16 Mayıs 2009 Cumartesi

MÜBADELE

SELANİK KARACAOVA MÜBADİL TORUNLARI GRUBUMUZA MÜBADELE BÖLGELERİ HAKKINDA BİLGİ  (paylaşım Hüsnü Yazıcı)                                                                                                     Kaynak.
" Lozan Mübadilleri Vakfı tarafından yayımlanan ' Mübadele Müzesi: Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi" kitabıdır. 
 Mübadele Bölgeleri
- Serfice Sancağı (GREBENE)

Serfice Sancağı’na bağlı bir kaza merkeziydi. 1913 yılında Yunanistan idaresine geçti. Nasliç mübadilleri gibi Grebene mübadillerinin de ana dilleri Rumca’dır. Grebeneliler de “patriyot” olarak biliniyor. Grebene mübadilleri Aydın-Mursallı, Isparta, Burdur, Eskişehir, Ayvalık, Denizli-Honaz, Bursa-Başköy ve Niğde-Yeşilburç’a iskan edilmişlerdir. Grebene mübadilleri müzik, folklor ve yemek kültürlerini devam ettirmektedirler. “Kuvve-i Seyyare” kitabının yazarı Binbaşı Bekir Fikri Bey Grebenelidir. Bu gün ayakta olan eserler; şehrin merkezindeki saat kulesi ile Grebene yakınlarında, Trikoma’da bulunan Aziz Ağa Köprüsü (Restore edildi), Grebene Meçeova yolu üzerindeki Köse Mustafa Paşa Köprüsüdür. Günümüzde Grebene (Grevena) Batı Makedonya Bölgesine bağlı bir il statüsündedir

- Serfice Sancağı (NASLİÇ)(NEAPOLİ)

Serfice Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. Nasliç ya da Naseliça bir bölge adıdır. Bölgenin en önemli kasabası olan Labşişt ya da Labşişta’ya da Nasliç denmektedir. Yörede, günümüze kadar ayakta kalamamış olan Vudurina ve Odra Tekkeleri’nin varlığı Bektaşiliğin yaygın olduğunu göstermektedir. Günümüzde Osmanlı döneminden bir saat kulesi ve restore edilerek devlet dairesi olarak kullanılan bir cami ayakta kalmıştır. Nasliç mübadillerinin ana dilleri Rumcadır. Nasliç mübadillerinin birbirlerine “hemşerim” anlamında “patriyot” diye hitap etmelerinden yörede kendilerine “patriyot” denilmiştir. Nasliç’ten gelen mübadiller Çatalca, B.Çekmece ve Silivri çevresine iskân edilmiştir. Günümüzde Nasliç (Neapoli) Batı Makedonya Bölgesi, Kozani iline bağlı bir kasabadır.

-Serfice Sancağı
Manastır Vilayetine bağlı bir sancak merkeziydi. Yıldırım Beyazıd döneminde Osmanlı yönetimine katılmıştır. Kozana, Alasonya, Cuma, Nasliç ve Grebene kazaları Serfice Sancağına bağlıydı.

Serfice Kazası
Arazisi dağlık ve ormanlık olmasına rağmen verimli alanları da çoktu. Serfice eriği adıyla bilinen erik türü her yerde çok itibar görmekteydi. Bağlarından yetişen üzümden kaliteli şarap yapılırdı. Kaza nüfusunun üçte biri Müslüman olmakla birlikte, nüfusu iki yüz bin kadardı. Kazada aba ve kilim üretilir, meralarında koyun ve sığır yetiştirilir, ormanlarından kazanın ihtiyacını karşılayacak kadar kereste elde edilirdi. Kazada; Türkçe, Rumca, Arnavutça ve Ulahça konuşulurdu. Serfice kasabasında Osmanlı döneminden günümüze kale surlarının bir kısmı ile bir kulesi ve idadi binası kalmıştır. Serfice (Servia) kasabası günümüzde Batı Makedonya Bölgesi, Kozani iline bağlı bir belediye statüsündedir.

-Drama Sancağı (SARIŞABAN)

Drama Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. Kasaba, Çal Dağı’nın eteklerinden başlayarak Ege Denizine kadar uzanan sulak ve verimli bir ovada kurulmuştur. Sarışaban’a bağlı köylerin bir kısmı Çal Dağı’nın yamaçlarında bulunur. Karasu Nehri Kazayı kuzeyden güneye geçer ve sahile doğru bir kaç kol oluşturur. Sarışaban’ın verimli arazisinde pamuk ve tütün yetiştirilmesiyle birlikte her türlü tahıl ürünleri de yetiştirilmeye müsaittir. Çal Dağı’nın eteklerinde kurulan köylerde halk hayvancılık ve arıcılıkla geçimini sağlıyordu. Yazılı kaynaklarda Mübadele öncesinde Sarışaban’ın meralarında 15560 baş sığır, 690 baş at ve eşek, 100.000 kadar koyun ile 40.000 keçinin beslendiği belirtilmektedir. 1900 yılının başlarında kaza sakinlerinin 20.000 kişi olduğu, bunun bir kaç yüzü dışında tamamının Müslüman olduğu bilinmektedir. Kazada 80 kadar mektep ve bu mekteplere devam eden iki bini aşkın öğrenci vardı. Sarışabanlı mübadiller tütün ekim bölgeleri olan, Samsun ve Ege Bölgesi’ne iskan edilmiştir. Günümüzde Sarışaban, Doğu Makedonya ve Trakya Bölgesi Kavala iline bağlı bir belediye statüsündedir.

Drama Sancağı (KAVALA)

Kavala, Drama Sancağının Ege Denizi sahilindeki bir kazasıydı. Küçük bir kasabayken 19. yüzyılın ortalarında Drama Sancağında yetişen ve işlenen tütünlerin Kavala Limanı’ndan ihraç edilmesi kasabayı geliştirmiştir. O yıllarda yerleşim, tarihi kalenin çevresinde yoğunlaşmıştı. Kavala’da Kanuni Sultan Süleyman döneminde yapılan su kemeri sapasağlam ayaktadır. Kavala, eski Mısır Valisi Mehmet Ali Paşa’nın memleketidir. Onun tarafından bir mühendishane, bir medrese-i hayriye, bir kütüphane ve imaret inşa ettirilmiştir. Taşoz Adasının geliri bu imarethaneye ve medreseye tahsis edilmiştir.

2007 yılında restore edilen imarethane ve medrese turistik bir otele dönüştürülmüştür. Osmanlı döneminden kalma iki camiden biri olan İbrahim Paşa Camii yapılan tadilatlarla kiliseye çevrilmiştir. 1900’lü yılların başında Kasaba içerisinde 5357 nüfus, 1627 hane, 374 dükkan, 221 mağaza, 29 kahve, 29 fırın, 3 otel, 6 cani, 3 dergah, 3 kilise, 1 havra ve 2 mektebin varlığı bilinmektedir. Kaza dahilinde 25 kadar köy ve çiftlik vardı. Nüfusu 15733 kişiydi. Kavalalı mübadiller, Samsun ili, Trakya ve Ege Bölgesinde tütün yetiştirilen bölgelere iskan edilmişlerdir.Günümüzde Kavala, Doğu Makedonya ve Trakya

Drama Sancağı
Drama, Selanik Vilayetinin 3. Sancağıydı. Egnatia yolu üzerindedir. Osmanlı yönetimi döneminde Drama Sancağı; Drama merkez kazası, Kavala, Pravişte, Sarışaban ve Ropçoz kazalarından oluşmaktaydı.
Drama Merkez Kazası
Kentin eski adı Drabescok olup Osmanlı kaynaklarında geçen Drama adı bu isme dayanır. Kentin ne zaman kurulduğu bilinmemekle birlikte tarihinin Makedonya Krallığı dönemine kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Bu görüşü doğrulayacak şekilde kentin güneyinde tarihi Filippi Krallığı’nın kalıntıları mevcuttur. Kent, Bozdağ’ın eteklerinde kurulmuştur. 19.yy ortalarından itibaren Drama bir tütün kenti olmuştur. Kırsal alanda en önemli geçim kaynaklarından biri tütün üretimiydi. Drama Sancağında üretilen tütünler kent merkezindeki atölyelerde işleniyor ve Kavala Limanı’ndan ihraç ediliyordu. Halkın diğer önemli bir geçim kaynağı ise pamuk üretimi ve çadır bezi dokumacılığıydı. Osmanlı ülkesinin her yanına çadır bezleri buradan gitmekteydi. Kentin içindeki Karpuzkaldıran (Aya Varvara) kaynak suyunun çevresinde halen ayakta olan eski tütün işleme atölyeleri ve zenginlerin konakları yer almaktadır. Drama Sancağında nüfusun büyük çoğunluğu Türklerden oluşuyordu. Şemseddin Sami Kamus’l Alam’da “Ahalisinin kısm-ı azamı Müslim ve kusuru Rum ve Bulgar vesairedir” diyor. 20. yy. başlarında Drama’yı ziyaret eden seyyah Abbott izlenimleri de aynı doğrultudadır. Abbott, reji idaresinde çalışan birkaç yabancı ve 130 kadar Yunan ailenin dışında geri kalan nüfusun tamamının Müslümanlardan oluştuğunu bildirmektedir.1859 yılında Drama Sancağında etnik yapıya göre nüfusun dağılımı şöyledir. Müslüman: 210.000, Rum-Bulgar Hiristiyan: 30.000, Çingene: 15.000, Yahudi, Ermeni, Arnavut: 1000. 1878 yılında Drama Sancağında nüfusun Müslüman ve Hıristiyan olarak dağılımı ise şöyledir: Müslüman: 270.998, Hıristiyan: 43.549 Evliya Çelebi, Drama’da Bey Camii (Drama Kalesi içinde), Atik Camii (Beyazıd Camii),Molla Camii, Ak Mehmet Ağa Camii, Büyük ve Küçük Tekke Camileri ve 7 tane mahalle mescidinin varlığından söz eder.Bu camilerin içinden sadece Beyazıd Camii, Ayios Nikolaos Kilisesi olarak varlığını sürdürmektedir. Drama’da mübadeleden önce Kâinat adlı bir gazete çıkıyordu.Mübadele’de Drama kent merkezine yakın olan yerleşim yerlerinde yaşayan mübadiller tren yolunu kullanarak Türkiye’ye gelmişlerdir. Drama mübadillerinin tütüncü olanları Ege Bölgesi ve Samsun’a, çiftçiler ve hayvancılıkla geçinenler ise daha çok Trakya ve Marmara Bölgesi’ne iskân edilmişlerdir. Günümüzde Drama, Doğu Makedonya ve Trakya Bölgesi’ne bağlı bir il merkezidir.

-SİROZ (SEREZ) Sancağı (ZİHNE)

Zihne, Serez Sancağının bir kazasıydı. Kaza merkezi Zilhova kasabasıydı. 1375 yılında Gazi Evrenos tarafından fethedilmiştir. Zilhova’da 2411 nüfus ve 535 hane, 80 han, 90 dükkân, 3 cami, 1 medrese, 1 tekke, 1 kilise, 3 mektep, birer hükümet konağı, telgrafhane ve kışla vardı. Kazanın nüfusunu çoğunluğu Müslümanlar olmak üzere Bulgarlar, Rumlar ve Kıptiler oluşturuyordu. Kaza nüfusu 37.000’den fazlaydı. Zihne’nin kâsesi ve bardağının çok meşhur olduğunu şu beyitten anlıyoruz: “Her şehrin bir beğenileni var Zihne’nin bardak Serez’in güzeli çoktur evleri çardak” Kaza genelinde 25 cami, 8 mescit, 1 medrese, 1 dergâh, 3 kilise, 1 rüşdiye, 18’i İslam ve 22 Rum mektebi ile 447 dükkân, 20 han, 3 hamam, 22 mağaza, 102 değirmen, 15 fırın ve bir fabrika vardı. Köy ve çiftlik sayısı ise 23 adetti. Günümüzde Zilhova kasabası yıkıntı halindedir. Ahalisi eski kasabanın 10 km güneyinde Nea Zihna kasabasını kurmuştur. Günümüzde Zihne (Nea Zichni) Orta Makedonya Bölgesinin ve Serez iline bağlı bir belediye statüsündedir.

(Demirhisar)

Demirhisar, Serez Sancağına bağlı kaza merkeziydi. Adı yakınından bulunan bir demir madeninden gelmektedir ki Yunanca adı olan Sidirokastro da aynı anlamdadır. Kasaba 10 mahalleden oluşuyor ve 3366 nüfusu barındırıyordu. 1900 yılına gelindiğinde kasaba içinde 721 hane, 294 dükkan, 6 cami, 1 dergah, 4 medrese, 5 mektep, bir kilise ve birer adliye ve mülkiye daireleri ile telgrafhane bulunuyordu. Kazanın 80 köyü vardı.Ahalisi, ziraatçilik, bağcılık ve ipekçilik ile geçinirdi.Kazanın İspatova ve Kruşova köylerinde Hıristiyanlara mahsus panayırlar kurulurdu. Kazada cilt hastalıklarına iyi gelen ve geliri “maarif sandığına” aktarılan iki ılıca mevcuttu. Bu ılıcalar günümüzde de hizmet vermektedirler. Demirhisar mübadillerinin çoğunluğu Adana ve Mersin illerine iskan edilmişlerdir. Günümüzde Demirhisar (Sidirokastro) Orta Makedonya Bölgesinin ve Serez iline bağlı bir belediye statüsündedir.

SİROZ (SEREZ) Sancağı

Siroz Sancağı, Serez merkez kazası ile Menlik, Zihne, Razlık, Petriç, Demirhisar, Cuma-i Bala ve Nevrekop kazalarını kapsamaktaydı. Günümüzde Menlik, Razlık, Petriç, Cuma-i Bala ve Nevrekop kazalarına bağlı yerleşim yerlerinin büyük çoğunluğu Bulgaristan sınırları içindedir. Nevrekop kazasının Yunanistan sınırları içinde kalan yerleşim yerlerinin ahalisi ise mübadelede Türkiye’ye gelmiştir. Serez, Selanik Vilayetini oluşturan üç sancaktan birisi ve aynı adlı sancağın merkeziydi. Bu kente, Avrupalılar Sere ya da Sentis, Osmanlı döneminde Siroz derlerdi. 1383 yılında Gazi Evrenos Bey ve Çandarlı İbrahim Paşa tarafından Osmanlı egemenliğine giren kent savaşmadan teslim olmuştur. Bu nedenle kentin eski sakinlerinin oturduğu kale içine Müslüman yerleştirilmemiş, kiliseler camiye çevrilmemiştir. Müslümanlar kale surları dışındaki mahallelerde yaşıyorlardı. Serez camilerinin tümü Fetihten sonra inşa edilmiştir. 1900 yılı itibariyle kentin nüfusu, 11027 erkek 10585 kadın olmak üzere toplam 21602 kişiydi. Kentteki 55 mahallenin 25’inde Türkler yaşıyordu. Sancak nüfusunun %39’u Müslüman, %37’si Bulgar, %21’i Rum’du. Kent merkezinde 4389 hane, 43 han, 1115 dükkan, 21 kilise, 29 cami, 15 dergah, 2 havra, 11 medrese, 23 mektep, 1 kütüphane, 100 havlu dokuma tezgahı, 1 buharlı pamuk fabrikası vardı. Her yıl şubat ayında açılan panayırı ve yayları ile ünlüydü. Serez tarihinde öne çıkan isim Şeyh Bedrettin’di. Bedreddin’in türbesi Orta Mezarlık adlı Türk mezarlığındadır. Mezarlık Tekkesi denilen Bedreddini Tarikatının Tekkesi bu Türbenin yanındaydı. Bedreddin’in na’şı mübadele sırasında Serez Mübadele Komisyonu tarafından İstanbul’a getirilmiş ve 2. Mahmut Türbesi haziresine defnedilmiştir. Serez, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önemli merkezlerinden birisidir. Mübadele öncesi ve sonrasında rol oynayan önemli bir isim de Serezli Mehmet Esat Bey dir.
serez1Mehmet Esat Bey, tiyatro sanatçısı Metin Serezli’nin babasıdır. Bugün Serez’de kötü durumda olmakla beraber Osmanlı dönemine ait Mehmet Bey Cami, Mustafa Bey Cami, Zincirli Cami (Selçuk Sultan Camii), Vilayet Binası gibi mimari örnekleri görmek mümkündür. Ayrıca 1485 yılında Çandarlı İbrahim Paşa tarafından yaptırılan Bedesten arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır.
Arazisinde kaliteli tütün ve pamuk yetiştirilirdi. Selanik’ten sonra bölgenin en önemli ticaret ve kültür merkeziydi. 1757 yılına kadar gümüş ve altın para basan bir darphane mevcuttu. Serez’de ilk gazete 1910 yılında yayın hayatına başlamış, aynı yıl bir sinema salonu açılmıştır. Balkan Savaşı sırasında, 1912-1913 yılları arasında kent Bulgar işgali altında kalmıştır. Serez Sancağının kırsal bölgelerinde yaşayan Müslüman halk katliamlardan kurtulmak için kent merkezine sığınmıştır. Ne var ki bu katliamlar kent merkezinde de devam etmiştir. 1913 yılında Bulgarlar kenti terk ederken yakar. Evlerin ve işyerlerinin büyük çoğunluğu yanar. Müslümanların büyük çoğunluğu Serez’i 1913 yılında terk etmek zorunda kalmıştır. Son kalan Türkler de 1923 mübadelesinde Serez’i terk etmiştir. Serez Sancağından gelenlerin ağırlıklı olarak iskân edildiği bölgeler; Edirne, Tekirdağ, Mersin ve Adana’dır. Günümüzde Serez (Serres) Orta Makedonya Bölgesi’ne bağlı Serres ilinin merkezidir.

Manastır Vilayeti (FLORİNA)

Manastır Vilayet ve Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. 1387 yılında Osmanlı İdaresine girmiştir. 1912 Balkan Savaşı sırasında önce Sırpların sonra da Yunanlıların eline geçmiştir. Osmanlı yönetimi döneminde Kasabada 1274 hane ve 9154 nüfus vardı. Florina kazasına, Rudnik, Nevaska ve Veştran nahiyeleriyle 76 köy bağlıydı. 1906 – 1908 yılları arasında Florina’da kaymakamlık yapan Tahsin Uzer geniş çaplı bir imar faaliyetine girişmişti. Bu dönemde Uzer tarafından, askeri hastane, hükümet konağı, Jandarma tabur dairesi, cezaevi, posta ve telgrafhane ile biri kızlar için olmak üzere sanat okulları inşa ettirmiştir. Osmanlı döneminden günümüze, Gazi Evrenos Bey’in oğlu Yakup Bey’in yaptırdığı caminin minare kaidesi, bir hamam, hükümet konağı ve Florina Çayı boyunca sıralanmış Gazi (Gazi Yakup) Mahallesinde bazı eski evler kalmıştır. Bazıları restore edilmiş, bazıları da restore edilmeyi beklemektedir. Osmanlı yönetimi döneminde ahalisi Müslüman ve Hıristiyan olarak 30.000 kişiydi. Tren hattının inşasından sonra kasabada büyük gelişmeler olmuştur. Viran Dağlar, Makedonya 1900 ve Tütün Zamanı isimli kitapların yazarı Necati Cumalı Florina doğumludur. Florinalı mübadiller çoğunlukla Ege Bölgesi’ne iskân edilmişlerdir. Florina kenti, günümüzde Yunanistan’ın Batı Makedonya Bölgesine ( Periphery) bağlı bir il (Nomos) statüsündedir.

Manastır Vilayeti

Osmanlı yönetimi döneminde, Manastır Vilayetinin kuzeyinde Kosova, doğusunda Selanik, batısında İşkodra ve Yanya, güneyinde Tırhala Vilayeti bulunuyordu. Yüzölçümü 28.500 km2 , nüfusu 848.900’dü. Balkan Savaşı sonrası Osmanlı İmparatorluğu’nun Manastır Vilayetine bağlı yerleşim yerlerinin bazıları Yunanistan, bazıları Sırbistan sınırları içinde kalmıştır. Vilayet merkezi olan Manastır kenti Sırbistan’ın sınırları içinde, vilayete bağlı Florina, Serfice, Kozana, Alasonya, Cuma, Nasliç, Grebene, Kesriye kentleri Yunanistan sınırları içinde kalmıştır. Manastır kenti, günümüzde Makedonya Cumhuriyeti/FYROM sınırları içinde yer almaktadır.

Selanik Vilayeti (LANGAZA)

Langaza, Selanik Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. 1897 tarihinde kaza statüsü kazanmıştır. O tarihte kasabada 409 hane 1716 nüfusa sahipti. Bir cami, bir mescit ve bir medrese ile dört ilk mektep ve bir kilise vardı. Ticari sahada 164 dükkân, 14 han ve bir un fabrikası faaliyetteydi. Kaplıcaları ile ünlüdür. Sınırları içinde Beşik ve Ayvasil gölleri vardır. Kazanın köy ve çiftliklerde yaşayan toplam nüfusu 55 bin civarındaydı. Tarım ve hayvancılık başlıca geçim kaynaklarıydı. Kaza dahilindeki 100 bin dönüm bağlardan senelik 7-8 yüz bin kilo şarap üretilip, Selanik ve civardaki kazalara satılırdı. Mustafa Kemal’in dayısının kâhya olduğu ve Atatürk’ün yaz tatillerinde gittiği çiftlik Langaza’da idi. Bazı kaynaklar Atatürk’ün Anası Zübeyde Hanım’ın Langaza’nın Sarıyar köyünden olduğunu belirtir. Kazada 99 adet köy ve çiftlik vardı. Langaza mübadillerinin büyük çoğunluğu Tekirdağ, Malkara, Bursa, İzmir ve Çatalca’ya iskan edilmişlerdir. Günümüzde Langaza (Langada), Orta Makedonya Bölgesi’nin ve Selanik iline bağlı bir belediye statüsündedir.

Selanik Vilayeti (Kılkış / Avret Hisar)

Avret ya da Avrat Hisar kazasının kaza merkezi Kılkış kasabasıydı. Karadağ Nahiyesiyle 141 köyden oluşmakta ve 38 bin nüfusu barındırmaktaydı. Bu kaza tamamen Kureşe Dağları ile çevrilmiştir.
Kaza dağlık olmakla beraber oldukça verimlidir. Kaliteli buğday, arpa, çavdar, burçak, darı, mısır, susam, pamuk, afyon, haşhaş, pirinç, anason, nohut, fasulye, üzüm, sebze ve meyve yetişirdi. Nefaseti, lezzeti ve kabuğunun inceliğiyle meşhur olan cernal üzümünün tamamı ihraç edilirdi. Keçe, kilim, alaca gömlek ve yelken bezleri, havlu ve çorap imalatı sayesinde halkı önemli bir gelir elde ederdi. Osmanlı döneminden günümüze pek bir tarihi yapı kalmamıştır. Sadece bakımsız bir hamam ile şimdi sergi salonu olarak kullanılan hükümet konağı, Ayios Konstantinos – Ayia Eleni kilisesi olarak hizmet veren Beyazıt Baba Türbesi ayaktadır. Kılkış mübadilleri İstanbul-Tuzla, Trakya ile Çatalca-Silivri civarına iskân edilmiştir.
Günümüzde Kılkış (Kilkis), Orta Makedonya Bölgesi’ne bağlı Kilkis ilinin merkezidir.

Selanik Vilayeti (VODİNA)

Vodina, Selanik Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. Selanik-Manastır demiryolu kazanın yakınından geçer. 1800’lü yılların sonuna doğru kent merkezinde 7449 nüfus, 1185 hane, 644 dükkân, 12 cami, 2 medrese,7 tekke, 3 kilise, 8 mektep, 1 kışla, 14 han, 7 değirmen vardı. Kazaya 65 adet köy ve çiftlik bağlıydı.
Kazanın toplam nüfusu 30-35 bin kadardı. Bu nüfusun büyük çoğunluğu Karacaabat/Karacaova bölgesi diye adlandırılan düz ovada kurulmuş olan köylerde yaşardı. Karacaova / Karacaabat bölgesinin merkezi Subotsko/Sbıtska yeni adı ile Aridea’dır. Kaymakçalan dağlarının çevrelediği Karacaova toprağı çok verimlidir. Sebze ve meyve yetiştiriciliği, ipekçilik en yaygın olarak yapılan mesleklerdir. Ana dilleri Makedonca olan Karacaova mübadilleri; Edirne, Gelibolu, Şarköy, Mürefte, Erdek, Bursa – Cerrah, Kütahya, Çeşme-Ildırı, İzmit ve İstanbul’un Kemerburgaz, Bahçeköy ve Gümüşdere köylerine iskân edilmişlerdir. Bahçecilik, ipekçilik, önde gelen mesleklerdir.

Selanik Vilayeti (Yenice-i Vardar)

Yenice-i Vardar Selanik Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. Kasaba, Selanik’e 40 km. uzaklıktaki düz bir ovada Gazi Evrenos Bey tarafından kurulmuştur. Kasabanın düz bir ovada ve bir göl kenarında kurulmasının en önemli nedeni at yetiştiriciliğine uygun bir yer olmasıdır. Yenice-i Vardar kasabasına bağlı 89 köy ve çiftlik vardı. 1800’ün sonlarında 1616 hane, 8280 nufusu barındırıyordu. Buğday, pirinç, pamuk, keten, susam ve tütün üretimi yanında bağcılık da çok gelişmişti. Ayrıca bez ve kilim dokumacığı da yapılmaktaydı.

Kasabada, 520 dükkan, 12 fırın, 25 han, 3 hamam, 10 cami, 1 rüştiye, 2 medrese, 5 tekke, 2 imaret, 1 saat kulesi, 1 gaz deposu, üç katlı bir kışla-i hümayun ve Gazi Evrenos Bey ile ahfadının türbeleri vardı.Mübadeleden sonra Gazi Evrenos Bey türbesi bir süre çırçır fabrikası olarak kullanılmış, 2006 yılında Yenice-i Vardar Belediyesi tarafından restorasyonuna başlanmış ve restorasyonu 2009 yılında tamamlanmıştır. Saat kulesi de belediye tarafından restore edilmiştir. Günümüze kadar ulaşan iki cami ve iki hamam ise harabe durumdadır. Günümüzde Yenice-i Vardar (Gianitsa), Orta Makedonya Bölgesi’nin Pella iline bağlı bir belediye statüsündedir.

Selanik Vilayeti (KARAFERYA)

Karaferye, Osmanlı yönetimi döneminde Selanik Sancağına bağlı bir kaza merkeziydi. Karaferye, Selanik’in batısında yer alır. 1372 yılında Gazi Evrenos Bey ve Hayreddin Paşa tarafından fethedilmiştir.1900’lü yılların başlarında, 8489 nüfuslu, 2102 haneli, 369 dükkân, 19 cami ve mescit, 6 kadar kilise, 1 rüştiye Mektebi, 6’sı İslam ve 5’i Hıristiyanlara mahsus 11 adet ilk mektep ile 2 kışla, 1 hastane ve 1 hükümet konağı bulunmaktaydı.Çok verimli topraklara sahip olan Karaferye kazasında her türlü meyve ve sebze üretimi yapılıyordu. Özellikle bağcılık çok gelişmişti. Senelik şarap üretimi 1,5 milyon, rakı üretimi 150 bin ton civarındaydı. Bölgede ipek böceği üretimi ve ipekçilik çok gelişmişti. Ağustos nahiyesinin şarabı çok ünlüdür. Karaferye kazası Ağustos nahiyesiyle 71 kadar köy ve çiftlikten oluşuyordu. Kasabada ve Ağustos nahiyesinde iplik fabrikaları Selanik Vilayeti ve civarının iplik ihtiyacını temin etmekteydi. Ulah aileleri tarafından dokunan çorap ve şayak gibi ürünler kasaba dışındaki pazarlarda aranır durumdaydı. Kasabada her yıl “Ayandon” adlı bir panayır düzenlenirdi.

Günümüzde; restore edilen Medrese Camii (Eminzade Hacı Ahmed Ağa Camii), Medrese, Hükümet Konağı ile restore edilmeyi bekleyen Atik Camii, Bayır Camii, Çifte Hamam, Çelebi Sinan Bey Camii, Çirmen Camii gibi eserler fonksiyonsuz da olsa ayaktadır. Ayrıca Barbuta Bahçeleri ve Osmanlı Döneminden kalma Türk ve Yahudi Mahallelerinde bazı yapılar hala ayaktadır. İlk Hititologumuz, Prof.Dr Sedat Alp ve Bestakar Hafız Hüseyin Tolan Karaferye’lidir. Günümüzde Karaferye (Veria), Orta Makedonya Bölgesine Orta Makedonya Bölgesine bağlı Imathia ilinin merkezidir.

Selanik Vilayeti

1912 Balkan Savaşı öncesi Osmanlı yönetimi döneminde Selanik Vilayeti, kuzeyinde Kosova Vilayeti ve Bulgaristan, doğusunda Şarki Rumeli ve Edirne vilayetleri, güneyinde Ege Denizi ve batısında Manastır Vilayeti ile sınırlıydı. Türkülere konu olan Vardar Nehri ile Mübadele sınırını çizen Karasu Nehrinden başka İnce Karasu (Vistriça), Struma ve Galik nehirleri Selanik Vilayeti sınırları içinde denize kavuşur. Yüzölçümü 35.393 km.2, 1912 Balkan Savaşı öncesi nüfusu 1.142.940 kişiydi. Selanik, Siroz (Serez), Drama ve Taşoz sancaklarının bağlı olduğu Selanik Vilayeti’nin merkezi Selanik şehriydi,   paylaşım Hüsnü Yazıcı İÜ
MÜBADELEDE . En göze çarpan ortak payda İslam dinine mensubiyet olmakla birlikte  bir ayrım söz konusudur ve gelenlerin çoğunluğu Sünni olmakla birlikte bir kısmı da Alevi/Bektaşi’dir  bu göçmenler arasında dilsel (ve soykütüksel manada etnik), üretim modelleri ve yaşam biçimleri açısından ciddi ayrım mevcuttur

Türkiye’ye gelen mübadillerin yüksek oranının Türkçe konuşan kimselerden oluştuğu muhakkaktır; bunlar daha çok -Türkçenin anadil olarak yoğun biçimde kullanıldığı ve yerleşim yerlerinin diğer azınlıklarla ortaklaşa paylaşılmadığı Selanik ile çevresinden ve diğer bölgelerin özellikle büyük yerleşim merkezlerinden gelenlerdir.

 Ancak Türkçe dışında Rumca, Makedonca, Pomakça, Arnavutça, Vlahça (Ulahça) gibi farklı dilleri konuşan kitleler de mübadele sonucu Anadolu’ya iskân edilmişlerdir

.Rumca anadil olarak üç ayrı bölgeden gelen mübadil grubunca konuşulmaktaydı: Girit, diğer Ege Adaları ile Yanya ve Grebene-Nasliç yöreleri. Fakat bu üç grup arasında diyalekt ve sözcükler bakımından farklılıklar bulunmaktadır. Örneğin konuşanların “Kritikos/Kritika” yada sadece “Giritçe/Giritlice” olarak adlandırdıkları Girit Rumcası, içinde antik Yunancadan ve Latinceden birçok kelime barındırmasıyla diğerlerinden ayrılmaktadır.

 Ege Adalarından, Yanya’dan ve Grebene-Nasliç yörelerinden gelenler, günümüz modern Yunancasına çok yakın bir dil kullanmakla birlikte, Grebene-Nasliç’in (ve az sayıda da Kozani’nin )özellikle kırsal kısımlarından gelenler, konuştukları dile (Türkiye’de) “memleketli/bizim oralı/hemşeri” manasına gelen “Patriyotça” demektedirler.

 Girit mübadilleri, Adana’dan başlamak üzere Bursa’ya değin kıyı kesimlere iskân edilirken çok büyük bir parçalanmaya ve dağılıma maruz kalmışlar, fakat en yoğun olarak Mersin, Antalya, İzmir, Bursa(Mudanya) ve Balıkesir (özellikle de Ayvalık ve çevresi) illerine iskân

Mübadele ile birlikte, anadili Türkçe olan Ortodoks kitlelerin de Yunanistan’a yerleştiği bilinmesine karşın, Türkiye’ye gelen mübadillerin farklı dil ailelerine mensup lisanları konuştuğu gibi,

Yunanistan’a ayrıca Bulgarca, “Arvanitika” denilen yapısal dilbilim terimiyle Arnavutça ve “Trakatrukika” adında GüneySlav ailesi içinde bir dili konuşan göçmenler de gitmiştir

Az sayıdaki Patriyot ise yine dağınık şekilde Anadolu’ya yerleşmiştir. Bu mübadil grubunu en iyi temsil eden yerleşkeler, Aydınili Germencik ilçesine bağlı Mursallı kasabası ve Niğde Yeşilburç köyüdür. Ege Adalarından olan Limni’den gelenler özellikle Foça’ya; Midilli’den gelenler ise hemen karşı kıyı olan Ayvalık ve Edremit’e yerleşmişlerdir

.Makedonca konuşan mübadil grubu, Yunanistan’ın Kesriye-Kostur (Kastorya) ve Vodina-Karacaova (Edessa) bölgelerinden gelmişler, konuştukları dili bazen “Makedonca” bazen “Bulgarca” bazen de -daha çok kendi aralarında- “Macırca/bizim dil” olarak adlandırmaktadırlar.
 Bu dil, günümüzde Makedonya Cumhuriyeti’nde ve Bulgaristan’da konuşulan dilden bir hayli farklılık içermektedir. Daha çok (başta İzmir olmak üzere) Ege Bölgesinin (Bandırma, Erdek gibi) kıyı kesimlerine, İstanbul ve Edirne gibi büyük kentlere yerleştirilmişlerdir.

 Kastorya’nın Jerveni Köyünden gelen ve Makedonca konuşan bir mübadil grubu ise,Nevşehir Mustafapaşa’ya (Sinasos) iskân edilmişlerdir

.Drama’nın kuzeyinden, günümüzde Bulgaristan ile Yunanistansınırındaki dağlık bölgeden gelen mübadiller, konuştukları dile “Pomakça” demektedirler. Çoğunlukla İstanbul, Kırklareli, Bursa ve İzmi rgibi büyük kentlere ya da bu kentlere yakın kırsal alanlara iskân edilmişlerdir. Pomakça, Bulgarcanın bir diyalekti sayılır, ancak içerdiğiTürkçe kelimelerin fazlalığı ve İslamiyet’in de etkisiyle bu dile giren kelime ve tamlamalarla günümüz Bulgarcasından ayrılır.

 Arnavutça konuşan mübadil grubu ise, çoğunlukla Yanya ve Manastır Vilayeti’ninYunanistan’da kalan kısmından Türkiye’ye gelmişler, Ege Bölgesi kıyı kesimi ile başta İstanbul olmak üzere Marmara Bölgesine yerleşmişler-dir.

 Sayıları çok az olan, fakat mensup olduğu dil ailesi bakımından diğerlerinden ayrılan bir grup vardır ki o da Ulahlardır. Latin kökenli ve Rumenceye yakın bir dil olan Vlahçayı konuşanlar Türkiye’ye, Vodina-Karacaova’nın Notya köyünden gelmişler ve çok küçük gruplar halinde başta İstanbul ve çevresi olmak üzere bazı yerleşim yerlerinde bulunsalar da asıl olarak Tekirdağ’ın Malkara ilçesinin Göksüz köyüne iskân edilmişlerdir.

 Hangi dili konuşurlarsa konuşsunlar, gelen mübadillerin en büyük ortak noktaları, Mübadele Anlaşması uyarınca, Yunanistan’ın mübadele edilecek bölgelerden gelmiş ve İslam inancına bağlı olmalarıdır.

Zaten bir topluluğun anadili, o topluluğun etnik kimliğini kesin olarak belirlemez;
 hele ki çok milleti ve çok dilli Osmanlı coğrafyasında topluluğun konuştuğu dil baz alınarak soykütüksel bir kimlik tespiti yapmak son derece yanıltıcı sonuçlara yol açabilir
  Kaldıki Balkanlardaki milliyetçiliğin, kişi ya da toplumun bağlı olduğu inanç sistemine göre oturtulduğu ve böylelikle de “Müslüman olanın aynı zamanda Türk,
 Türk olanın da aynı zamanda Müslüman” olarak algılandığı ve “ötekileştirildiği” unutulmamalıdır.


İLBER ORTAYLI HÜRRİYET GAZETESİ KÖŞE YAZISINDAN ALINTIDIR
Her mübadele bir yaradır, izi kalır
3 Eylül 2107

Modern Balkan ülkelerinin, bazı tarihi gerçekleri reddetmek gibi ciddi bir arızası var. Bu, Ortadoğu’ya da bulaştı. Oysa ki, imparatorluk tarihi bir milli tarih gibi okunamaz. Peki, bunları niçin yazıyorum? Çünkü mübadeleden bahsedeceğim. Bana çok sorulan bir soru bu... Çok sıkıntılı bir süreçtir mübadele... Sanatlar yok olur, kabiliyetler yok olur. Siz Romanya-Bulgaristan hududundaki Dobruca’dan bir aileyi alıp ta Elazığ’a yerleştireceksiniz. Zor bir süreç... Milyonlarca Anadolu Helen’inin Yunanistan’da çok mutlu zamanlar yaşamadıklarını da söylemek gerekir.
İMPARATORLUKLARDAN geriye bir miras kalır. Bu miras, günlük dilimizde de yer alır. Mesela Türkiye Türkçesindeki pek çok kelime... Bir binaya baktığımda ilk anda aklıma gelen kelimelerden bazılarını söyleyeyim: Anahtar, kilit, temel... Bunlar Rumcadır. Azerbaycan’da ‘anahtar’ diye bir kelime yoktur örneğin, “Açkı” derler, “Bağlamak” derler. Yine mesela ‘çatı’ kelimesi Farsçadır. “Yalının fenerini poyrazda yaktım” diye bir cümle kurduğumuzda orada sadece yakmak Türkçedir. Yalı, fener ve poyraz... Üçü de Rumcadır.
Farsça ve Arapça kelimeler bizim edebiyatımız ve lisanımızda çokça yer alır ama biz Türkçeyiz. Çünkü imparatorluğun kadim bazı müesseseleri var ve biz bunları aynıyla tevarüs etmişiz. Bu mirası reddetmek toplumu izmihlale yani erimeye götürür.
Modern Balkan ülkelerinin, bazı tarihi gerçekleri reddetmek gibi ciddi bir arızası var. Bu, Ortadoğu’ya da bulaştı. Oysa ki imparatorluk tarihi, bir milli tarih gibi okunamaz. Peki, bunları niçin yazıyorum? Çünkü mübadeleden bahsedeceğim. Bana çok sorulan bir soru bu...
MÜBADELEYİ BİZ İSTEMEDİK!

Biz çok büyük bir deprem geçirdik. Bazı tarihi olaylar kalıcı izler bırakır. Bu depremin adı, Birinci Cihan Harbi’dir. Bu harbin en mühim sonuçlarından birisi ise mübadele olmuştur. Bu mübadelenin, her şer olayda olduğu gibi hayırlı tarafları da olmuştur. Ama nüfus değişimi genelde büyük bir dramdır; yaradır ve izleri kalır.
Şu bir gerçektir. 1924 mübadelesi Venizelos tarafından getirildi. Türkiye’de moda bir saldırı başladı; “Cumhuriyetçiler etnik temizlik yapmak için mübadeleyi ortaya çıkardılar” deniyor. Bir kere mübadele iki taraflı bir anlaşmadır. Tek taraflı olmaz. Nitekim Venizelos, giriştiği büyük macerada acı gerçeği görünce bu sefer doğruya döndü ve elindeki mevcut Yunanistan’ı kalabalıklaştırmak için Anadolu’daki Helen nüfusu istedi. Büyük devletleri de buna ikna etti ve Türkiye de bunu kabul etmek zorunda kaldı. Çünkü bizim artık bazı konularda daha fazla direnecek halimiz yoktu. Trablus’tan beri on sene aralıksız harp etmiş bir millettik. Birinci Cihan Harbi, başkaları için dört yıl sürmüşse de bizim için on yıl sürmüştür. Bu konularda bizim yeni devletimiz beynelmilel konsorsiyuma karşı koyabilecek güçte değildi. Dolayısıyla mevcut şartlar iki ülke arasında nüfus mübadelesini zorunlu kılmıştır diyebiliriz.
GÖÇ ETTİKLERİ ŞEHİRLERİN ADLARINI ‘NEA’ DİYE ANDILAR

Mübadele ile birlikte Anadolu’dan bir buçuk milyon kadar insan karşı tarafa göç etmiştir. Bunlar muhtelif şehirlerden gitmişlerdir ve bugünkü Yunanistan’da göç ettikleri şehirlerin adlarını ‘nea’ yani ‘yeni’ diye anarak yeniden yaşatmışlardır. Nea Fokea, Nea Samson, Nea Arteka gibi... Türkiye’ye ise o topraklardan beş yüz bin kadar insan geldi. Mevcut yerleşmelere iskân edildiler.
Bu sayılara dikkat edelim. Mesela Yunanistan, sigara tabakaları için tütünü bile dışarıdan almak zorunda kaldı çünkü tütün tarımı bitti. Mübadele, hiçbir zaman akıllı bir ekonomik tedbir değildir. Öyle ki, ekonomik faaliyetler belli toplumlarda belli grupların içinde yapılır. Kuyumculuk belli bir grubundur, tütüncülük belli bir grubundur. Siz onları atarsanız, o sektör çöker. Bu durumun farkında olanlar da vardı elbet. Mesela Kayseri’de, Niğde’de esnaf toplanıyor ve “Lütfen bu insanları göndermeyin. Biz burada aynı dükkânı bile açamayız” diyorlardı.
MUHACİR KABUL ETMEYE ALIŞIK OLDUĞUMUZ İÇİN...
Biz muhacir kabul etmeye alışkın bir memleketiz. 1877-78 Osmanlı-Rus Harbi’nden (93 Harbi) beri Balkanlar’dan muhacir kabul ediyoruz. 1856 Kırım Savaşı dönemindeki muhacirleri ise Bulgaristan vilayetlerimize yerleştirmiştik. Anadolu’ya pek gelmemişlerdi. Ancak 93 Harbi’nden itibaren gelmeye başladılar.
Mübadele ile Türkiye’ye gelen nüfus için özel çalışmalar yapılmıştır ve bu kitle büyük ölçüde memnun kalmıştır. “Tam memnun kaldılar” demiyoruz, kalamazlardı da. Çünkü dünyada hiçbir göçmen geldiği memleketi tamamen sevemez, eskisini özlemeye devam eder. Kendisine verilenler ilk anda durumunu düzeltmesini sağlamaz. Bu bir genel vakıadır.
Yine de bizim göçmen kabul etme alışkanlığımızın etkisiyle Yunanistan’a göre sorunları daha çabuk hallettik. Rumeli’den, Kafkasya’dan, Kırım’dan, Rusya’dan göçmen alma geleneğimiz sayesinde büyük sosyal krizler çıkmadığı gibi ‘iç evlilikler’ dediğimiz evlilikler de vuku buldu, yerlilerle akraba olundu ve Anadolu bu göçlerden yararlandı.
Ama şunu unutmayalım, muhaceret ya da mübadele... Çok sıkıntılı bir süreçtir bu. Sanatlar yok olur, kabiliyetler yok olur. Siz Romanya-Bulgaristan hududundaki Dobruca’dan bir aileyi alıp ta Elazığ’a yerleştireceksiniz. Zor bir süreç... Milyonlarca Anadolu Helen’inin Yunanistan’da çok mutlu zamanlar yaşamadıklarını da söylemek gerekir. Örneğin Anadolu’da sosyalizm gibi bir derdi olmayan bu insanlar oraya gidince sosyalizme meylettiler. Çünkü burada tuzu kuru sayılırlardı. Ancak orada başka dertlerle ve sınıf ayrışmalarıyla uğraşmak zorunda kaldılar. Buraya gelenler ise kısmen, bazı şeylere intibak edemedilerse de Türkiye’nin değişim ve gelişiminde çok büyük faydalar yarattılar.
Kısacası, biz coğrafyayı bilmek zorundayız. Türkiye’nin, etnik temizlik için mübadele yaptığı iddiası ne tarihidir ne de ahlakidir!
Her mübadele bir yaradır, izi kalır
OĞUZ TÜRK’Ü KARAMANLI TÜRKLER MÜBADELEDE NASIL GÖNDERİLDİ?
BU mübadele esasen Türk-Yunan mübadelesi de değildi. Peki neydi? Müslüman-Ortodoks mübadelesi idi. Bu sebeple tek kelime Rumca bilmeyen Karamanlı Ortodoks Türk nüfus da Yunanistan’a gönderildi. Karamanlı Türkler, Oğuzlardı. Ortodokslardı ancak Türklerdi. Türkçeleri, belki bizim Türkçemizden daha temizdi. Yunan alfabesiyle Türkçe yazarlardı. İncilleri dahi böyleydi, Yunancayı hiç bilmezlerdi. Bu topluluğun gitmesiyle birlikte Türkiye önemli bir grubunu kaybetti. Göndermek mecburiyetindeydik çünkü Yunanistan ve büyük devletler grubu onları da mübadeleye dahil ettiler.
Bize gelen nüfus ise Selanik’ten, Yanya’dan, Batı Trakya’dan, adalardan ve özellikle de Girit’ten gelen Müslümanlardır. Girit’ten gelenler orada Türkçeyi epeyce unutmuşlar ve mektepte de hiç öğrenmemişlerdi. Yani Müslümanlardan Türkçeleri zayıf olanlar vardı.



MÜBADELE
mübadele vodina ve karacaovadan 10.000 nufusun türkiyeye 5 martta başlayacak nakli için -mübadele köylerinden kareferya istasyonuna kadar uzun mesafeyi yürüyeceğinden dolayı kozanada -1500 karacaovada 1000- ve kareferyada 1000- kişi kapasiteli üç misafirhane yapılmıştır.Talimatnameye göre topraklar verimine, büyük şehirlere, istasyonlara ve iskeleIere yakınlığına göre kısırnlara ayrılmıştır. Tütün arazileri, Samsun,Bafra gibi birinci dereceden olan yerlerde 12-15 dönüm, İzmir, İzmit gibi ikinci dereceden yerlerde 15-20 dönüm olarak dağıtılmıştır. Sebze bahçeleride büyük şehir ve civarında 5-10 dönüm, uzak yerlerdeki iskana uygun arazilerde ise 10-15 dönüm arasında; bağlar, İzmir gibi birinci dereceden üzüm yetiştiren yerlerde 6-10 dönüm, ikinci dereceden yerlerde ise 10-15dönüm arasında dağıtılmıştır. Zeytinlikler de birinci dereceden mahsul veren mıntıkalarda 100 ile 120 ağaç, ikinci dereceden mahsul veren yerlerde 120-150 ağaç ve üçüncü dereceden olan yerlerde ise 150 ile 200 ağaç verilmiştir.Yabani ve aşısız genç zeytin ağaçlarından beş tanesi bir ağaç sayılmıştır.PortakalIık, limonluk gibi yerler de beş kişilik bir ailenin ihtiyacı oranında dağıtılmıştır. Dutluklar da yine beş kişilik bir aileye sıklık ve seyrekliğine göre dağıtılmıştır.Aile nüfusu beş kişiden fazla olan ailelere; birinci dereceden verimli araziden dönüm olarak 8-10, ikinci dereceden verimli araziden 10-15, üçüncü dereceden verimli araziden 15-20 ve tütünarazisinden 2-3, bağ ve bahçeden 1,5-3 ile zeytinlerden de 20-30 ağaçverilmiştir.Yine aynı talimatname gereğince harman yeri olmayan ailelere köyün ortak malı olarak bir harman yeri yapılmıştır. Ayrıca her köyde demirci,arabacı, marangoz, nalbant, semerci gibi esnaftan birer kişi ile bir öğretmenbulundurulmasına dikkat edilmiştir. Bunlardan ihtiyaçları olanlara ev,sermaye ile aletler verilmiştir. Ayrıca köylerde tıp, ziraat ve veterinerlikkonusunda uzman olan kişiler var ise bunlara köylerde iskan olundukları müddetçe fazladan arazi verilmiş, ancak kasabalara veya şehirlere giderlerse bu araziler geri alınmıştır. Toprak dağıtımının sonucunda mübadillere 7.618.000 kilo çeşitli zahire tohumu, 41.253 adet çeşitli tarım aracı, 19.070kilo kükürt ve göztaşı gibi zirai mücadelede kullanılan ilaç yardımı yapılmıştır.36Mübadele, İmar ve İskan Vekaleti, gerek numune ve iktisadıköylerde, gerekse emval-i metrfikede iskan edilen mübadilleri yayımladığı talimatnamelerle üretici hale getirmek istemiştir. Bu yardımlar kısa süredesonuç vermiş, devlet 1925 yılına kadar yaşadığı ekonomik sıkıntıyı aşabilmiştir.Henüz nüfus değişimi anlaşması yapılmadan Makedonya'daki Müslümanların alelacele yollara düşmesi, iskelelerde toplanması, Edirne'ye yaya veya trenle gelerek toplanması Mübadele İmar ve İskan Vekaleti'ninkısa sürede çözüm bulmasını zorunlu kılmıştır. Kısıtlı bir bütçe, yanmış veyakılmış bir Anadolu Vekaletin işlerini büyük ölçüde çıkmaza sokmuştur.36İskan Tarihçesi, 5.139.Page 11Türk-Yunan Nüfus Değişiminde Türk Mübadillere Yapılan YardımFaaliyetler i 213 mübadil göçmenlere ilk müdahaleyi yapmıştır. Cemiyet bu faaliyetleri sırasında Vekalet ile işbirliği içinde olmuştur. Özellikle Yunanistan'daki iskelelerde ve kamplarda göçmenlerin sağlık sorunlarına acil çözümlerbulunmaya çalışılmıştır. Cemiyet bunun yanında vapurlarda da doktor vegörevli bulundurmuş, taşıma işinde de gerekli önlemleri almıştır. Her nekadar mahalli yardım cemiyetleri kurulmuşsa da mübadil göçmenlerin iaşe,sıhhi ve barınma ihtiyaçları hemen hemen cemiyet tarafından karşılanmıştır.Hilal-i Ahmer Cemiyet i'nin bu yardımları yanında, Vekalet de gelen mübadillere hemen üretici hale gelebilmeleri için tarım alet edevatı ve tohumluk gibi yardımlarda bulunmuştur. Konut tamiri ve inşasında dayardımlarda bulunan Vekalet, cemiyet ile birlikte çalışmalarında yaşananyoğun sıkıntı ve eksikliklere rağmen büyük ölçüde başarılı olmuştur. Bugelişmeler sayesinde savaş sonrası dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti'ninvar olan olanakları ölçüsünde insan ve onun üretici duruma gelmesineverdiği önemi de gösteren somut bir gelişmeyi görmekteyiz.
-------------------------------------------------------------------------------------

Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi veya Değişimi, 1923 yılında Lozan Antlaşması'na ek protokol uyarınca Türkiye'deki Rumların (Rum denilenlerin arasında, Türkçe'den başka dil bilmeyen ve konuşmayan Karamanlı Hıristiyan Türkler de vardır) Yunanistan'a, Yunanistan'daki Müslümanların Türkiye'ye zorunlu göçü sürecine verilen addır. Mübadelede 1.500.000 ila 2.200.000 Rum Yunanistan'a, 350.000 ila 500.000 Türk Türkiye'ye göçmüştür. Türkiye'de sadece İstanbul kenti ile Gökçeada ve Bozcaada'da oturan Rumlar, Yunanistan'da ise sadece Batı Trakya'da oturan Türkler mübadeleden muaf tutulmuşlardır.Değişimin çok büyük bir bölümü 1923-1924 yıllarında gerçekleşmiş, ancak geriye kalan az sayıda sayıda olayda 1930 İnönü-Venizelos sözleşmesine dek zorunlu göç uygulamasına devam edilmiştir-------------------------
----------------------------------------------
MÜBADELE NEDİR
-------------------------------

1910 ile 1922 yılları arasında, Osmanlı Devletinin çöküşü, Balkanlar’daki yüzlerce yıllık vatan topraklarının yitirilmesi, 1. Dünya Savaşı, yurdun düşman işgaline uğraması ve Kurtuluş Savaşı sonunda Türkiye Cumhuriyetinin kurulması gibi birçok tarihi olay yaşandı.Bu sancılı yıllar, Türk milletinin yanı sıra Osmanlı İmparatorluğunun yüzlerce yıllık vatandaşları olan Rum halkı için de büyük acılar içinde geçti.Balkan Savaşı sonrasında yüz binlerce Müslüman Türk, savaşta yenik düşen Osmanlı ordusunun peşi sıra sonsuz acılar içinde doğdukları toprakları terk ederek Anadolu ‘ya sığındı.Benzer trajedi, 1922 yılında Kurtuluş Savaşında yenik düşen Yunan ordusuyla beraber Anadolu’yu terk eden Ortodoks Rumların başına geldi. Bir ay gibi kısa bir süre içinde yüz binlerce Ortodoks Rum Yunanistan’a sığındı. Yunanistan’ın nüfusu bir anda dörtte bir oranında arttı. Bu durum Yunanistan’da büyük sıkıntılara ve kaosa yol açtı.Lozan Barış Konferansı toplandığında öncelikle sığınmacılar ve esirler konusu ele alındı. İngiltere temsilcisi Lord Curzon’un teklifi ve Milletler Cemiyeti görevlisi Nansen’in raporu doğrultusunda; Yunanistan’da yerleşik Müslümanlarla Türkiye’de yerleşik Ortodoks Rumların zorunlu göçünü öngören Mübadele Sözleşmesi imzalandı. Bu sözleşme uyarınca; İstanbul’daki Ortodoks Rumlar ile Batı Trakya’daki Müslümanlar hariç Yunanistan’da yerleşik bütün Müslümanlar Türkiye’ye, Türkiye’de yerleşik bütün Ortodoks Rumlar Yunanistan’a gönderildi. Mübadele sözleşmesinin kapsamına 18 Ekim 1912 tarihinden sonra yurtlarını terk etmiş olanlar da alınarak mülteciler sorununa bir çözüm bulunmuş oldu---------------------------------------------------------------------------------------
MÜBADİLMİ **** MUHACIRMI
---------------------------------------------------------
?Mübadele, bilhassa Müslüman Türkler için sıradan bir göç olayı değildir. Türk Mübadiller, ata topraklarında bırakmaya mecbur kaldıkları ev, bark, bahçe, dükkan ve arazilerine karşılık Türkiye’den kaçan Rumlar’dan kalan arazilerin bir bölümünü almışlardır. Dolayısıyla bilinçli hiçbir mübadil, “muhacir” sıfatını kabul etmez, her fırsatta bu sıfatı reddederek “mübadil” sıfatını taşıdığını muhataplarına ısrarla anlatır.-------------------------------------------------------------------------------------------
MÜBADELE SÖZLEŞMESİNİN TAM METNİ
--------------
30 Ocak 1923’te Lozan’da imzalanan mübadele sözleşmesi, 24 Temmuz 1923’te Lozan Anlaşması ile onaylandı. Türkler için 1923 yılı kışında başlayan mübadele, 1927’ye kadar dalgalar halinde devam etti.YUNAN VE TÜRK HALKLARININMÜBADELESİNE İLİŞKİN SÖZLEŞME VE PROTOKOL (*)30 OCAK 1923 TARİHİNDE İMZALANMIŞTIRTÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİ İLE YUNAN HÜKÜMETİ, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır:
MADDE: 1
Türk topraklarında yerleşmiş Rum Ortodoks dininden Türk uyruklarıyla, Yunan topraklarında yerleşmiş Müslüman dininden Yunan uyruklarının, 1 Mayıs 1923 tarihinden başlayarak, zorunlu mübadelesine (exchange obligatoire) girişilecektir.Bu kimselerden hiç biri, Türk Hükümetinin izni olmadıkça Türkiye’ye ya da Yunan Hükümetinin izni olmadıkça Yunanistan’a dönerek orada yerleşemeyecektir.
MADDE:
2Birinci Maddede öngörülen mübadele:a) İstanbul’da oturan Rumları (İstanbul’un Rum ahalisini);b) Batı Trakya’da oturan Müslümanları (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisini) kapsamayacaktır.1912 Kanunuyla sınırlandırıldığı biçimde, İstanbul Şehremaneti daireleri içinde, 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerleşmiş (etablis) bulunan bütün Rumlar, İstanbul’da oturan Rumlar (İstanbul’un Rum ahalisi) sayılacaklardır.1913 tarihli Bükreş Andlaşması’nın koymuş olduğu sınır çizgisinin doğusundaki bölgeye yerleşmiş (etablis) bulunan Müslümanlar, Batı Trakya’da oturan Müslümanlar (Batı Trakya’nın Müslüman ahalisi) sayılacaklardır.
MADDE: 3
Karşılıklı olarak, Rum ve Türk nüfusu mübadele edilecek olan toprakları 18 Ekim 1912 tarihinden sonra bırakıp gitmiş olan Rumlar ve Müslümanlar, 1 nci Maddede öngörülen mübadelenin kapsamına girer sayılacaklardır.İşbu Sözleşmede kullanılan “göçmenler” (emigrants) terimi, 18 Ekim 1912 tarihinden sonra göç etmesi gereken ya da göç etmiş bulunan bütün gerçek ya da tüzel kişileri kapsamaktadır.
MADDE: 4
Aileleri Türk ülkesini daha önce bırakıp gitmiş olup da kendileri Türkiye’de alıkonulmuş bulunan Rum halkından vucutça sağlam erkekler, işbu Sözleşme uyarınca, Yunanistan’a gönderilecek ilk kafileyi meydana getireceklerdir.
MADDE: 5
İşbu Sözleşmenin 9 ncu ve 10 ncu Maddelerindeki çekinceler (ihtirazi kayıtlar) saklı kalmak üzere, işbu Sözleşme uyarınca yapılacak mübadele yüzünden, Türkiye’deki Rumların ya da Yunanistan’daki Müslümanların mülkiyet haklarına ve alacaklarına hiçbir zarar verdirilmiyecektir.
MADDE: 6
Mübadele edilecek halklara mensup bir kimsenin gidişine, herhangi bir nedenle olursa olsun, hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bir göçmenin, kesinleşmiş bir hapis cezası bulunduğu, ya da henüz kesinleşmemiş bir cezaya çarptırıldığı, ya da kendisine karşı ceza soruşturması yürütüldüğü durumlarda, söz konusu olan göçmen, cezasını çekmek ya da yargılanmak üzere, kendisine karşı kovuşturmada bulunan ülkenin makamlarınca, gideceği ülkenin makamlarına teslim edilecektir.
MADDE: 7
Göçmenler, bırakıp gidecekleri ülkenin uyrukluğunu yitirecekler ve varış ülkesinin topraklarına ayak bastıkları anda, bu ülkenin uyrukluğunu edinmiş sayılacaklardır.İki ülkeden birini ya da ötekini daha önce bırakıp gitmiş olan ve henüz yeni bir uyrukluk edinmemiş bulunan göçmenler, bu yeni uyrukluğu, işbu Sözleşmenin imzası tarihinde edinmiş olacaklardır.
MADDE: 8
Göçmenler, her çeşit taşınır mallarını yanlarında götürmekte ya da bunları taşıttırmakta serbest olacaklar ve bu yüzden kendilerinden çıkış ya da giriş ya da başka herhangi bir vergi alınmayacaktır.Bunun gibi, işbu Sözleşme uyarınca, bağıtlı Devletlerden birinin ülkesini bırakıp gidecek her topluluk (cemaat, communaute) üyesinin (camiler, tekkeler, medreseler, kiliseler, manastırlar, okullar, hastahaneler, ortaklıklar, dernekler, tüzel kişiler ya da ne çeşit olursa olsun başka tesisler personelini kapsamak üzere) kendi topluluklarına ait taşınır malları yanlarında serbestçe götürmek ya da taşıttırmak hakkı olacaktır.11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonların tavsiyesi üzerine, her iki ülke makamlarınca, taşıma işlerinde en geniş kolaylıklar sağlanacaktır.Taşınır malların tümünü ya da bir kısmını yanlarında götüremeyecek olan göçmenler, bunları, oldukları yerde bırakabileceklerdir. Bu durumda, yerel makamlar, bırakılan taşınır malların dökümünü (envanterini) ve değerini, ilgili göçmenin gözleri önünde saptamakla görevli olacaklardır. Göçmenin bırakacağı taşınır malların çizelgesini ve değerini gösteren tutanaklar dört nüsha olarak düzenlenecek ve bunlardan biri yerel makamlarca saklanacak, ikincisi, 9ncu Maddede öngörülen tasfiye işlemine esas alınmak üzere 11nci Maddede öngörülen Karma Komisyona sunulacak,üçüncüsü göç edilecek ülkenin Hükümetine, dördüncüsü de göçmene verilecektir
.MADDE: 9
8 nci Maddede öngörülen göçmenlerin ve toplulukların kent ve köylerdeki taşınmaz mallarıyla, bu göçmenlerin ya da toplulukların bırakmış oldukları taşınır mallar, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonca, aşağıdaki hükümler uyarınca tasfiye edilecektir.Zorunlu mübadele uygulanacak bölgelerde bulunan ve mübadele uygulanmıyacak bir bölgede yerleşmiş toplulukların din ya da hayır kurumlarına ait olan mallar da, aynı şartlar içinde, tasfiye edilecektir
.MADDE: 10
Bağıtlı Tarafların ülkelerini daha önceden bırakıp gitmiş olan ve işbu Sözleşmenin 3 ncü Maddesi uyarınca nüfus (halkların) mübadelesinin kapsamına girer sayılan kimselere ait taşınır ya da taşınmaz malların tasfiyesi, 9 ncu Madde uyarınca, Türkiye ile Yunanistan’da 18 Ekim 1912 tarihinden bu yana yürürlüğe konmuş kanunlarla her çeşit yönetmeliklere (tüzüklere) göre ya da başka herhangi bir zoralım (müsadere), zorunlu satış, v.b. gibi, işbu mallar üzerindeki mülkiyet hakkını herhangi bir yoldan kısıtlayıcı nitelikte hiçbir tedbire konu olmaksızın yürütülecektir. İşbu Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen mallar, bu çeşit bir tedbire konu olurlarsa, bu mallara 11 Maddede öngörülen Komisyonca, bu tedbirler uygulanmamışçasına, değer biçilecektir.Kamulaştırılmış mallara gelince, Karma Komisyon, her iki ülkede mübadele kapsamına girecek kimselere ait olup da, mübadele uygulanacak topraklarda bulunan ve 18 Ekim 1912 den sonra kamulaştırılmış olan bu mallara yeniden değer biçecektir. Komisyon, bir zarar verilmiş olduğunu görürse, bu zararı mal sahiplerinin yararına onaracak bir zarar-giderim (tazminat) saptayacaktır. Bu zarar-giderim tutarı, mal sahiplerinin alacak hesabına ve kamulaştıran ülke Hükümetinin borç hesabına geçirilecektir.8 nci ve 9 ncu Maddelerde göz önünde tutulan kimseler, şu ya da bu yoldan, yararlanmadan yoksun bırakıldıkları malların gelirlerini elde edememişlerse, bu gelirlerin tutarlarının kendilerine geri verilmesi, savaş öncesi ortalama gelir esas alınarak ve Karma Komisyonca saptanacak yol ve yöntemler uyarınca, sağlanacaktır.Yunanistan’daki Vakıf mallarının ve bunlardan doğan hak ve çıkarların, ve Türkiye’de Rumlara ait benzer tesislerin tasfiyesine girişirken, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu tesislerin ve bunlarla ilgili bulunan özel kişilerin haklarını ve çıkarlarını tam olarak korumak amacıyla, daha önce yapılmış Andlaşmalarda kabul edilmiş ilkelerden esinlenecektir.11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyon, bu hükümleri uygulamakla görevli olacaktır.
MADDE: 11
İşbu Sözleşmenin yürürlüğe girişinden başlayarak bir aylık bir süre içinde, Bağıtlı Yüksek Tarafların her birinden dört ve 1914-1918 savaşına katılmamış Devletlerin uyrukları arasından Milletler Cemiyeti Meclisince seçilecek üç üyeden oluşan ve Türkiye’de ya da Yunanistan’da toplanacak olan bir Karma Komisyon kurulacaktır. Komisyonun Başkanlığını, tarafsız üç üyeden her biri sıra ile yapacaktır.Karma Komisyon, gerekli göreceği yerlerde, bir Türk ve bir Yunanlı üye ile, Karma Komisyonca atanacak tarafsız bir Başkandan oluşacak ve Karma Komisyona bağlı olarak çalışacak alt-komisyonlar kurmaya yetkili olacaktır. Karma Komisyon, alt-komisyonlara verilecek yetkileri kendisi saptayacaktır.
MADDE: 12
Karma Komisyon, işbu Sözleşmede öngörülen göçü denetlemek ve kolaylaştırmak ve 8 nci Madde ile 9 ncu Maddede öngörülen taşınır ve taşınmaz malların tasfiyesine girişmekle yetkili olacaktır.Karma Komisyon, göçün ve yukarıda belirtilen tasfiyenin yol ve yöntemlerini saptayacaktır.Karma Komisyon, genel olarak, işbu Sözleşmenin uygulanmasında gerekli göreceği tedbirleri almağa ve bu Sözleşme yüzünden ortaya çıkabilecek bütün sorunları karara bağlamaya tam yetkili olacaktır.Karma Komisyon kararları oy çokluğu ile alınacaktır.Tasfiye edilecek mallara, haklara ve çıkarlara ilişkin bütün itirazlar Karma Komisyonca kesin olarak karara bağlanacaktır.
MADDE: 13
Karma Komisyon, ilgilileri dinledikten ya da dinlemeğe gereği gibi çağırdıktan sonra, işbu Sözleşme uyarınca tasfiye edilmesi gereken taşınmaz mallara değer biçme işlemine girişmek için tam yetkili olacaktır.Tasfiye olunacak mallara değer biçilmesinde, bunların altın para ile olan değeri esas alınacaktır.
MADDE: 14
Komisyon, ilgili mal sahibine, elinden alınan ve bulunduğu ülkenin Hükümeti emrinde kalacak olan mallardan dolayı borçlu kalınan para tutarını belirten bir bildiri belgesi verecektir.Bu bildiri belgeleri esas alınarak borçlu kalınan para tutarları, tasfiyenin yapılacağı ülke Hükümetinin, göçmenin mensup olduğu Hükümete karşı bir borcu olacaktır. Göçmenin, ilke olarak, göç ettiği ülkede, kendisine borçlu bulunulan paraların karşılığında, ayrıldığı ülkede bırakmış olacağı mallarla aynı değerde ve aynı nitelikte, mal alması gerekecektir.Yukarıda belirtilen biçimde bildiri belgeleri esası üzerinden, her iki Hükümetçe ödenmesi gereken paraların hesabı, her altı ayda bir çıkartılacaktır.Tasfiye işlemi tamamlandığı zaman, karşılıklı borçlar biribirine eşit çıkarsa, bununla ilgili hesaplar denkleştirilmiş (takas ve mahsup edilmiş) olacaktır. Bu denkleştirme işleminden sonra, Hükümetlerden biri ötekine borçlu kalırsa, bu borç peşin para ile ödenecektir.Borçlu Hükümet, bu ödeme işine süre tanınmasını isterse, yıllık en çok üç taksitte ödenmek şartıyla, Komisyon bu süreyi ona tanıyabilecektir. Komisyon, bu süre içinde ödenmesi gereken faizleri de saptayacaktır.Ödenecek para oldukça önemli ise ve daha uzun sürelerin tanınmasını gerektirmekteyse, borçlu Hükümet, borçlu olduğu paranın yüzde yirmisine kadar Karma Komisyonca saptanacak bir parayı peşin olarak ödeyecek, geri kalan borç için de, Karma Komisyonca saptanacak oranda faizli ve yirmi yıllık bir süre içinde anaparaya çevrilebilecek (amortise edilecek) borçlanma bonoları (istikraz tahvilleri) çıkarabilecektir. Borçlu Hükümet, bu borç için, Komisyonca kabul edilecek sağlancalar (rehinler) gösterecektir. Bu sağlancalar, Yunanistan’da Uluslar arası Komisyonca, İstanbul’da Devlet Borcu (Düyun-u Umumiye) Meclisince yönetilecek ve gelirleri toplanacaktır. Bu sağlancalar konusunda anlaşmaya varılamazsa, Milletler Cemiyeti Meclisi bunları saptamaya yetkili olacaktır
.MADDE: 15
Göçü kolaylaştırmak amacıyla, ilgili Devletlerce, Karma Komisyonun saptayacağı şartlarla, Komisyona öndelik (avans) olarak ödemede bulunacaktır.
MADDE: 16
Türkiye ve Yunanistan Hükümetleri, işbu Sözleşme uyarınca, ülkelerini bırakıp gidecek olan kimselere yapılacak bildirilerle, bu kimselerin varış ülkesine taşınmak üzere yönelecekleri limanlara ilişkin bütün sorunlar üzerinde, 11 nci Maddede öngörülen Karma Komisyonla anlaşmaya varacaklardır.Bağıtlı Taraflar, mübadele edilecek halklara, gidişleri için konmuş tarihten önce yurtlarını bırakıp gitmelerine yol açacak, ya da mallarını ellerinden çıkartmak üzere doğrudan ya da dolaylı hiçbir baskıda bulunmamayı karşılıklı olarak yükümlenirler. Bağıtlı Taraflar, ülkeyi bırakıp giden ya da gidecek olan göçmenleri hiçbir vergiye ya da olağanüstü bir resme bağlamamayı yükümlenirler. 2 nci Madde uyarınca mübadele dışı bırakılacak bölgelerde oturanların, bu bölgelerde kalmak ya da oralara yeniden dönmek haklarıyla, Türkiye ve Yunanistan’da özgürlüklerinden ve mülkiyet haklarından serbestçe yararlanmalarına hiçbir engel çıkartılmayacaktır. Bu hüküm, mübadele dışı bırakılacak söz konusu bölgelerde oturanların mallarını başkalarına geçirmelerine ve bu kimselerden Türkiye’yi ya da Yunanistan’ı kendi istekleriyle bırakıp gitmek istiyeceklerin gidişine engel olma vesilesi olarak öne sürülemeyecektir.
MADDE: 17
Karma Komisyon çalışmaları ve işlerin yürütülmesi için gerekli giderler, Komisyonca saptanacak oranlar içinde, ilgili Hükümetlerce karşılanacaktır.
MADDE: 18
Bağıtlı Taraflar, işbu Sözleşmenin uygulanmasını sağlamak üzere, yasalarında gerekli değişiklikleri yapmağı yükümlenirler.
MADDE: 19
İşbu Sözleşme, Bağıtlı Yüksek Taraflar bakımından, Türkiye ile yapılacak Barış Andlaşmasının bir parçasıymış gibi, aynı güç ve aynı değerde sayılacaktır. İşbu Sözleşme, söz konusu Andlaşmanın Bağıtlı Yüksek Taraflardan her ikisince onaylanmasından hemen sonra yürürlüğe girecektir.BU HÜKÜMLERE OLAN İNANÇLA, yetki belgelerinin, karşılıklı olarak, usulüne uygun olduğu görülmüş ve aşağıda imzaları bulunan Tamyetkili Temsilciler, işbu Sözleşmeyi imzalamışlardır.LAUSANNE’da, otuz Ocak bin dokuz yüz yirmi üç tarihinde, üç nüsha olarak düzenlenmiştir. Bu nüshalardan bir Yunanistan Hükümetine, biri Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümetine verilecek, üçüncüsü de doğruluğu onaylanmış birer örneğini, Türkiye ile yapılmış Barış Andlaşmasını imzalayan Devletlere yollayacak olan, Fransa Cumhuriyeti Hükümetine, bu Devletin arşivlerine konulmak üzere, teslim edilecektir.



I. BÖLÜM

TAR H.
SÜREÇTE MÜBADELEN N SEBEPLER.
VE
LOZAN’DAK.
MÜBADELE KONUSU

1. MÜBADELEN N SEBEPLER.


Osmanlı Devleti’nin içinde bulundugu kargasa ortamı, birçok ulusun
bagımsızlık hevesiyle ve dış
güçlerin de tesvikiyle ayaklanmaları sonucunu
dogurmustur. Bagımsızlık hareketleri, bilindigi üzere Balkanlarda yasayan
ulusları, kendi devletlerini sadece kendi milletinden olusturmak amacına
yöneltmistir. Bu amaç sonucunda Bulgarlar topraklarındaki basta Müslüman
Türkleri, Yunanlıları, Yunanistan da yine basta Müslüman Türkleri, Arnavutları
ve diger ulusları topraklarından çıkarması ile sonuçlanan hareketleri baslatmıstır.
Bu politikadan dolayı bölgede yasanan en büyük göçü Balkan Türkleri yasamıstır.
Balkan Savasları’ndan önce bölge ülkelerinden göçler olmuş
ise de, Türklerin
yogun göçü 1912 yılından sonra olmustur. 1912 yılında Balkanlar’da yasanan
kargasa ortamı ve uygulanan baskılar sonucunda yurtlarını terk eden Türklerin
ortalama sayısı 100.000’dir. 1913 yılında ise toplam göç eden insan sayısı
190.334’tür. Bu sayıdan 15.000 Bulgar, Yunan askerinin ilerlemesi üzerine
Makedonya’dan, 70.000 Yunan, Bulgar isgali üzerine Batı Trakya’dan 10.000
Yunan, Bükreş
Antlasması geregi Makedonya’nın bir kısmından 48.570
Müslüman, 1913 stanbul Antlasması ile Trakya’dan Türkiye’ye ve aynı antlasma
geregi 46.764 Bulgar da Trakya’dan Bulgaristan’a göç etmistir.46

1.1. Balkan Devletlerinin Uluslasma Politikaları ve Göç Hareketleri

Birinci Dünya Savası sonrasında Türkiye Cumhuriyeti’nin karsı karsıya
kaldıgı en kapsamlı göç Yunanistan ile olmustur. Ancak bu konu ayrıntılı olarak
ileriki bölümlerde inceleneceginden, bu bölümde Balkanlar’dan Anadolu’ya
dogru yasanan diger göçlerin sebepleri ve sonuçlarına bakılacaktır. 1821 Mora

46 Stephen LADAS, The Exchange of Minorities Bulgaria, Greece and Turkey, New York,
1932, Macmillian Company, s.15.


12

isyanıyla Türklerin bölgeden sürülmesi diger Balkan devletleri için bir örnek
teskil etmistir.47 Bölgede yasanan ikinci büyük göç hareketi Bulgaristan ile
yasanmıstır. 29 Eylül 1913 tarihli stanbul Antlasması ile karsılıklı nüfus
mübadelesi gündeme gelmis, Birinci Dünya Savası’nın çıkması 48.000 Müslüman
ve 46.000 Bulgar’ı kapsayan mübadele islemlerini yarıda bırakmıstır.48 Balkan
Savasları ve Birinci Dünya Savası’ndan sonra Bulgar devleti kurulmus, her iki
devlet hem bu göçü düzenlemek hem de azınlıkların statülerini tekrar belirlemek
için 18 Ekim 1925 tarihinde bir Dostluk Antlasması ve Oturma Sözlesmesi
imzalamıstır.49 Yapılan bu antlasma geregince Bulgaristan’daki Türkler daha
rahat bir ortama kavusmuslar ve göç edenler de hukukî hakları çerçevesinde göç
etmislerdir. Bulgaristan’dan 1923 yılından itibaren yapılan göçler 1933 yılına
kadar 101.507 kisiye ulasmıstır. Bu göçler daha sonra 1938 yılına kadar devam
etmiş
toplam 180.919 kisi Türkiye’ye göç etmistir.50 Bulgaristan göçmenlerinin
çogunlugu Yunanistan göçmenlerinde oldugu gibi Türkiye’ye vapurlarla
gelmistir. Bu tasıma isinde de vapur sirketlerinden faydalanılmıs, bu sirketlerden
Kalkavan Vapur Sirketi’ne 1937 yılında 5.607, 1938 yılında da 1.200 Sterlin
ödenmistir.51

Balkanlar’da yasanan uluslasma çabaları Balkanlar’ın bir diger ülkesi
Romanya’da da görülmüstür. Birinci Dünya Savası sonrası millî ekonomi
olusturma ve millî nüfus çogunlugu yaratma çabalarına girisen Romanya, Türk
nüfusun yogunlukta bulundugu Dobruca gibi bölgelerde yine Yunanistan’ın ve
Bulgaristan’ın uyguladıgı politikaların benzerleri 1924 yılında çıkarılan “Toprak
Kanunu” ile resmi olarak uygulanmaya baslamıstır. Bu kanunla Dobruca’da

47 H.Yıldırım AGANOGLU, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Balkanlar’ın Makus Talihi: Göç,

stanbul 2001, Kum saati yayını, s. 63.

48 Ali Fuat TÜRKGELD , Görüp sittiklerim, Ankara 1987, Türk Tarih Kurumu yayını, s.109;
Dimitri PENTZOPOULOS, The Balkan Exchange of Minorities and its Impact Upon Greece,
Paris 1919, Publications of the Social Sciences Center Athens, s. 54-55.; LADAS, a.g.e., s.18-19.

49 lhami SOYSAL, Türkiye’nin Siyasal Antlasmaları, (1920-1945), Ankara 1989, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.253-254; Bilal N. S MS R, “Bulgaristan Türk Azınlıgın Ahdi Durumu”, Türk
Kültürü, S.264, Nisan 1985, s.8

50 Cevat GERAY, Türkiye’den Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin skânı, Ankara 1962,
Tablo:2.

51 Basbakanlık Cumhuriyet Arsivi: 30.18.1/77.70.10 ile 30.18.1/78.76.13 ve 30.18.1/84.89.18
(Bundan böyle BCA; Bakanlar Kurulu Kararı/Yer numarası),


yasayan Müslümanlar ellerinde bulundurdukları toprakların 1/3’ünü Romen
göçmenlere bırakmak zorunda kalmıstır.52 Yasanan ekonomik sıkıntılara ragmen
bölgede kalanların yanında çareyi Türkiye’ye göç etmekte bulanlar da olmus,
bunların sayısı da 1923-1933 yılları arasında 33.852 kisiyi bulmustur. Türkiye,
hem bu göçü durdurabilmek hem de zaten yogun olarak Yunan göçmenleriyle
ugrastıgı için yeni bir göç dalgası istememiş
Romen Hükûmeti ile 1933 yılında
“Dostluk, Saldırmazlık, Hakemlik ve Uzlasma Antlasması” imzalamıstır.53 Bu
antlasma sonrası Romen göçmenlerin sayısı 1938 yılına kadar 113.720 kisiyi
bulmustur.54 Dobruca Müslümanlarının düzenli bir sekilde göçünün saglanması
amacıyla “Dobruca Türk Halkının Göçünü Düzenleyen Mukavelenâme” 4 Eylül
1936 tarihinde imzalanmıstır.55 Romen göçmenler de diger göçlerde oldugu gibi
vapurlarla tasınmıs, Köstence limanında bekleyen Müslümanlara Türkiye’nin
Köstence Konsoloslugu yardımda bulunmus, göçmenlerin masraflarını
karsılamıstır.56

Balkanlar’ın diger bir önemli milleti olan Sırplar da aynı politikayı
izleyerek ülkelerini Sırplastırma ve ulus devlet kurma çabasına girismisler, bunda
da Müslümanlar önemli ekonomik kayıplara ve baskılara maruz kamıslardır.
Sırplar da bu politikayı uygularken toprak reformu gibi uygulamaları gündeme
getirmislerdir.57 Türkiye ve Yugoslavya arasında 28 Ekim 1925 tarihinde
imzalanan “Dostluk Antlasması” ile iliskiler resmîlesmistir.58 Yugoslavya’dan
Türkiye’ye 1923 yılından itibaren göçler baslamıstır. 1923-1933 yılları arasında
gelen göçmen sayısı 108.179 kisi olmus, göçler 1935 yılından sora azalmıstır.
1934 yılında 3.129 kisi, 1935 yılında 3.489 kisi olan göçmen sayısı 1936 yılında
250, 1937 yılında 65 ve 1938 yılında 71 kisiye kadar düsmüstür.59 Yugoslav

52 Yasar NAB , Balkanlar ve Türklük, Ankara 1936, Ulus Matbaası, s.156.
53 SOYSAL, a.g.e., s.438-440.
54 GERAY, a.g.m., Tablo:2
55 Düstûr:3. Tertip, C:18, Ankara 1937, s.252-256.
56 BCA: 30.18.1/82.01.17.
57 NAB , a.g.e., s. 195.
58 SOYSAL, a.g.e., s.248.
59 GERAY, a.g.m., Ek Tablo:2



14

göçmenlerinin tasınmasında ve barınmasında da Türkiye Hükûmeti gerekli
yardımlarda bulunmustur. Bölgede önemli bir göç sorunu da Yunanistan ile
yasanmıstır. Bu göçler sebebiyle Osmanlı Devleti ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti
iktisadî, siyasî, idarî ve demografik problemlerle karsılasmıstır. Devlet, sıkıntılar
içinde gelen nüfusu iskân etmeyi ve hemen müstahsil hâle getirmeyi planlarken,
giden nüfusun geride bıraktıgı iktisadî boslugu ve harap toprakların imârı ile
bogusmustur. Bu nüfus mübadelesi, bir anlamda Anadolu’da Türk nüfusun
artmasını saglamıssa da devletin ekonomik gelismesini de geciktirmistir.

Büyük Nüfus Mübadelesine konu olan Anadolu Rumları, tarih boyunca
millet sistemini temel yapı olarak kullanıp Osmanlı Devleti’nin sınırları içinde
azınlık sınıfı olarak güven içinde yasamıs,60 stanbul’un fethi esnasında Fatih
Sultan Mehmet’in Fermanı ile Rum, Ermeni ve Yahudi cemaatleri ile birlikte
kiliseleri ve inançları teminât altına alınmıs, sosyal ve iktisadî hayatlarını devam
ettirmislerdir.61 Osmanlı Devleti içerisinde kazandıkları imtiyazlar ve muafiyetler
ile ticarî anlamda bölgede edindikleri güç ve itibarla devlette yasayan en rahat ve
zengin azınlık sınıfı olmaya baslayan Rumlar, ticarette önemli yol kat etmisler,
dısarıdan aldıkları destek ve Fransız htilâli gibi diger etkenlerle Osmanlı tebaası
içinde ilk isyan eden azınlık olmuslardır.62 Mısır Valisi Mehmet Ali Pasa’nın
bastırdıgı ayaklanma esnasında Rumlar, 22 Ocak 1822 tarihinde daha sonra
“Epidauros Anayasası”da denilecek olan bir bagımsızlık anayasasını ilan etmis,63
Osmanlı Devleti var olan kargasa ve isyan ortamında Mora ve Attik yarımadasını
kaybetmis,64 Yunanistan’ın ilerlemesine karsı koyamamış
ve Fransa, Rusya,
Prusya ve talya’nın baskıları sonucunda da Girit adasının özerk statüsünü

60 Gülnihal BOZKURT, Alman- ngiliz Belgelerinin ve Siyasî Gelismelerin Isıgı Altında Gayrı
Müslim Osmanlı Vatandaslarının Hukuki Durumu (1839-1914), Ankara 1989, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.10.

61 smail Hakkı UZUNÇARSILI, Osmanlı Tarihi, Ankara 1982, C.II, Türk Tarih Kurumu yayını,
s.6-7.

62 Bilal N. S MS R, Ege Sorunu, Belgeler, Ankara 1976, Türk Tarih Kurumu yayını, C.I, s.XVI.;
Sükrü Sina GÜREL, Tarihsel Boyutları çerisinde Türk-Yunan liskileri (1821-1993), Ankara
1993, Ümit yayıncılık, s.20; Bkz. E. VEN ZELOS, The Vindication of Greek national Policiy
1912-1917, London 1918. George allen&unwin.ltd

63 Murat HAT POGLU, Yunanistan’daki Gelismelerin Isıgında Türk Yunan liskilerinin 101
Yılı (1821-1922), Ankara, 1988, Türk Kültürünü Arastırma Enstitüsü yayını:75, s.20.

64 Rıfat UÇAROL, Siyasî Tarih, stanbul 1985, Filiz Kitabevi, s.113-114.


15

tanımak zorunda kalmıstır.65 Halepa Mukavelenâmesi66 ile baslayan toprak
kaybetme süreci 1881 yılında Teselya’nın kaybedilmesi67 ve sonrasında yogun
baskılar sonucunda Girit’te yapılan hukukî düzenlemeler ardından 1912 yılında
Girit'in Yunanistan’a katılmasıyla son bulmustur. 68

Makedonya’da Yunanistan’a katılmak için isyanlar ve savaslar69
esnasında Makedonya’daki Müslümanların ugradıgı eziyet üzerine Anadolu’da
tepkiler artmıstır. Bu tepkileri ifade eden telgraflarda Rumeli’de yasanan olayların
engellenmesi istenmistir. Bunun üzerine Galip Kemali Bey Yunanistan Hâriciye
Nezaretine Aydın Vilayetindeki Rumlar ile Makedonya’daki Müslümanların
degisimini teklif etmistir. Bu teklife sıcak yaklasmayan Yunanistan hem savası
göze alamadıgından hem de Rum göçünden zarar görmeye basladıgından Said
Halim Pasa’nın Galip Kemali Bey vasıtasıyla yaptıgı“Aydın vilayetindeki Rum
köylüleri ile Makedonya’daki Türklerin mübadelesi” teklifini Trakyayı da
kapsayacak sekilde genisletilmesi sartıyla kabul etmek ve müzakereleri baslatmak
zorunda kalmıs,70 Osmanlı Devleti 1914 yılında Bulgaristan ile yaptıgı mübadele
anlasmasını Yunanistan ile de yapmıstır. ki tarafın da tasınır ve tasınmaz

65 Kenneth BOURNE, “ ngiltere ve Girit syanı (1866-1869)”, Çev: Yuluğ
Tekin KURAT, Ankara
Üniversitesi Dil ve Tarih Cografya Fakültesi Tarih Arastırmaları Dergisi, I/I, 1964, s.266-267.;
Erdogan YEGEN, “XIX. Yüzyılın Son Çeyreginde Girit Olayları ve Osmanlı-Yunan ve Büyük
Devletlerin liskileri”, Tarih Boyunca Türk-Yunan liskileri, Üçüncü Askeri Tarih Semineri,
Ankara 1986, s.284-285.

66 Enver Ziya KARAL, Osmanlı Tarihi, Ankara 1983, Türk Tarih Kurumu yayını, C.III, s.19.;
Cemal TUK N, “Girit”, slâm Ansiklopedisi, C. IV, stanbul, 1945, s.789.

67 Rıfat UÇAROL, “1878 Berlin Antlasmasına Göre Yunanistan Sınırının Düzenlenmesi Sorunu
ve Yunanistan’a Toprak Verilmesi (1878-1881)”, Tarih Boyunca Türk-Yunan liskileri;
Üçüncü Askeri Tarih Semineri, Ankara 1986,s.212-214.

68 Ayse Nükhet ADIYEKE-Nuri ADIYEKE, Kıbrıs Sorununun Anlasılmasında Tarihsel Bir
Örnek Olarak Girit’in Yunanistan’a Katılması, Ankara 2002, SAEMK yayını, s. 12; Ayse
Nükhet ADIYEKE, Osmanlı mparatorlugu ve Girit Bunalımı, Ankara 2000, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.15-17;Mithat SERTOGLU, “Osmanlı Devletinin Kazandıgı Son Harp Türk-
Yunan Savası (1897)1313”, Türk Dünyası Tarih Dergisi, S:10, 15 Ekim 1987, s.40; Bkz. Salahi

R. SONYEL, the Turco-Greek Imbroglio Pan-Hellenizm and the Destruction of Anatolia,
Ankara 1999, Stratejik Arastırma Merkezi yayını,

69 Douglas DAK N, The Grek Struggle in Macedonia, Selanik 1966, Thessaloniki, s.375-422;

C.A. VAVOUSKOS, Greek Macedonias Struggle for Fredoom, Selanik 1973, Institute for
Balkan Studies, s.12.21.

70 Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU, Hariciye Hizmetinde 30 Sene 1892-1922, stanbul 1955,
s.150; Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU, Canlı Tarihler, stanbul 1946, Türkiye yayınevi, s.102103;
Yusuf Hikmet BAYUR, Türk nkılâbı Tarihi, II-III, Ankara 1983, Türk Tarih Kurumu


mallarının da ele alındıgı görüsmeler sonucunda 1 Temmuz 1914 tarihinde
anlasma kabul edilmistir.71 Ancak bu anlasma Birinci Dünya Savası’nın araya
girmesiyle uygulanamamıs72 , mübadele konusu Yunanlıların zmir’i isgaliyle
baslayan “Küçük Asya Felaketi” ile tekrar gündeme gelmistir.

1.2. YUNAN PROPAGANDASI VE MEZAL M.


Yunan Hükûmeti, Megalo dea’larını gerçeklestirebilmek için

ngiltere’nin politikasında etkili olan ve “ Bir veba tohumu olan, harplerin
yaratıcısı ve komsuları için bir küfür olan Türkler Avrupa’dan atılmalıdır” diyen
Lord Curzon ile Batı Anadolu’daki Rumların talyan boyunduruguna
bırakılmaması ve bu toprakların Yunanlılara bırakılmasını savunan Wilson’un
destegini alarak isgal propagandası faaliyetlerine girismistir.73 1915 yılında Sir
Edward GREY’den “Küçük Asya” vaadini alan Venizelos, Yunan Kralına
gönderdigi muhtırada “Osmanlı Rumlarını kurtarmak ve Helenizm etkisinin
çaglar boyunca yasadıgı bölgeleri içine alacak sekilde gerçekten büyük bir
Yunanistan kurulmasını saglamak gayesiyle ne kadar acı olursa olsun Kavala’yı
kaybetmekten tereddüd etmem…” diyerek Yunanlıların Anadolu macerasını
baslatmıstır.74 Yunanistan’ı ngilizlerle beraber savasa girmesine saglayan
Venizelos; Osmanlı Devleti’nin yaptıgı barış
görüsmeleri ve diger antlasmalarda
yenen tarafta yer alarak, Anadolu üzerindeki emelleri için yeni bir fırsat
kazanmıstır.75

yayını, s.261; Cemal Pasa, Hatıralar, stanbul 1977, ( Haz: Behçet Cemal), Çagdaş
yayınları,

s.96.

71 Tevfik BIYIKLIOGLU, Trakya’da Milli Mücadele, Ankara 1987, C:I, Türk Tarih Kurumu
yayını, s.93.

72 Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU, Basımıza Gelenler 1918-1922, stanbul 1939, Kanaat
Kitabevi, s. 159.

73 Ali Kemal MERAM, Belgelerle Türk- ngiliz liskileri Tarihi, stanbul 1969, vesika:647, Kitaş
yayınları, s.232-233; Selahattin TANSEL, Atatürk ve Kurtuluş
Savası, Ankara 1965, Ajans-
Türk Matbaacılık, s.10.

74 Alexander Anastasius PALL S, Yunanlıların Anadolu Macerası (1915-1922), stanbul 1995,
Yapı Kredi yayını, s.29; Michael Llewellyn SM TH, Yunan Düsü, (Çev: Halim NAL), Ankara
2002, Ayraç yayınları, s.25.

75 G.JAESCHKE, “ ngiliz Belgeleri Isıgı Altında Yunanlıların zmir Çıkarması”, Belleten,
XXXII/128, 1968, s. 567-576.; Bekir S. BAYKAL, “ zmir’in Yunanlılar tarafından sgali ve Bu
Olayın Dogu Anadolu’daki Tepkileri”, Belleten, XXXIII/132, 1969, s. 517-575.


17

Yunanistan’da iktidara gelen ve Adalar denizinin ortasında yer alan bir
adayı isaretle “gençligimden beri Skiros adasını Helenizmin cografî merkezi
saymısımdır.” 76 diyen Venizelos’un en önemli politika malzemesi; Anadolu’daki
Hıristiyanların özellikle Rumların katledildigi iddiaları olmustur. Bu propaganda
dahilinde dış
devletler ve Osmanlı Devleti içerisinde her türlü imkân
kullanılmıstır.77 Osmanlı Mebusan Meclisi’nde, Aydın Mebusu Emanuelidis,
Çatalca Mebusu Dimitriyadis ve zmir Mebusu Mimaroglu bu katliam iddialarının
arastırılması için bir önerge vermis,78 suçluların cezalandırılması istemis,
önergede 250.000 Rum’un sürülüp mallarının müsadere edildigi, genel harpten
sonra da 550.000 Rum’un katledildigi iddiasında bulunulmustur.79 Yine Trabzon
Rum Mebusu Yorgo Efendi ve Tekirdağ
Mebusu Efelidis de bölgelerinde
Rumlara karsı katliamlar yapıldıgı iddiasında bulunmustur. Avrupa basınına
gönderilen bir haberde de, zmir ve havalisinde Rumların Kiliselerine kadar
girildigi, mallarına zarar verildigi, katledildigi ve Yunan bayragının yırtıldıgı ileri
sürülmüstür. Bu iddialar Osmanlı Mebusan Meclisi’nde tartısmalara yol açmıs,
Edirne Mebusu Faik Bey iddiaları siddetle reddetmistir.80

Yunanistan’ın Batı Anadolu üzerine propagandasının en önemli
elemanlarından birisi de Patrikhâne olmustur. zmir Kumandanlıgı Hariciye
Nezareti’ne gönderdigi raporda Aydın vilayeti dahilinde bulunan köylerde ve
kasabalarda her türlü faaliyetlerde bulunan Rum grupların her türlü zararlarını, din
adamlarını da yanlarına alarak Türklerin üzerine atarak sikayet ettiklerini
belirtmislerdir.81 Örnegin zmir yakınlarındaki Bornova’nın Isıklar köyü
yakınında jandarmaya pusu kuran Rum çetesinden bir eskıya vurulmus, ancak bu
durum köy ileri gelenleri ve papaz tarafından ngiliz ve Fransız temsilcilerine

76 Dimitri K TS K S, Yunan Propagandası, stanbul 1963, Meydan yayınevi, s.22.
77 Enver Ziya KARAL, tilaf Devletleri ve zmir, Ankara 1939, Recep Ulusoglu Basımevi, s.7075
78 Ömer Sami COSAR, stiklal Harbi Gazetesi 16 Mayıs 1919; Mustafa TURAN, Yunan
Mezalimi ( zmir, Aydın, Manisa, Denizli 1919-1923), Ankara 1999, Atatürk Arastırma Merkezi
yayını, s.12; Bilge UMAR, zmir’de Yunanlıların Son Günleri, Ankara 1974, s.13.
79 UMAR, a.g.e., s.64-65; TURAN, a.g.e., s.12
80 Cosar, HG, 16 Mayıs 1919.; TURAN, a.g.e., s.13
81 Harp Tarihi Vesikaları Dergisi, Sayı:42, Belge:993.


