıkça görülüyor.

Osmanlı Türkleri ise Balkanlar’ı 14. yüzyıldan itibaren adeta yeniden inşa etti. 1360’larda başlayan fetihlerle köprüler, camiler, medreseler, hanlar kurdular. Mostar Köprüsü (1566), Gazi Hüsrev Bey Camii (1531, Saraybosna) ya da Üsküp’teki Vardar Köprüsü, bu mirasın taş taş üstüne koyulmuş hali. Türkçe köy isimleri, mesela Bulgaristan’daki “Osmanpazarı” ya da “Krumovo”, hâlâ o günleri fısıldıyor.

“Kayboldu” Denen Türkler Nerede?

Balkan tarihçileri, özellikle 19. yüzyılda ulus-devletler kurulurken, Türk etkisini gölgelemek için epey çaba sarf etti. “Slavlaştılar, dillerini unuttular” dediler. Ama bu, gerçeğin sadece bir yüzü. Türk boyları asimilasyona uğradı, evet, ama kaybolmadı. Genetik çalışmalar, Balkan halklarında Orta Asya kökenli genetik izler olduğunu gösteriyor. Örneğin, Bulgarlar ve Makedonlar arasında yapılan Y-DNA haplogrup analizleri, Türk kökenli boyların katkısını ortaya koyuyor (Karachanak et al., 2013).

Kültürel izler de hâlâ capcanlı. Balkanlar’daki börek, kebap, yoğurt gibi yemekler, halk müziklerindeki saz nağmeleri, hatta bazı düğün adetleri, Türk kültürünün izlerini taşıyor. Yer isimleri desen, zaten bir tarih kitabı gibi: Bulgaristan’daki “-ova” ekli kasabalar, Makedonya’daki Türkçe kökenli köy isimleri... Soyadlarda da durum farklı değil. “-ov”, “-ev” ekleri, Türk boylarının Balkanlar’daki genetik ve kültürel mirasını sessizce anlatıyor.

Zamana Karışan Bir Miras

Balkanlar’daki Türk boyları, Hıristiyanlaşma, yerel dillerle bütünleşme ve asimilasyon süreçlerinden geçti. Ama bu, onların yok olduğu anlamına gelmez. Onlar, Balkanlar’ın etnik ve kültürel mozaiğine derinden işledi. Bugün Bulgaristan’daki Türk azınlık, Bosna’daki Boşnaklar, Kosova ve Makedonya’daki Müslüman topluluklar, bu mirasın yaşayan temsilcileri. Köylerdeki Osmanlı camileri, köprüler, hatta insanların yüzlerindeki tanıdık hatlar, Hun’un, Avar’ın, Peçenek’in, Kuman’ın ve Osmanlı’nın izlerini taşıyor.

Kısacası, Balkanlar Türklerin kaybolduğu değil, zamana karıştığı bir coğrafya. Tarih kitapları ne derse desin, bu topraklarda Türk izleri hâlâ canlı. Bir köyün adında, bir türkünün ezgisinde, bir caminin minaresinde ya da bir insanın gülüşünde... Hepsi, bu mirasın parçası.

Kaynaklar:

Anna Komnene. (2001). Alexiad (Çev. Bilge Umar). İstanbul: Ayrıntı Yayınları.

Golden, P. B. (1992). An Introduction to the History of the Turkic Peoples. Wiesbaden: Harrassowitz Verlag.

Karachanak, S. et al. (2013). “Y-Chromosome Diversity in Modern Bulgarians: New Clues about Their Ancestry.” PLoS ONE, 8(3).

Ostrogorsky, G. (1998). Bizans Devleti Tarihi (Çev. Fikret Işıltan). Ankara: Türk Tarih Kurumu.

Runciman, S. (1930). A History of the First Bulgarian Empire. London: G. Bell & Sons.

Bağımsız Araştırmacı-Yazar Hüsnü Yazıcı