18

Türk zulmü olarak sikayet edilmistir.82 Bu gibi propagandaların yanında nadiren
tersi olaylarda yasanmıstır. Yine Aydın vilayetinde yerli Rumlar, dilekçeler
göndererek Türklerin kendilerine kötü davranmadıgını, güvenliklerinin
saglandıgını ifade etmislerdir. Bölge Rumlarından Anonostupolos ve Yuvanis
Papadaki imzalı mektupta; “ Bu mektubumuzla size bildiriyoruz ki, Yunan
askerinin tekrar buraya gelmekligi, burada Hıristiyan vücutlarının tehlikeye
düsmesine sebep olacaktır. Türk Hükûmeti buradaki Hıristiyanlara hakikî
kardesçe davranıp, her bir tehlikeden kurtardılar ve iltifât ediyorlar…
Zannetmeyiniz ki, bu mektubu Türk Hükûmeti’nin tazyîki ile yazdık, kendimiz
tarafından yazılmıstır...”83 sözleri propagandanın aksini ifade etmistir. Ancak içte
ve dısta yapılan aleyhte propagandalar sonuç vermis, Lloyd George bir
konusmasında Osmanlı Devleti sınırları içinde yasayan Arapların, Rumların ve
Ermenilerin yasadıgı yerlerde yönetime son verilmesi konusunda ittifak içinde
olundugunu söylemistir.84 stanbul’da bulunan Fransız temsilcisi D’Esperey
Rumları öldürmek için çete kurup silahlanan Türklerin cezalandırılmasını stanbul
Hükûmeti’nden istemistir.85 Yapılan bu propaganda sonucunda büyük devletlerin
destegiyle86 sözde Rumların katlini önlemek amacıyla Yunan askeri zmir’e
çıkmıstır. Yunan askerini zmir’deki Rumlar sevinç gösterileriyle karsılamıs,
törenler yapmıslardır.87

Osmanlı Devleti yapılan bu isgale karsı herhangi bir yaptırımda
bulunamamıs, ilgili devletlere bu bölgenin ve sehrin nüfusunun %83’ünün
Müslüman oldugunu ve dolayısıyla ilgisi olmadıgı hâlde yapılan bu isgalin kabul
edilemeyecegini bildirmis, isgal üzerine ülkenin hemen hemen her yerinde

82 M.Tayyip GÖKB LG N, Milli Mücadele Baslarken, C.I, Ankara 1959., Türkiye ş
Bankası
yayını, s.59; K TS K S, a.g.e., s.95-98.
83 HTVD, S:93, Belge: 2371.
84 zzet ÖZTOPRAK, Kurtuluş
Savasında Türk Basını Mayıs 1919-Temmuz 1921, Ankara
1981, Tisa Matbaası, s.62.
85 Celal BAYAR, Bende Yazdım, C.V, stanbul 1967, s.1617.
86 Taner BAYTOK, ngiliz Kaynaklarında Türk Kurtuluş
Savası, Ankara 1970, s.26; Türk


stiklâl Harbi, Batı Cephesi, Ankara 1999, II. Cilt, II. kısım, Genelkurmay ATASE yayını, s.4142.;
TAÇALAN, a.g.e, s.273; Cosar, HG 15, 20 Mayıs 1919


87 Halide Edip ADIVAR, Türk’ün Atesle mtihanı, stanbul 1987, Atlas yayınevi, s.25.


19

protesto mitingleri düzenlenmiş
ve telgraflar çekilmistir.88 zmir Valisi zzet Bey,
Caltrhope’dan Yunan askerlerinin zmir’e çıkısının ilhâk olup olmadıgının
açıklanmasını istemis, aksi takdirde tercihlerinin müttefik askerleri oldugunu
bildirmistir.89 stanbul’da halkın telgraflarıyla protesto edilen90 isgal konusunda
Kazım ÖZALP ise “ En bedbîn olanlar bile, Yunanlıların zmir’i isgal etmeleri
ihtimalini düsünmüyordu… ngiliz, Fransız ve talyan kıtalarından birer müfreze
ile muhtelit bir kontrol heyetinin getirilecegi söyleniyordu.”91 diyerek saskınlıgını
dile getirmistir. zmir’e çıktıktan sonra kısa sürede kuvvetlenen Yunan ordusu
ilerlemeye baslamıs, yaptıgı baskı ve zulümler talya’da gazetelerde yayınlanmış
ve rapor edilmis, bu isgal Anadolu’da karsı tepkilere sebep olmustur.92

zmir’in Yunanlılara bırakılması konusunda itirazını bildiren Amerikan
Murahhas Heyeti “ Anadolu’da bırakılacak Türk Devleti’ne zmir behemahal
lazımdır… zmir ve limanı Anadolu köylüsünün göz bebegidir…Burada yasayan
insanlar dünyanın herhangi bir milletine mensup insanlar kadar namuslu ve
centilmendir. zmir Türklere bırakılmalıdır.” kararını almıs, talyanlar da nüfus
oranlarındaki farka dikkat çekmiş
ve bölgenin aslında talya’ya verildigini
söyleyerek Amerika’nın görüsünü desteklemistir. Sonuçta kurulan komisyonlar
iddiaların asılsız oldugunu ve yasanan mezalimin sorumlusunun Yunan ordusunun
oldugunu ifade etmistir.93

Toprak kazanımlarını yavaş
yavaş
politik baskıları da kullanarak arttıran
Yunanistan, amaçları için önemli bir hedef olan Anadolu’ya girmis, hedefini

stanbul’u da ele geçirerek Bizans’ın tekrar canlandırılması olarak belirlemis,

88 Ali TÜRKGELD , Mondros ve Mudanya Mütarekelerinin Tarihi, Ankara 1948, Türk
Devrim Tarihi Enstitüsü yayını, s.113-114; Mehmet SAH NGÖZ, “Milli Mücadele’de Protesto ve
Mitingler”, TÜRKLER, C:15, Ankara 2002, Yeni Türkiye yayını, s. 726-744)

89 G.JAESCHKE, Kurtuluş
Savası le lgili ngiliz Belgeleri, (çev. Cemal KÖPRÜLÜ), Ankara
1986, Türk Tarih Kurumu yayını, s.78.

90 Çagrı ERHAN, American Documant on Greek Occupation of Anatolia, Publish Centre of
Strategy Research, Ankara 1999, s.13, 18.

91 Kazım ÖZALP, Milli Mücadele 1919-1922, C.I, Ankara 1988, s.3.

92 Cengiz ORHONLU, “Yunan sgalinin Meydanda Getirdigi Göç ve Yunanlıların Yaptıkları
“Tehcir”in Sonuçları Hakkında Bazı Düsünceler”, Belleten, XXXVII/148, 1973, s.485-486; Çagrı
ERHAN, Greek Occupation of zmir and Adjoining Territories, Ankara 1999, Publish by
Centre of Strategy Research, s.14.; HTVD, S.34, Belge:841.

93 KARAL, tilaf…, s.73-77.


20

Yunanistan’dan Anadolu’ya göç eden Türkleri, simdi de Anadolu’nun içlerine göç
etmek zorunda bırakmıstır.94 zmir’in isgali ile baslayan Batı Anadolu’daki Yunan
isgal ve mezalimi Aydın, zmir, Manisa, Denizli, Kütahya, Bursa, Eskisehir,
Afyonkarahisar, Balıkesir, Bilecik, zmit ve Biga sancaklarını içine alan geniş
bir
bölgeden olusmustur.95 Rumların silahlandıgını duyar duymaz evlerini köylerini
terk eden Türkler durumu 9 Eylül 1922 tarihinden sonra degismis, daha önce
Yunanistan’dan getirilerek Batı Anadolu’ya iskân edilen Yunanlılar ile
Anadolu’daki Rumlar da geri çekilen Yunan askerleriyle birlikte96, bölgeyi terk
etmislerdir. Yanlarına tasıyabildikleri esyalarıyla yola çıkan Rumlar ile beraber
Ermeniler de yollara düsmüş
kasaba ve köyleri bosaltmıslardır.97 Yunan
ordusunun çekilmesiyle birlikte homojen bir Yunanistan hayal eden Venizelos,
Dr. Nansen’e gönderdigi telgrafta “ Bagımsızlık diledim aldım, simdi barış
antlasmasından önce nüfus degisimini düzenleyeceksiniz…” demistir.98
Venizelos’un Yunanistan ve Anadolu’da uyguladıgı nüfus politikası99 ile
Balkanlar ve Anadolu’da yasanan hadiseler, Türk-Yunan Nüfus Mübadelesinin
yapılmasını zorunlu kılmıstır.

1.2.1. Yunan Mezalimi

Yunanistan’da hükûmetler, “Megali Idea” ile topraklarında tamamen
Yunanlılardan olusacak bir ulus devlet olusturma amacını gütmüş
ve bu
hükûmetler; basta Rusya olmak üzere ngiltere, Fransa, talya ve Almanya gibi
büyük devletlerin yardımıyla Müslümanların yogun olarak bulundugu

94 Serdar SARISIR, “Yunanistan’ın Uyguladıgı Türk Sürgünleri (1919-1923)” Ankara 2005,
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış
Doktora Tezi, s. 90-145; Ali Fuat
CEBESOY, Milli Mücadele Hatıraları, stanbul 2000, Temel yayınları, s.475.

95 Anadolu’da Yunan Zulmü ve Vahseti, Matbuât ve stihbarât Matbaası, Ankara 1338, s.59-60.

96 N. TR KUP S, “General Trikupis’in Hatıraları”, Matbaa-i Askeriye 1339, ATASE
Kütüphanesi, s.23-25.; Dido SOTIRIYU, Benden Selam Söyle Anadolu’ya, (Çev: Atilla
TOKATLI), Atina 1991, s.141., SARISIR, a.g.t., 119

97 Dimitri Timoleondos AMBELAS, Yeni Onbinlerin nisi, (Çev: E. Çobanoglu), Matbaa-i
Askeriye 1943, ATASE Kütüphanesi, s.125, 127-130.

98 LADAS, a.g.e., s.340.

99 Türk nkılâp Tarihi Enstitüsü Arsivi, Kutu: 19, Belge:10, ( Bundan sonra T TE) olarak
kısaltılacaktır.)


21

Makedonya, Girit ve Batı Trakya gibi bölgelerde100 baskı ve zulüm uygulamıstır.
Artık Yunanistan’da Türkler ile Yunanlıların beraber yasayamayacagı fikrini
Rusya, Fransa ve ngiltere 1827 tarihinde yapılan antlasma ile kabul etmis,
Yunanlılar kendi sınırları içinde kalan Türk mallarını degerinden daha düsük
fiyatlara satın almıs, ancak hiçbir Yunanistan vatandası Rum, yerlerinden
edilmemistir. Yunanistan sınırları içinde kendi nüfuslarını artırmak, dünyadaki
bütün Helenlerin birlestirilmesi için önemli bir asamadır. Yunan devlet
adamlarının bütün amaçları Osmanlı hâkimiyetinde oldugunu kabul ettikleri
Rumları, Yunanistan’a katmak ve nüfuslarını arttırmaktır. Ancak ilk asamada
Yunanistan’a bir göç hareketi düsünülmemis, hatta kendi çabalarıyla
Yunanistan’a gelen Rumlara engel olunmustur. 101 Ancak Batı Anadolu’nu isgali
ile birlikte büyük ve sadece Yunanlılardan olusan bir Yunanistan hayali ile göç ve
zorunlu sürgün politikalar izlenmistir. Osmanlı Devleti Adaları Türklestirmeyi
düsünmemisken, Yunanistan Rumlastırmak için politika izlemistir.102

1.2.1.1. Yunanistan Sınırları çerisinde Yasanan Mezalim

Yunanistan Hükûmeti, sınırları içinde Yunan çogunlugu saglayabilmek
için faaliyetler arttırmıs, sadece Türklere degil Bulgar, Arnavut ve Ulahlara da
aynı derecede baskı ve siddet uygulamıstır.103 Yapılan baskı ve zulümlerde
Patrikhâne baş
rolü oynamıs, silahlı milisler Müslümanların canlarına ve
mallarına tecavüzün yanında Bulgar kiliselerine de saldırmıslardır. Florina’ya
baglı Zeleniç ve Aydos köylerindeki Bulgar kiliseleri, Kesriye Metropoliti ve
silahlı adamları tarafından basılarak isgal edilmiş
ve Bulgar papaz dövülmüstür.
Aynı olay Florina’nın Vesteran nahiyesindeki kilisenin Rum Patrikhânesine baglı
olduguna dair zorla belge imzalatılmasıyla meydana gelmis, Neveska

100 Richard CLOGG, Minorities in Greece, London 2003, Hurst& Company, s.81-94.

101 S MS R, a.g.e., s.XXIII, XXXI.

102 Serafettin TURAN, “Geçmisten Günümüze Ege Adaları Sorunu, Boyutlar, Taraflar” Türk-
Yunan liskileri Üçüncü Askeri Tarih Semineri, Ankara 1986, s.39; Salahi R. SONYEL, Türk-
Yunan Anlasmazlıgı, Ankara 1985, Ulus Ofset, s.11.

103 Azmi SÜSLÜ, “L’Adminastration Ottomane à
la veille des Guerres Balkaniques”, For The 80
Years Since The First Balkan War of 1912, International Symposium of Military History
Moudros 92-Pavlos Melas 92, International Commission of Greece Military History, ACTA,
Greece 1992, s.209-213.


22

nahiyesindeki bir Bulgar papaz öldürülmüstür.104 Saldırılar o kadar siddetlenmistir
ki Kesriye’ye baglı Osince köyünde bir Bulgar papazı yaralanmıs, Vernova
köyünde Bulgar kilisesinde bulunan kitaplar ve diger evrâk yakılmıs, yine
Florina’nın Armancık köyünde de Bulgar kilisesi basılarak kitap ve evrâk
yakılmıstır. Bulgarlar üzerinde yaptıgı baskıları artıran Patrikhâne, memurları da
yanına alarak Rumeli vilayetlerindeki Bulgarların Rum Patrikhânesi’ne geçmesi
için kilise, okul ve ögretmenlerine baskı ve saldırılarda bulunmustur. Kesriye
dahilindeki Horpeste nahiyesinin Ezereç köyünde baskınlar ile Rumlugu kabul
etmeyen ahâliye zulümler yapılmıs, Pirlepe’ye baglı Morihova nahiyesi Beceste
köyünde Rum çeteleri dini kitapları yok ederek halkı Rum Patrikhânesi geçmek
konusunda tehdit etmislerdir.105

Rum çeteleri, sadece Rumlardan olusan bir ülke amacıyla hareket eden
Yunan Hükûmeti’ni desteklemis, hükûmetin silahlandırdıgı ve Müslüman, Bulgar
halkı rahatsız etmek için görevlendirdigi bu çetelere Konsoloslar ve Metropolitler
vasıtasıyla para yardımı yapılmıs, yaralanan çete mensupları tedavi ettirilmistir.
Kayalar dahilindeki bölgelerde Bulgarların yanında Ulahlara da saldıran Rum
çeteleri her türlü katliâmı uygulamıstır.106 Görice Rum Metropolidi, köy
papazlarını, Ulah ve Arnavutların nüfus sayımı esnasında Rum olarak
yazılmalarını, kabul etmeyenlerin aforoz edilecegi tehdidi ile uyarmıs,107 Rum
çeteleri de aynı amaçla Ulah köylerine baskınlar düzenlemistir. badethâneleri
yıkmak veya din degistirmeye zorlamak gibi baskılar Müslümanlar üzerinde de
uygulanmıs, Balkan Savasları esnasında Makedonya108 ve Midilli’de yüz binlerce
Müslüman katledilmis, köyleri yakılmıs, cami ve mescitler kiliseye çevrilmistir.109
Yunanistan’da özellikle Makedonya Müslümanları eziyet çekmis, Makedonyalılar
Cemiyeti Murahhası olan Musluhiddin Adil Bey smet Pasa’ya bir telgraf çekerek

104 Arsiv Belgelerine Göre Balkanlar’da ve Anadolu’da Yunan Mezalimi, Devlet Arsivleri
Genel Müdürlügü yayını No: 22, Ankara 1995, C.I, s.64-65. ( Bundan böyle BAYM )

105 BAYM, C.I., s. 89, 97, 107, 130, 210.

106 BAYM, C.I, s. 71,81.

107 Tanin, 14 Nisan 1923
108 Ahmet HALAÇOGLU, Balkan Harbi Sırasında Rumeli’den Türk Göçleri (1912-1913),
Ankara 1995, Türk Tarih Kurumu yayını, s.31.
109 BAYM, C.I, s. 95-96, C.II., s.3.



durumu izah etmistir. smet Pasa bir nota ile Yunanistan’ı uyarırken Musluhiddin
Adil, durumu Milletler Cemiyeti nezdinde protesto etmistir.110 Drama’nın
Pirbunya kasabasında, Karadere ve Aktasan, Obrastan köyleri ve bu havalideki
ahâli evlerinden çıkarılarak bir evin bir odasına doldurulmus, evlerine Yunan
Hükûmeti’nce el konulmus, bu zulümden kaçan bir kısım mültecî Bulgaristan’a
sıgınmıstır.111

Müslümanların can korkusuyla göç etmek zorunda kaldıgı
Makedonya’da merkez kaza olan Karacaabad’da Rum çeteler Müslümanların
paralarını almıs, Selanik’e baglı Kesendre’nin Gargara köyünün Armutlu
mahallesinde silahlı altı kisi Müslümanlardan birini, oglunu ve paralarını alıp
katletmistir. Kalkıs’ın Sarıgöl köyünde halkın yiyecek, esya ve hayvanlarına el
konularak, silahla tehdit edilmisler, özellikle erkekler Selanik’e iltica etmistir.
Asıklı köyünde slâmlar yiyeceklerinden mahrum bırakılarak göçe zorlanmıstır.
Kalkıs’ın Hacı Yunus köyünde ikâmet eden Müslümanlar, zmir cephesinden
dönen bir Yunanlı subayın emrindeki bölük tarafından esyasına ve yiyeceklerine
el konularak göçe zorlanmıstır. Selanik’e tâbi Kalimerya kasabasına baglı Adalı
ve Mesmer köyü sâkinleri de aynı akıbete ugramıstır.112 Kayalar’a baglı nbolu113
köyündeki Müslümanlara tacizlerde bulunulmus, bu tazyikler sonunda 370 hâneli
Ahur köyünde 6 hâne, 150 hâneli noglu köyünde ise 7 hâne kalmıstır. 150
hânelik Kayıslı köyünde 90 hâne kaldıgı gibi, Sahince köyünde 80, Umurbey
köyünde 20 kisi firar etmis, bunlar 80 ile 100 drahmi karsılıgı rüsvetle sınırı
geçebilmislerdir.114

Yunanistan’dan kaçmak isteyen Türkler de sınırlarda Yunan memurlarca
soyulmuslar ve Drama’dan Bursa’ya gelen muhacirler pasaport için kendilerinden
750 lira alındıgını söylemislerdir.115 Yunan yetkililerince Garbî Trakya’da Türk

110 Tanin, 4 Ocak 1923

111 Hâkimiyet-i Milliye, 1 Ekim 1923

112 Tanin, 30 Aralık 1922
113 Ali Ezger ÖZYÜREK, Muhacirler (Bitmeyen Göç ), stanbul 2003, Kekeme yayınları, s.22


24.
114 Tanin, 26 Ekim 1923


115 Hâkimiyet-i Milliye, 20 Eylül 1923


okulları kapatılıp Türklerin emlâkine el koyulmus, Eksanderis’in komisyona
verdigi notaya cevaben Türk delegeler de siddetli iki nota vermislerdir. Birinci
nota Garbî Trakya Türklerine uygulanan tutuma bir an evvel son verilmesi ile
ilgilidir. kinci nota Garbî Trakya’da kapatılan Türk okullarının açılmasıyla
ilgilidir. Oradan gelenler ve muhtelif kaynaklardan alınan bilgilere göre 138.000
Müslüman evlerinden atılmıs, mallarına el konulmustur.116 Ayrıca gelen Rum
aileleri Türklerin evlerine yerlestiren Yunan Hükûmeti, bir odaya toplanarak
ikâmet etmek zorunda kalan Türklerden Rum göçmenlere aylık 100 Drahmi
vermesini mecbur tutmustur.117 Yunan kanunlarına göre, Türklerin emlâkinin
degerlendirilmesi ve ona göre satısının veya istimlâkinin hukuksuz olduguna dair
Türk azaların itirazını kabul eden komisyon baskanı Yunanlı aza Kaklamanos’un
itirazı ile karsılassa da bu konunun derhal çözülmesini ve emlâk ile ilgili Yunan
hukukunun yenilenmesinin geregi vurgulanmıstır. Çünkü 1912 yılından önce
bölgeyi terk eden Türklerin malları boş
ve metrûk kabul edilerek müsadere
edilmistir. Savaş
zamanında harap bırakılmış
emlâkin degeri çok düsmüs,
komisyonlarda tasfiye edilen mallarının kıymetlerinin belirlenmesi esnasında
hangi zamandaki kıymetinin kabul edilecegi kararlastırılamamıstır.118

Yunan Hükûmeti’nin bir diger baskı tarzı ise, askere almak yoluyla
olmus, Selanik’te yayınlanan Yeni Asır gazetesinin haberine göre 30 Kasım 1923
tarihli bir emirnâmeye göre askerlik çagına gelmis, Müslümanlar Yunan
Hükûmeti tarafından askere çagrılmıstır. Makedonya ve Adalardaki
Müslümanların Selanik’te 11. Fırka Piyade Talimgâhı’na, Epirlilerin Yanya’daki
Piyade Talimgâhı’na, Giritlilerin de Hanya Piyade Talimgâhı’na teslim olmaları
istenmistir. Emirnâmenin maddeleri söyledir:

1-Kanun ve emirnâmeler geregince bütün Yunanistan Müslümanları
askerlik görevini yapmakla yükümlüdürler.

116 Cumhuriyet, 10 Ekim 1924
117 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Ocak 1923
118 Tanin, 23 Ocak 1923


25

2- Askerlikten muaf olan ya da bedel ödeyerek muaf olanlar tekrar
askerlige çagırılırlarsa 400 ile 1.500 Drahmi arasında bedel ödeyerek tekrar muaf
sayılacaklardır.

3-Bu kanun mucibince askerlige tâbi olup da emirnâmeye
uymayanlar kanunların öngördügü cezaya çarptırılırlar. Bu sayede Müslümanlar
hem göçe zorlanmakta hem de paraları soyulmaktadır.119 Hariciye Vekaleti bu
sebeplerden dolayı Yunanistan’dan kaçanların ve iltica edenlerin artmasından
dolayı, cra Vekilleri Heyeti’ne gönderdigi yazıda Yunanistan’da Batı Trakya
Türklerine yapılan mezalimden bahsederek, eger bu durum devam ederse
Türkiye’de bulunan Rumlara da aynı muamelenin yapılmasını istemistir.120
Makedonya’da yapılan baskı ve zulümler sonucunda Müslümanların Anadolu’ya
göçü hızlanarak çogalmıstır. Makedonya’da 500.000 civarında bulunan
Müslüman nüfus azalmıs, 1914 sonu itibariyle Yunan 678.000, Bulgar 104.000,
Müslüman 350.000 ve digerleri de 96.000 kisi olmak üzere 1.228.000 kisi
olmustur. Mübadele sonrası dönemde Müslüman nüfus 2.000’e kadar
düsmüstür.121

1.2.1.2. Batı Anadolu’da Yasanan Yunan Mezalimi

Anadolu’ya çıkan Yunan askerleri burada da Rumlastırma siyasetine
devam etmisler, bu amaçla adalardan ve Yunanistan’dan çesitli vaatlerle
getirdikleri Rumları Türklerden aldıkları yerlere yerlestirmislerdir. Yunan
Genelkurmay Baskanı; “Bu savas, Helenizm’in Anadolu’yu uygarlıga açmak için
baslattıgı savasın bir devamıdır. Yunanistan artık Anadolu’da istedigi yere
yerlesme veBogazları koruma hakkına kavusmustur. Yunanistan bu konuda ısrar
etmekte kararlıdır ve savını kabul ettirecek güçtedir”122 diyerek emellerini açıkça
beyan etmistir. Anadolu’nun içlerine göç etmek zorunda kalan Türkler, mallarını

119 Tanin, 19 Ocak 1923

120 BCA: 30.10.0/123.874.12

121 A.A. PALL S, “Racial Migrations in the Balkans During The Years 1912-1924”, The
Geographical Journal, (October 1925), London, Vol:66, No:4, s.322-324.

122 Seçil AKGÜN, “Birkaç Amerikan Kaynagından Türk-Yunan Mübadelesi Sorunu”, III. Askeri
Tarih Semineri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk-Yunan liskileri (20 Temmuz 1974’e kadar),
Ankara 1986, s.244.


26

mülklerini terk etmis, kalanlar da Yunan Hükûmeti tarafından desteklenen
çetelerin Balkanlar’da yaptıgı zulüm ve baskının aynısıyla karsı karsıya
kalmıstır.123 Bu baskı ve zulümler o kadar siddetli olmustur ki, Yunan ordusunun
çekilisi esnasında Rumlardan ziyadesiyle zarar görmüş
olan Türklerin tepkileri de
sert olmustur. Ancak, bunun yanında Yunan ordusunun isgaline ugramayıp
mübadeleye tâbi tutulan yerlerden Aksaray ve Nigde’ye baglı Hançerli köyü
Rumları, Mübadele Komisyonu köylerine geldiginde, Türkler ile beraber
mübadeleye sebep olanlara beddualar etmiş
ve göz yasları içinde
vedalasmıslardır.124 Manidardır ki; Balkanlar’da, Rum çetelerinin baskı ve
zulümlerinden ziyadesiyle zarar gören Bulgarlar, daha sonra aynı çetelerle
Müslümanlara karsı soyguna, ırza ve mala tecavüzlere baslamıslardır. Garbî
Trakya ve Makedonya’daki Müslümanlar, canlarını koruyabilme telasıyla
mallarını geride bırakarak Anadolu’ya dogru akmaya baslamıslardır.

Batı Anadolu’da Rum nüfus çogunlugunu saglamak için Venizelos
Hükûmeti, Batı Anadolu’daki Müslüman Türklerin Anadolu’daki Rumlar ile yer
degistirerek Rum nüfusu arttırabilecegini hesaplamıs, bu amaçla ekonomik
vaatlerle Anadolu’ya Rum göçmen getirtmistir.125 Venizelos Paris Barış
Konferansı’ndan önce ngiltere Basvekil’ine bir rapor hazırlamıs, bu raporda “
Devletler Araplarla, Suriyelilerle, Ermenilerle mesgul olup da Osmanlı

mparatorlugu’ndaki Rumları ihmal eylemesi ne adalet, ne siyaset itibariyle
dogru olmaz… Ermenilerden çok olan Rumlar, Ermenilerden daha çok zulüm
görmüslerdir.”126 iddiasını dile getirmistir. 1919 yılında Paris Konferansı’nda
ortaya atılan bu Yunan teklifinden sonra bir Amerikan Heyeti olusturulmustur.
Anadolu’da talya’yı görmek istemeyen ngiltere, Fransa ve Amerika’yı da yanına
alan Yunanistan, sözde “bölgedeki Rumların hakkını savunmak” amacıyla zmir’e

123 Mustafa TAYLA, Batı Anadolu’da Yunan Mezalimi, Bursa Vilayetinde Yasanan Acıların
Dökümanter ncelemesi, Ankara 2001, SAEMK Yayını, s.135-185; Yunan Mezalimi Hakkında
Makâmât-ı Askeriyyede Mevrûd Raporlar II, Matbaa-ı Askeriye 1919, s.9-38.

124 Herkül MILAS, Göç, (Çev: Damla DEM RÖZÜ), stanbul 2003, letisim yayını, s.202;
Evangelia BALTA-Herkül MILAS, “1923 Mübadelesinin Tarihsel Sorunları Bir Destan ve Sözlü
Tarih”, Tarih ve Toplum, Mayıs 1996, C:25, S:149, s.265-266.

125 T TE, K:19, B:10

126 GÖKBEL, a.g.e., s.10.


27

asker çıkarmıstır.127 Adalardan ve Yunanistan’dan gelen Rumlar bölgede yeni
köyler kurmuş
yada var olan köylerde yerlesmiş
yerli Müslüman Türklerle uzun
süren devam edecek itilaflar yasanmasına sebep olmustur. Yasanan kargasa
ortamından faydalanan Rumlar, gayri hukuki bir vaziyete topraklara el koymus,
dönemin Çesme Kaymakamı Hilmi URAN durumu128 , “…çiftlik sahipleri ilçeyi
istila eden bir halkın gaspı karsısında, mallarının üstüne birer bardak soguk su
içmek…” zorunda kaldılar sözüyle ifade etmistir. Yunanistan Rumlarının
bölgelerinden yasadıkları huzursuzluk ve Batı Anadolu kıyılarında vaat edilen
ekonomik zenginlikler Rumların göçünü hızlandırmıstır.129

Anadolu’ya çıkan Yunan ordusu ve Rumlar bölgede huzursuzlugu daha
da arttırmıstır. 17 Haziran 1919 tarihinde Menemen’in yerli Rumları ile birlikte
hareket eden Yunanlılar, Türk evlerine ve dükkânlarına hücum etmis, Türkleri
sehit etmis, kadınlara iskence yaparak öldürmüstür. Katliam kısa sürede 200 ölü
ve 200’den fazla yaralıya ulasmıstır.130 Milletlerarası Tahkîk Heyeti, yasanan bu
mezalimi tespit için bölgeyi ve cephe gerilerini dolasmıs, faciadan kaçabilen Türk
göçmen ve köylülerini dinlemis, Çine’de ve Nazilli’de feryat eden kadınları,
yakılan köyleri ve bu köylerden kaçıp kırlara dökülenleri görmüş
7 Ekim 1919
tarihinde bir raporu barış
konferansına sunmustur.131 Heyetin tespit ettigi bu
saldırılar zmir’de oldugu gibi Soma, Salihli ve Ödemiş
civarında da
yasanmıstır.132

1919 ile 1922 yılları arasında Yunanistan topraklarında ulus yaratma
çabasıyla girisilen zulümler, sürgünler, zorlamalar aynen Anadolu’da da

127 zmir’in Yunanlılar Tarafından sgaline Müteallik Makâmât-ı Askeriyyede Mevrûd
Raporları I, Dersaadet 1335; Makâmât-ı Askeriyye II, s.9-19; AKGÜN, a.g.m., s.245; Salahi R.
SONYEL, Minorities and the Destruction of Otoman Empire, Ankara 1993, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.335.

128 Hilmi URAN, Hatıralarım, Ankara 1959, Ayyıldız Matbaası, s. 67

129 Gerasimos AUGUSTINOS, Küçük Asya Rumları, Ondokuzuncu Yüzyılda nanç, Cemaat
Etnisite Ankara 1997, Çev: Devrim EVC , Ayraç yayını, s.42; TAÇALAN, a.g.e., s.59.

130 Süvari Yüzbası Ahmet, Türk stiklâl Harbi’nin Basında Milli Mücadele, (Yayın Komisyonu
smail AKA-Vehbi GÜNAY-Cahit TELC ), zmir 1993, Akademi Kitabevi, s.179; T H II, a.g.e.,

s.181
131 T H II, a.g.e., s.182.
132 T TE: K:18, B:64


28

uygulanmıs, Girit, Adalar, Teselya ve Trakya’dan sonra Anadolu da Rumlastırma
politikasıyla karsı karsıya kalınmıstır. Patrikhâne’nin propaganda faaliyetleriyle
beraber Anadolu’da Türklerin Rumları katlettigi haberlerine inanan basta ngiltere
olmak üzere diger devletler, Yunanistan’ın Batı Anadolu’ya asker çıkarmasına
izin vermislerdir. Propaganda öyle basarılı olmustur ki, Paris Konferansı’nda
talyan Dış
sleri Bakanı’nın, Lloyd George’a sordugu “Yunanlılar zmir’e niçin
çıkarıldı” sorusuna “ zmir sokaklarında her gün Rumların öldürüldügü,
mezalimin hızla artmakta oldugu yolunda bilgiler aldıkları için Yunanlıların

zmir’e çıkmasına izin verdikleri..” cevabını almıstır.133 Yunan ordularının sözde
Rum halkın güvenligini saglamak için çıktıkları Batı Anadolu’da hemen istila
hareketine girismeleri ve Müslümanlara karsı acımasız davranısları Amerikan,
ngiliz, Fransız ve talyan delegelerinin hazırladıgı bir rapor ile belirtilerek;
Türklerin kurdugu“millî hareket grupları”nın üzerinde kontrolün
kurulamamasından dolayı çatısmaların devam edecegi, bunun için Yunan
ordularının ilerlemesinin durdurulması geregi ifade edilmistir.134

Batı Anadolu’da Türklerin tamamen Anadolu içlerine göçünü ve bosalan
yerlere Rumları yerlestirmeyi amaçlayan Yunan ordusu, Aydın vilayetinden
baslayarak akıl almaz eziyetlere basvurmustur. Müslüman köyleri birer birer
yakılarak, halkı öldürülmüstür.135 Basta Aydın olmak üzere çevresindeki Nazilli,
Söke, Atça ve Sultanhisarı kasabaları tamamen yakılmıs, halkın bütün mal varlıgı
yagma edilmistir. Burhaniye, Nazilli ve Degirmencik’te daglara kaçmaya çalısan
halk, Yunan askerlerinin mitralyöz atesiyle öldürülmüstür. 36 bin kisilik nüfusa
sahip Aydın merkezi yangınlar, göçler ve katliâmlar sonucunda birkaç bin kisi ve
300 civarında yanmış
yıkılmış
evle kalmıstı.136 Aydın vilayeti dahilinde bulunan

133 TURAN, a.g.e., s.16.

134 Türkiye’de Yunan Fecayii, Dahiliye Nezareti Muhacirîn Müdiriyeti Umumiyesi yayını:5,
kinci Kitap, stanbul 1921, s.281.

135 Yunan sgal Kuvvetleri ve Yerli Rum Ahâli Tarafından Yapılan Cürüm ve Cinayetlerden
Tahkik Edilebilen Bazı Aksamı, 1919, s.4-25; Atrocities Committed by the Greeks in
Smyrna, London 1920, Indian Khilafat Delegation Public No:5, s.7; Talat YALAZAN,
Türkiye’de Yunan Vahseti ve Soykırım Girisimi, Ankara 1994, C:1, Genelkurmay
Basımevi,s.19-30; ERHAN, American documant…, s.52.

136 Greek Atroticies in Asia Minor, stanbul 1922, Hüsn-ü Tabiat, s.15 vd.; Greek Atrocities in
the Vilayet of Smyrna, Lousanne 1919,Public of the Permanent Bureau of the Turkish Congress
of Lousanne, s.56-64; TAYLA, a.g.e., s.152-154.


29

Menemen Manisa, Salihli, Turgutlu ve Alasehir’de yasanan olayları tetkîk için
Avrupa ve Türk basınının temsilcilerinden olusan bir heyet izlenimlerini bir rapor
ile sunmustur.137 Bu rapora göre; Menemen’de yangın olmasa da civar köylerden
Bosnak ve Kozluca köyü tamamen yakılmıs, Hisarlık ve Dirlik çiftlikleri de
yakılarak burada yasayanlar hunharca katledilmislerdir. Manisa’da 10.700 hâne,
13 cami, 2.728 dükkan, 19 han, 26 bağ
kulübesi, 30 fabrika, 5 çiftlik binası, 1.740
köy evi yakılmıs; 3.500 kisi yakılarak ve 855 kisi de kursuna dizilerek
katledilmistir. Altı bin hânelik Turgutlu’nun tamamı yanmış
ve 1.200 kisi
ölmüstür. Alasehir’de de 4.000 hâneden sadece 100’ü kalmıs, 10.000 dükkan, 10
cami, 20 mescit, 22 köy ve istasyon binası yakılmıs, civar köylerin halkının
tamamına yakını katledilmistir. Salihli’de ise 2.00 hâne, 400 dükkan, 2 cami, 22
han, 2 otel, 12 fırın ve beş
fabrika yakılmıstır. Salihli’nin civar köyleri tamamen
yakılmıs ve insanlar katledilmistir.138

Orta Anadolu’da Bursa ve Balıkesir’de Batı Anadolu’da yasanan vahset
aynen tekrar edilmistir. Yunan ordusunun Bursa askeri kumandanı Çalakapulos 19
Agustos 1922 yılında “ simendifer hatlarının o civarda bulunan köyler ahâlisi
tarafından mahvoldugu görülüyor. Bu sebepten dolayı yolları mahvedenler
veyahut bu namlarda bulunanlar tutuklanarak hemen mahallerinde tüfekle itlaf
edilmesini emrediyorum. Bu hususta memurların yalnız telakkisi kafidir. Bilâ
muhakeme mahvolan yollara yakın olan kasaba ve köyler mahvedilecektir.”
içerikli bir emirnâme ile katliamların kendilerince mesrulastırmıstır.139 Bursa ve
civarında da diger yerlerde oldugu gibi isgal yönetimi uygulayan Yunan ordusu
Bursa’da Türkçe yayınlara dahi sınırlama getirmiş
halkın ellerinde bulunan her
türlü silahı güvenlik gerekçesiyle toplamıs, Orhangazi’de sürgüne tâbi tutulan
Türklerin malları da gasp edilmistir.140 Bölgedeki merkezlerde ve köylerde

137 Halide Edip ADIVAR, Yunan Mezalimi 9, stanbul 1970, Yeni stanbul Matbaası, s.20-27;
TAYLA, a.g.e., s.157; ERHAN, American Documant…, s.57-58.

138 Makâmât-ı Askeriyye II, s.20-21; Anadolu’da Yunan Zulmü ve Vahseti, Ankara 1922,
Matbuat ve stihbarat Matbaası, s.49;TAYLA, a.g.e., s.158-159; TURAN, a.g.e., s.179-199.

139 ADIVAR,a.g.e., s.25

140 Saime YÜCEER, Bursa’nın sgal ve Kurtuluş
Süreci ( 8 Temmuz 1920-11 Eylül 1922),
Bursa 2001, Uludağ
Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılâp Tarihi Uygulama ve Arastırma
Merkezi yayını:4, s.92-94; Seçil KARAL AKGÜN-Murat ULUGTEK N, Hilâl-i Ahmer’den
Kızılay’a, Ankara 2002, C:I, Türk Hava Kurumu Basımevi, s.267.


30

yapılan katliamlardan kurtulan halk göç etmek zorunda kalmıstır. nsanlar
katledilirken köyler yakılıp yıkılmıs ve yagmalanmıstır.141

Batı Anadolu’yu isgal eden Yunan ordularının son anları Amiral
Bristol’un 9 Eylül 1922 tarihli raporunda; “ zmir’in durumu alarm veriyor…
Panik içindeki Yunan ordusu sehre doluyor. Yunan görevliler sehri yakmakla
tehdit etti… Aydın ve Nazilli hâla yanıyor. 6 Eylülde Fransız, Amerikan, ngiliz ve
talya’nın konsolosları Yunan Savaş
Bakanı Theotokis’e telgraf çekerek zmir’in
yakılmaması ve talan edilmemesi için güvence istemis, Theotokis herhangi bir
güvence veremeyecegini söylemistir. Yunan donanması zmir’den Cuma aksamı
ayrıldı ve Yunan yönetimi cuma günü saat 10’da bitti. Konsoloslar zmir’i
Mustafa Kemal’e Kasaba’da teslim etmeyi planladılar” seklinde yer almıstır.142
Yasanan katliâmlardan sonra, Lord Curzon “ zmir’in Yunanlılar tarafından
istilasına meydan vermek, yaptıgımız hataların en büyügüdür. Bunu 18 Nisan
1919’da da söylemistim.” demisse de, Yunan Hükûmeti’nin Lozan
görüsmelerinde de en büyük destekçisi olmustur.143 Venizelos’un uyguladıgı bu
nüfus siyaseti ve Yunanlıların Anadolu macerasının kanla baslattıgı savasın son
bulmasıyla baslayan Lozan görüsmelerinde, nüfus konusu iki devlet arasında
önemli tartısmalara sebep olmustur. Türk ordusunun kazandıgı zaferlerle
ilerlemeye devam etmesi, Yunan ordularının çekilmesiyle beraber buradaki
Rumların da hızla toprakları terk etmesi sonucunu dogurmustur. Anadolu’ya
gelirken yapılan zulümleri, katliâmları ve geri dönerken yaptıkları ırza ve mala
tecavüzleri, yakılıp yıkılan sehirleri unutanlar, Rumların bu çekilisini Türk
ordusunun ve Müslümanların zulmünden kaçış
olarak dünyaya duyurmuslardır.
Lozan görüsmelerinde de bu zihniyet, stanbul Rumları ve Batı Trakya

141 Turgay GÜNDÜZ (yayına hazırlayan), Bursa’da sgal Günlügü (Bursa Vilayetinde Yunan
Fecayi 1920-1922), stanbul 2004, Düsünce Kitabevi, s.154-183; Orta Anadolu’da Yunan
Fecayi, stanbul 1922, Matbaa-i Amire, s.17; hsan GÜNES, “Bursa’nın Yunan Ordusu
Tarafından sgali ve Bunun Dogurdugu Tepkiler”, II. Askeri Tarih Semineri ( 1908-1923
Döneminde Devlet Yönetiminde Ordunun Yeri ve Rolü), Ankara 1985, s.163; Yılmaz
AKKILIÇ, Kurtuluş
Savasında Bursa, Bursa Kültür Sanat Vakfı yayını:3, Bursa 1997, s.17;
YÜCEER, a.g.e., s.131-134.

142 Papers Relating to the Foreign of the United States 1922, Volume II, Washington 1938,
(United States National Archive) United States Goverment Printing Office,. USNA:767.68/297,
a.g.b., s. 418.

143 YALAZAN, a.g.e., s.4.


31

Türklerinin degisimi yanında Batı Anadolu’daki Rum nüfus ve onların haklarını
sürekli gündeme getirecek, Girit’te oynanan oyunu burada da sahnelemek
isteyecektir.

Anadolu’da ve Yunanistan’da ne kadar Rum’un oldugu konusunda çesitli
görüsler ortaya atılsa da “din” temeli üzerinden yapılan degisimde Yunanistan
Anadolu’dan sadece Rumları kabul etmis, Ortodoks Arapları ve Hıristiyan
Türkleri kabul etmek istememis, ama kendi sınırları içindeki mübadele dahilinde
olmayan Müslümanlardan Arnavut ve Bosnakları da göndermek için çaba sarf
etmistir. Mübadele kapsamı dısında olan Arnavutlar, Lozan’da kurulan
komisyonlarda tartısma konusu olmus, Yunanlı delege, Arnavut Hükûmeti’ne
Yunanistan’ın Epir bölgesindeki Arnavutların her türlü azınlık haklarından
faydalanacagı teminâtını vermek zorunda kalmıstır.144 Ortodoks Türkler
konusunda ise her ne kadar mübadele dısında tutulması konusunda karar alınmıssa
da, geçen süre zarfında önemli miktarda Ortodoks Türk’ü Yunanistan’a gitmistir.

1.3. LOZAN BARIS ANTLASMASI

Anadolu’dan Yunan askerlerinin çıkarılmasıyla 15 Mayıs 1919 tarihinde
baslayan Yunanistan’ın Anadolu macerası 1922 Eylül’ünde sona ermis, 3-11
Ekim 1922 tarihinde tilaf Devletleri, Yunanistan ve Türkiye’nin taraf oldugu
Mudanya Mütarekesi imzalanmıs, bu mütareke Yunanlıların Dogu Trakya’dan 14
Ekimde çıkmasıyla yürürlüge girmistir.145 Mütarekenin yapılmasının ardından
Lord Curzon’un girisimleriyle barış
antlasması yapılması için görüsmelere
baslanmıstır. Bu görüsmelerde ngiltere, talya ve Fransa’nın TBMM stanbul
temsilcisine sözlü verdikleri nota ise, basında “Lozan Konferansına resmen davet
olunduk” mansetiyle verilmistir.146 Bu görüsmeler neticesinde Ankara’nın barış
konferansının zmir’de olması ve Ukrayna, Gürcistan ve Rusya’nın da
görüsmelere katılması teklifi147 , barış
konferansının tarafsız bir yer olarak

144 LADAS, a.g.e., s.384.
145 smet NÖNÜ, smet NÖNÜ’nün Hatıraları (1923-1938), C.II, stanbul 1998, Cumhuriyet
yay., s.25-39.
146 Tanin, 28 Ekim 1922.
147 Salahi R. SONYEL, “Lozan’da Türk Diplomasisi”, Belleten, C.XXXVIII, S.149,s.41.



32

sviçre’nin Lozan sehrinde olması ve Rusya’nın da sadece Bogazlar konusunda
katılması seklinde kabul edilmistir.148 Rusya ise, konferansın dısında kalmak
istemediginden birçok girisimde bulunmus, Çiçerin verdigi bir beyanâtta Rusyasız
bir konferansı protesto ve boykot edeceklerini, böyle bir hareketin dünya barısına
katkı saglamayacagını söylemistir.149 Rusya, bunun için Türk dostu kisvesiyle
Ankara Hükûmeti’ne yakın görünmeye çalısmıs, Türkiye ise, Rusya’yı
konferansta olası bir politik baskı durumunda bir destek amacı olarak görmüs, bu
amaçla da iliskileri sürdürmek politikasını uygulamıstır.150

tilâf Devletleri, barış
konferansı yapılması kararını 27 Ekim 1922
tarihinde stanbul’daki TBMM temsilcisi Hamid Bey’e; “ ngiltere, Fransa ve

talya Hükûmetleri, Ankara Hükûmeti’ne gönderdikleri 23 Eylül notalarına ek ve
bu Hükûmetin 4 Ekim 1922 tarihli notalarına cevap olarak, dogudaki savasa son
verecek bir barış
antlasmasının yapılması amacıyla 13 Kasım’da görüsmelere
baslamak üzere, Ankara Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ni Lozan’a delegelerini
göndermege davet etmekten onur duyarlar. Delegelerin tam yetkiye sahip olması,
sayı olarak ikiyi geçmemesi, ngiltere, Fransa ve talya arasında
kararlastırılmıstır.” ifadelerini içeren bir notayla bildirmistir.151 Hariciye Vekaleti
Vekili Dr. Rıza Nur Bey de Ankara Hükûmeti’nin Lozan’da görüsmelere
çagırılmasına ait notayı, Büyük Millet Meclisi’nde yaptıgı konusmada
açıklamıstır.152

Basbakan Rauf Bey, Dısisleri Bakanı Yusuf Kemal Bey ve Saglık Bakanı
Rıza Nur’un adının geçtigi Lozan’a gidecek komisyon üyelerinin kimler olacagı
tartısmaları Mustafa Kemal’in smet Pasa hakkındaki kararı ile son bulmustur.
Mustafa Kemal, Yunanlılara karsı gösterdigi basarılar, Osmanlı Devleti’nde görev
almamış
olması, Mudanya görüsmelerinde basarılı bir diplomasi örnegi
sergilemesi gibi sebeplerinden dolayı smet Pasa’nın bu görüsmelerde sorumluluk

148 Michael DOCKRILL, “Lozan Konferansı ve ngiltere”, 70. Yılında Lozan Barış
Antlasması
Uluslararası Semineri, Ankara 1994, nönü Vakfı yayını, s.110.

149 Hâkimiyet-i Milliye, 26 Ekim 1922

150 SONYEL, a.g.m., s.42.
151 Hâkimiyet-i Milliye, 29 Ekim 1922
152 TBMMZC, Devre: I, ctima:III, C:24, s. 221.; Tanin 29 Ekim 1922


33

alabilecegine inanmıstır.153 Askerlik görevinden ayrılmayı düsünmeyen smet
Pasa’nın ikna edilmesiyle, bu göreve atanabilmesi için Dısisleri Bakanı olan
Yusuf Kemal (Tengirsek) Bey saglık sorunları gerekçesini ileri sürerek istifa
etmis,154 26 Ekim 1922 de yapılan seçimde Dısisleri Bakanlıgı görevine 150 oy ile

smet Pasa atanmıstır.155

smet Pasa’nın Dısisleri Bakanı olmasından sonra Lozan’a gidecek
delegelerin tespiti konusunda mecliste yapılan gizli celselerde Lazistan mebusu
Ziya Hursit ve 17 arkadasının Lozan’a gidecek delegelerin meclis tarafından
seçilmesi ile ilgili önergesi 121 ret, 61 evet ve 8 çekimser oyla kabul edilmemis,
delegeleri Hükûmetin belirlemesi ve gidecek delegelere 300.000 lira ödenek
ayrılması kabul edilmistir.156 Hükûmetin belirledigi isimler arasında yapılan
oylamada ise smet Pasa oy birligi ile baş
delege, eski Maliye Bakanı ve Trabzon
mebusu Hasan Bey (Saka) 152 oy, Saglık Bakanı ve Sinop mebusu Rıza Nur 122
oy alıp delege olarak atanmıstır.157 Bu üç delegenin yanında Celal (Bayar), Tevfik
(Bıyıklıoglu), Hikmet (Bayur), Rusen Esref (Ünaydın) ve Yahya Kemal (Beyatlı)
gibi isimler de danısman olarak Lozan görüsmelerine katılmıstır.158

5 Kasım 1922 tarihinde Ankara’dan yola çıkan Türk Heyeti,159
konferansın geç açılabilme ihtimalinin bulunmasına ragmen üç gün sonra, 8
Kasımda stanbul’dan Lozan’a Sark Ekspresi ile hareket etmistir.160 stanbul’da
bulundugunda bile görüsmelere baslayan smet Pasa, burada sveç Büyükelçisi
Wallenberg ile bir görüsme yapmıs, bu görüsmede Wallenberg’in ABD’den 25
milyon dolarlık borç alabilecegi teklifini Türkiye’nin dış
borçlanmasında
kullanılabilecegi amacıyla Ankara’ya bildirmistir. Bulgaristan Basbakanı ile de

153 Cemil B LSEL, Lozan, stanbul 1933, Ahmed hsan Matbaası, s.5-7.; SONYEL, a.g.e., s.46


47.
154 Hâkimiyet-i Milliye, 26 Ekim 1922
155 Hâkimiyet-i Milliye, 27 Ekim 1922; kdam, 28 Ekim 1922.
156 TBMMZC, Devre: 3, ctima:III, C:24, s. 377-379.
157 Türkiye Dış
Politikasında 50 Yıl; Lozan, Ankara 1973, Dısisleri Bakanlıgı yayını, s.4
158 Yasayan Lozan, Ankara 2003, Kültür ve Turizm Bakanlıgı yayını No:2990, s.38.
159 Hâkimiyet-i Milliye, 5 Kasım 1922


160 B LSEL, Lozan…, s.11


34

bir görüsme yapan smet Pasa buradaki görüsmeden edindigi; Bulgaristan’ın
denizlere inmek ve Balkanlar üzerindeki isteklerinde Türkiye’den destek
bekledigine dair izlenimini telgrafla yine Ankara’ya bildirmistir. Lozan’a ulasan
Türk Heyeti, konferansın ertelenme haberi üzerine sert tepki göstermis, smet
Pasa bunun görüsmeler öncesi tilâf Devletleri temsilcilerinin ortak görüş
olusturmak için yapıldıgını düsünmüstür.161 smet Pasa bunun üzerine tilâf
Devletleri hükûmetleri’ne;

“Barış
Konferansı’nın toplanması hakkında Fransa, talya ve ngiltere
Hükûmetleri tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükûmeti’ne resmen
yapılan davet ve bu hususta alınıp verilen notalar üzerine, Konferansın açılış
tarihi 13 Kasım olarak kesin biçimde kararlastırıldıgından dolayı Lozan’a ulasan
Türk Delegasyonunun, ortaklasa kararlastırılan yukarıda yazılı tarihte
görüsmelere hazır oldugunu soylu sahsınıza bildirmekten seref duyarım. Barısın
ertelenmesinin, Türk milleti için büyüklügü takdir edilemeyecek fedakârlıkları ve
zahmetleri uzatacak ve giderilmesi dogrudan dogruya bizim iyi niyetimize baglı
olmayan beklenmedik sonuçlar doguracak bir içerikte oldugunu benimle birlikte
soylu sahsınızda takdir edecektir. Dolayısıyla, dünya barısının çıkarları adına
Konferansın çabuk toplanması için besledigim en sıcak dilekleri soylu sahsınıza
bildirmeye ve yüksek saygılarımın kabulünün saglanmasına acele ederim.”
konulu notayı göndermistir.162 Türk tarafının bu tavrı Fransız gazetelerinde de yer
bulmus, gazeteler Türklerin isteklerinin ve tavrının asırı oldugunu, eger bu tavırlar
devam ederse Fransa’nın destek siyasetini gözden geçirebilecegini
belirtmislerdir.163

smet Pasa’nın Paris’e ulastıgı gün Lord Curzon, Fransa Basbakanı ve
Dısisleri Bakanı’na bir nota çekerek, Batı Trakya, Bogazlar, Adalar, Suriye ve
Irak sınırları, manda toprakları, Azınlıklar, malî ve ekonomik isler konusunda
ortak bir tutum takınılması geregini bildirmistir. smet Pasa böyle bir durumdan

161 S MS R, a.g.e.,s.101-104.
162 Ali Naci KARACAN, Lozan Konferansı ve smet Pasa, stanbul, 1943, Maarif Matbaası,


s.35.
163 SONYEL, a.g.m.,s.49.



35

rahatsız oldugu için Fransa yetkilileriyle yaptıgı görüsmelerde bu konuyu
gündeme getirmis, Fransa Dısisleri Bakanlıgı Müstesarı da smet Pasa’ya
konferansta sartlı bir planının ortaya konmayacagı ve esitlik ilkesine göre
konferans yapılacagı sözünü vermistir.164 Lozan Konferansı’na Türkiye ile birlikte
Birinci Dünya Savası’nı galip bitiren ngiltere, Fransa, talya ve Japonya katılmıs,
Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-Sloven Devletleri ve Amerika, konferansın
tüm oturumlarına katılmak üzere tilaf Devletleri tarafından davet edilmislerdir.
Ayrıca Bogazlar rejimi ile ilgili oturumlara dahil olmak üzere Sovyetler Birligi,
hem Bogazlar hem de Trakya sınırı konusunda yapılacak görüsmeler için
Bulgaristan ile Belçika ve Portekiz konferansa katılmıstır.165

Lozan Konferansı’na katılmasına ragmen Japonya, Londra Büyükelçisi
Hayasi tarafından temsil edilmis, en kalabalık heyet ngiltere’nin olmustur.

ngiltere’yi Dısisleri Bakanı Lord Curzon temsil ederken ikinci kalabalık heyet
olan Yunanistan’ı ise Elefterios Venizelos temsil etmistir. Romanya ve
Bulgaristan, Dısisleri Bakanı seviyesinde, diger ülkeler ise büyükelçiler
seviyesinde temsil edilmislerdir.166 Lozan konferansı sviçre Baskanı’nın ve Lord
Curzon’un konusmasından sonra sürpriz bir smet Pasa konusmasıyla
açılmıstır.167 smet Pasa bu konusmada, esitlik ilkesi üzerinden bir konferansın
yapılması, Türkiye’nin bagımsızlıgının öneminin vurgulanması, Anadolu’da
yasanan yıkım ve yagmalarda Yunanistan’ın sorumlulugunun bulunması ve
TBMM’nin tek temsilci olarak kabul edilmesi geregine atıfta bulunarak taraflara
diplomatik bir tarzda Türkiye’nin tavrını bildirmistir. smet Pasa’nın bu
konusması Lord Curzon tarafından sert bulunmuş
ise de smet Pasa, bunun sadece
Türk milletinin çektigi sıkıntıları ifade ettigini bildirmistir.168 Lozan
Konferansı’nda kurulan alt komisyonlarda ilk safhada Türkiye ile Yunanistan
arasında askerî ve sivil esirlerin degisimi, Yunanistan ile olan sınırın Meriç

164 S MS R, a.g.e.,s.106-107.

165 SOYSAL, a.g.e., s.69.

166 SOYSAL, a.g.e.,s.69-70.
167 Seha L.MERAY, Lozan Barış
Konferansı Tutanakları-Belgeler, stanbul 1993, Cilt:I,
Kitap:1, Yapı Kredi yayınları (3. baskı), s.1-4.
168 S MS R, a.g.e., s.116-117.



nehrinden geçmesi, talya’nın elindeki On iki ada ile mroz ve Bozcaada’nın
silahsızlandırılması sartıyla Yunanistan’a terki, Türkiye’deki Rumlar ile
Yunanistan’daki Türklerin karsılıklı degisimi konuları görüsülmüs, nüfus
mübadelesi sorunu 1930 yılında yapılan antlasmaya kadar sürmüstür.169

Lozan’da yapılan görüsmelerde alınan kararlar ve azınlıklar, Patrikhâne,
savaş
ve ahâli mübadelesi gibi konularla ilgili Rıza Nur, tartısmalı geçen meclis
oturumlarında bilgi vermis, Patrikhâne konusunda “Patrikhâne’nin dinî vasfından
baska hiçbir vasfı yoktur, kontrolümüz altındadır” demistir.170 zmir Mebusu Sırrı
Bey’in Garbî Trakya Türklerinin mübadeleye tâbi tutulmasının, Misak-ı Milli’de
yerini bulan “Garbî Trakya Türkleri kendi kaderlerini tayin etme hakkına
sahiptir” maddesini ihlâl edecegi konusunda uyarıda bulunmus, stanbul
Rumlarına karsılık olarak Garbî Trakya Türklerinin mübadele edilmeyecegini
belirtmistir. Ayrıca Bolu mebusu Tunalı Hilmi Bey’in Ortodoks Türkler ile ilgili
olarak; onların mübadeleye tâbi tutulup tutulmayacagı sorusunu yöneltmesi
üzerine Rıza NUR; “ sterseniz mübadele edersiniz, istemezseniz etmezsiniz,
Çünkü mübadele hükümlerinde Türk Ortodoksları hariçtir diye bir madde yoktur”
seklinde cevap vermistir.171 3 Mart oturumlarında ise Lozan’a giden üyelerden
Hasan Bey, borçlar ve diger iktisadî konular hakkında bilgi vermistir.172 smet
Pasa da aynı gün yapılan oturumda bogazlar, savaş
esirleri, toprak ve
kapitülasyonlar konusunda bilgi vermistir. Lozan’da çözüme kavusturulamayan
meselelerin Milletler Cemiyeti’ne götürülecegini söyleyen smet Pasa’ya,
Diyarbakır Mebusu Hacı Sükrü Bey’in burada da taraflı bir karar verilirse
Türkiye’nin tavrının ne olacagına dair sorusuna da, “o zaman harp ederiz” diyerek
Türkiye’nin kararlılıgını ifade etmistir.173

169 GÜREL, a.g.e., s.36.

170 TBMM Gizli Zabıt Cerideleri, Türkiye ş
Bankası Kültür Yay., 1999 stanbul, C.IV, s.4-8;
Cevahir KAYAM, “Lozan Barış
Andlasmasına Göre Türk-Yunan Nüfus Mübadelesi ve Konunun
TBMM’de Görüsülmesi”, Atatürk Arastırma Merkezi Dergisi, Ocak 1994, C: IX, S:27, s.604


605.
171 TBMMGZC, C.IV, s.10-12.


172 TBMMGZC, C.IV, s.41.

173 TBMMGZC, C.IV,s.65-70


23 Nisan 1923 tarihinde tekrar baslayan görüsmelerde tarafların
uzlasmaya yakın olması sayesinde yavaş
ilerleyen görüsmeler sonucunda taraflar
arasındaki pürüzler giderilmis, 16 Temmuz 1923 tarihinde antlasma imzalanacak
hâle getirilmistir.174 Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde tartısmalara da sebep olan
ve 24 Temmuz 1924 tarihinde imzalanan Lozan Barış
Antlasması yeni Türk
Devleti’nin en önemli basarılarından biri olarak kaydedilmistir.175 6 Agustos 1923
Salı günü sviçre’de bulunan Türkler smet Pasayı ugurlamıs, Filibe’de Türk ahâli
adına Müftü Efendi tarafından karsılanan smet Pasa Uzunköprü’de Anadolu
Ajansı muhabirine “ memleketimize kavustuk çok memnunuz” demistir. Aynı gün
stanbul’da müttefik orduları Generallerinden ngiliz Harrington, Fransız Charpy
ve talyan Mombelli’nin ziyaretini kabul eden smet Pasa, “ Mudanya’da
baslayan dostluk bende kıymettâr bir hatıra bırakmıstır. O zaman samimi bir
surette cereyan eden müzakereler bu gün hüsn-ü netice vermiş
bulunuyor… Bu
dostlugun, Lozan Konferansı müzakerâtının cereyan-ı umumiyesine hakim
kalması neticenin muvaffakiyetle alınmasını mümkün kılmıstır… Mustafa Kemal
Pasa Hazretlerine karsı beyan ettiginiz hissiyat-ı hürmetkâraneyi bizzat iblağ
etmekle pek mahzuz olacagım.”176 demistir. Haydarpasa istasyonunda halkın
tezahüratlarıyla ugurlanan177 smet Pasa, Ankara’da Gazi Mustafa Kemal Pasa,
Latife Hanım, mebuslar ve coskulu halk tarafından karsılanmıs, smet Pasa
gazetecilere “…gördügümüz tezahürât Hey’et-i Murahhasa’nın efkâr-ı
umumiyeye mutabık çalıstıgının delilidir.” demistir.178 smet Pasa, Türkiye Büyük
Millet Meclisi’nde yaptıgı konusmayla Lozan Antlasması’nın önemini “
Mütecânis, yeknesak bir vatan; bunun içinde dısa karsı olumsuz kayıtlardan ve
devlet içinde devlet ifade eden iç imtiyazlardan kurtulmuş
bir durum; savunma
hakkı kesin, kaynakları bol ve hür bir vatan … Bu vatanın adı Türkiye’dir. O
Türkiye’yi bu antlasmalar ifade etmektedir.” sözleriyle belirtmistir.179

174 KARACAN, a.g.e., s.444.
175 Hâkimiyet-i Milliye, Cumhuriyet, Aksam, 24 Temmuz 1924
176 Hâkimiyet-i Milliye 12 Agustos 1923
177 Hâkimiyet-i Milliye 13 Agustos 1923
178 Hâkimiyet-i Milliye 14 Agustos 1923
179 SONYEL, a.g.e., s. 115.


1.3.1. LOZAN GÖRÜSMELER NDE MÜBADELE MESELES.


Lozan konferansı’na katılan Türkiye; konferansta dengeleri gözeterek
Sovyet Rusya, slâm ülkeleri, Fransa ve belki de talya’nın politik yardımını
plânlamıs, konferans süresince tamamen Türklerin aleyhinde bir tavır sergileyen
Lord Curzon ise, görüsmelerde Türk delegelere çesitli zorluklar çıkarmıs, taraflar
arasında esit davranmamıstır. Konferansta ilk iş
olarak ngiltere baskanlıgında
Arazi ve Askerlik Komisyonu, talya baskanlıgında Yabancılar ve Azınlık
Komisyonu ve Fransa baskanlıgında Maliye ve Ekonomi Komisyonu
kurulmustur.180 Türkiye ile Yunanistan arasında alt komisyonlarda yürütülen
görüsmelerde Anadolu’daki Rum nüfus tartısma konusu olmus, Lord Curzon,
Anadolu’daki Rum nüfus ile ilgili olarak 1.600.000 kisilik rakamı kabul
etmistir.181 smet Pasa, Milletler Cemiyetinin bu konuda ise karısmasını
istemedigi hâlde, Lord Curzon’un istegi üzerine Milletler Cemiyeti tarafından
görevlendirilen Nansen, 12 Ekim’de stanbul’da Ankara Hükûmeti temsilcisi
Hamit Bey ile görüserek mübadele teklifini götürmüs182 , Atatürk ile de
yazısmıstır. Atatürk’ün de 23 Ekim tarihinde nüfus mübadelesini uygun görmesi,
bu arada Venizelos’un 350.000 Türk’ün hemen naklini istemesi üzerine Nansen
bir rapor için tetkiklere baslamıstır. Bu görüsmelerde stanbul Rumlarının sorun
yaratacagı anlasılmıs, bu konu daha sonra komisyonlarda görüsülmüstür.183 Bu
durumda Rumların göçünün Makedonya’daki Müslümanların da göçüne sebep
olacagı için mübadelenin sosyo-iktisadî olumlu ve olumsuz yönleri basın
tarafından tartısma konusu olmustur.184 Lord Curzon, Batı Trakya Türklerinin
nüfusunu 1912 yılı itibariyle 124.000 kisi olarak kabul etmektedir ki,
Yunanistan’da Müslüman nüfus Girit ve adalar dahil, Trakya hariç 360.000
kisidir. Bu nüfus Trakya ile beraber 480.000 civarında bir sayıya ulasmaktadır.185

180 Aksam, 22 Kasım 1922
181 PENTZOPOULOS, a.g.e,s.30.
182 Tanin, 23 Ekim 1922
183 AKGÜN, a.g.m., s.249.
184 Tanin, 25 Ekim 1922; kdam, 25 Aralık 1922
185 MERAY, a.g.e., C:I, Kit:I, s.127.



39

Nansen, 10 Kasım 1922’de hazırladıgı bir raporu komisyona sunmustur.

stanbul’dan baslayarak Dogu Trakya ve Atina’ya giden Nansen, bu bölgede
uluslararası yardım kurusları ile temaslarda bulunmustur. Nansen’in hazırladıgı bu
rapora göre186 Milletler Cemiyeti Saglık Komisyonu baskanı Albay Gauthier,
Türk Kızılay’ına ası ve diger sıhhî yardımda bulunmak üzere hazır bir durumda
beklemekte ayrıca Amerikan Kızılhaç’ı ve Uluslararası Kızılhaç da battaniye gibi
yardımların yapılması için gerekli hazırlıgı yapmıs, yardıma hazır durumda
gelecek talebi beklemekte oldugunu belirtmistir.

Nansen’e göre, sınırlara yıgılmış
göçmenler 900.000 civarında olup
bunların 300.000’i Dogu Trakya ve Anadolu’dandır. Mudanya Mütarekesi
sırasında sosyo-ekonomik olarak iyi durumda olan Rumlar göç ederken tasınabilir
esyalarını da götürmüslerdir. Ancak Yunan ordusunun çekilmesiyle Anadolu’dan
gelen Rum göçmenler ise sadece giyecekleriyle yola çıkmıslar, aç ve parasız
perisan bir durumda kalmıslardır. Dogu Trakya’dan gelen çiftçi göçmenler için
Makedonya’da yeterli arazi bulunmakta ise de sehirli göçmenler için durum o
kadar da iyi görünmemekteydi. ngiliz Hükûmeti ve Milletler Cemiyeti’nden

50.000 Paund isteyen Nansen, eger Amerikan Kızılhaç’ının yanında diger
Kızılhaçlardan da yardım gelirse göçmenlerin ilk beş
aylık gıda ihtiyacının
karsılanabilecegini, ancak barınma problemlerinin hâla devam ettigini bildirmis,
saglık komisyonunun sadece 100.000 doz ası saglayabildigi kamplarda saglık
sartlarının çok kötü bir durumda oldugunu ve çiçek, tifo, dizanteri ve kolera gibi
salgın hastalıkların yayıldıgını bildirmistir.187

Nansen, ekonomik olarak Yunanistan’ın son on yılda yasadıgı olaylardan
dolayı çok kötü bir durumda oldugunu, bu durumdaki Yunan Hükûmeti’nin
gelecek olan yaklasık bir milyon göçmenin ihtiyaçlarını karsılayamayacagını
bildirmis, bunun çözümü için de uluslararası borç kuruluslarını göstermistir.
Nansen’e göre Makedonya’ya yerlestirilecek olan ve kısın gelecek olan çiftçi
göçmenlerin tarım aletleri, hayvan, bina malzemesine ihtiyacı bulunmakta ve

186 FO 371/9139 (E 13401/10524/44), Ethnic Minorities Of Balkan States 1860-1971, C.3,
Archive Editions, ( Foreign Office), 2003, s.565.

187 FO 371/9139 (E 13401/10524/44) ,s.566.


40

hemen üretici duruma geçirilmesi gerekmektedir. Anadolu’dan gelecek olan
çogunlugu kadın ve çocuk olan göçmenlerin barınması en önemli sorunların
basında gelmektedir.188

Lozan Konferansı’nda 1 Aralık 1922 tarihli oturumda sadece mübadele
konusu gündeme getirilmis, Lord Curzon’un çagrısı üzerine Nansen’in raporu
dahilinde Türkiye ile Yunanistan arasında bir nüfus mübadelesi yapılması geregi
ifade edilerek, mübadele antlasması için alt komisyonların kurularak çözüm için
kararların alınabilecegi belirtilmistir.189 smet Pasa hâlen Anadolu’daki barınma
yerleri sorununun çözülememesinden dolayı mübadele isleminin daha sonra
yapılmasını istemisse de stanbul ve zmir’in zorunlu mübadeleye dahil edilmesini
istemis, Venizelos ise göçün zorunlu olmasına karsı çıkarak, istege baglı
olmasında ısrarlı olmustur. Lord Curzon, gönüllü göç olursa islemin çok
uzayacagını iddia ederek zorunlu göçü savunmus, ekonomik olarak Türkiye’ye
zararı olacagı iddiasıyla da stanbul Rumlarının mübadele dısı tutulmasını
savunmustur.190 Komisyonlarda sivil esirlerin, harp esirlerinin ve Türk-Rum
nüfusun mübadelesi konusunun görüsülme kararı alınmıstır.191

10 Ocak 1922 tarihinde yapılan toplantı ahâli mübadelesinin iki devlet
arasında temel olarak kabul edildigi görüsmelerden olusmustur.192 Mübadele
meselesi iki devlet arasında 30 Ocak 1923 yılında Türk ve Rum Ahâlinin
Mübadelesine Dair Mukavelenâme ve Protokol’ün imzalanmasıyla resmiyet
kazanmıstır.193 Buna göre; 1 Mayıs 1923 tarihinden itibaren baslayacak olan
mübadeleden stanbul Rumları ve Batı Trakya Türkleri istisna olması
kararlastırılmıstır. stanbul Rumları 30 Ekim 1918 tarihinden önce de sehremâneti
sınırları içinde oturanlar, Batı Trakya Türkleri de Bükreş
Muahedenâmesi’yle
1913 yılında tayin edilen sınırın194 dogusundakiler olarak tespit edilmistir.

188 FO 371/9139 (E 13401/10524/44) ,s.567.
189 Tanin 6 Aralık 1922; MERAY, a.g.e, C:I, Kit:I, s.118.
190 MERAY, a.g.e., C:I, Kit:I, s.121-124.
191 Tanin, 6 Aralık 1922
192 Tanin, 12 Ocak 1923
193 Hâkimiyet-i Milliye, Aksam, Cumhuriyet ,Tanin, 30 Ocak 1923
194 Tanin, 15 Ocak 1923; BAYUR, a.g.e., C.II, Kıs:2, s.463.



Mübadeleye tâbi olan bölgelerde 18 Ekim 1912 tarihinden bu yana göçmen
durumunda olan ve yerlerini terk etmiş
olanlar, aileleri terk ettikleri hâlde
kendileri Türkiye’de kalmış
olan Rumlar birinci dereceden mübadil sayılmıstır.195
Nansen, bu konuda Rum tarafını tutmus, stanbul Rumları ve Anadolu’dan
gelerek stanbul civarındaki köylerde toplanan Rumların stanbullu olarak kabul
edilip, mübadele edilmemesinin olumlu olacagını belirtmis196 ise de Nansen’in bu
teklifi kabul edilmemistir. Yunanistan ve Türkiye arasındaki bu mübadele konusu,
uzun süreler içinde her iki devletin sosyal, ekonomik ve politik hayatında önemli
degisimlere sebep olmustur.197 Antlasma sonrasında karsılıklı olarak geri göç eden
Türkler ve Rumlardan Hükûmetleri’nin olurunu almaları istenmistir.198

1.3.1.1. Etabli ve Gayrimübadiller Meselesi

Lozan konferansında iki devlet de nüfus mübadelesini kabul etmesine
ragmen kimlerin mübadeleden ayrı tutulacagı ve yerlesik sayılacagı sorunu sık sık
tartısma konusu olmustur. Batı Trakya Türklerinin ve stanbul Rumlarının
karsılıklı mübadeleden ayrı tutulması meselesi, komisyonların çalısmalara ara
vermelerine de sebep olmustur. Görüsmelerde Amerikan gözlemcisi de Lord
Corzon’u destekleyerek Türklerin ticarî islerini hep Ermeni ve Rumlara
yaptırdıgını, onların göçünün Anadolu’da ekonomik sıkıntılara sebep olacagını
savunmustur. smet Pasa ise Ermeni ve Rumların Anadolu’da varlıklarının devam
etmesinin “enfeksiyonu davet eden açık bir yara” oldugunu, Türklerin yıllarca
bagırlarında yılan besledigini söyleyerek mübadelelerini savunmustur.
Venizelos’un ise mübadeleye destek vermesinin yanında bu islemin gelecekte agır
bir bedelinin olacagını ifade etmesi çeliski yaratmıstır.199 Tartısmalar sonucunda
stanbul dogumlu Rumların 200.000’inin kalmasını kabul eden smet Pasa,

195 Vakit,8 Subat 1923.

196 Tanin, 15 Ocak 1923
197 Nada Z MOVA, The Exchange of Grek and Turkish Populations After World War I and
Its Impact on Turkey, Praha 1989, L’institute de I’historie Tchec, s.169.
198 LADAS, a.g.e.,s.345.


199 AKGÜN, a.g.m., s.250-251.


böylece tasınır tasınmaz mallara karsı alınacak tazminât karsılıgı stanbul
Rumlarının mübadeleye tâbi olması görüsündeki ısrarından vazgeçmistir.200

Kurulan alt komisyonlar bir bagımsız üye ve Türk–Yunan delegelerden
olusmaktadır. Ahâli Mübadelesi Türk delegasyonuna; Tevfik Rüstü, Hamdi,

hsan, Seniyüddin, Haydar, Mehmet Ali ve Hamdi Bey’ler sifre katipligine de
Mustafa Bey tayin olmustur.201 Ahâli mübadelesi Yunan delegasyonuna ise, Jan
Papa baskanlıgında dört kisi atanmış
ve hemen göreve baslamıstır.202 Degisim
Mukavelenâmesi imzalanmasına ragmen, “etabli” kavramı konusunda antlasmaya
varılamamıs, Türk ve Yunan delegeler farklı yorumlarda bulunmuslardır.
Komisyondaki Türk üyeler, stanbul’da 30 Ekim 1918 tarihinden önce yerlesmiş
bulunan insanların hukukî sıfatlarının Türk kanunlarına göre tespit edilmesi
gerektigini savunmuslardır. Buna göre; Türk nüfus kanununda iki kısım ahâli
vardır; birincisi, bir yerde dogan ve orada oturan kimseler ki bunlara yerli denir,

kincisi, bir memlekette dogmayıp yalnız o memlekete gelip yerlesenlerdir.
Bunlar geldikleri memleketlerdeki kayıtlarını nakletmedikçe yerli sayılmazlar.
Rumların çogunlugu kayıtlarını yaptırmadıklarından Türk kanunlarına göre
yerlesik sayılamamaktadırlar.203

Muhtelit Mübadele Komisyonu’nun Hukuk Komisyonu (etabli)
kelimesini Yunanlılar lehine tercüme etmis, buna göre; 1918 tarihinden evvel

stanbul’a gelmiş
ve nüfusa kayıt olmamış
olan Rumların, yerli sayılmasını bu
suretle mübadeleden ayrı tutulmasını istemis, ancak müzakere etmiş
görünmek
için bu nüfusa kayıtlı olmayanların mübadeleye dahil olmalarını, içlerinde emlâk
sahibi olanların mübadeleden hariç tutulması sartıyla kabul etmistir. Bu taraflı
karar üzerine iki Türk üye karara imza atmamıstır. Müzakerelerde alınan
“Mübadele Mukavelenâmesinin ikinci maddesi mucibince mübadeleden müstesna
edilen havaliden birinde sâkin olup da mezkûr havalinin sicil-i nüfusuna

200 MERAY, a.g.e., C:I, Kit:I, s.210-213.
201 BCA: 30.0.10/123.873.17
202 BCA:.30.0.10/123.873.11
203 Türel YILMAZ, “Türkiye-Yunanistan Arasındaki Mübadele Sorunu ve Batı Trakya Türklerinin
Azınlık Haklarını Koruyan Antlasmalar (Lozan Barış
Antlasması ve Sonrası)”, Askeri Tarih
Bülteni, Yıl:24, S:46, Subat 1999, s.22.


hüviyetini kayıt ettirmiş
olan, bu mıntıkalarda dâimi ikâmet etmek amacıyla emlâk
sahibi olanlar veya herhangi bir ticaret, sanayi ile ugrasanlar ve bunu
belgeleyenler mübadeleden ayrı tutulacaktır” karar üzerine Tevfik Rüstü Bey de
istifa etmistir.204

Yunan üyeler ise sözlesmede Türk veya Yunan kanunlarına herhangi bir
atıf yapılmadıgı için sâkin olan anlamındaki “Etabli” kelimesinin bir kanuna göre
yorumlanmamasını istemislerdir. Bunun üzerine konu Milletler Cemiyeti’ne
aksettirilmis, Milletler Cemiyeti’nin görüsüne basvurdugu Uluslararası Daimî
Adalet Divanı da 21 Subat 1925 tarihinde;

a. “Yerlesmiş
olanlar (etabli) kelimesi, süreklik özelligi tasımakta ve
bir oturma ile beliren fiili bir durum ifade etmektedir.

b. stanbul’un Rum ahâlisi ile kast edilen kisilerin antlasma geregince
sâkin bulunmuş
sayılmaları ve mübadele dısında bırakılmaları için stanbul’un
1912 kanunu ile tespit edilen belediye sınırları içinde bulunmaları ve bundan
baska oraya her ne sekilde olursa olsun 30 Ekim 1918 tarihinden önce gelmeleri
ve sürekli olarak orada oturmak niyetinde bulunmaları zorunludur” seklinde bir
görüş
bildirmis, konunun tartısması 1930 yılında yapılan antlasmaya kadar
sürmüstür.205

stanbul Rumlarına karsın Türkiye’nin mübadele dısında tutulmasını
istedigi Garbî Trakya Türkleri de Mübadele Mukavelenâmesi’nin ikinci
maddesine dayalı olarak mübadele dısında tutulmustur. Mukavelenâmenin besinci
ve on altıncı maddeleri de Türklerin hukukî haklarını teminât altına almaktadır.
Her ne kadar mübadele esnasında çesitli baskılar sonucu gayrimübadil Türklerin
de göçe zorlanması yönünde olaylar olmuş
ise kurulan komisyonlardaki Türk
üyeler bu konuda Yunanistan’ı aynısının Rumlara da yapılacagına dair uyarısıyla
engellemislerdir. Yunanistan’ın gayrimübadil Türkleri göçe zorlaması ve daha
önce yurtlarını terk etmek zorunda kalmış
olanlara geri dönmede zorluk çıkarması
gibi gayri hukukî tavırları Türk üyeler firari Rumlara da aynı tavrın

204 Cumhuriyet, 3 Ekim 1924.
205 Cumhuriyet, 1 Mart 1925


gösterilecegini ifade etmeleriyle durdurulmustur.206 Cumhuriyet gazetesinden
Yunus Nadi, Garbî Trakya Müslümanları mübadeleye tâbi degilken,
Yunanistan’ın buraya birçok muhacir naklettiginden bahsederek Hükûmetin
hemen önlem almasını istemis, bu amaçla basyazısında;.

1-“Garbî Trakya Türkleri ve Müslümanlar mübadeleye tâbi tutulursa

stanbul Rumları da tutulmalı,

2-Gelen muhacirlere Garbî Trakya Türklerinin evleri hatta agaçları bile
verilmekte, 5-6 odalı evi olan Türk bir odaya tıkılıp diger odalara Rumlar
yerlestirilmektedir.

3-Tarlalarında bulunan ürünlere el konulan Türkler can korkusu
yasamaktadır. Yunanlıların amacı Garbî Trakya’yı Rumlastırmaktır. stanbul
Rumlarının durumu Garbî Trakya Türklerinin durumuna baglıdır” sözleriyle
delegelerin karsılıklık esasına dayanan tavrını desteklemis, aynı sekilde stanbul
Rumlarına da davranılmasını istemistir.207

Siyasî olarak süren etabli meselesi ile ilgili iki ülke adına, Tevfik Rüstü
Bey ile Eksanderis’in baslattıgı görüsmeler sonucunda, Sükrü Bey ile Mösyö Papa
tarafından tanzîm edilen ve iki mukavele ve buna ek bir takım protokollerden
olusan 208 Atina tilâfnâmesi 1 Aralık 1926 tarihinde imzalanmıstır.209 Buna göre
mübadele sözlesmesi sonucu Yunanistan’da kalan Türklerin tasınır tasınmaz
malları gibi mülkiyet haklarına dair hukukî düzenleme yapılmıs, emlâk-ı gayri
menkule ve hukukî hakların korunması konusunda önemli bir adım atılmıstır.210
10 Haziran 1930 tarihinde yapılan Etabli Antlasması’nın onuncu ve on dördüncü
maddelerine göre ise geldikleri tarih ve dogdukları yere bakılmaksızın

206 BCA (Toprak skan Müdürlügü): 272.12/47.87.4.
207 Cumhuriyet, 18 Temmuz 1924.
208 Aksam, 3 Aralık 1926
209 Cumhuriyet, 1 Aralık 1926
210 Düstûr, 3.Tertip, C.VIII,s.129-142.



gayrimübadil olan stanbul Rumları ve Garbî Trakya Türkleri “Etabli” olarak
kabul edilmistir.211

stanbul Rumlarının mübadele dısında tutulması konusu basında
tartısılmıs, isgal esnasında yasananlar hatırlatılarak stanbul Rumlarının mübadele
edilmesi istenmistir.212 Dr. Rıza Nur konuya farklı bir bakış
açısı getirerek “

Anadolu’dan çıkıp giden Rumlar hiç bir sey bırakmadılar. Orada topragın kıymeti
az, meskenler ise tamamen yanmıstı. Halbuki Makedonya Müslümanları büyük
arazi sahipleridir. Binaenaleyh esitlik saglanması için biz de zengin olan stanbul
Rumlarının çıkıp gitmelerini istiyoruz.”213 demistir. Yine stanbul’daki Rumların
kalmasının Türkiye halkının huzur ve asayisten mahrum kalması demek olacagı,
bunu ekalliyetlerin de fark ettigi onun için sınırlara göç etmeye basladıkları ifade
edilmis, stanbul’da TBMM’nin idaresinin kurulması için bunun sart oldugu
belirtilmistir.214 Bu konu komisyonlarda tartısılırken gazetelerde alınan haberler
yanlış
anlasılmalara sebebiyet vermistir.215 stanbul Rumlarının mübadele
edilmemesini isteyen Yunanlı delegeler de konuyu görüsmelerden çekilmeye
kadar getirmislerdir. Yunan azası Caclamanos, mübadeleye niyetlerinin
olmadıgını söyleyerek Anadolu’dan gelenlerin geri dönebilecegini söylemistir.216

stanbul Rumlarının mübadelesi konusunda tartısmaların sürmesi üzerine
Karma komisyon; “30 Ekim 1918 tarihinde önce stanbul’da bulunmuş
ve simdi
olmasa da bu tarihten önce stanbul’da bulunmuş
olan Rumları; stanbul’da
ikâmet etmiş
olmak, nüfusa kayıtlı olmak veya daimi olarak burada kaldıgını ispat
edecek herhangi bir yazı veya sahitle beraber sayılan sartlara haiz herkesi etabli
kabul edilmistir.” açıklamasıyla karmasaya bir son vermistir.217

211 Düstûr, 3.Tertip, C.II,s.707-717
212 Tanin, 12 Aralık 1922
213 Tanin, 11 Aralık 1922
214 Tanin, 13 Aralık 1922
215 Tanin, 14 Aralık 1922
216 Tanin, 17 Aralık 1922
217 Cumhuriyet, 13 Haziran 1925


stanbul Rumlarının mübadeleye tâbi tutulmaması Anadolu’dan gelerek
buradaki akrabalarının yanına sıgınan veya stanbul üzerinden sevk edilen
Rumların firarları da sorun olmustur. stanbul Tâli Mübadele Komisyonu 20.000
Rum’a pasaport vermesine ragmen çok az Rum Yunanistan’a gitmiş
veya sevk
edilmistir. Yunanistan’da pasaport verilen Türklere sadece 15 gün oturma izni
verilirken, stanbul’da durum tam tersi uygulanmıstır. Ayrıca Anadolu’daki
Rumlar özellikle Trabzon’dan gelenler, sevkıyatları stanbul üzerinden
yapıldıgından buradaki Rumların arkasına saklanmaktadırlar ki, bunlar önemli bir
miktarı olusturmuslardır. Mübadele komisyonu bunu fark ederek oturma
sürelerini sona erdirse de bunlar yine de Yunanistan’a gitmemislerdir. Bunun
üzerine Polis müdüriyeti bir tebliğ
yayımlayarak pasaport almasına ragmen
gitmedigi için isimleri merkezlere bildirilmiş
Rumların tutuklanarak merkezlerde
toplanmasını istemis, Beyoglu ve Üsküdar vilayetlerinde operasyonlar
düzenlemistir. Bu durumda olup da Balıklı’da toplanan Rumlar, burada bir süre
bekletildikten sonra vapurlarla Yunanistan’a sevk edilmislerdir. Yunanistan’ın ise,
Selanik’ten sevk edilen Türkleri kamplarda topladıgı, bu muhacirlerin bazen
75.000’i buldugu ifade edilmis, bunun üzerine aynı usulün Rumlara da
uygulanmasına komisyon tarafından karar verilmistir.218

Etabli meselesinin yanında bir diger mesele de, mübadeleye tâbi olmayan
gayrimüslim erkeklerle ve Türklerle evlenen Ortodoks Rum kadınların
durumudur. 1925 yılında kabul edilen bir tezkireyle mübadele sözlesmesinin
imzalanmasından önce mübadeleye tâbi olup da mübadeleye tâbi olmayan
gayrimüslim erkeklerle evlenen Ortodoks Rum kadınları mübadele dısında
tutulmuslardır.219 Bunun gibi Türk erkekleriyle evlenmiş
ve din degistirmiş
olan
Rum kadınların durumu hakkında stanbul Merkez Komisyonu ile Dahiliye
Vekaleti arasında yapılan görüsmelerde vekalet açıklamada bulunmustur.

1923 Agustosunda dinini degistirmiş
ve bir Müslüman ile resmen
evlenmis, bir yasında kızı olan Samsun’un Rum mahallesi ahâlisinden Hacı
Anastas oglu Pandeli’nin kızı ve Çiftlik mahallesinde sâkin Abdullah Efendinin

218 Cumhuriyet, 19 Ekim 1924
219 BCA: 30.18.1/15.54.1


esi olan Kadriye’nin mübadeleden istisna edilmesi talep edilmistir.220 Ancak, din
degistirdiginin kayıtlara islenmemesi ve bu sekilde slâmlarla yapılan evliliklerle,
çoluk çocugu olan kadınlar ile ilgili herhangi özel bir maddenin olmamasından
dolayı Kadriye’nin gayrimübadil olma talebi kabul edilmemistir. Bu tür sorunların
çözülmesinde sıkıntı yasandıgından Lozan muahedesinin imzalanmasından sonra
Türkler ile evlenip din degistiren kadınların “Rum Ortodoks bulunan” kaydından
düsmeleri, çocuklarının babalarına, Türk aileler yanındaki Rum çocukların talep
dahilinde Tâli Komisyonlara verilmesi, din degistirmede resit olma sartı
gerektiginden bu tür basvuruların önüne geçmek için bu sartlara haiz olan
kadınların mübadeleden istisnası kabul edilmistir.

Mersin’de yasamakta olan Arap Ortodoksların mübadeleye tâbi olup
olmadıkları sorusu da Muhtelit Komisyon’da tartısma konusu olmustur. Uzun
süren görüsmelerde, Mukavelenâmenin birinci maddesinde; mübadelede din
hususunun öncelik olacagı ancak Arnavut Müslümanlar ile Katolik Rumların
mübadeleden ayrı tutulmaları kabul edilmistir. Yunan komisyon üyeleri Arap
Ortodoksların kendileriyle hiçbir münasebet ve milli bagının olmamasını sebep
göstererek bunların mübadeleye tâbi tutulmasını ret etmislerdir. Ancak Türk
üyelerin mukavelenâmenin birinci maddesinin hatırlatılması üzerine konu
ertelenmistir. Mersin’de belirli bölgelerde toplanmış
olan Arap Ortodoks nüfusun
tasınması ve iskânı problem olmustur. Komisyonun tarafsız üyelerinden Mösyö
Wilington’un Yunanlı üyelerden etkilenmesi ve gelen mübadillerin mübadeleye
tâbi oldukları hâlde gönderilemeyen Arap Ortodoksların evlerine
yerlestirilememesi Türk komisyon üyelerinde sıkıntı yaratmıstır.221

Mübadele konusunda yasanan bir diger mesele de, gelen göçmenler
içerisinde Sırbistan, Romanya, Rusya göçmenlerin de bulunmasıdır. Hükûmet
bunlar hakkında vekaletten çesitli önlemler alınması istemistir.222 Kırkkilise ve
Tekirdağ
civarında Pristina, Lankaza, Yeni Pazar, Istırumca, Egri dere, Rusçuk,
Pravadi, Varna ve skeçe gibi bölgelerden mübadeleye tâbi olmayan Arnavut,

220 BCA: 30.18.1/10.36.9
221 BCA: 272.11/41.48.22
222 BCA: 30.18.1/8.39.9


Bosnak ve Pomaklardan olusan 559 kisi iskân edilmistir. Bu iskânda Kırkkilise’ye
baglı Yeni mahalle, Kaleler, mam Pazarı, Sâkini, Kara Halil, Derne-i Yanıklı ve
Çonkırı köyleri ile merkeze baglı Hamidiye, Orta ve Hacı Hasan mahallelerine
iskân edilmislerdir. Yine genel harp esnasında Yunanistan tarafında kalan ve daha
sonra Üsküp Yunan Konsolosu’nun izni alınmış
olan Sırp pasaportuyla Selanik’e
gelen Mayadağ
ve Karasinan Müslümanlarının da iskânlarının Tekirdağ
da
yapılması için izin istenmistir.223 Yine stanbul Sehremâneti sınırları içinde
toplanan gayrimübadil Rumların iskânları ve mal edinebilmeleri konusu sorun
olmustur. Dahiliye Vekaleti ile stanbul sehremaneti arasında yapılan
yazısmalardan sonra bu konunun bir karsılıklı hareket oldugu Garbî Trakya’daki
Türklere uygulanan muameleye karsı aynısının burada da uygulanacagı
belirtilerek iskânlarına izin verilmemistir.224 Buna benzer bir iskân konusu da geri
gelen Rum göçmenlerdir. Zonguldak mebusu Tunalı Hilmi Bey “ …mübadeleye
tâbi olan Rumların yabancı uyruk altında tekrar Anadolu’nun çesitli yerlerine
gelmektedir. Bunlar hakkında ne gibi önlemler alınmıstır…” seklinde bir soru
önergesiyle Dahiliye Vekaleti’nden cevap istemistir.225

1.3.1.2. Fener Rum Patrikhânesi’nin Faaliyetleri ve Pontus Meselesi

Fener Rum Ortodoks Patrikhânesi; Katolik Roma ile olan mücadeleleri
sonucunda tamamen bagımsız bir kilise hâline gelmis, aynı zamanda Katolik
Roma’ya karsı faaliyetlere de baslamıstır. Ortodoks dünyasının bir parçası olan
Rumlar ve Rum kilisesi, stanbul, Antakya, skenderiye ve Kudüs Patriklikleri
ayrı ayrı teskilatlanma durumunda olmalarına ragmen, Dogu (Roma)
mparatorlugu’nun baskentinde olma avantajıyla stanbul Patrikligi birinci plana
çıkmıs, Osmanlı Devleti döneminde imtiyaz saglayan fermanlarla Ortodoksların
sivil ve dinî baskanı durumuna gelmistir.226 Ortodokslar ve Katolikler arasındaki
çekismeler karsılıklı olarak aforoz mekanizmasının isletilmesine sebep olmus,

223 BCA: 27.12/43.64.2
224 BCA: 27.12/60.166.09
225 BCA: 30.10.0/6.34.5
226 Yavuz ERCAN, “Türk-Yunan liskilerinde Rum Patrikhânesinin Rolü”, Üçüncü Askeri Tarih
Semineri Bildirileri, Tarih Boyunca Türk Yunan liskileri, Ankara 1986, s.197, 199,201.


49

Ortodoks Patrikhânesi XI. yüzyıl ortalarından itibaren bagımsız ve Roma’ya karsı
bir kilise olarak ortaya çıkmıstır.227

Ortodoks Patrikhânesi, her ne kadar Roma’dan ayrılmış
ise de devamlı
kendisini Roma’nın mirasçısı olarak görmüstür. Ancak bu mirasçılık kilisenin
Greklesmesini engelleyememistir.228 Roma düsüncesi, devlet gelenegi,
Anadolu’nun siyasî irade ve düsüncelerine etki etmis, bu düsünce ve Hıristiyan
Ortodoks Kilisesi sayesinde Latin ve Grek olmayan Anadolu toplumları
Greklesmiş
ortak bir isim olarak “Rum” ismini almıs, ancak “Rum” ve “Yunan”
birbirinden farklı anlam tasımıstır.229

stanbul’un fethi ile beraber Fatih tarafından önem verilen Patrikler, her
zaman saygıyla karsılanmıslardır. Kendilerine verilen geniş
yetkiler ile Ortodoks
tebaanın dinî ihtiyaçlarının giderilmesi manasında yardımlar yapılmıstır. Buna
ragmen Osmanlı Devleti içindeki Ortodoks azınlık devlete sadık kalmış
ise de son
dönem Patrikler konusunda aynı seyi söylemek mümkün olmamıstır. Patrik V.
Gregorius’un 1821 Yunan isyanında ilgisinin bulunması ve tespit edilmesi üzerine
asılmıs, üç gün daragacında bekletilen cesedinin üzerine Patrik olarak yapması
gereken isler ile suçu yazılmıstır. Daha sonra denize atılan cesedi Rumlar
tarafından bulunmus, önce Odesa’ya götürülmüs, sonra 1871 yılında Yunan
meclisinin kararıyla Atina’ya getirilmistir. O gün itibariyle Fener Patrikhânesi’nin
(Petro kapısı) Ortakapısı kapatılmıstır.230 Bu olaydan sonra Patrikhâne’nin Türkler
aleyhine faaliyetleri daha da artmıstır.

Rum Patrikhânesi’nin resmî gazetesi olan Eklisiyastiki Alitia’da
yayınlanan bir yazı Rum Patrikhânesi’nin amacını ortaya koymaktadır. “…Bir
milletin esitlik vaatleriyle kandırıldıgı zamanlar geçmistir… Bu devlet yıkılıyor.

227 G.OSTROGORSKY, Bizans Devleti Tarihi, (Çev:F. ISILTAN), Ankara 1981, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.411-413.

228 OSTROGORSKY, a.g.e., s.24-27.

229 ERCAN, a.g.m., s.197; brahim ERDAL, “Türk Basınına Göre, Patrikhane Konusu ve Patrik
Araboglunun hracı Meselesi”, Atatürk Yolu, C:9, S: 33-34, Mayıs-Kasım 2004, Ankara 2004,

s.34.

230 Cevdet Pasa, Tarihi Cevdet, XI, stanbul 1893, Akçağ
Yay., s.163; Sehabettin TEK NDAG,
“Patrik ve Patrikhâne Hakkına Düsünceler”, Türk Kültürü, Ankara 1965, S:32, s. 509-513.


50

Bu köhne ve çürümüş
vaatlerle devlet toplanamayacaktır. Cografî istatistikler
gösterilmesi de Türk unsurunun çogunluga sahip olduguna ve dolayısıyla Rum
milletinin de böyle geçersiz açıklamalarla idare-i maslahât edilmesi gerektigine
kimseyi ikna edemezsiniz. Haritaları hazırlayanlar unutmamalıdır ki Rum unsuru
birçok yerlerde azınlıktaysa da baba mirası üzerindeki tarihî ve sosyal haklarını
kaybedemez…”.231 Burada Fener Rum Patrikhânesi, Anadolu’nun ve stanbul’un
mirasçısı oldugunu kabul ederek Roma’nın mirasçısı olduklarını iddia ederken
Yunanistan’ı da Fener Rum Patrikhânesi’nin mirasçısı kabul etmistir. Fener
Patrikhânesi Yunan ordusunun Anadolu’ya girmesiyle birlikte ayrılıkçı
faaliyetlerini arttırmıs, Patrikhâneye Yunan bayragı ve Bizans kartalı asarak, Rum
okullarında Türkçe okumayı kaldırmıstır.232 Ayrıca Patrikhâne, heyetler
olusturarak Venizelos’un faaliyetlerine destek vermek için Fransa ve ngiltere’ye
sözde baskı ve zulüm ile ilgili raporlar vermis,233 yogun çabalarıyla birçok Rum,

zmir’e giderek Yunan ordusuna asker olarak yazılmıstır.

Fener Patrikhânesi Rum halkı üzerinde propaganda faaliyetlerinde
bulundugu gibi bununla beraber sık sık Rumlara yapıldıgını iddia ettigi sözde
zulümleri anlatan kitapçıklar nesretmistir. Patrikhâne bu gibi haberler ile Hükûmet
üzerinde baskı kurabilecegini bildiginden bu gibi iddiaları sık sık gündeme
getirmis, memleket genelindeki her olumsuz olayı Rumlar üzerine yapılmış
gibi
yansıtan “Kara Kitap” gibi yayınlarda bulunmustur.234Avrupa devletleri de bu tür
yayınları fırsat bilerek iddiaların dogrulugunu arastırmadan Osmanlı Hükûmeti
üzerinde baskı olusturmuslardır.235 Fener Rum Patrikhânesi’nin ve Yunanistan’ın
desteginde stanbul’da toplumun bütün kısımlarını kapsayan Rumlar tarafından
kurulan cemiyetler yine Patrikhâne’nin yönlendirmeleri ve maddî destegiyle

231 ERCAN, a.g.m., s.204.

232 T TE, K:40, B: 184,; Süleyman BÜYÜKKARCI, Türkiye’de Rum Okulları, stanbul 2003,
Yelken basım yayın s.23-35.

233 Tanin, 23 Temmuz 1923

234 Bülent ATALAY, Fener Rum Patrikhânesi’nin Siyasî Faaliyetleri (1908-1923), stanbul
2001, Tarih ve Tabiat Vakfı yayını:4,s.44.; Hakan ALKAN, Fener Rum Patrikhânesi, Ankara
1999, Günce yayınevi, s.51-53; ERDAL, a.g.m, 35

235 Azmi SÜSLÜ, “Patrikhâne ve Kiliselerin Ermeni Teröründeki Yeri”, Uluslararası Terörizm
ve Gençlik Sempozyumu Bildirileri (24-26 Nisan 1985), Sivas 1986, s.69.


çalısmıslardır.236 Faaliyet gösteren bu derneklerden birisi Rum Muhacirîn
Cemiyeti’dir. Bu cemiyetin amacı; Amerika’ya, Yunanistan’a ve Adalara göç
etmiş
olan Rumların tekrar stanbul’a dönmesini saglamak olmustur. Cemiyet
Patrikhâne’nin Rum nüfus ile ilgili faaliyetleri konusunda çalısmıs, Etniki
Eterya’nın diger bir adıyla Kordos Komitesi’nin bir kolu olarak kullanılmıstır. Bu
cemiyet göçmen cemiyeti olarak görüldügünden silahlı Rum çetelerini istedigi
yere nakledebilmis, cemiyetin seyahat belgesini alan çete üyeleri Karadeniz’e
kadar rahatça gidebilmistir. Cemiyet bunun yanında Patrikhâne ve Metropolitler
aracılıgıyla çetelere katılmak üzere gelen 18-20 yaş
arası gençleri jimnastik ve
izcilik faaliyetleri adı altında askeri egitime tâbi tutmustur.237 Rum Cemiyet-i
Ticâriyesi de, slâm tüccarlarının iflasa sürükleyerek piyasayı ele geçirmek, borsa
oyunlarını kontrol etmek için Yunan Konsolosu’nun istegiyle kurulmustur. Asyayı
Sugra Cemiyeti ise Venizelos’un direktifleriyle kurulmuş
ve Anadolu’nun
Yunanlı oldugunu ispat için çalısmıstır. Rum Cemiyet-i Edebiyesi ise sinemalar
ve tiyatrolar vasıtasıyla Yunanlılık propagandası yapmıstır. 238

Fener Rum Patrikhânesi bu faaliyetleri sırasında Ermenilerle de isbirligi
yapmıstır.239 Venizelos’un tesvikleri ve yönlendirmeleriyle hareket eden Rum
örgütleri 6 Aralık 1918 tarihinde Zevan Efendi’nin stanbul’a gelmesiyle
faaliyetlerini artırmıstır. Ermeni Patrikhânesi’nin faaliyetlerine yardım edenlerin
basında Rum basını ve Fener Rum Patrikhânesi gelmistir. Rum basını propaganda
esnasında Rum göçünden bahsederken her zaman Ermenilerin öldürülmesi ve
toplu sürgününden bahsetmistir. 4 Ocak 1919 tarihinde Büyükada’da yapılan
toplantıyla dayanısma daha da güçlenmistir. stanbul’a giren isgal ordularını
Ermeniler ve Rumlar coskuyla karsılamıs, Ermeni ve Rum Patrikleri 1919 yılında

stanbul’a gelen General Harbourd’u birlikte ziyaret etmistir.240 Bu beraberlik

236 Pontus Meselesi, (Haz: Yılmaz KURT), Ankara 1995, TBMM Kültür Sanat ve Yayın Kurulu
No:68, s.48-49., Ali GÜLER, sgal Yıllarında Yunan Gizli Teskilatları, Ankara 1988, s.82-86.

237 T TE, K:18, B:47; ATALAY, a.g.e.,s.107-108.

238 KURT, a.g.e., s.49.
239 T TE; K: 31, B:86, Osman KÖKSAL, “Mütareke Döneminde Ermeni ve Rum Patrikhanelerini


sbirligi”, Askeri Tarih Bülteni, Ankara 1988, S:24, s.61-70.
240 KURT, a.g.e., s.41; ATALAY, a.g.e., s.116; ERDAL, a.g.m, s.36.


52

Lozan Konferansı görüsmelerinde Pontus olarak kabul edilen bazı yerlerin
Ermenistan sınırları içinde oldugunun anlasılmasıyla son bulmustur.

Patrikhânenin bir diger faaliyeti de 1919 seçimlerine müdahale etmek
olmus, seçimi boykot ederek Rumların kendi mebuslarını seçmesini isteyerek 40
mebusun seçimini yapmıstır.241 stanbul Mebusları adıyla hareket eden bu
mebuslar Patrikhânenin kontrolünde hareket ettiginden, durumdan rahatsız olan
Mustafa Kemal, Harbiye Nazırı Cemal Pasa’ya telgraf çekerek; stanbul Rum
Mebusları adıyla hareket eden grubun Yunan taraftarlarından seçildigini, bu
mebuslardan olusan meclisin Patrik Dorotheos liderligindeki faaliyetlerinin
artacagını bunu için sıkı denetime tâbi tutulmaları geregi konusunda uyarmıstır.242

Patrikhânenin en önemli faaliyet sahasından birisi de Pontus meselesi
olmustur. Pontus adı Karadeniz sahilleri için kullanılmakta ise de, Yesilırmak,
Kızılırmak, Kelkit havzası ile Sinop’a kadar olan bölge ile beraber, Samsun ve
Trabzon’un art bölgesi de Pontus olarak anılmıstır.243 Yunanistan’ın
bagımsızlıgına kavusması ve Filik-i Eterya örgütünün kurulmasıyla, Pontus’un
bagımsızlıgı “Megali Idea”nın hedeflerinden birisi olmustur.244 Merzifon
Amerikan Kolejindeki Rum ögrenciler Megali dea amacıyla 1908 yılında
“Müdafaa-i Mesruta” adında bir ihtilâl cemiyeti kurmuslar, 1910 yılında da
“Pontus” adında bir makale yayımlamıslardır.245 Pontus Cemiyeti’nin de Merzifon
Amerikan Kolejinde kuruldugu, 16 Subat 1921 tarihinde yapılan bir aramada
bulunan belgelerden anlasılmıstır.246 Trabzon Yunan Konsoloslugu 18 Ekim 1912
tarihinde Trabzon Metropoliti’ne yazdıgı bir tezkere ile Yunan Kralı I. Yorgi’nin

241 T TE, K:18, B:94.

242 Sabahattin ÖZEL, “Mili Mücadele’de Yunanistan ve Fener Rum Patrikhânesi’nin stanbul’daki
Faaliyetleri ve Atatürk’ün Patrikhâne konusundaki Görüsleri”, Askeri Tarih Bülteni, S:40,
Ankara 1996, s.4.; ATALAY, a.g.e.,s.120.

243 Nuri YAZICI, Milli Mücadele’de Pontusçu Faaliyetler (1918-1922), Ankara 1989, Ankara
Üniversitesi yayını, s.15.; KURT, a.g.e., s.60.

244 Selahattin SALISIK, Tarih Boyunca Türk-Yunan liskileri ve Etnik-i Eterya, stanbul,
1968, Kitapçılık Ticaret, s.149-152

245 KURT, a.g.e., s.64; ERDAL, a.g.m, s.36.

246 Hâkimiyet-i Milliye 25 Mart 1921; Mustafa BALCIOGLU, “Birinci Dünya Savası Sırasında
Karadeniz’de Rum Faaliyetleri ve Sivil Tepki”, Osmanlı Tarihi Arastırmaları Merkezi, S:4,
Ankara 1993, s.93.


53

isim günü olan 23 Nisan’da Aya Yorgi Kilisesinde bir tören yapılmasını talep
ederek meseleyi bir Yunanlılık meselesi hâline getirmistir.247 Stefanos
Yerasimos’a göre Samsun ve Trabzon bölgesi Rumları ticaret sayesinde
zenginlesmisler, bu zenginlik de siyasî taleplerin dile getirilmesine yol açmıstır.
Amasya Metropoliti Yermanos; bölgede ilk silahlı çeteyi 1908 yılında Samsun’da
kurmus, bir Yunan sirketinin gemisiyle getirilen 50 civarında “Manlieher” marka
tüfek ile çeteyi silahlandırmıs, çetelerden bir kısmını Balkan Savasları’na Yunan
ordusuna katılması için cepheye göndermistir.248

Patrikhâne’nin destegiyle kurulan bölücü cemiyetlere, Pontus cemiyetleri
de katılmıstır. Türkiye’de ilk Pontus “ ctimagâhı” nebolu’da Manastır olarak
adlandırılan yerde Amerika Rum göçmenlerinden Rahip Klematyos tarafından
kurulmustur.249 Pontus Cemiyeti; Trabzon, Ordu, Giresun, Samsun sahil
vilayetleri ile Kastamonu, Gümüshâne, Sivas ve Erzincan vilayetlerinin bir
kısmını içine alan yerleri, baskent Samsun olmak üzere Yunanistan’la birlestirmek
üzere bagımsız bir Pontus cumhuriyetini kurmayı250 ve Birinci Dünya Savası’nın
basladıgı dönemlerde Bafra civarında ilk çetecilik faaliyetlerini baslatarak; Türk
ordusunu mesgul ederek düsmana geri hizmet vazifesi görmeyi, pusu kurmak ve
bölgede Rum nüfusunu arttırarak Rum varlıgını ve çogunlugunu ispat etmeyi
amaçlamıslardır.251

Karadeniz’deki Pontus faaliyetlerinin en önemli lideri Trabzon
Metropoliti Hrisanthos olmustur. Metropolitin kardesleri Antaş
ve Yorgi, Yunan
ordusunda ve Pontus milis çeteleri içinde görev almıs, Selanik ve Kafkaslarda
Pontus çeteleri içinde komutanlık yapmıslardır.252 Metropolit Hrisanthos’un
faaliyetlerine Amasya ve Samsun Metropoliti Yermanos da destek vermistir.253

247 Mahmut GOLOGLU, Anadolu’nun Milli Devleti Pontus, Ankara 1973, Kalite Matbaası,

s.238
248 Stefanos YERAS MOS, “Pontus Meselesi (1912-1923)”, Toplum ve Bilim, Sayı:43/44, Güz
1988-Kış
1989, s.34.
249 SALISIK, a.g.e.,s.44.


250 KURT, a.g.e., s.61.

251 KURT, a.g.e., s.188-189.
252 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Mart 1922; ERDAL, a.g.m, s.36.
253 Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk, Ankara 1927,s.387.; YAZICI, a.g.e.,s.18-24.



54

Bunlardan baska Patrikhâneye baglı olan Havza Papazı, Giresun Metropoliti
Lavrentios ve Giresun belediye baskanının oglu Konstantinidis Pontusçu
faaliyetlerine Fener Patrikhânesinden aldıkları maddî manevî desteklerle devam
etmislerdir.254 Bu faaliyetler Birinci Dünya Savası baslarına kadar gizli gizli
devam etmis, savasmamak için cepheden kaçan Rumlar, Rusların silah yardımıyla
tekrar silahlandırılarak Pontusculuk faaliyetlerine dahil edilmislerdir.255

Trabzon Metropoliti Hrisanthos, Rum çetelerinin daha düzenli hâle
getirebilmek için “Rum ttihad-ı Milli Cemiyeti”ni kurdurmus, Karadeniz
vilayetlerinde subeler açan bu cemiyet üyeleri Metropolite sadakatlerini
bildirmislerdir.256 Patrikhâne Türkiye dısına kaçan Rumların tekrar geri
dönmelerinin saglanması ve nüfus dengesinin korunması için Kayseri ve Bursa
Metropolitleri vasıtasıyla Adliye ve Mezâhib Nazırı’ndan istekte bulunmustur.257
Samsun Metropoliti Yermanos hem Müslümanlara hem de Rumlara karsı yapılan
propagandadan ve yerel kuvvetlerden sorumlu iken, Trabzon Metropoliti
Hrisanthos ise Fener Patrikhânesi’nin emir ve destegiyle uluslararası
görüsmelerde propaganda faaliyetinden sorumlu olmustur.258 Hrisanthos, bu
amaçla yanına Konstantinidis’i de alarak Mondros Mütarekesi’nden sonra
Marsilya’da toplanmış
olan “Pontus Konferansı”na katılmıs, burada ngiltere ve
diger tilâf Devletleri’nden, Karadeniz’de bulundugunu ve soykırıma ugradıgını
iddia ettigi bir buçuk milyon Rum için himaye istemistir.259 Patrikhâne
destegindeki basta Trabzon ve Giresun Metropolitleri olmak üzere birçok kisi
gıyaben ölüm cezalarına çarptırılmıslardır.260

254 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Mart 1922

255 TBMMGZC, C:.3, s.386-398.

256 Hâkimiyet-i Milliye, 17 Mart 1922

257 ATALAY, a.g.e, s.94

258 Hâkimiyet-i Milliye, 13 Mart 1922; ERDAL, a.g.m, s.37.
259 Mesut ÇAPA, Pontus Meselesi, Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, Ankara 1993, Türk
Kültürünü Arastırma Enstitüsü yayını.135, s.38.
260 Ergün AYBARS, stiklâl Mahkemeleri, Ankara 1975, Bilgi yayınevi, s.173.



55

Patrikhâne’nin destegiyle faaliyetlerini arttıran Rum çetelerine karsı halk
milis kuvvetler olusturarak karsı koymaya baslamıslardır.261 Türkleri Rum
çetelerinin baskısından korumak ve çetelerle daha düzenli mücadele yapabilmek
için 12 subat 1919 tarihinde Trabzon Muhafaza-i Hukuk cemiyeti Barutçuzade
Ahmet Faik tarafından kurulmustur.262 Ortodoks Rumların faaliyetleri karsısında
yine Ortodoks tebaa olan, örf ve adet itibariyle Müslüman Türklere daha yakın bir
hayat süren Hıristiyan Türkler263 ise Kuvay-ı Milliye lehinde çalısmıslardır.264
Safranbolu Ortodoks Türkleri Hükûmete çektikleri telgrafta “ Soy, adetler,
ananeler ve lisan itibariyle Türk olan bizler, simdiye kadar Panelenizm
emellerinin husulüne çalısan stanbul Rum Patrikligi’nin baskı ve tazyîki altında
kalarak milliyet-i aslîmizi ortaya koyamadık. Filhakîka tarih sayfaları tetkîk
edilecek olursa çok eski çaglarda Ortodoks mezhebini kabul etmiş
Türk
olduklarından süphe kalmayan ve fakat maruz kalınan baskıdan dolayı Rum adı
altında yasayan kardeslerimizden yanlış
yola gidenler oldu. …istegimiz bir Türk
Ortodoks Patrikligi tesis ederek Türk kardeslerimizle birlik meydana getirmek ve
hükûmetimizin idaresinde mesut yasamaktır. Bunun için Safranbolu’da sakin

2.749 nüfus adına hükûmetin yardımını isteriz…”265 diyerek Papaz Eftim’in
önderligindeki bir Türk Ortodoks Patrikhânesi’nin kurulmasının geregine isaret
etmisler, bu talebe de hem Adliye Vekili Resit Sevket Bey, hem de Hükûmet
temsilcisi Bekir Sami Bey olumlu bakmıstır.266 Fener Rum Patrikhânesi

261 Salahi R. SONYEL, “Yunan Millet Meclisi Gizli Tutanaklarında Mustafa Kemal Pasa ve Türk
Kurtuluş
Savası”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, S:49, stanbul 1971, s.14; Hasan Umur-Hasan
PAS N, Samsunda Müdafaa-i Hukuk, stanbul 1944, Tan Matbaası, s.40.

262 zzet ÖZTOPRAK, “Trabzon Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti”, Birinci Tarih Boyunca
Karadeniz Kongresi Bildirileri (13-17 Ekim 1986), Samsun 1988, s.335-350.

263 Yonca ANZERL OGLU, Karamanlı Ortodoks Türkler, Ankara 2003, Phoenix yayınları;,

s.30 vd; Süreyya FAROGH , Osmanlı Kültürü ve Gündelik Yasam, Ortaçagdan Yirminci
yüzyıla, (Çev: Elif KILIÇ), stanbul 1997, Tarih Vakfı Yurt yayınları, s.92.

264 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Haziran 1921; Esat ASLAN, “Kurtuluş
Savasında Yunan-Fener
Patrikhanesi Birlikteligine Karsı Örgütlü Bir Yaklasım: Türk Ortodoks Kilisesi”, Atatürk Yolu,
S.15, Ankara 1995, s.407-442.

265 Hâkimiyet-i Milliye, 1 Mayıs 1921; Zekeriya TÜRKMEN, “ stiklal Harbi Yıllarında Türk
Ortodokslarının Fener Rum Patrikhanesine karsı Yürüttükleri Propaganda Faaliyeti”, Askeri
Tarih Bülteni, Subat 1999, Yıl:24, Sayı: 46, s.72.

266 Hâkimiyet-i Milliye, 10 Ocak 1921, 1 Mayıs 1921.


56

olaganüstü toplanarak bu durumu kabul etmedigini bildirmis267 ise de, Adliye
Vekaleti Türk Ortodoks Patrikhânesi’nin kurulması hakkındaki kanun teklifini
TBMM’ye sunmustur.268

Ortodoks Türkler, Fener Rum Patrikhânesi’nin zararlı faaliyetleri
karsısında 1922 yılında bagımsız Türk Ortodoks Patrikhânesi’ni kurarak, Fener
Rum Patrikhânesi’nin nüfuzunu kırmaya çalısmıslardır. Milli mücadele lehinde
çalısan Anadolu’nun Ortodoks Türkleri, bütün vekalet ve yetkileri Papaz Eftim’e
verdiklerini ve onu desteklediklerini bildirmislerdir.269 Papaz Eftim’de Ankara’ya
çagırdıgı yabancı gazetecilere Fener Patrikhânesi’nin yaptıgı asılsız
propagandaların iç yüzünü anlatmıs, Anadolu’da yasanan hadiselerden
Hıristiyanların da zarar gördügünü buna sebep olanın da Fener Patrikhânesi
oldugunu ifade etmistir.270 Milli Mücadeleye katkılarına ve Lozan görüsmelerinde
mübadele dısında tutulmalarının kabul edilmesine ragmen Ortodoks Türkler, diger
Rum tebaa ile birlikte mübadele olmustur. Ortodoks Türklerin basvuruları sonucu
3 Agustos 1924 tarihli kararla sadece Papaz Eftim ve ailesi mübadele harici
tutulmustur.271

1.3.1.2.1. Lozan Konferansında Patrikhâne Meselesi

Lozan’da, tartısma yaratan Patrikligin stanbul dısına çıkarılması konusu,
Lord Curzon ve temsilciler tarafından tepkiyle karsılanmıstır. Ancak görüsmeler
sırasında menfaat dengelerine önem verilmis, devletler kendi politikalarını
dikkatle izlemislerdir. smet Pasa 15 Aralık 1922 tarihli telgrafında, Patrikhânenin
çıkarılması konusunda sadece ngiltere’nin muhalif oldugunu talya ve Fransa’nın
ise var olan durumu kabul ettigini bildirmistir.272 Amerika’nın Londra, Paris ve

267 Hâkimiyet-i Milliye, 15 Mayıs 1921; Zeki ARIKAN, Mütareke ve sgal Dönemi zmir
Basını (30 Ekim 1918-8 Eylül 1922 ), Atatürk Arastırma Merkezi yayını 1989, s.114.

268 Adnan SOFUOGLU, Fener Patrikhânesi ve Siyasî Faaliyetleri, stanbul 1996, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.147.

269 Hâkimiyet-i Milliye, 13 Ocak 1922

270 TÜRKMEN, a.g.m., s.73-74.

271 BCA:30.18.1.1./10.37.1; Mustafa EK NC KL , “Milli Mücadelede Türk Ortodoksları”, XII.
Türk Tarih Kongresi Bildirileri, Ankara 1999, C.IV, s.1302,1308.

272 Bilal N. S MS R, Lozan Telgrafları (1922-1923), Ankara 1990, Türk Tarih Kurumu yayını,
C.I, s.223.


57

Roma büyükelçiliklerine verilen ve sonra da Lozan’daki delegasyona teyid edilen
30 Ekim 1922 tarihli tâlimatta, Türkiye’deki azınlıkların korunmasına büyük
ehemmiyet verildigi belirtilmesine ragmen, stanbul’daki Rum Fener
Patrikhânesi’nden hiç söz edilmemistir.273 Amerikan temsilcisi, Ahâli Mübadelesi
alt komisyonunda 16 Aralık günü yaptıgı konusmada, stanbul’daki Patrikligin
lagvedilmesi veya stanbul’dan çıkarılması teklifinin, Amerikan halkının büyük
bir kısmı tarafından protesto ve tepki ile karsılandıgını, bu konudaki ısrarın hoş
görülemeyecek bir adaletsizlik yaratacagını söylemistir. Amerikan delegesinin bu
konusması Amerikan Dısisleri Bakanlıgı’nca tasvip edilmiş
ancak gerek
Patrikhâne’nin yeri ve gerekse bu meselenin azınlıkların korunması çerçevesinde
ele alınması onaylanmamıstır. Bu kararda stanbul’daki Yüksek Komiser Amiral
Bristol’un yardımcısı Dolbear’ın bakanlıga çektigi telgraf önemli rol
oynamıstır.274

Lozan’a giden Türk heyetine verilen temel meseleler ile ilgili görüsleri
içeren 14 maddelik talimatnâmenin içinde bulunmayan Patrikhâne’nin Türkiye
dısına çıkarılması meselesi, komisyonda Dr. Rıza Nur tarafından dile
getirilmistir.275 smet Pasa( nönü) da Patrikhâne’yi, Türkler ile Rumların
kaynasıp devlet içinde birlikte yasamalarına engel olacak bir unsur olarak
görmüstür.276 smet Pasa’nın bu görüsü dogrultusunda Türk heyeti; Fener Rum
Patrikhânesi’nin zararlı faaliyetlerinden dolayı, bütün organları ve kurallarıyla
beraber stanbul’dan çıkarılmasında ısrar etmis, stanbul’da Rum faaliyetlerinin
merkezi olan Patrikhâne’ye dokunulmayacaksa bazı Rumların gönderilmesinin bir
manasının olmayacagını ifade etmistir.277 12 Aralık 1922 tarihinde smet Pasa bir
konusmasında “Patrikhâne, önce Yunanistan’ın bagımsızlıgını kazanması sonra
da sınırlarının genislemesi için her türlü faaliyette bulunmustur. Bugün gelinen

273 Fahir ARMAOGLU, “Lozan Konferansı ve Amerika (Amerikan Belgelerinde)”, Belleten,
C.LV, Agustos 1991, S.213, s.523.
274 ARMAOGLU, a.g.m., s.523; S MS R, Lozan Telgrafları, s. 229.
275 Rıza NUR, Lozan Hatıralarım, stanbul 1999, Bogaziçi yayınları, s.113.
276 NÖNÜ, a.g.e., s. 130.
277 Tanin 17 Aralık 1922; MERAY, a.g.e., C:I, s.124; ERDAL, a.g.m, s.38.



58

noktanın asıl sorumlusudur.”278 diyerek buna ragmen bugün Rum vatandaslarının
huzur içinde yasadıklarını belirtmistir. Ancak Türk basını mansetlerinde bu
Rumların dısardan kullanıldıkları için Türkiye dısına çıkarılmaları hususunda
Hükûmetin kesin kararlı oldugunu yazmıslardır.279 Türk heyeti de Patrikhâne
konusundaki kararlılıklarını 14 Aralık görüsmelerinde de sürdürmüstür.280 16
Aralık 1922 tarihli oturumda alt komisyona verilen bildiride, Osmanlı Devleti’nde
azınlıklara tanınmış
olan bütün imtiyazların sona erdigini, din adamları sınıfının
ve liderlerinin sadece bu isle ilgilenmeleri gerektigi, bu sebeple siyasî ve diger
haklarını kaybeden Patrikligin Türkiye dısına çıkması geregi ifade edilmistir.
Fransa delegesi de Patrikligin sadece sembolik oldugu bir öneri getirerek taraflara
sunmustur.

Fransa temsilcisinin taraflara sundugu; “Patrikhâne çok sınırlı yetkilerle
Bagımsız stanbul Kilisesi olarak ve diger Ortodoks kiliseleriyle iliskisi kesilmiş
bir sekilde stanbul’da kalmalıdır. Patrik, Türk Hükûmeti’nin uygun gördügü
adaylar arasından seçilerek, bütün çalısmaları denetime tâbi tutulmalıdır.”
sartlarını içeren teklifi her iki Hükûmet temsilcisi de uygun görmüş
ise de, daha
sonra azınlık hakları üzerine verilen tasarılarda Patrikhânenin ayrıcalıklarının hâla
korunuyor olması üzerine anlasma saglanamamıstır.281

Lozan Konferansı’nın 18 Aralık 1922 tarihli oturumunda Türk Temsilci
Rıza Nur “Bütün Türk uyrukları, Türkiye yurttasıdırlar; yurttaslık hakları
bakımından oldugu kadar siyasal haklar bakımından aynı haklardan
yararlanırlar…Müslüman olmayan azınlıkların din adamlarına eskiden
Türkiye’nin kendi girisimi ile tanımış
oldugu ayrıcalıkları oldugu gibi tutmasını
simdiki Türkiye’den istemek de, özü laik olan azınlıklar yasasına da aykırıdır…
Öte yandan Türkiye, büyük bir devrim yapmıs, Halifelik ile devletin ayrılıgını ilan
etmiş
ve ülkesindeki teokratik monarsiye son vermistir; böyle davranmakla,
Türkiye, kelimenin tam anlamında çagdaş
ve laik bir devlet olmus, bunun sonucu

278 MERAY, a.g.e., C:I, Kit:I, s.188-198.
279 Tanin, 17 Aralık 1922.
280 Tanin, 19 Aralık 1922; S MS R, Lozan Telgrafları…, s.281.
281 MERAY, a.g.e, C.I, Kit:I, s.338-339.



olarak da din ile devleti birbirinden kesin olarak ayırmıstır… Konferans, Türkiye
ile ilgili olarak da bu özgürlüklerin elde edilmesiyle yetinmelidir. Dünya islerinin
görülmesine karısmaya ve kural dısı hakların tanınmasına iliskin herhangi bir
konu, Batı devletlerinde uygulanan azınlıklar yasasının hem özüne hem sözüne
aykırı düser. bundan baska yeni Türk Hükûmeti’nin kabul ettigi laiklik ilkesine de
aykırı olacaktır…Museviler ve Hıristiyanlar, medenî hukuka göre, yapılacak
evlenmelerini ve bosanmalarını isterlerse, kendi din makamlarına
ögretebileceklerdir; fakat bu hiçbir bakımdan devleti ilgilendiren bir konu
degildir…Bu haklar yeni kurulan Balkan Devletleri ve komsularımızdaki
Müslümanlar içinde uygulanması gerektigini açık ve net bildiririz.”282 diyerek
azınlık hakları baglamında Müslümanların haklarının karsılıklık esasına göre
korunması gerektigini vurgulamıstır. Rıza Nur’a göre Rum Patrikhânesi dünya
isleri konusundaki ayrıcalıklarını Türk devletine onaylatmak, devlet içinde devlet
olmak istemektedir.

Venizelos ise Patriklik meselesinin ertelenebilecegini ancak Yunan
Hükûmeti’nin Müslümanlara verdigi güvencenin aynen Türkiye’deki Rumlar için
geçerli olmamasının kabul edilemeyecegini ifade etmis, Yunanlı temsilci
Kaklamanos da; “Evrensel Patriklik sorununda Türk Hükûmeti uzlasmaz bir
direniş
gösterdigine göre, Yunan Temsilci Heyeti’nin, Müslümanların dogrudan
dogruya Müslümanlarca seçilmesini ve Basmüftünün stanbul’a baglı olmasını
öngören Atina Barış
Andlasması’ndaki hükümlerin, Türklerin, Patrikligin
varlıgına bile karsı çıktıkları bir sırada, yürürlükte kalmasını kabul edemeyiz.”
diyerek Rumların bu durumda Yunanistan’daki Türkler kadar hakka sahip
olmadıgını iddia etmistir.283

Aralık ayında Lozan’da Patrikhâne ile ilgili görüsmeler yapılırken,
Anadolu’da birçok zararlı faaliyetlerde bulunan, asılsız iddialarla Avrupa’yı
Rumları himayeye davet eden Patrik Meletios; Lozan’da Türk temsilcilerinin
Patrikhânenin yetkilerinin sınırlanması konusundaki ısrarlı tutumları üzerine

282 MERAY, a.g.e, C.I, Kit:II, s.158-160.
283 MERAY, a.g.e, C.I, Kit:II, s.221.


varlıgının ve yetkilerinin kaybolacagı endisesine kapılmıstır.284 Meletios, Türk
gazetecilere verdigi beyanatta; “ Türkler ve Rumlar ile ilgili düne ait ne varsa
unutalım, yeni bir sayfa açalım. Artık Patrikhâne sadece dinî islerle ilgilenecektir.
Geçmiste çok hata yaptık. Bundan sonra Türkler ve Hıristiyanlar arasında dostluk
köprüsü olmaya hazırız. Daha önce Rumlar tarafından yapılanlar bir cinnet hâli
idi. Türkler aynı seyi bize tekrarlamayacak kadar geniş
gönüllüdür. Su anda
Türkler’e karsı olan hürmetimiz çok daha fazla artmıstır. Çünkü onlar verdikleri
mücadele ile yasamaya hakları oldugunu bütün dünyaya ispat ettiler.”285
sözleriyle yine Türk Hükûmeti’ne karsı propaganda yaparak, Patrikhâne yoluyla
var olan haklarının kaybolmamasını ve Rumların mübadele yoluyla Türkiye’den
göç ettirilmemesini amaçlamıstır.

3 Ocak 1923 tarihinde ngiliz delege de bir bildiri yayınlayarak Lord
Curzon’un Patrikligin stanbul’dan çıkarılmasıyla ilgili hiçbir öneriyi kabul
etmeyecegini ifade edilmistir. Yunan üyelerinin de Patrikligin her zaman
Ortodoks dünyanın temsilcisi oldugunu, stanbul’dan çıksa da bunun
degismeyecegini bildirmesi üzerine Türk heyeti de kararında ısrarcı olmustur.
Yunan Temsilcileri Fransız temsilcinin teklifine yakın oldugunu iddia ettigi; “dinî
ve dünyevî yetkiler sadece Patrikte kalacak ve yetkileri kullanabilmesi için bir
Naiblik kurulacaktır. Nâib, Patrik tarafından atanacak ama çalısmaları Türk
Devleti’nce denetlenebilecektir”. teklifi Türk heyet tarafından reddedilmistir. Alt
komisyonlarda çözülemeyen mesele, alt komisyon baskanı Montagna tarafından
hazırlanan bir rapor ile birlikte 10 Ocak 1923 tarihinde birinci komisyona
gönderilmistir.286

Patrikhâne’nin sınır dısına çıkarılması konusu, 10 Ocak 1923 tarihinde
toplanan Arazi ve Askerlik komisyonunda tekrar görüsülmeye baslanmıstır. Lord
Curzon basta olmak üzere Yugoslav, talyan, Fransız ve Yunan delegeler
Patrikhâne’nin stanbul’da kalmasını savunmus, Patrigin siyasî davranmasını
engelleyecek önlemlerin alınması durumunda stanbul’da kalması çerçevesindeki

284 Tanin, 19 Aralık 1922
285 Tanin, 2 Aralık 1922
286 MERAY, a.g.e., C.I, Kit:I, s. 333-341.


ngiltere’nin teklifi desteklenmistir. Aynı fikirde olan Venizelos’a göre ise;
“Türklere zarar veren Patrikhâne degil, bazı Patriklerin yanlış
uygulamalarıdır.
Bundan dolayı ferdî hataları kuruma yüklemek haksızlıktır. Sadece dinî
vazifelerini yerine getirmesi sartıyla Patrikhâne’nin stanbul’da kalması
Türkiye’nin de isine gelecektir”.287 Bunun üzerine Türk delegeleri reisi yapılan bu
konusmalar ve teklif üzerine verilen bu sözleri kabul ederek Patrikligin

stanbul’da kalmasını kabul etmistir.288 Venizelos, “Türkiye Cumhuriyeti’nde
laiklik ilkesiyle beraber din ile devlet islerinin birbirinden ayrılması, Osmanlıda
var olan Ruhanî ve siyasî liderligin ayrılmasını da saglamıstır. Bu sebeple din
adamlarının sırf dinî iserle ugrasması daha iyi olacaktır”, açıklamasını
yapmıstır.289 Sadece dinî yetkisi elinde kalan Fener Rum Patrikhânesi bir süre
sonra siyasî faaliyetlerine tekrar baslayacak, Ekümenlik oldugunu iddia ve ilan
edecektir.

Lozan görüsmelerinde Patrikhâne konusu görüsüldügü sırada Büyük
Millet Meclisi’nde de tartısmalar devam etmistir. Basbakan Rauf Bey verdigi bir
beyanâtta “Fatih hazretlerinin bir lütûf ve âtıfet olarak ihsan ettigi müsaadata,
ahfâdı bizler, kemal-i hürmetle riâyet ettigimiz hâlde, mukâbilinde hıyânet,
hayatımıza kastedildigini gördük. Hem bize, hem hemcinslerimize ziyân
getirdiklerini gördük. Biz artık aynı hatayı tekrar etmek istemiyoruz ve edemeyiz;
biz etmek istesek de, bu millet bize müsaade etmez.”290 diyerek Patrikligin
çıkarılması kararını savunmustur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan açık ve gizli görüsmelerde
Patrikhâne konusu tartısmalara sebep olmustur. 25 Aralık 1922 tarihli kapalı
oturumda Burdur Mebusu smail Suphi Bey bu konuda bir takrir vererek özellikle

stanbul’daki Rum ve Ermeniler ile Patrikhânenin mübadeleye tâbi tutulması
geregini vurgulamıs, Patrikhâneyi hâla fesatlıklar yapmakla suçlamıstır. 1 Ocak
1922 tarihinde yapılan kapalı oturumda da Trabzon Mebusu ve konferansa giden

287 Tanin, 9 Ocak 1923
288Tanin, 17 Ocak 1922; S MS R, Lozan Telgrafları…, s.362-363; AKGÜN, a.g.m., s.253
289 M.Süreyya SAH N, Fener Patrikhânesi ve Türkiye, stanbul 1996, Ötüken yayınevi, s.266.
290 SAH N, a.g.e., s.302-304.



62

üyelerden olan Hasan Saka Bey mecliste “Patrigin kovulmasında çok müskilât
çekilecektir…bütün ekalliyetlerin söylendigi bir sırada ve bütün memleketlerin
verdigi hukukları verdikten sonra bunların kesin surette ortadan kalkması kesin
olarak kabul edilmistir. Binaenaleyh Patrik stanbul’da kalmaya muvaffak
olabilirse, artık eski teskilat vesaire ile degil, alelade bir Rum Papazı ve ruhanî
bir teskilat sıfatıyla kalacaktır.”açıklamasını yapmıstır.291

Atatürk, Patrikhâne konusunda; fesat ve hıyanet ocagı olan, Türkiye’deki
Hıristiyanların huzurunu kaçıran ve felaketlere sebep olan Patrikhânenin
topraklarımızda bırakılamayacagını, Patrikhâne’nin Türkiye’de kalması için bir
sebebin olmadıgını ve Patrikhâne’nin yerinin Yunanistan oldugunu belirterek,
Yeni Türkiye’nin seref ve haysiyet, kudret ve kuvvetinin bilincinde hukukunu
muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır oldugunu ifade ederek bu
konudaki kararlılıgını göstermistir.292

1.3.1.3. Patrik Konstantin Araboglu’nun Mübadele Meselesi

Lozan’da yapılan görüsmeler sonucunda Patrikhâne sorunu çözüme
kavusturulmustur. Osmanlı Devleti’nde Patrik olacak olan kisinin adı Padisaha
bildirilerek durum ileri gelen ayânların da katıldıgı bir huzura kabul ile Padisah’a
arz edilip, ona göre hareket edilmekteydi. Yeni Patrik’in Anadolu’daki
Metropolit’lerden ve Osmanlı vatandası olması gerekmekte, Patrikler sikayetlerini
direk Osmanlı Hükûmeti’nin adlî makamlarına yapmaktaydılar. Devletin onayı
olmadan ister Patrik ister Metropolit olsun yabancı bir ülkede yasayamazdı.
Patrikhânenin meclisine seçilecek azanın Türkçe’yi iyi bilmesi sart idi.293 Bu tür
sartlarının eksik olmasına ragmen Patrik seçilen ve Türkiye aleyhinde
faaliyetlerde bulunan Patrik Meletyos, Venizelos’un da baskıları sonucunda istifa
ederek, 10 Temmuz 1923 tarihinde Yunanistan’a gitmistir.294 IV. Meletyos’un

291 TBMMGZC, C.III, Ankara 1985, s.155,173.

292 Hâkimiyet-i Milliye, 20 Ocak 1923; Azmi SÜSLÜ, “Türkiye’de Rum Patrikhâne ve
Kiliselerinin Menfi Faaliyetleri”, Birinci Tarih Boyunca Karadeniz Kongresi Bildirileri (13-17
Ekim 1986), s.263.

293 Tanin, 31 Aralık 1922

294 Eyüp KAPTAN, Lozan Konferansı’nda Azınlıklar Sorunu, stanbul 2002, Harp
Akademileri Basımevi, s.144.


63

istifasıyla birlikte Patriklik makamı boş
kalmıs, Sinod Meclisi de valilige
basvurarak yeni bir seçimin geregini resmî makamlara bildirilerek seçim için izin
istenmistir. Lozan’da alınan kararlardan sonra Türkiye Cumhuriyeti Patrik
seçimlerinde yeni bazı düzenlemelere gitmistir. Bu degisikliklere göre, patrigin
Türk tâbiyetine sahip ve Türk vatandası olması, ruhanî çevresinin Türkiye’de
olması gerekmekteydi.

Türkiye, patrigin sadece ekalliyetlerin reisi oldugunu ve görevlerinin din
isleriyle sınırlı oldugunu kabul ettiginden ruhanî olmayanların Patrik olmasını
kabul etmemistir.295 Patrik seçimlerine hiçbir müdahalede bulunmayan Türkiye,
16 Kasım 1924 tarihinde Patrik Grigorios’un yerine Terkos Metropoliti
Konstantinos296’un Patrik seçilmesine itiraz etmistir. Bursa dogumlu olan ve
Heybeliada’da egitim gören ve Baspapaz olan Konstantin Araboglu, stanbul
dogumlu olmaması ve 1918 yılından sonra buraya gelmesinden dolayı mübadelesi
gündeme gelerek konu uzun süre tartısılmıstır.297

Konstantin Araboglu Patrik olmasına ragmen siyasî faaliyetlerine devam
ederek Romanya ve Çekoslavakya Hükûmetleri’ne ve daha sonra Amerika’ya
müracaat ile himaye isteginde bulunmustur.298 Konstantin Araboglu’nun Patrik
seçilmesi üzerine konu Türkiye tarafından mübadele alt komisyonuna götürülmüs,
burada yapılan görüsmelerden sonra karma komisyon kendilerine gelen mesele
hakkında 28 Ocak 1925 tarihinde bir açıklama yaparak; “Küçük Asya’da dogmus,
30 Ekim 1918 den sonra stanbul’a giderek, nüfus degiş
tokuş
amacı ile bütün
gereken kosulları kendisi yerine getirmiş
olan Monsenyör Konstantinos
Araboglu’nun degiş
tokusu ile ilgili olarak altıncı yardımcı komitenin 2360
numaralı 17 Aralık 1924 tarihli raporunda bulunan gerekçeleri karma komisyon
görmüş
bulunuyorsa da, Baspiskopos olması dolayısıyla konu komisyonun yetkisi
dısındadır. seklinde bir karar bildirmistir.299 Yunanistan’ın konuyu Lahey Adalet

295 SAH N, a.g.e., s.270.
296 Yorgo BENL SOY-Elçin MACAR, Fener Patrikhânesi, Ankara 1996, Ayraç Yayınları, s.51
297 kdam 18 Aralık 1924; SOFUOGLU, a.g.e., s.156; ERDAL, a.g.m, s.42.
298 Cumhuriyet, 16 Ocak 1925.
299 Cumhuriyet, 29 Ocak 1925; kdam, 29 Ocak 1925.



Divanı’na götürmesi üzerine, Türkiye; Araboglu’nun mübadelesi konusunda
ısrarlı olmuş
iki gün içinde sınır dısı edilmesine karar vermistir. Karma Mübadele
Komisyonu baskanı General Dölara da görev devir teslim döneminde Konstantin
Araboglu’nun mübadelesi meselesinin Türkiye’nin iç meselesi oldugunu bu
sebeple hiçbir vaatte bulunamayacaklarını ifade etmistir.300

Muhtelit Mübadele Komisyonundaki Türk delegesi Hamdi Beye telgraf
gönderen Türk Hükûmeti, Türkiye’nin bu konudaki görüslerini; “Araboglu
Konstantin’in mübadelesi Baspapaz oldugu için ertelenmisse de mübadelesi kesin
ve mecbûridir. Bu konu Türkiye’nin iç meselesidir, Yunanistan Lahey’e gitmekle
iç islerimize karısmaktadır. Rusya’nın daha önce yaptıgı gibi bahâne
aramaktadır. Lozan Antlasması’nın hiçbir maddesi ihlâl edilmemektedir. Eger
komisyon iki gün içinde Araboglu’nun mübadeleye tâbi olduguna dair bir karar
almazsa, Tâli Komisyonun evvelce almış
oldugu karar geregince alınan
ertelenmiş
olan mübadele kararı uygulanacaktır.” seklinde bildirmistir. Muhtelit
Mübadele Komisyonu da Araboglu’nun mübadil oldugu kararını almıstır.301

stanbul Tâli Komisyonu ile Muhtelit Mübadele Komisyonu arasında yapılan
resmî yazısmalar sonucunda konunun hukukî yönü çözülmüstür.302

Patrigin sınır dısı edilmesi kararı üzerine Eksanderis muhtelit komisyona
bir protesto notası vermiş
ve Yunan Baş
Murahhaslıgı’ndan istifa etmistir.
Eksanderis, Muhtelit Komisyon Baskanı general Dölara’ya verdigi notada “
Baspapazın mübadele pasaportu olmadan hudut dısına çıkarılmasının gayrı
kanuni” oldugunu iddia etmiş
ve “ Cemiyet-i Akvâm’ın yeni devre-i içtimasından
önce Rum ekalliyeti aleyhinde hiçbir muamelede bulunulmayacagına dair”
Brüksel’de verilmiş
olan teminâta muhalif oldugunu söylemistir. “Elefterya”
gazetesinin bu konudaki sorusuna Muhtelit Mübadele Komisyonu reisi General
Dölara, “Patrik meselesinde Komisyonun haklarına tecavüz yoktur. Gerçekten de
Patrik olmadan önce Tâli Komisyona evrâkları verilmistir mübadeleye tâbidir.

300 Aksam, 9 Subat 1925
301 Ramazan TOSUN, “Patrik VI. Konstantin Araboglu’nun Mübadelesi”, Askeri Tarih Bülteni,
Yıl:24, S:46, Subat 1999, s.56-57.
302 BCA: 3010.0/121.864.27



Mübadele mukavelenâmesinde bu konuda hiçbir kayıt yoktur”303 diyerek
komisyonun kararını savunmustur. Aksam gazetesi “Baş
Papaz gittikten sonra,
Rumlar için yapacak bir sey kalıyor, o da Patrikhâneyi stanbul dısında istedikleri
bir yere nakletmekten ibarettir” mansetini atmıstır. Yine gazeteye göre; Polis
müdüriyeti, mübadil oldukları için sevkleri icap eden 3 Metropolit ve 32 Papazın
memleketlerine gönderilmesi için muameleleri tamamlanmıstır. Baspapazın
gidisiyle bunlar da gönderilmistir. Yunan murahhas Eksanderis, Araboglu’nun
hudut dısına çıkarılması ile ilgili olarak General Dölara’ya verdigi notada iki
sebep dikkat çekmektedir; birincisi, Muhtelit komisyon dısında mübadillere
pasaportun verilemeyecegidir. Buna göre Türk Hükûmeti baş
papaza pasaport
vererek mübadele mukavelenâmesinin 16. maddesine aykırı davranmıstır. ikincisi
Türkiye’nin Cemiyet-i Akvâmın Brüksel ve Roma’daki toplantılarında
ekalliyetlerin hakları üzerine verdigi taahhüde uymamasıdır.304

Baspapaz Konstantin Araboglu’nun sınır dısına çıkarılması için Polis
müdüriyeti birinci sube müdürü smail Hakkı Bey görevlendirilmis, smail Hakkı
Bey refakatinde dördüncü sube müdür muavini Osman ile fener merkez memuru
Saffet Beyle birlikte Patrikhâneye hareket etmistir. Görevlilere karsı fazla bir
direnme olmamıstır.305 nzibatların güvenligi altında Sirkeci stasyonu’na
getirilerek yataklı vagon bileti alınmıs, usagı Andon ile beraber 30 Ocak 1925
tarihinde Yunanistan’a sevk edilmistir.306 Konstantin’in Yunanistan’a sevki
üzerine Yunan Hükûmeti konunun Lahey Adalet Divanı’na götürülmesi
gerektigini aksi hâlde Ankara’da bulunan maslahatgüzar’ın geri çekilecegini ifade
etmistir.307 Bu mübadelenin yapılmasını Avrupa devletleri nezdinde protesto
ederek Türkiye’nin üzerinde baskı kurulması istenmistir.308 Yunanistan’ın bu
basvurusu TBMM’de gündeme gelmis, yapılan görüsmelerde Yunanistan’ın
amacının Patrikhânenin güçlü kalması için dünya Ortodokslarının destegini

303 Aksam,1 Subat 1925.
304 Aksam,2 Subat 1925.
305 Aksam, 31 Ocak 1925.
306 Cumhuriyet, 31 Ocak 1925.
307 Cumhuriyet,2 Subat 1925.
308 kdam, 8 Subat 1925.


devam ettirmek oldugu vurgulanmıstır.309 Konuyu uluslararası bir mesele hâline
getirmeye çalısan Yunanistan Milletler Cemiyeti’ne de bu konuya dahil olmaları
için basvurmustur.310

Cumhuriyet gazetesi basyazarı Yunus Nadi, Araboglu Konstantin’in
mübadelesi meselesinde Türkiye’nin hareket tarzının Lozan Muahedenâmesi
kararlarına aykırı ve Araboglu Konstantin’in ihracının mübadele
mukavelenâmesine uygun olmadıgını söylemistir. Yunus Nadi, Tali komisyonun
Patrik Araboglu Konstantin’in mübadeleye tâbi olduguna dair bir karar vermisse
de bunun uygulanmasına müsaade etmediginden pasaport vermedigini ama
Türkiye’nin buna ragmen patrigi zorla ihraç ettigini belirterek, Türk
Hükûmeti’nin, Araboglu’nun yerine seçilecek patrige müdahale etmemesi
gerektigi görüsünü savunmustur.311 Araboglu Konstantin’in sınırdısı olmasından
sonra yeni Patrik seçimi gündeme gelmistir. Ancak Konstantin Yunanistan’ın
destegiyle istifa etmemekte direnmis,312 meydana gelen krizde Patrikhânenin de
sınır dısına çıkarılması ihtimalinin konusulmaya baslaması üzerine yeni bir
Baspapaz seçilmesi için istifa etmistir.313

Konstantin’in istifasından sonra yapılan seçimde oybirligiyle Vasilios
Baspapaz seçilmistir. Bundan sonra iki ülke arasında iliskiler düzelmiş
diplomatik
anlamda kesilen iliskiler, Argyropoulos’un ilk Yunan sefiri olarak atanmasıyla
tekrar baslamıstır. Sefirin iyi niyetler içeren konusmasından sonra ilk Türk elçisi
Cevat Bey de aynı yıl içinde göreve baslamıstır.314

309 TBMMGZC, D:II, :II,C:4, s. 463-482.
310 kdam, 11 Subat 1925; ERDAL, a.g.m, s.44.
311 Cumhuriyet, 22 Subat 1925.


312 Cumhuriyet, 28 Subat 1925.
313 Cumhuriyet, 19 Nisan, 20 Mayıs 1925.
314 Cumhuriyet, 14-21 Temmuz 1925; Mehmet GÖNLÜBOL, Atatürk ve Türkiye’nin Dış
Politikası (1919-1938), Atatürk Arastırma Merkezi yayını, Ankara 1990, s.58.



II. BÖLÜM


2. MÜBADELE’N N UYGULANMASINDA KARSILASILAN
MESELELER

2.1.MÜBADELE, MÂR VE SKÂN VEKALET ’N N KURULUSU

Göç olgusu, Osmanlı Devleti’nde 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden
itibaren baslayan ve Balkan Savasları’ndan sonra da gelmeye devam eden
göçmenlerin yerlestirilmesi ile ilgili olarak önem arz etmistir. Göçmenlerin iskân
edilmesi ve ihtiyaçlarının karsılanması ile ilgili komisyonlar kurulmus, hem bu
komisyonlar hem de Sıhhiye ve Muavenet-i ctimaiye Vekaleti’ne baglı
müdüriyetler iskân konusunda faaliyet göstermistir.

315 Bu komisyonların ilki Trabzon Valisi’nin baskanlıgını yaptıgı ve 1860
yılında kurulan “ dare-i Umumiye-i Muhacirîn Komisyonu” olmus, bu teskilat
1878 yılında göçlerin baslaması ile genisletilme ihtiyacı gerekçesiyle alt
komiteleri kurularak genisletilmistir. Her vilayette göçmen müdürlüklerinin
kurulmasına kadar genisleyen bu teskilatlanma sonuçta 1914 yılında “Asâir ve
Muhacirîn Müdiriyeti Umumiyesi”nin kurulmasına kadar göçmenlerin iskânları ve
yardım faaliyetleri ile ilgilenmistir.316

Mübadelenin henüz baslamamasına ragmen kendi imkânlarıyla sınırlara
dogru yönelen insanların iskele ve limanlara dolması, imkânı olanların vapurlarla
ve trenle yanlarına alabildikleri esyalarıyla göç etmeye baslaması üzerine Sıhhiye
ve Muavenet-i ctimaiye Vekaleti, “Mübadele Talimatnâmesi” yayınlamıstır.
Mübadelenin resmen baslamasından önce Anadolu’dan yasanan yıgılmanın
azaltılması ve iskân sorununun çözülmesinde etkisi olan bu talimatnâmeye göre:

315 Ahmet Cevat EREN, Türkiye’de Göç ve Göçmenler Meselesi-Tanzimat Devri lk Kurulan
Göçmen Komisyonu, Çıkarılan Tüzükler, stanbul 1966, Nurgök Matbaası, s.21

316 lhan TEKEL , “Osmanlı mparatorlugu’ndan Günümüze Nüfusun Zorunlu Yer Degistirmesi
ve skân Sorunu”, Toplum ve Bilim, (Yaz 1990), 50,s.49-71.


1. Mübadillerin sorunlarını çözebilmek için öncelikle muhtelit bir
komisyon kurulmus, sonra bu komisyonun aldıgı kararları isleme koymak için
uygun miktarda Tâli Komisyonlar kurulmustur.

2. Genel harbe katılmamış
ülkelerden gelen üç üyeden birinin
baskanlıgındaki muhtelit komisyonda bulunan dört Türk üye, Sıhhiye ve
Muavenet-i ctimaiye, Dâhiliye, Evkâf ve Maliye Vekaletleri’nden belirlenmis,
bunlara Adliye ve ktisat Vekaletleri’nden birer müstesar tâyin olunmustur.

3. Türk üyelerin hepsini Sıhhiye ve Muavenet-i ctimaiye Vekaleti
belirlemistir.

4. Muhtelit komisyonda dört Türk ve dört Yunan ile üç bagımsız üye
bulundurulmus, Türk üyelerden birisi diger Türk üyelerin reisi olmustur.

5. Yunanistan’dan Türk olmayan tebaanın Türkiye’ye gönderilmesi kabul
edilmemis, bunların sahip oldukları memleketlere gönderilmesi savunulmustur.
Hemen gönderilmesinin mümkün olunmadıgı durumlarda bunlar, belirlenen
mıntıkalarda iskân edilmisler, yerlerini begenmezlerse sınır dısı edilmislerdir.

6. Muhacirlerin esyasından beş
nüfusa kadar aileler için 250 kilo, beş
nüfustan fazla olanlar için 500 kilo, bekar olanlar için ise 100 kiloya kadar
olanlarının nakliye ücretini devlet ödemistir. Diger maddelerde ise muhacirlerin
emvâl-i metrûkeye yerlestirilmesi, muhtaç olanlara yardım edilmesi ve herhangi
bir Türk kasaba ve köyüne yerlesen muhacir oranının %20’yi geçmemesi
belirtilmistir.317 Bu yardımların yapılabilmesi amacıyla askeri unsurlardan da
yararlanılmıs, bu amaçla Dokuzuncu Ordu Müfettisligi’ne gönderilen bir telgrafta,
On Dördüncü Kolordu Kumandanlıgı’nın sifre telgrafında Mudanya sahiline
göçmenlerin gelmeye basladıgı bildirilmistir. Kumandanlıklara da gerekli yetkiler
verilmistir.318 mâr ve skân Vekaleti’nin kurulusuna kadar bu talimatnâme
çerçevesinde alınan önlemlerle Anadolu’ya gelen göçmenlerin ihtiyaçları
karsılanmaya çalısılmıstır.

317 Vatan, 17 Temmuz 1923
318 Askerî Tarih Stratejik Etüt Baskanlıgı Arsivi, Kutu:8, Gömlek:46, Belge:46-1.



2.1.1. VEKALET’ N KURULUSU

Göç ve göçmen sorununun büyümesi ve o zamanki teskilat yapısının bu
sorunların çözümünde yetersiz kalması ve yasanan diger olumsuz hadiseler,
sorunun vekalet vasıtasıyla daha rahat çözülebilecegi kanaatini uyandırmıstır. Bu
konuda daha önce verilen mâr Vekaleti kurulması hakkındaki tasarı yerine “ mâr
ve Mübadele-i Ahâli Müdiriyet-i Umumisi” adı altında bir genel müdürlük
kurulmasına, bu müdürlügün “ mâr” ve “Mübadele” adı altında iki müdürüyete
ayrılması, genel müdürlükte her vekalet’ten bir üyenin bulunması ve genel
müdürlügün cra Vekilleri Baskanlıgı’na baglı olmasına karar verilmistir.319
Erkân-ı Harbiye-i Umumiye, Müdafaa-ı Milliye, Nâfia ve ktisat ile Hâriciye,
Dâhiliye ve Mâliye Vekaletleri’nden birer temsilci bulunacak olan bu müdürlükler
mübadele göçmenlerinin yerlestirilecekleri yerlere tasınmaları, mallarının
durumu, saglık ve beslenme olmak üzere bütün sorunlarıyla ilgilenme, bunun için
simendifer ve vapur kumpanyalarından faydalanabilme ayrıca göçmenlerin üretici
olmaları için her türlü kolaylıgı saglamakla görevlendirilmistir.320

Mübadele Vekaleti ile ilgili hazırlıkların devam ettigi sırada Anadolu’da
yasanan sorunları yerinde gören Tunalı Hilmi Bey de vekalet’in kurulması
geregini ihtiva eden 23 Agustos 1923 tarihli “ mâr Vekaleti’nin Teskili Hakkında”
bir kanun teklifini meclise sunmus, fakat bu teklif reddedilmisti.321 Ancak Tunalı
Hilmi Bey’in vekaletin kurulması ile ilgili ısrarlı teklifi Recep Bey (Peker) ile
Mustafa Necati Bey’in destegi ile tekrar gündeme gelmiş
ve uzun süren
tartısmalardan sonra yapılan oylama ile konu Kanun-ı Esasî Encümeni’ne sevk
edilmistir.322 13 Ekim 1923 tarihinde Tunalı Hilmi Bey’in vekalet kurulması
teklifi ile hükûmet’in müdürlük teskilatının kurulması ile ilgili teklifi
görüsülmüstür. Mecliste yapılan görüsmelerde iki konu tartısmalı geçmis, ancak
sonuçta Tunalı Hilmi Bey’in vekalet’in kurulması teklifi, Saruhan Mebusu Resat
Bey’in ve 132 arkadasının da destegiyle 13 Ekim 1923 tarihinde kabul

319 TBMMZC, Devre II, ctima I, C.I, Ankara 1961, s.427-650; Vakit, 5 Eylül 1923.
320 TBMMZC, a.g.e., s.630-637.
321 TBMMZC, a.g.e., s.295, 332.
322 TBMMZC, a.g.e., s.232-235.



70

edilmistir.323 Meclisteki bu seçim, Saruhan Mebusu Resat Bey’in “Münhâsıran bu
isle mesgul ve bu isten mes’ul olacak bir vekil olmazsa isler yürümeyecektir”
sözleriyle ve Meclis Baskanı Fethi Bey’in karara katılacagını bildirmesine dâir
açıklamasıyla sonuçlanmıstır.324 Vekalet’in kuruluş
yasasının çıkmasından sonra
Vekalet’in basına kimin gelecegi konusu gündeme gelmis, Necati Bey basta
olmak üzere adayların isimleri konusulmaya baslanmıstır.325 Fakat mübadele
meselesinin hayli kapsamlı olması, ödenegin ve görev dagılımının
netlestirilmemesi, mübadillerin daha erkenden gelmeye baslamaları ve buna
benzer sebeplerden dolayı adayların çogu çekimser kalmış
ve adaylıgı kabul
etmemislerdir. Vekalet’e atanmanın reddedilme sebebi basında “ Vekalet suretiyle
mâr ve skân islerinin tanzîmi ve idaresi faydalı olacaktır. Fakat simdiye kadar
kendini bilen hiçbir Mebus, bu agır ve mesuliyetli isin içinden çıkamayacagını
bildigi için yeni vekaleti kabul etmedi. Çünkü bu isin aslı esası paradır,
tahsisâttır, hayat bahsetmektir. Henüz bütçemizin gelir ve gider kısımlarının
yekunu mechûldür. ste bu para meselesinin zorlugudur ki hiçbir Mebusa mâr
Vekaleti’ni kabul ettiremiyoruz. ..... gerek kendi ahâlimizi ve gerek
muhacirlerimizi yasatmak ve çalıstırmak istiyorsak yüz milyon liradan fazla
paraya sahip olmamızın çaresine bakınız....”seklinde ifade edilmistir.326 Ayrıca
vekil seçimi için kaybedilen bunca zaman elestirilere sebep olmus, adayların
gösterdigi isteksizlik ve o dönemde mâr ve skân isiyle görevli Rıza Nur Bey’in
ilgisiz tavrı karsısında tepkileri belirtilmistir.327

20 Ekim 1923 tarihinde zmir Mebusu Mustafa Necati Bey, 165 oyun
158’ini alarak vekil seçilmistir.328 mâr ve skân Vekaleti’ne seçilen Mustafa

323 TBMMZC, a.g.e., s.427, 654-656; Düstûr, 3. Tertip, 5.Cilt, Ankara 1948. s.146.

324 Hâkimiyet-i Milliye, Vakit, Tanin, 14 Ekim 1923.

325 Hâkimiyet-i Milliye 15 Ekim 1923

326 Cahide ZENG N, “Türkiye ve Yunanistan Devletleri Arasında Mübadele Meselesi ve
Kamuoyu (1918-1930)”, stanbul 1998, stanbul Üniversitesi Atatürk lkeleri ve nkılâp Tarihi
Enstitüsü, yayımlanmamış
Doktora Tezi, s.69.

327 ZENG N, a.g.t., s.73.

328 TBMMZC, Devre II, ctima I, C.II, Ankara, s.826; Hâkimiyet-i Milliye 21 Ekim 1923;
Mustafa Necati hakkında Bkz. Enver Behnan SAPOLYO, “Mustafa Necati” Türk Kültürü,
VIII/87, Ocak 1970, s.222-226, Hüseyin Ragıp UGURAL, “Mustafa Necati’nin Ecdadı ve
Kimligi” Mustafa Necati Sempozyumu, (Kastamonu, 9-11 Mayıs 1991),Ankara, 1991, s.185



Necati Bey gazetelere, en büyük isin memleketin imâr edilmesi oldugunu ve
vekalet’in kısıtlı bütçeyle bir müstesarlık ile “ mâr ve Mübadele Müdiriyeti”’nden
olustugunu, muhacirîn, sevkıyât, iâse, iskân ve emlâk subelerinin Mübadele
Müdiriyeti’ne, nsaat ve Hey’et-i Fenniye’nin mâr Müdiriyeti’ne baglı oldugunu
ve bu amaçla bölgenin 10 mıntıkaya ayrıldıgı, bütçe ve kadronun hazır oldugunu
ve hizmete hemen baslanacagına dâir beyanât vermistir.329 Teskilatın kurulması
için çalısmalar yapılmaktayken Makedonya’da mübadillerin ihtiyaçlarını
karsılayabilmek ve vekalet’e yardımcı olmak için Hükûmet’e tavsiyelerde
bulunan Mübadele Cemiyeti, hazırladıkları bir bildiriyle mübadele ve iskân isleri
için mübadillerin isteklerini dile getirmislerdir.330 Buna göre;

1- skân ve Mübadele isleri için Dâhiliye Vekaleti’ne baglı bir genel
müdürün sorumlulugunda mübadilleri belirli ölçüde temsil edecek Türk
Mübadilleri Merkez Komisyonu kurulmalıdır. Bütün illeri bu kurul takip
etmelidir.

2-Bu komisyon Teselya ve Epir’den bir, Makedonya’nın sark, garp ve
merkezinden ikiser olmak üzere altı kisi ve genelde 8 üyeden olusmalıdır.

3-Merkez Komisyonunun vazifesi mübadele ve iskân isinde bütün kanun
ve lâyihaların mübadillerin lehine uygulanmasını takip etmektir.

4-Merkez komisyonunun ziraat, iskân, sıhhiye, insaat gibi özel kalemleri
olmalı ve bunları uzman olan kisiler yönetmelidir.

5-Mıntıkalarda vali ve kaymakamların yönetiminde ve mübadillerden
olusan vilayetlerde 6, kazalarda 5 kisiden olusan skân Komisyonları
kurulmalıdır.

6-Her iskân merkezi ilde seyyar olmak üzere beş
tabip
bulundurulmalıdır. Bu doktorlar iskân bölgesini tarayarak hastaları tedavi
etmelidir.

188, M.Rauf NAN, Mustafa Necati, Kisiligi, Ulusal Egitime Bakısı, Konusma ve Anıları,
Ankara 1980, ş
Bankası Kültür yayını.
329 Hâkimiyet-i Milliye, 22 Ekim 1923, Vakit, 22 Ekim 1923.
330 ATASE, Atatürk Arsivi Ziraat Bankası Kolleksiyonu, Kutu:38, Gömlek:75, Belge:75/1



72

7-Kazalarda da vilayetlerdeki gibi teskilat kurulmalı, nahiyelerde ise bir
kisi vekil olarak bulunmalıdır.

8- Her kazada tasarrufları tespit etmek için birer komisyon kurulmalıdır.

9- skân komisyonlarının aldıgı kararla hemen uygulanmalıdır.

10-Her komisyon bir üste baglı olmak üzere bir yapı olusturulmalı, bu
komisyonların görevi mübadillerin iskân isleri sona erdigi zaman bitmelidir.
Bunun gibi cemiyetler ve basında mübadelenin nasıl yapılması gerektigine dair
birçok elestiri ve öneri yapılmıstır. Kimileri mübadillerin iskânı konusunda
Avrupa’da yasanan tecrübelerden faydalanılması gerektigini söylemis,331 kimileri
gelecek mübadillerin nereye yerlestirilecegi sorusuna cevap aramakta ve
Yunanlıların çekilirken bütün evleri yaktıgı, dolayısıyla saglam ev kalmadıgını
belirterek, bu isin sirketlere verilmesini önermistir.332

Mustafa Necati Bey, Mübadele Cemiyeti’nin isteklerine aynı yönde, yine
gazeteye verdigi bir beyanatta “Kurulan teskilatlar öncelikle dogu illerinde 155
bin harap ev bulundugunu belirlemis, batı illerinde de tamire muhtac evlerin
tespiti çalısmalarına baslanmıstır. mâr isi için ...Fransa, Belçika ve Almanya’dan
bu hususta malumât getirtiyorum. ....simdilik az bir ta’mire muhtaç yirmi bin evi
tamir ettirecegiz” demistir.333 Mustafa Necati Bey, 5 ay süresince yürüttügü
görevi 6 Mart 1924 tarihinde smet Pasa kabinesi’nin Adliye Vekilligi’ne
atanmasıyla sona ermis, yerine Celal (Bayar) Bey mâr ve skân Vekilligi’ne
atanmıstır.334 Celal (Bayar) Bey de 17 Temmuz 1924 tarihinde geldigi mâr ve

skân Vekilligi’ni, vekalet’in kaldırılarak Dâhiliye Vekaleti’ne baglandıgı 11
Aralık 1924 tarihine kadar sürdürmüstür.335

331 Tanin, 16 Ocak 1923

332 Tanin,4Agustos 1923

333 ZENG N, a.g.t., s.74.
334 Hâkimiyet-i Milliye, 7 Mart 1924; Utkan KOCATÜRK, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti
Kronolojisi (1918-1938), Ankara 1983. Türk Tarih Kurumu yayını, s.411.
335 Cumhuriyet, 18 Temmuz 1924



2.1.2. Mübadele, mâr ve skân Vekaleti’nin Teskilatı ve Bütçesi
Mustafa Necati Bey’in vekil olarak verdigi beyanâtta bahsettigi iskân
islerinin baslaması için gerekli olan vekalet’in teskilat yapısı, 1 Kasım 1923 tarih,
366 numaralı yasayla ve TBMM’de 146 üyenin 145’inin oyunu alarak kabul
edilmistir.336 Vekalet’in merkez teskilatı, Sabri Bey’in atandıgı“ mâr Müdiriyet-i
Umumiyesi” ve Necdet Bey’in atandıgı“Mübadele ve skân Müdiriyet-i
Umumiyesi” olmak üzere iki müdürlüge ayrılmıs, ortak bir de Müstesarlık
kurulmustur.337 Bu yapıya göre; Mübadele ve skân Müdiriyet-i Umumiyesi’nde
Sevkiyât ve Nakliyât, Muhacirîn, âse, skân ve Emlâkin olmak üzere 4, mâr
Müdiriyet-i Umumiyesi’ne de Muamelât, nsaât ve Tamirât, Hey’et-i Fenniye ile
3 olmak üzere toplam 7 sube kurulmustur. Ayrıca Hukuk Müsavirligi, Hey’et-i
Teftisiye, Muhasebe Subesi Müdiriyeti, Memûrîn Subesi Müdiriyeti, Evrâk ve
Muhaberât Subesi Müdiriyeti ve Hıfzısıhha Mütehassıslıgı gibi birimlerde vekalet
teskilatı kapsamında bulunacaktır. Vekalet’e baglı subeler tasrada Mıntıka, mâr
ve skân Müdirleri ve onlara yardımcı memurlar vasıtasıyla çalısmalarda
bulunacaklardır.

Mübadele, mâr ve skân Vekaleti’nin Bütçe Dagılımı

TAHS S M KTARI SENE
A B
HARCAMA
M KTARI
A LE NÜFUS
1923 6.095.083 6.095.083 5.228.415 50.259 196.420
1924 10.022.535 5.286.000 5.199.390 52.221 208.886
1925 5.957.636 2.906.000 2.808.695 9.815 39.634
1926 1.446.116 892.000 889.930 8.201 32.852
1927 2.060.859 2.124.000 1.008.713 6.805 27.172
1928 1.018.433 743.000 725.949 10.143 40.570
1929 1.417.690 974.000 970.784 4.785 19.133
TOPLAM 28.018.352 19.020.083 16.871.876 142.229 564.667
336 Düstûr, 3.Tertip, C.5,Ankara, 1948, (ty),s.160-164.(kanun metni); TBMMZC, Devre II, ctima
I, C.III, Ankara,s.148-158.; Hâkimiyet-i Milliye 22 Ekim 1923.

337 Hâkimiyet-i Milliye 22 Kasım 1923; Düstûr, a.g.e. s.162.


Vekaletin 1923 yılı bütçesi 6.095.083 Lira olarak belirlenmis, bunun

3.221.431 Lirası harcamaya açılmıstır. Bu harcamaların 52.700 Lirası yakacak,

327.630 Lirası insaat ve onarım, 120.800 Lirası tasıma, 332.397 Lirası tarım
araçları, hayvan ve tohumluk alımı, 2.302.808 Lirası ortaya çıkabilecek zorunlu
harcamalara ve kalan para da personel harcamalarına ayrılmış
ise de,338 ayrılan bu
bütçenin toplamının sadece 5.228.415 Lirası harcanabilmistir. Vekalet’in yıllara
göre bütçe dagılımı tabloda verilen sekilde gerçeklesmistir.339 Tabloda görüldügü
üzere A grubu olarak tabloda gösterdigimiz tahsis miktarları ile ilgili skân
tarihçesinde verilen harcama bilgileri ile B grubu olarak gösterdigimiz tahsis
miktarları ile ilgili Basvekalet statistik Umum Müdürlügü’nün verdigi bilgiler
arasında farklılıklar bulunmaktadır.

2.1.3. Mübadele, mâr ve skân Kanunu

Mübadele mâr ve skân Vekili Necati Bey bütçe imkânlarının
belirlenmesinden sonra imâr ve iskân islerini yürütebilmek için gerekli olan yasa
hazırlıklarına vekalet’in kurulusu itibariyle baslamıs, kanun daha yasalasmadan
mübadele ve iskân islerine dair yapılacak olan çalısmalar ile ilgili yayınlar
yapılmıstır. TBMM’de yapılan yasa ile ilgili görüsmeler esnasında açıklamalarda
bulunan Mustafa Necati Bey mübadelenin bilfiil basladıgını, vekalet’in
teskilatlanmasının henüz tamamlanamamasından mübadillerin islerinin Sıhhiye
Müdiriyeti tarafından devam ettirilecegini açıklamıs, mübadeleye tâbi olmayan
muhacirler ile mübadele henüz baslamadan gelen mübadillerin durumu ile ilgili
açıklamalarda bulunmustur.340 23 Ekim 1923 tarihinde hazırlanıp TBMM’ye
sunulan “Mübadele mâr ve skân Kanunu” adlı yasa tasarısı 8 Kasım 1923
tarihinde TBMM’de kabul edilmistir.341

Yirmi maddeden olusan “Mübadele mâr ve skân Kanunu” ile Mübadele
mâr ve skân Vekaleti, Mübadele-i Ahâli Mukavelenâmesi’nin belirledigi sartlara
dayanarak, ilk maddesinde Türkiye’ye gelecek olan ahâlinin beslenme, barınma

338 Düstûr, a.g.e. s.160-164., TBMMZC, Devre II, ctima I, C.III, Ankara,s.142.
339 skân Tarihçesi, stanbul 1932, s.1325-136.

340 ZENG N, a.g.t., s.77.

341 Düstûr, 3.Tertip, C.5,s.165-167.(368 nolu yasa metni), TBMMZC, Devre II, ctima I, C.III,
Ankara,s.290-312.


ve yerlesme gibi ihtiyaçlarını indirme iskelelerinden itibaren yerlesme yerlerine
kadar geçen sürede ve yerlestirildikleri yerlerde iki ay boyunca karsılamakla
yükümlü tutulmustur. Kanunun ikinci maddesine göre imâr ve iskân islerinin
yürütebilmesi için vekalete resmî ve askerî araç gereçleri gerektiginde
kullanabilmesi hakkı tanınmıs, askerî ve resmî yetkililerin de vekaletin
yayınlayacagı tebliglere uymak zorunda oldugu belirtilmistir. Buna karsı olunan
durumlarda vekalet tarafından isten el çektirme veya mahkeme yoluyla
cezalandırma yoluna basvurulmustur. Üçüncü madde de tasrada islemlerin daha
saglıklı yürütülebilmesi amacıyla vekalete resmî ve askerî yetkililerden
yaralanmanın yanında gerekli gördügü durumlarda mahallî memurlar, belediye ve
idarî üyelerden bir heyet olusturabilme yetkisi verilmistir. 342

Vekaletin kurulusuna kadar geçen sürede muhacirlerin iskân ve iâseisleri
ile ilgilenen Sıhhiye ve Muavenet-i ctimaiye Vekaleti dahilinde bulunan skân
Müdiriyeti kaldırılarak, hem bu müdiriyetin hem de Dâhiliye Vekaleti’ne baglı
olan skân, Asâir ve Muhacirîn Müdiriyet-i Umumiyesi’nin bütün yetki ve
sorumlulukları, mal varlıkları yeni kurulan Mübadele mâr ve skân Vekaleti’ne
devredilmistir. Dördüncü madde de ayrıca Muavenet-i ctimaiye Kanunu’nun
yayımlandıgı tarihteki bütçesi vekalete devredilmistir. Besinci madde de Mâliye
Vekaleti’ne, vekalete tahsis edilen ödenek karsılıgında istenen paranın hazineden
nakit verilmesi ve gerektigi durumlarda vekalet’e 3.000.000 Liraya kadar da avans
vermesi yetkisi verilmistir. Altıncı madde de bu verilecek avans ve tahsisâttaki
paranın hesabının usulünce yapılmasının geregi istenmektedir. Ücret ve
harcamalar ile ilgili yedinci madde de vekalete ücret ve harcamaları genel
harcama kaleminden verilmek üzere mübadillerin imâr ve iskân islerinin
yürütülebilmesi için gerekli miktarda uzman ve görevli memur istihdamında
bulunma yetkisi verilmistir.343

Tasınmaz mallarla ilgili sekizinci maddeye göre ihtiyaç hâlinde vekalet’e
gelecek istek üzerine bütün terk edilmiş
tasınmaz malların, göçmenler ile
düsmanlar tarafından evleri yıkılmış
ve yakılmış
olan muhtaçlara ayrılıp

342 Düstûr, 3.Tertip, C.5,s.165.
343 Düstûr, 3.Tertip, C.5,s.166.


dagıtılmasına ve bu mallardan kiraya verilenleri çesitli biçimde ikinci kisiler
tarafından isgal edilenleri bosalttırmaya yetkilidir. Böyle bir tahliye olayında,
kiranın feshi durumunda zarara ugrayanlar oldugu takdirde, belirlenecek zarar,
mahkemeye basvurulmaksızın Maliye Vekaleti’nce kiradan elde edilecek gelirden
ödenecektir. Zarar tespiti için kurulacak komisyon mahallin en büyük idarî
memurunun baskanlıgında vekalet tarafından atanacak iki üye ve belediye
tarafından atanacak iki üye tarafından olusturulacak ve alınan karar temyize
götürülemeyecektir. Buna ek olarak dokuzuncu maddede kiracıları tarafından
önceden pesin verilmiş
ve terk edilmiş
evlerin kiraları tahliye tarihinden itibaren,
islenmemiş
olan miktarı Maliye Vekaleti tarafından hesaplanarak kiracılara
ödenecektir.344

1912 yılından itibaren yerlestirilmiş
olan göçmenleri iki sene içinde
durumlarına, el becerilerine göre gerekli yere tasıma ve yerlestirme, yanıp
yıkılmış
olan yerlerin imârı için bir mâr Bankası’nın kurulması ve 1912 yılından
beri yapılmış
olan binaların 1949 yılı sonuna kadar emlâk vergisinden muaf
tutulması, Türkiye’de insaat yapacak sirketlerin alacaklarının tahsilinde, gerekirse
hükûmetin yardımda bulunması gibi yetkiler Mübadele, mâr ve skân Vekaleti’ne
ait olarak kabul edilmistir. Düsman tarafından tahrip edilen yerlerdeki fabrika ve
tezgâhların yeniden imârı ve tesisi için getirilecek makine, alet ve edevât gümrük
vergisinden muaf tutulmustur. Düsman tarafından tahrip edilen yerlerdeki emlâk
ve arazi sahiplerine kanunun yayınlandıgı tarihten itibaren iki sene içinde
müracaat ettikleri takdirde tasarruf hakları saklı kalmak kaydıyla bir defaya
mahsus olmak üzere ücretsiz tasarruf senedi verilmistir.345

Mübadele mâr ve skân Vekaleti, bu kanunla 1912 yılından bu yana
iskân edilmemiş
muhacir ve mülteci asiretlerin iskânı da dahil olmak üzere
mübadillerin nakil ve iskânları, sınırlı sürede beslenmeleri, terk edilmiş
mahallerdeki ahâlinin zararlarının karsılanması gibi konularda gerekli önlemleri
almak ve bu sorunların çözülmesi sorumlulugunu almıstır.346 Vekalet, islemlerin
yürütülebilmesi için 1923 yılı Kasım ayında “ âse”, “Misafirhâne”, “ skân ve

344 Düstûr, 3.Tertip, C.5,s.166
345 Düstûr, 3.Tertip, C.5,s.165-167. Bkz. 10.-11.-12.-13.-14.-15. maddeler.
346 skân Tarihçesi, s.13-14.



mâr Komisyonları’nın Teskili ve Vazifelerine Ait Talimatnâme” olmak üzere üç
talimatnâme yayımlamıstır.347 âse talimatnâmesinde belirlenen iki aylık kısıtlı
sürenin yetersiz olacagı düsüncesiyle yapılan itirazlar sonucunda bu süre,
mübadeleye tâbi ahâliden muhtaç durumda oldukları saptananların müstahsil
duruma gelinceye kadar ve öksüz, dul, yetim, kimsesiz kadınlar ile düskünlerin
yurt ve Darülaceze’ye sevk islemine kadar iâse almaya devam etmeleri seklinde
22 Nisan 1924 tarihli ek kanun ile degistirilmistir.348

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görüsülmekte olan Mübadele mâr ve

skân Kanunu hakkında çekincelerini belirten milletvekilleri bazı konularda
elestirilerde bulunmustur. Yunanistan’dan gelecek olan mübadillere verilmek için
ayrılan evlerden artanlarının, düsman tarafından evleri yakılmış
“hârikzede” veya
askerlik ya da diger sebeplerle evleri zarar görmüş
felâketzede denilen
Müslümanlara verilmesi hakkında verilen önerge tekrar gündeme gelmistir.349
Dogubeyazıt Mebusu Sefik Bey; Rumlardan kalan onlarca tarla, bag, bahçe ve
evin Sark Mültecileri, Hârikzede veya felâketzedelerden önce Rumeli
mübadillerine dagıtılmasını elestirerek; “Muhacirlere verildikten sonra bunlara
verilsin diye bir mütalaa dermeyân olundu. Evvel mescidin içine bakılır. Asıl
vatanın evlâdı olan, yurdu harab olan, hâk ile yeksân olan ahâlimiz dururken
bunların mesken ve me’vaları temin edilemez iken, gelecek muhacirlere evler
verilsin de sonra onlara verilsin… Havâli-i sarkiyyede muhtaç olmayan ya bir
ikidir, yahut hiç yoktur.” demistir.350 Sefik Bey’in bahsettigi mesele Lozan
görüsmeleri esnasında smet nönü ile Basbakan Rauf Orbay arasında geçen
telgraf görüsmelerinde de fark edilmistir. Rauf Orbay, evsizlerin iskânından sonra
Batı Anadolu’da 60.000 hânenin iskâna hazır oldugunu bildirmesine ragmen,
görüsmelerin devam ettigi bir ay sonunda 23 Ocak 1923’te çektigi telgrafta;
bahsedilen 60.000 hânenin çoguna stanbul’dan kafilelerle gelen yerli

347 skân Tarihçesi, s.19-22, ZENG N, a.g.t.,s. 80-81.
348 Düstûr, 3. Tertip, C.5, s.639., TBMMZC, Devre II, ctima I, C.III, Ankara (ty) s.171.
349 TBMMZC, D:II, C:III, s.304.
350 TBMMZC, D:II, C:VII, s.414-415.



muhacirlerin yerlestigini ve bahsedilen hânelerden sadece 20.000 civarında
kısmının iskâna müsait oldugunu bildirmistir.351

2.1.4. Misafirhâne Talimatnâmesi

hrac iskelelerine çıkan ve hatta iskân bölgelerine gelen mübadillerin
geçici süre barınmaları için kullanılan misafirhânelerin açılma sartları ve idaresi
ile ilgili “Misafirhâneler Talimatnâmesi” 28 Kasım 1924 tarihinde kabul
edilmistir. Hilâl-i Ahmer’in de ihrac iskelelerindeki büyük misafirhânelerde 10’ar
yataklı birer revir açarak tedavi islerini üstlenmesi, tıbbî malzeme bulundurması
ve buradaki mübadillerin en çok üç gün boyunca sıcak yemek ve çay ihtiyacının
karsılanması hususları belirtilmistir.352 Mübadiller için çıkarılan Misafirhâne
Talimatnâmesine göre353;

1-Muhacirler için ihrac iskelelerinde, konak yerlerinde ve iskân
mıntıkalarında olmak üzere, muhacirlerin miktarının önemine göre geçici veya
daimî misafirhâneler yapılmıstır.

2-Misafirhâne yapımında boş
askerî kısla, resmî ve hayır
kuruluslarından faydalanılmıs, terk edilmiş
yerler hemen onarılarak uygun hâle
getirilmis, kiralama usulüyle de ihtiyaç karsılanmıstır. Yer ve mevsime göre de
çadır ve baraka da kullanılmıstır.

3-Misafirhânelerde her aileye bir oda ayrılmasına dikkat edilmis, eger
koguş
ise aralara perde konularak, aile veya akrabanın bir arada olması
saglanmıstır.

4-Terk edilmiş
yerlerden ve askerden yatak, yorgan, battaniye, çarsaf
gibi esyalar karsılanarak, her odaya karyola konulmustur. Eger karyola yetersiz
kalırsa, ot veya minder gibi araçlar ile insanların yerde yatması engellenmistir.

5-Misafirhânelerde her odaya veya kogusa büyüklüklerine göre soba
veya mangal verilmis, bunların yakacakları da tedarik edilmistir.

351 S MS R, Lozan Telgrafları…, C:I, s.155, 413,429.
352 skân Tarihçesi, s. 19-20.
353 BCA: 272.12/40.42.3.



6-Koguş
ve odalara yeterli miktarda lamba verilmis, bunlar için de
petrol ayarlanmıstır.

7-Misafirhânelerin muntazam olması ve havadan veya yagmurdan
etkilenmemesi saglanmıstır.

8-Misafirhânelerin genel saglık kurallarına uygun olması
saglanmıstır.

9-Misafirhânelerde su tesisâtının olmasına ve baska yerden su temin
edilmemesine dikkat edilmistir. Su tesisâtı olmayan oda ve koguslara musluklu
fıçılar veya uygun kaplar bulundurulmuş
ve uygun kullanılmasına dikkat
edilmistir.

10-Misafirhânelerde; bir misafirhâne memuru, bir kâtip ve hesap
memuru, bir anbar memuru ile üç veya beş
hademe bulundurulmustur. Ayrıca her
misafirhânede Hilâl-i Ahmer’den bir tabip, yemek memuru ve Sıhhiye memuru
bulundurulmus, Hilâl-i Ahmer teskilatının olmadıgı yerlerde bu isi mahallî
Sıhhiye memurları yapmıstır.

11-Özellikle ihrac iskelelerinde büyük misafirhânelerde Hilâl-i
Ahmer’in onar yataklı birer reviri bulundurulmuş
ve tıbbî ilaç ile malzeme
saglanmıstır.

12-Misafirhâne memurları misafirhânelerin temizliginden, idaresinden,
demirbaş
malların kayıt ve muhafazasından, depo mallarının harcanmasından
mıntıka müdürlerine, mahallî iskân ve imâr komisyonlarına karsı sorumlu
tutulmustur.

13-Misafirhâneye gelen muhacir, mıntıka müdürüne baglı bir
memurun nezaretinde veya komisyon belgesiyle kabul edilmistir. Geliş
tarihleri,
memleketi, aile ve aile reisi, nasıl çıktıkları, nereye gidecekleri kaydedilen
muhacirlerin buradayken dogum ve ölümleri de kaydedilmistir.

14-Hademeler her zaman temizlige dikkat etmisler, helalar ilaç ve
kireç dökülerek sıhhî bir sekilde korunmustur.

15-Misafirhânelerde yeteri kadar güvenlik için polis veya jandarma
bulundurulmustur.


16-Muhacirler misafirhânelerde en fazla üç gün kalabilmisler, bu
sırada sıcak yemek, çay gibi iâseleri Hilâl-i Ahmer ve ahâlinin ileri gelenleri
tarafından karsılanmıstır. Ege bunların imkânları yoksa, ihtiyaçlar hükûmet
tarafından karsılanmıstır.

Misafirhânelerin yapımı esnasında ve kullanılması sırasında mahalli ileri
gelenlerinin yardımları olmus, Hilâl-i Ahmer’in teskilatının onayladıgı yerlerde
faaliyetleri sürdürmüslerdir. htiyacın karsılanması için yeni misafirhâne
yapılırken var olan misafirhânelere de olabildigi kadar yatak eklenerek kullanıma
hazırlanmıstır. Mesela 1924 Ocagında Trabzon’da kurulan Misafirhâne’nin
eksikliklerinin tamamlanması için ayrılan paradan harcama izni verilmistir.354
Mübadele mâr ve skân Vekaleti, “Misafirhâneler Talimatnâmesi” geregince
gelen mübadiller için zmir ve Tuzla’daki misafirhânelere ilave olarak çesitli
yerlerde 1924 yılında 10.850 yataklık misafirhâne kurmustur. Bu misafirhâneler
ve kapasiteleri ise çesitli olmustur.355

1924 Yılında Kurulan Misafirhâneler ve Kapasiteleri

YER YATAK ADED
Ahırkapı 2.000
plikhâne 1.000
STANBUL
Çatalca 300
GEL BOLU 500
Güllük ( skele) 300
Bodrum ( skele) 200
Marmaris ( skele) 250
MENTESE
(MUGLA)
Fethiye ( skele) 500
ÇANAKKALE 300
ERDEK ( skele) 1.000/1.500
SAMSUN 3.000
ED RNE ( Karaagaç) 1.000
stanbul’da Ahırkapı’da 2.000 kisilik, plikhâne’de 1.000 kisilik olmak
üzere iki büyük misafirhâne kurulmus, plikhâne’deki misafirhâneye karyolalı

354 BCA: 272.11/17.71.11 (2)
355 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Ocak 1924


özel kısım da yaptırılmıstır. Çatalca civarında Kalikratya’da 300 yataklı bir
misafirhâne kurulmuş
olup, bu misafirhânenin yatak, yorgan, çatal, kasık, tabak
gibi ihtiyaçları çevre halkı tarafından karsılanmıstır. Beyazıt’ta bulunan bir baska
misafirhâne de Kalikratya misafirhânesine nakledilmistir. Gelibolu’da, yatak,
yorgan, çarsaf ve battaniyeleri tamamen hazır 500 yataklı, Mentese ( Mugla )
vilayetinde yerlestirilecek mübadillerin karsılandıgı iskelelerden Güllük’te 300,
Bodrum’da 200, Marmaris’te 250, Fethiye’de 500 yataklı misafirhâne
hazırlanmıstır. Diger vilayet ve merkezlerden Çanakkale’de 20 adet sobası ve
diger her türlü ihtiyaçları karsılanmış
bulunan misafirhâne ise 300 yataklı olarak
düzenlenmis, Erdek iskelesinde yedi bina 1.000 veya 1.500 kisilik misafirhâneye
dönüstürülmüstür. Karayolu ile Trakya’ya gelecek olan muhacirler için de Edirne
Karaagaç’ta 1.000 kisilik bir misafirhâne ve Karadeniz üzerinden Anadolu’ya
sevk edilecek muhacirlerin karsılanması için Samsun’da 3.000 kisilik her türlü
ihtiyacı karsılanmış
bir misafirhâne hazır bulundurulmustur. Mersin’de de bir
fabrika binası 10 usta ve 50 amele ile üç gün içinde misafirhâneye dönüstürülerek
kullanıma hazır hale getirilmistir. 356

29 Kasım 1923 tarihinde “ mâr ve skân Komisyonları’nın Teskili ve
Vazifelerine Ait Talimatnâme” ile bütün vilayet ve kaza merkezlerinde vali ve
kaymakamların baskanlıgında birer skân ve mâr Komisyonu kurulmasına karar
verilmis, merkezi kurum vekalet olmak üzere, vilayet komisyonları vekalete, kaza
komisyonları da vilayete baglanırken, skân Müfettisleri ile mülkiye, maliye ve
Sıhhiye Müfettisleri, ihtiyaç hasıl olursa bu komisyonların çalısmalarını
denetlemeye yetkili kılınmıstır.357 Ancak yeterli uzman kadro olmadıgından
vekaletin teskilatı her bölgede yerlesememiş
ve gerekli olan isler bölgelerde
kurulan komisyonlar tarafından icra edilmistir.358 Mübadele mâr ve skân
Vekaleti’nin elindeki kısıtlı kadro 80 kisi ile kısıtlı oldugundan, müfettisler seyyar
olarak ihtiyaç olan yerlere gönderilmistir.359

356 Hâkimiyet-i Milliye, 4 Ocak 1924
357 Hâkimiyet-i Milliye, 30 Ekim 1923
358 skân Tarihçesi, s.25.
359 Hâkimiyet-i Milliye, 22 Kasım 1923


skân Komisyonları, iskânı kararlastırılan mübadillerin resmî islemlerini
yapmak ve ne sekilde iskân olunacaklarını belirlemekle sorumlu tutulmus, terk
edilmiş
malların tasnifi, kayıtlarının yapılması, ölçülmesi, onarıma ihtiyacı olan
emlâkin belirlenerek müdürlüklere bildirilmesi gibi isler de bu komisyonun
görevleri içinde kabul edilmistir.360 mâr Mıntıka Müdürlükleri ise; iskân
mıntıkalarını iskâna hazır hâle getirmekle yükümlü olup, yıkılmış
ve terk edilmiş
köylerin onarılması ve gerekli yerlere Numune Köy kurulması için gerekli
malzemenin ve insan gücü olarak ustaların bulunması ile görevlendirilmistir.361
Örnegin zmir mâr ve skân Müdiri 31 Temmuz 1924 tarihli vekalete bildirdigi
yazıda Altay vapuru ile gelen nefs-i Selanik ahâlisi mübadillerden insaat ustası ve
ameleden olusan 25 aileden, ihtiyaç oldugu için iskân mıntıkaları olan Söke’ye 15
aile ve Manisa’ya 10 aile gönderildigini bildirmistir. Ancak bu aileler iskân
yerlerine gitmek istemeyerek evlerini kendilerinin tamir etmeleri sartıyla zmir’de
iskân ettirilmiş
ve bunların burada istihdam edilmeleri ile ilgili talepleri de
Vekalete bildirilmistir.362

Mustafa Necati Bey, mıntıkalara gönderdigi tamimlerde görevlilerin
mübadillerle yakından ilgilenmelerini, dertlerini anlamaya çalısmalarını, bu
görevin vatansever her kisi için kutsal bir vazife oldugunu ifade etmis, bundan
sonraki tamimlerinde de bu hususa deginmistir.363 Mübadillerin ihtiyaçlarını
uyumlu bir sekilde karsılayabilmek için kurulan bu komisyonlar, 20 Kasım 1925
tarihli kararnâme ile kaldırılmıstır.364

2.2. H LÂL- AHMER CEM YET ’N N FAAL YETLER.


25 Agustos 1923 tarihinde yürürlüge giren Mübadele anlasması
geregince gelecek olan yaklasık 400.000 muhacirin beslenme, barınma, tasınma
ve saglık hizmetleriyle ilgili konularda Mübadele mâr ve skân Vekaleti’nin
bütün bu faaliyetleri yapabilmesi için yeterli maddî destege ihtiyacı olmustur.

360 ARI, a.g.e.,s.56.
361 skân Tarihçesi, s.20.
362 BCA:272.11/18.89.29
363 Hâkimiyet-i Milliye, 22 Ekim 1923.
364 skân Tarihçesi, s.20-21.



83

Vakit gazetesinden Mehmet Asım Anadolu’ya getirilecek muhacirînin belirlenen
ihrac iskelelerine çıkarılıp, yerlerine gidinceye kadar barınma ve iâse gibi
ihtiyaçlarının devlet tarafından karsılanması geregini belirtilmis,365 bu amaçla
kurulmuş
olan mâr ve skân Müdirliklerinde Hilâl-i Ahmer yetkilileri de görev
almıstır.

12 Eylül 1923 tarihinde Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, cra Vekilleri Heyeti’ne
bir yazı ile kendilerine sorulmuş
olan cemiyetin yapacagı faaliyetleri altı maddede
belirtmistir.366 Buna göre: Yunanistan ihrac kapılarında her biri levazımâtıyla
hazır Sıhhiye Heyetleri bulundurulmus, gemilerde bulasıcı hastalıklara karsı teshis
ve tedavi için doktor hazırlanmıs, iskân mıntıkaları ve iskelelerde on yataklı
dispanserler yaptırılmış
ve burada da tedavi yapılmıstır. skelelerde yaslı, kadın ve
çocuklar için araç temin edilmis, Çanakkale’de ngilizlerden kalan baraka ve
çadırlar barınma için kullanılmıstır. Göçmenlere yardımların yapıldıgı sırada
Mübadele ve mâr skân Vekili Mustafa Necati Bey, 24 Kasım 1923 tarihinde
Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’ne gönderdigi telgrafta367 “Mübadillerin gelmeye
basladıgını, bu millî ve insanî görevde bu mazlum misafirlerin ihtiyaçlarını
karsılamak amacıyla Hilâl-i Ahmer Heyetleri’nin de azamî faaliyetlere girmesinin
geregi”ni bildirmiş
ve bu amaçla stanbul’da Hilâl-i Ahmer genel merkezini
ziyaret ederek yaptıgı görüsmeler sonucunda 6 Mart 1924 tarihinde Hilâl-i Ahmer
genel merkezi yetkilileri ve Mübadele mar ve skân Vekaleti arasında bir
“itilâfnâme” yapılmıstır.368

tilafnâme’ye göre gelecek olan mübadillerin saglık durumlarını
yakından takip edebilmek ve yazısmalardan kaynaklanacak zaman kaybını
ortadan kaldırmak için Samsun, Trakya, zmir, Adana, Konya ve zmit Bölge
müdürlükleri merkezlerinde Hilal-i Ahmer genel merkezi tarafından birer temsilci
bulundurulmustur. Bu bölgelerin yanında toplam 37 vilayetten gelmiş
olan

365 Vakit, 27 Mart 1923.
366 BCA: 30.10.0/123.873.3
367 Mesut ÇAPA, “Lozan’da Öngörülen Türk Ahâli Mübadelesinin Uygulanmasında Türkiye
Kızılay (Hilâl-i Ahmer )Cemiyetinin Katkıları”, Atatürk Yolu, Kasım 1988, Yıl:1, Sayı:2,s.243


244.

368 Türkiye Hilâl-i Ahmer Mecmuası, 15 Mart 1924, Sene:3, No:31, s.223-224. ( Bundan böyle
THAM )


yardımlar, Ankara’da toplanarak ve gelmiş
ve gelecek olan mübadillerin
ihtiyaçları için sarf edilmistir. Selanik gibi iskelelerden gelen mübadillerden
yardıma muhtaç olanlara verilmek üzere yeterli miktarda iâse bulundurulmus,
bunun içinde buralarda seyyar mdâd-ı Sıhhiye Heyetleri kurulmustur.

Muhacirîne verilmek üzere önceden mdâd-ı Sıhhiye Heyetleri’ne
verilmiş
olan depodaki erzak dagıtıldıgı gibi ayrıca 25.000 battaniye, 10.000
muhtelif yelek, 10.000 ceket, 70.000 pantolon, 10.000 don, 10.000 gömlek,

15.000 çorap, 5.000 fanila, 5.000 karavana ve kova, 1.000 çarık, 700 muhafazalı
çadır, 6 iki direkli çadır ve sandıklar içinde 4.325 kilo tuvalet sabunu, 1.000 kilo
adi sabun, 10.000 kutu kibrit verilmistir. Ayrıca vekalet tarafından bu vilayetlerin
hasılatından 1 Mart 1924 ile 30 Haziran 1924 tarihleri arasında 40.000 Lira tahsil
edilerek cemiyet genel merkezine gönderilmesine ve eksik tutarın da vekalet
tarafından karsılanmasına karar verilmistir.369 Bu yardım toplama çabaları
esnasında Cumhurbaskanı Gazi Mustafa Kemal Pasa, slâm âlemine hitaben bir
beyannâme yayınlamıstır. Beyannâmede Türk milletinin bagımsızlık savasında

slâm âlemi’nin gösterdigi destege olan sükranlarını belirten Gazi, simdi önlerinde
bulunan Yunan zulmü altında ezilen dindaslarımızın vatan topraklarına nakli ve
iskânı meselesinin çözülmesi için Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin faaliyetlerine
yardım istemistir. 370 Muhtelit Mübadele Komisyonu azalarından Haydar Bey de
verdigi mülakatta “Meclis, Hey’et-i Vekîle bütün mesaisini bu ise vermistir
diyebiliriz ve buna büyük önem vermektedir. Hükûmet bu iş
için 3.5 milyon Lira
ayırmış
ise de, yetmeyecegi açık oldugundan Gazi Pasa Hazretleri de beyannâme
ile slâm âleminden yardım istemistir...”diyerek Selanik’te toplanacak
komisyonun önce Müslümanların durumunu tetkîk edecegini söylemistir.371
Ayrıca Mübadelede slâm âlemi’nden toplanacak yardım kapsamında heyetler
teskil edilmis, Hindistan’a giden Hilâl-i Ahmer Heyeti’nin basına da Kemal Ömer
ve Lütfi Simavi Beyler atanmıstır.372

369 THAM, 15 Mart 1924, 3/31, s.223-224.
370 BCA:30.10.0/1.1.4; THAM, 15 Subat 1924, 3/30, s.195.
371 Vatan, 30 Eylül 1923.
372 BCA: 30.10.0/123.874.33



Mübadeleye tâbi bölgelerdeki Müslümanların ihtiyaçlarını temin
edebilmek amacıyla iâne toplanması için de tesebbüslerde bulunulmustur. Bu
amaçla Selanik, Kozana ve Drama’da Müslüman ahâli, Hilâl-i Ahmer adına
Selanik’te bir heyet kurma müsaadesini almıslardır. Heyetin reisligine eski
Belediye Reisi Osman Said Bey, Yardımcılıgına Hafız Ali Bey, Genel Kâtipligine
Yagcızade Hüsnü Efendi ile Veznedar oglu Demir Bey, azalıklarına da hsan
Tevfik, Sami, Osman Kapancı, Ahmet Sakir, Mehmet Kemal, Mustafa Arif, Sadık
ve Hamdi Bey seçilmislerdir. Bu heyet üç parçalı makbuzları, aldıkları iânelerin
karsılıgı olarak vermislerdir.373 Ancak beklenen yardımın toplanamaması üzerine
Mübadele mâr ve skân Vekaleti ve Hilâl-i Ahmer Cemiyeti ortak bir kararla bazı
degisiklikler yapmıstır.374 Buna göre “Cins ve miktarı muayyen” 38 otomobil
bakanlıga devredilmis, ayrıca bakanlık, 1924 yılı Haziran ayına kadar toplamayı
taahhüt ettigi 40.000 Liraya mahsuben 20.000 Lirayı on gün zarfında temin
etmeyi kabul etmistir.

1924 Yılında Mevcuda Eklenen Yatak ve Personel Tablosu375

Personel Yer Yatak
Sayısı
Bina
Tabip Seyyar Tabip Hastabakıcı
zmit 30 Hastahane 2 1 1
Samsun 25 “ 2 2 1
Mersin 10 Dispanser 1 2 1
Mudanya 30 Hastahâne 1 2 1
Tekfurdagı 30 “ 1 2 3
Uzunköprü 30 “ 1 2 3
Kalikratya 15 Dispanser 1 ----
Darıca
10 Hastahâne 1 1
Çatalca 15 Dispanser 1
stanbul 50 Hastahâne 2
Bandırma 20 “ 2
Antalya 20 Dispanser 1
Nigde 20 Hastahâne 1
Sivas 20 Hastahâne 1 1 1
Selanik ----
3
Drama ----
1
Kavala --2
Vapurlarda --11
373 THAM, 15 Ocak 1924, 3/29, 142-143.
374 ÇAPA, a.g.m. s.244-245.
375 THAM, 3/31, 15 Mart 1924, 225.



Tablo itibariyle Hilâl-i Ahmer’e zmit’te 20, Tekirdag’da 25,
Kalikratya’da 15, Ulukısla’da 30, Nigde’de 20, Mersin’de 50, Selanik’te 50,
Kavala’da 20 ve Samsun’da 30 yataklı hastane ile Çatalca’daki 10 yataklı bir
dispanserin idaresi verilmistir. Konya’da 2, Samsun’da 1, Adana’da 1, Söke,
Milas ve Megri mıntıkalarında 1, göçmen vapurlarında 11 kisi olmak üzere gezici
doktorlar görevlendirilmistir. Mübadele, mâr ve skân Vekaleti vapurlarla gelen
yardıma muhtaç mübadillerin iâsesini Hilâl-i Ahmer vasıtasıyla karsılamak
amacıyla cemiyet emrine 30.000 Lira vermistir. stanbul misafirhânelerinde de
ihtiyaçların 24 Nisan 1924 sabahından itibaren Bakanlık tarafından karsılanması
kararı alınmıstır. Aynı yıl içinde Erdek’te 20 yedek hastane malzemesi ile bir
seyyar doktor bir de hasta bakıcı, Edremit’te bir seyyar doktor, bir hasta bakıcı,
Karesi mıntıkasında bir seyyar doktor bir hasta bakıcı, Konya mıntıkasında 3
seyyar doktor ve Edirne’de bir doktor ile bir hasta bakıcı bulundurulmustur.376

Yunanistan’dan gelecek göçmenlerin saglık ve gıda gibi baslıca
ihtiyaçlarını karsılamak amacıyla mdâd-i Seferiye Heyetleri gönderilmistir. 1923
Kasım’ından önce biri bastabip olmak üzere iki tabip, bir eczacı, on memur ve bir
hademeden olusan Yirmi Altıncı Ayvalık Heyeti; biri bastabip olmak üzere dört
tabip, bir eczacı, on iki memur ve hademeden olusmakta olan Yirmi Yedinci
Selanik Heyeti ile Yirmi Sekizinci Hanya, Yirmi Dokuzuncu Kandiye ve
Otuzuncu Kavala Heyetleri kurulmustur. Bunlara bir müddet sonra bol miktarda
erzak ve ilaç verilmek suretiyle Otuz Birinci Samsun, Otuz kinci stanbul, Otuz
Üçüncü Mersin, Otuz Dördüncü Tekirdag, Otuz Besinci Bandırma ve Otuz Altıncı
Mudanya Heyetleri kurulmustur.377 Daha sonra Bastabip Doktor Baha Bey ile bir
tabip, on memur ve hademeden olusan Otuz Yedinci Tuzla, Bastabip Doktor
Ragıp Bey ile, sekiz memur ve hademeden olusan Otuz Sekizinci Kalikratya,
Tabip Ahmet Faik Bey ile üç memur ve hademeden olusan Otuz Dokuzuncu
Çatalca ve Bastabip smet Bey ile iki tabip, bir eczacı ve altı memur ile
hademeden olusan Erdek mdâd-ı Sıhhiye Heyetleri teskil edilmistir.378

376 BCA: 272.12/41.46.14
377 ÇAPA, a.g.m. s.246.
378 THAM, 3/29, 15 Ocak 1924, 144.



87

Otuzuncu Kavala mdâd-ı Seferiye Heyeti 1923 yılı Aralık ayı boyunca
dispanserinde 850 hasta tedavi etmis, bunlardan muhtaç durumda olanların
çamasır gibi ihtiyaçları karsılanmıs, köylere hastabakıcılar gönderilerek Kavala,
Sarısaban ve Piraviste kazalarında ası çalısmaları baslatılmıstır. Yirmi Dokuzuncu
Hanya Heyeti bir Bastabip, üç memur, iki hasta bakıcı ve üç hademe ile 23 Aralık
1923 tarihinde Selanik yolundan Drama’ya ulasmıstır. Bu civardaki Sark
Simendiferleri’yle Garbî Trakya’ya geçecek olan muhacirînin asılarını yapmakla
görevli heyet, Drama ahâlisinin bir kısmının civardaki istasyonlara ulasmış
olmasından ve kısın gelmesinden dolayı asıların ihrac iskelelerinde yapılmasına
karar vermistir. Sadece Drama’da bulunan Müslümanlara sıhhiye hizmeti
verilebilmistir.379 Heyet Drama’ya gönderilen 200 çadırdan 30’unu Bük, 45’ini
Papazköy, 45’ini Hisarköy, 40’ını Zirneva’ya ve 30’unu da Çarsıhan mevkilerine
dagıtmıstır.380

Yirmi Dokuzuncu Kandiye Heyeti’nde de dispanserlerde 1924 Ocak
ayına kadar 1.250 kisi muayene edilerek ilaçları temin edilmistir. Samsun Heyeti
de 31 Aralık 1923 tarihinde Gül Cemal ve 12 Ocak 1924’te Resit Pasa ve Sulh
vapurlarıyla gelen toplam 1.004 kisiyi misafirhânelere tasımıstır.381 Yirmi
Dokuzuncu Kandiye mdâd-ı Seferiye Heyeti, 17 Kasım 1923’ten 7 Ocak 1924
tarihine kadar 1.300 kisiyi dispanserlerinde tedavi etmistir. Kandiye’de 14.000
Müslüman’dan 206’sının günlük olarak iasesi saglanmıstır. Heyet burada 7.000
kisiye çiçek asısı yapmaktan baska gayri Türk unsurlardan tedavi olmak
isteyenleri de tedavi etmistir. Kavala’da bulunan Otuzuncu mdâd-ı Seferiye
Heyeti de 1924 Ocak ayı boyunca dispansere müracaat eden 400 kisiyi tedavi
etmistir. Ayrıca yardıma muhtaç ve kimsesizlere kaput, çamasır ve levazım
vermis, Ocak sonuna kadar 5.282 nüfus, 1.447 büyük hayvan, 615 küçük hayvan
sevk etmistir. Heyet ayrıca bölgede Ocak ayı zarfında 307.845 Drahmi, toplamda
ise 386.861 Drahmilik iâne toplamıs, Kavala, Sarısaban ve Piraviste kazalarında
çiçek asısı yapmıstır.382

379 THAM, 3/29, 15 Ocak 1924,s.141-142.
380 THAM, 3/31, 15 Mart 1924,s.226.
381 THAM, 3/30, 15 Subat 1924,s.141-142
382 THAM, 3/30, 15 Subat 1924, s.198.


Selanik’te bulunan Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, Selanik’e gelen mübadillerin
yüksek kiralar vererek soyulmasını veya sehre dagılarak açıkta kalmasına mâni
olmak için Kireç Köy istikâmetinde, Kara Hüseyin mevkiinde 5.000 kisiyi
barındırabilecek ve saglık sartları elverisli bir misafirhâne yapmıstır. Civarda
temiz su membaları bulunarak bu suyun kampa getirilebilmesi için Muhtelit
Komisyon’dan 4.500 Drahmi alınmıstır. mdâd-ı Seferiye Heyeti misafirhâne tesis
etmekle, mübadilleri yüksek kira ödemekten kurtarmıs, dispanserlerinde bulunan
doktor ve hasta bakıcılar vasıtasıyla temiz su içirerek tifo, sıtma ve dizanteri gibi
bulasıcı hastalıklardan korumustur.383 Kireç Köy kampında saglık taramasına
dikkat eden Hilâl-i Ahmer Cemiyeti, rıhtımda Pontus’lu bir muhacirinin vebadan
ölmesi üzerine bölgeyi tecrit etmis, stanbul’dan Tesvîkiye vapuru ile gönderilen
500 kisilik asıyı Hilâl-i Ahmer görevlisi Doktor Esad Bey nezaretindeki bir grup
ile uygulamıstır.384

Mudanya’da ise heyetin hastahânesine 20 Aralık 1923 tarihinden 1924
Ocak sonuna kadar 502 kisi muayene için müracaat etmistir. Selanik, Cuma-ı Bâlâ
ve Serebye muhacirlerinden 69 kisiye ceket, pantolon, kaput, gömlek, iç çamasırı,
ayakkabı olmak üzere 301 parça esya dagıtılmıs, Mersin mdâd-ı Seferiye Heyeti
de 18 odalı bir binayı hastaneye çevirerek 11 Ocak’tan itibaren hasta tedavisine
baslamıstır.385 15 Subat 1924 tarihinde Kandiye muhacirlerinin gelmesiyle
faaliyetlerini hızlandıran Mersin Heyeti, 10’u yataklı 645’i ayakta olmak üzere
655 kisiyi tedavi etmis, yardıma muhtaç durumda olanlara battaniye, kaput, ceket,
pantolon ve gömlek gibi giyecek dagıtmıstır.386

Hilâl-i Ahmer Cemiyeti tarafından mübadilleri tasıma isinin 1923 yılı
Kasım ayında resmen baslanmasından 1924 Mayıs’ına kadarki sürede muhacirlere

132.085 elbise, 52.716 iç çamasırı, 8.008 ayakkabı, 7.003 uzun çorap, 61.722
battaniye, 10.829 yatak esyası, 69.626 mutfak esyası, 28.000 ecza malzemesi,

7.594 çesitli çamasır esyası, 69.880 çadır, 10.236 bina maddeleri, 44.620 agaç,

38.165 torna tezgahı, 71.075 çarsaf ütü, 325.800 tasınabilir baraka ve 33.547

383 THAM, a.g.e.,s.199.
384 Vakit, 19 Temmuz 1924
385 THAM, 3/30, 15 Subat 1924,s.199.
386 THAM, 3/31, 15 Mart 1924, s.228.



hastane ve mutfak malzemesi olmak üzere 1.020.726 parça malzeme
dagıtılmıstır.387

Muhtelit Mübadele Komisyonu’nca verilen karar üzerine Kayalar
mıntıkasından 10.000, Kozana’dan 8.500, Vodina ve Karacaova’dan 10.000
nüfusun Türkiye’ye nakline karar verilmistir. Kozana mıntıkasında 5 Mart’ta
baslayacak olan nakil için mübadeleye tâbi köylerdeki ahâlinin Karaferye
istasyonuna kadar uzun bir mesafeyi yürümek zorunda kalacagından dolayı
Kozana’da 1.500, Karacaova’da 1.000 ve Karaferye istasyonunda 1.000 kisi
kapasiteli üç misafirhâne yapılmıstır.388

2.3. MÜBAD LLER N TASINMASI MESELES.


Mübadelenin henüz baslamamış
olmasına ragmen Garbî Makedonya’da
yasanan hadiselerden dolayı yollara dökülen Müslümanlar Selanik ve Kavala gibi
limanlarda toplanmaya baslamıstır. Soygunların artması, gelen Rum mübadillerin
Türklerin evlerine yerlestirilmesi, evlerinden olan Türklerin kendi çabalarıyla
ihrac iskelelerine dogru göç etmelerine sebep olmus, bu sırada Yunan Hükûmeti
de Müslümanlar üzerindeki baskısını arttırarak Müslümanların tasarrufları
üzerinde sınırlama getirmistir. Yunanistan, Üçüncü Kolordu Komutanı Otenos’un
imzasıyla yayınlanan emirnâmeye göre; “Makedonya ve Trakya genel valiliklerine
mübadelâtın yasaklanması ve buna muhalif davrananların hapis ve mallarının
müsaderesi cezasını vermeye yetkili kılınmıstır. Selanik, Pele, Kozana ve Filorina
kazalarında mübadele, hediye vesaire mübadeleye tâbi Müslümanların gelecekte
esyaya müteallik her türlü muamelâtı-i feragiyesi yasaklanmıstır ki bu mallar;
dört yasından daha büyük yasta, genellikle çift hayvanı öküz, inek, manda, beygir
ve katır ile tütün, hâne tefrisâtı ve esyâ-yı beytiyyedir. Bu emirnâmeden önce tütün
baglantısı yapanlar bunu ispat ederlerse mal alımı yapabilirler. Müslümanlar, bu
listede olmayan zirai ürünler koyun ve keçi, makineler üzerindeki tasarruflarında

387 THAM, 3/31, 15 Mayıs 1924, s.312.
388 THAM, 3/30, 15 Subat 1924, s.226.


bulunabilirler. Bu emirnâmeye uymayanlara beş
yıla kadar hapis cezası”389

verilecegi kararı alınmıstır.

Resmî kuruluslar ve ordu tarafından yapılan bu baskılarla yollara düsen
Türk ailelerin yerlerini çadırlarda bekleyen Rum mübadiller almıs, Batı Trakya’da
Gümülcine, Dedeagaç hattında Türklerin yasadıgı dramı gören Vatan gazetesi
özel muhabiri de, sehirlerde Türklerin azaldıgı, yol kenarlarında Rum muhacirlere
ait çadırların görüldügünü bildirmistir.390 Basında da Vatan gazetesinden Ahmet
Emin Yalman, “mübadele talimatnâmesi, hükûmetin konuya ciddi yaklastıgını
gösterse de nakliyât meselesi açık degildir. Bu meselede beynelmilel Sâlib-i
Ahmer ve Hilâl-i Ahmer’den faydalanmazsak yanlış
yaparız. Daha baslangıçtan
Amerikan Hilâl-i Ahmeri’nin Yunan Hükûmeti’ne yaptıgı yardımı kabul eden
Cemiyet-i Akvam’ın yardımını istemeliyiz....”diyerek nakliyat meselesine dikkat
çekmistir.391

Vatan gazetesinde yardımlardan faydalanmak konusunda yayımlanan
yazıya karsılık olarak Yunanistan’ın bu konudaki durumu “Times” gazetesinde
yayınlanan 8 Aralık 1922 tarihli bir yazıda “... yaklasık bir milyonu bulacagı
tahmin edilen göçmenlerle ilgili hazırlık yapan Yunan Hükûmeti, savaş
ve kaos
ortamından yeni çıktıgından dolayı ekonomik olarak çok zor durumdadır. Bu
sebeple, Amerika’dan 52.000 Paund alan ngiltere Hükûmeti, Yunanistan’daki

ngiliz isverenlerden 10.000 Paund ve Milletler Cemiyeti’nden de 19.600 Paund
alarak Yunanlılara yardım için kullanmıstır. Yunanistan’daki ngiliz, Amerikan,
Alman ve sveçli sirketler göçmenlere yardım için çaba göstermektedirler.”392
seklinde belirtilmistir.

Vekalet’in Hilâl-i Ahmer’den destek almasını bekleyen gazeteler, hâlen
Hilâl-i Ahmer’e bir teklif götürülmedigini, Cemiyet-i Akvâm stanbul temsilcisi
Mister Charles’in su an 17.000 civarında Rum mülteci ile ugrasmakta oldugunu,
her seyi hallettigi hâlde bir cevap alamadıgını belirtmekteydiler.393 Yine Türk


389 Vatan, 22 Eylül 1923
390 Vatan, 10. Ekim 1923.
391 Vatan,2Agustos 1923
392 FO:371/9130, a.g.e, C.3, s.578; USNA:868.48/118 ve USNA:767.68/302, a.g.b., s.419, 430.
393 Vatan, 6Agustos 1923


91

Amerikan Karîb Muavenet Heyeti, Dâhiliye Vekaleti’ne bir yazı göndererek tüm
masraflarını kendilerinin karsılaması karsılıgında Kozan’a baglı Gürümce
köyünden 460 hâne Rum aileyi ve öksüz Rum çocukları sevk için izin
istemistir.394 Sonuçta Hilâl-i Ahmer ile yapılan “itilâfnâme” geregince ihrac
iskelelerinde ve vapurlarda Hilâl-i Ahmer görevlisi olan doktorlar çalısmaya
baslamıs, Vapurlarda ve iskelelerdeki doktorlar, gelen mübadillerin asılarını
yaparak bulasıcı hastalıklara karsı önlemler almaya çalısmıslar, ayrıca göç
bölgelerine seyyar doktorlar giderek buradaki ahâlinin de asılarının yanında,
yiyecek, içecek ve giyeceklerini karsılamıslardır. mdâd-i Sıhhiye Heyetleri
mübadillerin bu ihtiyaçlarını karsılamakta ise de, en önemli sorun mübadillerin
tasınması meselesi olmustur.395

Makedonya’daki Müslümanların tasınmasından önce bölgeye giderek
incelemelerde bulunan Muhtelit Mübadele Komisyonu üyelerinden Tevfik Rüstü
Bey, Basbakanlıga verdigi raporda azalardan Hamdi Bey ve Hilâl-i Ahmer
temsilcisi Doktor Ömer Lütfü Bey’in de verdigi bilgilerle beraber bölgedeki
Müslümanların yasadıgı dramı anlatmıstır.396 Hamdi Bey’in rapordaki ifadesine
göre; Garbî Makedonya halkı sefalet ve sekavet yüzünden elîm bir vaziyette
perisan olmus, ellerindeki servetleri soygunlarla alınmıs, çok az kısmında para ve
az miktarda degerli esya kalmıstır. Emlâk, hayvanât ve arazinin çogunluguna
müsadereyle el konularak, mallar Rum mültecilerin ellerine geçmistir. Ahırlarda
ve karanlık yerlerde çok zor bir vaziyette yasamak zorunda bırakılan Türkler,
Yunan Hükûmeti’nin zorla vergi tahsilatı gibi uygulamalarına da maruz kalmıstır.
Durumun düzeltilebilmesi için Makedonya’dan hemen 30 ile 40 bin kisinin
tahliyesi geregi belirtilmistir.

Hilâl-i Ahmer temsilcisi olan Doktor Ömer Lütfü Bey de aynı raporda
Selanik’te toplanmış
olan 20-25 bin Müslüman’ın hemen naklinin yapılmaması
hâlinde Garbî Makedonya’dan gelecek olan Müslümanlarla birlikte evsiz,
yemeksiz ve çıplak olan bu muhacirler arasında bulasıcı hastalıkların

394 BCA:272.0.0.11/17.77.10
395 Mehmet ÇANLI, “Yunanistan’daki Türklerin Anadolu’ya Nakledilmesi”, Tarih ve Toplum,
Eylül 1994, Sayı:129, s.54-62; Ekim 1994, Sayı: 130, s.51-60.
396 BCA:272.11/16.70.17



görülebilecegini, Selanik’te bulunan 25 bin Türk ile 45 bini bulan Makedonya
halkının bir an evvel vagonlarla ve Kavala’dan çıkacak olanların da vapurlarla
Üsküdar’a sevkinin hemen yapılmasını ondan sonra karsılık olarak yapılacak
önlemlerin ve siyasî tavrın uygulanabilecegini bildirmistir. Ayrıca aylık 200 aile
olmak kaydıyla hükûmetimizden hiçbir sekilde alacak talep etmeyen, Türkiye’ye
iktisadî herhangi bir zararı olmayacak olan ve masraflarını kendilerinin
karsılayacagını taahhüt eden ailelerin, yanlarında ganimetlerini de almalarına
müsaade edilerek mübadeleye tâbi tutulmasını tekrar rica etmistir.397

Verilen bu raporlar dahilinde Tevfik Rüstü Bey Hâriciye Vekaleti’ne
öngörülen çözüm hakkında bilgi vermistir. Buna göre 29 Aralık 1923 tarihine
kadar Selanik’e varabilecek sefâin ile 9.000 civarında muhacir nakledilebilecek
bununla birlikte her hafta Selanik’ten 6.000, Kavala’dan da 4.500 ile 5.000
muhacirînin nakli ile ilgili tedbirler alınarak Selanik’te birikmiş
olan 25.000
muhacirînin de naklinin uygun olacagı, Batı ve Güneybatı Makedonya
Müslümanları’nın nakil isine Grabine, Kesriye, Naslıç, Filorina gibi mıntıka
kazalar halkından baslamak ve bunların tamamı nakledildikten sonra Alasonya,

skeçe, Kozana ve Kayalar kazalarını tahliye edilebilecegini bildirmistir. Kozana
ve Kayalar ahâlisinin Atina üzerinden yapılacak nakilinde, buraları isgal etmiş
olan Rum köylüsü tarafından soyulması ve zorluk çıkarılmasının kuvvetle
muhtemel olması sebebiyle merkezi durumdaki Selanik yolunun en uygun ihrac
yolu oldugu belirtmistir.398

Tevfik Rüstü Bey, Basvekalet’e gönderdigi bir diger raporda da,399
Selanik’te birikmiş
olan Lankaza, Gelmeriye, Avdethisarı ve Yenice Vardar
ahâlisinden olusan yaklasık 20.000 kisilik mübadilin çogunun ziraatçı, bir
kısmının da hayvancılık ile ugrastıgını belirterek, bunlardan yaklasık on bininin
hemen nakilinin gerektigini, bu on bin kisinin de dört bininin vapur ücretini
ödeyemeyecek durumda oldugunu, bunların bir vapur temin edilerek Tuzla
yoluyla Tekfur dagına gönderilmesi gerektigini bildirmistir.

397 BCA:272.11/16.70.17
398 BCA:272.11/16.70.17
399 BCA:30.10/123.872.5


Selanik’te ve Girit’te bulunan ziraatçı mübadillerin gerektigi durumlarda
tasıma isinde kullanılacak gemilerde Türk bayragı olup olmadıgına bakılmaksızın
hemen tasınmasını da isteyen Tevfik Rüstü Bey, hem bu iş
için hem de vapurlarda
iâselerinin karsılanabilmesi için Selanik’te bulunan Hilâl-i Ahmer temsilcilerine

20.000 Drahmi gönderdigini belirterek, limanlarda mıntıka noktalarında sıhhiye
memurlarının bulunmasını, mübadillerin ekmek ihtiyaçlarının vaktinde
karsılanmasını istemistir. Aynı durum Anadolu’daki limanlarda da yasanmıstır.
Gümüshane ve civarından Trabzon’a gelen mübadil Rumlar ile Trabzon limanına
çıkan mübadil Türklerin ihtiyaçlarının karsılanması sorun olmus, Vekalet
Gümüshane’den Trabzon’a gelen 720 mübadil Rum’un iâselerinin karsılanmasını
istemistir.400

Mübadillerin limanlara dogru akın etmesi vekalet’i hemen bir çözüm
bulma konusunda sıkıstırmıstır. Daha mübadele baslamadan bile bir kısım
mübadil kendilerinin temin ettigi araçlarla ve yaya olarak yola düsmüslerdir.
Ankara’nın bu durum karsısında ciddî önlemler alacagını gören ve mübadele
isiyle yakından ilgilenen ve bölgede duruma hakim olan Makedonyalılar Cemiyeti
üyeleri ile Sıhhiye ve Muavenet-i ctimaiye Müdiri Sadrettin Celal Bey bir
toplantı yapmıstır. Cemiyet üyelerinden Suphi Nuri Bey mübadele meselesinin
nispeten bir istikbâl meselesi oldugunu her seyden evvel Makedonya Türkleri’nin
canını ve malını, Yunan saldırılarına karsı muhafaza etmek gerekecegini
bildirmistir. Çünkü 16. madde uyarınca Türklerin hukukî haklarının olmasına
ragmen ellerindeki mallarına el konulmakta oldugunu söyleyerek bu konuya
hükûmetin dikkatini çekmistir.401

Mübadele mâr ve skân Vekaleti, 1924 Martı’nda yapılan resmî
yazısmalar sonucunda Selanik-Dedeagaç ve Anadolu-Bagdat simendifer hattında
nakil olunacak muhacirlerin tarifelerini belirlemistir. Buna göre Dedeagaç’tan

stanbul’a kadar belirlenen hatta Sark simendiferleri kullanılmıs, esyasız binen ve
dört yasına kadar olan çocuklar ücretsiz, on yasını tamamlayan iki çocugun ise bir
kisi ücreti ödemesi kabul edilmistir. Selanik-Dedeagaç simendiferinde muhacirin

400 BCA: 272.11/17.77.8 (2); 272.1117.76.10 (7); 272.11/17.75.2 (4)
401 Vatan,3Agustos 1923.


nakliyesinde Yunan Hükûmet’i %40, Anadolu-Bagdat dahilî sevkıyatta da yedi
yaş
altı çocuklar ücretsiz olmak üzere %35 indirim yapılmıstır. Yük vagonu temel
olarak 3. mevki ücret tarifesinden esyasız yolcu 192 Lira, esyalı yolcu da 270 Lira
olarak belirlenmistir.402 Anadolu-Bagdat demiryolundan yapılacak %35 indirimli
tarife kararı ihrac iskelelerindeki ve mübadele bölgelerindeki görevlilere
bildirilmistir.403 Mübadele mâr ve skân Vekaleti’nin ve müdürlüklerinin
mübadilleri getiren vapurların fener ve Sıhhiye vergisinden muaf tutulması için
gerekli islemlerin yapılmasına dair istegi üzerine Hâriciye Vekaleti, Sıhhiye
vergisinin kaldırılmasını kabul ederek fener vergisinin kaldırılması için gerekli
kararın alınmasını cra Vekilleri Heyeti’nden istemistir.404

Mübadele mâr ve skân Vekaleti, Haydarpasa, Tuzla, zmit, Afyon ve
Yenice istasyonlarında toplanıp sevk edilecek mübadiller ile ilgili nakil kararı
almıstır. Bu nakil kararına göre;

1. Muhacirlerden yedi yasından asagı olanları ücretsiz, yedi
yasından büyük olanları üçüncü sınıf ücret ile nakledilmistir.

2. Muhacirler kafile hâlinde toplu olarak sevk edilmisler, perakende
yolcu vagonlarında tam veya hususî kamaralara yerlestirilmis, her yolcuya ayrı
bilet verilmis ve genel için seyr-i ser’i evrakı tanzim edilmistir.

3. Perakende seyahat edecek olanlar, gerek seyahat ve gerek esya
ücreti hakkında normal yolcu muamelesine tâbi tutulmustur.

4. Dikkati çekmeyecek derecede gösterisli ve çok olmayan özel
esyâ ve diger esyâ hiçbir muameleye tâbi tutulmayarak ücretsiz nakledilmistir.

5. Kisi basına isabet eden fazla miktardaki esyalardan hangi sefere
dahil olursa olsun, dokuzuncu tarifenin üçüncü sınıf ücretine göre tam ücret
alınmıstır.

402 BCA: 272.11/17.81.16
403 BCA: 272.11/76.30.18
404 BCA: 30.10/123.874.2


6. Sevkıyât, kadın, erkek ve yedi yasından küçüklerin miktarını
gösterecek sekilde mâr ve skân memurları tarafından verilmiş
belgelerle
memurlar huzurunda yapılmıstır.405

Mübadeleyle gelen mübadillerin büyük kısmının çiftçi olması, mallarını
satamadan topraklarını terk etmek zorunda kalmaları, onların tasıyabildigi kadar
esyasıyla yollara düsmesine sebep olmustur. Bu köylülerin yanlarında
hayvanlarıyla ihrac iskelelerine gelmesi üzerine, hayvanlarının ücretsiz tasınması
problemi ortaya çıkmıstır. mâr ve skân Vekaleti, gelen bu muhacirlerin
ihtiyaçlarını karsılamak için yeterli tahsisâta sahip olmadıgından bu ücretlerin
nakten alınmasına dikkat etmis, ücretsiz tasıma için yardıma muhtaç olunduguna
dair basvuru sartı getirmistir. Eger muhacirler bunu beyan edemezlerse bunların
bir çift hayvanı, merkep, beygir gibi hayvanlarından yalnız bir, koyun ve keçi gibi
hayvanlarından üç adeti için bir nakliye ücreti ödemesi kararını Basbakanlık’a
bildirmistir.406

Mübadil halkın Selanik gibi önemli liman merkezlerine yıgılmış
durumda bulunması, Türk Hükûmeti’nin nakliyat isini demiryollarından yapmayı
plânlamaktayken deniz yoluyla yapmaya mecbur bırakmıstır. Ancak denizyolu ile
ulasımı saglamak için yeterli ödenek ve teskilatın olmaması ve hepsinden
önemlisi yerli sirketlerin gemilerinin tonaj yetersizligi önemli bir sorun olmustur.
Bu olumsuzluklar üzerine ilk zamanlarda tasıma isi için çesitli ihâleler yapılmıs,
bu ihâlelerde “Loid Tristino” gibi yabancı sirketler uygun teklifler vermistir.407

Mübadele, mâr ve skân Vekaleti’nin yabancı sirketler ile yaptıgı
görüsmelerde, bu sirketlerden “Mesarkli” ve “Pale” vapur sirketleri vekilleri
kiralama isine giremeyeceklerini fakat nüfus basına uygun bir ücret
verebileceklerini, “Edlen” vapur sirketi vekili de Pire’de aldıgı teklifnâmeyi iâde
ederek vakit azlıgı sebebiyle sartları yerine getiremeyecegini bildirmistir. “Luis”
vapur sirketi ise, her sey kendilerinden olmak sartıyla vapurlarını öngörülen

405 BCA: 272.11/17.81.16; brahim ERDAL, “Mübadil Göçmenlerin Tasınması Meselesi ve Türk
Vapurcuları le Yapılan Nakil Sözlesmesi”, Atatürk Yolu, C:8, S:31-32, Mayıs-Kasım 2003,
Ankara 2003, s. 319.

406 BCA: 30.18.1/9.16.6

407 Hâkimiyet-i Milliye, 15 Kasım 1923.


96

ücrette kiralayamayacaklarını ancak Yunan bahriyesindeki kömürle çalısan “Taim
Charter” dedikleri vapurları “rüsûm-u müstecire” usulüyle kiralayabileceklerini
ifade etmislerdir. Hatta “Luis” vapur sirketi müdürü bu usul olmak sartıyla
vapurlarını her tonajı karsılıgı 4.5 Silin mukabilinde kiralayabileceklerini
söylemis, ancak vapurları sevk tarihine yetistirebilme imkânı olmasına ve iyi bir
teklif olmasına ragmen teskilatın bu isle ilgilenecek eleman ve maddî kapasitede
olmamasından dolayı olumlu bir cevap verilememistir. Türk vapurcuları da
kapasitelerinin küçük olmasından dolayı insan fiyatlarında tenzilâta
gidemeyeceklerini ancak büyükbaş
hayvanda 50 ve küçükbaş
hayvanda 10 Kuruş
indirebileceklerini bildirmislerdir.408

Mübadillerin tasınması konusunda yasanan bu sıkıntılı durumda yabancı
vapur sirketlerinin uygun teklifleri karsısında harcanacak paranın yine ülke içinde
kalmasının istenmesi ve sınırlı ulusal kaynakların zaten sıkıntılı olan ekonomide
dısarı çıkacak olması konusunda Türk vapurcularının baskıları üzerine409, Mustafa
Necati Bey, tasıma isinin seyr-i sefâin idaresi ve Türk vapurcularınca yapılmasını
önermistir. Bu önerisini desteklemek için vekalet bütçesinden 600.000 Lira ayıran
Mustafa Necati Bey, bunu vapur alımında kullanabilmek için meclisin onayını
istemistir. Bu teklif üzerine Basbakan smet ( nönü) Pasa“Esbâb-ı Mucibe
Layihası”nı yayınlayarak, kısaca Yunanistan’dan gelecek muhacirlerin nakli
isinde kullanılmak ve bu iste kullanılacak olan önemli miktardaki nakliye
ücretinin memleket içinde kalmasını saglamak ve vapur alınması için 600.000
Liranın Seyr-i Sefâin daresi’ne verilmesini istemistir. Muvâzene-i Maliye
Encümeni de iki üç tane 800-1.200 tonajlı, iki veya üç tane de 2.000-3.000 tonajlı
mübadele ahâlisini tasımada kullanılmak için vapur alımını uygun görmüstür.410
Mustafa Necati Bey tasıma isinin Seyr-i Sefain daresi ve Türk girisimcilerince
yapılması hakkında Sadâ-yı Hak gazetesine verdigi bir demeçte “Mübadele
hitâmına kadar Akdeniz’de sevgili sancagımızı tasıyan elliyi mütecaviz bir ticaret
filosu meydana gelmiş
bulunacaktır. Vekalet gerek seyri sefâin gerekse diger yedi

408 BCA: 272.11/16.96.5
409 Kemal ARI, “Mübadele ve Ulusal Ekonomi Yaratma Çabaları” Toplumsal Tarih,Agustos
1999, S: 68, s.14.
410 TBMMZC, Devre:II, ctima:I, C:IV, Ankara 1968,s.15-16.



Türk sirketine gerekli yardımı yaptıgına” ve harcanacak paranın ülkede kalacagına
dikkat çekmistir.411

Mübadillerin tasınması isi için seyr-i sefâin sirketleriyle bir
mukavelenâme imzalanarak tasımayı yapacak sirketlere ait vapurların sayısı ve
kapasitelerini belirleme görevi stanbul Liman daresi Riyâseti’ne verilmistir.
Liman idaresinin sıhhî durum raporu verdigi vapurların kamaralarında hasta, yaslı
ve hamile kadınlar ve mübadiller için düzenlemeler yaptırılmıs, göçmenlerin
saglık ve iâse ihtiyaçları Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nce her vapurda doktor ve
hastabakıcı bulundurularak saglanmıstır.412 Mübadillerin nakli meselesinde Hilâl-i
Ahmer’den her türlü destegi alan vekalet, bu göç esnasında ordunun menzil
teskilatlarından da yararlanma yoluna gitmistir.413

Mübadillerin tasınma meselesinde Türk vapurculara tasıma isinin
verilmesi için yapılan görüsmelerin sonucunda Mübadele mâr ve skân Vekaleti
adına kinci stanbul Mıntıka Müdürü , Erkân-ı Harp Miralay Arif Beyefendi ile
vapur sahiplerinden Sufizâde Suûdi Bey ile 1923 yılı Ocak ayında bir mukavele
üzerinde anlasılmıstır. Bu mukaveleye göre414;

1. Girit, Sakız gibi ve sair Akdeniz adasından, Selanik ve Kavala’dan
Yunanistan’ın birçok iskelelerinden toplu hâlde alınan Müslüman ahalinin esya ve
hayvanlarıyla birlikte vekalet’in kontrolünde stanbul’a ve Akdeniz’de Mersin’e
kadar, Karadeniz’de Trabzon’a kadar belirlenen iskelelere vapurların
nakledecegini vapurcular adına Suûdi Bey kabul etmistir.

Zorunlu sebepler dolayısıyla eger bu vapurları degistirmek
mecburiyetinde kalınırsa, ancak seyrü sefer süresini geçmemek üzere Vekalet-i
Celile’nin onayını almadan degistirmemesi istenmistir. Yine vekaletin onayını
almadan vapurlara diger vapurlardan ilave edilmesi kabul edilmemis, gerek

411 Kemal ARI, “Mübadele Göçmenlerinin Türkiye’ye Tasınma Sorunu” Çagdaş
Türkiye Tarihi
Arastırmaları Dergisi, zmir 1991, C:I,S:I, s.27.

412 ARI, a.g.m.s.27.

413 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Eylül 1923.
414 BCA: 30.18.00/8.50.14; ERDAL, a.g.m, s. 320-325.



degistirilen ve gerek sınırlı olarak nakliyatla görevlendirilen vapurlar denizde
Türk malı olması ve Türk bayragını kesinlikle tasıması sartıyla aynı hacim veya
sartta veya daha yüksek kabiliyette olması kararlastırılmıstır.

2. Vapurların kapasitelerinin ve güzergâhlarının stanbul Liman Dairesi
tarafından tespit olunması, bu tespit olunan miktardan daha az muhacir alınırsa
vekalet tarafından farkın karsılanması kabul edilmistir. Esya ve hayvanların
azlıgından ve diger sebeplerden dolayı vapura bu miktardan fazla mübadil
koyulabilmistir. skelelerdeki veyahut vapur dahilindeki alakadar memur ve
heyetlerin muvafakatiyle yolcuların rahatlarını ihlal etmeyecek ve “fennen ve
sıhhaten” bir zarar vermeyecek derecede fazla muhacir vapurlara
bindirilebilecektir. Vapurlarda yolcuları rahatsız etmemek sartıyla azami %15
miktarında büyük ve küçük hayvanat konulabilecektir.

3. Vapurların hangi limanlar arasında nakliyat icra edecegini vekalet;
stanbul’da Vekalet Sevkıyât Müdiriyeti, ve diger mıntıkada vekalet’in skân
Mıntıkası Müdirleri veya memurları, irkab iskelelerinde vekaletin rkab Hey’etleri
vasıtasıyla emir ve teblig edilmis vapur sahipleri de buna uymustur.

4. Gidiş
ve geliş
müddeti her bir iskelenin indirme-bindirmeyi kapsamak
üzere on bir gün olarak belirlenmis, gerekli ihtiyaçlar ve hava muhalefeti hariç
geçirilen her gün için Vekaletçe tazminât verilmistir. Bu gecikmede uygulanacak
ücret hakiki sevkıyat ile buna bir sevkıyatın belirli bir oranı kadar tespit edilmiş
meblagından ibaret olmustur. Seferler arasının uzamasından dolayı Vekalet
tarafından tazminât uygulanmamıs, bu zaman zarfında vapur serbest kalmış
kabul
edilecektir. Vapurların irkab iskelelerine ulasmasından itibaren 13 gün zarfında
yeni bir sefere gidecegi veya vapurun serbest kalacagı stanbul’da sahiplerine
veya idarecilerine bildirilmistir. Eger vapura hareket emri verildigi hâlde hâlen
liman veya iskelede durmuş
ise, hareket etmesine mani olan bir seyin olmadıgı
mahalli liman idaresince tespit edilmiş
ise, her 24 saat için mukavelenâmede
belirtilen tazminâtın iki mislini protestoya gerek kalmadan Vekalete ödemesi
kabul edilmistir.

5. Muhtelif limanlar arasındaki nakliyat için:


A-Birinci sınıf kamaralarda mübadil, Vekalet görevlileri ve Hilâl-i
Ahmer temsilcileri,

B- Sekiz yasına kadar olan çocuklar( sekiz yas dahil)

C- Vapura binen sekiz yasından büyük muhacirlerden %15’i,

D- Nüfus basına 100 kilo esya (araba tekerlekleri sökülmüs olarak)

Bu ücret, sevk memurları huzurunda bilet karsılıgı olarak vapur
sahiplerince tayin edilen memurlara verilmistir. Herhangi bir geliri olmadıgı için
liman ve iskelelerde magdur kalan ve ücreti devlet tarafından karsılanan
mübadillerin ücreti, vapurlarda vapur sahipleri ve tayin edilen memurlar
tarafından verilmistir. hraç iskelelerinde ise bu durumda olan mübadiller
Vekalet’in tayin ettigi görevliler tarafından karsılanmıs, ücreti karsılıgı kamarada
gitmek isteyen yolcular, birinci sınıf kamarada seyahat etmisler ancak ikinci sınıf
ücret ödemislerdir. Vapurlarda yapılacak yolculuklarda kisi basına olmak üzere
mübadillerden alınacak olan ücret Kuruş
olarak asagıda belirlendigi oranlarda
alınmıstır.

Tasıma Güzergâhları ve Esya ve nsan Tasıma Fiyatları

ÇıkısVarıs nsan Koyun,
Keçi,
Buzagı
Öküz,Sıgır,
Manda,
Deve
Esya
(ton)
Araba
(adet)
Selanik-
Kavala
zmir 350 50 400 400 300
Selanik-
Kavala
stanbul, Marmara
havalisi
350 50 400 400 300
Selanik-
Kavala
Eregli ve Trabzon 580 82 650 650 490
Girit
Limanları
Mersin ve Silifke 550 75 620 620 470
Girit
Limanları
Mentese sevahili415 490 70 560 560 420
Girit
Limanları
Edremit ve Ayvalık 400 55 450 450 340
Girit
Limanları
stanbul, Marmara
havalisi
430 60 490 490 360
6. Vapurlar irkab iskelelerinden hareket ettikten sonra ilk önce bir ay
karantinalara girmisler ancak yolcuların oraya nakil edilmelerinden sonra ihrac
iskelelerine gitmislerdir. Karadeniz’in Eregli ile Trabzon iskeleleri arasına giden
muhacirleri tasıyan vapurlar Anadolu kavagı ve Tuzla Karantinahânelerinin, irkab
415 Sözü edilen Mentese sahilleri Kusadası ile Fethiye arasından ibarettir.


ve ihrac iskelelerinin kapatılması gerektiginde baska karantinaya tahliye
edilmistir. Eger vapurda bulasıcı hastalık görülür ve bunların tedavisi gerekirse
vapur bunları beklemeyecek yolcular götürüldükten sonra kalanlar götürülmüstür.
Eger bu hastaların karantinaya alınacagı ifade edilmiş
ise bunlar baska vapurlarla
tedavi bittikten sonra ücretsiz olarak gönderilmistir.

7. Vapurların her türlü temizliginden ve yolcuların rahatları ve oturacagı
yerlerin temininden vapur sahipleri sorumlu tutulmustur. Vapurda içmek için su
bulundurulmus, ayrıca un gibi mamuller kullanıma sunulmus, yeterli hela yok ise
vapur sahibi tarafından yaptırılmıstır. Yeterli miktarda kab bulundurulmuş
ve
bunlardan ücret alınmamıstır.

8. Havaların kötü oldugu zamanlarda vapurlar yakındaki limanlara
sıgınabilmis, vapurda bulunan peksimet ve zeytin gibi yiyecekler ücreti karsılıgı
yolculara verilmistir. Yolculara günde verilen peksimet miktarı (13.5 Kurus) 500
gram, zeytin tanesi de 160 Kurustur.

9. Bu sartlar harfiyen yerine getirilmediginde vapurun yaptıgı sefer veya
seferler baska bir vapura pazarlık yoluyla verilebilmistir. Ya da vapur sahipleri
yazılan bu farkı nakten ödemislerdir.

10. Mukavele geregince her türlü rüsûm isleminde kullanılan pulun,
vapur sahiplerince ödenmesi kabul edilmistir.

11. Besinci maddede adı geçmeyen Yunanistan’ın diger irkab ve ihrac
iskelelerinden yapılan nakliyatta Selanik’ten Karadeniz limanlarına yapılan
nakliyat için kararlastırılan ücreti geçmeyecek miktarda ücret alınmıstır. Bu
miktar memurlar tarafından kontrol edilmistir.

12. Bu mukavelenâme 1923 yılı Kasım ayından 1924 Mayıs ayına kadar
mecburi olup bu tarihten sonra mukavelenin 1924 yılı sonuna kadar 9 ay veya
daha az uzatılıp uzatılmayacagı vapur sahiplerine bildirilmistir.

Yunanistan’dan mübadele suretiyle gelecek ahâlinin nakli hakkında Seyri
Sefâin daresi ve diger Türk vapur sahipleriyle sifahen tekrar eden mukavele
projesi Hey’et-i Vekile tarafından kabul edilmistir. Ancak gerek vekalet ve gerek
vapur sahipleri mukavelenâmenin bazı kısımlarına itiraz etmisler, bu konuda


yapılan uzun görüsmeler sonucunda itirazlardan bir kısmının dogru oldugu
anlasıldıgından bu mukavelenâmenin bazı noktalarının düzeltilerek tanzîm olunan
sekliyle bir karar çıkarılması Mübadele mâr ve skân Vekaleti 3 Subat 1924
tarihinde Hey’et-i Vekile’ye bildirmistir. Aynı tarihte kabul edilen düzeltilmiş
maddelere göre;

1-Mukavelenin ikinci maddesi iptal edilmistir. Vapur sahipleri
vapurların seyr-ü sefere kabiliyetli olduguna dair stanbul Liman Dairesi’nden
istihsal ve irade edecekleri raporları ispata mecbur tutulmus, belirlenen miktardan
daha az adette muhacir alındıgında vekaletin farkı karsılaması kararlastırılmıstır.
Ancak;

a- ş
bu farkın hesabı esnasında vapurların kapasitelerinden %25’i tenzîl
edilmis,

b-(a) fıkrası geregince tenzilât icrasından sonra kalan miktara göre bir
mevcut mukavele alınması icap eden icra, esya, hayvan dolayısıyla tayin edildigi
takdirde noksan irkabından fark karsılanmıstır. ş
bu mukavele geregince tespit
edilecek miktar vapurların azami kapasiteleri oldugundan vapur sahipleri bundan
fazla muhacir alamamıslardır. Ancak, irkab memurlarının kontrolünde yolcuları
rahatsız etmeden her yüz yolcu için yüzde on besi geçmemek üzere büyükbaş
hayvan ve esya alınabilmistir.

2. Mukavelenin üçüncü maddesi su suretle iptal edilmistir. Vapurların
hangi iskelelerden ihrac, hangilerinden irkab muhacir alacagının emrini stanbul
Vekalet Sevkıyât Subesi Müdiriyeti vasıtasıyla yazılı olarak vapur idare ve
sahiplerine teblig edilmis onlarda bu emri infaz ile hareket emislerdir.

3. Mukavelenâmenin besinci maddesinin asagıdaki b ve c fıkraları iptal
edilmistir;

b- kundakta çocuklar

c- Vapurların tespit edilmis kapasitelerinin %25’i,

4. mukavelenâmenin besinci maddesine su iki fıkra ilave edilmistir.

a-tahvil olunan esya irkab iskelesinde tesbit olunursa islem irkab
iskelesinde icra edilmistir.


b-bir ailenin esyası kundaktaki çocuk hariç olmak üzere irkab olundugu
nüfusa nazaran miktar cihetiyle noksan ise diger ailenin fazlasına sayılmamıstır.

5. Mukavelenâmenin yedinci maddesine yapılan degisiklere göre su fıkra
eklenmistir;

Vapurlarda hela adedi her bir yüz nüfus için bir tane isabet eden miktarda
iblağ
ve tahliyeleri noksan ise ikmal ettirilen, güverteye yolcu alınmak için gemi
tamamen düzenlenmistir.

6. Mukavelenin 12. maddesi “bu mukavelenâme mübadeleye tâbi
muhacirinin tasınması isi 1924 yılının sonuna kadar uzatıldı.” gerekçesiyle iptal
edilmistir.

7. rkab ve ihrac iskelelerinden vapurlar vasıtasıyla yapılan nakliyatın
mesafe, insan, hayvan ve esya olmak üzere ücret tablosu kuruş
olarak asagıdaki
gibidir;

Çıkış
varış
mesafe insan b.hayvan k.hayvan esya araba
Selanik Bodrum 300 340 400
Selanik Antalya 256 340 491
Selanik Mersin 707 575 648
Preveze Antalya 647 525 593
Preveze Mersin 720 670 752
Preveze stanbul 651 530 597
Kandiye Sinob 740 600 678
75 593 447
95 752 567
75 597 450
85 678 511
50 400 300
62 491 370
72 648 488
Kavala Mersin 679 555 622 78 622 469

Türklerin ve Rumların bulundukları yerlerden göç etmeye baslamaları
Anadolu’da zmir, stanbul gibi merkezlerde Yunanistan’da da Selanik ve Kavala
gibi merkezlerde yıgılmalara sebep olmustur.416 Bu sebeple Amerikan
Hükûmeti’nin aracılıgıyla Yunan gemilerinin rıhtıma yaklasmamaları ve Yunan
bayragı tasımamaları sartıyla zmir limanına yıgılan göçmenleri Türk askerlerinin
de yardımıyla tasımasına izin verilmistir.417 Her iki Hükûmet de bu büyük göç
akımını bir sekilde kontrol etme sıkıntısını yasamıstır. Yunan Hükûmeti hem
limanlara sıgınan Türklerin nakliyle hem de gelmeye baslayan yogun Rum nüfus
ile ugrasmak zorunda kalmıstır. Savastan yeni çıkmış
olan Yunan Hükûmeti’nin

416 USNA:868.48/141, a.g.b., s. 433.
417 USNA:868.48/150, a.g.b., s. 436.


bu nüfusla baş
edecek mâli durumu olmadıgından kafilelerle gelen Rumlar
Türklerin evlerine hemen yerlestirilmis, bu yapılırken de birçok gayrimübadil
Müslüman’ın evlerine de el konulmustur. Türk Hükûmeti de hem hemen üretici
olamayacaklarından hem de kısın naklin zor olacagını düsündügünden
mübadillerin tasıma isine baharda baslamayı düsünmüstür.418 Ancak yöreden
gelen raporlarda Müslümanların içinde bulundugu feci durumun bildirilmesi ve
tek çözümün hemen tasıma islemine baslanılması oldugunun görülmesi üzerine,
önce kıyılarda birikmiş
olan mültecilerden baslamak üzere nakil islemine karar
verilmistir.419

Sıhhiye Vekaleti mübadelenin baslamasından önce Makedonya
Komitesi’ne bir mektup yazarak bölgedeki Müslümanların durumu hakkında bilgi
istemis, bu mektuba Komite geniş
bir cevap mektubu göndermistir. Cemiyet, bu
mektupta tasıma islemi ve iskân sırasında dikkat edilecek hususları bildirmistir.
Buna göre,

1. Makedonya’dan gelecek Müslümanlar ihrac iskelelerinde
bekletilmeden hemen iklim itibariyle uygun olacak iskân bölgelerine
götürülmelidir.

2. Muhacirlere tarım alet ve edevâtı ile hayvanât verilmek üzere birer
miktar avans verilmeli ve bu mesele ile mesgul olmak üzere hükûmet tarafından
on milyon liralık bir kredi açılması veya skân Bankası kurulmalıdır.

3. Muhacirlere ayrılmış
olan emvâl-i metrûke’nin korunma altına
alınarak isgali önlenmelidir.

4. skân mıntıkalarında, mümkün oldugu takdirde bir kaza halkının bir
arada iskân edilmesinin saglanmasının yararlı olacaktır. Komite ayrıca Yunan
Hükûmeti’nin de göçmenler için altı milyon ngiliz altını hazırladıgını
bildirmistir. 420

418 Hâkimiyet-i Milliye, 27-29 Agustos 1923.
419 BCA: 272.11/16.70.17
420 Vatan, 30 Temmuz 1923.



Makedonya’da kurulmuş
olan bu cemiyetler mübadeleye tâbi bölgelerde
ahâlinin hukukunu müdafaa etmistir. Bu cemiyetlerin en önemlileri Makedonya
ve Sarkî Makedonya Cemiyetleri’dir. Bu cemiyetler ayrı ayrı yerine beraber
çalısmak kararını alarak toplantı yapmıslardır.421 Toplantıda evkaftan Esad Efendi
baskan seçilmis, Esad Efendi de böyle bir mübadele cemiyeti kurma sebebini
“Gerek Makedonya Cemiyeti’nin ve gerek Sarkî Mübadele Cemiyeti’nin mesaisini
yad ü tezkâr eyleriz. Bu yeni tesekkül eden cemiyetimiz de eskisinden daha esaslı
bir surette çalısacaktır. Gelecek olan kardeslerimiz Yunanlılar’ın bir harabe
hâline koydukları memleketimize yerlestirilecektir.”sözleriyle açıklamıstır.
Heyetin yönetimine Selanik, Drama ve Siroz’dan üçer kisi, Adalar’dan ve diger
bölgelerden de üç kisinin seçilmesine karar verilmistir. Bu kararın alınmasında
siddetli tartısmalar yasanmış
azalardan bir kısmı diger bölgelerin de temsil
edilmesini mesela “Kozana’da 200.000 Müslüman’ın oldugunu, bunu Ankara
Hükûmeti’nin bilemeyecegini, buraya yardımın daha az gidecegini” söyleyerek
itiraz etmiş
ise de karar oldugu gibi kabul edilmistir. Bu itirazlardan sonra
cemiyetin azâlıklarına Selanik’ten Müftizâde hsan Namık, Hüsnü ve Dava vekili
Yusuf Ziya Beyler, Drama’dan; Kavalalı Hüseyin, Dramalı Salih, Pravisteli Yusuf
Ziya Beyler, Siroz’dan; Hulusi, Müftizâde Esad ve Servet Beyler ile
Yenisehir’den Eczacı Necip, Midilli’den tüccar Sezai ve Yanya’dan Mahmut
Agah Beyler seçilmistir.422

Makedonya’da kurulan bu cemiyetin belirttigi hususlar basında da yer
almış
Hükûmet bu konuda uyarılmıstır. Vakit gazetesinden Necmettin Sadık
yazısında “Mübadele isi kolay bir iş
degildir. Yüz binlerce insanı sahile
vapurlarla indirmek mübadeleyi bitirmek demek degildir. skân konusunda birçok
eksiklikler vardır. zmir’de hastahânelerden onlarca çocugun öldügü haberi
gelmektedir. Mübadelede belli bir usul uygulanmalıdır. Mesela Mahmut aga
adındaki kimse Samsun’a sevk edildigi hâlde gitmek istememektedir. Çünkü
çocukları Söke’de kalmıstır. Böyle bir usulle basarılı olunamaz.” seklinde tepki
göstermistir.423 Yine aynı konuda zmit’e iskân olunmak istemeyen 1.447

421 Vatan, 1 Ekim 1923.
422 Vatan, 1 Ekim 1923.
423 Vakit, 20 Temmuz 1924


nüfusluk mübadilin uygun bulunan baska yere iskânı ile Drama dahilindeki ada
köylülerinin Edirne köylerine gitmeyi istememeleri üzerine tasınma ücretini
kendileri karsılamak suretiyle Adana’ya iskânlarına izin verilmistir.424
Cemiyetlerden gelen mektuplar ve çalısma haberleri ve Müslümanların
yasadıklarından dolayı Kurulan komisyon tarafından yapılan toplantı sonucunda
yasanan sıkıntılar göz önünde bulundurularak 10 Kasım 1923 tarihi itibariyle
mübadillerin tasınmasına karar verilmistir.425

Mübadillerin tasınması Lozan Konferansı’nda gündeme gelmis, Amiral
BR STOL smet Pasa’dan Karadeniz’de yıgılmış
olan Rumların tasınması için
Yunan gemilerine izin verilmesini istemistir. 13 Aralık 1922 tarihli bu telgrafa bir
gün sonra verilen cevapta, Yunan vapurlarının bayraklarını açmamaları ve bir
Amerikan torpidosunun refakatinde olması sartıyla Rumları tasımasına izin
verilmistir.426 Yunanistan’dan gelen mübadiller çogunlukla Türk vapurları ve
simendiferleriyle tasınmıslardır. Mustafa Necati Bey mübadillerin Rumeli’den
kendi bayrakları altında, kendilerine büyük kolaylık saglayan Müslüman ve Türk
vapur sahipleriyle geleceklerini bildirmistir.427 Mübadilleri tasımakta olan Seyri-ü
sefâin sirketleri tasıma isini Lira üzerinden yaptıklarından dolayı göçmenlerin
ellerinde bulunan Drahminin kullanılması sorunu yasandıysa da vekalet
gönderdigi yazıyla sorunu çözmüstür.428 Mübadillerin tasıma isini üstlenen
vapurlar kış
boyunca tasıma isine devam etmistir. Selanik ve Kavala’dan
mübadilleri tasımaya baslayan bu vapurların tesbit edilebilenlerinin isimleri;
Ümit, Marunyan, Kartal, Jan, Akdeniz, Temah, Ankara, Turan, Kızzâde, Giresun,
Arslan, Salih, Antalya, Sürat, Arsipologos, nönü, Türkiye, Sakarya, stanbul,
Altay, Tesvikiye, Dumlupınar, Trabzon, Rize, Bahr-i Cedid, smet Pasa

424 BCA: 272.11/18.84.8
425 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Ekim 1923
426 S MS R, Lozan Telgrafları…, s. 213-214.
427 Hâkimiyet-i Milliye, 7 Ocak 1924
428 Hâkimiyet-i Milliye, 6 Ocak 1924


vapurlarıdır.429 Tasıma isinin baslamasıyla beraber 1923 yılı sonuna kadar Girit,
Kavala, Drama ve Selanik’ten 60.318 göçmen getirilmistir.430

Mübadele baslamadan önce yola düsen mübadiller resmen mübadele
baslamadan Anadolu’ya ulasmaya baslamıs, Altay vapuru ile zmir’e gelen bu
mübadillerden yapı ustası ve ameleden olusan Selanik ahâlisi 25 aile vekalet
tarafından Söke ve Manisa’ya yerlestirilmistir.431 Mübadelenin baslamasıyla
Bursa ve civarına göçmenleri tasıyan Sakarya, Gülcemal, Karabiga, Tesvîkiye,
Cumhuriyet, Dumlupınar, Kırzade isimli gemiler çogunlukla Makedonya’dan ve
genel olarak Lankaza, Sarısaban ve Drama gibi bölgelerden mübadil tasımıstır.432
Yine Mudanya, zmir, Antalya gibi merkezlerden de 1922 Aralıgı itibariyle

262.587 Rum tasınmıstır. Bu Rumların 213.482’si zmir’den Amerikan, Fransız,
ngiliz ve talyan gemileri ile yine bu devletler kontrolünde olan Yunan
gemileriyle tasınmıstır. Yaklasık 49.107 Rum da diger Alanya, Antalya, Çesme,
Urla ve Mugla gibi liman ve iskelelerden tasınmıstır. Tasıma isinde savaş
gemilerinden de faydalanılmıstır.433

Mübadelenin baslamasına az bir süre kala Anadolu’ya yakın adalardaki
Müslümanlar da kendi çabalarıyla ve resmen vapurlarla özellikle Ayvalık’a
çıkmaya baslamıslardır. Midilli ve Girit adasındaki Müslümanlar, mübadele
olunacagına dair haberlerin duyulmasıyla beraber iskelelere yıgılmaya
baslamıslar, yeterli vapur ve mavnanın olmamasından dolayı da sıkıntılar
yasamıslardır.434 ki ülke arasında yasanan görüsmeler sonucunda Midilli
Müslümanların olusturdugu 1.400 kisilik ilk kafile 1923 Ekim’inde Ayvalık’a
çıkmıstır.435 Hilâl-i Ahmer ile yapılan anlasma geregi Ayvalık iskelesine Milas
vapuru ile iki doktor, hasta bakıcı, saglık memuru seyyar dispanser kurmak, saglık

429 ÇANLI, a.g.m., Tarih ve Toplum, Ekim 1994, C.22, S.130,s.51-60.
430 Hâkimiyet-i Milliye, 7 Ocak 1924
431 BCA: 272.11/18.89.29.
432 Raif KAPLANOGLU, Bursa’da Mübadele, Bursa 1999, Avrasya Etnografya yayını:6, s.76


79.
433 USNA:868.48/220, a.g.b., s. 445.
434 Hâkimiyet-i Milliye, 16 Ekim 1923.


435 Vakit, 19 Ekim 1923.


malzemelerini ulastırmak için görevlendirilmistir.436 Ayrıca gelen mübadiller için

1.500 ev hazırlanmıstır.437 Ekim ayı sonuna kadar Midilli’den gelen mübadiller
toplamı 7.010 kisiye ulasmıs, bunların 5.400’üne emlâk ve arazi verilerek iskân
edilmistir.438 Aynı yılın Kasım ayı sonuna kadar Midilli adasından gelen mübadil
sayısı 7.024 ve yanlarında getirdikleri hayvanâtın sayısı da 1.875’e ulasmıstır.439

Ayvalık limanına gelen diger adalı Müslümanlar de Girit mübadilleridir.
Mübadelenin baslamasından önce birçok Giritli mübadil kendi imkanlarıyla zmir
ve Aydın kıyılarına çıkmıstır. 1923 yılı Kasım ayında Bahr-ı Cedid vapuru ile
1.000, Giresun vapuru ile 2.000 kisilik ve çogunlugu sıvacı, fırıncı, dülger ve
balıkçı gibi mesleklerden olusan kafileler yola çıkmıstır.440 Özellikle Girit’ten
gelen mübadillerden bagcılık ile ugrasanlar Bozcaada’ya,441 ayrıca bunlardan
baska Bodrum, stanbul gibi limanlara da meslekleri itibariyle iskân
edilmislerdir.442 Yunanistan Hükûmeti de aynı sıkıntıyla, Anadolu’dan ve
Trakya’dan gelen göçmenleri adalara ve diger iskân bölgelerine yerlestirmiş
veya
kendi imkânlarıyla en yakın adalara çıkan Rum mübadilleri yerel yardım
komitelerince karsılanmıslardır. 28 Ekim-11 Kasım 1922 tarihleri arasında
Anadolu’dan 595.420, Trakya’dan 204.380 Rum göçmen adalara ve diger iskân
bölgelerine yerlestirilmislerdir.443 Trakya’dan giden Rum mübadiller yogun olarak
Selanik, Kavala, Dedeagaç ve adalardan da Limni’ye, Anadolu’dan giden Rum
mübadiller de en yogun 100.000 kisiyle Selanik ve 75.000 kisiyle Atina’ya
yerlesmislerdir. Anadolu’ya akın akın gelmeye baslayan mübadillerin iskelelerden
iskân mıntıkalarına tasınmasında kullanılmak üzere Hilâl-i Ahmer emrine verilen
bu araçlar, bölgelerinde en yetkili Hilâl-i Ahmer memurunun emrine verilmistir.
mâr skân ve Mıntıka Müdürleri ise çok acil durumlarda bu araçlara emir
yetkisine sahip olmuslardır.

436 Vakit, 15 Ekim 1923.
437 kdam, 17 Ekim 1923.
438 Hâkimiyet-i Milliye, 21 Ekim 1023.
439 Hâkimiyet-i Milliye, Tanin, 6 Kasım 1923.
440 Vakit, 21 Kasım 1923, Hâkimiyet-i Milliye, 25 Kasım 1923.
441 Vakit, 6 Ocak 1923.
442 THAM; III/30, 15 Subat 1924, s.198.



Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin Tasıt Yardımı

Mevki Kamyon Kamyonet Binek
Samsun 2 5 1
Tekfurdagı 3 1
Gelibolu 2
Bandırma 1 2
zmir 2 1 1
stanbul/Tuzla 2 2 1
zmit 1 1
Konya/Ulukısla 2 6
Toplam 15 20 3

Binek otomobiller de sadece Mıntıka Müdürleri için görevlendirilmis,
kamyonetler de hastalar, yardıma muhtaç mübadiller, yaslılar, ihtiyarlar, çocuk
emziren anneler ve 12 yasına kadar olan çocuklar için kullanılmıs, ayrıca bu
araçlar ile Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’ne ait araç gereçler de tasınmıstır.444 Mübadele
mâr ve skân Vekaleti yayınladıgı yazıyla Yunanistan’dan gelen mübadillerin
iskân mıntıkalarına tahsis edilen araçlar ile gönderilmesini geride kalan
mübadillerin de açlık ve hastalıklar içinde çaresiz kalmadan Anadolu’ya
getirilmesi için vapurların da iskelelerde bekletilmeden hemen geri dönmesini
istemistir.445

22 Kasım 1923-14 Ocak 1924
Vapur Mübadil skelesi Vapur Mübadil skelesi
Arslan 918 Tuzla, Tekfur
Dagı
Ankara 1.600 Tekfur Dagı
Tanis 2.200 “ “ Amid 1.978 Mudanya
Sakarya 3.234 “ “ Giresun 2.259 ---
Arslan 1.414 “ “ Kartal 805 Tekfur Dagı
Amid 1.514 “ “ Tamah 372 Mudanya
Mudanya
Sakarya 2.944 Tuzla, Akdeniz 5.080 “ “
Vladimir 135 “ “ Ankara 1.511 Bandırma
Jan 218 “ “ Kartal 800 Mudanya
Mübadillerin tasınmaya baslamasıyla Selanik’te bulunan Tâli Komisyon
marifetiyle 22 Kasım 1923 ile 14 Ocak 1924 tarihleri arasında, Vapurlar
Selanik’ten mübadilleri tasımaya baslamıslardır. Bu tarihler arasında Mudanya,
Bandırma, Tuzla, zmir, Tekfur Dagı iskelelerine çıkarılmak üzere 26.982

443 FO: 371/930, a.g.e., C.3, s.583.
444 BCA:272.11/41.46.14
445 BCA:272.12/41.48.23


mübadil getirilmis,446 sadece 22 Kasım 1923’ten 8 ocak 1924 tarihler arasında bu
nüfusun 15.649 kisisi tasınmıstır.447 1 Subat 1924 tarihine kadar olan sürede
devam eden tasıma isleminde Selanik’ten 32.402, Kandiye’den 6.659, Hanya’dan
3.547, Drama’dan 3.254 ve Kavala’dan 7.055 olmak üzere toplam 56.917
muhacir448 ve 15 Subat-24 Subat 1924 tarihleri arasında Tâli Komisyon tarafından
Selanik’ten Antalya vapuru ile 1.035, Sulh vapuru ile 1.485, Kavala’dan Sürat
vapuru ile 656 kisi olmak üzere 3.176 kisi tasınmıstır.449 Hilâl-i Ahmer’in
kontrolünde yapılan bu sevk isleminde mübadillerin ihtiyaçları elde olan en iyi
sekilde karsılanmaya çalısılmıs tedavileri yaptırılmıstır.450

19 Mart-9 Nisan 1924 arasında Nakil Miktarı

Vapur Adı Miktar
Sulh 1.666
Kocaeli 361
Adana 362
Antalya 735
Sürat 1.329
Sulh 1.632
Sürat 1.354
Toplam 6.439
9-29 Nisan Arasında Nakil Miktarı
Vapur Adı Nüfus
Türkiye 1.591
Tesvikiye 1.918
Sürat 1.351
Ankara 1.778
Tesvikiye 2.898
Altay 1.171
stanbul 3.761
Tesvikiye 2.529
Akdeniz 4.501
Toplam 21.498
Selanik limanından 1924 yılı Agustosu itibariyle Türkiye’nin muhtelif
bölgelerine muhacir sevkıyâtına devam edilmis, çesitli vapurlar Anadolu’daki

446 THAM, 15 Ocak 1924, 3/29, s.143-144.

447 Vakit, 19 Ocak 1924

448 THAM, 15 Subat 1924, 3/30, s.197.
449 THAM, 15 Mart 1924, 3/31, s.228.
450 Ali Ezger ÖZYÜREK, Muhacirler (Bitmeyen Göç), stanbul 2003, Kekeme yayınları, s.22


24.

çesitli limanlara muhacirleri indirerek iskân bölgelerine nakletmistir.451 Buna
göre, 1924 Agustos’unda Selanik limanı çıkış
olmak üzere, Giresun iskelesine
Ankara vapuru ile 1.594, zmir iskelesine stanbul ve Altay vapurlarıyla muhtelif
tarihlerde 65, Gelibolu iskelesine Tesvîkiye ve Ankara vapurlarıyla 2.103, Tekfur
Dagı iskelesine Tesvîkiye, Trabzon ve Bahr-ı Cedit vapurlarıyla 6.074, Biga
iskelesine Tesvikiye vapuruyla 597, Urla iskelesine Altay vapuruyla 505,
Karaburun iskelesine Altay vapuru ile 477, zmit iskelesine 313, stanbul
iskelesine Tesvikiye ve Sakarya vapurlarıyla 1.936, Antalya iskelesine Altay
vapuru ile 996, Trabzon iskelesine Sakarya vapuru ile 1.935, Ayvalık iskelesine
61 ve Mersin iskelesine yine stanbul, Dumlupınar ve Asya vapurlarıyla 7.651
göçmen ile birlikte toplam 23.707 kisi nakledilmistir.

Mübadiller iskelelere yanlarına alabildikleri esyaları ile geldikleri gibi bir
kısmı da hayvanlarıyla da gelmisti. Vapur sahipleriyle yapılan sözlesme geregi
mübadilleri rahatsız etmeyecek oranda vapurlarda hayvanlar da tasınmıstır.
Vapurlarda yolcuların dörtte birini geçmeyen hayvanât 1924 Agustos ayında,
Mersin iskelesinden Konya’ya gitmek üzere 4.441, Diyarbakır’a gitmek üzere 300
ve Adana’ya gitmek üzere 310 olmak üzere toplam 5.051 küçükbaş
hayvan
nakledilmistir. Ancak öncelik mübadillerin tasınmasında oldugundan yine
Agustos ayı içerisinde Mübadele Komisyonu Selanik irkab heyetinden, Selanik’te
3.600, Alluca’da 3.000, Karacaova’da 5.500, Gelveriye’de 180 hânede 4.744
Selanik’li mevcut olup, bunlardan Selanik’li 3.600 ve civardaki 3.000 muhacirin
nakli için vapur istenmis, geriye kalan 10.424 kisi ise yaklasık yirmi bin kisiyi
barındırabilecek kapasiteye sahip olan Çamlık mevkiinde tutulmustur.452

Selanik limanında toplanan mübadiller, Anadolu’da Rumlardan bosalan
toprakların yogun oldugu bölgelerin vasıflı insan ihtiyacını karsılamak üzere
çesitli illere dagıtılmıstır. Ancak bu durum iskân esnasında ailelerin
parçalanmasına ve sıkıntıların yasanmasına sebep olmustur. Mesela Selanik
Limanında toplanmış
olan 25.000 nüfus mübadil de vasıflarına göre bölgelere
dagıtılmıstır. Bu dagılıma göre Bursa vilayetine çiftçi ve ipekçiden olusmak üzere

451 BCA: 272.00/19..93..8
452 BCA: 272.11/19..92.12


5.000 nüfus, Tekirdağ
vilayetine ziraatçi, bagcı ve tütüncü olmak üzere 7.000
nüfus, zmit vilayetine Vodina’dan gelen 1.500 ipekçi ahâli, Gelibolu vilayetine
bagcı, çiftçi ve tütüncü olmak üzere 5.500 nüfus, Çanakkale vilayetine çitçilerden
olusan 2.000 nüfus, Kütahya vilayetine Vodina’lı bagcı ve zanaatkârlardan 1.500
nüfus ve stanbul’un Kartal kazasına çiftçi ve bahçıvan Pınarbası kazasına
oduncu, kömürcü ve bahçıvan olmak üzere 2.500 nüfus toplam olarak da 25.000
nüfus vapurlarla tasınmıstır.453 Selanik iskelesinden aynı yılın Kasım ayı içersinde
mübadeleye tâbi 320.742 kisi ve mübadeleye gayrıtâbi 3.838 kisi ile toplam
324.580 kisi nakledilmistir. Bu rakam Anadolu’ya gelen mübadillerin yaklasık
%85’ini olusturmaktadır. 1924 yılından sonra geri kalan çok az mübadil
vapurlarla gelerek iskân mıntıkalarına gönderilmislerdir. 1925 yılında tasıma
isinin küçük kafileler halinde yapılmıstır. Mübadiller içinde bulunan gayrimübadil
aileler de iskelelerde bırakılmayarak uygun iskân bölgelerine gönderilmis,
vasıflarına göre de bunlardan da faydalanılmıstır.
1924 Kasım’ı itibarıyla Gelenler

Mıntıkalar Mübadeleye gayri tâbi Mübadeleye tâbi Yekün
Samsun --51.353
51.353
Trakya 118 59.902 60.020
Trabzon --18.836
18.836
zmir 623 59.185 59.808
Bursa 398 24.450 24.848
stanbul --30.093
30.093
zmit --24.711
24.711
Antalya --4.254
4.254
Konya 1.485 22.155 23.640
Adana --20.246
20.246
Sivas 805 3.314 4.121
Kastamonu 407 2.216 2.623
Yekün 3.838 320.742 324.580

Mübadillerin tasınması esnasında yollarda ve ihrac iskelelerinde soygun
olaylarına rastlanmıstır. Mübadele mâr ve skân Vekaleti iskelelerde yasanan bu
olayları önlemek için karar alınmıs, bu karar Atina’da Muhtelit Mübadele
Komisyonu Türk Heyeti Baskanlıgı’na, Selanik’te Muhacirîn Sevkiyât Heyeti
Reisi Abdülhamit Bey’e, Kavala’da Muhacirîn Sevkiyât Heyeti Reisi Selahattin

453 BCA: 272.11/20.102.16


112

Bey’e ve Girit Muhacirîn Sevkiyât Heyeti Reisi Mustafa Bey’e gönderilmistir.454
Bu yazıda; mübadeleye tâbi muhacirleri nakleden vapurların sıhhî rüsûmundan ve
muhacirlerin liman rüsûmundan muaf oldukların dair 7 Kasım 1923 tarihinde
karar alındıgı, bu kararın ilgili makamlara ve acentelere bildirilmesine ragmen
Selanik ve diger Yunan irkab iskelelerinde Yunanlı acente simsarları tarafından
muhacirlerden karantina adı altında koparabildikleri kadar para alındıgının tespit
edilmis ve bunların engellenmesi istenmistir.

1923 yılı itibariyle göçmenlerin Anadolu’ya gelmesiyle olusan nüfus
miktarı konusunda kaynaklarda farklılık göze çarpmaktadır. Köy Hizmetleri
Genel Müdürlügü’nün Arazi skân Dairesi verilerinde 1923-1924 yılları arasında
gelen Türk göçmen miktarı, 99.709 hânede 384.000 kisi, ayrıca yine bu listede

2.034 hânede 7.753 kisi de serbest olarak toplamda 391.753 kisi olarak
gösterilmektedir. Kızılay Arsivi’nde yapılan çalısmada ise bu rakam 210.493
olarak tespit edilebilmistir.455 Devlet statistik Enstitüsü verileri ise 1928 yılı
itibariyle bu rakamı 463.534 kisi olarak vermistir.456

2.4. EMVÂL- METRÛKE, YARDIMLAR VE KONUT MESELES.


Mübadelenin baslamasıyla karsılasılan en önemli meselelerden birisi de,
mübadiller için konut bulmak ve insa etmek olmustur. Kısa sürede çözüm olarak
terk edilmiş
olan Ermeni ve Rumların evleri ilk öncelik olarak gelen mübadiller
için ayrılmıstır. Kurtuluş
savasından zafer ile çıkılmış
olunsa da isgal altında
kalmış
olan Batı Anadolu ve Rum çetelerle çatısmaların yasandıgı Karadeniz
bölgesinde sehirler ve köyler, çekilmekte olan isgal kuvvetleri ve çeteler
tarafından kullanılamaz hâle getirilmistir. Marmara, Karadeniz ve Batı Anadolu
bölgesinde köylerin %70’i yakılmıs, evler ve tarlalar kullanılamaz hâle getirilmis,
Aydın ve Samsun’da bu oran daha fazla olmustur.457 Ordu, Giresun, Amasya ve
Tokat’ta birçok ev, tarla, bahçe tahrip edilmistir. Mübadele mâr ve skân

454 BCA: 272.11/16.70.23
455 ÇANLI, a.g.m. s.246, yazar burada tespit ettikleri bu nüfus farkının Kızılay Arsivi’nde
ulasılamayan belgelerden de kaynaklanabilecegini ya da Kızılay’ın nezaret etmedigi demiryolu ile
gelebilecegini belirtmektedir.
456 statistik Yıllıgı, Ankara 1928, Devlet statistik Enstitüsü yayını, C.I, s.42-45.
457 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:IX, Ankara, 1975, s.59.



vekillerinden Refet (Canıtez) Bey “Beş
yüzden fazla köye karsılık beş
köy degil
beş
hâne bile bulamadık” demistir.458 Bununla beraber terk edilmiş
evlerin kapı,
pencere ve cam gibi aksamları çalınmaya, evler yagmalanmaya baslanmıstır.459
Gelen mübadiller de bu vaziyet karsısında iskân bölgelerine hemen yerlesememiş
perisan bir vaziyette ortada kalmıstır.460 Bursa’da da Yeniköy, Ortaköy, Keramet,
Sugören, Ermenigürle, Yenice, Derbent, Gündogdu, Basköy, kizce, Çatalagıl,

smetpasa ve Subası köyleri tamamen yakılmıstır.461

Emvâl-i Metrûke’nin nerede, ne kadar olduguna dair sorulara cevap
bulunamaması, iskân isinde acele edilmesi bir takım sorunların yasamasına sebep
olmustur. Mesela, iskelelerden yerlesecekleri emvâl-i metrûke vardır diyerek
Balıkesir’e gönderilen bir grup göçmen burada emvâl-i metrûke
bulunmamasından dolayı Vakfıkebir’e gönderilmis, orada da aynı sorunlarla
karsılasan göçmenlerin Keskin’e yerlestirilmesinde karar kılınmıstır. Ailelerini
önceden Keskin’e gönderen göçmenler, buradan baska yere gitmeyeceklerini ifade
ederek ve iskân haklarından vazgeçerek Keskin’e yerlesmislerdir. Ancak burada
iki yanlış
yapılmıstır. Birincisi göçmen olan ailenin topragı olmayan bir yerde
iskânda zorlanması, ikincisi de Rumlardan kalan terkedilmiş
emlâkin tespit
edilmeden iskâna girisilmesidir. Meclis görüsmelerinde bu durumun yani
“iskândan feragat hakkı”’nın Anadolu’da kargasa yaratacagına dikkat
çekilmistir.462

Terk edilmiş
evler hakkında kesin bir bilginin elde olmaması iskân
islerinin sürekli Ankara baglantılı yazısmalarla yavaslaması elestiriye sebep
olmustur. Mecliste milletvekilleri “…eger Balıkesir’de yer yok ise niçin
gönderdik? Sonra Trabzon’da, Vakfıkebir’de yer yok ise niçin Keskin’e
gönderdik?...Bu da gösteriyor ki bir program, bir fikir yok demektir. sin esasında
düsüncesizlik, programsızlık vardır…”elestirisini yaparken, basında da bu tür isler
karısıklık ve düzensizlik olarak degerlendirilerek, isin Ankara’dan degil, dogrudan

458 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:IX, Ankara, 1975, s.60.
459 TBMMZC, Devre:I, ctima:I, C:XXIX, Ankara, 1961, S.61.
460 Hâkimiyet-i Milliye, 31 Ekim 1924.
461 KAPLANOGLU, a.g.e., s. 103.
462 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:IX, Ankara, 1975, s.96-98.



114

bölgedeki vali ve kaymakamlar tarafından yapılması önerilmistir.463 Yine Manisa
valisi Müstak Lütfi Bey Mübadele mâr ve skân Vekaleti’ne yazdıgı bir yazıyla
Alasehir’de yer olmamasına ragmen zmir Mıntıka Müdürlügü’nün buraya seksen
hâne gönderdigini, bunların iskân olunamadıgının bildirilmesine ragmen Mıntıka
Müdürlügü’nün tekrar 86 hânede 447 mübadil gönderdigini, bunların da dısarıda
ve çaresiz kalacagını, bunun sorumlulugunun kendilerinde olmadıgını ifade
etmistir.464 Bu elestiriler ve görülen lüzum üzerine 16 Nisan 1924 tarihinde
“Mübadeleye Tâbi Ahâliye Verilecek Emvâl-i Gayrimenkûle Hakkında Kanun”465
ile “Muhacirlere Emlâk ve Arazi ve Escâr-ı Müsmire Tevziâtına Dair
Talimâtnâme”466 kabul edilmistir. Vekalet, kurulan komisyonlar yoluyla
mübadillere tespit ettikleri emlâk, arazinin hudut, dönüm ve sayıları ile isimlerinin
belirtildigi bir belge vererek, daha programlı çalısma düzenine geçmistir.

Türkiye’de ne kadar emvâl-i metrûk’un oldugunun bilinmemesinin
yanında en önemli problemlerden birisi gelen mübadillerin ne kadar emlâkinin
olduguna dair güvenilir bir belgenin olmaması konusu olmustur. Nüfus
mübadelesi protokolünde Kıymet Takdir Komisyonları’nın kurulması ve bu
komisyonların deger takdir etmesiyle çözülmüstür.467 Yunanistan’ın Drama,
Selanik, Kavala, Hanya ve Kandiye gibi sehirlerinde deger tespit komisyonları
kurulmustur. Ancak bu durum yolsuzlukların ortaya çıkmasını haksız mal
bildiriminde bulunulmasının önüne geçememis,468 Zaten konut sorunuyla ugrasan
vekalet aynı zamanda emlâk ve arazilerin degeriyle de ugrasmak zorunda
kalmıstır.469 Dahiliye Vekaleti, özellikle Yunanistan’dan gelen Müslüman
göçmenlerin terke ettikleri emvâl-i metrûk karsılıgı, ne kadar mal alacagı ve ne
degerde mal alacagı konusunda bir tamim yayınlamıstır. Gelen mübadillere

463 Kemal ARI, “1923 Türk-Rum Mübadele Anlasması Sonrasında zmir’de Emvâl-i Metrûke ve
Mübadil Göçmenler”, Atatürk Arastırma Merkezi Dergisi, Temmuz 1990, Ankara, C:VI, S:18,

s.643.
464 BCA: 272.80/3.9.8(7)
465 Düstûr, C:V, 3. Tertip, Ankara, 1969, s.430-432.
466 BCA: 30.18.01/10.33.20
467 SOYSAL, a.g.e., s.178 vd.
468 Ömer Dürri TESAL, “Türk-Yunan liskilerinin Geçmisinden bir Örnek:Azınlıkların
Mübadelesi”, Tarih ve Toplum, S: 53, Mayıs 1988, s.50; ARI, a.g.e.,s. 73-74.
469 kdam, 4 Haziran 1924.



tevziatta bir sorun yasanmaması için bu kararnâmenin uygulanması geregi
bildirilmistir. Buna göre;470

1-Dagıtılacak emvâl-i metrûk ile ilgili talimâtlarda kıymet fiyatları 1922
yılı kıymeti olmasına ragmen sehadetnâmelerde kabul edilen fiyatlar o yılın
fiyatları olarak tespit edilmistir. Bu sebeple vekaletçe yapılan kontrollerden sonra
muamele yapılmalıdır.

2-Mübadiller memleketlerinde terk ettikleri emlâk için vermek zorunda
oldukları malların degerlerini gösteren sehadetnâmelere dayalı olarak buradaki
kıymetli mallar serhe göre karsılık olarak verilmelidir.

A-Mallarının kıymet miktarı yazılı olanlara karsılık %20 tefviz ve %30
muaccel icar tapulardaki kıymet üzerinden yapılmalıdır.

B-Mallarının kıymet miktarı yazılı olmayıp da sehadetnâme gösterenlere
verilen mal da aynı suretle o seneki kıymeti tefviz komisyonlarınca
teslimatnâmedeki nispet dahilinde dagıtılmalı, aynı kıymet karsılıgı mal
verilmelidir.

C-Vaziyeti degisen emlâk için de aynı suretle b fıkrası geregince
muamele olunmalıdır.

3-Memleketlerinde terk ettikleri emlâke karsılık belge gösteremeyip
yanlarında usulen düzenlenmiş
beyannâme bulunanlara 5 Kasım 1924 tarihli
talimatnâmenin birinci maddesi geregi %20 nispetinde emlâk icar olunabilmek
için gayrimenkûlun beyannâmelerdeki kıymet kayıtları dikkate alınmayarak kefili
olan 3 kisinin 1922 senesine ait beyannâmedeki kayıtlı kıymetleri asmayan bedel
takdir etmeleri ve buna karsılık verilen mülkün de, bu senetteki kıymeti takdir
edilerek muamelesi yapılmalıdır.

4-Mübadillere memleketlerindeki tasarruf vesikalarına dayanarak, terk
ettikleri hanelere karsılık bir hâne verilip, diger hâneleri için akar veya arazi
verildiginden, mesken azlıgından dolayı bu hususa dikkat edilmelidir.

5-Memleketlerinde terk ettikleri hâne hakkında belge ibraz edememiş
fakat mübadeleye tâbi olan ve kesin iskanla bir hâneye yerlestirilen mübadile
oturdugu hâne verilmektedir.

470 Akdeniz, 30 Temmuz 1924


6-Emlâk hem vergi hem de tapu kıymetine sahiptir. Tapu kıymeti alım
satım esnasında Tapu Müdürlügü’nce degerlendirilmektedir. Ancak senetler
üzerindeki bu tapu kıymeti de kabul edilmelidir.
7-Lozan Antlasması’nın akdinden sonra gelerek mübadeleden mal
talebinde bulunan mübadillerin öncelikle yanlarındaki tasfiye talepnâmeleri
istenmeli, göstermek zorunda oldugu tasarruf senetlerindeki emvâl-i
gayrimenkûlunu ayrıldıgı tarih itibariyle ve feragât etmek suretiyle ellerinden
çıkarmış
olmaları sebebiyle mal verilmemelidir. Lozan Antlasması’nın
kabulünden itibaren gelmiş
fakat usulüne göre tasfiye talepnâmesi düzenlemiş
ve
Muhtelit Komisyona gerekli kanunların uygulandıgı andan itibaren verilen
tasarruf senetleri, bu tasfiye talepnâmelerinde içerdigi takdirde kabul olunmalıdır.
8-Yanlarında tapu senedi olup da beyannâme sunamayanlar, kefil
gösterenler için Türkiye’de mal tefviz etmiş
kasaba ve köyleri ahâlisinden
bulunan kimselerin kefaleti kabul olunmalıdır.
Vekalet tarafından yapılan incelemeler sonucunda Türkiye’de vilayetler
genelinde Rumlardan ne kadar emvâl ve arazi terk edildiginin bunların
kıymetlerinin ne kadar oldugunun tespiti için raporlar hazırlanmıstır. Vekalete
gönderilen 23 Aralık 1924 tarihli raporla vilayetler kapsamında ayrıntılı bir rapor
hazırlanmıs,471 Yine aynı yıl içinde vilayetlerden alınan ayrıntılı raporlar ile de
terk edilmiş
mallar hakkında geniş
bilgi saglanmıstır. Bu raporlara göre,472 Batı
Anadolu bölgesinde; Balıkesir ve ilçelerindeki 7.351 hâne mevcut ise de, bunun
5.254’ü tamire muhtaç, 973’ü bos, 5.430’u muhacirlerce isgal edilmistir.
Kütahya’da var olan 800 hânenin 703’ü tamire muhtaçtır ve toplam hânenin 430’u
memurlar tarafından isgal durumundadır. Afyon’da da merkez kazada bulunan
120 hânenin hepsi tamire muhtaçtır. Aziziye kazasında 80 hâne iskâna hazırdır.
Tekfur Dagı (Tekirdag) vilayetinde ise 4.667 hânenin 656’sı tamire muhtaç,
4.011’i ise iskâna uygundur. Bu hânelerin dagılımı ise; merkez kazada 640 iskâna
uygun 250 tamire muhtaç; Mürefte kazasında 1.470 iskâna uygun, 64 tamire
muhtaç; Çorlu kazasında 658 iskâna uygun, 48 tamire muhtaç; Malkara kazasında
800 iskâna uygun, 150 tamire muhtaç; Gelibolu’da 280 iskâna uygun, 102 tamire

471 BCA: 272.10/2.13.7
472 BCA: 272.10/2.13.2


muhtaç ve Saray kazasında 173 iskâna uygun, 42 tamire muhtaç hâne
bulunmaktaydı.

Akdeniz bölgesinde bulunan vilayetlerdeki emvâl-i metrûke dagılımı ise;
Antalya vilayetinde, 1.908 emvâl-i metrûke’nin 209’u tamire muhtaç, 70’i
muhacirler tarafından isgal edilmis, 850 hâne de memurlar tarafından
kullanılmaktadır. çel’de 662 hânenin 69’u saglam, 89’u tamire muhtaç, 216’sı
bos, 53’ü muhacirlerin isgalinde ve 51 tanesi de memurların kullanımındadır.
Isparta’da ise 275 hânenin 2592u tamire muhtaç, 16’sı bostur. Cebel-i Bereket’te
ise, merkez kazada 20 hâne memur ve zabıta tarafından kullanılmakta Kustana
köyünde 15 hâne tamire muhtaçtır. Dörtyol kazasında bulunan 200 hânenin 48’i
muhacirlerce, 33’ü mültecilerce isgal edilmistir. 81 hâne memurlar tarafından
kullanılmaktadır. Bahçe kazasında 26, Islahiye kazasında da 11tamire muhtaç
hâne bulunmaktadır. Mersin’de 305 hânenin 40’ı, Tarsus’ta 196 hânenin 173’ü
tamire muhtaçtır. Tarsus’ta 89 hâne de mültecilerin isgalindedir. Adana’da ise
merkezde bulunan 1.507 hânenin 300’ü ahâli, memur ve muhacirlerin
isgalindedir. Ceyhan’da 125, Yumurtalık’ta 15, Kozan’da 653 hâne
bulunmaktadır. Aksaray’da da 1.654 hânenin 1.546’sı iskâna hazır, 110’u tamire
muhtaçtır. 473

2.4.1. Emvâl-i Metrûke ve Konut Meselesi

Kafileler hâlinde gelmekte olan mübadilleri tasımak ve iskân etmek için
yeterli sermaye sıkıntısı çekmekte olan devlet hem yagmayı durdurmaya
çalısmaktayken hem de yangından veya diger sebeplerden evsiz kalmış
magdurların barınmakta oldukları ve memurların isgal ettigi terk edilmiş
evleri ile
ugrasmak zorunda kalmıstır. Ancak emvâl-i metrûke konusunda tutarlı bir
politikanın izlenmesi ve görevlerin memurlara dagıtımında liyakâta önem
verilmesi konusunda dikkat edilmesi ve vekaletin emvâl-i metrûke’lerin
kullanılabilir hâle gelmesi, iskâna hazırlanmasında yazısmaların hızlı olması
geregi Samsun mâr ve skân Mıntıka Müdiri tarafından vekalete bildirilmistir.474
Yine Samsun mâr ve skân Mıntıka Müdiri, emvâl-i metrûke’lerin memurlara ve

473 BCA: 272.10/2.13.2
474 BCA: 270.80/3.3.17(1)


ahâliye iskân için verilmesinin hata oldugunu belirterek; iskân isinde köy ve
sehirlerin imârının hemen yapılması geregini, insaat sirketi kurmanın
kolaylastırılmasını, mâr ve skân Bankası’nın kurulmasını ve iskâna uygun
olmayan binaların hemen satılmasını ve yine iskân için kullanılmasını teklif
etmistir. Ayrıca imâr ve iskân konusunda propaganda faaliyetleri amacıyla tüm
gazeteleri bu iş
için kullanmak, memleketin imarıyla maddî ve manevî refahı
saglayacak ayet-i kerimeyi, hadisleri, ve güzel sözleri sokaga ve duvarlara asmak
gibi faaliyetlerde bulunulmasının geregini ifade etmistir.

Vekalet de bu konuda bir düzenlemeye giderek, Rum emvâl-i
metrûkesi’nde hâlen oturan memurların kira karsılıgı kalmasına, diger yangından
veya afetten dolayı evlerde kalanların da tahliyesine karar verilmistir.475
“Harîkzede” denilen ahâlinin evlerinin tamiri için vekalet bir talimatnâme
yayınlayarak; bunlardan malzemesini hazırlamış
olanlara ve usta parasını
karsılayabilecek olanlara en fazla üç yüz lira yardım yapılmasını, bu paranın da
taksitle ödenmesini kararlastırmıstır.476 Her ne kadar bu konuda talimatnâmeler
çıkarılmış
ise de bu sorunun çözülebilmesi için uzman bir teskilata, uygulamaya
ve programa gerek duyuldugu açıkça anlasılmıstır.477 Mübadele, mâr ve skân
Vekili Mahmud Celal Bey, bu karmasayı çözebilmek ve mübadillere yer
bulmanın yanında diger muhacirleri de iskân edebilmek amacıyla Ermenilerden
kalan evler ile ilgili bir talimatnâme yayınlamıstır.478 Buna talimatnâmeye göre;

1-Ermenilerden kalan arsa, arazi ve emlâk, 4 Kasım 1923 tarihinden
önce gelen mübadeleye tâbi olmayan muhacirler, mülteciler ve evleri düsman
tarafından yıkılmıs, yakılmış
ve tahrip edilmiş
olan sahıslara verildiginden bundan
sonra bunlar mübadillere verilmeyecektir.

2-13 Mart 1924 kanunun yayım tarihine kadar Ermeni emvâl-i
metrûkesi’nde iskân edilmiş
olan mübadeleye tâbi muhacirler yerinde
bırakılacaktır.

475 BCA: 272.12/41.46.14.
476 BCA: 272.80/3.8.6.(7)
477 TBMMZC, Devre:II, ctima:I, C:II, Ankara, s.631.
478 BCA: 272.12/41.48.23; Ayrıca bakınız Ali CENG ZKAN, Mübadele Konut ve Yerlesimleri,
Ankara 2004, ODTÜ Arkadaş
yayını.



3-Rum emvâl-i metrûkesi’nde yerlestirilmiş
olan mübadeleye tâbi
olmayan muhacirler, mülteciler ve diger isgalciler parça parça yerlerinden
çıkarılarak, civarda kendileri için ayrılmış
olan Ermeni emvâl-i metrûkesi’nde
iskân edilecektir.

4-Yeteri kadar Rum emvâl-i metrûkesi oldukça yerlestirilmiş
olanlar
eger üretici duruma gelmisler ise tahliye edilmeyecektir. Vekaletin burada gelen
mübadillere karsılık olarak giden Rumların evlerini ayırdıgı görülmektedir. Zaten
bir hayli yıkıma ugrayan halkın, kalan evlere yerlestirilmekten baska bir çaresi de
kalmamıstır. Bu sebeple saglam olan evlere yerlestirilen mübadillerden baska
diger muhacirler için devlet, tamir parası vermiş
bunu da belli sartlara baglamıstır.
Mustafa Necati Bey, “harp dolayısıyla yakılıp-yıkılmış
olan evlerin tamiri ve
insası ile ilgili talimatnâme”479 sinde;

1-Her ne sekilde olursa olsun kendilerine bir mesken yapanlar veya
ticarethâne insa etmis olanlara tamir ve insa yardımı yapılmayacagını,

2- nsaat ve tamir yardımı yapılırken; a)insaât basladıgı hâlde bir odayı
bile tamamlayacak gücü olmayanlar, b) nsaâta baslamış
fakat tamamlamak için
yardıma muhtaç durumda olan fakirler, c)Henüz insaata baslamamış
olan evsiz
fakirlere bu sıradan öncelik tanınacagını,

3- Yardım, mahalli yetkililerce direk veya alet yardımı ile yapılacagını,

4-Yardım edilecek muhacirler hakkında vekaletin tayin ettigi bir
komisyon tarafından evrâk düzenlenecek, bu evrâkta; neden dolayı yardıma
muhtaç oldugu, nerede ve ne sekilde bulundukları ve mali durumlarının ne
oldugu, ne kadar yardıma ihtiyaçlarını bulundugu tespit edilecegini ve bundan
sonra vekalet yardım bittikten sonra biten evi tekrar kontrol ederek oturma izini
verecegini, burada kontroller vekalet dahilindeki mühendisler tarafından
yapılacagını belirtmistir.

Vekalet tarafından yapılan tamirat ve diger hâne yapımı ile ilgili
faaliyetler elestirilerek, uygulamaların layıkıyla yapılmadıgı belirtilmistir. Mimar
Hikmet imzasıyla vekalete gönderilen bir yazıda komisyonların bazı

479 BCA: 272.80/3.8.6.(7)


çalısmalarının bosuna olduguna ve masrafı artırdıgına dikkat çekilmistir. Buna
göre,480 Komisyonlar genellikle günde bir saat toplandıklarından tahliye ve iskâna
ait birkaç konuyu sonuçlandırabilmislerdir. Ancak küçük tamirlerle
ilgilenememislerdir. Mıntıka Müdürleri ve Hey’et-i Fenniye üyeleri her toplantıda
tamirattan bahsetmisler ancak yapmamıslardır. Hazırlanan raporlara imza
atılmamış
veya görmeden imza atılmıstır. Küçük tamirat ile ilgili çesitli tamimler
yayınlanmasına ragmen bu mıntıkalarda dogru anlasılmamıstır. Mesela Afyon
Karahisar’da tamir edilen binalarda her pencereye dograma çerçeve yaptırılmıs,
masraf artmıstır. Duvarlarında kan bulunan evlerin badanası talimatnâmede yok
diye yapılmamıstır. ki katlı binaların dösemeleri tamir edilirken tek katlı
binaların dösemeleri tamir edilmemistir. Hela ve abdesthâne tamiri
yapılmamaktadır. Yıkılmış
ve yıkılacak binaların malzemesi kullanılacak hâlde
degilse yakacak olarak dagıtılmalıdır. Komisyonlar saglam malzeme çıkmayacak
olan evlerin yıkımı için ugrasmıs, bu da masrafı artırmıstır. Vekalete gönderilen
emvâl-i metrûke ile ilgili raporlar çogu zaman eksik veya yanlıstır. Mesela
gönderilmiş
olan bir rapora göre, Çesme’de iskâna uygun 954 hâne ve küçük bir
tamirat ile iskâna uygun hâle gelebilecek 1.430 hâne oldugu bildirilmiş
ise de,
burada iskâna uygun 400 hâne vardır. Bunlara tamirat ile beraber 300 hâne
eklenebilecektir.

Bu elestiriler üzerine komisyonların düzenli çalısmalarını saglamak
amacıyla Vekalet tarafından tamir ve insaisleri için kurulan komisyonlara emvâl-i
metrûke’lerde yapılacak yardımların sekli ile ilgili bir talimatnâme481
yayımlanmıstır. Buna göre;

1- mâr ve skân Komisyonları, mübadeleye tâbi ahâlinin emvâl-i
metrûkesi’nden yıkılmaya yüz tutmuş
olan bina ve meskenlerin yıkım, satısı ve
iskâna uygun hâle gelebilecek olanlarının da tamiri ile görevlidirler.

2- skân mıntıkalarındaki mübadeleye tâbi sahıslara ait emvâl-i
metrûke’nin satılması islemleri Bakanlar Kurulu kararı geregince oldugundan, çatı
aktarılması, kapı ve pencere tamiri gibi küçük onarımlarla oturulabilir hâle

480 BCA: 272.11/17.80.11
481 BCA: 272.80/3.8.6.(7) Ek


gelebilecek Rum emvâl-i metrûkesi hemen tamir edilecek, bu islem için yıkılmış
olan diger binaların enkazından faydalanılacaktır.

3-Küçük tamirattan maksat, soguktan korunmak için kapı, pencere, cam,
kilit, yagmurdan korunmak için ise çatı aktarımı ve duvar tamiridir ki amaç zaruri
hâllerde binaları iskâna hazır tutabilmektir. Komisyonlar burada yıkılmış
evlerin
önce kıymetlerini tespit etmekte, sonra yapılan masrafları da kayıt etmektedir.
Burada amaç hükûmetin zarara ugramasının önüne geçmektir. Tamir isleri
yapılırken mübadiller arasında insaat isinden anlayan isçi ve ustalar fazladan
yevmiye ile çalıstırılacaktır. Ayrıca saglam evlerin ve enkazın yagmalanmasını
önlemek için saglam evlerden birinde oturmaları saglanacak veya cüzi bir ücret
karsılıgı bekçi olarak görevlendirilecektir.

Mübadillerin hemen iskânı istendiginden, belirtildigi üzere devlet,
yeniden köy insası, tamirat yardımı gibi çözümler gelistirmistir. Özellikle yanmış
köylerin çok oldugu Samsun, Amasya, Tokat, Manisa, zmir, Bursa gibi
merkezler bu konuda en sıkıntılı yerler olmustur. Mesela Bursa’da mıntıka
müdürlerinin tespit ettigi merkez mahallerinde 368, merkez köylerde 1.027,
Karacabey’de 230, M.Kemalpasa’da 52, Mudanya’da 401 ve Gemlik’te 358 ev
tamir edilmis, Demirtaş
, smetpasa, kizce, Gündogdu, Çatalfırın ve Karacaoba
köyleri de tekrar insa edilmistir.482

Vekalet ve kurulan komisyonlar; iskân islerinin bir uzman tarafından
yapılası geregini fazlasıyla yerine getirmeye çalısmıstır. Ancak, Yunan isgalinden
kurtulan vilayetlerde birçok sehir, kasaba ve köy yanmış
hâlde oldugundan
yeniden sehir veya köy insa etmek için, buraların haritalarının alınması ve
çizilmesi gerekmistir. Cadde, sokak ve mahalleleri belli olmayan yerlerde eski
yıkıntıların yerine bina yapılamamış
ve belediyeler de sehirlerde yangınlardan
dolayı vergi alacak hâne bulamamasından maddî sıkıntı içerisine girmistir. Bu
sebeplere dayanarak fennî bir komisyonun kurulmasının geregine dikkat çeken

zmir Mebusu Yunus Nadi Bey, Nâfia ve Maliye Vekaleti’ne öneride
bulunmustur. Nafia Vekaleti de mümkün olan en kısa sürede sehirlerin plânlarını
tamamlamak, yine sehirlerin haritalarını çıkarmak ve sehirlerin oturma plânlarıyla

482 KAPLANOGLU, a.g.e., s.104-106.


122

ilgili projeleri tamamlamak ile görevlendirilmek üzere sekiz Hey’et-i Fenniye
kurmustur.483 Tamiri yapılan evlerin ve yeniden insa edilecek köylerin fennî
sartnâmeleri hazırlanarak, komisyonlardan bu sartların kontrol edilmesi
istenmistir. Bu amaçla kurulan Hey’et-i Fenniyeler’in vazifeleri tespit edilmistir.
Buna göre484; Hey’et-i Fenniyeler fen ve sanat konularında mâr Müdiriyeti
Umumiyesi’ne, idarî islerde Mıntıka Müdüriyetine baglanmıstır. Bu heyet bir reis,
bir mimar, üç insaat memurundan olusmaktadır. Bu heyette bulunan memurlar
seyyar olarak dolasmış
ve yapılan isleri takip edip uygulama ve düzeltilmesini
saglamıstır. Heyet; tamir, insaat ve özellikle yeni köyler insaatıyla ilgili konularda
kendilerine müracaat eden sirket veya grupların isteklerini dinleyerek ve vekalete
bildirmistir. Ayrıca bu heyete ve diger Mıntıka Müdiriyeti ve mâr Komisyonları
gibi görevlilere baglı olarak insaat için kullanılacak ve yıkılan evlerden çıkarılmış
malzemelerin bulundurulacagı nsaat Anbarları olusturulmustur. Bu anbarların
basında isten anlayan kisiler bulundurulmuş
ve buradan çıkarılacak insaat
malzemesi için Mıntıka Müdirinin ve Hey’et-i Fenniye reisinin yazılı oluru
gerekmistir.

Hey’et-i Fenniyeler’in kurulmasından sonra hemen kadastro çalısmaları
yapılmaya baslanmıstır. Mesela Usak’ın yanmış
ve yanmamış
kısımlarının genel
haritası ve kadastrosunu içeren mukavelenâme ve sehrin elektrik, su tesisatı ile
belediye binalarının insaatına ait itilafnâmeler hazırlanarak sunulmustur.485
Yanmıssehirlerde mübadiller için yapılacak evler için hazırlanan fenni
sartnâmenin486 bazı maddelerine göre; insaatta kullanılacak taslar fennî heyetin
izin verdigi taş
ocaklarından dondan etkilenmeyecek taslardan olacak, duvarlarda
taslar arasında harç konulacak ve düzgün yapılacaktır. Yapının ahsap iskeleti
saglam olacak taslarla desteklenecek, köse dikmeleri 12x10 santimden asagı
olmayacaktır. Duvar sıvası düzgün yapılacak, bir kat astar bir kat sıva ve iki kat
badana yapılacaktır. Dösemeler düzgün olacak kullanılan tahtalar üzerinde budak
olmayacaktır. Vekalet bu sartnâme ile mübadillerin temiz ve saglam bir evde

483 BCA: 30.18/18137.20
484 BCA: 270.10/2.14.2
485 BCA: 272.80/3.2.8(9)
486 BCA: 272.80/3.8.7


kalmasına itina göstermistir. Yapılan binaların sıvasına kadar fenni tespitlerde
bulunan vekalet kapı ve pencereler için bile teknik sartnâme düzenlemiş
ve buna
göre evlerin aletlerinin düzgün olmasına gayret etmistir. Kapı ve pencere imâline
ait sartnâmeye487 göre;

1-Pencerelerin tamamı kesin olarak birinci sınıf çıralı çamdan olacak ve
pencere yapılacak olan kerestede budak bulunmayacaktır.

2-Pencereler sürme olacak, boyutları çizilmiş
olan resimlerdekine
tamamen uygun olacaktır. Sürmeleri tutacak çıtalar kamalara çıta ile tutturulmayıp
ikiser adet ufak mentese ile baglanacaktır.

3- Pencerelerin fiyat tespitinde sadece sürmeleri ölçülecektir.

4-Pencereler uyumlu olacak, kapılar beyaz çamdan yapılacak eger
olmazsa çıralı çamdan da olabilecektir. Kapıların da sadece kanatları fiyat
tespitinde kabul edilecektir. Komisyonlar insaat ve tamir islerinde tamamen
kurallara uygun hareket etmekteler ise de bazen malzeme eksikligi bazen maddî
problemler ve uzman ustaların olmaması islerin yavaslamasına sebep olmustur.
Usak Valisi Nizamüddin Bey vekalete gönderdigi bir telgrafta, Usak’ta ve
kazalarında geregi kadar marangoz ve dülger ustasının olmadıgını, islerin devam
ettirilebilmesi için 30 kadar marangoz ve dülger ustasına ihtiyaç oldugu ve
bunların gönderilmesi geregini bildirmistir.488

Bir diger mesele de iskân bölgelerinde oturulabilir veya tamir edilebilir
Rum emvâl-i metrûkesi’nin bulunmaması dolayısıyla mübadillerin kış
gelmeden
iskân edilmesi meselesidir. Mesela Denizli vilayetine tâbi Buldan kazasının
Direbol köyünde evler yakılıp yıkılmış
oldugundan böyle bir sorun yasanmıs,
iskân için vekaletten 100 adet baraka istenmistir. Ayrıca Hilâl-i Ahmer merkezine
gönderilen bir yazıyla zmir’den 100 adet barakanın gönderilmesi talep edilmistir.
Bu sebeple 235 hâne 766 nüfuslu kazaya baglı Direbol köyüne, Hilâl-i Ahmer’in

stanbul ve Kilya’daki barakalarından yüz tanesinin sökülerek nakliye ücretinin
vekalete ait olmak üzere gönderilmesi kabul edilmistir.489 Zaten bunun gibi

487 BCA: 272.80/3.8.7
488 BCA: 272.80/3.3.12
489 BCA: 272.80/3.1.13 (1)


barakalar iskân bölgelerinde mübadillerin kış
gelmeden hemen iskân
olunabilmeleri için vekalete kolaylık saglamış
ve ihtiyaç olan bölgelere barakalar
nakliyesi hükûmet tarafından karsılanmak kaydıyla gönderilmistir. Mesela ihtiyaç
geregi Samsun’a 106 barakanın yarısı Ugur vapuru ile kalanı da Cumhuriyet
motoru ile gönderilmistir.490

Alasehir kazasının Belediye Baskanı da, Büyük Millet Meclisi’ne yazdıgı
yazıda, Alasehir’in nerdeyse tamamının yakılıp yıkıldıgını, açıkta kalan kaza
halkının kış
gelmeden bir eve yerlestirilmezse hastalıklarla karsı karsıya
kalacagını ifade etmis, bakımsızlıktan ve bir kısmının yanmasından dolayı üzüm
baglarının az ürün vermesinin ve var olan ürünün de az paraya satılmasından hiç
kimsenin kendi evini yapacak durumu olmadıgını belirtmis, kış
gelmeden hiç
olmazsa baraka yapılmasını istemistir. Eger araziler parsellenebilirse herkesin
kendine göre derme çatma sıgınacak yer yapabileceginden bahseden belediye
baskanı, kazanın harita ve plânlarıyla beraber istimlâkinin yapılmasını bu sayede
hiç olmazsa 15 kadar barakanın yapılmasını talep etmis491, bunun için geçici de
olsa caddelerin belirlenmesini bu sayede parsellerin de ortaya çıkacagını belirtmis,
bu iş
için ayrılan 16.500 Liranın yeterli olmayacagı konusunda hükûmeti
uyarmıstır. Alasehir kazası kaymakamı da gönderdigi telgrafta elde bulunan
kerestelerin satılarak mevcut paraya eklenip, kiremit alınarak yapısı saglam
evlerin çatısının tamamlanabilecegini ancak bunun yerine zaten tamamen yanmış
kazada yeni evlerin yapılması geregi tekrar belirtilmistir.

Belediye Baskanı ve Kaymakam’ın ayrıntılı telgraflarından sonra
Belediye dare Meclisi ve Ahâli Meclisi’nden olusan insaat heyetinin baskanı,
ayrılmış
olan 16.500 liralık tahsisat ile yapılmış
olanları bir rapor ile bildirmistir.
Bu rapora göre492; 5 nisan 1923 tarihine kadar 64 baraka yapılmıstır. Ayrılan
tahsisâtın 124.564 kurusu kereste ve diger insaat malzemelerine, 625.436 kurusu
80 usta ve ameleye harcanmıstır. Geriye tahsisât kalmadıgından 18 barakanın da
üst kısmı tamamlanamamıstır. Kereste alınmasının sebebi askerî heyetin verdigi
muhtelif ebat ve cinste keresteden baska yardımın yapılmamış
olmasıdır. Elde

490 BCA: 272.80/3.7.23.(4)
491 BCA: 272.11/16.68.10
492 BCA: 272.11/16.68.10


kalan kereste ile baraka yapabilmek için 10.000 lira tahsisâta gerek oldugu ifade
edilmistir. Hilâl-i Ahmer Cemiyeti üst kısmı tamamlanmayan evlerin üzerine tente
örtülerek kullanılmasını saglıklı bulmamıstır.

Vilayetlerden ve kazalardan gelen iskâna uygun baraka ve düsük bütçeli
ev yapımı talepleri üzerine, Dâhiliye Vekaleti vilayetlere gönderdigi bir yazıyla
yangından magdur olmuş
ailelere yapılacak yardımı içeren talimatnâme geregince
iktisadî ev yapacak olanlara yardım yapılması kararı alınmıstır.493 Bu karar
geregince Alasehir Belediyesi Mühendisi Hacı Ahmet Saim Bey bir rapor
hazırlayarak Alasehir’e bitisik yapılacak mahalledeki evlerin kesif raporunu
hazırlamıstır. Bu rapora göre494; Alasehir’de Kiremiç kapusu denilen eski Sur
kapısı dısında sehre bitisik, sokakları sehirle paralel ve aynı tarzda plânı yapılacak
evler iki odadan ibaret ahsap malzemeden yapılacaktır. 30.830 kurusa mal olacak
evlerin hela, sıva, koridor ve mutfak gibi farkları fiyata dahil edilmemistir.
Mühendisin bu raporu üzerine Saruhan Valisi Dâhiliye Vekaleti’ne yazdıgı bir
yazıyla Kavala’nın Seylan köyü mübadillerinin Alasehir’de bulunan 66 hâneye
iskânı için izin istenmistir.

Hilâl-i Ahmer tarafından gönderilen bu barakalara duyulan ihtiyaç yerli
girisimcilerinde mübadillerin kullanabilmesi için baraka ithaline tesvik etmistir.
zmir’den Rıfkı Savkı, mâr ve skân Vekaleti’ne okul, saglık ocagı, otomobil
garajı, tek ve iki katlı evlerden olusan bir teklifte bulunmustur.495 Bu teklife göre;
50 adet iki sınıf ve bir uzun koridordan olusan okul 420 ngiliz Lirası ( burada
Lira, paund anlamında kullanılmıstır), 3 adet saglık ocagı 1780 ngiliz Lirası, bir
adet otomobil garajı 130 ngiliz Lirası, 15 adet tek katlı ve iki abdesthâne yeri
olan ev 210 ngiliz Lirası, 5 adet tek katlı ev ile beraber abdesthâne 250 ngiliz
Lirası ve 5 adet iki katlı çatının 92 ngiliz Lirasına ambalajında teslim alınması
kararlastırılmıstır. Bu barakalar, talya ve spanya’da sıcak iklimlere uygun
sekilde ve elden teslim edilmesi sartıyla yapılmıstır. Bu durumda zmir ve civarı
bunu için uygun bir yerdir. Rıfkı Savkı ödemenin bir kısmının sipariş
verilirken
kalanında limanda teslim alınırken yapılmasını önermistir. Ancak burada asıl

493 BCA: 272.80/3.9.8(7)
494 BCA: 272.80/4.10.114
495 BCA: 272.80/13.5.9


126

önemli olan husus, aynı sahsın Vekalet’ten bu barakaların yerli malzemeyle
üretebilmek için modern desterehâne ve marangozculuk fabrikalarının tesis
edilmesi konusunda onay istemesidir.

Konut ihtiyacının hızlı bir sekilde giderilebilmesi için çesitli yollar
denenmistir. Karahisar Mebusu smail Hakkı Bey’in bir sorusu üzerine
belediyelerin imârı hangi esaslar üzerine yapacagı plân ve projelerle vekalete
bildirdikten sonra buradan gelen onay ile insaatlara baslanması kararı
alınmıstır.496 Bir diger usul ise yabancı sirketlerden baraka alma oldugu gibi ihâle
usulüyle konut tamiri yaptırmaktır. Bu anlamda ilk olarak Eskisehir belediyesi, bir

talyan sirketi ve Hulusi Bey sirketi adlı bir Türk sirketi ile anlasarak sehrin tamiri
ihalesini vermistir. Yine aynı sekilde bir Fransız sirketi Manisa’da açılan ihaleyi
kazanmıstır.497 Usak belediyesi de sehrin yanan kısmının tamiri, su elektrik
tesisâtının yapımı, sehrin imârı için zmir’in yeniden insasını Tetkîk Sirketi
Müdir-i Umumisi Mösyö Karminati (adı geçen sirketin anonim sirket olarak
Usak’ta kurulan subesi adına) ile bir anlasmaya varmıstır.498

Vekalet her bölgeye uygun konut yapımına dikkat ederek bunlar için ayrı
ayrı fenni sartnâmeler hazırlatmıstır. Keresteden yapılan evlerin yanında kamıstan
evleri yapımına da izin verilmistir. Burada da iklim sartları göz önünde
bulundurularak konut ihtiyacının zaruriyeti göz önünde bulundurularak
müteahhitlere iş
havale edilmistir. Adana’ya baglı Yumurtalık’ta 50, Kozan’da 8
ve Mersin’de Yovanaki çiftliginde 34 tane “hug” denilen kamıstan evlerin yapımı
ihaleyle müteahhitlere verilmistir.499 Bu evler; dört odalı, köselere dikilen
agaçların arasının kamıslar ile örülüp samanlı çamur ile sıvanmasından
olusmaktadır. Bunun yanında bir diger ekonomik ev projesi de Samsun, Amasya
ve Çorum’da yapılarak verim alınan kerpiç evlerdir.500 Dördü yan yana yapılan bu
evleri birbirinden ayıran duvar kerpiçtir. Bacaları tastan olacak, diger duvar ve

496 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:VII-I, Ankara, 1968, s.1044.
497 Kemal ARI, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), stanbul 2003, Tarih
Vakfı Yurt yayınları, s.61.
498 BCA: 272.80/3.3.17.(1)
499 BCA: 272.80/3.6.14
500 BCA: 272.80/3.9.3.(4)



bölmeler ahsap dikme ile payandaların arasının örülmesiyle olusturulacaktır.
Sıvaları samanlı çamurdan yapılacak, pencereler sıradan cinsten çatılar da tahta
üzerine kiremitten yapılacaktır.

Bölgenin iklimine uygun olarak yapılan evlerden Huğ
yapımında
Komisyon denetimini sıkı tutmustur. Cebel-i Bereket(Osmaniye)’ye baglı
Bahçe’nin Hasanbeyli mevkisinde 15 hânenin yapılması kararlastırılmıstır. Evler
plân geregince ortada bir bölme, iki tarafı örülmüş
ve sıvanmış
bir çit ile iki
bölmesi tahta dört odaya ayrılacak, her odanın birer kapısı ve penceresi olacak
sekilde yapılmıstır. Vekalet bu insaatları takip ederek zamanında bitirilmeyen her
biri için beş
Lira kesilmesi kararı alınmıstır.501 Bu denetimler dahilinde Mersin’in
Kızılyar mevkiinde bulunan Yovanaki çiftliginde yapılan numune köylerin genel
durumunu gösteren rapor Vekalete bildirilmistir.502

2.4.1.1. Numune Köyler nsası

Mübadele mâr ve skân Vekaleti zamanının kısıtlı olması ve ödeneginin
yetersiz olması sebebiyle terk edilmiş
evlerin yanı sıra ucuz evleri insa etme
yolunu seçmistir. Bu sebeple iklim sartlarına uygun olan baraka ve huğ
türü evler
yapılmıs, ayrıca tasınabilir ve hızlı kurulabilen evler tercih edilmistir. Vekaletin
iskân olunacak mübadilleri hemen üretici duruma getirmek, kısın etkisinden
korumak gibi diger önemli sebeplerden dolayı denedigi yollardan birisi de
numune köyler kurmak olmustur. Tamir yoluyla birçok konut oturulabilir hâle
gelmiş
ise de, yıkımın yogun oldugu yerlerde yeni bir köy kurmak zorunluluk
olmustur. Bu köyler ya daha önce yıkılmış
olan eski yerlerine ya da münbit
arazilere kurulmustur. Bu konuda mahalli idarecilerin de yönlendirmeleri
olmustur. Mesela, Bursa valisi Vekalete gönderdigi yazıda503 “Bursa’nın Kalder,
Tepecik ve Tahtalı köyleri, Gemlik’in Armudlu ve Kursunlu köyleri, Mudanya’nın
Emirali nahiyesi, Burgaz ve Veledler köyleri, Karacabey’in merkez kasabası, Bas,
Karacaoba, kizce ve Kemerbend köylerinin zeytinlik, baglık, dutluk gibi
kullanılabilir arazisi olmasına ragmen evleri yanmış
ve yıkılmıstır. Fenni

501 BCA: 272.80/3.9.1.(19)
502 BCA: 272.80/4.10.11(2)
503 BCA: 272.80/3.5.2.


mühendislerin planlarını onaylaması sartıyla buralarda yeni köyler insası…” için
izin verilmesi istenmistir.

Vekalet numune köy insaatı konusunda ciddiyetle durmuş
ve valilerden
ve mıntıka müdürlerinden bölgelerinde ziraata uygun arazilerin ve yanmış
yıkılmış
köylerin kayıtlarını istemistir. Baslangıçta Samsun’da 15 olmak üzere
toplam 27 köy yapımı tasarlanmıs, ancak Samsun’da 7, zmir ve Bursa’da ikiser,

zmit, Adana ve Antalya’da birer olmak üzere 14 köy yapılmıs, bu köyler 50 ev,
bir mektep ve bir camiden olusmustur.504 Vekalet numune köy sayısını daha sonra
arttırmıs, zmir, zmit, Bursa ve Bilecik valilerine gönderdigi yazılarda köy
kurulmasında dikkat edilecek hususlar belirtmistir. Buna göre;

1-Kurulacak köyler en az yüz ile iki yüz hânelik olmalıdır. Köyün yeri
için Vali, Mıntıka Müdürleri, Vilayet Nafia Mühendisi, Sıhhıye Mühendisi ve
Ziraat Mühendisi’nden olusacak bir heyet kesif yapmalıdır.

2-Köyün seçilen arazisi, tabiat durumu, havasının ve suyunun güzelligi,
genisligi ve uygunlugu, verimli olup olmadıgı, bölgesinin kullanıslı bir yerinde
olup olmadıgı gibi özellikleri incelenmelidir.

3-Harp dolayısıyla yanmış
yıkılmıs slâm köylerinden ahâlisinin insaata
gücünün olmadıgı ama her türlü sartlara uygun olan köyler tercih edilmelidir.
Burada Vekalet yine kısıtlı sürede konut hazırlayabilmeyi ve mübadillerin hemen
kendi geçimlerini saglayacak durumda olmalarını planlamıstır.

Numune köyler insa etmek projesinde 27 ile baslayan köy sayısı

1.480.684 Liralık bütçe ile 69 köye ulasmıstır. Köy yapımında iklim sartlarına
göre farklı ev tipleri yapıldıgından bunların maliyetleri de farklılık arz etmistir.
Huğ
denilen kamıstan evler daha ucuza mal olurken keresteden yapılan evler veya
taş
evler daha fazlaya mal olmustur.505 Mesela Erdek’te tugla ve kiremit çok
oldugundan dört odalı binaların yapımına izin verilmis, burada evlerin en az
masrafla yapılması amacı güdülmüstür.506 Bursa Terbiye-i Etfâl Mektebi Müdiri
Mehmet Resat Bey, Suriye’de gördügü Siyonist köy teskilatına göre bir yapının

504 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:VII-I, Ankara, 1968, s.1042.
505 TBMMZC, Devre:II, ctima:II, C:IX, Ankara, 1975, s.60.
506 BCA: 272.80/3.6.9.


uygun olacagını vurgulayarak; “…bizde dülger, marangoz, tasçı ve amele
ücretleri ile insaat malzemesi pahalıdır. Bunun önüne geçmek için muhacirler
arasındaki sanatkârlar toplanarak hızar, rende, kiremit, tugla, kalıp ve makineleri
alınmak suretiyle çalıstırılırsa, kısa sürede saglam köyler insa edilebilir. Buradan
alet edevât yapılarak gönderilebilir, ziraat ve sıhhiye memurları da köyleri
gezerek köylülere yardım edebilir…” diyerek daha ekonomik köy insası
konusunda teklif getirmistir.507

Belirlenen fennî ve teknik sartnâmeler ısıgında zmir ve Saruhan’da
köylerin yerlerinin ne sebeple belirlendigi bir raporla Vekalete bildirilmistir.508
Buna göre; zmir’in Urla kazasının Kusçular yazısında ve Seydiköy yakınında iki
köy, Manisa’nın Soma kazasında ve merkez Bozköy’de köyler yapımına karar
verilmistir. Kusçular mevkiindeki köyün yapılma sebebi; yakınlarda tatlı suyun
olması, yolunun bulunması ve zmir’e yakınlıgı olmustur. Seydiköy’ün seçilme
sebebi ise; su kaynagının bulunması, taş
ocagının yakınında olması, Cuma Ovası
ve tren istasyonuna yakın yerde bulunması olmus, malzemelerin rahatça
tasınabilecegi plânlanmıstır. Manisa Bozköy’de yine aynı sebeple ulasım ve suyun
olması sebebiyle seçilmistir. Samsun’da insa edilmekte olan elliser hânelik Canik,
Asaragaç, Ökse, Çınaragıl ve Çeregman köylerinin yapımında kullanılan kerpiç
dolma duvar, çamur ve kireç sıvalarının yapılmasının havaların yagmurlu ve
fırtınalı olmasından dolayı mümkün olmaması dolayısıyla malzemelerin
degistirilmesine karar verilmistir.509 Bunun üzerine Müteahhit smailzâde Osman
Bey, Dâhiliye Vekaleti’ne yazdıgı raporla, bu köylerde kerpiç dolma duvar yerine
“dahili bagdadi” üzerine kireç sıva ve dısından 15 milimetre kalınlıgında yalıbaskılı
ahsap kaplama ile imal edilecegini ancak bunun maliyeti arttıracagını
belirtmistir.

Anadolu’da hem yıkılmış
evleri ve yakılmış
tarlaları tamir etmek ve
canlandırmak hem de gelen mübadilleri iskân etmek ile ugrasan Türkiye’ye karsın
Yunanistan, göçmenleri konutlara yerlestirme konusunda Türkiye’ye oranla daha
sanslı olmustur. Çünkü Yunanistan’daki Türkler’in apar topar bosalttıgı evlerin

507 BCA: 272.80/3.8.16.
508 BCA: 272.80/3.6.8.(10)
509 BCA: 30.18.01/12.70.01


130

neredeyse hepsi saglam bir sekilde kalmıstır. Yunanistan’ın tek problemi aslında
var olan konutların yetersizligi olmustur. Bu sebeple bir milyondan fazla
göçmenin geldigi Yunanistan’da konut ihtiyacı en önemli problemlerden birisi
olmus, göçmenlerin büyük bir bölümü kendilerine bir ev yapabilmek için
ellerinde olanı kullanmıslar, ucuz malzeme, teneke ve tahta kalaslardan yapılan
kulübeler insa etmeye baslamıstır. Göçmen Yardım Fonu da konut yardımında
bulunmus, ancak bu konutların çogunlugunun çatısı katran keçe kaplı, ahsap
barakalardan olusmustur. Bu Fon, Atina’da birçok mahalle kurulusunda etkili
olmustur.510 Yunanistan’da da göçmenlerin iskânında çekilen sıkıntılar üzerine
Göçmen skân Komisyonu kurulmuş
ve bu Göçmen skân Komisyonu tarafından

1.954 köy ve kasaba insa edilmistir. Bu yerlesimlerin 1.047’si Makedonya’da,
574’ü Trakya’da digerleri ise Yunanistan’ın çesitli bölgelerinde kurulmustur.511

Türk ve Bulgarların terk ettigi evlerin yetmemesi sebebiyle 1924 yılı
basında Makedonya skân Dairesi, Sommerfeld-Dehatege sirketinden on bin yeni
konut yapımını talep etmistir. 1925 yılında biten evlerin kontratı, evlerin iç ve dış
kaplamasını, ahsap tavanını ve döseme kaplamasını içermemistir. Evlerin kalan
aksamını Göçmen skân Komisyonu tamamladıgından dolayı, yabancı sirketlere
ev siparisinin pahalı oldugu göz önüne alınmıs, daha sonra yapılan 15.000 konut
Göçmen skân Komisyonu gözetiminde, yerel insaat sirketlerine veya
göçmenlerin ücretli isçi çalıstırmasıyla yapılmıstır.512 Evlerin çogu ahırlara ve
tarım ürünlerinin saklandıgı depolara sahip olarak insa edilmistir. Tütün üretilen
yerlerde tütünün depolanması için ayrı bir yer daha eklenmistir. Kırsalda yapılan
evlerin çogu ahsap iskeletin tugla ile örülmesiyle, bazıları da beton veya tastan
yapılmıs, bu evlerin ortak yanı çatılarının kiremit ile kaplanması olmustur.

Yabancı sirketlere verilen ihâlelerde konut tipleri dört çesit olarak
kararlastırılmıstır. Sommerfeld evleri denen bu evler, sirket tarafından taş
temeli

510 Vassilis COLONAS, “1923’ten Önce ve Sonra Küçük Asya Rumlarının Konut Sorunu ve
Mimari Tarzı”, Ege’yi Geçerken, 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, stanbul 2005,

stanbul Bilgi Üniversitesi yayını, s.257.

511 Alexandra YEROLYMPOS, “Yunanistan’da ki Savaş
Arası Dönemde Sehir Planlama ve
Mülteciler Sorunu; Geçici Çözümler ve Uzun Vadeli Zararlar”, Ege’yi Geçerken, 1923 Türk-
Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, stanbul 2005, stanbul Bilgi Üniversitesi yayını, s.221.

512 COLONAS, a.g.m. s.259


atılıp, ahsap iskeleti kurulup ve çatısı kiremitle kaplanarak teslim edilmis,
göçmenler daha sonra istedigi malzemeyi kullanarak duvarı kendileri örmüstür.
Bir aile için standart ev; taş
temel, üç oda ve odalardan birisi ahırdır. Bir aile için
konut ise; taş
temel, dört oda, odalardan birisi ahırdır ve maliyeti 17.000
Drahmidir. Çiftçi aileler için standart tip ev ise; taş
temel, duvarlar ve kiremit
kaplı çatıdan olusmaktadır. Göçmen skân Komisyonu tarafından 1922-1924
yılları arasında yaptırılan 13.500 konuta 52.000 yeni ev de eklenmistir. Göçmen

skân Komisyonu’nun konut faaliyetleriyle birlikte Türk ve Bulgarlardan kalan
evlere yarlestirilen Rumlar hemen bölgede hareketlilige sebep olmuslardır.
Türklerin terk etmesiyle ıssız kalan topraklar tekrar canlılık kazanmıstır.513

Göçmen skân Komisyonu tarafından kent tipi ev projelerinde ise ilk
yıllarda birbirine bitisik iki ayrı ünitede dört ailenin barınmasını amaçlayan bir
proje benimsenmistir. Buna göre; yapının bir tarafında, dört ailenin de aynı zemin
üzerinde yasayacagı tek katlı ünite; diger yanda ise, her katında iki set yasama
alanı olan iki katlı bir ünite bulunmustur. Tek katlı ünite güneste kurutulmuş
tugla
veya saman, çakıl, çamur karısımı bloklardan, iki katlı ünite ise klasik duvar
isçiliginden olusan ateş
tuglasından yapılmıstır. Her aile bir antre, tuvalet ve bir
mutfak olarak düsünülen iki odanın kapladıgı 36 metre karelik bir yasama alanına
sahip olmustur.514 1929 Ekim’i itibariyle Yunanistan’da 54.780 ev komisyon
tarafından insa edilmis, 54.027 ev Türk ve Bulgar göçmenler tarafından terk
edilmiş
ve 2.485 ev de aynı yıl itibariyle insa edilmiş
veya edilme asamasına
gelmistir. Komisyon tarafından insa edilen evler iki odalı ve bir küçük salondan
olusmus, bu evlerde göçmenler rahat edemediginden daha sonra iki yerine üç
odalı yapılmıstır. ki odalı evler 37.000 Drahmiye yapılırken geniş
evler 52.000
Drahmiye yapılmıstır. Trakya’da da göçmenler ya kendi evlerini yapmıslar ya da
insaat sirketlerine yaptırmıslardır.515

2.4.1.2. Mübadillere Yapılan Diger Yardımlar

Emvâl-i Metrûkelere yerlestirilen veya bölgeye getirilen mübadillere ev
yapılması ve tamiri gibi önemli yardımların yanında kısı geçirebilmeleri için

513 PENTZOPOULOS, a.g.e., s.110-111.
514 COLONAS, a.g.m., s.263.
515 LADAS, a.g.e., s.669-670


yakacak, yiyecek ve asıl önemlisi müstahsil bir duruma gelebilmeleri için
yardımlar yapılmıstır. Mübadillere kullanılmış
kazma, kürek, bel ve zirai aletler
verilerek iskân köylerine yakın yerlerde bir buçuk-iki dönüm toprak
kazandırılması, bu hazırlanan topraklara en fazla ürün verecek tütün, pamuk,
susam, fasulye, sogan, kavun, karpuz ve diger sulu ve susuz yetisebilen sebzeler
ile mısır, patates gibi mahsulün tohumlarının yerleri zamanında hazırlanarak
hemen verilmesine dikkat edilmis, bahçelerde meyve verecek agaçların dikilmesi
ve bagların kazılmasında yardım edilmesi kararı alınmıstır.516 Mübadillerin hemen
müstahsil duruma getirilmesi için ödenek gerektiginden ve bu yeterli ödenegin
Vekalette bulunmamasından dolayı çiftçi mübadiller arasındaki kooperatifler
kurulması ve bunların desteklenmesi yoluna da gidilmistir. Bu amaçla çiftçilerin
topraklarını hemen hazırlayabilmeleri için traktör alımı, tohumluk ve hayvanların
alımı gibi konularda destek için de bir talimatnâme yayınlanmıstır.517 Bu
talimatnâme ile;

1-Muhacirlerin toplu bulundugu yerlerde, muhacirlerin rızasıyla bir
ortaklık kurulması ve makine ve diger masrafların ödenmesinin taahhüt edilmesi,

2-Diger aksamıyla birlikte, traktör bedeli, makinist ücreti, tamir isletme
ile diger masrafların, her aileye zirai alet bedeli olarak elli, durumu daha iyi
olanlar için en fazla yüz elli lirayı geçmemesi,

3-Traktör aksamının daha ucuza yapılması için demirhâne ve
tamirhânelerde yapılması ve bunlardan anlayan ustaların bölgelerde hazır
edilmesi,

4-Ortaklıgın bozularak alınan aletlerin atıl olmaması için mümkün
oldukça bu ortaklıgın devamına dikkat edilmesi,

5-Traktörün yanında çiftçilik için gübreye de ihtiyaç duyuldugundan her
aileye hayvanât verilmesinin önemine dikkat edilmesi,

516 Tanin, 28 Ocak 1924
517 BCA: 272.12/41.45.6(12)


6-Her traktör ile beraber birer pulluk ve pulverizatörün alınarak tarım
islerinin tek aletle yapılması hususlarına önem verilmesi mıntıka müdürlerinden
vekalet tarafından istenmistir.

Mübadillerin hemen üretici duruma getirilmesi için evler ile beraber
toprak dagıtımı da yapılmıstır. Bu konuda hakkaniyet ölçüsünde bir dagıtım
yapabilmek için 6 Temmuz 1924 tarihinde bir talimatnâme yayımlanmıstır.518 Bu
talimatnâmeye göre; terk edilmiş
arazilerin sınırlarının belirlenmesi için vali ve
kaymakam baskanlıgında Mıntıka Müdiriyet Memuru, Umûr-u Tasarrufiye
Memuru, Maliye Memuru, Ziraat ve Fen Memuru ile bir ölçücü ve bir kâtipten
olusan “Tevzî ve Taksim Komisyonu” kurulmustur. Bu komisyona yerli halktan ve
göçmenlerden en fazla üç kisinin de katılması kararlastırılmıstır. Komisyon,
ölçüm islerini tapu kayıtları esas olmak üzere emlâk, arazi, arsa, bahçe, baltalık ve
otlak sınırlarının daha önceki hâlini bilen sahısların sözlerine dayanarak yörenin
ihtiyar heyetinin huzurunda tespit edilmis, anlasmazlık oldugunda eldeki belgeler
ısıgında komisyon karar vermistir. Araziler ölçüldükten sonra sınırları belirlenen
topraklar, ne kadarının kaç aileyi besleyebilecegine dair tespitleri yapıldıktan
sonra kura yoluyla mübadillere dagıtılmıstır.

Talimatnâmeye göre topraklar verimine, büyük sehirlere, istasyonlara ve
iskelelere yakınlıgı itibariyle kısımlara ayrılmıstır. Tütün arazileri, Samsun, Bafra
gibi birinci dereceden olan yerlerde 12-15 dönüm, zmir, zmit gibi ikinci
dereceden yerlerde 15-20 dönüm olarak dagıtılmıstır. Sebze bahçeleri de büyük
sehir ve civarında 5-10 dönüm, uzak yerlerdeki iskâna uygun arazilerde ise 10-15
dönüm arasında; baglar, zmir gibi birinci dereceden üzüm yetistiren yerlerde 6-10
dönüm, ikinci dereceden yerlerde ise 10-15 dönüm arasında dagıtılmıstır.
Zeytinlikler de birinci dereceden mahsul veren mıntıkalarda 100 ile 120 agaç,
ikinci dereceden mahsul veren yerlerde 120-150 agaç ve üçüncü dereceden olan
yerlerde ise 150 ile 200 agaç verilmistir. Yabani ve asısız genç zeytin
agaçlarından beş
tanesi bir agaç sayılmıstır. Portakallık, limonluk gibi yerler de
beş
kisilik bir ailenin ihtiyacı nispetinde dagıtılmıstır. Dutluklar da yine beş
kisilik
bir aileye sıklık ve seyrekligine göre dagıtılmıstır. Aile nüfusu beş
kisiden fazla

518 BCA: 30.18.1/10.33.20; Düstûr, 3.Tertip, C:5, Ankara 1948, s.648-654.


olan ailelere; birinci dereceden verimli araziden 8-10 dönüm, ikinci dereceden
verimli araziden 10-15 dönüm, üçüncü dereceden verimli araziden 15-20 dönüm
ve tütün arazisinden 2-3, bağ
ve bahçeden 1,5-3 ile zeytinlerden 20-30 agaç
verilmistir.

Yine aynı talimatnâme geregince harman yeri olmayan ailelere köyün
ortak malı olarak bir harman yeri yapılmıstır. Ayrıca her köyde demirci, arabacı,
marangoz, nalbant, semerci gibi esnaftan birer kisi ile bir ögretmen
bulundurulmasına dikkat edilmistir. Bunlara ihtiyaçları olanlara ev, sermaye ile
aletler verilmistir. Ayrıca köylerde tıp, ziraat ve veterinerlik konusunda uzman
olan kisiler var ise bunlara köylerde iskân olundukları müddetçe fazladan arazi
verilmis, ancak kasabalara veya sehirlere giderlerse bu araziler geri alınmıstır.
Toprak dagıtımının sonucunda mübadillere 7.618.000 kilo çesitli zahire tohumu,

41.253 adet çesitli tarım aracı, 19.070 kilo kükürt ve göztası gibi zirai mücadelede
kullanılan ilaç yardımı yapılmıstır.519 Mübadele mâr ve skân Vekaleti, gerek
numune ve iktisadî köylerde, gerekse emvâl-i metrûkede iskân edilen mübadilleri
yayımladıgı talimatnâmelerle üretici hâle getirmek istemistir. Bu yardımlar kısa
sürede sonuç vermis, devlet 1925 yılına kadar yasadıgı ekonomik sıkıntıyı
asabilmistir.

519 skân Tarihçesi, s.139.


G R Ş


Göç; yasam sartlarının kısıtlı olması sebebiyle daha iyi kaynakların
oldugu ve yasam sartlarının daha yüksek oldugu yerleri bulmak amacıyla
insanların bir yerden baska bir yere geçici veya tamamen kalıcı olmak suretiyle
cografi yer degistirme hareketidir.19 Göçün sebepleri hakkında çesitli görüsler
bulunmaktadır. nsanlar, fiziki sartların olumsuzlugundan dolayı göç ettigi gibi,
siyasî, iktisadî sebeplerden de göç etmektedirler. Bunların yanında afetler ve dinî
sebeplerle yapılan göçler de bulunmaktadır. nsanlıgın ilk dönemlerinde göçlerin
sebebi yiyecek bulmaktır. nsanlar avlanmak ve yiyecek bulmak için bölgelerini
veya verimsiz toprakları terk etmistir. Göçün diger bir sebebi ise, sosyaldir ve
buna dinî göç de girmektedir. Siyasî baskılar veya dinî baskılar sonucu insanların
baska ülkelere ilticasına veya göçüne; spanya’da baskıya maruz kalan
Yahudilerin Osmanlı Devleti’ne toplu göçleri ve Kafkasya’da Çerkezlerin
Anadolu’ya göçleri örnek olarak gösterilmektedir.

Göçler, sebep olan faktörlerine göre iki gurupta toplanabilmektedir.
Bunlar; serbest irade ile yapılan göçler, zorunlu otorite baskısı ile yapılan
göçlerdir. Bu göçler uluslararası olabilecegi gibi, bir devlet içinde de
olabilmektedir. Bir ülkede yasayan insanlar daha iyi yasam sartları ve ekonomik
imkânlar için baska bir yere göç edebilirler. Ya da devletin bazı uygulamaları
sebebiyle zorunlu olarak baska yerde iskânları yapılabilir. Depremlerden veya
ekonomik nedenlerden dolayı yıkılan veya yıkılmak zorunda kalınan yerler bu
durumun en iyi örnegidir.20

Göç kavramında kabul edilen bir diger gruplama da; içe ve dısa yönelik
göçlerdir. Dış
göçler olarak tanımlanan göç, genelde ulusal olarak kabul
edilmektedir. Ülke sınırlarını asmak suretiyle bir millet tarafından yapılan bu
göçlere dış
göç denmektedir.21 Milletler ilk devirlerden bu yana baska milletlerin
baskısından veya yasam sartlarından dolayı topraklarını terk ederek uzak yerlere

19Taylan AKKAYAN, Göç ve Degisme, stanbul 1979, stanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi
yayını, s.21.

20 AKKAYAN, a.g.e.,s. 23.

21 Haluk C LLOV, Nüfus statistikleri ve Demografyanın Genel Esasları, stanbul, 1960,
Sermet Matbaası, s.365-366.


2

göç etmistir. Mesela 1700 yıllarından itibaren Amerika kıtasına yapılan göçler
insanların daha iyi imkânlar için yaptıgı göçlerdendir. Ayrıca milletler ekonomik
baskılar sonucu da göçe mecbur kalırlar, Ergenekon destanı Türklerin kıtlık ve
diger sebeplerden dolayı göçünün anlatıldıgı bir destandır.22 çe göçler, kalabalık
nüfusa ve düsük gelir seviyesine sahip ülkelerden daha iyi ülkelere yapılan
göçlerdir. Bu tanım göçe maruz kalan ülke tarafından yapılır. Mesela, Amerika ve
Avustralya iç göçe maruz kalan bir ülkedir. Amerika Birlesik Devletleri’nin 1790
yılında yapılan seçimlerinde nüfusu 4 milyon civarındayken bu nüfus 1930 yılında
140 milyona ulasmıstır. 1820 yılından 1932 yılına kadar Amerika’ya gelen
göçmen sayısı 38 milyondur. Yine 1890-1910 yılları arasında Güney Amerika’da
Arjantin’e 2 milyon, Brezilya’ya 1 milyon kisi göç etmistir.23

ç göçler ise, bir ülke içinde insanların yine iyi yasam sartları veya diger
sebeplerden dolayı köyden kente veya bölgeden bölgeye geçici veya sürekli
olarak yerlesmesidir. Geçici göçlere yaylalara göçler ve mevsimlik göçler dahil
olmaktadır. Ülkemizde konar-göçer hayat kısmen devam ettiginden Yörüklerin
veya kırsal kesimde köylülerin yaylalara göçleri ile ürünlerin hasat zamanında bir
bölgedeki insanların isçi sıfatıyla baska bir bölgeye göçleri geçici göçlere
örnektir. Bu konuda Toros daglarında yasanan göçler ve Karadeniz bölgesine
fındık toplamak için veya Çukurova’ya pamuk toplamak için yapılan göçler örnek
olarak verilebilir. Mevsimlik göçlerin sebebi ekonomik oldugu gibi, yaylalara
göçlerin sebebi iklim sartları olarak kabul edilebilmektedir. Mevsimlik göçlere
benzer bir göç de sanayilesmenin artmasıyla köylerden kentlere dogru görülen
göçlerdir. lk baslarda geçici olan bu göç hareketi daha sonra yerlesmeye ve kalıcı
göçlere dönmüstür. Türkiye’de nüfus arttıkça ve sanayilesme gelistikçe sehirlere
dogru kalıcı olarak göç de artmıstır. 1935 yılında iç göç kapsamında göç edenlerin
genel nüfusa oranı %6.8 yani bir milyon iken, 1960 yılında genel nüfusun %11’ini
yani üç milyonu bulmustur. Bu göçler genellikle stanbul, zmir, Zonguldak,

skenderun ve Mersin gibi kıyılardaki merkezlere olmus, daha sonra Adana,
Samsun gibi yeni merkezlere de yayılmıstır.

22 Resat ZBIRAK, Türk Ansiklopedisi, Göç maddesi, C:17, s.456.
23 a.g.m.,s.457.


3

ç göçlerin bir diger çesidi de, güvenlik veya zorunlu sebeplere dayalı
olarak aynı topraklarda belirli bir nüfusun baska bir yere göç ettirilmesidir.
Osmanlı Devleti içindeki Ermenilerin 1915 yılında yasadıgı Tehcir24, iç göçün bir
örnegidir. Ermeniler; Osmanlı Devleti'nin savastıgı cephelerden özellikle Kafkas
cephesinde, isyanlar çıkararak Müslüman köylerde bir milyondan fazla insanı
katletmislerdir.25 Rusya’nın etkisiyle silahlı ve teskilatlı olarak faaliyet gösteren
Ermeni çetelerinin cephe gerisindeki baskınlarını, masum insanlara karsı
uyguladıkları iskence ve katliâmları engellemek, bölgede güvenligi saglamak
amacıyla 24 Nisan 1915 tarihinde adı geçen komitelerin kapatılması, evrakına el
konulması ve elebaslarının tutuklanması için vali ve mutasarrıflara emirnâme
gönderilmistir.26 Ancak buna ragmen Ermenilerin faaliyetlerinin önünün
alınamaması üzerine Dahiliye Vekaleti’ne gönderilen bir yazı ile Ermenilerin
Osmanlı sınırında bir yere göç ettirilmelerinin daha uygun olacagına karar
verilmistir. Bu göç ettirme esnasında;

1-Ermeni nüfusu, gönderildigi yerlerdeki asiret ve slâm sayısının %10
nispetini geçmemeli,

2-Göç ettirilecek Ermenilerin kuracakları köylerin her biri elli evden çok
olmamalı,

3-Ermeni göçmen aileleri seyahat ve nakil suretiyle de olsa, yakın
yerlere ev degistirmemelidir. Buna ragmen son çare olarak içinde Ermeni isminin
geçmedigi casusluk ve hıyanet edenlerin savaş
alanından uzaga gönderilmesini
isteyen Tehcir Kanunu olan Sevk ve skân Kanunu çıkarılmıstır.27

Sevk ve skân Kanunu’nun uygulanması sonucunda bölgede huzursuzluk
çıkaran 702.900 kisi sevk ve iskâna tâbi tutulmustur. Bu göç sırasında göçmenlere
vasıta ve binek temin edilmis, kadın, yaslı, çocuk ve hastalara ihtimam
gösterilmis, tedavileriyle ilgilenilmistir. Salgın hastalıga karsı bölge ve askeri
hastahânelerden de faydalanılmıstır. Ailelerini yitirmiş
çocuklar yetimhânelere

24 Tehcir; hicret, bir yerden baska bir yere göç ettirme.
25 Azmi SÜSLÜ, Ruslara Göre Ermenilerin Türklere Yaptıgı Mezalim, Ankara 1987, A.Ü.
Türk nkılap Tarihi Enstitüsü yayını, muhtelif sayfalar.
26 Azmi SÜSLÜ, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Ankara 1990, Yüzüncü Yıl Üniversitesi
yayını, s.106-107.
27 SÜSLÜ, Ermeni…, s.106-111.



4

veya iskân olmuş
ailelerin yanına yerlestirilerek, meslek edinmelerine çalısılmıs,
devlet bu sevk ve iskân sırasında göçmenlerin iase, erzak ve ilaç gibi ihtiyaçlarını
gerekirse askerin erzakından alarak karsılamıstır. Göçe tâbi tutulanlar iklim, yol,
iskân, iase ve ırkî sartlara göre dört bölgeye ayrılmıslardır; Erzurum’un dogusu ve
Trabzon sahillerinden göç edenler, deniz ve karadan Ordu ve Kastamonu civarına;
Erzurum’un batısı ve güneyi ile Trabzon’un güneyinden gelenler, Sivas-Tokat
veya Sivas-Kayseri yoluyla Ankara ve Nigde civarına; Erzurum’un güney ve
güney dogusundan gelenler, Kemah yoluyla Ma’mûra’tülaziz, Malatya, Maraş
civarına ve nihayet Van ve Bitlis’ten gelenler ise, Diyarbakır yoluyla Diyarbakır,
Urfa, Antep ve Adana’ya gönderilmislerdir.28

Bu göç hareketlerine baglı olarak süre sınırlaması olmadan baska bir yere
kısa bir süre için veya geri dönmemek üzere gidenler de “göçmen” olarak
adlandırılmıstır. 1924 yılında Roma’da toplanan Göçler Kongresi’nde “göçmen”
tabiri, iş
bulmak amacıyla vatanını terk eden ile daha sonra buna eslik eden kimse
olarak tanımlanmıstır. 1932 yılında Cenevre’de toplanan kongrede göçmenler
“geçici ve sürekli” olarak kısımlara ayrılmıs, Birlesmiş
Milletler Nüfus
Komisyonu da “Geçici göçmen, sürekli göçmen, mülteci ve mübadil” ayrımını
kabul etmistir. Türkiye’deki istatistiklerde daha çok “yerlesmek üzere gelenler”
göçmen sayılmıs, bunlar devlet tarafından yerlestirilenler ve yerlestirilmeyenler
olarak ayrılarak birinci gruba girenlere de “iskânlı göçmen” denmistir.29

Göç kavramının demografik sonuçlarından biri “karısan nüfus” veya
“yayılan nüfus” tiplerinin ortaya çıkmasıdır. Karısan nüfus tipi; nüfus artısı
yüksek fakat gelir dagılımı düsük olan toplulugun, nüfus artısı düsük fakat geliri
yüksek toplumla irtibatından olusmaktadır. Bu sebeple göçmen çeken ülkede
farklı kültür, gelenek ve siyasî inanıslara sahip insanların kaynastıgı bir yapı
olusmaktadır. Ekonomik anlamda gelismiş
ülkeler bu konuda daha uyumlu bir
yapıya örnektir. Bu sırada göç veren ülkeler tam tersi homojen bir yapıya
dönüsmektedir. Balkanlar’da Yunanistan, Bulgaristan ve Rusya’nın uyguladıgı
politikalar bu amaçla yapılmıs, zorunlu göçlerle ulus devlet kurma

28 SÜSLÜ, Ermeni…, s.124-125.
29 Cevat GERAY, “Türkiye’de Göçmen Hareketleri ve Göçmenlerin Yerlestirilmesi”, Amme


daresi Dergisi, Aralık 1970, C.3, S.4, s.9.


5

amaçlanmıstır.30 Göç veren ülkelerde kültürel etkilerinin yanında ekonomik
etkiler de önem tasımaktadır. Türkiye’den göç eden vasıflı Rumların yerine
gerekli vasıflı elemanın bulunamaması, ülke ekonomisinde gelismenin durması
demektir. Hem Yunanistan hem de Türkiye’nin resmi istatistiklerinde göçün
yogun oldugu yıllarda üretimin azaldıgı görülmektedir.

1. Balkanlar ve Diger Bölgelerden Anadolu’ya Göçler

Türkler, tarih boyunca göç olgusuyla çok sık karsılasmıslardır. Göç
konusunda yapılan bütün tanımlara zaman içinde Türkiye ve Türk Devleti örnek
olmustur. Orta Asya’dan batıya dogru göçler IV. yüzyıldan itibaren baslamıstır.
Hunlar ve Avarlar, IV-IX. yüzyıllarda Orta Avrupa’ya yerleserek devlet
kurmuslardır. Türklerin büyük ölçüde Orta Asya’dan göçü XI. yüzyıla
dayanmaktadır. 751 yılından sonra slâm ile tanısan Türkler, küçük oranlarda ve
çesitli sebeplerle göçlere baslamıslardır. XI. yüzyılda Anadolu cografyasına gelen
Türkler, 1071 yılından sonra akın akın bölgeye yerlesmeye baslamıslardır.
Bölgeye yerlesen Türkler, burada Selçuklu ve en son Osmanlı gibi büyük
devletler kurmuslardır. Kurulan bu dünya devletleriyle kıtalara hâkim olan
Türkler, tanımlamaları yapılan “göç” kavramını bir iskân metodu olarak da
kullanmıslardır. Zorunlu göç kavramına giren bu metod ile, fethedilen fakat,
ekonomik anlamda gelismemiş
ve harap olmuş
topraklara dinamik nüfusun iskânı
ile buraların hem ekonomik hem de sosyolojik anlamda cazibe merkezi olması
amaçlanmıstır. Osmanlı Devleti’nin nüfuz sahalarında uygulanan bu metod ile bir
çok nüfus Balkanlar bölgesine yerlestirilmistir. Ancak bu nüfus; artık savasların
kaybedilmesi ve topraklardan geri çekilme zorunlulugundan dolayı geri dönmek
zorunda kalmıs, Anadolu tekrar iç göç ile karsı karsıya kalmıstır. 1699 yılından
itibaren Kırım, Kafkasya ve Balkanlar’dan göçler baslamıstır. Osmanlı Devleti bu
göçler ile birlikte “muhacir ve mübadil” kavramlarıyla tanısmıstır.

Osmanlı Devleti’nin özellikle Balkanlar’da ve Kafkaslar’da gerileme
sürecinin baslamasıyla birlikte Anadolu’ya dogru göçler de baslamıstır. Rusya
savaş
ilân etmeksizin 1853 Mayıs’ında Eflak ve Bogdan’ı isgal etmis, bunun

30 Sencer TONGUÇ, “Amerikan Tarihinde Göçmenlerin Yeri”, Tarih Dergisi, S:21, stanbul
1966, s.54-55


6

üzerine Osmanlı Devleti 1853 Ekiminde Rusya’ya savaş
ilan ederek Kırım
savasını baslatmıstır.31 1785-1788 yılları itibariyle kıyılara, iskele ve limanlara
yıgılan Kırım Türkleri ellerinde bulunan mal ve mülklerini yok pahasına satarak
Anadolu’ya ve Balkanlar’a dogru göç etmeye baslamıslardır. 1800 yılına kadar
500.000’e yakın insan göç etmistir.32 Daha sonra Bulgarlar ve Yunanlılar
tarafından da uygulanacak olan topraklara el koyma, göçe zorlama politikası
uygulamaya konmustur. Göçmen sayısı 1862 yılında 360.000 kisiye, 1864 yılında
ise 600.000’i bulan33 göçmen sayısı Çerkez’lerin de katılmasıyla 700-800.000’i
bulmustur. 1877 muharebelerine kadar Kırım Türklerinin çogunlugu Osmanlı
Devleti’nin Rumeli kıyılarındaki, Köstence, Mangayla, Balçık, Varna, Burgaz
sehirlerinden Tuna nehri boyunca Vidin’e kadar yayılmıslardır.34

Rusya 1864 yılında Batı Kafkasya ve Kuban havalisindeki Türk ve
Müslüman halktan bir ay süre içinde bölgeyi terk etmelerini istemis, korku içinde
bir milyondan fazla halk perisan bir sekilde yollara dökülmüstür. Göç edenlerin
1/3’ü yollarda hastalıktan veya Karadeniz’de bogularak ölmüstür. 1877-1878
Osmanlı-Rus Savası’ndan 1890 yılına kadar 717.258 kisi Anadolu’ya
ulasabilmistir.35 Batı Kafkasya kıyılarında bekleyen göçmenler, Trabzon, Samsun,
Varna ve Köstence Limanlarına nakledilmislerdir.36 Rumeli limanlarına inen
Kafkas göçmenleri Nis, Kosova, Pristine havalisi, Edirne ve slimiye tarafları,
Vidin eyaleti, Sofya ve Berkofça sancaklarına, Lofça, Nigbolu ve Zistovi’ye
yerlestirilmistir. Anadolu’ya gelen Kafkas göçmenleri ise Amasya, Tokat, Sivas,

31 Hamiyet SEZER, “Ferhat Pasa’nın Kırım Savası Sırasında Kafkas Cephesindeki Osmanlı
Ordusuna Dair Düsünceleri”, Sekizinci Askeri Tarih Semineri Bildirileri, Ankara 2003, s.76;
Ayrıca bkz Abdullah TEM ZKAN, “Kuzey Kafkasya Osmanlı-Rus Mücadelesi 1780-1812”,
Ankara 2005, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayımlanmamış
Doktora tezi. Fahir
ARMAOGLU, 19. Yüzyıl Siyasi Tarih ( 1789-1914), Ankara 1997, Türk Tarih Kurumu yayını,

s.227

32 Abdullah SAYDAM, Kırım ve Kafkas Göçleri (1856-1876), Ankara 1997, Türk Tarih Kurumu
yayını, s.65; Ethem Feyzi GÖZAYDIN, Kırım Türklerinin Yerlesme ve Göçmenleri, stanbul,
1959, Vakıf Matbaası, s.64-69.

33 Ahmet Cevat EREN, Türkiye’de Göç ve Göçmen Meseleleri, stanbul, 1966, Nurgök
Matbaası, s.33, 66-70.

34 Türk Ansiklopedisi, Göç maddesi, C:17, s.455-463.

35 Süleyman ERKAN, Kırım ve Kafkasya Göçleri (1878-1908), Trabzon, 1996, Karadeniz
Teknik Üniversitesi yayını, s. 66.; Hayati B CE, Kafkasya’dan Anadolu’ya Göçler, Ankara
1991, Türk Diyanet Vakfı yayını, s. 51-55;SAYDAM, a.g.e.,s.74-76.

36 SAYDAM, a.g.e., s.82-87.


Çankırı, Adana, çel, Konya, Bursa, Adapazarı, zmit, Halep, Sam, Amman ve
Kıbrıs’a dagılmıslardır. 1877 yılında tekrar patlak veren savaslarda Osmanlı
ordusunun maglubiyetleri ile beraber göçler de tekrar hızlanmıstır. Yesilköy
Antlasması’ndan kısa bir süre sonra stanbul’da 230.000 göçmen toplanmıs, bu
sayı aynı yıl içinde 387.804’e ulasmıstır. Bu göç 2.000 ile 6.000 arası degisen
kafileler hâlinde devam etmistir.

Bölgede 1800 yıllarından itibaren Rus ve Ermeni baskısıyla karsılasan
Azerbaycan Türkleri de Anadolu’ya sıgınmıslardır. 1812-1920 yılları arasında göç
eden Azeri sayısı 45.000 civarındadır. Sınırlarının Anadolu’ya yakın olmasından
dolayı büyük göçe ugramayan Azerilerden göç edenler, Kars, Erzurum gibi
yerlere yerlesmislerdir. Kafkaslar’dan gelen bu göçmenlerin sorunlarıyla tanısan
Osmanlı Devleti, daha sonra Balkanlar’da karsılasacagı göç dalgasıyla,
Anadolu’da “Vilayât-i Sarkiyye Mültecisi”, “Kafkas Mültecisi” ve “Mübadiller”
gibi sıfatlarla tanımlanmıs, Müslüman Türklerin iskân meselesi ile karsı karsıya
kalmıstır. XV. yüzyılda Anadolu dısına iskân ve ekonomik canlılık amacıyla
yerlestirilen Türkler, yüzyıllar sonra bölgeden “uluslasmak” amacıyla
çıkarılmıstır. Kafkaslar’da baslayan bu göç dalgası aynı sekilde Balkanlar’da da
görülmüstür. Rumeli’de yasayan milyonlarca Müslüman, mal varlıklarını terk
ederek Anadolu’ya göçe mecbur kalmıslardır.

Balkanlar’da ulus devletlerin kurulma sancıları yasanmaktayken
bölgedeki Müslümanlar, bu amaç önündeki büyük engellerden biri olarak
görülmüslerdir. Bölgedeki sehirlerin çogunda nüfus kesafeti olarak baskın olan bu
nüfusun azaltılması veya tamamen çıkarılması tek çözüm olarak görülmüstür.
Osmanlı Devleti’nden ayrılarak kurulan Balkan Devletleri’nin hemen hepsi
topraklarında “uluslastırma” politikasını uygulamıstır. Bu politikalar
uygulanırken sadece Müslümanlar degil, Arnavutlar ve Bulgarlar gibi diger
unsurlar da göçe mecbur bırakılmıslardır. Bu politikalar kapsamında devletler
arasında karsılıklı göç anlasmaları yapılmış
veya bu fikir tartısılmıstır. 1878
yılında Mithat Pasa; bir ngiliz mecmuasına verdigi bir beyanâtta; yeni
Bulgaristan’ın Sırbistan ile Zistovi, Osmanpazarı, Tırnova, Sıpka, htiman,
Köstendil, Leskofça arasındaki bölgede kurulmasını ve bu bölgedeki Türkler ile
Osmanlı Devleti sınırları içinde kalan Bulgarların karsılıklı mübadelesini teklif


8

etmistir.37 1881 yılının Ocak ayında yapılan ilk Bulgar nüfus sayımında Türkler,
ilçelerden Eskicuma, Pravadı, Razgrad, Rusçuk, Silistre ve Sumnu’da
çogunluktaydılar.38 Mübadele yerine zorla çıkarmanın tercih edilmesi sebebiyle,
1877 yılı itibariyle Balkanlar ve Adalar bölgelerinde Müslüman Türklere karsı
artan siyasî baskı, göçe zorlama ve buna benzer politikalar, Makedonya, Girit,
Bosna gibi bölgelerde meydana gelen isyanlar, bölgeden kitleler hâlinde
insanların vatanlarını terk ederek göçmen olmasına sebep olmustur. Bu göçmen
nüfus Anadolu’da iktisadî ve siyasî hareketlenmelerin de baslangıcı olmustur.
Osmanlı Devleti hem bölgede süre gelen savaslar ile ugrasmıs, hem de bölgedeki
huzursuzluklardan kaçarak Anadolu’ya aç ve çıplak gelen göçmenler sebebiyle
karsılastıgı iskân sorunuyla bogusmustur.

Balkanlar’da Müslüman nüfusun zorla çıkarılması amacıyla sehirlerde
baskı ve zulümlerin arttıgı görülmüstür.39 Bu sehirlere sıgınan Müslümanlar Rus
ve Bulgar saldırısına ugramıs, birçogu katledilmis, kalanlar da Rus bölgesine
sürgün edilmistir.40 Baskılardan yılan Müslümanların Edirne’ye dogru gelmesi
üzerine Edirne, Tekirdağ
ve Gelibolu halkının büyük bir kısmı sehirlerini terk
ederek Anadolu’ya dogru göç etmeye baslamıslardır.41 Sadece Varna limanından
1879 Haziran’ı ile 1800 Eylül’ü arasında giden göçmen sayısı 18.033 kisiye
ulasmıstır. Varna limanına ugrayan Avusturya, Fransız, Rus ve Türk vapurları
haftada iki üç kez Türk göçmenleri tasımıstır. Fransa’nın Rusçuk Konsolosu
M.Ferret, Tuna nehri limanlarından Türkiye’ye dogru göçmen aktıgını raporunda
“ Eskicuma’ya baglı Balpınarlı köyünden 390 kisilik 34 Müslüman aile Türkiye’ye

37 Tevfik BIYIKLIOGLU, Trakya’da Milli Mücadele, C:I, Ankara, 1987, Türk Tarih Kurumu
yayını, s.17-18.

38 Bilal N. S MS R, “Bulgaristan Türklerinin Göç Sorunu”, Bulgaristan’da Türk VarlıgıI,
Ankara 1985, Türk Tarih Kurumu yayını, s.49; Yılmaz ALTUG, “Balkanlar’dan Anayurt’a
Yapılan Göçler”, Belleten, 1991, C.LV, s.114

39 Bilal S MS R, Rumeli’den Türk Göçleri, Ankara, 1968, Türk Tarih Kurumu yayını, C:I, s.128,
Belge:132.; Ayrıca bknz. Nedim PEK, Rumeli’den Anadolu’ya Türk Göçleri (1877-1890),
Ankara, 1994., Türk Tarih Kurumu yayını.

40 S MS R, a.g.e., C:I, s.140, Belge:34.

41 S MS R, a.g.e., C:I, s. 339-340, Belge:197 ve s. 258-259, 294, 300


9

gitmek için yurtlarını terk ettiler” diyerek göçe dikkat çekmistir. Bu göçlerin
sayısı giderek artmıs, 1902 yılında göçmen sayısı 70.603’ü bulmustur.42

Bulgarlar tarafından yapılan baskıların benzerleri diger bölgelerde de
görülmeye baslamıstır. 1878 Berlin Antlasması’yla kaybedilen bir diger bölge
olan Bosna-Hersek bölgesinde yasayan yaklasık 400.000 Müslüman Anadolu’ya
göç etmek için Osmanlı Devleti’ne yaptıkları müracaat red edilmis, askeri ve
siyasi bir çok sebebi olan bu red etmenin en önemli sebebi olarak da bölge
Müslüman ahâlisini bölgeye tasıyacak ve iskân edecek imkânın Osmanlı
Devleti’nde olmaması etkili olmustur.43

Osmanlı Devleti sınırları içindeki Müslümanların Anadolu’ya dogru
göçleri ile birlikte Balkanlar’da yeni devletler kurulmus, ngiltere ve Rusya gibi
devletlerin desteginde Osmanlı Devleti ve Türkler aleyhinde yapılan
propagandalarla bu parçalanma süreci hızlandırılmıstır. Birinci Dünya Savası’nda
birçok cephede birden savasan Osmanlı Devleti hem savasların verdigi ekonomik
yük hem de göçler dolayısıyla Anadolu’da yasanan kargasa ortamıyla karsı
karsıya kalmıstır. Özellikle ngiltere’nin baskısı altında kalan Osmanlı yönetimi
toprakları üzerindeki otoritesini kaybetmis, elde kalan son topragı, Anadolu’yu
kaybetme asamasına gelen ngiltere destekli Yunan isgali ile de, karsı karsıya
kalmıstır. Yunanistan sınırları içindeki bütün Müslümanları göçe zorlayan Yunan
Basbakanı Venizelos, propaganda çalısmalarını hızlandırarak Anadolu’da
Rumlara karsı zulüm yapıldıgı iddiasını, ngiltere Basbakanı Lloyd George’a
yazdıgı mektupta; “Ermeniler bütün medeniyet âleminin sempatisine lâyıktırlar ve
onların mukadderâtını ve istikbâlini ihtiva etmeksizin Sark Meselesi’nin tanzîmi
hatıra gelmez. Fakat Rumlar da aynı derecede sempatiye lâyıktırlar. Ermeniler
kadar çok olan Rumlar, Ermeniler kadar zulüm gördüler ve onlar kadar imha
olundular.” sözleriyle ifade etmistir.44 Venizelos, ngiltere’nin destegini almak ve
Anadolu’yu isgal edebilmek için sürdürdügü politika dahilinde Galip Kemali

42 S MS R, Bulgaristan’da Türk Varlıgı I, a.g.m., s.51-52.

43 Nedim PEK, “Balkanlar, Girit ve Kafkaslar’dan Anadolu’ya Yönelik Göçler ve lk skân
Birimlerinin Kurulması”, Sosyal Bilimler Dergisi, Süleyman Demirel Üniversitesi Fen-Edebiyat
Fakültesi, Isparta, 1995, S:1, s.198-199

44 Asaf GÖKBEL, Milli Mücadele’de Aydın, Aydın 1964, Coskun Matbaası, s.10.


10

(Söylemezoglu)’ye verdigi mülakatta “ Rumlara savaş
sırasında pek çok kötü
muamelelerde bulundunuz. ngiliz raporlarına göre 450.000 Rum göçe zorlanmış
ve bir kısmı da gittikleri yerlerde öldürülmüstür.” diyerek iddiasını sürdürmüstür.
1919 yılında bu demeci veren Venizelos, zmir’i isgal ve Anadolu’ya Rum
göçmenler yerlestirerek Megali Idea’larını gerçeklestirme yolunda adım adım
ilerlemistir. Propaganda öyle basarılı olmustur ki, Yunanlıların zmir’i isgalinin
sebebi bile bölgedeki Rumların katledilmelerini engellemek olarak ilân
edilmistir.45

zmir’in isgali ile baslayan Batı Anadolu’nun isgali ve Rumlastırma
politikası, çaresiz kaldıgı ve yok oldugu sanılan Türk ordusunun zaferiyle tersine
dönmüstür. Her türlü zulüm ve vahseti uygulayan Yunan ordusu ve yerli Rumlar
kaçısları sırasında Anadolu’da taş
üstünde taş
bırakmamıstır. Zaten XIX. yüzyıl
ortalarından itibaren göçlerle ve cephelerde savasarak yıpranan Türk milleti
Anadolu’yu canı pahasına korumustur. Yunan ordusunun geri çekilisiyle baslayan
Rumların göçü meselesi Lozan’da gündeme gelmis, neredeyse yüzyıldır Türkler
için süren göç olgusu son olarak 450.000 Dogu Trakya ve Makedonya Türkü için
uygulanmıstır. Bu son göç karsılıklı olmus, Anadolu’daki yaklasık 1.200.000
Rum da Yunanistan’a göç etmistir.

Mübadele ile yasanan bu göç, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli
iktisadî ve sosyal sorunu olmustur. Topraklarındaki esnaf sınıfının ve ekilebilir
topraklarının büyük bir kısmını kaybeden Türkiye, hem gelen mübadilleri iskân
etmek hem de onları üretici hâle getirmek için çalısmıstır. 1923-1925 yılları
arasında yogun olarak yasanan Mübadele, Türkiye Cumhuriyeti’nin milli
ekonomi, nüfus, kalkınma gibi hamlelerinin de baslangıcı olmus, “nüfusu bol,
müreffeh, zengin bir vatan” idealini dogurmustur. Yunanlılar ve yerli Rumlar
tarafından yerle bir edilen Anadolu’nun tekrar imârı için projeler uygulanmaya
baslanmıs, iktisadî plânlamalar yapılmıs, genç Türkiye Cumhuriyeti 1927 yılında
bütün yaralarını sararak büyük ölçüde ekonomik durgunlugun önüne geçmistir.
Çogunlugu gayrimüslimlerin elinde bulunan sanayi kolları ve ticaret Türklerin
elinde tekrar islerligini kazanmıstır.

45 Nurdogan TAÇALAN, Ege’de Kurtuluş
Savası Baslarken, stanbul 1970, Baha Matbaası,

s.213.


III. BÖLÜM

3. MÜBADELEN N BASLAMASI VE MÜBAD LLER N
SKÂNI

3.1. SKÂN BÖLGELER N N TESP T.


Mübadillerin Türkiye’ye gelmesinden önce ne kadar mübadilin gelecegi
ve nereye yerlestirilecegi sorusuna cevap aranmıstır. Bunun için göçmenlerin
ekonomik durumları ile yasam sartları göz önünde bulundurulmustur.
Mübadillerin yerlestirilmesi isinde uzun vadeli bir yerlestirme plânı
uygulanmamıs, genelde yasanan problemlere kısa sürede çözümler bulunması
çerçevesinde bir yol izlenmistir. Bu sekilde yapılan iskânda göçmenlerin
geldikleri cografi sartlar, meslek ve kabiliyetleri, yaptıkları tarım ve yetistiricilik
özellikleri ve iskân bölgelerinden alınan, bölgenin iskâna müsait olup olmadıgına
dair gönderilen raporlar dikkate alınmıstır. Mesela Bursa vilayeti negöl
kazasındaki Ermeni ve Rumlardan metrûk evlerin tamirle oturulabilir hâle
gelebilecegi ve bölgenin münbit olduguna dair valilik tarafından gönderilen rapor
neticesinde Mübadele mâr ve skân Vekaleti bölgede konut yapımı için tahsisât
ayırtmıstır.520

Mübadillerin yerlestirildikten sonra müstahsil duruma geçmeleri
istendiginden onların uyum saglamalarına elverisli olan mahallere
yerlestirilmelerine gayret gösterilmis, bu amaçla Mübadele mâr ve skân
Vekaleti’nin kurulusundan önce Muavenet-i ctimaiye Müdiri Muhiddin Celal
Bey baskanlıgında, Muavenet-i ctimaiye Vekaleti skân Subesi Müdiri Sabri Bey,
skân Müfettisi Talat Bey, Maliye Vekaleti Müfettisi Nureddin Bey, ktisat
Vekaleti Ziraat Umum Müdiri, Müdafaa-ı Milliye Erkân-ı Harbiye Kaymakamı
Neset, Matbuât ve Müdiriyeti Umumiyesi Uzmanı Zekeriya Bey, Sarkiyye
Makedonya Mübadele Murahhası Salih Bey ve Makedonyalılar Cemiyeti

520 BCA: 272.11/17.77.9


Murahhası olarak da hsan Nüzhet Bey ile Lütfi Arif Bey’in katıldıgı bir kurul
olusturularak toplantı yapılmıstır. Toplantıda zmir ve çevresindeki yerler ile
Garbî Trakya üzerinde durulmuş
tütüncülükleri ile tanınan Girit, Drama, Kavala
ve Yunanistan’ın kıyı bölgelerinden gelecek olan mübadillerin Ege kıyılarına ve
Tekirdağ
çevresine, Selanik’ten gelecek olan mübadillerin de Samsun basta olmak
üzere Karadeniz kıyılarına yerlestirilmesi uygun görülmüstür.521

Mübadele mâr ve skân Vekili Mustafa Necati Bey, yapılan bu
toplantıdaki kararlara ek olarak vilayetlere birer yazı göndererek vilayetlerde ne
kadar terk edilmiş
ev, arsa ve ticarethâne oldugunun tespitini raporlar hâlinde
istemistir.522 Mübadillerin limanlarda toplanmaya baslaması ve kısın mübadillerin
kıyı bölgelere daha kolay yerlestirilememesi ve diger zorunlu sebeplerden dolayı
hemen bir mıntıka taksimi yapılarak, bu taksim uygulamaya konulmustur. Daha
sonra degisikligeugrayacak olan bu taksime göre 8 mıntıkaya ayrılan iskân
bölgeleri kaza ve nahiyeleri itibariyle; 1. mıntıka Samsun ve havalisi, 2. mıntıka
Adana ve havalisi, 3. mıntıka Malatya ve havalisi, 4. mıntıka Amasya, Tokat,
Sivas ve havalisi, 5. mıntıka zmir, Manisa, Mentese ve Denizli havalisi, 6.
mıntıka Çatalca, Tekfur Dagı, Nigde ve Karaman havalisi, 7. mıntıka Antalya,
Silifke ve havalisi, 8. mıntıka da Ayvalık, Edremit, Mersin ve havalisi olarak
belirlenmistir. 523

17 Temmuz 1923 tarihli cra Vekilleri Heyeti’nin yaptıgı bu mıntıka
dagılımı, gelen mübadil sayısının beklenenden fazla olması ve ulasım kosulları,
iskân bölgelerindeki emvâl-i metrûke durumu, arazi tevziâtında yasanması
muhtemel güçlükler gibi gerekçelerle vekalet tarafından yeniden düzenlenerek
10’a kadar çıkarılmıs, mıntıkalarda degisiklikler de yapılabilmistir. Vekaletin
yaptıgı degisiklikle iskân mıntıkaları; 1. mıntıka: Sinop, Samsun, Ordu, Giresun,
Trabzon, Gümüshane, Amasya, Tokat, Çorum, 2. mıntıka: Edirne, Tekfurdagı,
Gelibolu, Kırkkilise, Çanakkale, 3. mıntıka: Balıkesir, 4. mıntıka: zmir, Manisa,
Aydın, Mentese, Afyon, 5. mıntıka: Bursa, 6. mıntıka: stanbul, Çatalca,

521 Hâkimiyet-i Millîye, 7-9 Eylül 1923
522 TBMMZC, Devre II, çtima I, C. III, Ankara, (ty), s.184.
523 BCA: 272..12/20.102..17


137

Zonguldak, 7. mıntıka: zmit, Bolu, Bilecik, Eskisehir, Kütahya, 8. mıntıka:
Antalya, Isparta, Burdur, 9. mıntıka: Konya, Nigde, Kayseri, Aksaray, Kırsehir ve

10. mıntıka: Adana, Mersin, Silifke, Kozan, Ayıntap, Maraş
olarak belirlenmistir.
Düzensiz oldugu iddia edilen bu mıntıka taksimi elestirilere neden olmus, Ahenk
gazetesi zmir ve çevresine getirilecegi düsünülen 64.000 nüfustan baska 40.000
kisinin daha bölgeye geldigi ve bu nüfusun nasıl yerlestirilecegi, bu nüfusun

64.000 kisiye dahil olup olmadıgı sorusuyla vekalet elestirilmistir.524 Yine 29
Ekim 1923 ile 18 Nisan 1925 tarihleri arasında yapılan iskân muamelelerinde

zmir vilayetine gelen muhacir sayısının 37.303 kisi olarak verilmesine ragmen
bölgeden alınan sayı 54.809 olarak belirlenmiş
bu durumda kayıtlara
güvenilmeyecegi Erkânı Harbiye Umum Reisi tarafından vekalete bildirilmistir.525

3.2. MÜBAD LLER N SKÂNI

skân usulü belirlenen iskân bölgelerinde, mübadillerin emvâl-i
metrûkeye ve mesleklerine göre yerlestirilmesi seklinde olmustur. Ancak bu
durum Türkiye’ye gelen ailelerin ayrılmasına sebep oldugundan gelen muhacirler
birbirlerinden ayrılmak istememis, akrabâ ve aileleri ile aynı yerde iskân olmayı
tercih etmislerdir.526 Anadolu’da iskânları yapılan mübadil aileler ayrı ayrı
yerlerden bir araya gelmek için iskân yerlerini terk etmislerdir. Bu sebeple
bölgelere iskân edilen mübadillerin sayısında net bir rakam verilememistir.
Vilayetlerde yapılan iskânlar hakkında bilgiler, elde edebildigimiz belgelerin
tarihi itibariyle verilmistir. Yunanistan’a giden Rum mübadiller de, gittikleri
yerlerde Anadolu’daki yasadıkları yerlerin adıyla yeni yerlesim yerleri
olusturmus, birbirlerinden ayrılmamaya çalısmıslardır. Yunan Hükûmeti, gelen
mübadilleri ya Türklerin çiftliklerine yerlestirmiş
ya da Müslümanların mallarına
el koyarak Rum göçmenleri bu evlere ve arazilere iskân etmistir. Zaten Balkan
Savasları ile beraber göç yoluna koyulan Müslümanlar, mallarını düsük fiyatlara
satarak topraklarını bosaltmak zorunda kalmıslardır.

524 ARI, a.g.e., s. 52-54.
525 BCA: 272.12/46.82.1
526 Murtaza KÖLEMEZL , Elveda Rumeli, zmir 2002, Ege Üniversitesi Ege Meslek
Yüksekokulu Basımevi, s.100.



3.2.1. Yunanistan’da skân Faaliyeti

1821 Mora isyanı ile bagımsızlık yolunda adımlarını atan Yunanistan’ın
en büyük amacı topraklarını Müslüman ve Yunan olmayan diger azınlıklardan
arındırarak, homojen bir ulus devlet kurulusunu tamamlamaktır. Anadolu’dan
gelen Rumların Yunan topraklarına yerlestirilmesi bu hükûmetlerin en büyük
sorunu olmustur. Yunanistan’ı terk eden Müslüman, Sırp, Bulgar gibi milletlerin
yerine gelen 1.200.000 gibi bir nüfusun yerlestirilmesi ve üretici hâle getirilmesi
en büyük amacı olmustur. Venizelos, bu politikalarını “ Yunanistan’ın gelecegi,
mültecî sorununa çözüm getirilip getirilmemesine baglıdır. Bu alandaki bir
basarısızlık, pek çok felakete yol açabilir. Oysa bir basarı, Yunanistan’ın Küçük
Asya felaketi’nin getirdigi yükten birkaç yıl içinde kurtulmasını saglayacaktır.
Büyük Yunanistan’ın yıkılmasından sonra ülkemizin sınırlarını ancak Makedonya
ve Batı Trakya’yı yalnız siyasi degil, etnik bakımdan da Yunan topragı olarak
güçlendirebiliriz.”sözleriyle özetlemistir.527

Yunanistan’da mübadeleye tâbi olan bölgeler Manastır, Selanik, Yanya
ve Girit vilayetleri ile Teselya bölgesi ve Sisam beyligidir.528 Bu idari dagılıma
göre Manastır Vilayeti; merkez sancagı, Florina, Karceva, Ohri, Pirlepe, Gupes,
Kayalar, Klisura, Magarevo, Neveska, Resene, Soroviç ve Struga kazaları; Debre
sancagı merkez kazası ile Debre-i Zîr, Mat ve Rakkalar kazaları, Elbasan sancagı
merkez kazası Grameç ve Peklin kazaları; Görice sancagı merkez kazası ile
Istarve, Kesriye, Kolonya, Behiste ve Huriste kazalarından olusmaktadır. Göçün
yogun yasandıgı Selanik Vilayeti de; merkez kaza, Avrethisar, Aynaroz, Doyran,
Karaferye, Katerini, Kesendre, Köprülü, Lankaza, Agustos, Akıncalı, Bogdancı,
Dafni, Demirkapu, Gevgili, Graçko, Karis, Tikves, Istırumcı, Vodina, Yenice-i
Vardar, Kılkıs, Larigora, Negotin, Poliroz, Poroy, Topçular ve Varandova
kazaları; Drama sancagı merkez kazası, Kavala, Praviste ve Sarısaban kazaları,
Siroz sancagı merkez kazası, Cuma-ı Bâlâ, Menlik, Nevrekop, Petriç, Timurhisar,

527 Elisabeth KONTOGIORGI, “Makedonya’nın Yunanistan’a Ait Olan Kısmına Mülteci
Yerlesiminin Ekonomik Sonuçları 1923-1932”, Ege’yi Geçerken 1923 Türk-Yunan Zorunlu
Nüfus Mübadelesi, stanbul 2005, Bilgi Üniversitesi yayını, s.92

528 Emin AKDAG, Sahitlerin Dilinden Unutulan Büyük Göç, 1923 Türk-Yunan Nüfus
Mübadelesi, Ankara 2005, Zaman kitap yayını, s.24-25.


Razlık ve Zilhova kazalarından olusmaktadır. Müslüman nüfusun nisbeten az
oldugu Yanya Vilayeti de; merkez kaza, Aydonat, Filat, Koniçe, Leskovik,
Mecve, Ayamina, Kamanda, Devizdan, Dovra, Gabrova tepesi, zervari, Kokuli,
Sayade, Sudine ve Vitza kazaları; Berat sancagı merkez kaza, Avlonya, Iskapar,
Losna, Timurice, Fier, Levan ve Mavrovo kazaları, Ergiri sancagı merkez kaza,
Delonya, Kurules, Permedi, Pogon, Tepedelen, Aya sarandi, Borsi, Delvinaki,
Drovian, Episkopi, Fraser, Himâre, Klisura, Kostanika, Lebhova ve Libakhovo
kazaları, Preveze sancagı merkez kaza, Lorus, Margariti, Morto, Parga ve Salahor
kazalarından olusmaktadır.529

Yunanistan geneline kıyasla adalardan ve Teselya’dan az mübadil
gelmistir. Adalar mıntıkasından en çok mübadil Girit’ten gelmis, Girit vilayeti
Hanya, Esfakye, Kandiye, Lasit, Resmo, Serfice sancaklarından olusmustur.
Hanya sancagı merkez kazası, Kisamo, Senle ve Kandanos kazaları; Esfakye
sancagı merkez kazası, Eyuvasil, zzeddin, Suda ve Vianos kazaları; Kandiye
sancagı merkez kazası, Kötüryo, Maloviz, Petriye, Rizo, Ayamiron ve Kastel
kazaları; Lasit sancagı merkez kazası, Esine, Yerepetre, Ayanikola ve Sitia
kazaları; Resmo sancagı merkez kazası, Amari, Milayotmo, Humeiri ve Marona
kazaları; Serfice sancagı merkez kazası, Alasonya, Cuma, Grevene, Kozana,
Nasliç, Serfice, Domenik, Livadi, Sateste ve Valvendos kazalarından
olusmaktadır. Sisam beyligi merkezi Vati, Hora, Karlovası ve Merato-Kambo
kazaları ile Teselya bölgesinden; Kalabaka, Tırhala, Fener, Kardiçe, Çatalca,
Urmiye, Dömeke, Tırnova, Baba, Yenice, Yenisehir, Valestin ve Galos
kazalarından olusmaktadır.530

Yunanistan’da iskân politikası, 1923 yılında Milletler Cemiyeti’nin
gözetiminde kurulan ve 1930 yılına kadar uluslararası bir yapıya sahip olarak
görev yapan Göçmen skân Komisyonu tarafından yürütülmüstür. Komisyon,
hükûmetin devretme yükümlülügünde oldugu topragı ve ayrılmış
olan ödenekleri
kullanarak mültecileri tarım veya diger sektörlerde üretici hâle getirecek sekilde
degerlendirmektir. Göçmen skân Komisyonu; kuzey Yunanistan’da tarıma dayalı

529 Salnâme-i Vilayet-i Manastır 1311, s.118-135.
530 AKDAG, a.g.e.,s. 26.


bir iskân yapılmasını, bu sayede gıda üretiminin canlandırılmasını ve gelen
göçmenlerin Makedonya’dan giden Müslümanların evlerine yerlestirilerek hemen
üretime geçirilebileceklerini ve bu evlerin iskân için yeterli oldugunu
savundugundan kırsal yerlesmelere önem vermistir. Bu amaçla ödeneklerin büyük
kısmı Makedonya’da ve Trakya’da mülteci cemaatleri kurulmasına harcanmıs,
kırsala yerlesen mülteciler genel sayının %46’sını olustururken bunlara yapılan
harcamaların oranı da %86.35’i bulmustur. Göçmen skân Komisyonu kırsalda
1929 yılı itibariyle Makedonya’da 3.676.960’ı ekilebilir olmak üzere 5.629.210
hektar toprak bırakmıstır. Bölgede 500 binden fazla göçmen, yeni köyler ve hâli
hazırdaki köyler ile beraber 1.381 yerlesim birimine iskân edilmistir. Bu ailelere
ortalama 61 Sterlin olmak üzere toplam 8.75 milyon Sterlinlik bir harcama
yapılmıstır. Komisyon bunun yanında yol, köprü, dispanser, okul yapmıs, köylerin
su kanalları ve alt yapısını insa etmis, çiftçi aileler için tarım aletleri getirmis, bu
sayede tarıma dayalı sanayi büyük bir gelisme göstermistir.531

Yunanistan’da bu hazırlıklar ve faaliyetler yapılırken mübadelenin henüz
baslamamasına ragmen Anadolu’dan ve Trakya’dan göç etmeye baslayan Rumlar
kendi çabalarıyla Yunanistan’a geçmeye baslamıstır. Anadolu’nun batı kıyılarına,
Venizelos iktidarında adalardan getirilerek yerlestirilen Rumlar, Yunan ordusunun
yenilerek geri çekilmesiyle bulundukları yerleri yanlarına birkaç parça esyasını
alarak hızla terk etmislerdir.532 Anadolu’dan giden bu Rumların miktarı 1922
Eylül’ünde 450.000 civarına ulasmıstır.533 Yunanistan arsivlerine göre bu nüfus
60-70 bini Selanik, 60-70 bini Mitilini, 56 bini Selanik’ten Meriç’e kadar olan
bölgede, 25 bini Kios, 15 bini Girit, 25 bini Atina ve Pire, 8-9 bini Larissa ve
Volo, 6-8 bini Patra, 23.800 bini Kiklat adaları, 4 bini Kalamata, 2 bini Tenedos
skados- skabolos adaları, 2 bini Kimi, 3-4 bini Navpilo, 25 bini Sisam adasında
ve ayrıca 10 bini gemilerde, kalan 100 bini de zmir’e dogru gemilerde bulunan
göçmenlerdir. 1923 Martı’nda ise bu nüfus yaklasık 1.150.000 kisiyi bulmuş
buna
Yunan vatandaslıgını alan 100.000 Ermeni, 1.000 Süryani ve 9.000 Çerkez’de

531 KONTOGIORGI, a.g.m., s.94-95.
532 MILAS, a.g.e., 13. vd.
533 USNA: 868.48/96,. a.g.b., s. 423.



dahil edilmistir.534 Verilen bu rakamlardan daha çok nüfus daha mübadele
baslamadan göç etmis bulunmaktaydı.

Mübadelenin taraflarca onaylanmasından önce Anadolu’dan kaçan Rum
nüfus ilk adımda adalara çıkmıstır. Yunanistan’a giden göçmenler de tıpkı Girit ve
diger adalardan Anadolu’ya gelen Müslümanlar gibi ya kendi imkânlarıyla ya da
kıyılarda bekleyerek vapurlarla göç etmislerdir. 1922 Eylül’ünde Yunanistan
resmi raporlarıyla belirlenen Rum göçmenlerin, 1922 Ekim’i itibariyle adalarda
yasadıkları açlık, sefalet ve sıhhi yoksunlukları ve bu göçmenlerin miktarları
hakkında ngiliz ve Amerikalı görevliler raporlar hazırlamış
ve bu göçmenlerin
barınmaları, yiyecek ihtiyaçlarının karsılanması için yardım yapılması ve yerel
komitelerin faaliyetleri aracılıgıyla girisimlerde bulunmasını istemistir.535 Yunan
Dısisleri Bakanı yardımcısı 8 Eylül 1922’de, Anadolu limanlarına yıgılmış
olan

500.000 göçmeni kurtarmak için Birlesik Devletler Hükûmeti’nin acil yardımını
istemis, Yunan gemilerinin Yunan ordularını bosaltmakla ugrastıgını,
hükûmetinin yiyecek ve çadırının olmadıgını bu yüzden göçmenlere yardım
edemedigini söylemis, Amerikan Hükûmeti’nden acil olarak göçmenleri tasımak
için gemi, yiyecek ve çadır istemistir. Aynı önerileri dost ülkelere de yapmıstır.536

Özellikle Batı Anadolu’da yasayan Rumlar en yakın adalara çıkarak aç,
sefil bir durumda kalmıslardır. Adalarda fazla insan yasamaması dolayısıyla
yeterli ev bulunamamıs, yardımların zamanında ulasamaması sebebiyle de, Rum
muhacirlerin çogu açıkta kalmış
ve hastalıkla baş
etmek zorunda kalmıstır.
Özellikle Girit ve Midilli adalarında, Müslümanların yasadıgı dramın aynısına
maruz kalan Rumlar, yine aynı yolla Müslümanların geldigi adalara çıkmıslardır.
Adalara çıkan nüfusun önemli kısmı kadın ve çocuklardan olusmustur. Amerikan
Yakındogu Yardım kurumu ( Near East Relief ) ve Kızılhaç yetkilikleri de
özellikle yiyecek sıkıntısına ve yardımların sistemli yapılmamasına dikkat
çekmistir.537

534 Antonios PAVLIDIS, “Yunan Kaynaklarına Göre Mübadele Meselesi 1918-1930”, stanbul
1997, stanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü yayınlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, s.17.
535 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b., s.579-583; USNA; 767.68/274, a.g.b., s.415
536 USNA; 868.48/87, a.g.b., s.416
537 USNA; 767.68/302, a.g.b., s.418.


ngiliz görevlilerin raporlarına dayanarak verilen bilgilerde görüldügü
üzere adalardaki nüfus degiskenlik göstermistir. Göçün devam etmesinden dolayı
Adalara çıkan göçmenler zor günler geçirmis, bosalan kimi adalardaki evlerde
yerlesen Rumlar barınak bulabilmislerse de yiyecek sıkıntısı çekmistir. Örnegin
Adalar Denizi’ndeki küçük adalardan biri olan Ekene (Egina) adasında geniş
evlere yerlesen 1.300 göçmenin 650 adedi çocuk, 130’u erkek kalanı kadın,
Mürted adasında da 2.200 göçmenin yaklasık 1.100’ü çocuk, 150’si erkek, kalanı
da kadın olan göçmenler barınmadan daha çok yiyecek sıkıntısı çekmistir.
Yiyecek durumu çok kötü olan rıhtımlarda birikmiş
göçmenlerin ev sorunu bir
kısmının civardaki köylere geçici olarak yerlestirilmesiyle çözülmüstür. Ancak
yine de göç kafilelerinin sürekli gelmesi adanın kendi nüfusuna yetmeyen yiyecek
stokunun azalmasına sebep olmustur.

1922 Ekim tibariyle Yunan Adalarındaki Mülteciler

Ada Mülteci Nüfusu
Ekene (Egina) 1.300
Mürted (Kea)
Degirmenlik (Milos)
Kana (Canea)
Retimo (Rethynmos)
Heraclion
Santoron (Santorin) 1.200
Ios veya Nimos 198
Bora (Paros) 794
Naksa (Naxos) 1.200
Makene (Myconos) 300
Sıra (Syra) 5.500
stendin (Tinos) 1.00
2.200
760
20.000
4.000
17-18.000
Andros 1.650


143

ngiliz görevlilerinin raporuna göre, Kiklat adalar grubunun
büyüklerinden olan Degirmenlik (Milos) adasında da 760 göçmen oldugu
bildirilmisse de ada da yaklasık 1.600 civarında göçmen yerlestirilmistir. 2.000
Türk hükümlünün de bulundugu adada barınma sıkıntısı yasamayan göçmenler
yiyecek sıkıntısı çekmistir. Mürted adasında bulunan 4.000’i erkek, 7.000’i kadın
ve 9.000’i çocuk 20.000 göçmen için ise geniş
barakalar yapılması plânlanmıs,
ancak kızıl hastalıgının yayılmasından endise edilmistir.538 Adalarda su
sıkıntısının yasanması beslenmeden temizlige ve saglık sartlarına kadar bir dizi
sorunun yasanmasına sebep olmustur.

Adalarda her ne kadar halk tarafından yardım komiteleri kurulmuş
ise de,
kısıtlı malzeme ve yetersiz üretim dolayısıyla göçmenler için siddetle ilaç ve
gıdaya ihtiyaç duyulmustur. Nüfusunun yarıya yakını Türk olan ve 4.000
göçmenin bulundugu Girit adasındaki Retimo’da yardım komiteleri kurulmus,
yiyeceklere saldıracak derecede zor durumda olan göçmenlere yardım yapılmıstır.
Girit’in baska bir sehri olan ve yaklasık 17-18.000 göçmenin bulundugu
Heraclion’da da göçmenler zor durumda kalmıstır. Kiklat adalar grubundan olan
Santoron adasında bulunan 1.200 göçmen de hastaneleri doldurmus, küçük adalar
takımından 198 göçmenli Ünye ( os) adasında bulunan göçmenlerin %80’ni kadın
ve çocuklar olusturmustur. Para (Paros) adasında ise göçmenler yerli halk
tarafından hoş
karsılanmamış
ise de, 794 göçmene un ve para dagıtılmıs,
göçmenler diger adalara göre burada daha sıhhi sartlarda iskân olunmustur. 1.200
göçmenin bulundugu Naksa (Naxos) adasında da ev sorunu yasanmıs, 300
göçmenli Mikene (Myconos) adasında ise, yerli halk tarafından kurulmuş
olan
komiteler çok yi çalısmıs, göçmenlere ekmek ve süt dagıtılmıstır.539

Kiklat adalar takımından olan Sira (Syra) adasında çıkarılan ve kötü
durumda bulunan göçmenler sıhhi olmayan evlere yerlestirilmis, gıda ve su
eksikliginden 5.500 göçmen arasında salgın hastalık oranı yükselmistir. Dogu
Telgraf Sirketi burada kendi yardım komisyonunu kurmus, sirketin hemsireleri
küçük çocukların süt ihtiyacını karsılamıstır. 1.000 göçmenin bulundugu stendil

538 FO: 371/930 (E 14548/18/44),a.g.b.,s.580.
539 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,s.581.


(Tinos) adasında ise, adada bulunan Manastır yardım organizasyonu yapmıs,
göçmenlere dagıtılmak üzere halktan 20.000 Drahmi toplamıs, organizasyon
dahilinde yardım amacıyla satış
yapan komiteler 42.000 Drahmi kazanmıstır.
Ayrıca sıgınacakları yer olmayan 88 aile geçici olarak Manastırda 40 ailede
kasabada ikâmet ettirilmistir. 1.650 göçmenin bulundugu Andire (Andros) adası
göçmenlerin nispeten diger adalara göre iyi oldugu adadır. Göçmenler iyi evlere
yerlestirilmis, kurulan gönüllü komiteler tarafından yiyecek ihtiyaçları
karsılanmıstır.540 Göçmenlerin durumu hakkında ayrıntılı rapor veren ngiltere
Konsolosu James Morgan, adaları dolasarak buradaki kasaba ve limanlardaki
yerel nüfus ve göçmen nüfusu ile durumları hakkında bilgi vermistir.541 Konsolos,
buradaki göçmenlerin sadece zmir ve Yunan askerlerinin önceden isgal ettigi
yerlerden degil, Anadolu’nun Yunan sınırındaki batı bölgeleri ve Türk askerinin
kontrolünde oldugu yerlerden geldigini ve buna Marmara adaları ve Trakya’dan
gelenlerin de eklenebilecegini belirtmistir. Amerikan ve ngiliz Hükûmetleri’nin
göçmenlerin ihtiyaçları konusunda gerekli dikkati göstermediklerini belirten
Morgan, adalardaki göçmenlerin hemen 100.000 battaniye, günlük 112 ton un ve

600.000 parça iç çamasırına ihtiyacı oldugunu raporunda bildirmistir.

1922 Kasım’ı tibariyle Gelen Göçmen Miktarı ve Mıntıkaları (Morgan’a Göre)

Yer Nüfusu Göçmen Nüfusu
Kymı (Eubea Adasında) 4.600 966
skepolos (Skopelos) 6.000 400
Mudros (Limni Adasında) 3.000 696
Kastho (Limni Adasında) 4.000 6.000
Sklaphos 3.100 750
Volo 35.000 17.000
Stylıs 1.500 2.800
Aıdıpsos 300 1.300
Kalkış
------
Ermioni (Peloponesde) 2.500 1.051
Sulıca (Spetsal) 5.000 1.300
Boros (Poros) 4.000 800
Salamis (Coulouri) 2.000 350

540 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,C.3, s.582.
541 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,C.3, s.584-587.


Morgan’ın Courson’a sundugu rapora göre; Euboea adasında 4.600
kisilik nüfusu olan Kymı’ya 966 göçmen yerlestirilmis, buradaki göçmenlerin
büyük kısmı Trakya’dan gelmistir. 6.000 nüfuslu skabolos (Skopelos) adasında
ise 400 göçmen bulunmaktadır. Buradaki göçmenler yerli halkın kurdugu gönüllü
komitelerin çalısmaları sonucunda iyi yerlere yerlestirilmis, ve temel ihtiyaçları
karsılanmıstır.542 Limni adasında bulunan 3.000 nüfuslu Mudros’ta 696 göçmen
iskân edilmis, sehir nüfusunun yaklasık dörtte biri olan bu göçmenler hem ev hem
de yiyecek sıkıntısı çekmistir. Aynı adanın 4.000 nüfuslu Kastho kasabasına
2.000’i zmir’den, 4.000’i Trakya’dan olmak üzere 6.000 göçmen gelmistir.

zmir’den gelenler çok fakir durumda oldugu alelacele evlerinden çıkıp
gelmelerinden anlasılmıstır. Sklapos’ta 3.100 nüfusun yanına zmir’den gelen 750
göçmen iskân olunmus, bunlar da yiyecek ve ev sıkıntısı çekmistir. Orta
Yunanistan kazalarından olan Volo’nun 17.000 göçmenle beraber nüfusu
35.000’e ulasmıstır. Anadolu’dan gelen bu göçmenler kazada yanmış
evlere
yerlestirilmis, fakat temel gıda maddelerine ihtiyaç duymuslardır. Küçük bir
kasaba olan Stylıs 1.300 göçmenle beraber 2.800 nüfusa ulasmıstır. Nüfusun
neredeyse yüzde yüz arttıgı kasabada hasta durumda bulunan göçmenler ilaç ve
gıda ihtiyacı gereksinimlerini karsılayamamıstır. Adalar takımında yazlık bir
sayfiye yeri olarak kabul edilen ve toplam sadece 300 kisilik nüfusa sahip olan
Aidipos adasına Trakya’dan 1.300 kisilik göçmen nüfus eklenmistir.543

Yunan Hükûmeti, ilk adımda adalara yerlesen bu Rum nüfusu burada
tutmak istemiş
ve bu nüfusu adaların Yunanistan’a ait oldugu iddiaları için delil
olarak kullanmak istemistir. Ancak bu amaç gerçeklesmesinde adaların sosyal ve
ekonomik yapısının müsait olmaması ve en önemlisi göçmenlerin akrabâsının
yanına gitme istekleri en önemli sorun olmustur. Ayrıca Anadolu’dan bütün bir
kasaba veya köy hâlinde göç eden mübadiller aynı isimde sehirler kurup
yerlesmek istemis, böyle bir yapılanmayı da adaların hem cografi durumu hem de
ekonomik yapısı kaldırmamıstır. Nansen’in raporlarında ve Yunan resmi
raporlarında da görüldügü üzere mübadele öncesi ve sonrasında da Adalar bölgesi
her zaman nüfusun az oldugu ve üretimin düsük oldugu bölge olmustur. Bugün

542 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,C.3, s.585.


146
dahi ekonomik seviyeye ragmen adalar Yunanistan’ın en sorunlu yerleridir ve
yakın adaların insanları ekonomik olarak Türkiye ile daha yakındır.
1923 Nisan’ı tibarıyla Mübadil Göçmen Sayısı ve Yerlestigi Yerler (Pentzopoulos)
Mübadil Bölge
Erkek Kadın Toplam
Dogu Makedonya 38.471 42.220 80.691
Batı Makedonya 5.661 6.503 12.164
Epir 5.060 6.922 11.982
Teselya ve Arta 14.710 19.315 34.025
Selanik 74.911 87.507 162.418
Trakya 47.906 52.007 99.913
onya Adaları 10.298 15.157 25.455
Crete 12.611 16.210 28.821
Kiklat 7.620 11.230 18.850
Lesbos 26.114 31.394 57.508
Peloponnes 20.322 26.519 46.841
Samos 9.194 12.181 21.375
Merkezi Yunanistan 66.120 91.956 158.076
Chios 12.315 15.997 28.312
Toplam 351.313 435.118 786.431
Yunanistan ana karasında bulunan kasabalara dagılmısolan göçmenler
de adalarda oldugu gibi yine ev, yiyecek ve saglık sorunları yasamıslardır.
Genelde Trakya’dan gelen bu göçmenler; Kalkıs’ta geçici olarak kiliselere
yerlestirilmis, 1.051 mübadil Peloponnes mıntıkasındaki 2.500 nüfuslu
Ermioni’de, 1.300 mübadil 5.000 nüfuslu Spetsal’da, 800 mübadil 4.000 nüfuslu
Poros’ta ve 350 mübadil de 2.000 nüfuslu Coulouri’de yerlestirilmistir.544
Mübadil Bölge
Erkek Kadın Toplam
Dogu Makedonya 38.471 42.220 80.691
Batı Makedonya 5.661 6.503 12.164
Epir 5.060 6.922 11.982
Teselya ve Arta 14.710 19.315 34.025
Selanik 74.911 87.507 162.418
Trakya 47.906 52.007 99.913
onya Adaları 10.298 15.157 25.455
Crete 12.611 16.210 28.821
Kiklat 7.620 11.230 18.850
Lesbos 26.114 31.394 57.508
Peloponnes 20.322 26.519 46.841
Samos 9.194 12.181 21.375
Merkezi Yunanistan 66.120 91.956 158.076
Chios 12.315 15.997 28.312
Toplam 351.313 435.118 786.431
Yunanistan ana karasında bulunan kasabalara dagılmısolan göçmenler
de adalarda oldugu gibi yine ev, yiyecek ve saglık sorunları yasamıslardır.
Genelde Trakya’dan gelen bu göçmenler; Kalkıs’ta geçici olarak kiliselere
yerlestirilmis, 1.051 mübadil Peloponnes mıntıkasındaki 2.500 nüfuslu
Ermioni’de, 1.300 mübadil 5.000 nüfuslu Spetsal’da, 800 mübadil 4.000 nüfuslu
Poros’ta ve 350 mübadil de 2.000 nüfuslu Coulouri’de yerlestirilmistir.544
543 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,C.3, s.586.
544 FO: 371/930 (E 14548/18/44), a.g.b.,C.3, s.587.


G.W.RENDEL tarafından ngiliz Hükûmeti’ne sunulan ve Çocukları Koruma
Fonu, ngiliz Donanma Komutanlıgı, göçmen gemilerinin kaptanları ve çesitli
sivil toplum örgütleri tarafından dogrulanmıs rapora göre; 1922 yılı Eylül ve Ekim
ayları boyunca tahminen en az 500.000 Rum göçmen Anadolu’dan Yunanistan’a
ulasmıstır.545 Ayrıca, 1923 yılı Mart ayından itibaren stanbul’da 23.000,
Karadeniz limanlarında 20.000, Mersin’de 4.000, zmir’de 17.000 ve Anadolu’da

150.000 kisi olmak üzere toplam 214.000 kisinin de tasınmak üzere bekledikleri
tespit edilmistir.546

Anadolu’dan gelen Rum mübadillerin çogu mübadele baslamadan çesitli
sekillerle geldiklerinden, bunların miktarı konusunda yeterli bir kayıt
tutulamamıstır. Ancak 1923 yılı Nisan ayında yapılan bir nüfus sayımında
351.313’ü erkek, 435.118’i kadın olmak üzere toplam 786.431 göçmen tespit
edilmistir. Sayıları göçün hâlâ devam etmesinden dolayı kesinlestirilemeyen
mübadillerin çogu özellikle Trakya, Dogu Makedonya, Atina ve Selanik civarında
büyük nüfus yıgılmalarına sebep olmustur.547 Nisan ayı itibariyle gelen
göçmenlerin en çok yerlestikleri bölge 162.418 kisiyle Selanik olmus, bu bölgeyi

158.076 kisiyle merkezi Yunanistan, 99.913 kisiyle Trakya ve 80.691 kisiyle
Makedonya takip etmistir. Zaten yasam imkânları kısıtlı olan Kiklat ve Sisam
basta olmak üzere adalara daha az göçmen nüfus yerlestirilmistir. Bu döneme
kadar özellikle Trakya’da, yaya olarak yollara düsen Rum ve Türk göçmenler
karsılıklı olarak kendi çabalarıyla istasyon ve limanlarda toplanmıslardır. Anadolu
kıyılarından Adalara çesitli imkânlarla ve Trakya’dan yaya olarak sınırı geçen
Rum mülteciler sehirlerin kenarlarında saglıksız ortamlarda toplanmıs, bu durum
salgın hastalıkların yayılmasına ve ölümlere sebebiyet vermistir.

1923 yılı Nisan ayından hemen sonra da Yunanistan’a 200.000 Rum
göçmen gelmistir. Aralıklarla gelen bu göçmenlerin sayısını firar, ölüm gibi
sebeplerden dolayı degisik rakamlar ile ifade etmek mümkün olmustur. 1928
yılındaki sayımlar ise yıllara göre degil ancak toplam mübadil sayısında bir rakam

545 FO: 371/9139 (E 12845/10524/44), a.g.b., C.3, s.556.
546 PAVLIDIS, a.g.t., s.18.
547 PENTZOPOULOS, a.g.e., s.97.



verebilmektedir. Yunan resmi istatistik verilerine göre,548 Rum mübadil sayısı
1.221.849’dur. Bu sayıya ölümler ve diger ülkelerden göçmenler ile Amerika,
Fransa ve Mısır gibi bölgelere gidenler katılmamıstır. Özellikle ölümlerin önemi
Saglık Komisyonu’nun ve Yunan Göçmen skân Komisyonu’nun raporundan
anlasılmaktadır ki, 1923 yılının son aylarında göçmenler arasında ölüm oranı %45
civarındadır. Makedonya kırsalında kurulan dispanserlerin 1925 yılı raporlarında
aynı yılın Temmuz-Eylül ayları arasında 426, Eylül-Aralık ayları arasında 480 ve
Ocak-Mart ayları arasında 390 kisi ölmüstür. Pentzopoulos’a göre her ne kadar
Rum mübadillerin sayısı hakkında çesitli görüsler olmaktaysa da bu rakam
1.300.000’den az 1.400.000’den çok degildir.

Yunan resmi kaynaklarına göre, 1.221.849 Rum mübadilin yogun olarak
Makedonya’ya, Merkezi Yunanistan’da Atina ve civarına, Girit ve on Adaları’na
ve Trakya’ya iskân edildikleri görülmüstür.549 Yerlesmeler Müslümanların terk
ettikleri emlâke oldugundan yogunluk Makedonya ve Trakya’da toplanmıstır.
Müslüman nüfusun az bir oran teskil ettigi adalarda nüfus hareketliliginin fazla
olmadıgı görülmüstür. Adalarda toprakların islemeye uygun olmaması, suyun
yeterli olmaması, göçmenlerin kalıcı olarak adalarda kalmasını engellemistir. Bu
nedenle adalara yerlestirilen veya gemilerle, kendi çabalarıyla adalara çıkan
Rumlar daha sonra buradaki sıhhi ve ekonomik yetersizliklerden dolayı
Yunanistan kıtasına göç etmis, yeni yerlesim yerleri kurmuslardır. Bu sebeple
tabloda görülecegi gibi nüfus yogunlugu adalarda daha az olmustur. Adalar ngiliz
ve Amerikan yardım kuruluslarının raporlarında da anlasılacagı üzere can derdiyle
yurtlarını terk eden Müslümanların ve Batı Anadolu’daki Rumların ilk ugrak yeri
olmustur. Yunan Hükûmeti de ana karaya yıgılan bu göçmenler için tarım
arazilerinde yasayan ve mübadeleye tâbi olmayan Türkleri göçe zorlamıstır.
Birinci bölümde de belirtildigi üzere mübadeleye tâbi olmayan Türklerin
çiftliklerine birden fazla Rum aileler yerlestirilmis, evlerindeki odalarına da
göçmen Rum aileler iskân edilmistir. Yasanan kargasa ortamında Türklerin çogu
da mallarını mülklerini ne kadara satabilirlerse satıp göç etmislerdir. Daha sonra
iki ülke arasında malların mübadelesi konusunda büyük sıkıntılar yasanmıs,

548 LADAS, a.g.e., s.644; PENTZOPOULOS, a.g.e.,s.98-99.


mübadeleye tâbi olmayıp da göç edenlerin malları ellerindeki belgelerle de
güvence altına alınmıstır.

skân Bölgeleri ve Göçmen Sayıları (1928)

Bölge Asıl Nüfus Göçmen Sayısı
Merkez Yunanistan 1.592.842 306.193
Teselya 493.213 34.659
yon Denizi Adaları 213.157 3.301
Kyklades 129.702 4.782
Mora Yarımadası 1.053.327 28.362
Makedonya 1.412.477 638.253
Epir 312.634 8.179
Adalar 307.734 56.613
Girit 386.427 33.900
Trakya 107.607 303.171
Toplam 6.204.684 1.221.849

Anadolu’dan gelen göçmenleri hem hemen üretici durumuna getirmek
kaygısı tasıyan hem de homojen bir devlet kurma amacını tasıyan Yunan
Hükûmeti’nin yaptıgı baskıları, Makedonya bölgesinde göçler baslamadan önce
nüfus oranı ile mübadele sonrası nüfus oranlarında degisiklik ortaya koymaktadır.
1912 yılı nüfus oranlarında bölge nüfusu 513.000’i Yunan, 475.000’i Müslüman,
119.000’i Bulgar ve 98.000’i diger etnik gruplar olmak üzere 1.205.000 kisiden
olusmustur. Müslüman nüfusun kırsal bölgelerde yogun olmak üzere %40 ile
önemli bir orana sahip oldugu görülmekteyse de bu nüfus belirli kasaba ve
kazalarda toplanmıstır.550 Makedonya bölgesinin çiftçi nüfusunu olusturan Türkler
tarım ile ugrastıklarından Yunan Hükûmeti daha çok köyleri bosaltmıstır. Bunun
tam tersi olarak da Anadolu’dan gelen Rum mübadiller genellikle esnaf oldukları

549 PENTZOPOULOS, a.g.e.,s.188.
550 LADAS, a.g.e.,s. 672-673.


için kasabalara yerlesmis, bu sebeple Yunan Hükûmeti için en büyük zorluk,
bosaltılan toprakların islenmesinin sürekliligini saglamak olmus, çünkü Hasadı
yapılamadan bırakılan topraklar yasanan zararın katlanmasına sebep olmustur.

Makedonya’da Genel Nüfus Degisim Oranları

1912 % 1926 %
Yunan 513.000 42.6 1.341.000 88.8
Müslüman 475.000 39.4 2.000 0.1
Bulgar 119.000 9.9 77.000 5.1
Digerleri 98.000 8.1 91.000 6.0
Toplam 1.205.000 100 1.511.000 100

Makedonya Kazalarının Nüfus Degisim Oranları551
Elassona Kayalar Grevena Karaferye Katerini
1912 1926 1912 1926 1912 1926 1912 1926 1912 1926
Yunan %88 %100 %20 %93 %78 %96 %70 %93 %80 %100
Müslüman %12 ---%
76 ---%
18 ---%
20 ---%
18 ----
Bulgar ------
%
4 %4 %4 %4 %10 %7 %2 ---Diger
------
---
---
---
---
---
---
---
----
Florina Edessa Kozani Annaselitsa Enotia
1912 1926 1912 1926 1912 1926 1912 1926 1912 1926
Yunan %32 %61 %40 %100 %60 %100 %75 %100 %54 %64
Müslüman %32 ---%
48 ---%
40 ---%
25 ------
----
Bulgar %35 %37 %12 %14 ------
---
---
%
46 %26
Diger %1 %2 ------
---
---
---
---
---
%
5
Yunanistan resmi verilerinde Makedonya örnegine bakıldıgında, nüfus
oranlarının degisime ugradıgı, Müslüman nüfusun birçok yerde küçük oranlara
indigi ve hatta ortadan kalkmısoldugu görülmektedir. Mübadele, esasen
551 PENTZOPOULOS, a.g.e.,s.120.

Türkiye’de oldugu gibi giden mübadilin yerine iskân olunmak seklinde
yapıldıgından bölge nüfusunda Müslümanların yerine Rum nüfusun arttıgı,
Müslümanların yanında Bulgar nüfusunun da mübadele esnasında azaldıgı
görülmektedir. Yunanistan’da Müslüman nüfusun yogun olarak bulundugu birçok
kasaba ve köyde, Rumların aslî unsur olması, daha Yunanistan’ın kurulusunda
amaçlanan bir hedef olmustur. Bu hedef içinde sadece Müslümanlar degil
Bulgarlar da zorunlu göçe dair baskılara maruz kalmıstır.

Makedonya’nın kazalarındaki nüfus degisikliklerine bakıldıgında
Müslüman nüfusun tamamen göç ettigi ve bölgede Yunan nüfusun, oranın
neredeyse tamamını olusturdugu görülmektedir. Bulgar nüfusunun ise, birkaç
kazada varlıgını korudugunu Florina ve Enotia kazalarında önemli bir nüfusa
sahip oldukları görülmektedir. Yunanistan her ne kadar 1.200.000 civarında bir
nüfusu kabul etmiş
ve ekonomik olarak bir külfetin altına girmiş
ise de sonraki 7
yıl içindeki Yunan resmi verilerinde sosyal ve ekonomik gelismedeki bu nüfusun
etkisi görülmüstür.

3.2.1.1. Yunanistan’da skânın ktisadî ve Sosyal Sonuçları

Balkan Savasları ve ardından Birinci Dünya Savası sırasında ekonomik
anlamda yıpranan Yunanistan, bu sürede iç borç yükü ile mücadele etmek zorunda
kalmıstır. Çogunlukla çiftçi vasfında bir yapıya sahip Yunanistan daha ziyade
ekilebilir toprak oranını arttırmaya çalısırken, mübadele ile daha büyük bir yükün
altında kalmıstır. Yaklasık 1.200.000 kisinin gelisiyle ekonomik sıkıntısı tamamen
artan Yunanistan’ın göçmenlerin yerlesimi için yaptıgı masraf ve bunun kaynagı
olan dış
borçların artısı uzun vadede devletin 1932 yılında ekonomik iflasına
sebep olmustur.552 Yunanistan’ın 1921 yılında yıllık 1.077.103 Drahmi olan
sanayi ürün degeri 1922 yılında 1.958.417 Drahmi civarına çıkmıstır. Ancak 1923
yılından sonra bu ürün artısının %100 arttıgı görülmüstür. 1923 yılı degeri

3.189.867 Drahmi, 1924 yılı degeri 3.883.162 Drahmi, 1925 yılında 4.977.829
Drahmiye ulasmıstır. Mübadelenin sonlanmasına dogru bu artış
daha hızlı olmus;
1926 yılında yıllık deger 5.472.686 Drahmi, 1927 yılında 6.655.375 Drahmi ve
1928 yılında 7.115.149 Drahmiye kadar çıkan bir yükselme egilimi göstermistir.

552 LADAS, a.g.e., s.655-656.


Bu aslında Anadolu’dan giden Rum mübadillerin vasıflı olduklarının bir delili
olmustur.553

Yunan Hükûmeti tarafından 500.000 hektar arazi göçmenler için
belirlenmistir.554 Buna göre topraklar; a) devletin malı olan topraklar, b) Lozan
anlasması dahilinde degisimle Türkler tarafından bosaltılan topraklar, c) Tarım
reformunun faydalı bir yönü olarak Yunan Hükûmeti tarafından kamulastırılan
topraklar olarak üç gruba ayrılmıstır. Türkler tarafından bosaltılan toprak
yüzölçümü 350.000 hektar daha fazla oldugundan ayrılan 500.000 hektardan daha
fazla toprak kalmıstır. 1924 yılı sonu itibariyle mübadillere verilen 500.000 hektar
topragın; 420.000 hektarı Makedonya’da olup bunun 241.457 hektarı da ekilebilir
durumdadır. Trakya’da ise 10.000 dönüm topragın hepsi ekilebilir durumdadır.
Diger bölgeler olan Eski Yunanistan, Epir ve Adalar’da ise 49.487 hektar topragın

33.542 hektarı ekilebilir durumdadır. 1927 yılı sonu itibariyle ise ekilebilir
toprakların arttıgı görülmüstür. Buna göre; Yunanistan’da göçmenlere 812.592
hektar toprak verilmis, bunun 499.022 hektarı ekilebilir, 313.570’i ekilemeyen
toprak olarak tespit edilmistir. Makedonya’da göçmenlere toplamda ayrılan

616.112 hektar topragın 388.760 hektarı ekilebilir, 277.353 hektarı ekilemez
durumdadır. Trakya’da 131.261 hektar topragın 66.170 hektarı ekilebilir, 65.090’ı
ekilemez durumdadır. Kalan 65.219 hektar topragın da 44.092’si ekilebilir
21.127’si ekilemez durumdadır.

Yunanistan Göçmen skân Komisyonu’nun toprak dagıtımında
uyguladıgı yöntem tarım yapılan arazilerin parçalanmasına sebep olmustur.
Toprak dagıtımı genel verimlilige göre degil, güncel tarım ürünlerinin fiyatları,
topragın kalitesi ve ürünün tipi göz önünde bulundurularak yapılmıstır. Burada
amaç herkese iyi topraktan esit pay verebilmek olmus, ancak bu sebeple üründen
kazanılan gelir yatırım için yeterli olmamıstır. Toprak sahiplerine esit pay verme
kaygısından dolayı ailelerin aldıgı araziler nadiren yan yana düsmüstür.555 Bu
sekilde yapılan bir toprak dagıtımı tarımdan beklenen gelirin yarı yarıya

553 PENTZOPOULOS, a.g.e.,s.165.
554 LADAS, a.g.e., s.648.
555 KONTOGIORGI, a.g.m., s.98.


düsmesine sebep olmustur. Büyük topraklarda yapılamayan üretim az ve verimsiz
olmus ve kazancı da düsük olmustur.

1923-1927 Yıllarında Yunanistan’da slenmiş
Toprak Miktarı (Dönüm)

Bölgeler 1923-1924 1924-1925 1925-1926 1926-1927
Makedonya 1.059.664 1.837.333 1.941.200 1.940.972
Trakya 313.092 342.256 367.308 389.414
Epir 4.704 7.783 16.118 24.062
Teselya 12.001 --51.116
51.522
Girit-Limni 21.933 25.888 51.647 44.112
Diger Bölgeler 4.810 7.720 40.219 41.898
Toplam 1.416.213 2.220.981 2.467.608 2.491.981

Yunanistan’ın tarım arazilerindeki artış
hemen hemen bütün bölgelerde
%100 civarında olmustur. Özellikle nüfus göçünün yogun olarak yasandıgı
Makedonya’da göçün yogun yasandıgı yıllarda tarıma kazandırılan toprak
artırılmıstır. Aynı anlamda ada olması sebebiyle ekili arazi imkânı kısıtlı olmasına
ragmen Girit ve adalarda da islenmiş
toprak artırılabilmistir. Nüfus göçünün daha
az görüldügü Trakya’da islenmiş
toprakların artış
göstermesine ragmen daha az
oldugu görülmektedir. Bu artıslar Yunanistan’ın tahıl üretiminde de hissedilir
degisiklige sebep olmustur. Makedonya’nın ekilebilir arazisinin de aynı yükseliş
egrisiyle artış
gösterdigi görülmektedir. 1923 yılı itibariyle 1.059.664 dönüm
olarak tespit edilen ekilir arazi 1927 yılı itibariyle 1.940.972 dönüme yükselmistir.
Trakya’da ise durum yine islenmiş
toprak nispetinde artış
göstermis, 313.092
dönüm olan ekilebilir toprak 1927 yılında ancak 389.414 dönüm olabilmistir. Epir
bölgesinde de arazinin sapa olmasına ragmen 4.704 dönüm olan ekilebilir arazi
1927 yılında 24.062 dönüme kadar ulasmıstır. 556

Tarıma elverisli islenmiş
toprakların artısına baglı olarak tahıl üretiminde
de yıllık oranda gözle görülür bir artış
tespit edilmistir. 1922 yılında yıllık

245.540 ton olan tahıl üretimi 1925 yılında 305.411 tona 1928 yılında da 450.200
tona kadar yükselmistir. Sadece göçlerin yogun yasandıgı 1923 ve 1924 yıllarında

556 PAVLIDIS, a.g.t., s.24.


yıllık tahıl üretimi az da olsa nispeten düsmüstür.557 Tabloda da görülecegi gibi
hububât üretiminde dönüme düsen hasılatta artış
oldugu görülmüstür. Göçün
basladıgı yıllar ile düsüş
egilimi gösteren hububât miktarı, 1925 yılı itibariyle
artmıstır. 1923 ve 1924 yıllarında yasanan bu düsüsün sebebi dogal olarak ekimin
yapılamamasıdır.

Dönüm Basına Düsen Yıllık Hububât Miktarı (kg)558

Yıl Bugday Arpa Mısır Yulaf Çavdar
1922 57 86 106 94 89
1923 56 80 105 75 70
1924 45 56 78 43 65
1925 66 86 86 78 92
1926 64 81 89 65 86
1927 71 84 66 65 81
1928 66 78 70 68 80
1929 62 72 87 59 66

Yunanistan’da tahıl üretimi yanında en önemli ürün de tütündür. Hem
yan sanayiinin bulunması hem de iyi gelir getirmesinden ragbet de gören tütünün,
1922 yılında Yunanistan’ın bütünü için üretimi yıllık 25.306.656 kg iken bu, 1924
yılında 50.096.125 kg, 1925 yılında 65.462.009 kg, 1926 yılında 54.724.849 kg,
1927 yılında 61.709.013 kg, 1928 yılında 54.180.250 ve 1929 yılında da

85.944.990 kg olmustur. Anadolu’ya gelen mübadillerde de en fazla sınıfı
tütüncüler olusturmustur. Yunan Hükûmeti tarıma oldugu kadar hayvancılıga da
destekte bulunmustur. Göçmen skân Komisyonu tarafından 81.245 sıgır ve

77.354 at ile domuz gibi diger hayvanât, devlet tarafından da 70.695 sıgır ve

54.776 diger hayvanât dagıtılmıs, ayrıca göçmenlerin kendileri tarafından 213.324
sıgır ve 569.227 diger hayvanât getirilmistir.559

Yunanistan’a farklı ülkelerden gelen göçmenlerin bir diger etkisi de yeni
yerlesim yerleri kurmuş
olmalarıdır. 1928 yılı itibarıyla Yunanistan’a gelen

557 LADAS, a.g.e.,s.661
558 KONTOGIORGI, a.g.m., s.97.
559 LADAS, a.g.e.,s.663-664; KONTOGIORGI, a.g.m., s.96.



155

göçmen sayısı 1.221.849 kisidir. Türkiye’den gelen toplam 1.104.216 göçmenin;
626.954’ü Anadolu’dan, 256.636’sı Batı Trakya’dan 182.169’u Karadenizden ve
38.458’i stanbul’dan gelmistir. Geriye kalan 117.633 kisilik nüfusun 49.027’si
Bulgaristan’dan, 47.091’i Kafkasya’dan, 11.435’i Rusya’dan, 2.186’sı
Arnavutluk’tan, 5.250’si Sırbistan’dan ve 2.644’ü diger yerlerden gelmistir.560
Zorunlu olarak göçe tâbi tutulmuş
Rumların iskânında, aileler ve hemsehriler
beraber kalmak istemisler ve farklı yerlere nakli reddetmislerdir. Ayrıca aileler
geldikleri bölgelerin iklimine ve arazilerine benzer yerleri seçerek yeni yerlesim
yerleri kurmuş
ve oraya yine geldikleri sehir veya kasabanın adını vermislerdir.
Mesela Makedonya’da Mersina (Mersin), Nea Sparte (Yeni Isparta), Nea
Trapezounda (Yeni Trabzon), Anatole, Nea Savastıa (Yeni Sivas) gibi benzeri
sayılabilecek birçok yerlesim yeri kurulmustur.561 Yunanistan’a göç eden
mübadiller ülkenin ekonomisine katkı yaptıkları gibi nüfusunda da artısa sebep
olmuslardır. Mübadillerin iskân edildigi bölgelerde dogum oranı yüksek olmus,
dogum oranı ölüm oranını geçerek, 1928 yılında 6.204.648 olan nüfus, 1936
yılında 6.933.000’e yükselmistir.562

3.2.2. Türkiye’de skân Faaliyeti

Mübadele mâr ve skân Vekaleti’nin aldıgı karara göre belirlenen iskân
bölgelerinde hangi kazaların ve nahiyelerin iskâna tâbi tutulacagı tespit edilmis,
emvâl-i metrûkeler için raporlar hazırlanmıstır. Yaklasık olarak 395.000
mübadilin gelmesi tahmin edilmis, iskân bölgeleri, mübadillerin memleketleri ve
sanatları belirlenmistir.563 Ancak, Yunanistan’da mübadeleye tâbi olmayan
bölgelerde de Müslümanlar hem Yunan Hükûmeti’nin baskıları hem de can
korkusu sebebiyle Anadolu’ya dogru göçe baslamıstır. Bu gayrimübadillerin
durumu da vekalet için ayrı bir sıkıntıya sebep olmustur. Örnegin Yunanistan’da
iskân bölgeleri haricindeki Epir bölgesindeki Çamlık Müslüman ahâlisi Parga ve

560 LADAS, a.g.e.,s.644

561 Murat Levent KOÇAK, Alanya’dan Nea ionia’ya Mübadele le Gelen ayrılıklar ve
Bitmeyen Özlem, Alanya 2004, s.23; Kemal YALÇIN, Emanet Çeyiz, Mübadele nsanları,

stanbul 1998, Dogan yayını, 17-145; PAVLIDIS, a.g.t., s.28.
562 KONTOGIORGI, a.g.m., s.108.
563 BCA: 30.10/123.873.18



Resarya sahillerine geldigi, bölgenin slâm ahâlisi genel vekili Mustafa Halil Bey
tarafından bildirilmis, aç ve açıkta sefil bir durumda olan bu ahâlinin 100 kadar
kısmının zmir’e kabul edilmemesi üzerine cra Vekilleri Heyeti’nin görüsü
sorulmustur. cra Vekilleri Heyeti de Edirne ve stanbul vilayetlerine gönderdigi
yazı ile sadece Türklerin mübadeleye tâbi oldugu, Arnavutların mübadeleye tâbi
olmadıgı, bununla beraber mübadeleye tâbi bölgede olmamasına ragmen Yanya
Vilayeti dahilindeki Kayalar köyü Müslümanlarının mübadele edilebilecekleri
kararını bildirmistir.564

Mübadil göçmenlerin yaklasık 225.000’inin çiftçi olması beklendiginden
çiftçilerin iskânında ve 75.000 zeytinci ile 95.000 tütüncünün yerlestirilmesinde
sorunlar da yasanmıstır. Dâhiliye Vekaleti gelecek mübadilleri yerlestirilmesinde
dikkat edilecek hususlar hakkında Aydın Vilayeti’ne gönderdigi yazıda, emvâl-i
metrûkelerin iskân isinde degerlendirilmesi, mübadillerin müstahsil duruma
geçebilmesi için esit dagılımın yapılması konusunda özen gösterilmesine dikkat
edilmesini istemistir.565 Emvâl-i metrûkenin dagıtımında belirli bir ölçü dahilinde
mal dagıtımı yapılması istenmiş
buna göre; “bir sahısa bir kasaba hududu
dahilinde mal verilir. Belirli kasabalardan mal alanlar bu kanunun nesrinden iki
ay içinde bir kasaba tercihi yapacaklar, bunu bulundukları yerdeki memura
bildirecekler, eger bildirmezlerse bulundukları kasabada iskân olunmuş
sayılacaklardır. Verilen malın kıymeti de muâdiline göre belirlenir, bu bedel üç
ayda bir yenilenir.”566 kararı alınmıstır. Ancak mübadillerin gelmeye baslamasıyla
yasanan aksaklıklar ve denetimsizlik bu konuda sıkıntının varlıgını ortaya
koymus, bunun için bir dizi tedbir alınmıstır. Bu tedbirlere göre,567

1-Vilayetlerde mevcut iskân memur ve müdirlerinin dogrudan dogruya
vilayet ve kaymakamların emri altında bulunması,

2- skân için ayrılan tahsisâtın vali ve kaymakam onayı ile sarf edilmesi,

564 BCA: 30.10/123.874.3
565 BCA: 272.11/10.25.19
566 ATASE, K:38, G:75, B No:75(1-2).
567 ATASE, K:39, G:81, B No:81 (1-2)



157
3-Kolordu komutanlarının bulundukları yerlerde muhacirînin iskân ve
iâsesini teftise mecbur olmaları, kontrol için Ferik, Liva, Alay kumandanlarıyla
gerekirse, irkâb reislerinin de bazı durumlarda bu konuda memur edilebilmesi ve
kolordu kumandanlarının iskân ve iâse temininde vilayet ve askeri yetkililerle
yaptıgı konuları valilerle müzakere ederek uygulaması,
4-Muhacirlerin barınması ve iâsesi için askeri araçlardan faydalanılması
kararı alınmıs, bu kararlara özellikle uyulması istenmistir. Midilli, Girit ve
Makedonya’nın kazalarından gelen Müslümanlar, tarıma elverisli ve iklimi müsait
bölgelere yerlestirilmeye çalısılmıs, ancak kendi imkânlarıyla gelen ve akrabânın
yanına yerlesenler gibi nedenlerden dolayı saglıklı bir dagıtım yapılamamıstır.
skân Yerlerinin Dagılımı
Memleketi Tütüncü Çiftçi Zeytinci Yekûn skân yeri
Drama, Serez,
Kavala
50.000 40.000 10.000 100.000 Samsun, zmit
havalisi
Sarıgül, Selanik,
Manastırın Yunan
hududundaki
mahaller
20.000 60.000 30.000 110.000 Konya,
Kastamonu,
Elazıghavalisi
Selanik ve Kazaları 10.000 55.000 15.000 80.000 zmir, Tokat,
Amasya,
Marmara sahili
Preveze, Yanya,
Aydonat ahâlisi
15.000 40.000 ---55.000
Antalya, Silifke
havalisi
Midilli, Girit, adalar ---30.000
20.000 50.000 Adalar sahili
ve Adana
havalisi
Yekûn 95.000 225.000 75.000 395.000
Mesela iskân mıntıkaları içinde bulunan Serez havalisinden 20.000
tütüncü, 15.000 çiftçi ve bagcı, 5.000 zeytinci olmak üzere 40.000 mübadilin
yerlestirilmesi568 plânlanan, Adana ve havalisi mıntıkasına Midilli, Girit ve diger
adalardan 30.000 çiftçi, 20.000 dagcı ve zeytinci yerlestirilmistir.569 skâna uygun
topraklara sahip Adana vilayeti; merkez, Yumurtalık, Karaisalı ve Ceyhan
kazaları ile Karatas, Çamalanı, Sis, Karaferi, Karaçam, Tuzla ve Sarıkız, Pozantı
ve Kamıslı nahiyeleri, Mersin sancagının merkez ve Tarsus kazaları ile Elvanlı,
Evcili, Namrun ve Küllük nahiyeleri, Cebel-i Bereket sancagı’nın merkez,
568 skân Tarihçesi, s.18
569 BCA: 30.10/123.873.18
Memleketi Tütüncü Çiftçi Zeytinci Yekûn skân yeri
Drama, Serez,
Kavala
50.000 40.000 10.000 100.000 Samsun, zmit
havalisi
Sarıgül, Selanik,
Manastırın Yunan
hududundaki
mahaller
20.000 60.000 30.000 110.000 Konya,
Kastamonu,
Elazıghavalisi
Selanik ve Kazaları 10.000 55.000 15.000 80.000 zmir, Tokat,
Amasya,
Marmara sahili
Preveze, Yanya,
Aydonat ahâlisi
15.000 40.000 ---55.000
Antalya, Silifke
havalisi
Midilli, Girit, adalar ---30.000
20.000 50.000 Adalar sahili
ve Adana
havalisi
Yekûn 95.000 225.000 75.000 395.000
Mesela iskân mıntıkaları içinde bulunan Serez havalisinden 20.000
tütüncü, 15.000 çiftçi ve bagcı, 5.000 zeytinci olmak üzere 40.000 mübadilin
yerlestirilmesi568 plânlanan, Adana ve havalisi mıntıkasına Midilli, Girit ve diger
adalardan 30.000 çiftçi, 20.000 dagcı ve zeytinci yerlestirilmistir.569 skâna uygun
topraklara sahip Adana vilayeti; merkez, Yumurtalık, Karaisalı ve Ceyhan
kazaları ile Karatas, Çamalanı, Sis, Karaferi, Karaçam, Tuzla ve Sarıkız, Pozantı
ve Kamıslı nahiyeleri, Mersin sancagının merkez ve Tarsus kazaları ile Elvanlı,
Evcili, Namrun ve Küllük nahiyeleri, Cebel-i Bereket sancagı’nın merkez,
568 skân Tarihçesi, s.18
569 BCA: 30.10/123.873.18

Islahiye, Dörtyol, Bahçe, Hassa kazaları ile Kaypak, Tacirli, Piryoz, Erzin, Payas,
Haruniye nahiyeleri, Kozan sancagının merkez, Feke, Karasu, Hacın kazaları ile
Merkez-i Bâlâ, Rumlu, Çokak nahiyelerinden olusmaktadır.570 Kozana ve
Grebene’den tütüncülük yapan 30.000 nüfus, Naslıc ve Kasriye’den çiftçi ve
bagcı 15.000 nüfus ve 5.000 zeytincinin yerlestirilecegi571 Malatya ve
havalisinden olusan üçüncü mıntıka geniş
bir sahayı kapsamaktadır. Bu
mıntıkada; Malatya sancagının merkez, Hısn-ı Mansur, Akçadag, Hekimhan ve
Kahta kazaları ile Esendere, Pötürge, Kala, Gözene, Kisun, Pervari, Varto, Kızıl
in, Yıldıran, Samardı, Kadıcık, Hisar, Çalkan, Koca ali, Kuyucak, Polat, Gürecik,
Hasan çelebi, Kefkici, Alevli, Sancak ve Tukarlı nahiyeleri, Marş
sancagının
merkez, Elbistan, Göksun ve Pazarcık kazaları ile Yenice kale, Alnuş
ve Erzin
nahiyeleri, Mamuret’ül Aziz sancagının merkez, Arapkir ve Keban kazaları ile
Molla köy, Hacı Sinan, Senci, Hoca lyas, Eymir nahiyeleri, Gaziantep sancagının
merkez ve Rumkale kazası, Musul sancagının Viransehir kazası, Ergani
sancagının merkez, Çermik ve Ergani kazaları ile Egin ve Çüngüş
nahiyeleri
bulunmaktadır.572 Mübadillerin gelmesiyle beraber, iskân mıntıkalarında ihtiyaca
göre degisiklikler yasanmıs, “ Hey’et-i Vekile Tarafından Onaylanmış
Üç
Numaralı skân Mıntıkalarını Gösterir Cetvel” baslıgında bir yazıyla ek iskân
mıntıkaları tespit edilmistir. Bu sebeple Malatya ve Adana vilayetlerinde de iskân
mıntıkalarına eklenen nahiyeler olmustur.573 Ancak özellikle dogu illerimizde
yıllar itibariyle yerlestirilen mübadiller hakkında net bir sayıya ulasılamamıstır.

Mübadele mâr ve skân Vekaleti de mübadilleri, uygun olan yerlerde
bulunan emvâl-i metrûkeye toplu olarak yerlestirme plânının yanında yeni
yerlesmeler insa etme yoluna da gitmistir. Mesela Tevfik Rüstü Bey, Atina’da
Kavala ve Drama ahâlisinden giden bir kafilenin zmir ve Kusadası çevresine
iskânlarını teklif etmis, bu mübadillerin vasfı geregi iskânlarının uygun olacagını
Vekalete bildirmistir.574 skân bölgelerini begenmeyen veya birbirinden ayrılmak

570 BCA: 272.12/20.102.17
571 skân Tarihçesi, s.18
572 BCA: 272.12/20.102.17
573 BCA: 30.10/123.872.1
574 BCA: 272.11/17.81.12


istemeyen mübadiller bölgelerinden kaçarak akrabâsının veya geldikleri
bölgelerden tanıdıklarının yanlarına kaçmıslar, bu durum komisyonlarda yapılan
görüsmelerde de gündeme gelmistir. Tevfik Rüstü Bey, 06 Aralık 1923 tarihinde
Basvekalet’e gönderdigi bir mektupta575; “Filhakîka Garbî Makedonya
muhacirleri yarın nakil olunacaktır. Ancak Makedonya ahâlisinden hemen nakil
olunacaklarına dair propagandada köylerini bırakmıs, müsaderât ve mezalim
derecesinde muameleye ugramıs… Kozana ahâlisinin 30-40 kisisinin hemen
naklini, bunun içinde Kavala ve Drama ahâlisinin bir kısmının bırakılmasını teklif
ederim. Mayıs’a kadar 150.000 kisi nakledilecektir. Yapılan baskı ve zulümler
dayanılmaz hâle gelmistir. Türk Hükûmeti gerekli uyarıları yapmasına ragmen
Yunan Hükûmeti bir çözüm bulamamıstır.” diyerek Yunan Hükûmeti’nce yapılan
kötü propagandaya ve tasınma isinin önceligine dikkat çekmistir.

Mübadil göçmenlerin yanında birçok gayrimübadilin yollara düsmesi,
mallarına el konulması, gasp edilmesinin önüne geçmek konusunda Yunan
Hükûmeti delegelerinin kayıtsız kalması üzerine Tevfik Rüstü Bey; “Yunan
Hey’etiyle evvelki günkü muhaberemizde pek çok mâateessür olduklarını ve
Yunan Hükûmeti’nin her hâle nihayet vermesi için mütesebbisât olduguna fakat
ihtar edilmiş
evâmirin her tarafa muvasalâtı için daha iki gün nazar-ı müsamaha
ile emvâlleri müsadere edilenlerin hepsine iâde ve telafi edeceklerini beyan
etmeleri üzerine bu gibi harekete kat’î bir nihayet vermek ve mukavelenâme
ahkâmına tamamıyla tatbikte uygulamak gerekirken çok geç kalmakta
olduklarından korkulmakta olundugu, buradaki ahvâl Türkiye’nin ma’lûmât olur
ve buradaki durum oraya da sirâyet ederse o vakit her seyde kendileri gibi
müteessir olunacaksa da elden bir sey gelemeyecegini ve binâenaleyh her hâlde
hızlı olmaları bildirilmistir. Bu sözlerimizin tahrîren müracaâtımızla dikkat
çekmiş
ve telasa sebep olmustur. Bundan beş
dakika sonra Yunan Hey’et-i
Murahhası riyaseti tarafından bir tezkire aldım. Bu tezkire de her türlü sedîd
hareketlerde bulunan evâmirin Yunan Hükûmeti’nce telafi edilecegine valilere,
jandarma kumandanlarına ve genel me’mûrîne bildirildigi beyân edilmistir.”576
ifadesiyle Yunan delegeleriyle yaptıgı görüsme üzerine bilgi vermekte, Yunanlı

575 BCA: 30.10./123.876.12


yetkililerin tavırlarına dikkat çekmektedir. Yunan Hükûmeti’nin bu geciken
tavırlarından endise duyan Tevfik Rüstü Bey’in endiseleri gerçeklesmis, Yunan
Hükûmeti mübadiller üzerinde her türlü baskı metodunu kullanarak göçe
zorlamıstır.

Mübadele, mâr ve skân Vekaleti, 1924 yılı Haziran ayında kaçtıkları
veya gitmek istemedikleri için nakliyatı yapılmamış
olan mübadillerin
gönderilmesi ile ilgili bir plânı Atina’da bulunan Mübadele komisyonundaki Türk
delegesine bildirmistir.577 Bu plâna göre, Kavala ve Drama’dan 9.200, Yenice’den
3.977, Isıklar’dan 985, Kayalar’dan 8.000, Florina’dan 5.000, Kozana’dan 9.000,
Mayadag’dan 2.000, Yanya ve Preveze’den 2.500, Kariya’dan 9.000, Karacaova,
Vodina ve Lankaza’dan 2.000 kisi olmak üzere 51.662 kisi Türkiye’ye,

stanbul’un Çatalca ve Besiktaş
çevresi ile Sinop’tan 1.547, Karahisar-ı Sarkî’den
3.719, Nigde, Kayseri ve Aksaray’dan 10.000, Akdag’dan 6.000, Ankara’dan
3.000, Samsun’dan 3.000 ve Trabzon’dan 3.000 kisi olmak üzere 30.266 kisi
Yunanistan’a sevki yapılmıstır. Her iki ülkede de daha önce bahsedildigi üzere
iskân bölgelerinden kaçan veya iskânı kabul etmeyen mübadiller, ya mübadele
dısında olan sehirlere gitmisler ya da akrabânın yanına sıgınmıslardır. Rum
mübadillerin de ilk gittikleri yer stanbul olmustur.

Selanik limanından 1924 yılı Agustos ayı itibariyle Türkiye’nin muhtelif
bölgelerine muhacir sevk edilmis, birçok vapur Anadolu’daki çesitli limanlara
muhacirleri indirmis, iskân bölgelerine nakiller baslamıstır.578 1924 Agustos’u
itibariyle Selanik limanı çıkış
olmak üzere, Giresun iskelesine Ankara vapuru ile
1.594, zmir iskelesine stanbul ve Altay vapurlarıyla muhtelif tarihlerde 65,
Gelibolu iskelesine, Tesvîkiye ve Ankara vapurlarıyla 2.103, Tekfur dagı
iskelesine Tesvîkiye, Trabzon ve Bahr-ı Cedit vapurlarıyla 6.074, Biga iskelesine
Tesvîkiye vapuruyla 597, Urla iskelesine Altay vapuruyla 505, Karaburun
iskelesine Altay vapuru ile 477, zmit iskelesine 313, stanbul iskelesine
Tesvîkiye ve Sakarya vapurlarıyla 1.936, Antalya iskelesine Altay vapuru ile 996,

576 BCA: 30.10./123.874.30
577 BCA: 272.11/18.85.4
578 BCA: 272.00/19..93..8


Trabzon iskelesine Sakarya vapuru ile 1.935, ve Ayvalık iskelesine 61 ve Mersin
iskelesine yine stanbul, Dumlupınar ve Asya vapurlarıyla 7.651 kisi ile birlikte
toplam 23.707 kisi nakledilmistir. Aynı vapurlarla yapılan sözlesme geregi,
yolcuları rahatsız etmeyecek miktarda hayvan da tasınmıstır. Aynı ay içerisinde
Mersin iskelesinden Konya’ya gitmek üzere 4.441, Diyarbakır’a gitmek üzere 300
ve Adana’ya gitmek üzere 310, toplam 5.051 küçükbaş
hayvan nakledilmistir.
Selanik iskelesinden aynı yılın Kasım ayı içersinde mübadeleye tâbi 320.742 kisi
ve mübadeleye gayritâbi 3. 838 kisi ile toplam 324.580 kisi nakledilmistir.
Gayrimübadil olmasına karsın malını mülkünü bırakıp iskelelere gelen
Müslümanların da eger vapurlarda yer kalmıs ise tasınmasına izin verilmistir.

Kasım Ayı tibarıyla Gelenler

Mıntıkalar Mübadeleye gayri
tâbi
Mübadeleye
tâbi
Yekûn
Samsun --51.353
51.353
Trakya 118 59.902 60.020
Trabzon --18.836
18.836
zmir 623 59.185 59.808
Bursa 398 24.450 24.848
stanbul --30.093
30.093
zmit --24.711
24.711
Antalya --4.254
4.254
Konya 1.485 22.155 23.640
Adana --20.246
20.246
Sivas 805 3.314 4.121
Kastamonu 407 2.216 2.623
Yekûn 3.838 320.742 324.580

Bu dagılıma göre 1924 Agustos’u itibariyle Selanik limanından daha
önce gelenlerle birlikte mübadeleye tâbi 367.501 kisi ve mübadeleye tâbi olmayan

11.675 kisi çesitli mıntıkalara sevk edilmislerdir. 1924 Aralık ayı itibariyle ise
yine Selanik’te toplanmış
olan 25.000 kisinin Türkiye’de iskân bölgeleri tespit
edilmis, vasıflarına göre dagılımı raporla vekalete bildirilmistir. Buna göre, Bursa
vilayetine çiftçi ve ipekçi 5.000, Tekirdağ
vilayetine ziraatçı, bagcı ve tütüncü
7.000, zmit vilayetine Vodina’dan gelen ipekçi 1.500, Gelibolu vilayetine bagcı,

çiftçi ve tütüncü 5.500, Çanakkale vilayetine çiftçi 2.000, Kütahya vilayetine
Vodina’lı bagcı ve zanaatkâr 1.500, stanbul’un Kartal kazasına çiftçi ve
bahçıvan, Pınarbası kazasına da oduncu, kömürcü ve bahçıvan olmak üzere 2.500
ve toplam olarak da 25.000 nüfus mübadil iskân edilmistir.579 Selanik’te ihrac
iskelelerinde toplanan muhacirler iskân bölgelerine göre tasınmıs, çıkacakları
limanlar belirlenmis, köyler bu anlamda gruplara ayrılmıstır. Buna iliskin olarak
Mübadele mâr ve skân Vekaleti, Balıkesir vilayetine gönderdigi bir yazıda
Selanik’in Gevgili kazasına baglı köylerinden Egribucak, Hasan Bey, Davutlu ve
Kosamarlı köylerinin Balıkesir bölgesine iskân edileceklerini bildirmistir.580

16 Temmuz 1925 Tarihinde stanbul’da skân Olunan Nüfus

42 hâne skân olunmak için bulunan
Merkez 298 hâne skân olunan

858 hâne skân olunan Beyoglu Vilayeti
900 hâne Toplam
135 hâne skân olunmak üzeredir.
423 hâne Toplam

572 hâne skân olunmak üzeredir.
Gebze 377 hâne skân olunan

528 hâne skân olunan Kartal
1090 hâne Toplam
14 hâne Evvelce gelmisolanlardır.
391 hâne Toplam

69 hâne Tamamen iskân olunmustur. Ömerli
69 hâne Toplam
Kadıköy 38 hâne skân olunmustur.


5 hâne Derdest iskân olunan
43 hâne Toplam
Mübadelenin baslamasıyla beraber gelen mübadillerin bir kısmı stanbul
ve çevresinde iskân olunmustur. Merkez ve kazalara dagılan mübadillerin bir
kısmı kalıcı, bir kısmı da geçici olarak iskâna tâbi tutulmustur. Mübadele suretiyle
gelip stanbul ve çevresinde 3.036 ve daha sonra 1.423 kisi olmak üzere 16
Temmuz 1925 tarihinde 4.615 hânede 17. 913 nüfus mübadil yerlestirilmistir.
Bunlardan 1.351 hâneden 5.140 nüfus, Türk-Yunan Mübadele
Mukavelenâmesi’yle gelmistir. Mübadele suretiyle gelenlerden 3.192 hânede

12.773 nüfus stanbul ve çevresinde, 72 hâne de Küçükçekmece’de geçici olarak
579 BCA: 272.11/20.102.16
580 BCA: 272.12/51.116.17


yerlestirilmistir. stanbul’a gelen mübadiller vilayet itibarıyla dagıtılmıs,
Beyoglu’ndakilerin bir kısmı köylere yerlestirilmis, bunlara ev ve arazi
verilmistir. stanbul ve diger bölgelerde Mübadele mâr ve skân Vekaleti iki türlü
iskân sekli kullanmıstır; Mübadele anlasmasından önce gelenler geçici, anlasma
ile gelenler de kalıcı iskân olmustur.581

3.2.2.1. Samsun Bölgesi

Mübadele anlasması geregi göçün en yogun oldugu bölgelerden olan
Samsun’da iskân islemlerinde karsılasılan en önemli sorun konut ihtiyacı
olmustur. Bölgedeki emvâl-i metrûkun yakılmış
olması, Rum mübadillerin
iskelelerde yıgılmış
olması hem tasıma isinde hem de iskân yerlerinde sorun
kaynagı olmustur. Bölge dahilinde olan Amasya, Tokat gibi sehirlerde iskân
olunmak istemeyen mübadiller ya Samsun’a ya da diger bölgelerdeki akrabâsının
yanına kaçmıstır. Samsun bölgesi Amasya, Tokat, Giresun, Ordu, Sinop ve
Karahisar-ı Sarkî kazalarını da içermektedir. Drama ve Kavala civarındaki tütüncü
mübadillerden 30.000 civarında bir nüfusun yerlestirilmesi plânlanan582 Samsun
ve havalisi mıntıkası; Canik sancagının Bafra, Çarsamba, Terme kazaları ile
Kavak ve Alaçam nahiyeleri, Sinop sancagının Gerze, Boyabad, Ayancık kazaları
ile Yenicuma, Turhan, Osmancık ve Türkeli nahiyeleri, Giresun sancagının
Tirebolu ve Görele kazaları ile Kesan, Akköy, Piraziz, Çotak ve Çarsamba
nahiyeleri, Ordu sancagının Fatsa ve Ünye kazaları ile Bolaman, Persembe,
Ulubey, Aybastı ve Karakuş
nahiyeleri, Lazistan sancagının Kurrâ-ı Sagır,
Mayadere, Karadere, Arkamıs, Hemsin, Arhavi, Kemalpasa ve Viçe nahiyeleri,
Bolu sancagının Düzce, Gerede, Göynük ve Mudurnu kazaları ile Akça sehir ile
Mengen nahiyeleri, Zonguldak sancagının Devrek, Bartın ve Eregli kazaları,
Kastamonu vilayetinin nebolu kazası ile Trabzon vilayetinin Vakfıkebir,
Sürmene, Akçaabat, Of ve Maçka kazaları ile Yomra, Tonya ve Sarlı
nahiyelerinden olusmaktadır.583

581 Aksam, 16 Temmuz 1925
582 skân Tarihçesi, s.18.
583 BCA: 272.12/20.102.17


Kayalar, Karaferye, Vodine, Katrin, Alasonya, Lankaza, Demirhisar,
Yenice-i Vardar, Karacaabad ve Gevgili’nin Yunanistan’da kalan köylerinden

3.000 tütüncü, 25.000 çiftçi ve bagcı ile 15.000 zeytinci nüfus yerlestirilmis584
olan mıntıkada Karadeniz kıyısında olmayan Amasya sancagının; merkez,
Merzifon, Köprü, Ladik, Havza, Gümüshacıköy ve ncesu kazaları ile Aziziye,
Pazar, Çolakdere, Karaca Abdal, Kara Halil, Gümüş
Madeni, Saraycık,
Hamamözü, Ortaköy nahiyeleri, Tokat Sancagının; merkez, Resadiye, Artukova,
Erbaa, Zile ve Niksar kazaları ile Pazar, Turhal, Besru, Kızılca, Çiftek, Alaca
nahiyeleri, Karahisar-ı Sarkî sancagının merkez, Kul Hisar, Mesudiye, Alucra ve
Susehri kazaları ve Naibler, Sis, Orta, Sensuvar, Aranış
nahiyeleri, Gümüshane
sancagının; merkez, Torul, Kelkit ve Siran kazaları ile Kumas, Yagmurdere,
Kürtün, Kosi nahiyelerinden olusmustur. skân bölgeleri çesitli kazaları da
içerdiginden Samsun bölgesine Yozgat, Çorum, Çankırı, Sivas ve Kastamonu
vilayetleri de dahil edilmistir. Yozgat sancagının; merkez, Akdağ
Madeni,
Bogazlıyan ve Devecidağ
kazaları ile Sorgan, Kızılca Koca, Selametli, Kara
Magara, Akdağ
ve Eski nahiyeleri, Çankırı sancagının; merkez, Ilgaz ve Çerkeş
kazaları ile Sabanözü, Karacaviran, Orta, Ovacık, Mecidiye ve Bayındır
nahiyeleri, Çorum sancagının; merkez, Hüseyinabad, Osmancık, Sungurlu, skilip
ve Mecidiye kazaları ile Kargı nahiyesi, Kastamonu vilayetinin; Tasköprü ve
Tosya kazaları ile Gökçe Agaç nahiyesi, Sivas vilayetinin; merkez, Aziziye,
Yıldızeli, Hafik, Zara, Divrigi, Darende, Kangal ve Gürün kazaları ile Ulas,
Sakirbegli, Viransehir, Marbekir, Tuglar, Pazaryeri, Gemerek, Deli lyas, Emlâk,
Çırçır, Direkli, Balcalı, Kapana, Mamuga, Araniye, Karaca Viran, Kulcalı,
Kesme, Ayvalık, Balaban, Kavak, Bahçe, Deliktas, Alacahan, Göksüviran ve
Karadoruk nahiyeleri iskân bölgesi olarak tespit edilen bölge dahilinde
bulunmaktadır.

3.2.2.1.1. Samsun

Mübadillerin indirme ve bindirme iskelelerinden olan Samsun, yogun
göç akısından fazlasıyla etkilenmistir. Bölgeye Makedonya’dan büyük kafilelerle
mübadil iskân olmustur. Samsun’a gelen mübadil ailelere hemen ev, tarla, bağ
ve

584 skân Tarihçesi, s.18.


dükkândan tevziât yapılmış
ise de, yasanan yogun göçlerden dolayı yasanan
kargasa ortamında firar vakaları da yasanmıstır. Özellikle Terme gibi iklimi çetin
olan kazalar ve civarında iskân olunmak istemeyen aileler genellikle firar
etmislerdir. Yasanan bu vakalar sebebiyle vekalet bazı bölgeleri iskân
mıntıkasından çıkarmıstır. Birinci mıntıka dahilindeki Samsun’da skân
Defterleri’ne göre 1924 yılı itibariyle Kavala’nın; Hüseyinbey köyü, brahim
Pasa, Ahmediye, Selimiye, Kadı Ahmed, Hamidiye, Yeni Mahalle, Halil Bey ve
Kadı Mahallesi; Drama’nın; Hamidiye, Devrisbali, Namazgâh, Drama sancagının;
Sarısaban kazasının Muratlı, Karacalar, Yeniköy, Koçogulları, Uzun Kuyu,
Kozanlı, Sepetçiler, Uzunköprü, Karacakoyun, Baroglu, Nedirli; Selanik
sancagının; Mesudhan, Çayır Mahallesi, Yedi kale, Zihni pasa, Hacı Mustafa,
Hacı smail ve Drama’nın Kayalar ve Siroz gibi mahalle ve köylerinden gelen
Samsun’da karaya çıkan mübadillerin 4.934’ünün burada iskânı kararlastırılmış
ise de, firar ve izinli gidenlerle beraber 2.074’ü erkek, 1.834’ü kadın olmak üzere
toplam 3.908 kisi sehir dahilinde iskân olunmustur.585 Mübadele islemlerinin
sonuna kadar geçen sürede Toprak ve skân Genel Müdürlügü’nün verilerine göre
toplam 23.454 mübadil iskân edilmistir.586 Küçük kafileler hâlinde gelen
mübadillerde bölgede dagınık olarak iskân olunmustur. Mesela stanbul’da
toplanmış
olan Drama mübadillerinden tütüncü ve çiftçi 88 nüfus ile 27 hânede
146 kisi stanbul altıncı Mıntıka skân ve âse Müdiriyeti vasıtasıyla bölgede
iskân edilmistir.587

1925 Temmuz tarihli ve 16564/71 numaralı Dâhiliye Vekaleti’nin
telgrafına cevap olarak tetkiki bitirilmiş
olan Samsun vilayetine ait kayıtlarla ilgili
bilgiler 15 Agustos 1925 tarihinde bir rapor hâlinde sunulmustur.588 Bu rapora
göre Samsun vilayetinde mübadeleye gayritâbi sahıslardan kalmış
olan 7.500 Lira
kıymetinde bir adet dokuma fabrikası, 58.500 Lira kıymetinde 157 parça dükkân
ve magaza, 61.400 Lira kıymetinde 170 hâne ve 2.500 Lira kıymetinde 43 parça

585 Nedim PEK, Mübadele ve Samsun, Ankara 2000,Türk Tarih Kurumu yayını, s.83.
586 Cevat GERAY, Türkiye’den ve Türkiye’ye Göçler ve Göçmenlerin skânı (1923-1961),
Ankara 1962, s. Ek:Tablo 5.
587 BCA: 272.11/17.73.21; 272.11/17.37.17
588 BCA: 272.11/21.107.23



arsa, 800 Lira kıymetinde 15 adet sebze bahçesi, 3.230 Lira kıymetinde 181
parçada 837 dönüm ziraata müsait arazi, 1915 yılından beri kayıtlı olan ve
kullanılan 5.000 Lira kıymetli 129 parça arazi mevcut bulunmustur. skâna uygun
170 hâne muhacir idaresince Vilayât-ı Sarkiyye mültecilerine tahsis olunmustur.
Mübadeleye tâbi Rumların metrûk gayrimenkulünden muhacirine tevzî olunan
miktarından baska milli emlâkin idaresinde 200 hâne ile 300 kadar dükkân ve
magaza mevcut olup bunların kıymeti 100.000 Lira olarak tahmin edilmistir.
Samsun merkez kazasında Rumlardan kalan ne kadar arazi oldugu Samsun iskân
idaresince yıl itibariyle tespit olunmadıgından Samsun ve civarındaki limanlarda
bekleyen Rumların tasınması için hemen vapur bulunmasını isteyen Hâriciye
Vekaleti bu Rumların yerine Midilli’den Müslümanların iskânını uygun
buldugunu cra Vekilligi’ne bildirmistir.589

Samsun’un kazalarından Bafra’da 1924 yılı itibariyle iskân olunan 7.797
göçmenin 6.279’u mübadil olarak tespit edilmis, 1926 Subat’ında bu
mübadillerden 5.615’i müstakil bir eve yerlestirilmistir. Alaçam merkezde de
Sarısaban, Kavala, Kayalar, Drama ve Selanik çevresinden gelen 482 kisi
yerlestirilmistir.590 Kazada Rum ve Ermeni emvâl-i metrûkesinden muhacirîne
henüz tevzî olunmamış
25 hâne, 125 dönüm bahçe, 49.940 dönüm arazi oldugu
gibi henüz muhacir iskân edilmemiş
olan 41 adet köy bulunmaktadır. Bu köylerin
hâneleri isyan esnasında yanmış
ve Rum ahâlisi mübadeleye tâbi tutulmuş
oldugundan tapu kayıtları ve arazi miktarı temin edilememistir. Çarsamba
kazasında 381 hânede 1.424 nüfus mübadil tamamen yerlestirilmistir. Bunlardan
baska emvâl-i metrûkeden Kıslar Romanı köyünde 14, Ordubası köyünde 2 hâne
ve arazi-i metrûkâttan çesitli köylerde 59 hâne bulunmaktaysa da bunların bir
kısmı vakıfa ait arazi üzerinde kurulmuş
ve bir kısmı da mülk olarak
kaydedilmistir. emvâl-i gayrimenkulden kaza dahilinde 9.857 dönüm arazi tespit
edilmiş
ise de, bunlardan yaklasık 800 dönüm arazi ziraata uygun bulunmustur.
Terme’de ise mübadeleye tâbi ve gayritâbi sahıslara ait kaza ve köylerde 22 hâne,
2 magaza, 1 dükkân ve 5.493 dönüm arazi bulunmussa da kazanın kötü iklim

589 BCA: 30.10/123.873.5
590 PEK, a.g.e., s.88.


sartları kazaya gelecek mübadillerin yasamalarını imkânsız kılacagı591
gerekçesiyle vekalet tarafından iskân islemi uygulanmamıstır.

Havza’da Mübadeleye Tâbi Mahallere skân Edilen ve Edilmeyen Muhacirler

Emlâk ve
arazi ile iskân
olan
Henüz iskân
olunmayan
Memleketi Hâne Toplam
Nüfus
Hâne Nüfus Hâne Nüfus
Sâkin Oldukları
Köy
Yunanistan
muhacirlerinden
2 6 ---
2
6 Çukur köyü
“ “ “ “ 9 29 ----
9
29 Köse Ömer
köyü
“ “ “ “ 4 22 ----
4
22 Güzçamı
“ “ “ “ 53 217 ----
53
217 Seritdar köyü
“ “ “ “ 22 67 17 57 5 13 Hasköy
1.Toplam 90 341 17 57 73 287
Atina’nın çevresi
Selanik, Dogancı
Köyü
Atina, Yapoz
Tatar ve Semana
Atina Ece Sultan
Köyü
Dimetoka
Garbî Trakya,
Ahirköy
Yunanistan 2 2 2 2 -----
Hasköy
6 24 ----
6
24 Osmanlı köyü
2 9 ----
2
9 Sarı Dere köyü
10 31 ----
10
31 skender köyü
59 203 51 182 8 21 Abalar köyü
6 20 6 20 ----


49 198 ----
49
198 “
2.Toplam 124 487 59 204 75 283

Tabloda birinci toplamda verilen bilgilere göre; 17 Subat 1924 tarihi
itibariyle Samsun dahilinde Havza’ya Yunanistan’ın mübadeleye tâbi
mahallerinden 90 hânede 341 mübadil gelmistir. Bunlardan 17 hânede 57
mübadile emlâk ve arazi verilerek iskânları yapılmıs, 73 hânede 287 mübadil de
henüz iskân edilmemistir. Bunlardan Çukur köyüne yerlestirilen ailelere elliser
kile, Güzçamı köyündeki iki hâneye yüz on dört kile ve Seritdar köyündeki
hânelere de yeterli miktarda tohumluk verilmistir.592 kinci toplamda verilen

591 BCA: 272.11/21.107.23
592 BCA: 272.11/17.77.6


168

Yunanistan’ın mübadeleye tâbi olmayan mahallerinden ise 124 hânede 487
gayrimübadil gelmiş
bunların 59 hânesinde 204 nüfusu emlâk arazi verilerek,
iskân edilmis, 75 hânede 283 kisisi de hiçbir sey verilmeden ve iskân edilmeden
bekletilmistir. Bu gayrimübadillerden 40 hânesi Uzun Köprü’nün köylerine, 92
hânesi de Havza’nın köylerine sevk edilmistir. Havza’nın Abalar köyüne sevk
edilen gayrimübadillere elliser olmak üzere 150 kile tohumluk verilmistir.

3.2.2.1.2. Amasya

Amasya, Müslüman ahâlisinin çogunun harîkzede oldugu bir vilayettir.
Rum çeteleri ile yogun çatısmaların yasandıgı bölgede sehir ve kasabalardaki
evlerin büyük bir kısmı yakılmıstır. Evleri yanan Müslüman ahâli var olan evlere
yerleserek isgal etmis, yarı yıkılmış
veya yanmış
olan evlerin de aksamını
yagmalamıstır. Bu sebeple Samsun bölgesine baglı Amasya’ya, 1924 yılında

5.081 göçmen sevk edilmis, sehirde barınma sorunu oldugundan bunların önemli
bir kısmı köylere yerlestirilmis, sehirde bulunan Vilayât-ı Sarkiyye Mültecileri de
bu sebeple Samsun’a sevk edilmistir.593 Makedonya’nın hemen hemen bütün
bölgelerinden gelen Müslümanların yerlestigi Amasya’da, Elazığ
ve Gümüshane
gibi civar yerlerde yerlesmek istemeyen Kayalar mübadilleri sehir ve köylere
yerlestirilmistir.594 Amasya’ya baglı Havza kazası merkezi ve Aydogdu,
Tekkekıran, Hacıdede, Koyun, Tahna, Karacaviranâbâd ve Kocaoglu köylerinde

1.060 mübadil yerlestirilmistir.595 Amasya merkezde hânelerin az olması
merkezde iskânı zorlastırmıstır. Merkezde 1924 yılı Subat ayı itibariyle
mübadiller için iskâna hazır hâne adedi 46’dır. Amasya ve çevresinde hâne
sıkıntısı çekildigi gibi iskân bölgelerinin hızla gelisebilmesi ve iskân sırasında
kullanılması için vasıflı elemana ihtiyaç duyulmus, bunun için Vekaletten Dülger,
Tasçı, Marangoz, Makinist, Duvarcı, Demirci, Tuglacı, Çömlekçi istenmistir.596

593 BCA: 272.12/ 45.77.22.(2)
594 YALÇIN, a.g.e., s.207-209.
595 PEK, a.g.e., s.74.
596 BCA: 272.10/2.13.2



169

Amasya Muhacirîn daresi’nden alınan defterden597 anlasıldıgı üzere
Amasya ile merkez kazası Kerastı’da 204 hânede 8.740 muhacir iskân edilmiş
ve
yukarıda belirtildigi üzere Amasya merkezden muhacirîn iskânına elverisli arazi
olup olmadıgı gösterilmemistir. Ladik kazasına 382 mübadil muhacir gelmiş
ise
de bunlar köylere yerlesmek istememis, kasabada tamamen mübadillerin iskânına
yetecek hâne bulunmadıgından, mübadillerden 97 nüfus kaza dısına gitmis, 285
nüfusun da yıl itibariyle iskânları yapılmamıstır. Kaza genelinde 38 köyde 8.573
dönüm Rumlardan, 331 dönüm Ermenilerden olmak üzere geriye toplam 8.904
dönüm arazi kaldıgı tapu kayıtlarında yazılmıstır. Havza kazasına bu güne kadar
456 hânede 1.638 nüfus muhacir gelmistir. Bunlardan Kıran ve Aydogdu
köylerindeki muhacirînden 120 hânesinin iskânları yıl itibariyle yaptırılmamıs,
fakat kendilerine arazi dagıtımı yapılmıstır. Bu arada Genel Harp’te mültecî
sıfatıyla bu kazaya gelen 129 nüfustan 80’i geri dönmek istememis, kaza içinde
bulundukları yerlerde yerlesmeyi istemis, kalan 49 nüfus ise geri dönmeyi kabul
etmistir. Balkan Harbi’nden sonra Rumeli’den mübadeleye tâbi ve gayritâbi
mahallerden gelen muhacirlerden 5 hânede 16 nüfus kasabada, 3 hânede 11 nüfus
da köylerde iskân olunmustur. Bundan baska emvâl-ı metrûkeden 2 hâne, 1
mektep, 1 bahçe, 1 han, 14 dükkân, 1 kahvehâne, 1 fırın, 2 fabrika, 2 kara
degirmen ile köylerde iskâna elverisli 16.486 dönüm arazi kaydedilmistir.

Yine aynı deftere göre, Amasya’nın diger kazalarından Merzifon’da arazi
ve emvâl-ı metrûkeden iskâna uygun 1.520 hâne ve 501 dükkân, kaza ve köylerde
33 degirmen mevcut olup çalıstırılabilir durumda bir fabrika, 16 kara degirmen ve
10 degirmen ocagı kalmıstır. Kaza ve köylerde ziraata uygun tarla, bag, bahçe ve
çiftlik toplam 1.895 parçadan ibaret ise de dönüm olarak miktarı bilinmemektedir.
Kazaya 220 hânede 901 nüfus mübadil gelmis, bu mübadiller 12 köyde
yerlestirilmiş
ve müstahsil bir hâle getirilmistir. Ilısu Kazası’nın Abacı köyünde
16, Rum nahiyesinde de Ermenilerden toplam 17 hâne ve 1500 dönümü geçen
arazi tespit edilmistir. Vezir köprü kazasına gönderilen 118 hânede 429 nüfus
Kayalar köyünde, 4 hânede 21 nüfus merkez köyde, 116 hânede 450 nüfus Nefs-i
Köprü kazasında, 76 hânede 239 Ersındık köyünde iskân edilmislerdir.

597 BCA: 272.11/21.107.23


Vezirköprü kazasında 3.500 dönüm arazi, 9 hâne Rum ve 6600 dönüm arazi, 25
dükkân ve 8 hâne-i metrûk vardır. Gümüshacıköy’de birçok bölgede de yasandıgı
üzere buraya gelen mübadillerin baska yerde bulunan ailelerinin yanına göçü
sorunu yasanmıstır. Gümüshacıköy’e mübadeleye tâbi olarak 278 hânede 1.199
nüfus muhacir gelmis, bunlardan 9 hânede 36 nüfus çesitli yerlere nakledilmis, 22
hânede 100 nüfus ise iskân bölgelerini terk ile Samsun havalisine gitmislerdir. 26
hânede 136 nüfus Akdagmadeni’ndeki iskân yerlerini terk ederek
Gümüshacıköy’üne gelmislerdir. Genel harp esnasında kazaya iltica edip geri
dönmek istemeyen 130 hâne muhacirîni yerlerinde iskân edilmislerdir.
Rumeli’nden mübadeleye tâbi olmayıp mahallerinden Balkan Harbi sonrasında
göç etmiş
olan 72 hâne Bosnak muhacirîni de Rum emvâl-i metrûkesinde iskân
edilmistir. Mıntıkaya yerlestirilen mübadiller yapılan araç, gereç ve nakdi
yardımlar ile müstahsil duruma getirilmistir.

3.2.2.1.3. Tokat

Tokat’ta iskâna uygun arazi, bağ
ve bahçe müsait ise de bölgede hâne
yoklugu ve mübadillerin firarı sıkıntı yaratmıstır. Her ne kadar bölgeye gelen
mübadiller parçalanmadan iskân edilmiş
ise de, ailelerin çogunlugu akrabâ yanına
gitmeyi seçmistir. Bu firarların yine Samsun mıntıkası içinde olması sebebiyle
vekalet bu tür göçleri kabul etmek zorunda kalmıstır. Bu sebeple Tokat’ta da en
büyük problem, mübadillerin iskân bölgelerinde durmamaları olmustur. Tokat
vilayetine 1924 Nisanı itibariyle 4.438 mübadil sevk edilmis, bu rakam aynı yılın
Agustos ayında 6.800’ü bulmustur. Bu mübadillerden 5.000’i yerlestirilmis,
kalanı da geçici olarak Müslümanların evlerine yerlestirilmistir.598 Mübadiller
küçük kafileler hâlinde de gelerek bölgeye iskân edilmislerdir. Mesela Kayalar
mübadillerinden olan Bekir Sıtkı ve arkadasları aileleriyle beraber Niksar’da599
Makedonya’nın Kırcova kazası ahâlisinden olan Hasan oglu Destan, Mehmet oglu
Rıfat ve muhtar oglu Ramazan da aileleriyle birlikte Tokat’ta600 bulunan emvâl-i
metrûkeye iskân edilmislerdir. Ayrıca Tokat ve kazalarında iskân edilmeleri

598 PEK, a.g.e., s.81.
599 BCA: 272.12/44.69.2
600 BCA: 272.12/45.74.9


171

gerekirken burada kalmak istemeyerek baska yere giden mübadillere de izin
verilmistir. Mesela Niksar’da iskân kararı alınan Kayalar mübadillerinden
Mehmet ve Salih oglu Abdullah Bafra’da bulunan Mehmet oglu Abdurrahman’ın
yanına gitmek istemis, bu istegi üzerine Bafra’da iskân olunmasına izin
verilmistir.601 Tokat’ta mübadele sonu itibariyle 1.630 ailede 6.209 kisi tamamen
iskân edilmistir.602 Vilayet merkez kazasından iskâna müsait ne kadar arazi ve
hâne olduguna dair bir rapor hazırlanmamış
ise de Zile kazasında 3.673 dönüm
tarla, 1.500 dönüm bag, 8 dönüm bahçe, 5181 dönüm arazi, 28 hâne Ermeni ile 9
dönüm bag, bahçe ile 13 hâne arsa, dükkân Rum emvâl-i metrûkun bulundugu
Emlâk-ı Milliye memurlugunun cetvelinde kayıtlıdır.

Elde ettigimiz belgelere göre Tokat’ın kazalarında en çok mübadil iskânı
Erbaa’da olmustur. Erbaa kazasında 566 hânede 2.081 nüfus iskân edilmis, ayrıca
kazada mübadeleye tâbi Rum mübadillerden olusan 18 köydeki hânenin tamamı
terk edilmistir. Ziraat yapmaya uygun bahçe ve arazinin ortalama 25.000
dönümden ibaret oldugu tespit edilmistir. Diger kazalardan Artukova kazasında
99 hânede 346 nüfus iskân olunmus, kazada Rum ve Ermeni emvâl-i
metrûkesinden 35 ila 40 bin dönüm arazinin mevcut oldugu kaymakamlıgın
tezkiresinden anlasılmıstır. Resadiye kazasında ise 29 hânede 108 nüfus
yerlestirilmistir. Kazada muhacirler için ayrılandan baska Rum ve Ermeni emvâl-i
metrûkesi olarak 764 parçada 4063 dönüm arazi tespit edilmis, hepsinin ayrı ayrı
kıymetleri asgari 2,5 azami 250 Lira olarak belirlenmistir. Tokat’a baglı büyük
kazalardan Niksar kazasında da, Ermeni emvâl-i metrûkundan yıl itibariyle 7213
dönüm arazi, 233 parça arsa ve bahçe mevcut oldugu Emlâk-ı Milliye
Memurlugu’nun raporundan anlasılmıstır. Kazada 422 hânede 1.672 nüfus
mübadile hazırlanan baska Rum arazisinin miktarı tespit edilmemistir.603

3.2.2.1.4. Giresun

Giresun’da da sehir ve kasabalarda evlerin çogunun yakılıp yıkılmış
olması iskânda yasanan en önemli sorun olmustur. Zaten vapurların indirme ve

601 BCA: 272.12/45.72.11
602 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
603 BCA: 272.11/21.107.23


172

bindirme iskelesi olan sehre yıgılan mübadiller birkaç aile bir evde sıkısık bir
sekilde ikâmet etmistir. Fındık bahçelerinin, evlerin yakılıp yıkılmış
olması,
tarlaların bozulması toprakların adil dagıtımını da zorlastırmıstır. Bir köye iskân
edilen mübadil ailelere uzakta yerlerde tarla, bahçe verilmesi itirazlara sebep
olmustur. Giresun mübadillerin indirildigi iskelelerden biri oldugu için sürekli
olarak degisen yapıda mübadil nüfusuna sahip olmustur. Mübadelenin resmen
baslamasıyla vapurlar yogun mübadil ikmaline baslamıs, elde ettigimiz ilk kayıtta
Ankara vapuru 1924 Mart’ında 1.594 mübadil Giresun’a indirilmistir.604 1924
Haziran’ında da Altay vapuru ile 39 erkek, 39 kadın olmak üzere 78 Kayalarlı,
707’si erkek, 618’i kadın olmak üzere 1.325 Kozanalı getirilmis, aynı yıl içinde
Giresun’a Makedonya ve Garbî Trakya’nın kaza ve köylerinden toplam 327,
1925-1927 yılları arasında da yasları 12’den küçük 91 ve 12’den büyük 227
mübadil yerlestirilmistir.605 1927 yılı itibariyle Dâhiliye Vekaleti’ne gönderilmek
üzere kaleme alınan rapora göre606 ise Giresun vilayeti dahilinde 181 aile ile
toplam 653 nüfus muhacir bulunmaktadır. Bunlardan Balkan Harbi’nden sonra
gelen 123 nüfuslu 45 aile merkez kazada, 7 nüfuslu bir aile de Görele’de, Birinci
Dünya Savası’ndan sonra gelen 13 nüfuslu 2 aile merkez kazada ve 5 nüfuslu bir
aile Tireboluda, Kafkas mültecilerinden 8 nüfuslu 2 aile ile diger 5 aile merkez
kazada bulunmaktadır.

kinci bölümde ifade edildigi gibi Samsun bölgesinde bulunan
Giresun’da da birçok emvâl-i metrûke isyanlar sırasında yakılmıs, tarla ve
bahçeler bozulmustur. Giresun merkezde iskân-ı âdî ile Rum metrûkesinden 165
hâne, 8 dükkân ve bir kahvehâne, 1.975 dönüm tarla ve 7.166 dönüm Fındık
bahçesi, Görele’de Ermeni metrûkesinden bir hâne ve 90 dönüm Fındık bahçesi
ve Tirebolu’da birer hâne verilmistir. Bu taksimde 50 ocak fındık veren bahçede
bir çift, bir fundalık kabul edilmistir. Muhacirler henüz nüfusa kayıt edilmemis,
çogunlugu Bulancak’ta ihtiyaçtan fazla ev olmasına ragmen üç aile muhacir bir
hâneye yerlestirilmistir. Tepeköy ve Bulancak’ta arazi tevziâtında adil bir dagıtım
yapılamamıs, köyden uzak yerlerde arazi verildiginden burada münakasalara

604 BCA: 272.01/19.93.8
605 PEK, a.g.e., s.77.
606 BCA: 272.12/51.113.3


sebebiyet verilmistir. Kuskaya’da hâne verilirken iki hâne bırakılmıs, Tepeköy’de
de fındık bahçelerinin dagıtımında sorun yasanmıstır.607 Geray’a göre ise, Giresun
merkezde mübadelenin sonuna kadar toplam 216 aileden 832 kisi mübadil
yerlestirilmistir.

3.2.2.1.5. Ordu

Samsun bölgesinde bir diger yer de, Ordu’da önemli bir sorun
yasanmamıstır. Sehir ve çevresinde iskânı kararlastırılan mübadillere hâne, tarla,
bahçeleri hemen verilmiş
iskânları yapılmıstır. Mübadillerin az olması, Vilayât-ı
Sarkiyye mültecisinin olmaması mübadillere emvâl-i metrûkenin dagıtımını
kolaylastırmıstır. Ordu’da nispeten daha az mübadil iskân olunmustur. Ordu’da
mübadelenin sonu itibariyle toplam 332 ailede 1.438 kisi yerlestirilmistir.608 Ordu
iline ait skân Defterleri’ne göre 1924 yılı itibariyle 1.679 göçmen sevk edilmis,
bunlardan 158 erkek, 169 kadın Ordu merkezde, 289 kisi merkez köylerde ve 801
kisi de Fatsa’da yerlestirilmistir.609 1927 yılı itibariyle ise Ordu merkez kazasında
104 hânede 410 nüfus mübadil, Fatsa kasabasında 32 mübadil aile, Ünye’de 375
mübadil, 2 gayrimübadil iskân edilmistir.610

20 Agustos 1925 tarihli iskan müfettislerinin raporuna göre Ordu merkez
kazada Rumlardan metrûk Yolalan, Gürze ve Erdolan köylerinde hâne insa
edilmek suretiyle iskân yapılabilecegi ve yine Ermenilerden kalan üç köyde de
312 dönüm arazi oldugu ve hayvan yetistirmeye uygun oldugu bildirilmis, Gölköy
kazasının iskâna uygun oldugu tespit edilmistir.611 1927 yılı itibariyle Ordu
merkezde mübadillere 1.621 dönüm tarla 2.399 dönüm fındık bahçesi 12 dükkân
ve magaza, 2 fırın, bir kahvehâne tevzî olunmustur. Arazi eksik alanlara buna
karsılık 227 dönüm daha arazi verilerek Kasım ayı sonuna kadar iskân muamelesi
tamamen bitirilmistir. 4 hânede 35 nüfuslu gayrimübadile ise 32 dönüm tarla 25
dönüm fındık bahçesi verilerek iskân edilmistir. Merkez kazada Vilayât-ı

607 BCA: 272.12/51.113.3
608 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
609 PEK, a.g.e., s.75.
610 BCA: 272.12/51.114.8
611 BCA: 272.12/46.49.1.(1)



174

Sarkiyye mültecisi yoktur. Ordu merkez kazasında 360 hâne, 197 magaza, bir
dükkân, 235 arsa varsa da harap ve tamire muhtaç oldugundan, 8.950 dönüm tarla
ve 1.450 dönüm fındık bahçesi çogunlugu köylerde ve muhtelif mahallerde
oldugundan tevzî yapılmamıstır.

Fatsa kasabasında mübadillere hâne verilmiş
ayrıca 16 dükkân, 1
degirmen, 1 magaza, 1.305 dönüm fındık bahçesi, 141 dönüm tarla dagıtılmıstır. 3
gayrimübadil aileye 2 hâne, 2 dükkân, 40 dönüm arazi verilmistir. Yıl itibariyle
kazada üç mübadil aile de henüz iskân emri gelmediginden bulundukları yerde
iskân edilmistir. Ünye kazasında 102 hânede 375 nüfus mübadil, 2 hâne
gayrimübadil ve 3 hâne Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi iskân edilmistir. Mübadillere
102 hâne verilmiş
henüz iskân edilmeyen dört hâne mülteciye de emlâk-ı
metrûkeden hâne verilerek iskân edilmistir. Ünye kazasında mübadillere 102
hâne, 1 dükkân, 6.978 dönüm tarla ve 336 dönüm fındıklık tevzî edilmistir.
Fatsa’da 3 mübadil, Ünye’de 4 mülteci iskân olunmamıstır. skân-ı âdîden noksan
arazi verilmiş
olanlara, arazisi mahkeme marifetiyle satılanlara altı kıtada 154
dönüm fındıklık ve 15 kıtada 166 dönüm tarla verilmistir. Yıl itibariyle Ordu’da
emlâk-ı metrûkeden 360 hâne, bir dükkân, 3 fırın, 235 arsa, 197 magaza, 8.950
dönüm tarla, Ünye’de 69 hâne, 32 dükkân, 3 fırın, 22 magaza, 9.355 dönüm tarla
ve 11 dönüm fındıklık hâlen tevzî edilmemistir.

3.2.2.1.6. Sinop ve Karahisar-ı Sarkî

Sinop’ta da Giresun’da oldugu üzere mübadillerin sehrin iskelesinde
yıgılmaları sorun olmustur. Sinop ve civarında nispeten az olan Rum mübadiller
ve Yunanistan’dan kafilelerle iskeleye çıkan Türk mübadiller kargasanın
büyümesine sebep olmustur. Vekalet bu sebeple Sinop iskelesine mübadil getiren
gemilerin ikinci bir yazıyı beklemeden hemen Rumları almasını böylece
sıkısıklıgın giderilmesini amaçlamıstır. Yunanistan’dan gelen mübadillerin karaya
çıkış
bölgelerinden olması sebebiyle Sinop’ta bölgeye gelen mübadil sayısı ile
iskân olunan mübadil sayısı arasında farklılıklar bulunmaktadır. Mübadelenin
baslamasından itibaren Sinop bölgesindeki Rumlardan bosalan yerlere iskân için
mübadiller getirilmeye baslanmıstır. skân isinin yapılması esnasında hemen hâne
bulunması için Rumların gönderilmesine çalısılmıs, Kavala, Lankaza ve


175

Naslıç’tan gelen mübadiller iskân için Sinop’ta toplanmıstır. 1.547 Rum
göçmenin bir an önce tasınması geregini 1924 Mayıs’ında Mübadele mâr ve

skân Vekaleti Atina’daki Türk Murahhası Heyetine bildirmis, sevkıyâtın
gecikmesi üzerine Kayalar mübadilleriyle beraber gelecek olanların da iskânı için
Karahisar-ı Sarki’de ve Trabzon’da bulunan Rumlar ile beraber Sinop’ta
toplanmış
olan Rumların tasınması için vapur istenmistir.612 Hilâl-i Ahmer
doktoru Haydar Bey’in raporuna göre, vilayet idaresi burada iskân edilmek üzere

2.500 civarında zanaatkâr ve balıkçı istemis, ancak bölgeye Sarısaban’lı varlıklı
çiftçi aileler gönderilmistir.613 1927 yılında Sinop merkezde 225, merkez köylerde
de 437 mübadil, Gerze’de 195, Ayancık’ta 2 mübadil iskân edilmistir.614 Geray’a
göre mübadelenin bitirilmesi itibariyle vilayet dahilinde 225 ailede 920 mübadil
iskân edilmistir.615

1927 yılı itibariyle Sinop merkez vilayette iskân edilen 225 mübadile 45
hâne, 8 dükkân, 904 dönüm arazi, 900 zeytinlik verilmistir. Ayrıca 60 nüfus
mübadil de 8 hâneye yerlestirilmistir. Merkez köylerinde 102 hânede iskân olunan
437 mübadile 4.073 dönüm arazi 800 kiralık hâne tevzî edilmistir. Gerze
kazasında 45 hânede iskân edilen 195 mübadile 784 dönüm arazi, 3 dükkân, 194
zeytin, 107 kiralık mesken verilmis, Ayancık kazasında da bir hânede iki nüfus
mübadile 60 dönüm arazi verilmistir. Merkez vilayet mıntıkasında 36 hânede
iskân edilen Yugoslavya milletinden mübadil varsa da bunlar göçleri ile ilgili
belgeleri gösteremediklerinden iskânları kabul edilmemistir. Rum mübadillerden
mesken ve arazi kalan Gerze kazasında 4.500 dönüm ekilebilir arazi, Boyabad
kazasında biraz tamir ile iskâna hazır hâle getirilebilir durumda 10 hâne ve 423
dönüm arazi, Ayancık’ta kiralık olmak üzere biraz tamir ile kullanılır hâle
gelebilir 10 hâne ve 1.227 dönüm arazi tespit edilmistir. Yıl itibariyle Gerze’de 11
gayrimübadil, Boyabad’da 5 gayrimübadil iskân edilmemistir. Ayrıca Ayancık’ta

612 BCA: 272.11/18.83.25
613 PEK, a.g.e., s.71.
614 BCA: 272.12/51.114.8
615 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.



10 dükkân, 1.227 dönüm tarla, Boyabad’da 10 dükkân, 423 dönüm tarla ve
Gerze’de 4.500 dönüm tarla tevzî edilmemistir.616

Karahisar-ı Sarkî vilayetinde gelen mübadiller toplamda 1.425 ailede

5.617 kisidir.617 1924 Haziran’ı itibariyle vilayet’e 4.625 mübadil sevk edilmistir.
Aynı yılın Temmuzu’na kadar 2.535 büyük ve 653 küçük nüfustan olusan göçmen
kafileleri köylere dagıtılmıstır.618 Mübadillerin tasınması esnasında Karahisar-ı
Sarkî’de Selanik Kayalar kazasından gelen mübadiller için burada toplanmış
olan

2.000 civarındaki Rum’un hiç olmazsa bin civarındaki nüfusunun nakli istenmis,
bu nakliyat Sinop’ta toplanan Rum nüfus ile yapılmıstır.619 Merkez kazada 631
mübadil, 2 mülteci, Susehri’nde 607 mübadil, 44 mülteci, Alucra’da 33 mübadil,
3 mülteci olmak üzere 1.271 mübadil, 49 mülteci iskân olunmustur. Karahisar-ı
Sarkî’de 217 mübadil, 41 mülteci, Susehri’nde 5 mülteci, Mesudiye’de 83 mülteci
olmak üzere toplam 217 mübadil ve 129 mülteci 1924 yılı itibariyle iskân
olunmamıstır.620

skân olunan bu nüfusa Karahisar-ı Sarkî’de 20 hâne, 6 dükkân, 25.318
dönüm tarla ve 48 dönüm bahçe, Susehri’nde 651 hâne, 43.315 dönüm tarla ve
600 dönüm bahçe, Alucra’da 36 hâne ve 1.336 dönüm tarla olmak üzere 707 hâne,
6 dükkân 69.969 dönüm tarla ve 648 bahçe tevzî edilmistir. Bunlardan baska
Karahisar-ı Sarkî’de 2 hâne, 2 arsa, 5 magaza, Susehri’nde 11.900 dönüm tarla,
Kulhisar’da 19 hâne, 2.954 dönüm tarla, Alucra’da 5 hâne, 14 dükkân, 1 han, 2
degirmen, 1 fırın, 2.111 dönüm tarla, Mesudiye’de 13.000 dönüm tarla olmak
üzere 26 hâne, 14 dükkân, bir han, 2 degirmen, bir fırın, 5 magaza, 2 arsa, ve

29.965 dönüm tarla tevzî olunmamıstır. Vilayete gelmiş
olan 83 hâne ve 426
nüfuslu ran mültecisi iskân talebinde bulunmadıkları için bunlara hâne ve arazi
tevziâtında bulunulmamıstır.

616 BCA: 272.12/51.114.8
617 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
618 PEK, a.g.e., s.81.
619 BCA: 272.11/18.83.25
620 BCA: 272.12/51.114.8


3.2.2.2. Denizli, Aydın, Manisa ve Mugla Bölgesi

Bölge dahilinde bulunan Afyon ve Denizli mıntıkasında yasanan en
önemli sorun firarlar ve konut azlıgı olmustur. Her ne kadar Denizli ve Afyon’da
Rum mübadilin az olması iskânın kolay olmasını saglamış
ise de, aileler bölgede
durmamıstır. Manisa, Aydın ve zmir’de ise evler, bahçeler ve dükkânların
yakılmış
olması konut sorununa sebep olmustur. Harîkzedeler ve Vilayât-ı
Sarkiyye mültecileri kasaba ve köylerde kalan evleri isgal etmislerdir. Bu durum
üzerine vekalet numune köyler insası ve tamirât sözlesmeleri gibi desteklerle
konut sorununa çözüm aranmıstır. Drama, Kavala ve Selanik havalisinden 4.000
tütüncü, 20.000 bagcı ve çiftçi ile 40.000 zeytinci yerlestirilmesi kararlastırılan
bölgeye Grabena, Naslıç, Kesriye, Kavala, Siroz, Drama ve Florina’dan da
mübadil gelmistir.621

zmir, Manisa, Mentese ve Denizli çevresinden olusan bu mıntıkada
mübadeleye tâbi olan yerler; zmir sancagının merkez, Nif, Karaburun, Kusadası,
Çesme, Tire, Ödemis, Urla, Bayındır, Seferihisar ve Bergama kazaları ile
Seydiköy, Torbalı, Bornova, Degirmendere, Kızılcadag, Bozgan, Küçükbahçe,
Selçuk, Davudlu, Alaçatı, Barbaros, Hatay, Perge, Kalasun, Balaban yolu,
Gülbahçe, Foça-i cedid, Aliaga çiftligi, Kaz tepe, Dikili, Çandarlı, Ayazmend,
Resadiye, Kurtluk, Mescid ve Meselik nahiyeleri, Aydın sancagının merkez,
Nazilli, Bozdogan, Söke, Çine ve Karacasu kazaları ile Eminâbâd, Sarıca,
Kuyucak, Sultanhisar, Yeni Pazar, Akköy, Bagarası ve Dumancı nahiyesi, Manisa
(Saruhan) sancagının merkez, Turgutlu, Alasehir, Kula, Akçasehir, Salihli,
Gördes, Demirci, Esme, Kırkagaç ve Soma kazaları ile Palamut, Dagmarmara,

neköy, Selendi, Gölmarmara, Adala, Borlu, Güre ve Gelenbe nahiyeleri, Karasi
sancagının Sındırgı kazası ve Gölçük nahiyesi, Denizli sancagının merkez, Tavas,
Buldan, Sarayköy, Çal ve Sarkî Karaagaç kazaları ile Honaz, Kale-i Tavas,
Gönen, Baklan ve zle nahiyeleri, Mugla sancagının merkez, Milas, Fethiye,
Köycegiz, Bodrum ve Marmaris kazaları ile Ula, Bozüyük, Digerâbâd, Kavaklı
dere, Ören, Güllük, Kadırga, Selimiye, Kaya, Esen, Üzümlü, Dalaman, Karaâbâd,
Bozburun, Resadiye ve Süleymaniye nahiyeleri, Kütahya sancagının Usak, Gediz,

621 skân Tarihçesi, s.18; YALÇIN, a.g.e., s. 225.


Simav ve Tavsanlı kazaları ile Banaz, Ulubey, Karahallu, Sabhâne ve Dagardı
nahiyeleri, Afyon Karahisar sancagının Sandıklı, Çivril ve Dinar kazaları ile
Baladlı nahiyesinden olusmaktadır.622

3.2.2.2.1. Manisa

Yunan ordusunun çekilmesi esnasında taş
üstünde taş
bırakılmayan
Manisa, Aydın vilayeti dahilindeki en sorunlu bölge olmustur. Bölgede kalan
Rum ve Ermeniler, Yunan orduları ile beraber çekilmeleri esnasında bütün
evlerini yakmıs, bagları bozmuş
ve atese vermistir. Vekalet, mübadillerin bölgeye
iskânı sırasında fuzulî isgaller, harîkzedeler, mülteciler ve bunların yagmaları ile
ugrasmıstır. Alelacele bir hanede iskân olan mübadiller bozulmuş
tarla ve
bahçelerle baş
basa kalmıstır. Vekalet bu sorunu numune köyler insası ve tarım
aleti tohumluk gibi yardımlara çözmeye çalısmıstır. Manisa’da 3.662 hânede

15.468 mübadil iskân edilmistir. 1926 Kasımı’na kadar Manisa vilayetine baglı
Turgutlu kazasında, 388 aile mübadil, 120 aile gayrimübadil, 5 aile mülteci,
Alasehir’de 219 aile mübadil, 75 gayrimübadil, 6 aile mülteci, Kırkagaç’ta 875
aile mübadil, 170 gayrimübadil 2 aile mülteci, Soma’da 398 aile mübadil, 60 aile
gayrimübadil, 7 aile mülteci, Akhisar’da 867 aile mübadil, 180 aile gayrimübadil,
20 aile mülteci, Kula’da ve merkez vilayet kazasında 465 aile mübadil, 450 aile
gayrimübadil, 30 aile mülteci olarak toplam 8.847 aile mübadil ve 1.075
gayrimübadil ve 80 aile mülteci iskân edilmistir. skân bölgelerinden biri olan
Manisa vilayeti ve çevresinde iskân muameleleri Manisa valisinin raporuna göre,
1928 yılı sonu itibariyle tamamlanmıstır.623

Manisa vilayetinin genelinde bu mübadillere toplamda 2.349 ev, 155
dükkân, 423 arsa, 45.572 dönüm tarla, 22.893 dönüm bağ
ve 798 dönüm bahçe
verilmistir.624 1926 yılı itibariyle Manisa’nın kazalarında ise, Turgutlu kazasında
28 hâne, 4 dükkân 5.100 dönüm bag, 450 dönüm bahçe, 3.600 dönüm tarla, 600
adet zeytin ve Alasehir’de 18 hâne, 15 dükkân, 200 arsa, 3.100 dönüm bag, 115
dönüm bahçe, 1.500 dönüm tarla 900 adet zeytin, Kırkagaç kazasında 400 hâne 1

622 BCA: 272..12/20.102..17
623 BCA: 272.12/52.117.4
624 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.


179

dükkân 1 fırın, 4 arsa, 2 degirmen, 450 dönüm bag, 103 dönüm bahçe, 5.500
dönüm tarla, 15.000 adet zeytin, Soma’da 150 hâne, 10 dükkân, 2 magaza, 2
degirmen, 450 dönüm bag, 300 dönüm bahçe18.000 dönüm tarla, 20.000 adet
zeytinlik, Salihli’de 38 hâne, 2 dükkân, 1 fırın, 3 arsa, 1 degirmen 20.000 dönüm
bag, 38 dönüm bahçe, 4.400 dönüm tarla, 300 adet zeytinlik, Akhisar’da 900
hâne, 12 dükkân, 2 kahve hâne, 2 fırın, 2 magaza, 1155 arsa, 1yağ
hâne, 1
degirmen, 70 dönüm bag, 366 dönüm bahçe, 12.600 dönüm tarla, 10.300 dönüm
zeytinlik, Kula’da 8 hâne 300 dönüm tarla, Merkez vilayette 2.644 hâne, 37
dükkân, 5 magaza, 2 kahve hâne, 7 fırın, 2 yağ
hâne, 1 fabrika, 6 degirmen, 4.050
dönüm bag, 2.250 dönüm bahçe, 30.400 dönüm tarla, 50.946 agaç zeytin, 1.000
dönüm mera verilerek 1926 yılı itibariyle toplam 4.186 hâne, 85 dükkân, 48 kahve
hâne, 10 magaza, 1 han, 11 fırın, 15 hamam, 3 yaghâne, 1 fabrika, 22 degirmen,

44.800 dönüm bag, 3.172 dönüm bahçe, 87.700 dönüm tarla, 106.146 adet
zeytinlik, 10.000 dönüm mera verilmistir.625

Manisa’ya gelen mübadillerden bir kısmı evlere yerlestirilmek üzere
tamamen iskân olmustur. Yine 1926 yılında Balkan Harbi’nden sonra gelenlerden
Turgutlu’da 310 aile mübadil, 200 aile gayrimübadil, 10 aile mülteci, Alasehir’de
200 aile mübadil, 100 gayrimübadil, 15 mülteci, Kırkagaç’ta 400 mübadil, 300
gayrimübadil, 10 aile mülteci, Soma’da 300 mübadil, 150 gayrimübadil, 5
mülteci, Salihli’de 500 mübadil, 200 gayrimübadil, 10 mülteci, Akhisar’da 1.000
mübadil, 600 gayrimübadil, 20 mülteci, Kula’da 10 mülteci, merkez vilayetin ve
köylerinin 3000 mübadil, 700 gayrimübadil, 1200 mülteci ve Lozan
muahedesinden sonra gelenler 5.700 aile mübadil, 2.250 aile gayrimübadil, 200
aile mülteci iskân olunmamıstır. Ayrıca Alasehir’de muhacirlerin yerlestirilmesi
için baraka insası yoluna gidilmis, bunun için de vekaletten yardım istemistir.626

Manisa’nın kazalarında 1926 yılı itibariyle henüz dagıtımı yapılmamış
emvâl-i metrûke de bulunmaktadır. Bu emvâlden Turgutlu’da 300 aileye 3
degirmen, 200 dönüm bag, 1500 dönüm tarla 300 agaç zeytin, Alasehir’de 400
aileye 200 dönüm bag, 3000 dönüm tarla, 500 agaç zeytin, Kırkagaç’ta 10

625 BCA: 272.12/52.117.4
626 BCA: 272.11/16.68.10.(10)


dükkân, 100 Aileye 300 dönüm bag, 1000 dönüm tarla, 1510 agaç zeytin,
Soma’da 510 aileye 20 dükkân, 1 degirmen, 400 dönüm bag, 1000 dönüm tarla,
1000 adet zeytin, Salihli’de 50 aileye 1000 dönüm bag, 2000 dönüm tarla, 300
adet zeytin, Akhisar’da 10 hâne 1000 dönüm bag, 2000 dönüm tarla, 1000 adet
zeytin agacı, 2850 dönüm mera, Kula’da 40 hâne, 20 dükkân, 200 dönüm bag,
700 dönüm tarla, Merkez vilayet ve köylerinde 5 hâne, 7 dükkân, 1 magaza, 3
bahçe, 1 fabrika, 1 degirmen, 600 dönüm bag, 21.500 dönüm tarla, 11.400 zeytin,

30.500 dönüm mera, Demirci ile Esme kazalarının muhtelif köylerinde 6000
dönüm tarla mevcuttur. Muhacirlerin burada simdiye kadar iskân edilmemesinin
sebebi, çogunlugunun yardıma muhtaç olmamaları, incelemeleri biten köylerin
raporlarda bildirilmemesidir.

4 Kasım 1926 tarihli rapora göre Manisa’ya gelen Vilayât-ı Sarkiyye
mültecileri, iskân talep etmemeleri ve memleketlerine dönmekte ısrar etmeleri
yüzünden ayrıca hâne sayısının da yetersizliginden dolayı iskân edilememistir. 9
Ocak 1927 itibariyle 5.700 mübadil, 2250 gayrimübadil muhacirînin iskân
edilmeleriyle sahsi müracaatlarına göre bin aile kadarı iskân edilmistir. Bu
muhacirlerin Balkan Harbi’nden Lozan Antlasması’na kadar geçen süre zarfında
gelenlerden olduklarından bunların iskânları kanuni olmamıstır. Ancak
masraflarını karsılayabilenlerin iskânlarına 1927 yılı Mayıs ayına kadar izin
verilmistir. Lozan Antlasması’ndan sonra gelen muhacirlerden iskâna tâbi
tutulmayan muhacir kalmamıs, Balkan Harbi’nden sonra gelmiş
mübadiller ve
gayrimübadillerden henüz iskân olmayanların tamamen iskânları için yıl içinde
bitirilmeye çalısılmıstır.

3.2.2.2.2. Denizli ve Afyon

skân mıntıkası itibariyle Denizli ve Afyon Rum nüfusun nispeten az
oldugu sehirlerdir. Rumlar genelde sehir ve kasabalarda oldugundan ve fazla
tahrip edilmediginden dagıtımı kolay olmustur. Her iki sehirde de yasanan konut
sıkıntısı vekalet tarafından barakalar getirtilerek çözülmeye çalısılmıstır. skân
muamelesi gören bütün mübadillere tavziât yapılmış
ise de, mübadillerin
çogunlugu firara ederek özellikle zmir ve civarında bulunan akrabâ yanına
gitmistir. Denizli ve çevresine Kavala, Grabena, Drama ve Florina civarından


gelen mübadiller iskân edilmistir. Kavala ve Grebena civarından mübadeleye tâbi
tutulan mübadiller Denizli merkezde,627 yine Grebena’nın Hisarlı ve Verasno
köylüleri Honaz’da,628 Florina’dan gelen mübadillerin Sarayköy merkez’e629 ve
Drama’lı mübadillerde Çal’da630 iskâna tâbi tutulmustur. Denizli vilayetinde
toplam olarak 400 hânede 1.740 mübadil iskân edilmis, 193 ev, 141 dükkân,

14.511 dönüm tarla verilmistir.631 Ancak hem ulasılabildigimiz arsiv kayıtlarında,
hem de diger verilerden elde ettigimiz tam iskân olunan mübadil sayısında farklar
bulunmaktadır. Bu farkta iskân edilmesi için gönderilen fakat bölgede durmayarak
baska yerlere giden mübadillerin etkisinin oldugu muhakkaktır. Bu sebeple yıl
itibariyle iskân sonuçlarını vermekteyiz. 1926 itibariyle632 Denizli ve kazalarında,
toplam 528 mübadil, 82 gayrimübadil ve 62 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi olmak
üzere merkezde 416 mübadil, 66 gayrimübadil ve 10 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi,
Sarayköy kazasında 74 mübadil, 16 gayrimübadil ve 52 Vilayât-ı Sarkiyye
mültecisi, Çivril’de 35 mübadil, Garbî Karaagaç’ta 3 mübadil iskân edilmistir.

1926 yılı itibariyle iskânları yapılan bu mübadillere Denizli merkezde
320 hâne, 25 dükkân, bir degirmen, 2 fırın ve 6 magaza ile 890 dönü tarla, 154
dönüm bag, 1.658 dönüm bahçe, Sarayköy kazasında 78 hâne, 2 dükkân ile 177
dönüm tarla, 84 dönüm bag, 198 dönüm bahçe ve 334 dönüm zeytinlik, Çivril’de
2 hâne ve bir dükkân ile 750 dönüm tarla, Garbî Karaagaç’ta 3 hâne ve 100
dönüm tarla, olmak üzere 403 hâne, 28 dükkân, bir degirmen, 2 fırın, 6 magaza ile

1.317 dönüm tarla, 238 dönüm bag, 1.856 dönüm bahçe ile 334 dönüm zeytinlik
verilmistir.

1926 yılı itibariyle Denizli ve kazalarında iskân hakkı bulunan mübadil,
gayrimübadil ve mültecilerin hepsi iskân olunmustur. Ancak arazi tevzî
komisyonlarının yevmiyelerinde yasanan gecikmeler, tevzî edilen arazilere kıymet

627 BCA: 272.11/19.91.8;272.11/19.91.18
628 BCA: 272.11/54.133.23; YALÇIN, a.g.e., s.179,256.
629 BCA: 272.12/50.104.5
630 Ayfer ÖZÇEL K, “Denizli’de Mübadillerin skânı”, Mustafa Kafalı Armaganı, Ankara 2002,
s.398-399.
631 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
632 BCA: 272.12/51.114.8



biçilememesi, vilayet dahilindeki mübadil, gayrimübadil ve mültecilerin yardıma
muhtaç olup olmadıklarının belirlenememesine sebep olmustur. Denizli vali
vekilinin 11 Kasım 1926 tarihli raporuna göre, Denizli’de 22 gayrimübadil,
Çivril’de 14 gayrimübadil olmak üzere 36 kisi arazi ve hâne tevziâtı
bitirilmediginden bulundukları yerde iskân olunmustur. Ayrıca Denizli’de 12 hâne
Vilayât-ı Sarkiyye mültecisinin nereden ve ne zaman geldikleri tespit
edilemediginden evvelce bulundukları yerde tutulmuş
ancak arazi verilmemistir.
Bununla birlikte Denizli’de 10 dükkân, 4 degirmen, 2 fabrika ve 4 magaza,
Sarayköy’de 8 dükkân bir degirmen, bir fırın ile 317 dönüm tarla, Garbî
Karaagaç’ta bir dükkân, 2 degirmen ile 10.553 dönüm tarla, Tavas’ta 2 dükkân ile

2.150 dönüm tarla ve 67 dönüm bag, Çal’da 7 hâne, 5 dükkân, bir degirmen ile
655 dönüm tarla, 18 dönüm bağ
ve 16 dönüm bahçe, Çivril’de 12.000 dönüm ve
Buldan’da 904 dönüm tarla yıl itibariyle tevzî olunmamıstır. Merkezde bulunan
mübadillere hemen arazi dagıtılmıs, Sarayköy ve Çivril kazalarında bulunan
mübadillere tevzî edilecek arazi ile Samlu çiftliginin dagıtımının tamamlanması
için gerekli 1.000 Liranın havalesiyle 1926 yılı Kasım’ı sonuna kadar iskân isleri
sona ermesi vali vekilince bildirilmistir.

Afyon ve çevresinde ise mübadil, gayrimübadil ve mültecilerin
toplamında Afyon’da 2.010, Bolvadin’de 30 ve Sandıklı’da 2 kisi olmak üzere

2.042 kisi iskân için sevk edilmistir. skân için sevk edilen nüfusa Afyon’da 201
hâne, 16 dükkân, bir magaza, 1.750 dönüm tarla, 69 dönüm bağ
ve 11 dönüm
bahçe, Bolvadin’de 24 hâne, 1.108 dönüm tarla ve Sandıklı’da 170 dönüm tarla
verilmistir. 1926 yılı itibariyle Afyon’da güney mültecilerinden 8 hâne iskân için
baş
vurmuslar oturdukları yerde iskân edilmislerdir. Bolvadin’de mültecilerden 13
hâne iskân olmak istemediklerinden iskânları yapılmamıstır. Afyon Valisi Ethem
Bey’in raporuna göre,633 Afyon’da 20 hâne ve muhtelif köylerde ve ayrı ayrı
olmak üzere 800 dönüm tarla, ve gerekli hâllerde kullanılmak ve sahsi
basvurularda kullanılmak üzere Kolordu garnizonundan temin edilen yerler ve 10
civarında harap hâne iskân için hazır bulundurulmustur. Geray’a göre, Afyon’da

633 BCA: 272.12/51.114.8


183

mübadele sonu itibariyle 109 hâneden 358 kisi iskân edilmis, bunlara 74 ev, 3.472
dönüm tarla, 58 dönüm bahçe verilmistir.634

3.2.2.2.3. Mugla

Mübadele yapılacagının duyuldugu zaman Rodos, stanköy, Girit ve
hatta Midilli adasından kendi imkânlarıyla Mugla sahillerine çıkan mübadiller
Türkler gibi Rumlar da aynı sartlarda adalara çıkmıstır. Mugla’da yasanan en
büyük sorun bu mübadillerin firarları olmustur. Mugla merkez, Milas, Marmaris,
Bodrum, Fethiye ve Köycegiz’i kapsayan bölgenin iskânı ile ilgilenecek olan
Mübadele, mâr ve skân Komisyonu, 15 Ocak 1924’te Kaymakam baskanlıgında
hükümet görevlileri ve esraftan olusan azalarıyla beraber göreve baslamıstır.635
Mugla’ya gelen 3.382 mübadil göçmen, yogun olarak Bodrum, Milas, Fethiye ve
merkezde iskân edilmistir.636 Buna göre; Bodrum’a stanköy’den 1928-1931
yılları arasında 158 hâneden 673 kisi, Rodos’tan 17 hâneden 63 kisi, Girit’ten 88
hâneden 379 kisi ve Gümülcine’den bir hânede dört kisi ile 264 hâneden toplam

1.119 kisi iskân edilmis, bunlardan 164 hâneden 752 kisi tarım bölgelerine, 100
hâneden 367 kisi ise sehir merkezine yerlestirilmistir. stanköy’den gelen
mübadillerden 99 hâneden 453 kisi tarıma uygun yerlere, 59 hâneden 220 kisi
sehre, Rodos’tan gelen 6 hâneden 25 kisi tarım bölgesine, 11 hâneden 38 kisi
sehre, Girit’ten gelen 58 hâneden 270 kisi tarım bölgesine, 28 hâneden 104 kisi
sehre ve Gümülcine’den gelen bir hâneden dört kisi tarıma uygun yerlere
yerlestirilmistir. Ayrıca Mugla genelinde terk edilmiş
olan evlerin tamirinde
çalıstırılmak üzere usta olanların bölgeye iskanlarının yapılması istenmistir.637

Köycegiz ve Marmaris bölgesine fazlaca bir göçmen yerlestirildigini
görmemekteyiz. Çünkü bu bölgelerin arazilerinin büyük bir kısmı özel mülkiyet
ve vakıf arazileridir. Mugla bölgesinde Osmanlı döneminden kalma yaklasık 60

634 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.

635 Ümmügülsüm CANDEGER, Lozan Ahâli Mübadelesi Çerçevesinde Yunanistan ve
Adalardan Mugla’ya Gelen Türk Göçmenlerin skânı (1923-1930)”, Mugla 2003, Mugla
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, s.42.

636 Bayram AKÇA, “Lozan Barış
Antlasması’ndan Sonra Mugla Vilayetine Gelen Muhacirlerin

skânı” Atatürk Arastırma Merkezi Dergisi , C.XVII,(Kasım-2001) Sayı: 51’den ayrı basım,
s.787-789.


184

civarında vakıf bulunmaktadır. Bundan dolayı tarım arazilerine göçmen fazlaca
yerlestirilememistir.638 Mugla’da Rum’ların yogun yasadıgı bölge Fethiye’dir.
Ancak Köycegiz ve Marmaris bölgesindeki gibi bu bölgenin de arazisi vakıf
arazilerini kapsamaktadır. Buna ragmen gayrimüslimlerin terk ettigi mallar,
antlasma geregi gelen göçmenlere verileceginden dolayı bu bölgeye de
baslangıçta Rodos’tan 250 hâne yerlestirilmesi kararlastırılmıstır. Ancak 27
Haziran 1926 yılında Fethiye’de meydana gelen depremde metrûk malların büyük
bir kısmı harap olmus, bunlardan 1928 yılında ancak 10 hâne göçmenlere
verilmistir.639 Geray’a göre mübadelenin son bulması itibariyle bölgede toplamda
647 ailede 2.401 mübadil iskân edilmis, bunlara 641 ev, 99 dükkân, 27.040
dönüm tarla ve 89 dönüm bahçe verilmistir. 640

Mugla merkez kazada da, 1924-1929 yılları arasında 25 hânede 93 kisi
tarıma uygun yerlerde, üç hânede altı kisi sehirde olmak üzere 28 hânede 98 kisi
iskân edilmistir. Merkezi Yunanistan’dan gelen 25 hânede 80 kisinin 22 hânede
79’u tarım bölgesine bir hâneden bir kisi de sehre, stanköy’den gelen iki hânede
on kisi ve Midilli’den gelen bir hâneden üç kisi tarım bölgelerine, Sakız’dan gelen
bir hâneden bir kisi ile Rodos’tan gelen bir hâneden dört kisi sehre
yerlestirilmistir. Tarım bölgelerine yerlesenler yogun olarak Yatagan’a baglı
Cazgırlar, Bencik ve yakın köylere yerlestirilmistir.641 Milas kazasında ise,
Adalardan Rodos’tan 3 hânede 11 kisi, Midilli’den 2 hâneden 10 kisi, Girit’ten 9
hâneden 39 kisi, stanköy’den 53 hâneden 208 kisi ile Yunanistan ana karasında,
Selanik’ten 5 hâneden 27 kisi, Yanya’dan 123 hâneden 486 kisi, Kavala’dan 11
hâneden 42 kisi, Drama’dan 2 hâneden 5 kisi, Grebene’den 1 hâneden 4,
Üsküp’ten 20 hâneden 63 kisi, Pristina’dan 3 hâneden 8, Girye ve Tikves’te 1’er
hâneden 2’ser, Manastır, Razlık ve Sırat’tan 1’er hâneden 4’er, Osmaniye ve

stip’ten 1’er hâneden 3’er, Köprülü’den 2 hâneden 8 ve Kırcaova’dan 1 hâneden
5 kisi olmak üzere toplam 535 hâneden 2.165 kisinin 308 hâneden 1.638’i tarım

637 BCA: 272.11/16.70.4.(4)
638 CANDEGER, a.g.t., s.52-53.
639 BCA: 272.12/57.150.1
640 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
641 BCA: 272.11/16.70.4


185

alanlarında, 153 hâneden 533’ü sehirde iskân edilmistir. Yogun olarak

stanköy’den gelenlerden olmak üzere adalardan gelen ailelerden 24 hânede 82
kisi sehirlere yerlesmisken Yunanistan’dan gelen hâneden 18 hânede 78 kisi sehre
yerlesmistir.642

Mugla ve kazalarına muhtelif tarihlerde mübadiller hem Türk vapurları
ile hem de kendi imkânlarıyla tuttukları kayıklarla gelmis, ancak bunların bir
kısmı firar gibi sebeplerle bölgeye yerlesememislerdir. 1922-1923 yıllarında
Bodrum kazasına Girit’e baglı Kandiye’den 976 muhacir gelmiş
ancak bunların
770 kisisinin bir kısmı firar bir kısmı vefat etmiş
veya taahhütnâme vererek
akrabâsının yanına yerlesmistir. Bunlardan baska vekaletin kararıyla da kazaya
gelerek yerlesen muhacirlerde olmustur. Bodrum kazasına yerlesmeyen 770
nüfusun 396’sı vekaletin gönderdigi talimatnâme ve zmir skân Komisyonu’nun
yeni talimatnâmesi geregince Kemal Pasa kazasında iskân edilmis, 15’i 29 mart
1924, 4’ü 12 Mayıs 1924 tarihlerinde yine zmir skân Müdiriyeti’nce çekilen
telgrafnâme geregince iskân edilmis, 16’sı muhtelif tarihlerde firar etmiş
ve 6’sı
da vefat etmistir. kalan 206 mübadile kendi vasıtalarıyla gelen 20 kisi ile firar
ederek kazaya gelen 25 kisiye zmir müdiriyeti kararıyla gelen 22 kisi eklenerek
toplam 273 mübadil iskân olunmustur. Vekalet kararıyla gelen mübadillerden ikisi
Söke’ye firar etmis, ayrıca bu dönemde gelen 401 nüfusta Tire’ye
yerlestirilmistir.643 Mübadillerin dagıtımı sırasında ihtiyaçla da göz önünde
bulundurulmustur. Mesela zmir skân ve mâr Müdiriyeti’ne yazılan bir yazıyla
Mugla’da bulunan emvâl-i metrûkenin hem tamir edilmesi hem de bina insası için
bölgeye gelen mübadillerden yapı ustası olanların gönderilmesi istenmistir.644

3.2.2.2.4. Aydın

Aydın ve civarı kasaba ve köylerde Rum köylerinin çogu bosaltılmış
ancak evlerin neredeyse tamamı yakılıp yıkılmıstır. Yunan ordusuyla beraber
kaçmak zorunda kalan Rumlar götüremedikleri esyalarını evlerinin içinde toplayıp

642 AKÇA, a.g.m., s.787-789.
643 BCA: 272.11/19.90.17
644 BCA: 272.11/16.70.4


186

yakmıslardır.645 Emvâl-i metrûkun hâli iskân isindeki en büyük sorun olmustur.
Firarların da yasandıgı bölgede saglam olan emvâl-i metrûke hemen iskân edilen
mübadiller küçük kafileler hâlinde dagıtılmıstır. Bu durum bölgede iskân islerini
zorlastırmıstır. Arsivde yaptıgımız çalısmada da Aydın genelinde Nazilli, Çine ve
Gülyalı kazaları ile bunlara baglı köy ve nahiyeler ile ilgili bilgilere ulasılmıstır.
Aydın’ın Nazilli kazasında merkez kazada Rumeli’nin Grabene kazasından 60
nüfuslu 16 aile, Florina kazasından 43 nüfuslu 9 aile, Praviste kazasından 24
nüfuslu ve Kavala’dan 19 nüfuslu 5’er, Limni adasından 12 nüfuslu 4, Selanik’in
Yenice-i Vardar kazasından 2 nüfuslu 1, Kayalar kazasından 20 nüfuslu 6,
Vodina’dan 2 nüfuslu 1, Selanik merkezden 13 nüfuslu 4, Serez’den 12 nüfuslu 3,
Kılkıs’tan 5 nüfuslu 1, Yanya’dan 13 nüfuslu 4, Serkeçe’den 10 nüfuslu 3,
Demirhisar’dan 3 nüfuslu 1 ile adalardan Midilli’den 2 nüfuslu 1 ve GiritKandiye’den
15 nüfuslu 3 aile mübadil ile Kozana’dan 9 nüfuslu 4, Dedeagaç’tan
9 nüfuslu 2, Petriç’ten 7 nüfuslu 2, Karacaova’dan 5 nüfuslu 2, stanbulî
adasından 3 nüfuslu 1, Pirlepe’den 7 nüfuslu 2, Gümülcine’den 4 nüfuslu 1,
Pristine’den 4 nüfuslu 1 olmak üzere toplam da 255 nüfuslu 69 aile mübadil ve 48
nüfuslu 15 aile gayrimübadil iskân edilmistir.646 Bu ailelere 310 dönüm tarla, 285
dönüm bahçe, 838 zeytin, 39 hâne, 30 kıta arsa ve 6 dükkân verilmistir.

Nazilli kazasına baglı Eryaz kasabasında da Zilhova’dan 2 nüfuslu 1
mübadil aile ve Kozana’dan 24 nüfuslu 6 aile yerlestirilmis, bunlara da 278
dönüm tarla ve 1 hâne verilmistir. Çine nahiyesi merkezine Rumeli’nin Grabine
kazasından 114 nüfuslu 26, Zilhova kazasından 20 nüfuslu 5, Avrethisar
kazasından 3 nüfuslu 1, Yenice-i Vardar kazasından 5 nüfuslu 1, Kayalar
kazasından 3 nüfuslu 1, Sakız adasından 3 nüfuslu 1, Petriç kazasından 3 nüfuslu
1, Kozana kazasından 24 nüfuslu 7, Dedeagaç kazasından 3 nüfuslu 1,
Karacaova’dan 2 nüfuslu 1 ve Tikveş
kazasından 2 nüfuslu 1 olmak üzere toplam
183 nüfus ve 46 aile mübadil ve gayrimübadil iskân edilmistir. Bu ailelere 528
dönüm tarla, 247 dönüm bahçe, 1.500 zeytin, 15 hâne, 31 hâne arsası, 19 baraka
verilmistir. Küçük nahiyesinde ise, Selanik merkez Yüncüler kasabasından 5
nüfuslu 1, Yenice vardar kazasından 2 nüfuslu 1, Vodina’dan 3 nüfuslu 1 mübadil

645 AMBELAS, a.g.e.,s.127-130


aile ile, Kozana’dan 42 nüfuslu 12, Petriç kazasından 2 nüfuslu 1, Gülyalı
kazasından 6 nüfuslu 1, Köprülü kasabasından 4 nüfuslu 1, skeçe’den 9 nüfuslu
3, Mustafa Pasa kazasından 3 nüfuslu 1 gayrimübadil aile olmak üzere toplam 22
aile ile 76 nüfus iskân edilmiş
ve bunlara 245 dönüm tarla, 5 dönüm bahçe, 18
zeytin, 3 kıta hâne, 2 kıta hâne arsası verilmistir.

Nazilli kazasına baglı Sultanhisar nahiyesinde de Rumeli’nin Grabine
kazasından 20 nüfuslu 4, Kozana’dan 2 nüfuslu 1, Kumanova kasabasından 4
nüfuslu 1, Pristine’den 4 nüfuslu 1, Dedeagaç’tan 2 nüfuslu 1 aile iskân edilmiş
bunlara da 20 dönüm tarla, 69 dönüm bahçe, 570 zeytin, 1 hâne, 3 hâne arsası, 1
magaza verilmistir. Sultanhisar nahiyesine baglı Halvetli köyünde de Grabine
kazasından 12 nüfuslu 3 aile mübadil ile Kozana’dan 4 nüfuslu 1 gayrimübadil
aile iskân edilmiş
bunlara 20 dönüm tarla, 41 dönüm bahçe, 228 zeytin, 2 hâne ve
2 hâne arsası verilmistir. Aynı nahiyenin Eskihisar köyünde de Grabine’den 4
nüfuslu 1 aile, 6 dönüm tarla, 150 zeytin, 1 hâne verilerek, Malkoç köyünde de
Kozana’dan 8 nüfuslu 1 aile de 8 dönüm bahçe, 130 zeytin ve 1 hâne verilerek
iskân edilmistir. Aydın vilayetinde 2.264 aile ve 8.312 mübadil iskân edilmis,
bunlara 1.893 ev, 201 dükkân, 144 arsa, 97.256 dönüm tarla ve 12.466 dönüm
bahçe verilmistir.647

3.2.2.3. Bursa ve Balıkesir Bölgesi

Bursa ve Balıkesir, Rum ve Ermeni nüfusun yogun olarak yasadıgı
bölgelerden olmustur. Ticari zenginlikleri Ayvalık ve Bursa gibi sehirleri çekim
merkezi yapmıstır. Bu sebeple iskân mevzuâtının en sık uygulandıgı bölge
olmustur. Bölge Osmanlı Devleti döneminde de Balkan Savasları sonucunda
yurtlarını terk eden göçmenlerin iskân sahası olmustur. Bölgede Yugoslav,
Arnavut, Bosnak gömenlerin yanı sıra Kafkas göçmenleri ve Vilayât-ı Sarkiyye
mültecileri de iskân olunmustur.

Bursa ve Balıkesir bölgesi olarak tasnif edilmiş
olan bölgede Çanakkale,
Edirne, Gelibolu, Çatalca, Bilecik, zmit ve Eskisehir’e baglı köy, kaza ve

646 BCA: 272..11/22.115.1
647 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.


kasabalardan da yerlesimler bulunmaktadır. Mübadele geregince Midilli, Girit ve
diger adalardan 30.000 çiftçi ve bagcı ile 20.000 zeytincinin yerlestirilmesi
plânlanan648 bölgede mübadeleye dahil yerler; Çanakkale sancagının Ezine,
Bayramiç ve Ayvacık kazaları ile Kumkale, Geyikli, Külahlı ve Küçükkuyu
nahiyeleri, Karesi sancagının Edremit, Ayvalık, Erdek ve Burhaniye kazaları ile
Aguniye, Cunda, Marmara, Pasa limanı ve mrozâbâd nahiyeleri, Edirne
vilayetinin Burgaz kazası ve Dikili, Çandarlı, Ayazmend nahiyeleri, Gelibolu
sancagının merkez, Eceâbâd, Kesan, psala, Sarköy ve Enez kazaları ile Yerlisu,
Mecidiye nahiyeleri, Bilecik sancagının merkez, Sögüt, negöl ve Yenisehir
kazaları ile Göl pazarı, Yarhisar, Osmaneli, Pazarcık, Küplü, Bozöyük, nönü,
Mihalgazi, Yenice ve Domaniç nahiyeleri, Çatalca sancagının merkez, Silivri ve
Büyük Çekmece kazaları ile Karacaköy nahiyesi, zmit sancagının merkez,
Yalova, Karamürsel, Geyve, Adapazarı, Kandıra ve znik kazaları ile Bahçecik,
Derbend, Akhisar, Taraklı, Karasu, Akyazı, Sapanca, Sahinler, Kaymaz ve
Akçaova nahiyeleri, Eskisehir sancagının merkez ve Mihalıççık kazası, stanbul
sancagının Küçük Çekmece, Gökyüze, Ömerli, Abdurrahman Gazi ve Sile
kazaları ile Mahmud Bey, Darıca, Mollafenari, Hasköprü, Mahmut Sevket Pasa,
Alaçalı, Agva, Degirmen Hisarı, Kemerburgaz, Rumeli Feneri nahiyeleri, Karesi
sancagının Erdek, Bandırma ve Gönen kazaları ile Marmara, Pasa limanı, Edincik,
Manyas, Kapıdagı, Sarıköy nahiyeleri, Aksaray Sancagı’nın merkez ve Koçhisar
kazaları, Hüdavendigar Vilayetinin merkez, Gemlik, Orhangazi, Mudanya,
Kirmastı ve Orhangazi kazalarından olusmaktadır.649

3.2.2.3.1. Bursa

Bursa Vilayeti’ne yogun olarak Makedonya olmak üzere Yunanistan’ın
bütün bölgelerinden mübadil gelmistir. Makedonya kazalarından olan Drama,
Vodina, Kılkıs, Yenice Vardar, Sarısaban, Kozana, Lankaza, Serez, Kayalar,
Florina ve Girit bölgelerinden gelen göçmen akısı 1924 yılında daha yogun
olmustur. Lankaza’nın Sufa, Gırmıç, Çalı, Kavak, Yaykın, Nude, Pazarlı, Ugurlu,
Dündar ve Çirnal köyleri Müslüman ahâlisi, Drama’nın Ormanlı, Sipsa,

648 skân Tarihçesi, s.18.
649 BCA: 272..12/20.102..17


Mahallecik, Kurtalar, Raviga, Lisan, Pepeleç, Pirseçen, Nevrekop, asagı ve yukarı
Hocalar ve Kırlar köyü Müslüman ahâlisi, Vodina’nın Karahamza, Mescidli,
Vinyane, Oslof ve Lipor köyleri, Serez’in Demirhisar, Kınalı, Argumutlu ve
Setepetke, Kılkıs’ın Çokolova, Poroya, Çirnal, Davutça, Sendikli, Perhavlı ve
Harbır köyleri ile birlikte yine Florina, Karaferye, Kayalar ve Sarısaban gibi
Müslümanların yogun oldugu yerlerden ve Girit’in Hanya ve Kandiye’ye baglı
Melesis, Garipa, Abaglı, Kalafori ve Kalivsa köylerinden mübadiller Bursa ve
civarına iskân olunmustur.650

Bursa vilayetinde mübadelenin baslamasıyla birlikte Mustafa Necati
Bey’in vilayetlerden istedigi rapora göre Rumlardan kalan emvâl-i metrûke
raporla bildirilmistir. Bursa valisinin vekalete gönderdigi 1924 Subat’ında yazıda,
vilayet dahilinde Kılıç, Saraç, Çalkara, Muradlı, Hisarlık, Terkemis, Kuldagı,
Demirhanlar, Marmaracık ve Resadiye isimli Ermenilerden metrûk birçok köyün
yanında oturacak hiç hâne bulunmayan Rum köylerinin de bulundugu
bildirilmistir.651 Bu köylere simdiye kadar mübadil nakledilmedigi, Rum
köylerinde de tamir yoluna gidilmedigi bildirilmis, gelen mübadiller civardaki

slâm köylerine yerlestirilmis, havaların müsait oldugu bir vakitte tamir isine
girilebilecegi bildirilmistir. Bursa vilayetinin negöl kazasında da iskân müsait
hâne bulunmamasına ragmen bu hânelerin iskâna uygun hâle getirilebilmesi için

119.250 Liraya gereksinim duyulmustur. Kaza mıntıkasında bulunan Yenice
nahiyesi merkezinin 1.000 ve civardaki Ermeni köylerinin 500 hâneden ibaret
olması, verimli topragı ve sulak arazisiyle tütün, mısır ve çesitli hayvanât
yetistirmek için sartların müsait olmasından dolayı tahsisâtın bir kısmı burası için
ayrılmıs, 7.000 ile 8.000 kisilik tütüncü nüfusun yerlestirilmesi plânlanmıstır.
Bursa valisinin bu yazısı üzerine Vekaletin gönderdigi cevapta; bölge
ormanlarında insaat için gerekli agacın, köylerde gerekli amele ve ustanın
bulunması en az 5.000 nüfusun iskânının saglanması istenmiş
ve gerekli tahsisât
verilmistir.

650 KAPLANOGLU, a.g.e.,s.59-69.
651 BCA: 272.11/17.77.9


190
Besinci iskân mıntıkası dahilinde skân Müdiriyeti’nin 18 Ocak 1924
tarihli raporuna göre Bursa ve civarında Siroz’dan 7, Vodin’den 12, Kavala’dan
20, Selanik’ten 14, Girit’ten 4, Karacaova’dan 4, Filorina’dan 2, Gökbeli’nden 4,
Drama’dan 17, skeçe’den 2 kisi olmak üzere toplam 91 kisi 22 hânede iskân
edilmistir.652 Yine Bursa ve çevresinde Vodina, Drama ve Giritli mübadiller
yerlestirilmistir. 1924 Haziranı’nda iskân cetveline göre de Bursa merkez
köylerinde 9.563 nüfus iskân edilmis, Bursa merkeze 1.549 kisilik nüfusa sahip
aileler gelmis, bunlardan 762 nüfus, 157 hânede hemen iskân olunmustur.
Merkeze baglı köylerden Yaylacık’ta 407, Anahor’da 99, Dagbayır’da 574, Kurd
Gölü’nde 1.154, negazi’de 364, Maladyon’da 260, Kurdlar-Gündogan’da 879
kisi iskân edilmisbunun 705 nüfus Kurdlar ahâlisi olup hânelerini kendileri
yapmıstır. Tepecik köyünde de, Ferhat Aga kafilesinden 907 nüfus hânelerini
kendileri yapmak sartıyla iskân edilmistir. Demirtasköyünde 1.482, Suhkarlık
köyünde 1.648 ve Arpatas-Germiyan köylerinde 241 kisi vekalet emriyle yapılan
iktisadî hânelerde iskân olunmustur.653
Bursa’da Mübadil Nüfus ve Aile Sayısı
Mübadil Yer
Nüfus Hane Aile
Merkez 13.218 2.711 4.048
Bursa’da iskân islemleri yogun olarak merkez kazaya baglı köylerde
olmustur. Merkez kazada 1.040 hânede 1.233 aileden ibaret olan 4.345 nüfus
iskân edilmistir. Merkez kazanın köylerinde ise yaklasık 7.000 mübadil iskân
olmustur.654 Bu köyler; Susıgırlık, Yaylacık, rfaniye, Kilisan, Gündogdu, Özlüce,
652 BCA: 272.11/19.94.12
653 BCA: 272.11/18.85.7
654 KAPLANOGLU, a.g.e., s.86-87. yazar burada verdigi nüfus oranlarının bir kısmında rakamlar
arasında, mübadillerle yapılan mülakat ile tespit edildiginden, tutarsızlık olabilecegini belirtmistir.
Mustafa Kemal Pasa 1.254 353 380
Mudanya 6.463 1.716 1.732
Karacabey 3.368 848 871
Gemlik 3.645 699 722
Toplam 32.315 4.769 4.966
Mübadil Yer
Nüfus Hane Aile
Merkez 13.218 2.711 4.048
Bursa’da iskân islemleri yogun olarak merkez kazaya baglı köylerde
olmustur. Merkez kazada 1.040 hânede 1.233 aileden ibaret olan 4.345 nüfus
iskân edilmistir. Merkez kazanın köylerinde ise yaklasık 7.000 mübadil iskân
olmustur.654 Bu köyler; Susıgırlık, Yaylacık, rfaniye, Kilisan, Gündogdu, Özlüce,
652 BCA: 272.11/19.94.12
653 BCA: 272.11/18.85.7
654 KAPLANOGLU, a.g.e., s.86-87. yazar burada verdigi nüfus oranlarının bir kısmında rakamlar
arasında, mübadillerle yapılan mülakat ile tespit edildiginden, tutarsızlık olabilecegini belirtmistir.
Mustafa Kemal Pasa 1.254 353 380
Mudanya 6.463 1.716 1.732
Karacabey 3.368 848 871
Gemlik 3.645 699 722
Toplam 32.315 4.769 4.966

Demirtas, Çaylı, Tahtalı, Yunuseli, Görükle ve Apolyont’tur. Bursa ve
kazalarından en aza mübadil Mustafa Kemal Pasa’da iskân olmustur. En yogun
iskân faaliyeti köyleriyle beraber sayılan merkez kazadan sonra Mudanya’da
olmustur. Ancak bu rakamlar mübadil ailelerin iskân bölgelerini terk ederek baska
yerlere gitmeleri sebebiyle kesin olmamıstır.

Bölgenin önemli merkezlerinden olan Mudanya, adalardan gelen
mübadillerin iskân edildigi bir merkez olmustur. Mudanya’da Girit ve Drama’dan
vapurlar ile gelmiş
olan mübadiller Mudanya merkezde 1.084 kisi olmak üzere,
köylerden Burgaz’da 47, Dereköy’de 1.318, Misabolu’da 216, Sındırgı’da 69,
Çiftlik’de 983 kisi iskân edilmistir. Orhangazi kazasında 757 Vodinalı
mübadillerden 41 kisi Bursa’ya gönderilmis, Gemlik kazasında Girit, Drama,
Vodina ve Yeniceli 1.448 mübadil iskân edilmistir. Karacabey ve köylerinde ise

3.481 mübadil iskânı yapılmış
merkezde 107, köylerden 100’er hâne insa edilmek
suretiyle kizce ve Basköy’de 196, Çamlıca’da 232, Karaagaç’ta 133, Kara’da
125, Hisar’da 95, Kursunlu’da 378, Mekrin’de 231, Karakoca’da 336, Çasnigir’de
176, Canbaz’da 73, Sıralı’da 167, Germiger’de 107 ve Subası’da 125 kisi ile
Kursunlu’da iskân edilen 378 kisinin sevk edilmesiyle iskân yapılmıstır. Mustafa
Kemal Pasa kazası ve çevresinde 1.203 kisi iskân edilmis, merkezde 553 kisi
olmak üzere köylerden Akçapınar’da 200, Kumköy’de 300, Azadlı’da 150 kisi
iskân olunmustur. skân olunanların haricinde Bursa ve civarında 445 kisi firar
veya vefat etmis, 432 kisi pasaportuyla sehre gelmiş
ve iskân istemis, bunlardan
64 kisi de iskânı istemeyerek stanbul’a geri dönmüstür. 655

Kaplanoglu’nun verdigi mübadil sayısı da bunlara yakındır. Buna göre,
Mudanya’da 1.716 hâneden 1.732 aileden olusan toplam 6.463 mübadil,
M.Kemalpasa’da 353 hâneye 380 aileden olusan 1.254 mübadil, Karacabey’de
848 hâneye 871 aileden olusan 3.368 mübadil, ve Gemlik’te 699 hâneye 722
aileden olusan 3.645 mübadil iskân olmustur.656 Bursa ve civarına yerlesen
mübadillerin önemli bir kısmı da yanan ve yagmalanan evleri kendi imkânlarıyla
tamir ederek yerlesmistir. Bölgede bunun yanında numune köylere yapılmıstır.

655 BCA: 272.11/18.85.7
656 KAPLANOGLU, a.g.e.,s.87, 105.


192

Devlet, tamirleri veya evleri göçmenler tarafından yapılan evlerin plânları
konusunda yardımcı olmustur. Geray’a göre, Bursa vilayetinde mübadelenin sonu
itibariyle 7.082 aileden 31.658 mübadil iskân edilmis, 5.317 ev, 719 dükkân, 1844
arsa, 150.221 dönüm tarla, 4.445 dönüm bağ
ve 33.885 dönüm bahçe
verilmistir.657

3.2.2.3.2. Balıkesir

Balıkesir’de mübadillerin en yogun oldugu yer Midilli adasına yakınlıgı
ve ticari önemi sebebiyle Ayvalık olmustur. Balıkesir ve civarında kasaba ve
sehirlerde toplanan gayrimüslim nüfusun çogunlugu ticaretle ugrasmıs, kalan
çiftçi nüfus da büyük çiftliklerin sahibi olmustur. Yunan ordusunun çekilmesiyle
yasanan trajedi burada da yasanmıs, evler, bahçeler ve dükkânlar yakılmıs, bu
sebeple en önemli sorun konut azlıgı olmustur. Balıkesir ve kazalarında genellikle
Midilli mübadilleri iskân edilmistir. Ayvalık kazası Midilli ve Girit mübadillerinin
en yogun iskân oldugu kazadır.658 Mübadelenin yapılacagına dair söylentilerin
duyulması itibariyle Yunan zulmünden aç ve çaresiz bir durumda kaçmak zorunda
kalan ve Midilli adasını kendi çabalarıyla terk ederek Ayvalıga çıkan mübadillerin
hemen iskânı için Ayvalık Muhacirîn Heyeti Baskanı Büyük Millet Meclisi’ne
yazdıgı bir yazıyla iskânın gerekliligini ifade etmistir.659 1924 yılı itibariyle
Sındırgı kazasında 128 mübadeleye tâbi, 23 gayrimübadil, 2 “harîkzede” ve
“istilâzede” bulunmakta, 1.447 Müslüman 940 Rum yasamaktadır.660 Balıkesir
Ayvalık kazasında 23.10.1923 tarihinde Midilli adasından gelen göçmenlerin
yerlestirilmesi, iâselerinin saglanması ve emvâl-i metrûkenin tamiri için gerekli
tahsisâtın verilmesi ve metrûk zeytinliklerin gelecek mübadillere bırakılması
konusunda Mübadele mâr ve skân Vekaleti’nden görüş
istenmis, vekalet de
mübadillerin kendi zeytinlerini toplayamadan göç etmelerinden dolayı terk

657 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
658 M. Sefik AKER, stiklâl Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, C.I, stanbul 1937,
s.66-67; YALÇIN, a.g.e., s.270-273.
659 BCA: 272.10/16.63.6
660 BCA: 272.10/2.13.3



edilmiş
zeytinlerin ve eger yetismiş
ise bu yılki mahsulün mübadillere verilmesini
uygun görmüstür.661

Ayvalık kazası dahilinde bulunan emvâl-i metrûkenin ve zeytinliklerin
yıl itibariyle henüz dagıtılmaması sebebiyle yasanan sıkıntılardan dolayı
mübadiller magdur olmus, 1924 Kasım’ında tevziâta baslayan mahalli memurlar
kış
geldigi halde emvâl-i metrûke ve zeytinliklerin %20 tevziâtına baslanmasına
ragmen bitirilememistir. Zeytinliklerin tevziâtı esnasında %20 tevziâtın %10
indirilmesi üzerine muhacirlerin ellerindeki mahsuller sorun hâline gelmis, bu
durum zaten %20 oranda bile müstahsil duruma geçemeyen muhacirleri daha da
zor durumda bırakmıstır. Yasanan bu zorluklardan ve zeytinliklerin bir türlü
muhacirlere dagıtılamamasından dolayı muhacirlerin yasadıgı magduriyet Karesi
Mebusu Hamdullah Suphi Bey tarafından dile getirilmistir. Hamdullah Suphi
Bey’in Meclis’te yaptıgı, durumun vehâmetini bildiren konusmadan sonra yapılan
tetkîklerde bir önceki yıl mahsul alınamadıgından bu yıl yüz binlerce paralık
mahsulün eger toplanmazsa zâyi olacagı, durumları iyi olan gayrimübadillerin bu
zeytinleri bir defada toplayabilecekleri ancak Ayvalık’ta toplanan 25.000
civarındaki muhacirînin aç ve hastalılarla bogustugu bildirilmistir. Bu durumun
ortaya çıkmasından sonra zmir Valisi Rahmi Bey ve Halit Pasa tarafından
Bergama hududundaki 800.000 zeytin agacının sahiplerinden alınarak bu 25.000
muhacirine dagıtılması kararı alınmıstır.662

Bir yıl sonra Ayvalık bölgesinde yapılan tetkiklerde muhacirlerin
durumunun iyi oldugu, gelen muhacirlerin arasında her türlü sanatkârın
olmasından dolayı kazadaki sanayi ve iktisadî faaliyetlerin eski hâlini almakta
oldugu, Ayvalık ve Bergama zeytinliklerinin iki kaza halkına kiralandıgı
belirtilmistir. Balıkesir’de de bazı mübadiller baska yerlere gitmek veya
akrabâsının yanına iskân olmak istemistir. Mesela Balıkesir’de iskân edilmiş
olan
Pirlepe mübadillerinden Nasuh oglu smail’in istegi üzerine Biga’da iskânlarına
izin verilmistir.663 Balıkesir vilayetinde 1924-1933 yılları arasında 7.541 aileden

661 BCA: 272.11/16.68.2
662 BCA: 272.11/19.93.19
663 BCA: 272.12/45.74.8


194

25.515 mübadil iskân edilmis, bunlara da 7.018 ev, 1.583 dükkân, 956 arsa,

131.541 dönüm tarla, 606 dönüm bag ve 906 dönüm bahçe verilmistir.664

3.2.2.4 Antalya, Burdur ve Isparta Bölgesi

Antalya, Burdur ve Isparta bölgesinde Rum nüfusun az olması sebebiyle
mübadil iskânı da az olmustur. Bölgeye Makedonya’nın çesitli sehirlerinden
iskânlar olmussa da yogunluk Girit’ten olmustur. Bölgeye gelen mübadiller
tevziâtı yapılarak iskân olunmustur. Preveze ve Yanya çevresinden 15.000 çiftçi
ve bagcı ile 40.000 zeytinci nüfus iskân edilmesi plânlanmıs665 olan Antalya ve
havalisinden olusan bölgede mübadeleye tâbi yerler; çel sancagının merkez, Mut,
Gülnar, Anamur ve Gazipasa kazaları ile Magda, Ayas, Bolahanı, Sarıkavak,
Gilindre, Ovacık ve Anaypazarı nahiyeleri, Antalya sancagının merkez, Alanya,
Akseki, Elmalı, Kas, Korkuteli ve Fenike kazaları ile Serik, Misillu, Göçer,
Kızılkaya, Timurtas, Karahalil, Köprülü, bradı, Subası, Koza, Kalkan, Kızılca
dag, Bozova, Kumluca ve Kozca nahiyeleri, Burdur sancagının merkez ve Tefenni
kazaları ile Kemer, Aglakısla, Beyönü, Bucak, Ugurhan, Gölhisar, nahiyeleri,
Isparta sancagının merkez, Uluborlu, Egirdir, Karaagaç ve Yalvaç kazaları ile
Atabey, Keçiborlu, Senirkent, Barla, Pavlu, Hal, Afsar ve Aguviran
nahiyelerinden olusmaktadır.666

Bölge genel olarak Antalya, Burdur ve Isparta vilayetlerinden
olusmaktadır. skân bölgesi dahilinde Antalya ve çevresinde Grabine ve
civarından gelen mübadiller yerlestirilmistir.667 Bölgeye 1923 Ocagından 30
Temmuz 1924’e kadar Preveze, Vodina ve Karaova’dan 1’er, Karaferye’den 183,
Kesriye’den 1.753, Lankaza’dan 7, Kozana’dan 17 ve Grabine’den 276 kisi yalnız
hâne verilerek, skeçe’den 8 ve Grabine’den 985 kisi hâne ve arazi verilerek668
ayrıca Selanik Tâli Komisyonu’nda bulunan Karaferye kasabasından da 3 aile 21

664 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
665 skân Tarihçesi, s.18
666 BCA: 272..12/20.102..17
667 BCA: 272.11/19.97.1
668 Grabneden 200 nüfusluk 50 hâne Vekaletçe insa edilmiş
evlere yerlestirilmistir.


195

Subat 1925 tarihinde yerlestirilmistir.669 Vilayet dahilinde Grabine’den 34,

strumçi’den 1, Yanya’dan 2, Drama’dan 7, Selanik’ten 4, Filorina’dan 2 kisi
akrabâsının yanında kalmıs, strumçi’den 63 kisi de mübadeleye tâbi
olmadıklarından dolayı akrabâsı nezdinde geriye gönderilmistir. Antalya
vilayetinde mevcut olan emvâl-i metrûkeye göre 1.685 kisi iskân edilebilmis,
bunlar 140 kisi sanatkâr, 40 kisi de balıkçı olarak bildirilmis, geriye kalan 1.000
kisiye yalnız arazi, 505 kisiye de yalnız hâne verilebilmistir.

Antalya vilayeti kazalarından Finike’de 100 yapıcı, 15 terzi, 10 tezkireci,
10 bakırcı, 10 dökmeci, 10 kuyumcu ve 50 balıkçının iskân edilebilecegi
bildirilmistir. Elmalı kazasında 28 Temmuz 1924 tarihine kadar Vodine’den 60
kisi Preveze’den 90 kisi mübadil gelmistir. Kazada mevcut emvâl-i metrûkeye
göre 32 hâneden 96 nüfus iskân edilebilmis, mevcut sartlara göre çiftçi vasfındaki
276 nüfusun iskân edilebilecegi bildirilmistir. 670 Geray’a göre, Antalya vilayetine

1.087 ailede 4.015 mübadil iskân edilmis, bunlara 1.033 ev, 228 dükkân, 106.750
dönüm tarla ve 939 dönüm bağ
verilmistir.671 Mübadele sürecinde Antalya’ya
gelen mübadillerden hepsi emvâl-i metrûke yerlestirerek iskân olunmuş
evsiz
hiçbir mübadil kalmamıstır.672 Antalya valisinin 12.8.1925 tarihli Dahiliye
Vekaletine gönderdigi raporda, geçmisten bu yana birçok medeniyeti ve nüfusu
barındıran bölgenin bugün nüfusunun az oldugu ve iskâna uygun arazinin ancak
%10 oldugu rapor edilmis, bunun degismesi için uygun arazilerin istimlâk
edilerek köyler insa edilmesi, çevre bölgelerden tarıma uygun arazinin yine
istimlâk edilerek ekilebilir hâle getirilmesi ve tarım alet ve gereçleri yardımı
yapılarak 5.000 hanede mübadil iskân olunabilecegi bildirilmistir.673

1927 yılı itibariyle Burdur merkezde olmak üzere 109 mübadil ve 44
gayrimübadil iskân edilmistir. Mübadillere 107 hâne ve 359 dönüm bir evlek bağ
ve 39.820 dönüm ziraat yapılabilir hâne yeri, 3.180 dönüm tarla, 2 kahvehâne, 3

669 BCA: 272.12/44.69.11
670 BCA: 272.11/19.97.1
671 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5.
672 BCA: 272.11/19.92.6.(5)
673 BCA: 272.12/45.76.32; 272.12/48.95.33


dükkân, 2 degirmen verilmistir. 44 gayrimübadile de 29 hâne, 660 dönüm tarla
verilmistir. Tevziâtı yapılmayan 25 dükkân, 18 harap ardiye ve 2 degirmen yeri
Vilayât-ı Sarkiyye ve Bosnalı mültecilere misafirhâne olarak verilmistir. Vilayât-ı
Sarkiyye mültecileri’nden 251 nüfusun hiçbirisi iskân edilmemis, iskânları için
köylerde yeterli arazi ve emlâk bulunmussa da, iskânda kullanılabilecek bir
önemde olmadıgından bu mültecilerin baska bir yere nakledilmesi uygun
görülmüstür.674 1924 Haziran’ında Grabine’nin Karifçe ahâlisinden 785 nüfus
muhacirin Isparta’ya iskân edildigi vekalete bildirilmistir.675 Burdur vilayetine
102 aile, 380 mübadil iskân edilmis, bunlara 98 ev, 8 dükkân, 2.403 dönüm tarla,
330 dönüm bağ
ve 57 dönüm bahçe, Isparta vilayetinde ise 264 aile, 984 mübadil
iskân edilmis, bunlara 254 ev, 39 dükkân, 6.281 dönüm tarla, 830 dönüm bağ
ve
193 dönüm bahçe verilmistir.676

3.2.2.5. Konya ve Aksaray Bölgesi

Konya mıntıkasına dahil olan Aksaray ve Mersin, mübadillerin yogun
oldugu sehirlerdendir. Konya ve kazalarında da küçük ailelerin iskânı olmustur.
Konya ve kazalarında yasanan en önemli sorun firar olmustur. Vekalet bu göç
istegini kabul etmistir. ndirme ve bindirme iskelesi olmasından dolayı Mersin’de
yogun nüfus akısı yasanmıstır. Burada mübadiller geçici iskân yerlerinde
tutulmus, Yovanaki gibi çiftliklerde yapılan numune köylerde ve iktisadî
hanelerde iskân olunmustur. Kesendre, Poliroz, Avrethisarı, Nevrekop ve
Sarısaban bölgesinden 20.000 tütüncü, 55.000 çiftçi ve bagcı ile 15.000 zeytinci
nüfusun yerlestirilmesi planlanmıs677 olan bölgede mübadeleye tâbi yerler;
Çatalca, Tekfurdagı havalisi, Karaman ve Nigde’den olusmakta, bölgede
Kırkkilise sancagının merkez, Babaeski, Vize, Demirköy ve Pınar Hisar kazaları
ile Üsküp, Yenidereköy, Karısdıran, Karacaoglan, Pavlı, Sergen, Midye, gne Ada
ve Karacadağ
nahiyeleri, Tekfurdagı sancagının merkez, Mürefte, Çorlu, Malkara,
Saray ve Hayrabolu kazaları ile Banarlı, Gündüzlü, Naib, necik, Muradlı, Eregli,

674 BCA: 272.12/51.114.8
675 BCA: 272.11/18.85.11
676 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5
677 skân Tarihçesi, s.18.


Germiyan, Sahin, Yürük, Sencab, Osmanlı, Çerkesköy, Susuzmüsellim ve
Dambaslar nahiyeleri, Nigde sancagının merkez, Nevsehir, Ürgüp, Bor ve
Ulukısla kazaları ile Manyas, mertek, nahiyeleri, Kayseri sancagının merkez,
Develi, ncesu ve Bünyan kazaları ile Talas, Erkilet, Köztepe, Karahisar, Akkısla,
Sarıoglan ve Sinanlı nahiyeleri, Konya vilayeti’nin merkez, Aksehir, Ilgın,
Karaman, Yenisehir, Seydisehir ve Ermenek kazaları ile Sille, Çumra, Dinek,
Akviran, Boyangeli, Dogan Hisar, Oguzhan, Aladag, Hadım, bradı, Aksaray,
Karaili, Soganlı ve Karabekir nahiyeleri bulunmaktadır.678

3.2.2.5.1. Konya

Konya ve çevresinde Selanik dısında Kozana Lankaza gibi bölgelerden
gelen muhacirler de belirlenen iskân bölgelerine dagıtılmıstır. Bu bölgelerden biri
de Konya vilayeti ve Aksehir, Ilgın, Eregli ve Kadınhanı kazalarıdır. 1924 yılı
içerisinde Lankaza, Selanik, Karaferye, Kozana gibi bölgelerden muhacirler
Konya ve çevresinde yerlestirilmistir. Konya’da da bölgeye iskân olmak
istemeyen veya Konya’daki akrabâsının yanına gelmek isteyen mübadillerin
iskânına izin verilmistir. Mesela Selanik Konsoloslugu’ndan aldıkları pasaport ile
Türkiye’ye gelen Mitroviçeli Yusuf oglu Kâmil ile Pristineli Ademoglu
Nezir’in679 , Konya Sarayönü kazasının istasyon memuru Bahtiyar Efendi’nin
Sırbistan Seniçe kasabasındaki ailesinin,680 Manisa’da iskân olunan Pristine
muhacirlerinden Kerimoglu Mustafa ile Melek oglu Recep’in681 Konya’da
iskânına izin verilmistir.

Konya vilayeti merkez kazasına 1924 Temmuz’u sonuna kadar gelen
toplam 141 hâneden 587 muhacir, 53 hâneden 200 nüfus Lankaza, 2 hâneden 10
nüfus Selanik, 3 hâneden 14 nüfus Karaferye, 9 hâneden 43 nüfus Kozana ve 74
hâneden 320 nüfus Sarıkeçi’den gelmis, gelen muhacirlere yeni arazi dagıtımı
yapılmadıgından sadece hâne verilmis, ancak arazi verilmemistir. Konya merkez
kazada Ermenilerden 129, Rumlardan 265 hâne kalmıs, Rum hânelerinden

678 BCA: 272..12/20.102..17
679 BCA: 272.12/44.74.1
680 BCA: 272.12/44.71.11
681 BCA: 272.12/45.74.8


yaklasık 135 hânenin tamire muhtaç durumda oldugu tespit edilmistir. Bu
hânelerden 100’ü kesin iskân edilen muhacirlere verilmis, 20’si Balkan
Harbi’nden gelenler tarafından, 36’sı mübadeleye tâbi olmayan muhacirler
tarafından, 41’i Vilayât-ı Sarkiyye mültecileri tarafından, 55’i resmi daireler
tarafından, 142’si de zâbit ve memurlar tarafından isgal edilmiş
durumdadır.
Mevcut terkedilmiş
emlâka göre 118 hâne çiftçi, 10 hâne bagcı, 2 hâne tütüncü,
63 hâne sanatkâr olmak üzere üretici duruma gelebilecek 193 hâne de 2000
nüfusun iskân edilebilecegi rapor edilmistir.

Konya vilayeti kazalarından Aksehir kazasına 30 temmuz 1924 tarihine
kadar 4 hâne 22 nüfus Selanik, 6 hâne 28 nüfus Karatay’dan, 8 hâne 47 nüfus
Demirhisar’an, 42 hane 100 nüfus Kalkıs’tan, 87 hâne 304 nüfus Kozana’dan ve
10 hâne 46 nüfus Selanik mültecilerinden gelmek üzere toplam 157 hânede 547
nüfus hâne ve arazi verilerek iskân edilmistir. Aksehir kazasında Ermeni ve
Rumlardan 304 hâne terk edilmis, bunların 157’si kesin iskân olanlara verilmis,
geriye kalanın 20’si Balkan Harbi’nden sonra gelenler tarafından, 50’si
gayrimübadiller tarafından, 125’i Vilayât-ı Sarkiyye mültecileri tarafından, 6’sı
resmi daireler tarafından, 42’si memurlar tarafından isgal edilmis, hanelerin 7’si
kiralık geri kalanı da fuzulî isgal olarak belirlenmistir. 244 dükkândan 3’ü
gayrimübadiller tarafından isletilmis, 238’i kiralık kalmış
ve bir degirmen de boş
olarak kaydedilmistir. Kazada iskân olunan mübadillere 1.111 dönüm tarla, 854
dönüm bag ve 136 dönüm bahçe verilmistir.

Konya’nın diger kazalarından olan Eregli, Kadınhanı ve Ilgın’da iskân ve
emvâl-i metrûke dagıtımı yapılmıstır. Buna göre,682 Eregli kazasına 8 Eylül 1924
tarihine kadar Kaliminis’ten 67 hâneden 333 nüfus, Girit’ten 16 hâneden 57
nüfus, Kozana’dan 7 hâneden 32 nüfus, Florina’dan 7 hâneden 34 nüfus olmak
üzere 97 hâneden 456 nüfus iskân edilmistir. Bunlardan Florina’dan gelen 6 hâne
30 nüfus akrabâsının yanına yerlestirilmis, toplam olarak geriye kalan nüfusa da
hâne ve arazi verilmistir. Yıl itibariyle kazada mevcut olan emvâl-i metrûkeye
göre 162 hâne ve 325 nüfus iskâna uygun durumda bulunmustur. Bunlardan 305
nüfus ve 158 hâneye arazi dagıtıma hazır olarak kaydedilmistir. Kazada 14

682 BCA: 272.11/19.96.11


199

Magaza, kiralık durumda 36 dükkân, 16.500 dönüm tarla, 26 dönüm bağ
bulunmustur.

Kadınhanı kazasına da, 11 Nisan 1924 tarihine kadar Kalkıs’tan 502 ve
Kozana’dan 87 nüfus olmak üzere 143 hâne gelmistir. Bunlardan çiftçi, bagcı ve
tütüncü olarak 78 hâne ve 304 nüfus kesin olarak iskân edilmistir. Vekalet
tarafından insa edilen 65 iktisadî hânede de 282 nüfusun iskânı planlanmıstır.
Kazada 21 magaza, 33 dükkân, 3832 dönüm tarla ve 92 dönüm bahçe
bulunmaktadır. Ilgın kazasına 28 Temmuz 1924 tarihine kadar 8 hâne 26 nüfus
Vodina’dan 32 hâne 132 nüfus, Kaliminis’ten 18 hâne 56 nüfus, Karacaova’dan
39 hâne 156 nüfus, Lankaza’dan 3 hâne 11 nüfus, Yenice’den ve 2 hâne 8 nüfus
Drama’dan olmak üzere 103 hânede 392 nüfus iskân edilmistir. Genel olarak
bunlardan 57 hânede 228 nüfus hâne ve arazi verilerek, 24 hânede 96 nüfusta
sadece hâne verilerek kesin iskân edilmistir. Kazada mevcut emvâl-i metrûkeye
göre 35 Dükkân, 1 Degirmen, 853 dönüm tarla, 16 dönüm bag ve 16 dönüm bahçe
bulunmaktadır. 683

1926 yılı itibariyle Konya merkezde 492 hâne mübadil, 62 hâne
gayrimübadil ve 142 hâne Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi, Karaman kazasında 116
hâne mübadil, 75 hâne Vilayât-ı Sarkiyye mültecisinin 15 ailesi birer hânede iskân
edilmistir. Eregli kazasında 171 hâne mübadil ve 15 hâne Vilayât-ı Sarkiyye
mültecisi, Aksehir kazasında 350 hâne mübadil ve 100 hâne Vilayât-ı Sarkiyye
mültecisi ve Ilgın kazasında 62 hâne mübadil ve bin Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi
olmak üzere toplam 1.749 mübadil, 62 gayrimübadil ve 333 Vilayât-ı Sarkiyye
mültecisi iskân olunmustur. 1926 yılında iskân edilen nüfusa Konya merkezde
127 dükkân, 12.260 dönüm tarla, 202 dönüm bağ
ve 130 dönüm bahçe,
Karaman’da 131 hâne, 22 dükkân, 5.000 dönüm tarla, Eregli’de 30 dükkân, 1.291
dönüm tarla, 35 dönüm bağ
ve 25 dönüm bahçe, Aksehir kazasında 25 dükkân,

4.000 dönüm tarla, 100 dönüm bag, 100 dönüm bahçe, Ilgın kazasında 14 dükkân,
bir degirmen, 2.017 dönüm tarla olmak üzere toplam 131 hâne, 218 dükkân, bir
degirmen, 23.568 dönüm tarla, 338 dönüm bağ
ve 255 dönüm bahçe verilmistir.
Konya ve çevresinde yıl itibariyle iskân olunmamak kaydıyla merkezde 150,

683 BCA: 272.11/19.96.11


Eregli’de 32 kisi olmak üzere 182 gayrimübadil ve Karaman’da 60 Eregli’de 14
ve Ilgın’da 15 kisi olmak üzere 89 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi bulunmaktadır.
1926 yılı itibariyle Eregli’de 25.000 dönüm tarla tevzî edilmemiş
durumdadır.684
Konya vilayetinde mübadele sonucunda 1.021 aile, 4.023 mübadil, 1.021 ev, 156
dükkân, 33.858 dönüm tarla, 32 dönüm bag ve 492 dönüm bahçe verilmistir.685

3.2.2.5.2. Aksaray ve Mersin

Konya bölgesi dahilinde degerlendirilen Aksaray ve Mersin’de de en
büyük sorun ev olmustur. Mübadiller hemen geçici olarak iktisadî hanelere
yerlestirilmisler, tamirleri yapılan Rum ve Ermeni emvâl-i metrûkesine kalıcı
iskânları yapılmıstır. Aksaray’da 22 Eylül 1924 tarihine kadar Kozana, Gesriye,
Karaferye ve Girit muhacirlerinden olusan 2.680 mübadil yerlestirilmistir.686
Kozana’dan gelen mübadiller 584 hânede 2.406 nüfustan ibaret olmus, bu nüfusun

2.328 kisiden olusan 568 hânesine ev ve arazi verilmis, 78 nüfustan olusan 16
hânesine de yalnız ev verilerek iskân edilmistir. Gesriye’den gelen 261 nüfusluk
52 hâneden olusan mübadillere ev ve arazi verilerek tamamen iskân edilmis,
Karaferye’den gelen 10 nüfuslu 3 hâneye ve Girit’ten gelen 3 nüfuslu 1 hâneye de
yalnızca ev verilerek iskânları tamamlanmıstır.

Aynı yıl itibariyle Aksaray’da bulunan Rumlar tarafından bosaltılmış
921
ve Ermeniler tarafından bosaltılmıs, 36 olmak üzere toplam 957 hâne iskâna
uygun olarak tespit edilmistir. Bu hânelerin 640 adeti Girit, Karaferye, Kozana ve
Gesriye’den gelen muhacirlere tahsis edilmis, kalanlardan 3’ü mübadeleye
gayritâbi muhacirler tarafından, 18’i mülteciler tarafından, 1’i resmi daireler
tarafından, 6’sı zabitân ve memurlar tarafından isgal edilmiş
durumdadır. Ayrıca
hânelerden 3’ü ahâli tarafından kiralanmıs, 2’si fuzuli mesgul ve kalan 284’ü de
boş
hâlde kaydedilmistir. Ayrıca Aksaray’da tamire muhtaç durumda 79, harap
durumda 48 de hâne bulunmaktadır. skân edilen mübadillere kazada bulunan 167
dükkândan biri verilmis, kalanı da boş
bırakılmıstır. Arazilerden ise 21.143

684 BCA: 272.12/51.114.8
685 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5
686 BCA: 272.11/19.95.7


dönüm arazinin 9.697 dönümü, 2.285 dönüm bağ
ile 104 dönüm bahçenin tamamı
mübadillere dagıtılmıs, ayrıca 16 magaza ve bir fabrika bos olarak kaydedilmistir.

Aksaray kazalarından Arabsun kazasında iskâna müsait bulunan 160
hânenin yanında 4 hâne zâbitler tarafından isgal edilmis, 106 hâne de yıl itibariyle
boş
bulunmustur. Geriye kalan hânelerden 30’u tamire muhtaç, 100’ü de harap
vaziyette bırakılmıstır. Kazaya gelecek muhacirînin iskânı için 1 magaza, 66
dükkân, 1 degirmen, 2 okul ile 952 dönüm tarla, 1.286 dönüm bağ
ve 111 dönüm
bahçe bulundugu tespit edilmis, 106 hâne muhacirînin iskân olunabilecegi
bildirilmistir. Koçhisar kazasına Kozana’dan gelen 30 nüfuslu 4 aile
yerlestirilmistir. Bunlara kazada bulunan iskân müsait 10 hâneden 4 hâne
verilmis, kalan hânelerden de 2’si bos, 3’ü zâbitlerce 1’i de resmi dairelerce isgal
edilmiş
durumdadır. Ayrıca yine kazada bulunan 3 fabrikadan 1’i, 42 dükkândan
da 3’ü verilmistir.

Aksaray ve çevresinde 1926 yılı itibariyle687 merkeze baglı 5 köyde 652
mübadil, 4 gayrimübadil ve 3 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi, Koçhisar kazasında 3
mübadil, 3 gayrimübadil ve 20 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi, Arabsun kazasında
154 mübadil, bir gayrimübadil ve 9 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi iskân edilmistir.
Gülde köyünde dogudan gelerek yerlesmiş
kisilerden 95 hâne çıkarılmıs, Arabsun
kazasında iskân ettirilmislerdir. skân dahilinde merkezde 560 hâne, 10 dükkân, 1
fırın, 13.664 dönüm tarla, 2.250 dönüm bağ
ve 691 dönüm bahçe ve 30 dönüm
çayır, Arabsun’da 164 hâne 556 dönüm tarla, 1.256 dönüm bağ
ve 143 dönüm
bahçe, Koçhisar kazasında 3 dükkân, 125 dönüm tarla tevzî edilmistir.

Aksaray ve çevresinde yardıma muhtaç olmadıkları için henüz iskân
edilmemiş
olarak merkezde mübadillerden 38 kisi, 24 hâne gayrimübadil, 51 hâne
Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi, Koçhisar’da 201 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi
bulunmaktadır Arabsun kazasında ise 23 hâne ve 10 dükkân tevzi edilmemistir.
Aksaray valisinin 1927 tarihli raporunda köylerin hâne ve arazileri düzenlenirse
hâlen 20.000 kisilik bir kapasitesinin bulundugu, muhacirlerin ziraata müsait
daglar, ormanlık alanlar, yaylalar ve meralık alanlara sevki ile buralarda

687 BCA: 272.12/51.114.8


hayvancılık yaparak fenni süthânelerin açılıp isletilebilecegi ifade edilmistir.
Geray’a göre, Aksaray vilayetinde 1.076 aile ve 3.186 mübadil iskân edilmis, bu
mübadillere 747 ev, 22 dükkân, 13.561 dönüm tarla, 2.178 dönüm bağ
ve 2.273
dönüm bahçe verilmistir.688

skân bölgelerinden olan Mersin’de 1926 yılı itibariyle merkez ve Tarsus
kazası ile birlikte 795 mübadil, 20 gayrimübadil ve 665 Vilayât-ı Sarkiyye
mültecisi iskân edilmistir. Mübadil muhacirînden bir kısmı ile mültecilerin
çogunlugu, 10 hâne Kıbrıs, 25 hâne Suriye ve diger memleketten 6 hâne, mevcut
bulunan 330 hânede sıkısık bir sekilde iskân edilmislerdir. Bununla birlikte
Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi 5 hânede haklarında iskânları ile ilgili bir komisyon
kararı olmadıgından iskelede bulundukları yerde ikâmet ettirilmistir. Mersin
merkezde 330 hâne, 44 dükkân, 14 depo, 28.079 dönüm tarla, 400 dönüm bahçe
ve 125 dönüm portakallık, Tarsus kazasında 342 hâne, 35 dükkân, 10 magaza, 3
fırın ile 8.838 dönüm tarla, 1.075 dönüm bag, 215 dönüm bahçe mübadillere
verilmistir. Mersinde 20 mübadil ve 53 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi ile Tarsus
kazasında 5 mübadil ve 124 Vilayât-ı Sarkiyye mültecisi iskân edilmemis, Tarsus
kazasında da 4.793 dönüm tarla yıl itibariyle tevzî olunmamıstır.689 Mübadele
islemlerinin son bulması itibariyle Mersin dahilinde 803 aile ve 3.091 mübadil
iskân edilerek, bunlara 680 ev, 115 dükkân, 11 arsa, 23.264 dönüm tarla, 1.075
dönüm bag ve 942 dönüm bahçe verilmistir.690

3.3. TÜRK YE’DE MÜBAD LLER N SKÂNININ KT SADÎ VE
SOSYAL SONUÇLARI

Mübadelenin son bulmasıyla birlikte yapılan muhasebede her iki ülke
arasında daha az nüfus iskân etmiş
olmasına ragmen en çok sıkıntıya düsen taraf
Türkiye olmustur. Bu sebeple bu baslık altında Mübadelenin olumlu sonuçları
yanında olumsuz sonuçlarından da bahsedecegiz. Türk Hükûmeti, ülke genelinde
sehirli ve vasıflı sınıfı olusturan 1.200.000 kisilik bir kayba ugramıs, hem Yunan
ordusunun çekilmesi sırasında yaptıgı yakma ve talanlarla hem de isgal

688 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5
689 BCA: 272.12/51.114.8
690 GERAY, a.g.e., Ek: Tablo 5


bölgelerinden kaçarak gelmiş
olan mültecilerin yagmalarıyla ugrasmıstır.
Yunanistan Türklerin evlerini, tarla ve bahçelerini herhangi bir zarara ugramadan
göçmenlere vermekteyken, Türkiye iskân yapacak ev bulamamıstır. Yunan
ordusunun zmir’i isgali ile baslayan ve yine zmir’den çekilmesiyle biten ve
Yunanlı arastırmacıların “Küçük Asya Felaketi” olarak adlandırdıgı süreçte
Türklerin kayıpları Lozan Konferansı’nda dile getirilmistir.

Kendi topraklarında sürgün olan Türkler evlerine döndüklerinde taş
üstünde taş
bulamamıslardır. Bundan baska ne tohum, ne çift sürecek hayvan ne
de yiyecek bir sey bulamamıslardır. Çünkü var olan her sey çalınmıs, kaçırılmış
ya da yakılmıstır. Yunan askerleri hem devletlerini zenginlestirmek hem de
Osmanlı’nın tekrar gücünü kazanmasını engellemek için devlet mallarını ve
parasını çalmış
ve yagmalamıstır. zmir, Bursa, Balıkesir ve Bandırma’da devletin
parası posta pulları yagmalanmış
sadece zmir’de tahvil ve bono gibi degerli
kagıtların çalınmasıyla devletin kaybı 17.332.961 lira olmustur. Osmanlı
Devletin’e ait fabrikalar ve imalâthanelerden araç gereç ve makineler,
hammaddeler çalınmıstır.691

Lozan Konferansı’nda Anadolu’da yasanan zararı listeler hâlinde sunan
Türk delegasyonunun verdigi bilgiye göre, toplamda 73.070 adet konut olmak
üzere Batı Anadolu’daki birçok sehir tamamen yakılıp yıkılmıstır. Bu hânelerin
maddi zararı 305.271.214 lirayı bulmustur. Bu sehirlerde yakılıp yıkılan egitim
kurumları, fabrikalar, çiftliklerden olusan 86.669 parça konuta zarar verilmis,
bunun maliyeti de 177.310.945 lira olmustur. Yine delegasyonun verdigi bilgiye
dayanarak bölgedeki sehirlerden götürülen otomobil, yük arabası ve hayvanların
toplam maliyeti de 112.032.425 Frankı bulmus, bölgede hiç çift hayvanı
kalmamıstır.692 Yine smet Pasa Konferans sırasında yaptıgı konusmada

1.500.000 Müslümanın katliâmlar ve sürgünler yüzünden ortadan kayboldugunu
ifade etmistir. Konusmasında, “Ermeniler ve Rumlar Yunan ordusuyla gitmis,
yerlerinde ise Yahudiler kalmıstır. Geriye kalan bir buçuk milyon Müslüman ise
ortadan kaybolmustur.” demistir. McCARTHY, smet Pasa’nın verdigi bu rakamı,
yabancı kaynakların verdigi rakamlarla kıyaslayarak dogru oldugunu ifade

691 McCARTHY, a.g.e., 350.
692 MERAY, a.g.e., Kit:I, C:III, s.157-159; McCARTHY, a.g.e., 350-351.



204

etmistir. sgal sırasında 640.000 Müslüman zaten katledildigine göre kalan

860.000 kisi de sürgün olmuş
dolayısıyla 1.500.000 sayısına ulasılmıstır.693
Muhakkak ki Mübadele esnasında da tabiî ölümler olmustur. Vapurlarda hastalık
yüzünden birçok mübadilin öldügü bilinmekteyse de Kızılay Arsivi’ne
ulasamamamız sebebiyle net bir rakam vermek de mümkün olmamıstır.

3.3.1. Nüfus Politikası

1800’lü yıllardan bu yana göç gerçegi ile karsı karsıya kalan Anadolu’da
kurulan genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli problemlerinden biri, giden
nüfusun yerini doldurmak, gelen nüfusu da hemen üretici vasfa geçirebilmek
olmustur. Çünkü devletin geleceginin garanti altına alınması için toplumun
ihtiyaçlarının da karsılanması gerekmektedir. Bu amaçla göçmenlerin hemen
uyum sürecini atlatarak müstahsil olmaları önem arz etmistir. Bu konunun önemi
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 1 Kasım 1936 tarihli besinci dönem ikinci
toplanma yılı açılış
konusmasında Mustafa Kemal Atatürk tarafından dile
getirilmistir. Atatürk konusmasında; “ Anavatana yeni kavusan göçmen
vatandaslarımızın iskânı baslıca islerimizdendir. Göçmenleri iyi yerlestirmek ve
süratle üretmen kılmak için, onları kâfi derecede techiz etmeye çalısıyoruz.
Aldıgımız neticeler ümit vericidir. Bu milli meseleye tahsis edebildigimiz vesâit
derecesinde, fakat ara vermeksizin devam edecegiz.” diyerek konunun önemini
vurgulamıstır.694

Türkiye’ye gelen göçmenlerin yanı sıra bütün nüfusun saglıklı ve üretici
bir hâlde çogalması konusunda da çesitli önlemler alınmıstır. Anadolu’dan giden
nüfus ile önemli miktarda vasıflı nüfusunu kaybeden ülkenin geleceginin güvence
altına alınması nüfus politikasıyla gerçeklestirilebilmistir. Yine bu konuda da
Mustafa Kemal Atatürk, 1 Mart 1923 tarihli meclis konusmasında “ Efendiler,
nüfus meselesi bir memleketin en mühim mesâil-i hayatiyesindendir. darî, askerî,
malî ve iktisadî mesâilde memleket nüfusunun miktarı sahîhini bilmek ne kadar
elzem ise, her sene yapılacak ihsaiyât ile nüfusun tezayüd ve tenakus miktarı

693 McCARTHY, Müslümanlar ve Azınlıklar adlı eserinde 1912-1922 yılları arasında Türklerin
ölüm oranını 1.246.068 kisi olarak vermis, en çok ölünün ise Aydın ve Konya’da oldugunu
belirtmistir.a.g.e., s.142.

694 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, stanbul 1945, s.343; Adnan GÜR Z, Türkiye’de Nüfus
Politikası ve Hukuk Düzeni, Ankara 1975, Türkiye Kalkınma Vakfı yayını No:2, s.70-71.


anlasılmadan esbâb-ı tenakusun izalesi için tedâbîr ittihâz etmek kabil
olmayacagı derkârdır. Binaenaleyh, yeniden tahrir-i nüfus icrasına pek âcil ve
mübrem bir lüzûm muhakkaktır.” diyerek dikkat çekmis, bir yıl sonra yine aynı
tarihte “ ….nüfusumuzun muhafaza ve tezyîdi gayesini ehemmiyetle nazar-ı
dikkate vaz’ ederim… Feyyaz ve velût olan Türk milleti mütemadî ve fenni
takayyüdatı sıhhiyeye mahzar olunca Türk vatanını süratle dolduracak ve
senlendirecek kuvvette olduguna kimsenin süphesi yoktur.” Sözleriyle konunun
önemini tekrar ifade etmistir.695

1927 yılında yapılan nüfus sayımına kadar mübadele nedeniyle ihmal
edilmis, yakılıp yıkılmış
yerler, tarlalar, evler tekrar ve hızlı bir sekilde onarılmıs,
devlet 1923-1925 yılları arasındaki kaybını hızlı bir sekilde kapatmıstır. 1922
yılında yasanan yaklasık 1.200.000 mübadil ve smet NÖNÜ’nün Lozan’da
belirttigi 1.500.000 civarındaki katliamlar ve sürgünlerle bosalan Anadolu, 1927
yılı itibariyle beş
yıl önceki sayıya ancak ulasmıstır. 1927 yılı nüfus sayımı ile
Türkiye’nin nüfusu 13.600.000 kisiye ulasmıs, bunun sadece %2.6’sı
gayrimüslimlerden olusmustur.696 Aynı artış
Yunanistan’da da yasanmıs, 463.000
Müslüman ve yaklasıl 150.000 Bulgar göç etmis, yerine 1.200.000 Rum nüfus
yerlesmistir. 1928 yılında Yunanistan’da yapılan sayımlarda nüfusun homojen
hâle geldigi görülmüs, sehirli nüfusta gözle görülür bir artış
oldugu
anlasılmıstır.697 Yunanistan’da oldugu üzere Türkiye’de de nüfusun teknolojiye
baglı olarak ilerlemesi, üretimin artması ile çok nüfuslu bir ülke geregine önem
verilmistir.698

3.3.2. ktisadi Gelisme ve Sonuçlar

Yunanistan’dan alelacele evlerinden çıkarılarak Anadolu’ya gelen mübadil
Türkler, burada savastan yeni çıkmış
yorgun, evsiz ve çaresiz yerli ahâli ile
karsılasmıstır. Bu karsılasmada yerli ahâli mübadillere bedelsiz her türlü imkânın

695 Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, s. 277-278, 316; GÜR Z, a.g.e., s.42-43.

696 BEHAR, a.g.e., s.61;. statistik Yıllıgı, Basbakanlık statistik Umum Müdürlügü 1931, C.5, s.
31-43 ( Bundan böyle BIUM5); Çaglar KEYDER, Türkiye’de Devlet ve Sınıflar, stanbul 1989,

s. 67., letisim yayını.
697 PENTZOPULOS, a.g.e., s.99.
698 smail Hüsrev TÖK N, “Asya’da Nüfus hareketleri”, Kadro, Nisan 1932, S:4, s.21-25; Sevket
Süreyya AYDEM R, “Çok Nüfuslu Anadolu”, Kadro, S:5, s. 35.



verilmesini kabul etmemistir. Böylece tarla sahibi olan mübadillerle yerli ahâli
arasında çesitli tartısmaların olmasına yol açmıstır. Bununla beraber mübadiller ya
yerli ahâliyle beraber ya da numune köylere iskân edilmislerdir. Karısık köylere
yerlesen mübadiller hemen uyum saglamıs, yasam tarzlarındaki kolaylıkları da
halka asılamıstır. Mesela dört tekerlekli at arabaları kagnıların yerini almaya
baslamıs, ayrıca tarım aletlerinin kullanılmasında ve bugday ekimi gibi konularda
degisiklik yasanmıstır.699

Lozan Konferansı’nda smet PASA’nın verdigi bilgilerden Batı
Anadolu’nun neredeyse tamamen yakıldıgı anlasılmıstır. Aynı durum Samsun ve
civarı mıntıkalarda da yasanmıstır. Mübadiller evlerini tamir edecek kereste dahi
bulamamıstır. Bu sebeple 1923-1933 yılları arasında hükûmet tarafından konut
yardımı yapılmıs, bu yardım kapsamında 1925 yılı itibariyle 1.786.684 Lira
harcanarak 69 numune köy insa edilmis, 1.500.000 Lira olarak ayrılan parayla da

19.279 metrûk hâne tamir edilmistir. Maliyeti azaltabilmek için “iktisadî evler”
yapımına öncelik verilmis ve iklim sartlarına uygun ev tipleri insa edilmistir.
Anadolu’nun çesitli yerlerine iskân olunan mübadiller bütün olumsuz
sartlara ragmen üretici hâle gelebilmis, sıkıntılar yasanmıssa da yerli halk ile
mübadiller birbirleriyle çok fazla uzak kalmamıstır. Her ne kadar çesitli
bölgelerde toprak dagıtımından kaynaklanan düsmanlıklar ve sıkıntılar yasanmış
ise de, Yunanistan’da Rum mübadillerin yasadıgı sekilde bir durum
yasanmamıstır. Anadolu halkı ekonomik geriligini bu insanların kattıgı çesitlilik
ile gelistirmeye; yeni teknikler ögrenmeye ve üretimi artırmaya baslamıstır. yi
bildikleri tütüncülükte bu oranlar daha net anlasılmıstır.
Türkiye, mübadelenin baslangıcından bu yana Anadolu’dan göç eden
yaklasık bir milyon iki yüz bin nüfusun yerine gelecek nüfusu hemen üretici
duruma geçirebilmek için çaba göstermistir. Türkiye Hükûmeti, bu amaçla
göçmenlerden serbest göçmen denilen kendi masraflarını karsılayarak gelenlere
hiç yardım yapmamış
veya kısmi indirim uygulamıs, iskânlı göçmenlere ise
barınma ve müstahsil duruma geçirmek maksadıyla yardım etmistir. Devlet,
Türkiye’ye gelen bu göçmenlere 1923-1933 yılları arasında 103.586 konut
yardımı yaparken 157.736 aileye de 6.258.928 dekarlık bag, bahçe ve tarladan

699 ARI, a.g.e., s.167-170.


ibaret toprak dagıtmıstır. Yine bu amaçla çiftçi olan göçmenlere aynı yıllar
arasında 12 traktör, 22.994 çift hayvanı, 20 araba, 20 tırmık, 27.501 pulluk, 20
çayır makinesi ve 50 orak makinesi dagıtmıs, esnaf ve sanatkar olan 7.886 aileye
de 15.238 Lira sermaye vermistir.700 Türk Hükûmeti’nin yaptıgı bu çalısmalar
Yunanistan Hükûmeti tarafından da yapılmıs, Anadolu’dan gelen göçmenler,
Selanik, Kozana, Grabene, Naslıç, Kılkıs, Drama, Serez ve Kavala gibi
mıntıkalardaki çiftçilikle ugrasan Türklerin tarlalarına yerlestirilmistir.

Türkiye’de tasınmada yasanan problemlerin haricinde yasanan iki sıkıntı
iskâna tâbi tutulan göçmenlerin bir arada durmak istegi ile, aynı kasaba veya
köyden gelenlerin çiftçi olarak üretime geçebilecekleri bir bölgede
toplanmamaları olmustur. Bu durum, büyük mübadelenin yanında Türkiye içinde
iç göçlere de sebep olmustur. Gelen göçmenlerin büyük bir kısmının da çiftçi
olması, esnaf denilen orta sınıfın yaratılamaması sıkıntısını dogurmus, buna çare
olarak düsünülen vasıflı ailelerin parçalanarak dagıtımı da sorunu çözememistir.
1927 yılında mıntıkalardan gelen raporlarda hâlen boş
durumda olan evlerin ve
tarıma hazır arazilerin bulunması bu durumun en açık örnegidir. Devlet
mübadelenin basladıgı 1923 yılı ekilebilir toprak ve ürün hasılatında, 1927 yılı
itibariyle belirli oranda artış
saglamıstır. Ancak karsılıklı degisen nüfus oranları
arasındaki farktan dolayı yasanan iktisadi sıkıntı da ilk sırayı tarım ürünleri
almıstır.

1925-1926 Yılları Tarım Ürünleri701

1925 1926 Zirai Ürünler
Dönüm Kilo Dönüm Kilo
Hububât toplam 49.194.135 3.496.756.560 63.708.641 4.853.398.559
Sanayi Ürün
toplam
4.304.409 270.833.840 3.199.556 259.494.399
Bakliyât Toplam 3.757.653 197.456.502 3.072.770 217.348.401
700 Cevat GERAY, Türkiye’de Göçmen Hareketleri ve Göçmenlerin Yerlestirilmesi” Amme
daresi Dergisi, Aralık 1970, C.3,S.4, s.22-24; PEK, a.g.e., s.171

701 B UM, statistik Yıllıgı, Ankara 1928, s.101.


1925 yılında hububât istatistiklerinde 31.296.400 dönüm ile bugday en
fazla ekimi yapılan ürün olmustur. Bugdayı hayvan yemi olarak kullanılan arpa

8.629.880 dönüm, mısır 4.748.348 dönüm, çavdar 1.391.462 dönüm ile en fazla
ekimi yapılan ürün olarak izlemistir. En az ekimi yapılan hububât 211.976 dönüm
ile pirinçtir. Diger ürünler yaglık, kaplıca, kuş
yemi ve yulaftır. Ürün ekimindeki
bu sıralama mahsulde de degismemistir. 1.750.287.021 kilo ile bugday ilk sırayı
almıs, 1.251.541.998 kilo ile arpa, 523.423.008 kilo ile mısır en fazla ürün olarak
görülmektedir. Aynı yıl pancar, pamuk, tütün ve susam gibi sanayi ürünleri

4.304.409 dönüme ekilmiş
buradan 270.833.840 kilo hasılat elde edilmistir.
Bakla, bezelye, nohut, mercimek ve burçak gibi bakliyat ise 3.757.653 dönüme
ekilmiş
197.456.502 kilo ürün elde edilmistir. 1926 yılı itibariyle ise hububât
ürünlerinde artısın görüldügü gözlenirken diger ürünlerde hem ekim sahasında
hem de üretimde düsüş
gözlenmektedir. Hububât ekim sahası sıralamasında
degisiklik görülmüs, 35.419.845 dönüm ile bugday, 15.292.581 dönüm ile arpa,

4.049.052 dönüm ile kaplıca ve 3.467.297 dönüm ile mısır en fazla ekilen hububât
olmustur. Bir önceki yıla göre sadece mısır ekim sahasında düsüş
görülmüstür. Bu
degisiklik dogal olarak üretim oranlarına da yansımaktadır.702

1926 yılı hububât üretiminde de yine bugday 2.469.367.407 kilo ile ilk
sırada yer almakta onu, 1.432.735.070 ile arpa, 388.677.522 ile mısır
izlemektedir. 1926 yılı sanayi ürünlerinde ekim oranında düsme görülmektedir.

3.199.556 dönüme ekilen sanayi ürünlerinden 259.494.399 kilo, 3.072.770
dönüme ekilen bakliyattan ise 217.348.401 kilo ürün elde edilmistir. Sanayi
ürünlerinden en önemlisi olan ve iskân islerinde belirleyici olan tütün üretiminde
de ara ara kesilmeler olsa da üretimde artış
saglanmıstır. 1920 yılında 7.297 köy
tütüncülükle ugrasmaktadır. Bunlar, 361. 717 dönüm tütün ekimi yapmıslar ve
buradan yıllık 29.142.868 kilo ürün elde etmisledir. 1921 yılında 7.185 kisiyle
tütüncü aile sayısında düsüş
görülmüs, buna baglı olarak da 228.155 dönüme
yapılan ekimden 15.579.592 kilo ürün elde etmislerdir. Mübadelenin resmen
olmasa da basladıgı yılları içeren bu dönemde özellikle tütüncülügün yapıldıgı
yerlerde yasanan kargasa ve göç üretimdeki düsüsün sebebini açıklamaktadır.

702 B UM, a.g.e., s.101-104.


1922 yılında da süren bu düsüs, daha sonra göçün düzene girmesi ve
iskânların yapılmaya baslamasıyla yükselise geçmistir. 1922 yılında 9.500 ailenin
yaptıgı ekimde 275.680 dönüm tarla islenmiş
buradan 20.544.111 kilo ürün elde
edilmistir. 1923 yılında ise hissedilir bir artış
görülmüş
12.108 köyün yaptıgı

351.521 dönümdeki ekimden 26.090.033 kilo ürün elde edilmistir. 1924 yılında
ise tütüncülükle ilgilenen aile az olmasına ragmen hem ekim alanında hem de
ürün miktarında büyük bir artış
görülmüstür. Bu yılda 13.933 köyün 670.170
dönümde yaptıgı tütün ekiminden 54.059.053 kilo ürün elde edilmistir. Bunun bir
sebebi Yunanistan’dan gelen göçmenlerin çogunun çiftçi ve özellikle de
tütüncülükle ilgilenmiş
olmasıdır. 1925 yılında 974.651 dönümde yapılan tütün
ekiminden 39.348.960 kilo ürün alınarak 1914 yılından bu yana son on yılın en
fazla ürünü elde edilmistir. Ancak 1926 yılında 493.175 dönüm ile tütün ekim
sahasında yarı yarıya bir düsüsün oldugu görülmekteyse de 48.024.690 kilo ile
ürün artısında yükselme egilimi degismemistir.
1928-1930 Yılları Tarım Ürünleri703

1928 1929 1930 Zirai ürünler
Hektar Ton Hektar Ton Hektar Ton
Hububât 5.456.900 3.307.927 5.255.226 5.799.593 5.298.831 5.285.104
Sanayi
ürünler
342.042 276.980 370.879 379.287 468.085 370.935
Bakliyât 385.100 200.002 343.000 318.295 393.600 338.208
Mübadelede iskân islerinin artık son bulmaya basladıgı ve iskân
düzeninin oturdugu yıllarda tarımsal üretimde sistematik bir seviyeye gelindigi
görülmektedir. skân bölümünde de bahsedildigi üzere zeytinci olanların zeytin
bölgelerine, tütüncü olanların da tütüncü bölgelerine yerlestirilmesi usulü
sonucunda üretimdeki kaybolan zaman az da olsa telafi edilmistir. 1929 yılındaki
buhran döneminde tarımda ekimin yapılmasında güçlükler yasanmış
ve ekilen
toprak dönümünde azalma görülmüş
ise de duraklama hemen atlatılmıs, ayrıca
ekilen toprak az olsa da üretimde yasanan azalma düsük olmus, hatta

703 B UM, Tarım statistikleri, 1928-1934, Ankara 1936, No:78, s.9


yasanmamıstır. 1928 yılında 5.456.900 hektara yapılan ekimden 3.307.927 ton
elde edilirken, buhran döneminde ekilen toprak 5.255.226 hektar da kalmış
ancak
ürün 5.799.593 tonu bulmustur. 1930 yılında ise yine 5.298.831 hektardan

5.285.104 ton ürün elde edilmistir. Sanayi ürünler ve bakliyât ürünlerinde de hem
toprak hem ürün oranında degisiklik yasanmış
ise de bu büyük oranda olmamıstır.
Sanayi ürünlerinden tütün de bu yıllarda diger tarım ürünleri gibi bir egri
göstermistir. 1927 yılında 69.604 hektarda ekilen tütünden 8.152.000 ton, 1928
yılında 43.035 hektardan 6.091.000 ton, 1929 yılında 36.503 hektardan 4.844.000
ton ve 1930 yılında ise 47.211 hektardan 6.519.000 ton ürün elde edilmistir.704

3.3.3. Sosyal Degisim

Nüfus mübadelesinde en önemli problemlerden biri de göçmenlerin uyumu
olmustur. Geldikleri yerlerde mal varlıklarını bırakan, zengin bir durumda olan ve
geniş
çiftliklere sahip olan göçmenlere verilen toprak, bahçe ve evlerin tam
karsılıgının verilmemesi bu insanların uyum sürecini uzatmıstır. Ayrıca
yerlestirildikleri köylerde de hemen kaynasma saglanamamıstır. Zaten kendi
aralarında otlak kavgası vermekte olan yerli Türkler, savasın getirdigi yokluk ve
sıkıntı üzerine Rumlardan kalan malların gelen mübadillere dagıtılmasına
itirazları olmustur. Mal dagıtımından önce emvâl-i metrûkenin bir kısmı yerli
Türklerce paylasılmıstır. Kendilerini bu toprakların esas sahibi olarak gören bu
insanlar, Rumların evlerini ve topraklarını tabiî ki muhtarların da destegiyle,
sahiplenmeye ve yerlesmeye baslamıslardır. Bunların yanında mülteci denilen
sark vilayetlerinden gelen Müslümanlar da aynı sekilde bu evlere yerlesmistir. Bu
ötekilesmenin en önemli belgesi mecliste görüsülmüstür. Dogubeyazıt Mebusu
Sefik Bey; Rumlardan kalan onlarca tarla, bag, bahçe ve evin mübadillere
dagıtılmasını elestirerek; “Muhacirlere verildikten sonra bunlara verilsin diye bir
mütalaa dermeyân olundu. Evvel mescidin içine bakılır. Asıl vatanın evlâdı olan,
yurdu harab olan, hâk ile yeksân olan ahâlimiz dururken bunların mesken ve
me’vaları temin edilemez iken, gelecek muhacirlere evler verilsin de sonra onlara

704 B UM, Tarım …, ek tablo


verilsin… Havâli-i sarkiyyede muhtaç olmayan ya bir-ikidir, yahut hiç yoktur.”
demistir.705

Yasanan bu ötekilesme gerçegi sebebiyle ilk karsılasma anında yerli halk
tarafından mübadillere herhangi bir yardım yapılmamıstır. Mübadeleyle
Yunanistan’a giden mübadillerden Polikseni KATRANÇ S Gelveri’ye gelen Türk
mübadiller hakkında: “ 1924 yılının Mayıs ayında köyümüze Kastorya’dan ve
Kozani’den muhacirler geldiler. Zavallılar bu uzun yolculugun zorluklarından
çok çekmislerdi ve hergün aralarından birileri ölüyordu. Yeni yerlere intibak
edememislerdi. Yoksulları evlerimizde misafir ettik, yemek verdik; çünkü yerli
Türkler onlara bakmadı.” derken, bir baska mübadil de köyün ileri gelenlerinden
olusan komisyondan bahsederek “ Komisyon kendi insiyatifi ile ve Türk
yetkililerce baskı görmeden, Türk göçmenler için günde bir kez yemek sunmaya
karar verdi; ekmek de veriliyordu. Yerli Türkler kıskandı, onlar da yemek
sunmaya basladılar. Ancak onlar yoksuldu ve sundukları yemek de yoksuldu…”706
demistir. Bu anlatılanlardan iki önemli sonuç çıkarabilmekteyiz. Birincisi gelen
mübadillerin alelacele yola çıkmalarından dolayı perisan ve yoksul durumda
oldukları, ikincisi de yerli Türkler ile mübadeleye tabi olan Rumların ekonomik
güçleri arasındaki farktır.

Burada bir gerçegi daha dile getirmeliyiz ki o dönemin sosyal yapısı ve
kültürel degisimin getirdigi etkiler üzerine herhangi bir çalısma yapılmamıs, kayıt
tutulmamıstır. Gelen mübadiller ile ilgili herhangi bir resmi incelemenin
olmaması, Türk mübadillerin yasadıgı uyum süreci konusunda bizi zorlamıstır.
Ancak yine bir gerçek daha vardır ki, hem mecliste yasanan tartısmalardan, hem
de Mıntıka Müdirlerinin gönderdigi raporlardan, Felaketzede, Harîkzede ve
Mülteci olan yerli Türkler, mübadil göçmenlere toprak dagıtımında önemli
problem çıkarmıstır.

Yasanan bütün olumsuzluklara ragmen mübadil Türkler, Yunanistan’a
giden mübadil Rumlar kadar uyum sorununu uzun süre yasamamıstır. Yerlilerle
beraber iskân olanlar hemen çevreye intibak etmistir. Tamamen bir köye iskân

705 TBMMZC, D:II, C:VII, s.414-415.
706 BALTA-MILAS; a.g.m., s.265-267.


olanlar da geldikleri yerin kültürünü, yasam tarzını devam ettirmislerdir. Daha
önce de bahsettigimiz üzere yasam tarzı, alet ve edevatı kullanma sekli, tarımda
yeni ekim sekillerinin olusması, hatta evlerin kireçle badana edilmesi gibi birçok
yasam sekli mübadillerden yerli Türklere geçmiş
ve benimsenmistir.707 Özellikle
tarım kolunda sadece geçimlik olarak üretim yapan Türkler, Rumların bıraktıgı
tüccar, tuhafiye, peynirci ve manifatura gibi sınıfa itibar etmemis, bu boslugu ise
Yahudiler doldurmustur. Gelen Türk mübadiller yine de önemli ölçüde tarım ile
ilgili bilgi ve becerilerini aktarmıslardır. Makedonya’dan gelen ve tütüncü olan
mübadiller Trakya’ya yerlestirilerek degerlendirilmistir. Burada bir milyon kilo
olan üretim 2-2,5 milyon kiloya çıkmıstır.708

Anadolu’nun çesitli bölgelerine yerlesen mübadil Türkler hem
bulundukları yerlerde degisimin en belirgin grubu olmuslar hem de Cumhuriyetin
ilk yıllarında devrimlerin kabulünde önemli rol oynamıslardır. Önemli ticaret
merkezlerine ve köylerine yerlesen mübadillerin giyim sekilleri, konusmaları,
yemek kültürleri ve dayanısma içinde olmaları bölgede yasayan ve yeniliklere
açık olmamalarından dolayı kapalı bir toplum görüntüsü vermekte olan yerli
Türklerin de bu anlamda degisimine önayak olmustur.

707 ARI, a.g.e., s.170-171.
708 TBMMZC, D:II, :II, C:IX, Ankara 1975, s.59; ARI, a.g.e., s.180



IV. BÖLÜM

MÜBADELEDE YUNAN STAN VE TÜRK YE’DE
NÜFUS ORANLARI-MÜBADELE SONUÇLARI

4.1. MÜBADELE ÖNCES NÜFUS DURUMU

XI. yüzyıl ile birlikte nüfus yapısı hareketlenen Anadolu cografyasında
yasanan savaslar, isyanlar ve yasam seviyesinin düsüklügü gibi sosyal ve
ekonomik sebeplerle azalan Ortodoks Hıristiyan nüfusun yerini Türkler almaya
baslamış
ve bu süreç 1299 yılında tamamlanma dönemine girmistir.709 Yıllar
içinde özellikle nüfus oranları konusunda tartısılan bölge olan Batı Anadolu’da
Rum nüfusun artış
göstermesinin en önemli sebebi uygun iklim ve tarım
sahalarındaki isgücü ihtiyacı olmus,710 mübadele ile gelen Türklerden ve giden
Rumlardan da anlasılacagı üzere bagcı, zeytinci, ipekci, tütüncü gibi çiftçi
grupların yanı sıra esnaf sınıfı da bunda etkili olmustur. 1856 Islahât Fermanı ile
gayrimüslim unsurların kazandıgı mülk edinebilme ve ticarî müessese kurma
hakkı özellikle adalardaki Rumların bölgeye akısını hızlandırmıstır.711 Ancak bu
nüfus akısının tek ve temel sebebi ekonomik olmamıs, uzun vadeli amaç
Venizelos’un, Megali dea için Kavala’yı bile gözden çıkarabilecegini712 ifade
ettigi sözlerinde saklanmıstır. Burada ekonomik vaadler, Rumların bölgeye iskânı
için göçü özendirici propaganda malzemesi olmustur. Hiçbir zaman Batı
Anadolu’da çogunluk olmayan Rumlar, ticaret ve tarım gibi propagandalar
sonucunda Anadolu’nun diger yerlerinden buraya göç etmislerdir.713 Ancak yine
de buralarda çogunluk olamamıslardır.

709 Tuncer BAYKARA, “Batı Anadolu’daki Rum Nüfusunun XIX. Yüzyıldaki Durumu”, Türk-
Yunan liskileri Üçüncü Tarih Semineri, Ankara 1986,s. 428-430; NACRACAS, a.g.e.,s. 79;
TAÇALAN, a.g.e.,s.50.

710 AUGUSTINOS, a.g.e., s. 149-151; BAYKARA, a.g.m., s.432.

711 Alkis J. PANAYOTOPOULOS, On the Economic Activities On the Anatolian Greeks: Mid
19th early 20th, Atina 1983, DILTO, kentro mikrasiatikon spoidon yay., s. 89.;TAÇALAN,
a.g.e., 54-56.

712 PALLIS, a.g.e.,s.29.

713 AUGUSTINOS, a.g.e.,s. 149.


Anadolu’daki Rum nüfus üzerinde birçok görüsün olması ve rakamlar
arasında farklılıkların bulunması devletin ve Patrikhâne’nin nüfus sayımı
politikasıyla da iliskilidir. Çalısma konumuz, nüfus mübadelesinden önce
Yunanlıların Anadolu’daki Rum nüfus ile ilgili iddialarına ve demografik yapıya
bakmayı gerektirmektedir. Bu sebeple bu bölümde hem Yunanlıların iddialarının
dayandıgı kaynakları hem de Osmanlı Devleti’nin resmi ve diger verileri
mukayese edecegiz. Yunan iddialarının dayandıgı veriler zaten yayınlanan
raporlar ve arastırmalar ile tekzip edilmis, Patrikhâne kayıtlarının güvenirliligi ise,
barış
dönemlerindeki vergi kaygılarına veya ruhanî görevini bir tarafa bırakıp,
siyasî, askeri islerle ilgilendigi zamanki tutumuna baglı olarak degiskenlik
gösterdigi için hep abartılı olmustur.714

Tanzimât dönemiyle birlikte devletin sayım islerine önem verdigi
görülmekteyse de, bu sayımların yanında gayrimüslim unsurların kendi sayımları,
seyyahların verdigi rakamlar da kullanılmıstır. Osmanlı Devleti’nden önce
kurulmuş
olan Selçuklu, lhanlı gibi devletlerde de yapılmakta olan nüfus ve arazi
tahrirleri, Osmanlı Devleti’nde genellikle vergi ve asker toplamak amacıyla
yapılmıstır.715 Osmanlı Devleti’nde ilk sayımın ne zaman yapıldıgına dair çesitli
görüsler olmus; Osmanlı Devleti’nde en eski Tahrir Defteri’nin Sultan Murat
(1360-1389) döneminde oldugu iddia edilirken, Netâyicü’l Vukuât’ı yazan
Mustafa Pasa bu tarihi kinci Selim (1566-1574) dönemi olarak ifade etmistir.716

kinci Mahmut döneminde bir layiha hazırlanarak sehirlerde ve köylerde halkın
kullanmakta oldugu han, hamam, hâne, dükkân, degirmen, bag, bahçe, tarla ve
benzeri tasarruflarının tespit edilerek stanbul’a gönderilmesi istenmistir. Bu
layiha ve benzer layihaların etkisiyle 1829 yılında ilk nüfus sayımı yapılmıstır.
Savaş
dolayısıyla tamamlanamayan bu sayımdan sonra Rumeli bölgesini
kapsayan bir sayımın yapıldıgı çesitli kaynaklarda belirtilmektedir. Bu sayıma
göre Rumeli’nin erkek nüfusu 1.369.766, Anadolu’nun erkek nüfusu ise
2.383.876’dır.

714 McCARTY, a.g.e., s.98; NACRACAS, a.g.e., 75-163.

715 Ömer Lütfi BARKAN, “Türkiye’de mparatorluk Devirlerinin Büyük Nüfus ve Arazi Tahrirleri
ve Hakana Mahsus statistik Defterleri”, ktisat Fakültesi Mecmuası, stanbul 1942, Cilt:2,
Sayı:2, s.22-28


215

Osmanlı Devleti’nde nüfus islerini düzenlemek için kurulan ilk resmi
kurulus, Dahiliye Nezareti’nde 1884 yılında genel müdürlük olarak kurulmus, bu
genel müdürlüge 1889 yılında “Sicill-i Nüfus-ı Ahâli dare-i Umumiyesi” adı
verilmistir. Dahiliye Nezareti merkez teskilatında 1913 yılında yapılan
düzenlemeler ile nüfus isleri ile ilgilenen kurulusa; “Devletin nüfus muamelâtını
ve nezaretin buna müteallik olan muhaberâtını idare ve icra ve nüfus istatistikleri
tertîp ve tanzîm ve tahrîri ve nüfus hakkında tedâbir-i lazıme ittihâz ve tatbîk ve
netâyicini tetkîk eder ve tefrîk eder” hizmetiyle görevli Nüfus Müdiriyeti
kurulmustur.717

Osmanlı Devleti’nin nüfus sayımlarından anlasıldıgı üzere Anadolu
cografyası birçok etnik ve dini yapıyı içinde barındırmıstır. Özellikle kıyı
kesimlerde ticari önemi olan limanlar, iskeleler ve ticaret yolları üzerindeki
sehirler ile dini merkez özelligi olan yerlesim merkezlerinde gayrimüslim oranı
yüksek olmustur. zmir, stanbul, Samsun, Nigde gibi sehirler bunun en önemli
örneklerindendir.718 Müslüman nüfusun kasaba ve köylerde bulunması,
çogunlukla çitçilik ve hayvancılık ile ugrasmaları nedeniyle gayrimüslim nüfus
genellikle sehirlerde toplanmıstır. Osmanlı Avrupası’nın nüfusu 1864-1876
döneminde 4.364.500 Müslüman, 5.785.500 gayrimüslim olarak verilmektedir.719
1830 yılında 25 milyon oldugu gösterilen720 Osmanlı Devleti’nin toplam nüfus
yapısı savaslar, hastalıklar, toprak kayıpları ve göçlerle721 degisime ugramıs, 1906
yılı itibariyle 20.897.617 olan genel nüfus 1914 yılında 18.520.016’ya
gerilemistir.722

716 Enver Ziya KARAL, Osmanlı mparatorlugunda lk Nüfus Sayımı 1831, Ankara 1943, s.7-9

717 Nüfus Hizmetleri, Ankara 1972, çisleri Bakanlıgı Yayını, s.3-4.

718 Raoul BLANCHARD, “The Exchange Of Population Between Greece And Turkey”, The
Geographical Review, Newyork 1925, Vol:15, No:3, July, s.449; PANAYOTOPULOS,
a.g.e.,s.128

719 Engin D. AKARLI, “Osmanlı Devleti Avrupa Nüfusunun 1864-1876 Dini ve Cografi
Bilesimi”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, 1973, Cilt:12, Sayı:67-68, s.50.

720 Nicholas V. MICHOFF, La Population de la Turquie et de la Bulgarie au XVIIIe et au
XIXe siècles, Sofia 1935, Academie Bulgare des Scienses, s.440.

721 Alexander TOUMARKINE, Les Migrations des Populations Musulmanes Balkaniques en
Anatolie (1876-1913), stanbul, 1995., Isis yayını, s.25.

722 Cem BEHAR, Osmanlı mparatorlugu ve Türkiye’nin Nüfusu (1500-1927), Ankara 1996,
C.II, Devlet statistik Enstitüsü yayınları, s.46.


Anadolu’da yüz yıllardan bu yana özellikle sehirlerde gayrimüslimler
ticaret hayatında etkili olan ve Osmanlı Devleti’nin bürokratik kadrolarında yer
bulan Ermeniler ve özellikle Rumlar devletin en büyük azınlıgı olmuslardır. Orta
ölçekli sanayi kolu denilen el sanatlarında, kuyumculuk ve tüccarlıkta etkili olan
bu nüfus, yogunluk olarak Batı Anadolu, Trabzon ve civarı ile Kayseri, Nigde
bölgelerinde etkili olmuslardır. 723 Bu sebeple mübadelenin basladıgı sırada en
önemli tartısmalardan birisi de Rumlardan bosalan ve vasıflı eleman isteyen
islerde kimin çalısacagı konusu olmustur. Trabzon Mebusu Nebizâde Hamdi Bey
“...mübadelede bizim en büyük sıkıntılarımızdan birisi de sanatkâr ve tüccâr
Rumların boslugunu kiminle dolduracagımızdır. Buna alternatif Trabzon’dur.
Burada Türkler hemen isletmelerin üretimine devam etmislerdir. Ancak
Anadolu’nun her tarafı böyle degildir...”724 sözleriyle Rum nüfusun göçünün
Anadolu’da yaratacagı iktisadî etkilerine dikkat çekmistir ki, Anadolu’dan giden
bu nüfusa karsılık Yunanistan’dan gelen Türk -Müslüman nüfusun yaklasık
%80’ine yakın kısmı tarım ile ugrasan çiftçi sınıfından olmustur.

Osmanlı Devleti’nde Azınlıkların Genel Nüfus Durumu725

Tâbiyet 1906 1914
Müslüman 15.518.478 15.044.846
Rum (Ortodoks) 2.822.773 1.729.738
Rum (Katolik) 60.597 62.468
Bulgar 762.754 ---
Ermeni (Gregoryan) 1.050.513 1.162.169
Ermeni (Katolik) 90.050 67.838
Protestan 53.880 65.844
Latin 20.447 24.845
Yahudi 256.003 187.073
Maruni 28.726 47.406
Frenk 197.700 ---
Toplam 20.897.617 18.520.016
723 PANAYOTOPULOS, a.g.e., s.99, 106.
724 Vatan,1Agustos 1923
725 BEHAR, a.g.e., s.47-48.



Bölgede yasanan savaslarla Bulgarlar gibi birçok ulus göç etmek
durumunda kalmıs, ticaretle ugrasan diger unsurlar da stanbul gibi merkezlere
gitmis, Anadolu’da birçok sehrin ve kasabanın tenhalasmasında nüfus oranlarının
degisiminde etkili olmuslardır. Bu göç hareketi Aydın, stanbul gibi vilayetlerde
nüfus patlaması yaratmıstır. Osmanlı Devleti’nde kurumsal açıdan en büyük
azınlık Rumlar olmustur.726 Özellikle Ortodoks olan Rumlar; Anadolu’nun batı
kıyılarında ve Trabzon vilayeti çevresinde yogunlasmıs,727 Balkan Savasları’yla
beraber yasanan göç olgusuyla en çok karsı karsıya gelenler Rumlar olmuş
ve
mübadele ile degisime tâbi tutulmuslardır. Osmanlı Devleti içinde yasanan bu iç
göçlerin vilayetlerdeki etkisi gayrimüslim nüfusun yogun oldugu vilayet
nüfuslarından anlasılmıstır.728

Osmanlı Devleti Vilayetlerinin Genel Nüfus Oranı

Vilayetler 1906 1914
Edirne 1.154.344 631.094
Aydın 1.721.287 1.608.742
Adana 504.426 411.032
zmit 290.504. 325.153
Hüdavendigar 1.691.277 616.327
Sivas 1.193.670 1.169.443
Trabzon 1.342.778 1.122.947
Kastamonu 1.105.419 767.227
Konya 1.249.777 789.308
stanbul 782.231 909.978
Tablodan da anlasılacagı üzere Anadolu’da bulunan gayrimüslimlerin
özellikle zmit ve stanbul’da yogunlastıkları genel nüfus oranından
görülmektedir. Kastamonu ve Konya gibi iç merkezlerden ekonomik ve soysal
açıdan kendileri için en uygun yer olarak gördükleri stanbul’a göçleri ile olusan

726 Athanasia ANAGNOSTOPULU, “Tanzimât ve Rum Milletinin Kurumsal Çerçevesi”, 19
Yüzyıl stanbul’unda Gayrimüslimler, stanbul 2003, Tarih Vakfı Yurt yayını, s.1-36

727 Justin McCARTHY, “Müslümanlar ve Azınlıklar”, Çev: Bilge UMAR, 1998 stanbul, nkılâp
yayını,s.90; Nuri AKBAYAR, “Osmanlı Salnâmeleri”, Tanzimattan Cumhuriyet’e Türkiye
Ansiklopedisi, C.V, stanbul 1985, s.1247.

728 BEHAR, a.g.e. s.47-48.


218

nüfus, daha sonra nüfus mübadelesi esnasında (établi) kavramı çerçevesinde
anlasmazlıklara sebep olmustur.

4.1.1. Yunanistan’da Nüfus Yapısı

Anadolu’da mübadele bölgelerinin tespit edilmesi gibi Yunanistan’da da
mübadeleye tâbi bölgeler tespit edilmistir. Yunanistan’da mübadeleye en çok
konu olan bölge Makedonya ve Garbî Trakya olmustur. Florina, Karaferye,
Kozana, Grevena, Selanik, Yanya ve Kosova gibi merkezlerde Müslüman Türkler
yogun olarak sâkin olmustur.729 Yunanistan ile Türkiye arasında yapılacak olan
nüfus mübadelesi için bölgelerin tespit edilmesi asamasında, Tevfik Rüstü Bey
Muhtelit Mübadele Heyeti ile döndügü Makedonya’dan edindigi izlenimlerini bir
rapor hâlinde sunarak, bölge halkının yasadıgı dramı ve Yunanistan’dan gelecek
mübadiller için gerekli çözüm yollarını vekalete bildirmistir.730 Makedonya,
güneyde Adalar Denizi’nin kuzeybatı sahillerinden kuzeyde Vardar nehrinin orta
kısımlarına, doguda Marta nehrinden batıda Teselya ve Sar daglarına kadar
uzanan sahayı kaplarsa da, esasen Makedonya cografi bir bölgeden ziyade XIX.
yüzyılda ortaya çıkmış
siyasi bir tanımlama olmustur. XIV. yüzyılın sonlarından
itibaren Türk hakimiyetinde kalan bölge Anadolu’dan gelen göçmenler ile
senlendirilmis,731 idari olarak da Selanik, Manastır ve Üsküp olarak üç vilayete
ayrılmıstır. Makedonya bölgesi, Selanik vilayetinin tamamını, Manastır
vilayetinin Serfice ve Kosova vilayetinin Üsküp sancagı ile Bulgaristan’ın
Köstendil sancagını kapsamıstır.732 Yesilköy Antlasması’yla Bulgaristan
hakimiyetine geçen bölgede 1890 tarihinde “Makedonya Komitesi” ve 1893
tarihinde “Makedonya Dâhili htilâl Teskilatı” kurulmus, 1904 nüfus sayımında
bölgedeki Müslüman sayısı 1.508.507 iken 896.497 Bulgar, 307.000 Rum,

100.717 Sırp ve 99.000 Ulah bulundugu kaydedilmistir.733

729 BLANCHARD, a.g.m.,s.449; PALLIS, a.g.m., s.322-330; KAPLANOGLU, a.g.e., s.59-69.

730 BCA: 272.11/16.70.17
731 M. Tayyip GÖKB LG N, “Rumeli’de Yörükler Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân”, stanbul
1957, Osman Yalçın Matbası, s.13.
732 PEK, Mübadele …, s.12.
733 Tevfik TEMELKURAN, “Makedonya Meselesine Dair Bir Layiha”, Güneydogu Avrupa
Arastırmaları Dergisi,I, stanbul, 1972, s.148-149.



219

1430 yılında Osmanlı hakimiyetine geçen Selanik, ticarî öneminden
dolayı ilgi merkezi olmus, burada Türk nüfusu hep yogun olmustur. Ancak bir
diger mübadele bölgesi olan Yanya, cografi konumundan dolayı Türk nüfusun
yerlestirilmedigi bölgelerden olmus, bu nedenle burada her zaman Hıristiyan
nüfus yogunlugunu muhafaza etmistir.734 1860-1914 yılları arasında ortalama
olarak Yanya’da 264.800, Selanik’te 430.500 ve Manastır’da 860.000 ve
Akdeniz’de önemli bir ada olan Girit’te 48.400 Türk nüfus yasamısken735 1914
tarihli Resmi Nüfus statistiklerinde de Batı Trakya’da 362.445 Türk, 86.255
Rum, 68.656 Bulgar ve 1.296 Ermeni’nin sâkin oldugu belirtilmistir.736
Yunanistan sınırları içerisinde olmasına ragmen tarihten gelen nüfus yapısıyla,
Müslümanlar birçok yerde hakim unsur olarak kalmış
ve kalan bu nüfus iki ülke
arasında mübadeleye konu olmustur.

Osmanlı Avrupa’sında Nüfus Oranları 1911737

Vilayet Müslüman Rum Bulgar Ermeni Yahudi Diger Toplam
Selanik 604.780 397.795 271.359 87 62.290 11.604 1.347.915
Manastır 455.720 349.541 246.344 9 10.651 2.614 1.064.879


Yanya 244.638 311.032 ------3.990 1.175 560.835
Toplam 2.261.313 1.150.909 1.049.156 96 80.218 16.999 4.558.691
Ticari öneminden dolayı Osmanlı döneminde Anadolu’dan getirilen
Yörüklerin belli baslı iskân yerlerinden biri olan Selanik vilayeti, 1864 Vilayet
Salnâmesi’ne göre, Tırhala, Siroz ve Drama sancaklarından olusmaktadır. 1831
yılı ilk nüfus sayımında Selanik’in erkek nüfusu 12.714 olarak tespit edilmis,
bunun 4.295’i Müslüman, 5.670’i Yahudi ve 2.758’i Ortodoks Hıristiyan olarak
ayrılmıstır.738 1895 yılı sayımına göre ise nüfus 456.227’si Müslüman-Türk,

734 Melek DEL LBASI, “Selanik ve Yanya’da Osmanlı Egemenliginin Kurulması”, Belleten,
Ankara 1987, C.LI, Sayı:199, s.100-101.

735 Kemal H. KARPAT, “Osmanlı Nüfusu Demografik ve Sosyal Özellikleri (1830-1914)

stanbul 2003, Türk Tarih Vakfı Yurt yayını , s.56.
736 Tevfik BIYIKLIOGLU, “Trakya’da Milli Mücadele”, I, Ankara 1987, Türk Tarih Kurumu
yayını, s.248.
737 BEHAR, a.g.e.,s.34; Justin McCARTHY, Ölüm ve Sürgün (1821-1922), nkılâp yayınevi,


stanbul 1998, s.144. yazar burada küçük farklarla aynı rakamları vermektedir.
738 Meropi ANASTASSIADOU, Tanzimât Çagında Bir Osmanlı Sehri Selanik, stanbul 2001,
Tarih Vakfı Yurt yayını:122, s.56.


295.660’ı Rum, 237.396’sı Bulgar olmak üzere toplam 1.043.715’a ulasmıstır.
Türk nüfus yogun olarak Drama ve Siroz sancaklarında yogunlasmıstır. Siroz
sancagı, Zihne, Timurhisarı, Petric, Menlik, Nevrekop, Razlık ve Cuma-ı Bâlâ
kazalarından, Drama sancagı da Sarısaban ve Kavala kazalarından olusmaktadır.
Selanik sancagı ise, Selanik, Yenice, Karaferye, Katrin, Vodine, Tikves, Köprülü,
Ustumca, Toyran, Avrethisar, Lankaza, Kesendre, Gögili ve Aynaroz
kazalarından olusmaktadır.739

Selanik sancagının 1908 yılı itibariyle nüfus toplamında Müslümanların
oranı %48’dir. Kazalar itibariyle ise nüfus dagınıklık arz etmektedir. Kazaların
büyük bir kısmında Rum nüfusun çogunlukta oldugu, Avdethisarı, Gökyay,
Lankaza, Yenice, Drama, Sarısaban, Kavala ve Praviste gibi kazalarda da
Müslümanların yogun oldugu anlasılmaktadır. Selanik’te Rum Ortodoksların
genellikle köylerde yasadıkları ve Patrikhâneye kayıtlı oldugu anlasılmaktadır.
1908 yılı itibariyle Selanik merkezde 24.129 Müslüman’a karsın 12.137 Rum
yasamaktadır. Selanik kazalarından Drama’da ise Müslüman nüfus 48.215 iken
Rum Ortodoks nüfus 14.071 kisidir. Müslüman nüfus burada yogun olmasına
karsın Aynaroz kazasında hiç Müslüman nüfus bulunmamaktadır.740

Selanik’te 1911 yılı itibariyle Müslümanlar, toplam nüfusun %45’i
civarında bir orana sahiptir. Vilayet genelinde Müslümanlar 604.780 kisiyle en
yogun nüfustur. Rum nüfus burada 397.795 kisiyle ikinci büyük nüfus olarak
bulunmaktadır. Bulgarlar da genellikle üçüncü yogun nüfus olarak görülmektedir.
Manastır vilayetinde de Müslüman nüfus 455.720 kisiyle en yogun nüfusu teskil
etmektedir. Rumlar burada 349.541 kisiyle ikinci büyük nüfusu olusturmaktadır.
Yanya vilayetinde ise Rum nüfus daha yogun olarak bulunmaktadır. Burada
Müslümanlar 244.638 kisiyle ikinci büyük nüfus oranına sahiptir.741 Selanik
sehrinde 1913 yılı Yunan Makedonya yönetiminin sayımına göre ise, merkez
nüfus 61.439 Yahudi, 45.867 Müslüman ve 39.956 Yunan, 6.263 Bulgar

739 Tayyip GÖKB LG N, “Selanik” maddesi, slâm Ansiklopedisi, 1993, s.347.
740 Salnâme-i Vilayet-i Selanik 1908, ek tablo.
741 BEHAR, a.g.e., s.54.



221

bulunmaktadır.742 Bu nüfus Balkan Savasları sonucunda sehrin Yunan ordularınca
isgali ile birlikte degismis, Müslüman nüfus sehri terk ederken Yunan nüfusu
artmıstır.743

Makedonya’daki mübadeleye tâbi olan bazı bölgelerin nüfus verilerinde
bölge Müslüman, Yunan ve Bulgar olmak üzere üç ana grupta incelenmistir.
Burada Müslüman tanımının içine Türklerin yanında Arnavutlar, Bosnaklar gibi

slâm dinini kabul etmiş
unsurlar da dahil edilmistir. Ancak Müslümanların içinde
de yogun olarak Türkler: Filorina, Naslıç, Kozana, Kayalar, Grabene gibi
bölgelerde çogunluk ahâli olarak sakin olmuslardır.744 Türklerden sonra
Arnavutlar ikinci büyük Müslüman grubu teskil etmektedir. Makedonya genelinde

1.205.000 kisilik toplam nüfusun 513.000 gibi bir nüfusu Müslümanlar,
475.000’ini Yunanlılar olusturmaktadır. Bulgarlar 119.000 kisi ile üçüncü sırada
gelirlerken Yahudiler ve diger etnik ve dini guruplar 98.000 kisilik bir oranda
bulunmustur. 745

Yunan verilerinde Makedonya’nın kazalarından Florina’da Müslümanlar
%32 gibi bir rakam ile Rumlar ile aynı orandadır. Kazada bulunan Bulgarlar %35
ile en büyük nüfus gurubu iken Yahudiler ve diger etnik ve dini guruplar %1
oranındadır. Edessa kazasında da Rum nüfus %40 iken, Müslümanlar burada %48
ile en büyük nüfus grubunu olusturmaktadır. Kazada Bulgarlar %12 oranındadır.
Kayalar kazasında ise Müslümanlar %76’dan daha fazla bir oran vermekte,
Rumlar %20 oranında, Bulgarlar %4 oranında kalmaktadır. Kozani kazası da
Müslümanların yogun bulundugu yerlerden olup, burada Müslümanların oranı
%40 iken, Rumların oranı %60 oranındadır. Kazada diger etnik guruplar
bulunmamaktadır. Makedonya’nın diger kazalarında ise tabloda görüldügü üzere

742 Kirki GORGIADOU, “Selanik’in Yunanlıları”, Selanik: 1850-1918, Haz: Gilles VEINSTEIN,
Çev: Cüneyt AKALIN, stanbul 2003, letisim yayını, s.129-131.
743 Bernard LORY, “Yıl 1912, Yunanlılar Kente Girer”, Selanik: 1850-1918, Haz: Gilles
VEINSTEIN, Çev: Cüneyt AKALIN, stanbul 2003, letisim yayını, s.261-267.
744 Salnâme-i Vilayet-i Manastır 1311, s.229.
745 PALLIS, a.g.m., s.322-325.



222

Müslüman nüfus daha az bir orana sahiptir. Hatta Enotia kasasında hiç Müslüman
nüfus bulunmamakta, Bulgarlar %46 ise oranında kalmaktadır.746

Yunanistan’da yasayan Türkler, bulundukları yerlerde genellikle etkili
bir nüfusa sahip olamamıs, ancak yogun olarak Siroz ve Drama sancaklarında
bulunmuslardır. Müslümanların nüfusu, 1914 yılından sonra yasanan facialar
dogrultusunda Selanik gibi limanlarda yogunlasmıstır. Anadolu’da aynı durum
yasanmıs, hiçbir zaman çogunluk olamayan Rum nüfus, mübadelenin baslayacagı
tarihlerde yerlerini terk etmiş
ve zmir ve Aydın gibi vilayetlere göç etmislerdir.
Yasanan bütün olumsuzluklar ve yapılan propagandalar sonucunda iki ülkede
yasayan mübadil Türkler ve Rumlar, hem resmi mübadele yoluyla hem de kendi
imkânlarıyla yasadıkları yerleri terk ederek zmir, stanbul, Selanik gibi
merkezlerde toplanmıslardır. Bu sebeple resmi rakamların verdigi mübadil sayısı
gerçekte bölgelerde yasayan ve yurtlarını terk eden insanların tam sayısını
vermemektedir. Ancak yine de mübadelenin yasandıgı bölgelerdeki Rum nüfus
hakkında var olan kaynaklardaki rakamları kabul etmek gerekmektedir.

4.1.2. Türkiye’de Nüfus Yapısı

Anadolu’daki Rum nüfus ile ilgili olarak; Patrikhânenin 1912 nüfus
verilerini kullanan747 Atina Üniversitesi Profesörü olan Soteriadis, Leon Maccas,
Charles Dufayed ile nüfus konusunda mukayeseli incelemelerde bulunmuş
olan
Anagnostopulu’nun istatistik verileri, Osmanlı Devleti nüfus verileri ve
Cumhuriyet dönemi Devlet statistik Enstitüsü resmi istatistik verileri ile
kıyaslanmıstır.748 Patrikhâne ile Osmanlı Devleti’nin nüfus oranları arasındaki
fark hakkında çesitli görüsler öne sürülmüs, Polibus, bu farkın olmayan(!) 1910
yılı sayımında, meclisteki azınlık oranının düsük olmasını saglamak amacıyla
yapıldıgını iddia etmistir. Anagnostopulu’nun yaptıgı arastırmalarda ise, Osmanlı
ve Rum kaynakları arasında büyük bir farkın olmadıgı görülmektedir. Türk resmi
istatistikleri ne göre toplam Rum nüfus 1.700.000 kisidir. Yine 1914 yılı itibariyle

746 PENTZOPULOS, a.g.e, s.120.

747 Patrikhânenin sözde sayımını George SOTERIADIS, An Ethnological Map Ilistrating
Helenizm in the Balkan Peninsula and Asia Minor, London 1918; Leon MACCAS, L’
Héllénisme de l’Asie Mineure, Paris 1919 adlı eserlerle yayınlamıstır.

748 Anadolu için Patrikhânenin sayımlarına dayanan Maccas ve Dufaye’nin istatistik oranları aynı
oldugundan tablolarda sadece Soteriadis’inkine yer verilmistir.


McCartney Rum nüfusu 2.000.000, Puaux ise 1.715.000 kisi olarak vermektedir.
Sör Edwın Pears ise Lozan Konferansı’nda Lord Curzon’un kabul ettigi 1.600.000
rakamını vermektedir.749

Osmanlı Devleti kıyı vilayetlerinde daha sıkı bir nüfus sayımı
yaptıgından Rum nüfus hakkındaki istatistik bilgileri yakın rakamlarla da olsa
dogrudur. Yunan kaynaklarının verdigi bilgiler hem Patrikhânenin 1912 tarihli
verileri hem de 1910 yılına ait resmi Osmanlı istatistiklerinin mukayesesidir.
Patrikhâne, Osmanlı genelinde Rum nüfusunu 1.782.582 kisi verirken Türk resmi
istatistigi 1.777.146 kisi olarak vermistir.750 Bu Patrikhâne kaynakları Yunan
Hükûmeti’nin asılsız iddialarının dayanagı olarak kullanılmıstır. Bu sebeple ileriki
bölümde Türkiye’de bulunan Rumların nüfusu hakkında bilgiler verirken iki ayrı
kaynagı mukayeseli verecegiz. Burada Rum nüfusu ile ilgili Yunan iddialarında
Patrikhânenin kaynaklarını kullanan Soteriadis’in verileri ve onu kendi arastırma
sonuçlarıyla elestiren Anagnostopulu’nun verileri kullanılmıstır. Bunlardan önce
her vilayet nüfusu hakkında Osmanlı resmi istatistikleri verilerek tarafımızdan bu
iddialara karsılık objektif bir kıyaslama yapılması amaçlanmıstır. Soteriadis’in
kullandıgı verileri yine ifade ettigimiz gibi Leon Maccas ve Charles Dufayed de
kullandıgından sadece biri tablolarda yer verilmistir.

Batı Anadolu Rum nüfusu konusunda yapılan çalısmalardan biri de Celal
BAYAR’ın yaptıgı tasniftir. Burada Batı Anadolu bölgesine Midilli, Sakız ve
Sisam adaları da dahil edilmistir. Bu tasnif, Çanakkale, zmir, Aydın, Ayvalık ve
çevresi, Manisa ve Usak çevresi ile zmir merkez ile sınırlandırılmıstır. Buna göre
Ayvalık ve körfez çevresinde 120.000 Çanakkale çevresinde 90.000 Aydın ve
çevresinde 80.000 Urla’dan Çesmeye kadar olan zmir bölgesinde 130.000 zmir
merkez’de 190.000 Manisa ve Usak çevresinde 150.000 olmak üzere 760.000
Rum nüfus sâkin oldugu görülmüstür. Bu nüfusa Midilli’de 150.000 Sakız’da

70.000 Sisam’da 100.000 Rum eklenmesi ile genel toplamda 960.000 Rum nüfus
sâkin olmustur.751 Venizelos ise, Adalar bölgesinin nüfusunu da dahil ederek “

749 PENTZOPULOS, a.g.e.,s.30

750 McCARTHY, a.g.e., s.93.
751 Celal BAYAR, Ben de Yazdım, Milli Mücadeleye Giris, stanbul 1997, C.V, Sabah Kitapları,


s.106.


Küçükasya batısı ile cografi ve ekonomik bir kül teskil eden ve ahâlisi tamamıyla
Rum olan mroz, Bozcaada, Midilli, Sakız, Sisam, Nikarya, Rodos civarı
adalarıyla Meis ve Oniki ada’nın nüfusu ilave edilirse, Batı Küçükasya
Rumlugunun 1.838.333 kisilik bir kuvvet arz eder.”752 Batı Anadolu’nun Rum
oldugunu ispat etmeye çalısmıstır.

Anadolu’da Türk-Rum Nüfus Oranları 1912-1914

YER Soteriadis’e göre Rum
nüfus 1912
Osmanlı Verilerinde Rum
Nüfus 1914753
Aydın Vilayeti 622.810 299.096
Bursa Vilayeti 278.421 74.927
Konya Vilayeti 87.021 25.071
Kastamonu Vilayeti 24.919 20.958
Trabzon Vilayeti 353.533 161.574


Çanakkale Sancagı 38.830 8.541
zmit Sancagı 73.134 40.048
Ankara Vilayeti 45.873 20.226
Sivas Vilayeti 99.379 75.324
Anadolu genelinde Rum nüfus dagılımına bakıldıgı zaman Osmanlı
resmi verileri ile Yunanlı arastırmacıların verileri arasında büyük fark oldugu
görülmektedir. Aydın ve Trabzon vilayetleri en çok Rum nüfusa sahip vilayetler
olarak aynı olsa da nüfus sayısı farklıdır. Soteriadis’in 1912 yılı istatistiklerine
göre Anadolu’da Rum nüfus 622.810 kisiyle Aydın, 278.421 kisiyle Bursa ve

353.533 kisiyle Trabzon’da yogun olarak bulunmustur. Bir baska Yunanlı
arastırmacı bu rakamları elestirerek Aydın’da 435.398, Bursa’da 165.625 ve
zmit’te 50.224 Rum nüfustan bahsetmistir ki bu nüfus Osmanlı verilerine daha
yakındır. Nakracas, eserinde bu bilgileri aktarırken Soteriadis’in verdigi rakamları
Anagnostopulu ile kıyaslamış
ve Soteriadis’in abartılı buldugu bu sonuçların
Birinci Dünya Savası’ndan sonra da Venizelos Hükûmeti’nin toprak taleplerinde
kullanıldıgını vurgulamıstır.754 Dönem boyunca Amerika’nın elçisi olan
Morgenthau da yalnız stanbul’da 300-400 bin yerli Rum’dan bahsetmistir. 1919
memorandumunda bu oran Batı Trakya ile birlikte 690.000 kisidir ki, Venizelos
752 T H II, a.g.e., s.5

753 Azmi SÜSLÜ, Ermeniler ve 1915 Tehcir Olayı, Van 1990, s.182; Mustafa KESK N, “Milli
Mücadele Baslarken Anadolu’nun Demografik Yapısı”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler
Dergisi, S:3, 1989, s.477-479; KARPAT, a.g.e., s.228.

754 Georgios NAKRACAS, Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni 1922 Emperyalist Yunan
Politikası ve Anadolu Felaketi, stanbul 2003, Belge yayınları, s.72.


Paris Konferansı’nda bunun 731.000 oldugunu iddia etmistir.755 Kaynaklardaki bu
gibi farklılıkları Batı Anadolu vilayetlerinin nüfus oranlarında da sık sık
rastlanmıstır.

4.1.2.1. Aydın Vilayeti
Aydın vilayeti, mübadele konusunda en çok tartısma konusu olan
vilayettir. Venizelos’un Rum nüfusun çoklugunu iddia ettigi vilayette, Osmanlı
Devleti’nin geneline oranla Anadolu’daki en çok Rum nüfus bulunmustur. Ancak
bu nüfus hiçbir zaman bazı kazalar hariç tutulmak kaydıyla Türk nüfustan fazla
olmamıstır.756 1912 yılı itibarıyla zmir, Manisa, Denizli ve Mentese
sancaklarından olusmakta olan Aydın vilayeti757 Rumların yogun olarak ikâmet
ettigi bölge izlenimi vermistir. Vilayette Yunan iddialarına göre 940.843
Müslüman nüfusa karsılık Rumların oranı 622.810 kisiyle nüfusun %37.7’sine
tekabül etmektedir.758 Soteriadis’in bu nüfus verileri nüfusun dogum ve ölüm
oranlarına göre kıyaslandıgında dengesiz oldugu anlasılmaktadır. Bu kadar yakın
oran sadece zmir sancagında 100.356 Türk’e karsılık 73.636 Rum seklindedir.759

Osmanlı Verilerinde Aydın Vilayeti Rum Nüfus Oranları

Aydın vilayeti 1901760 1904761 1905762 1907763 1914764
zmir Sancagı 172.686 180.675 277.657 187.270 214.695
Aydın Sancagı 20.816 21.421 30.569 23.418 30.399
Mentese Sancagı 12.281 13.270 17.177 13.924 19.923
Manisa Sancagı 38.217 38.789 49.804 39.592 47.326
Denizli Sancagı 3.328 3.465 4.125 3.796 3.685
Toplam 247.328 257.620 379.332 268.000 316.028
755 PENTZOPOULOS, a.g.e.,s.32.

756 Makâmât-ı Askeriyye II, s.18.
757 Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniye 1912, s.566.
758 George SOTERIADIS, “An Ethnological Map Ilistrating Helenizm in the Balkan Peninsula


and Asia Minor”, London, 1918, Edward Stanfort ltd., s.9.
759 Salahi R. SONYEL, Türk Kurtuluş
Savası ve Dış
Politika, Ankara 1986, C.I, Türk Tarih
Kurumu yayını, s.37.


760 Salnâme-i Vilayet-i Aydın 1901
761 SVA 1904
762 SVA 1905 ( Burada bütün Hıristiyan nüfus verilmistir.)
763 SVA 1907
764 KARPAT, a.g.e., s.228.


226

1907 yılı Aydın Vilayet Salnâmesi’ne göre vilayetin 1.500.974 olan
toplam nüfusunun 380.343’ü Hıristiyan, 33.081’i Musevi olarak verilmistir.765 Bu
nüfusun içersinde Ermeniler ve Katolik diger unsur da gösterildiginden Rum
nüfusunu 290.000 civarı olarak verebilmekteyiz. Zaten 1914 yılı itibariyle ise
Osmanlı Devleti’nin nüfus istatistiklerinde zmir, Manisa, Aydın ve Denizli
sancaklarından olusan Aydın vilayetinde Rum nüfus, 296.105 kisi olarak
gösterilmistir. Nüfus oranlarını dogru mukayese edebilmek için bölgesel taksime
göre Mentese sancagındaki 19.923 Rum nüfusu da Aydın vilayeti Rum nüfusuna
eklenmistir. Yine bu tarihte de nüfusun en yogun oldugu yerler, zmir kazasının
merkezi ve Urla, Çesme ve Foça gibi sehirlerdir. Manisa ve Bergama’da da Rum
nüfus önemli miktardadır.766 Vilayet salnâmelerinde ise, 1914 yılı Aydın vilayeti
Türk nüfusu 1.338.317 iken Rum nüfus 308.476 olarak verilmistir.767 Bir diger
veride ise, aynı vilayetin Rum nüfusu 384.732 kisi olarak verilmektedir.768

Balkan Savasları’nın baslamasıyla göç hareketleri de hızlanmıs,
bölgelerdeki nüfus oranları degismistir. Verilen Türk ve Rum nüfusuna ait
rakamlar aynı yıl içinde bile olsa degisiklik göstermistir. Aydın vilayetinin 1917
yılına ait bir baska belgede ise 1.572.182 kisi olan toplam nüfusun 1.276.834’ü
Müslüman 234.259’u Rum, 36.167’si Musevi, 21.186’sı Ermeni ve 3.725’i diger
unsurlar olarak verilmektedir.769 Aydın vilayeti’nin nüfusu ile ilgili bir diger
kaynak ise Birinci Dünya Savası öncesi ve sonrasını mukayese etmistir. Buna
göre Birinci Dünya Savası öncesi vilayetin 1.464.551 olan toplam nüfusun
817.454’ü Türk, 647.097’si Rum iken savaş
sonrası 1.416.002 olan toplam
nüfusun 827.271’i Türk 588.731’i Rum olarak verilmistir.770 1919 yılı baslarına
ait Köylü gazetesinin oranları ise 1.535.718 olan toplam nüfusun 1.301.962’si

765 SVA 1907, s.760-762.

766 Kamil ERDEHA, Milli Mücadelede Vilayetler ve Valiler, stanbul 1975, Remzi Kitabevi,
s.369-370,s.369-370; KARPAT, a.g.e., s.213; Aydın vilayeti nüfusu konusunda çesitli kaynaklarda
farklı rakamlar verilmistir. Bkz TURAN, a.g.e., s.23; GÖKB LG N a.g.e., s.5

767 Ramazan BOYACIOGLU, Salnâmelere Göre I. Mesrutiyetten I. Cihan Harbine Kadar
Aydın Vilayeti, Ankara 1987, (Yayımlanmamış
Doktora Tezi), s.83-85; Gökbilgin ise bu rakamı

1.291.062 Türk ve 233.914 Rum olarak vermistir. GÖKB LG N, a.g.e., s.5.
768 McCARTHY, a.g.e., s.112.
769 Erkan SERÇE, zmir ve Çevresi Nüfus statistigi 1917,, zmir 1998, Akademi Kitabevi s.3233
770 TURAN, a.g.e.,s.23.



Türk, 233.756’sı Rum olarak verilmistir.771 Aker ise, 1919 yılı itibariyle Aydın
vilayeti nüfusunu 1.366.551 Müslüman Türk, 242.533 Rum olarak vermistir.772

1.517.616 olan Aydın vilayetinin Müslüman nüfusu yanında773 Yunanlı
arastırmacı Anagnostopulu, Soteriadis’in Aydın vilayeti ile ilgili 622.810
rakamını abartılı bularak Rum nüfusunu 435.398 kisi olarak vermistir Nakracas,
Soteriadis’in verilerinde Aydın vilayetinin batı kıyılarında çogunluk olarak verilen
Rum nüfusunun büyük bir kısmının Balkanlar’dan gelmiş
olan “mali göçmenler”
oldugunu ifade etmistir.774 Diger kaynaklarda da Rumlar önemli azınlık
statüsündedir. Özellikle Bayındır, Tire gibi yerlerde Rum nüfus 6.000-7.000
kisiyle toplam nüfusta önemli bir çogunluk olarak bulunmustur.775 Venizelos,

zmir merkez olmak üzere Aydın vilayeti ile Bursa vilayeti’nde toplam 1.080.000
Rum nüfus bulundugunu, bu sebeple bölgenin asla Türk bölgesi olamayacagı
iddiasını Patrikhânenin bu rakamlarına dayandırmıstır.776 Bütün arastırmacıların
verilerinden elde edilen sonuç ise, Aydın vilayetinde Rum nüfusun toplam
nüfusun üçte biri oranına sahip olması, ekonomik anlamda da gelismissehirlerde
toplanması olmustur.

Osmanlı istatistiklerini dogum ve ölüm verileri ile beraber
kıyasladıgımızda da ortaya çıkan orandan Soteriadis’in verilerinin abartılı oldugu
sonucu ortaya çıkmaktadır. Anagnostopulu’nun 435.398 kisilik oranı Osmanlı
resmi istatistiklerine daha yakındır. zmir sancagının nüfusunun artmış
olması
Rum nüfusun kıyılara ve kırsaldan sehirlere dogru göçe baslamalarından
dolayıdır. Özellikle ticaretle ugrasmakta olan gayrimüslim nüfus sehirlerin
çogunluk unsuru durumundadır. Batı Anadolu’da yasanan bu kentli ve kırsal
nüfus tanımı Yunanistan’da da geçerlidir. Burada da Müslüman Türklerin
yaklasık %70 oranında bir kısmı köylerde yasamaktadır. Yunanistan’da görülen

771 TAÇALAN, a.g.e., s.78; Bir diger kaynak Aydın vilayetinin 1.299.527 Müslüman 233.914 kisi
de Rum olarak verilmektedir. Bkz. Salahi R. SONYEL, Minorities and the Destruction of
Otoman Empire, Ankara 1993, Türk Tarih Kurumu yayını, s.351

772 AKER, a.g.e., s.8.

773 McCARTHY, a.g.e., s.12.
774 NAKRACAS, a.g.e.,s.78-79; PANAYOTOPULOS, a.g.e., s.121-127.
775 Karl DIETERICH, “Hellenism in Asia Minor”, Newyork 1918, Newyork University, s.48.
776 SONYEL, Türk Kurtuluş
…, C.I, s.35.



bu nüfus dagılımı özellikle Batı Anadolu’da daha yogun olarak rakamsal
farklılıklara ragmen Soteriadis ve Osmanlı istatistiklerinde görülmektedir.

4.1.2.1.1. zmir Sancagı
Önemli bir merkez olan zmir sancagı, Bergama, Foça, Menemen, zmir,
Urla, Karaburun, Çesme, Seferihisar, Kusadası, Bayındır, Ödemiş
ve Tire
kazalarından olusmaktadır.777 Soteriadis’e göre; 1912 yılı itibariyle zmir
sancagının 754.046 kisilik toplam nüfusunda Rum nüfusunun en yogun yasadıgı
bölge zmir778 ve çevresidir ki, burada 449.044 nüfus Rum yasamıstır. Bu nüfusun
da 395.559 gibi büyük çogunlugu Bergama, Foça, zmir, Urla, Karaburun ve
Çesme kazalarında yerlesmis, burada üçüncü etnik ve dini unsur Ermeniler
olmustur.779 Charles Dufayed’de zmir sancagı ile ilgili nüfus verilerinde
Soteriadis ile aynı verileri kullanmıstır.780 Anagnostopulu ise buna karsılık bu
nüfusu 319.67 kisi olarak ifade etmistir.781

Osmanlı Verilerinde zmir Sancagı’nda Rum Nüfus Oranları

Kazalar 1901 1904 1905 1907 1914
Urla 14.011 14.516 16.764 19.722 24.711
Çesme 10.478 10.942 10.942 10.942 39.073
Karaburun --8.235
9.234 8.387 9.934
Seferihisar 1.614 1.700 1.700 --2.641
Foça 7.320 7.584 6.238 7.584 15.670
Menemen 2.894 3.654 4.029 3.824 8.058
Kusadası 3.211 3.302 3.833 2.367 9.220
Bayındır 3.372 3.479 3.042 4.134 3.655
Tire 2.265 2.679 --3.600
3.227
Ödemis2.336 2.375 3.870 3.831 6.104
Bergama 3.585 3.585 3.560 3.585 16.841
777 SVA 1907, s.320.

778 IKONOMOS, zmir Hakkında Tetkikat, çev: Arabzade Cevdet, zmir 1932, s.264.

779 SOTERIADIS,a.g.e.,s.9; SERÇE, a.g.e., s.33; NACRACAS, a.g.e.,s. 82; PANAYOTOPULOS,
a.g.e, s.120
780 Charles DUFAYED, “ L’Asie Mineure et l’Hellénisme” Paris 1919, s.11.
781 NAKRACAS, a.g.e.,s.82.



229

zmir sancagı Rum nüfusu Osmanlı resmi istatistigine göre 1910 yılı
nüfusuna göre zmir’in toplam nüfusu 627.850 kisi olup bunun 325.191’i
Müslüman, 25.002’si Musevi’dir.782 Merkez kazanın Hıristiyan nüfusu 277.657
kisi olup bunun 24.662’si yabancı olarak verilmistir. Bu yabancı olarak verilen
nüfusun Soteriadis’in bahsettigi adalardan gelen göçmenler olmustur. 1914 yılı
Osmanlı Devleti statistikleri’ne göre ise, Rumlar nüfusun %33’ü civarındadır.
Urla’da 9.361, Çesme’de 4.539 ve Foça’da 7.427 kisi olan Müslüman nüfus
oranına ragmen daha fazla nüfusa sahip olan Rumlar dört kazada nüfusun %70’i
civarında bir orana sahip olmustur.783 1917 yılına ait nüfus verilerinde de Yunan
iddialarının aksi rakamlar görülmüstür. zmir merkezin 238.271 olan toplam
nüfusunun 96.727’si Rum, 25.000’i Musevi, 12.017’si Ermeni olmus, Urla ve
Kusadası’nda Rum nüfusun yogun oldugu görülmüstür.784 Birinci Dünya Savası
sonrasında zmir sancagı Rum nüfusu 142.295 kisiye ulasmıs,785 göçler yıllara
göre degistigi için 1919 yılı Köylü gazetesinin verilerine göre, zmir sancagının

557.169 olan toplam nüfusunun 151.101’i Rum olarak verilmistir.786

Bayar, Yunanistan’ın Batı Anadolu’yu Rumlastırma politikasına örnek
olarak Urla kazasını vermistir. 1914 yılının çesitli istatistik verilerinde de Urla’da

24.711 Rum nüfusa karsılık 9.361 Türk nüfus bulunmaktadır. Ancak aynı oranın
1919 yılı verilerinde giderek artmış
oldugu da görülmüstür. Buna göre 1919
yılında 30.000 Rum nüfusa karsılık kazada sadece 3.500 Türk yasamakta oldugu
tespit edilmistir.787 Burada Rum göçünün artması ile baslayan baskı sonucunda
Türklerin Anadolu’nun içlerine dogru göçe basladıgı gerçegi ortaya çıkmıstır. Bu
göç sonucunda Yunanlı arastırmacıların Türkçe konusan Rumlar ve Yunanca
konusan Rumlar seklinde tanımladıkları bir ayırım ortaya çıkmıstır. Aker,
Soteriadis’in bahsettigi Türkçe konusan Rumlar hakkında “ zmir ve Aydın
Rumları Yunanca konusur, ancak zmir’in Çirkince, Manisa’nın Horozköy gibi

782 SVA 1910, s.320; Hüseyin RIFAT, zmir 1914, Haz: Erkan SERÇE, zmir 1997, Akademi
Kitabevi, s.26-31

783 Makâmât-ı Askeriyye II, s.18; KARPAT, a.g.e.,s.213.

784 SERÇE, a.g.e.,s.33.
785 TURAN, a.g.e.,s.23; ERDEHA, a.g.e.,s.369-370.
786 TAÇALAN, a.g.e., s.78.
787 BAYAR, a.g.e., C.V, s.1574, 1614; ERDEHA, a.g.e., s.369 vd.



230

birkaç büyük köyün ve Mugla ile Denizli merkez Rumları Türkçe konusmaktadır.
Yunan dili konusanlar Tanzimât Fermanı’ndan sonra buraya gelen göçmen
Rumlardır. Bunlar demiryolları boyunca irili ufaklı köylere ve sehirlere
yerlesmistir. Yerli olan ve Türkçe konusan bütün Rumlar, fizyonomi ve adet
bakımından da komsuları Müslüman Türklerin benzeriydiler… Bu Rumlar esasen
Ortodoks Türklerdi…” demistir.788

Yunan iddialarını veren Soteriadis’in istatistigine göre ise, zmir merkez
kazasında 416.494 kisiden 243.879 kisi Rum olarak verilmis, Anagnastopulu ise

zmir kazasıyla ilgili Soteriadis’in istatistigine göre 56.449 kisi daha az olarak

187.430 kisinin Rum oldugunu ve bunların çogunlukla varoslarda ve kasabalarda
bulundugunu bildirmistir. zmir kazası ve civarı bölgelerden Karsıyaka’da Mani,
Sakız ve Kerye ( karia) adalarından 1874 sonrası gelen 642 Rumca konusan
aile789 ile 170 Türk aile ve baska dinlere mensup 335 aile sâkin olmustur.
Bornova’da yerlesmiş
Rumlar zmir kentinden ve adalardan gelmistir. 1912
yılında bölgede 1821 tarihinden sonra yerlesmis, Rumca konusan 4.000 Rum ve
Girit’ten gelen 4.300 Türk sâkin olmustur. Soteriadis’e göre Buca da, Rumca
konusan Rumların yogun bulundugu yerlerden olmusken, zmir’e baglı olarak
gösterilen Nif’te ise Rumca konusan 2.500 Rum ve 2.000 Türk sâkin olmustur.
Ayrıca zmir kazası civarındaki Bayraklı, Papazkala, Kricalya ve Parsi köylerinde
önemli miktarda Rum ile, Kokaryalı, Mersinli, Karantina, Gökagaç, kiköy
(Yeniköy), Tomarca, Göztepe, Çigli, Narlıtepe, Yakaköy ve Ulucak köylerinde az
sayıda Ortodoks Hıristiyan yasamıstır.790

zmir’in güneybatısında bulunan Urla kazasında Soteriadis’e göre 1912
yılında 45.390 kisilik nüfusun 40.670’i Helen olarak verilmisse de,
Anagnastopulu bu oranın 30.325 oldugunu ve Urla kazasında 23.000 civarında
yogun olarak bulunduklarını bildirmektedir. Köylerden Gülbahçe köyünde 2.500,
Yaglıca köyünde 750 ve Tolos köyünde 1.500 Rum yogun olarak bulunmustur.
Seferihisar kazasında 21.607 kisinin 11.667’sinin Rum oldugu belirtilmisse de

788 AKER, a.g.e., s.8-9.
789 Yazar burada Rumca konusan Rumlar ifadesiyle, Adalardan getirilenleri kastetmektedir. Çünkü
Rumlar içinde yerli olanların çogu Ortodoks Türklerdir.
790 NAKRACAS, a.g.e.,s.84.



Anagnastopulu buradaki Rum nüfusun daha az oldugunu ifade etmistir. Bergama
kazasında da Soteriadis istatistigine göre 51.098 nüfusun 25.277’si Rum olmustur.
Anagnastopulu burada da bu veriye karsı Rum nüfusun aslında 15.200 oldugunu
ve bunların Bergama’da 8.000, Dikili’de 4.000 ve Çandarlı limanında 1.200
Rumca konusan Rum’un bulundugunu kalanın köylere dagıldıgını belirtmistir.
Foça kazasında, Soteriadis’in verilerinde 22.314 kisilik toplam nüfusun 19.514 ile
çogunlugunu Rumlar teskil ederken, yine Anagnostopulu bu oranın 315 hânede
yaklasık 10.000 kisi oldugunu Foça ve Yeni Foça’da yogun olduklarını
belirtmektedir.791 1914 yılı Osmanlı statistigi’nde ise Urla kazasında 9.361
Türk’e karsın 24.711 Rum, Foça kazasında 7.427 Türk’e karsın 15.670 Rum
bulunmustur.792

Menemen kazasında Soteriadis’in istatistigine göre toplam 21.633 kisilik
nüfusun 11.216’sı Rum olarak verilmistir.793 Anagnostopulu ise bu oranın
Menemen merkezde 5.200, Sereköy’de 980, Kızılbeyli köyünde 140, Çamaklı
köyünde 280 kisi olmak üzere 6.660 kisi oldugunu belirtmistir. Çesme kazasında

59.039 kisinin 50.709’unu “Helen” olarak veren Soteriadis’e karsılık
Anagnostopulu bunun merkezde 15.000, Alaçatı’da 15.000, Kato Panaya’da
6.000, Reisdere’de 3.000, Ildır’da 1.535 ve diger küçük nüfus ile birlikte 41.860
kisi oldugunu belirtmistir. Soteriadis’e göre Karaburun kazasının 23.510 kisilik
nüfusunun 15.510’u Rum’du. Anagnostopulu, Türkçe konusan bu Rumların 9.720
kisi olduklarını ve Ahırlı, Büyük ve Küçük Murdovani, Teke, Sahip ve Meli
köylerinde yogun olarak bulunduklarını belirtmistir. Kusadası’nın nüfusunda
Anagnostopulu 20.226 kisilik toplam nüfusun 11.052’sinin Rum oldugu verilerini
kabul etmeyerek bu oranın 6.189 oldugunu, bunların da 2.751’ini kıyı kasabası
olan Skala Nuova’da, 656’sının Çamlık köyünde ve geriye kalanının da
2.782’sinin Selçuk’ta yasadıgını belirtmistir. Bayındır, Ödemiş
ve Tire kazaları
Türk nüfusun daha yogun oldugu yerler olup hem Soteriadis hem de
Anagnostopulu nüfus oranlarıyla hem fikirdir.794 Yıllar itibariyle nüfus artıslarına

791 NAKRACAS, a.g.e.,s.84-98.
792 ERDEHA, a.g.e., s.369-370.
793 SOTERIADIS, a.g.e.,s.9.
794 NAKRACAS, a.g.e.,s.84-98.


bakıldıgında Yunan iddialarının gerçeklerden uzak oldugu anlasılmaktadır.
Dogum ve ölüm oranlarının degisimi de hesaba katıldıgında Batı Anadolu’ya
yıllar içinde yapılan Rum nüfus naklinin etkisi görülmektedir. Özellikle kıyı
kazalarda Yunanlı arastırmacıların mali göçmen de dedikleri Rumların yerlestigi
görülmektedir.

Osmanlı Verilerinde Manisa Sancagı Rum Nüfus Oranları

Kaza 1901 1904 1905 1907 1914
Manisa 5.953 5.845 6.546 5.970 22.471
Soma 1.465 1.576 1.983 1.598 2.094
Kırkagaç 2.073 --3.405
3.205 3.388
Akhisar 4.740 4.751 4.558 5.136 6.358
Turgutlu 2.540 2.494 2.533 2.496 3.573
Gördes 673 651 697 494 988
Esme ----
--
--
33
Demirci 35 55 98 58 141
Salihli 370 468 1.139 916 1.693
Kula 2.570 2.587 2.572 2.587 3.228
Alasehir 2.935 1.420 2.120 2.014 3.359
4.1.2.1.2. Manisa Sancagı
Osmanlı resmi verilerinde Rum nüfus en yogun Manisa merkez kazada
bulunmustur. Nüfus artış
oranlarının incelenmesinde tabloda görüldügü üzere
nüfus dengeleri degismemistir. Manisa sancagının Esme kazası Rum nüfusun
bulunmadıgı yada çok düsük oldugu kaza olmus, merkez kazadan sonra en yogun
Rum nüfus ise Akhisar kazasında bulunmustur. 1910 yılı Osmanlı verilerine göre
Manisa sancagının toplam nüfusu 403.422 kisi olup bunun 350.123’ü Müslüman,
49.804’ü Hıristiyan ve 3.485’i Musevi’dir. Burada da Hıristiyan nüfusun 2.758’i
yabancı olarak verilmistir.795 1914 yılı itibariyle de Manisa sancagındaki Rum
nüfus en büyük gayrimüslim toplumdur. Osmanlı statistigi’nde Rumlar Manisa
merkez ve Akhisar’da nüfus olarak biraz daha fazladırlar. Yunan verilerinde de
oldugu gibi Esme kazası en az Rum nüfusuna sahip kaza olarak görülmektedir.
Genel nüfusun %10’unu olusturan Rumlar gayrimüslim nüfusun %90 gibi bir

795 SVA 1910, s.321.


233

oranını teskil etmislerdir. Gayrimüslimler arasında Manisa merkezde 8 Latin, 226
Protestan ve 19 Katolik Ermeni de bulunmaktadır.796 1917 sayımına göre ise
Manisa sancagında Akhisar ve merkez kazada yogun olan Rum nüfus, 448.569
olan toplam nüfusun 46.329’unu olusturmustur. Esme ve Demirci kazaları en az
Rum nüfusun oldugu kazalardır.797 1918 yılı itibariyle Manisa sancagının Rum
nüfusu ise, 193.949 kisiyle Müslüman nüfustan yaklasık 8.000 fazla olmustur.798
Aker’e göre ise Manisa sancagında 393.710 Müslüman Türk’e karsılık 46.329
Rum yasamıs, basta Horozköy olmak üzere Ortodoks köylerinde Türkçe
konusulmustur.

Yunan iddialarının dayandırıldıgı Manisa sancagı nüfus oranlarına
bakıldıgında Manisa merkez kazada Rumların Müslümanlardan fazla oldugu
görülmektedir. Kazada en az Rum nüfus 750 kisiyle Esme’dedir. Kazada üçüncü
nüfus grubunu Manisa’da 2.000 ve Turgutlu’da 1.000, Akhisar’da 882 ve
Alasehir’de 78 kisiyle Ermeniler olusturmustur. Manisa sancagının özellikle
merkez sancakta Rum Ortodoks toplulukların yogunlasması 19. yy’da baslamıs,
bunların çogunlugu Mora ve Yunanistan anakarasından gelen mali göçmenler
olmustur. Soteriadis’in 337.925 kisilik toplam nüfusun 83.625’inin799 Rum oldugu
verilerine karsın Anagnostopulu bu rakamın 58.250 kisiden ibaret oldugundan
bahsetmistir. Her iki veride de Rum nüfus Manisa sancagında azınlık
durumundadır. Manisa merkezde Soteriadis’in 38.960 olarak verdigi Rum
nüfusunu Anagnostopulu 31.470 olarak vermistir. Nacracas’a göre bu nüfusun
10.400’ü merkezde, kalanı da 17 köyde yasamıs, bu köylerden Gavurköy 300 aile
ile Türkçe konusan tek Ortodoks köyü olmustur. Ayrıca, baslıca Horozköy’de
4.500, Papazlıköy’de 2.000, Koldere köyünde 1.460, Hacılar’da 1.050 ve
Çavusoglu’nda tümü Midilli, Mora ve Epir’den gelmiş
olan 500 Rum bulunmus,
bu Rum nüfusun bazıları Türkçe bazıları Rumca konusmustur.800

796 KARPAT, a.g.e.,s.213.
797 SERÇE, a.g.e., s.33.
798 TURAN, a.g.e.,s.23.
799 SOTERIADIS, a.g.e., s.9, DUFAYED,a.g.e., s.11.
800 NAKRACAS, a.g.e.,s.102-105; PANAYOTOPULOS, a.g.e.,s.120.



Anagnostopulu, Turgutlu kazası için Soteriadis’in verdigi 6.090 Rum
nüfusunun 3.500 oldugunu, Salihli kazasındaki Rum nüfusunun da 4.220 degil

2.950 oldugunu, bu iki kazanın köylerinde ise az bir Rum nüfus oldugunu
belirtmistir. Soteriadis’in Kula, Esme ve Alasehir kazalarında toplam 86.166
nüfusun 13.500 Rum oldugu verisine karsı Anagnostopulu bu oranı 9.018 olarak
vermis, Kula kazasında yasayan 3.250 Rum’un merkezde 2.800, Gölde köyünde
350 ve Mentahora’da 100 kisi olarak dagıldıgını belirtmistir. Alasehir kazası için
de yine Soteriadis’in aksine 5.000 Türkçe konusan Rum’un bulundugunu ve
ayrıca Esme kazasında da kayda deger miktarda Rum nüfusun bulunmadıgını
belirtmistir. Manisa sancagının kuzey dogu bölgesinde bulunan Demirci ve
Gördes kazalarında Soteriadis 4.240 Rum olduguna dair görüsüne Anagnostopulu
katılmamıs, bu sayıyı 2.894 olarak vermistir.801 Özellikle zmir sancagının nüfus
oranları incelenirken de görüldügü üzere ticari yapısı olan, ekonomik gelismeye
açık olan kazalarda ve kasabalarda Rum nüfusun belirli oranlarda artmakta oldugu
anlasılmaktadır. Aynı tespiti Manisa sancagında da yapmak mümkündür. Manisa
merkez, Aksehir, Turgutlu gibi kazalarda Rumlar kendi oranlarında fazla
olmustur. Esme gibi gelismeye kapalı ve cografi engebelere sahip kazalarda da
Türk nüfus her zaman daha çok bulunmustur.

4.1.2.1.3. Aydın Sancagı

Aydın sancagı kazaları itibariyle en yogun Rum nüfus Söke kazasında
yasamıstır. Osmanlı devletinin yıllık salnamelerinde daha önce de bahsedildigi
üzere kazalara gelmiş
olan Rumları da tespit edebilmekteyiz. Ancak 1914 yılına
kadar verdigimiz bilgilere göre Müslüman nüfus bütün sancak nüfusunda
çogunluk durumdadır. 1910 yılı vilayet salnâmesinde Aydın sancagının toplam
nüfusu 250.984 kisi olup bunun 217.390’ı Müslüman, 30.569’u Hıristiyan ve
3025’i Musevi olarak verilmistir. Aydın sancagında Hıristiyan nüfusun 3.624’ü
yabancı olarak verilmistir.802 Bu yabancı nüfus daha önce bahsi geçen göçmen
Rumlardır. 1914 yılı Osmanlı statistiklerinde ise Aydın sancagının Rum nüfusu

30.399 kisiyle sancak nüfusunun %11’ini olusturmustur. Bu nüfus oranı ise

801 NAKRACAS, a.g.e.,s.102-105.
802 SVA 1910, s.320.


gayrimüslim nüfusun %95’idir. Aydın sancagında Rum nüfus yogun olarak Söke
kazasında bulunmus, 16.720 kisi kaza dahilinde yasamıstır ki bu oran Rum
nüfusun %60’ını teskil etmistir. Merkez kaza da 9.702 Rum nüfus ile diger
kalabalık oranı vermis, sancagın en az Rum nüfusu 221 kisiyle Karacasu
kazasında bulunmustur.803

Osmanlı Verilerine Göre Aydın Sancagı Rum Nüfus Oranları

Kaza 1901 1904 1905 1907 1914
Karacasu 76 ---71 ---221
Çine 306 330 542 360 651

Söke 2.929 3.119 4.736 --16.720
Bozdogan 46 --71
--406
Nazilli 2.485 2.593 3.302 2.593 2.699
1917 nüfusuna göre ise Aydın sancagının 273.568 olan toplam
nüfusunun 32.541’i Rumlardan olusmustur. En yogun Rum nüfus ise Aydın
merkez kaza olmak üzere Söke ve Nazilli kazalarında bulunmustur.804 1918 yılı
itibariyle Aydın sancagının 232.688 olan toplam nüfusunun 121.315’i Rum iken
111.373’ü Türk olarak verilmistir.805 Savasların sonucunda Anadolu’daki Rum
nüfusun Batı Anadolu’ya göç etmeye basladıgı görülmüsse de verilen nüfus
rakamları arasındaki farklılık bu sancakta da görülmüstür. 1919 yılında sancagın

272.970 olan toplam nüfusunun 33.440’ı Rum olarak tespit edilmistir.806 Aker ise,
mütareke dönemi vilayet nüfusunun 190.663 Türk, 31.631 Rum oldugunu
bildirmistir.807
Aydın sancagında Rum nüfus özellikle 19. yüzyıldan itibaren artmıstır.
Özellikle Menderes ırmagının kuzeyindeki kadar olmasa da kıyılarda bulunan
yerlesim yerlerine toplanan Rumlar, 1912 yılı itibariyle 219.959 kisilik toplam

803 KARPAT, a.g.e.,s.213.
804 SERÇE, a.g.e., s.33.
805 TURAN, a.g.e.,s.23.
806 TAÇALAN, a.g.e.,s.78.
807 AKER, a.g.e.,s. 8


nüfusun 54.633’üne808 tekabül etmistir. Anagnostopulu yine Soteriadis’in
rakamlarının aksine bu nüfusun 54.633 kisi degil 38.900 kisiden ibaret oldugunu
belirtmistir. Anagnostopulu, Söke kazası Rum nüfusunun en yogun bulundugu
kaza olarak Soteriadis’in 38.847 kisilik toplam nüfusun 25.801’ini teskil ettigine
dair görüsüne katılmasa da kesin bir rakam verememistir.809 Nacracas’a göre
Söke’de 5.000, Yeniköy’de 500, Bagarası’nda 300, Keles’te 500, Doganbey veya
Dimaca’da 600, Bıyıklı’da 400, Akköy’de 400 ve Gerontas köyünde 300 Rum
aile yerlesmiş
ayrıca Abuki köyünde Sisam’dan gelen 128 Ortodoks Hıristiyan
bulunmustur. Tümü Rumca konusan bu aileler rençberlik, isçilik, balıkçılık ve
küçük ticaretle ugrasmıslardır. Soteriadis’e göre Rum nüfusu bakımından Aydın
merkez kazası ikinci sırada gelmistir.810

Anagnostopulu, Soteriadis’in verdigi toplam 68.864 kisilik nüfustaki

19.982 kisilik Rum oranının 12.408 oldugunu belirtmistir. Buna göre bu nüfusun
6.500’ü kazada yasamıs, geriye kalan miktar ise yogun olarak üç köyde
yerlesmistir. Bu köylerden Karapınar köyünde Epir, Adalar ve Kythera’dan gelen
924 kisi Mürselli köyünde, adalar ve Mora’dan gelen 1.400 kisi ve Koçarlı
köyünde adalardan gelen 1.000 kisi yerlesmis, geriye kalan miktar ise dagınık
sekilde Türklerle beraber yasamıstır. Çine ve Bozdogan kazalarında da Epir,
Makedonya, Adalar ve Rumeli’den gelen Rumlar bu kazalarda 550 ve 1.500
kisiden ibaret olmustur. Anagnostopulu Nazilli kazasında Soteriadis’in verdigi

6.800 Rum nüfusunu 4.500 olarak vermekte ve bunların 3.900 kisilik büyük
kısmının kazada 600 kisinin de Atça kasabasında yerlesmiş
oldugunu
bildirmistir.811

4.1.2.1.4. Denizli ve Mentese Sancakları

Mentese ve Denizli sancakları Osmanlı statistikleri’nde de en az Rum
nüfusa sahip olan sancaklar olmustur. statistiklerde Denizli’nin Buldan ve Tavas
kazaları gayrimüslim nüfusun olmadıgı kazalardır. Mentese sancagında da

808 SOTERIADIS, a.g.e., s.9, DUFAYED,a.g.e., s.11.
809 NAKRACAS, a.g.e.,s.106-111.
810 SOTERIADIS, a.g.e., s.9; NACRACAS, a.g.e.,s. 197.
811 NAKRACAS, a.g.e.,s.108-111



Köycegiz en az gayrimüslim nüfusa sahipken Fethiye en çok gayrimüslim nüfusa
sahip kaza olmustur. 1910 yılı Osmanlı statistikleri’ne göre Mentese sancagının

192.596 olan toplam nüfusunun 173.890’ı Müslüman, 17.177’si Hıristiyan ve
1.529’u Musevi’den olusmustur.812 Sancakların cografi sartlarını zorlugu tarıma
daha az elverisli olması, bölgenin Türk nüfusunun daha çok olmasını saglamıstır.
Gayrimüslim nüfus ticari önemi olan kazalarda ve sancak merkezlerinde
toplanmıstır. 1914 yılı itibariyle Mentese sancagında ise, 188.916 Müslüman,
19.923 Rum, 12 Ermeni, 1.615 Yahudi, 400 Çingene ve 8 Bulgar bulunmustur.
Burada da Rumlar en çok gayrimüslim topluluktur. Ortalama nüfusun %10’unu
olusturan gayrimüslim nüfus Fethiye, Bodrum ve Milas kazalarında
yogunlasmıstır. Fethiye’de 7.394 Rum, 217 Yahudi, Milas’ta 3.670 Rum, 1.005
Yahudi, Bodrum’da da 4.042 Rum, 3 Ermeni ve 203 Yahudi’nin bulundugu
görülmektedir. En az gayrimüslim nüfus 892 kisiyle Köycegiz kazasıdır.813
Osmanlı Verilerine Göre Denizli ve Mentese Sancakları Rum Nüfus Oranları

Sancak Kaza 1901 1904 1905 1907 1914
Denizli Denizli 2.165 2.199 --2.199
2.409
Sarayköy 368 384 ----
1.041
Buldan ----
--
--
24
Çal 99 155 --155
177
Garbikaraagaç 20 20 --83
34
Tavas 452 ----
--
--
Mentese
Mugla 877 834 --1.041
2.008
Marmaris 696 747 907 747 2.082
Bodrum 2.693 --3.392
3.801 4.042
Milas 1.381 1.381 2.205 1.381 3.670
Köycegiz 34 --310
--727
Fethiye 481 581 664 589 7.394
XIX. yüzyılın sonları itibariyle 20.000 olan sancagın Rum nüfusu
yaklasık 1.000 kisidir.814 Denizli sancagında Buldan ve Tavas hariç diger
kazalarda gayrimüslim nüfus bulunmakta iken, 1891 yılında Buldan kazasında 4
Rum, 1896 yılında da 5 Rum815 nüfus bulunmustur. Bu nüfusun kazaya resmi
görevli olarak gelen veya ticaret amacıyla yerlesen Rumlar oldugu kuvvetli bir
812 SVA 1910, s.322.

813 KARPAT, a.g.e.,s.225; bir diger kaynakta Mugla’da 134.767 Müslüman 10.192 Rum
yasamaktadır. SONYEL, Minorities…, s.335.
814 Vital CUINET, La Turquie d’Asie, C:3, Paris 1894, s.628-629.
815 SVA 1896, s.359. SVA 1884, s.240;SVA 1891, s. 420.



ihtimaldir.816 Denizli sancagı dahilinde 4.343 kisi olan gayrimüslim nüfus genel
sancak nüfusunun %2’si oranındadır. Bu gayrimüslim nüfusun 3.685’i Rum,
digerleri de Katolik Ermeni ve Yahudilerdir. Rum nüfus yogun olarak Denizli
merkez ve Sarayköy kazalarında toplanmıstır. statistiklere göre Tavas’ta hiç Rum
bulunmamakta, Buldan ve Garbikaraagaç kazaları en az Rum’un bulundugu
kazalar olmustur. Aker, Denizli Rumlarının yerlilerinin Türkçe konustuklarını,
Ortodoks Türklerin çogunun Patrikhânenin propagandası sebebiyle kimliklerini
unuttuklarını ifade etmistir.817 1917 nüfusunda da Rum nüfusun en az oldugu
sancak Denizli sancagıdır. Var olan Rum nüfus Denizli merkez kaza ve
Sarayköy’de toplanmıstır. Tavas ve Garbikaraagaç kazalarında Rum nüfus tespit
edilmemistir.818 1918 yılı itibariyle de Denizli sancagının 256.248 olan toplam
nüfusunun 122.076’sı Müslüman iken Rum nüfusu 131.172 kisidir.819 Milli
Mücadele’nin basladıgı dönemde ise Denizli sancagının 213.493 olan genel
nüfusunun 3.062’si Rumlardan olusmustur. Bu Rum nüfus ise merkezde 1.758,
Sarayköy’de 614, Çal’da 158, Tavas’ta 28 ve Buldan’da 4 kisi olarak
dagılmıstır.820

Yunan iddialarına göre ise Aydın vilayeti dahilinde bulunan sancaklar
içinde en az Rum nüfus Denizli ve Mentese sancaklarında bulunmustur. Denizli
sancagında sadece Sarayköy ve merkez kazada Rum nüfusun fazla bulundugu
görülmektedir. Denizli sancagında kazalar ile beraber toplam 205.457 kisilik
nüfusun 7.710’u Rum, Mentese sancagında da 142.142 kisilik toplam nüfusun
27.798’ini Rumlar teskil etmistir.821 Anagnostopulu, Denizli sancagındaki bu
Rum nüfus oranlarının kazalar dahil olmak üzere 7.710 degil 4.710 kisi oldugunu
belirtmistir.822

816 O. Zeki AVRALIOGLU, Buldan ve Yöresinin Tarihçesi, Ankara 1997, Önder Matbaacılık,

s.57.
817 AKER, a.g.e., s.8-9.


818 SERÇE, a.g.e., s.33.
819 TURAN, a.g.e.,s.23; Aker aynı dönemde Denizli nüfusunun 243.542 Müslüman Türk, 3.184
Rum, 51 Yahudi, 557 Ermeni ve 7 Katolik olarak vermektedir. AKER, a.g.e.,s. 8.
820 Tarhan TOKER, Kuvayı Milliye ve Milli Mücadele’de Denizli, Denizli 1973, Denizli Sanayi
Odası yayını:3, s.19.
821 SOTERIADIS, a.g.e., s.9, DUFAYED, a.g.e., s.11.
822 NAKRACAS, a.g.e.,s.111.



Mugla, Bodrum, Marmaris, Köycegiz ve Fethiye kazalarından olusan
Mentese sancagının Rum nüfusu Soteriadis’e 142.142 kisilik toplam nüfusun

27.798 kisiyle %19.5’u oranında olmustur. Anagnostopulu ise bu oranı kabul
etmemis, gerçek oranın 15.569 kisi oldugunu belirtmistir. Mentese sancagında
Rum nüfus yogun olarak Milas ve Fethiye kazalarında yogunlasmıstır. Milas
kazasında Soteriadis’in verilerindeki gibi 7.071 Rum’a karsılık Anagnostopulu bu
nüfusun adalardan gelenlerden olusan 3.310 kisi oldugunu ifade etmistir.
Bunlardan Milas’ta 2.700, Ala bahçe’de 60 ve Madenler köyünde 550’si
yerlesmistir. Bodrum kazasında ise, adalardan gelen tümü Rumca konusan
Rumların oranı 5.060 kisiden ibaret olmus, bunlardan 4.000’i Bodrum’da, 250’si
Kuyucak köyü ve 32 ailesi de Baglar köyünde ikâmet etmistir. Soteriadis’e göre
Mentese sancagının en çok Rum nüfusa sahip kazası 9.217 ile Fethiye olmustur.
Anagnostopulu bu oranın 6.000 kisi oldugunu bunların 1.500’ünün Fethiye’de,
4.500’ünün lpiz’de bulundugunu ve Rodos’tan geldiklerini belirtmistir.
Anagnostopulu Marmaris ve Köycegiz kazalarında Soteriadis’in verilerini kabul
ederken Mugla merkez kazasında On iki ada ve Girit’ten gelen 1.400 Rum’dan
bahsetmistir.823
Osmanlı Verilerine Göre Bursa Vilayeti Rum Nüfus Oranları

Bursa Vilayeti 1902 1908 1914
Balıkesir Sancagı 74.631 82.982 97.497
Bilecik Sancagı 12.976 14.403 13.576


Bursa Sancagı 52.006 58.332 61.351
Kütahya Sancagı 7.950 --8.755
Afyonkarahisar
Sancagı
---567
632
4.1.2.2. Hüdavendigâr Vilayeti
Balıkesir, Bursa, Bilecik, Kütahya ve Afyonkarahisar sancaklarından
olusan Hüdavendigâr vilayeti824 dahilinde bulunan gayrimüslim nüfus Rumlar,
Ermeniler, Musevi, Katolik ve Protestan unsurlardan olusmustur. Rum nüfus

823 NAKRACAS, a.g.e.,s.112-114.
824 SDAO 1912, s.652; Salnâme-i Vilayet-i Hüdavendigâr 1908,s.195



çogunlukla Bursa ve Balıkesir’de yasamıstır. Genellikle sehirlerde ve kasabalarda
yasayan bu Rum nüfusun bir kısmı Rumca bilmediginden Türkçe konusmaktadır.
Bu Rumların yanında Ermenilerde de Türkçe konusanlar yogun olmakla birlikte
bunlar genellikle Bursa, Pazarköy, Gemlik civarlarında yasamaktadırlar.825 1908
yılı Hüdavendigâr vilayeti salnâmesine göre 1.691.277 toplam nüfusun % 84.54’ü
Müslüman, % 9.84’ü Rum, % 4.66’sı Ermeni, % 0.13’ü Katolik, % 0.08’i
Protestan, % 0.69’u Bulgar ve %0.25’i de Musevi’dir.826 Bursa sancagını idari
taksimat olarak ayıran McCarty, Karesi, Kütahya ve Afyon sancaklarını bagımsız
sancaklar olarak vermistir. Bu bagımsız sancakları da dahil edersek Bursa vilayeti
toplam nüfusu 1.598.583 kisi, toplam nüfus içinde en çok Rum nüfus ise 110.152
kisiyle Balıkesir’de bulunmustur. Rum nüfus diger sancaklardan Kütahya
sancagında 9.891 kisi ve Afyon sancagında ise 714 kisiden olusmaktadır.827
Yunan iddialarını destekleyen Soteriadis’e göre 1912 yılı itibariyle vilayet toplam
nüfusu 1.570.124 kisiden ibaret olmustur. Ticaretle ugrasmakta olan vilayet
Rumlarının toplam nüfusu 278.421 kisi ve bu nüfusun 100.830 kisisi Ayvalık ve
Erdek yarımadasında yasamıstır. Bursa ve Balıkesir’de yogunlasan Rum nüfusun
miktarı konusunda Anagnostopulu daha az bir oran vermis, Afyon sancagında
Rum nüfusunun çok az seviyede oldugunu ifade etmistir.828

4.1.2.2.1.Balıkesir Sancagı

Mübadele islemlerinin en yogun yapıldıgı yerlerden birisi olan sancak’ta
Rum nüfus sehir merkezlerinde toplanmıstır. Özellikle Ayvalık Rum nüfusu daha
sonra örgütlü faaliyetleri ile bölge Türk nüfusu üzerinde baskı kurmustur. 1901
yılı Osmanlı resmi verilerine göre Balıkesir sancagının toplam nüfusu 320.798
olup bunun da 284.835’i Müslüman Türk, 74.631’i Rum, 7.081’i Ermeni, 2.701’i
Katolik, 976’sı Protestan, 3.684’ü Bulgar, 3.496’sı Yahudi, 12 Kıpti ve 299 diger
olarak verilmistir. Balıkesir’de en kalabalık Rum nüfusa sahip kazalar 32.671
kisiyle Erdek ve 21.510 kisiyle Ayvalık kazaları, Sındırgı da 960 kisiyle Rum
nüfusun en az oldugu kaza olmustur. Balıkesir sancagında Rumlardan sonra gelen

825 SVH 1908,s.192-193.
826 SVH 1908,s.606-609.
827 McCARTHY, a.g.e., s.112.
828 NAKRACAS, a.g.e. s.119.


241

gayrimüslim unsur Ermenilerdir. Ermeniler, 4.628 kisiyle Bandırma, 2.408 kisiyle
Balıkesir merkez kazada bulunmustur. Ayvalık ve Sındırgı kazalarında ise Ermeni
nüfus yasamamıstır. 1908 nüfus verilerine göre ise, Balıkesir sancagının 428.200
olan toplam nüfusunun en az Rum nüfusuna sahip kazaları Sındırgı ve Balya iken
en kalabalık Rum nüfusa sahip kazaları da Erdek ve Ayvalık kazaları olmustur.829
1914 Osmanlı sayımında da Balıkesir sancagının en çok Rum nüfusuna sahip
kazası Ayvalıktır. Kazada 31.440 Rum’a karsılık 454 Müslüman yasamıstır.
Balıkesir kaza merkezinde Rum nüfus, Ermenilerle aynı orana sahip olmasına
ragmen Ayvalık ve Erdek kazalarında Rum nüfus daha yüksek olmustur. Erdek
kazasında da 31.035 kisilik Rum’a karsılık 15.232 Müslüman sâkin olmustur.
Ayrıca kazada 1.094 Ermeni, 303 Yahudi yasamıstır. Balıkesir sancagının diger
kazalarında Müslüman nüfus daha yogun olmakla birlikte en az Rum nüfusun
oldugu kaza, 1.130 kisiyle Sındırgı olmustur.830

Balıkesir Sancagı Rum Nüfus Oranları

Balıkesir Vilayeti 1901 1908 1914
Balıkesir 1.432 1.556
Bandırma 5.876 11.073
Erdek 32.671 29.211
Gönen 2.099 1.963
Edremid 6.603 9.515
Burhaniye 2.399 3.959
Ayvalık 21.510 23.220
Sındırgı 906 979
Balya 1.118 1.506
1.130
3.266
31.035
2.251
9.699
4.514
31.440
2.655
11.507
Toplam 74.631 82.982 97.497

Yunan iddialarına göre Balıkesir sancagının 1912 yılı Rum nüfusu
Anagnostopulu’nun verilerine göre 69.934’tür.831 Soteriadis ise verdigi 150.946832
Rum nüfusunun 54.700’ünün Marmara adalarıyla birlikte Erdek’te, 46.130’unun

829 SVH 1908,s.195.; SVH 1901,s.340
830 KARPAT, a.g.e.,s.225; SONYEL’e göre 1919 itibariyle Balıkesir sancagında 368.404
Müslüman,85.547 Rum yasamıstır. SONYEL, Minorities…, s.335.
831 NAKRACAS, a.g.e. s.122.


832 DUFAYED, a.g.e, s.11.


da Ayvalık kazasında yerlesmiş
oldugunu ifade etmistir. Geriye kalan 42.116
kisilik Rum nüfusu diger kazalarda önemsiz bir azınlık olarak dagılmıstır.
Özellikle kıyı kazalarda yogun bir nüfusa sahip olan Rum ahâli, Yunanistan ve
adalardan gelen göç akımıyla nüfus olarak yogunlasmıstır. Soteriadis’e göre
Bigadiç kazasında 1912 yılı itibariyle hiç Rum bulunmamıstır. Bigadiç’ten sonra
en az nüfus Sındırgı’dadır. Balıkesir Sancagı’nın en çok gayrimüslim unsur
bulunduran kazası Bandırmadır.833 Osmanlı Devleti’nin 1914 sayımına en yakın
sonucu Anagnostopulu’nun arastırması vermistir. Nüfus sayıları ortalamaları
farklı olsa da yüzdelik oran olarak birbirine yakın sonuçlar görülmektedir.

Anagnostopulu’ya göre Erdek kazasında, sayıları 35.312’yi bulan Rum
nüfus yarımadanın 24 köyünde ve Marmara adalarında yogun olarak
bulunmaktadır. Erdek merkez kazasında bulunan 6.500 Rum nüfus, Girit, Kıbrıs,
Rodos ve stanköy’den gelmistir. Girit, Sakız ve Rodos’tan gelen diger Rum
nüfusun ise 612’si Narlı, 1.158’i lhan, 1.500’ü Ocaklar, 588’i Doganlar, 745’i
Turan ve 762’si Kocapınar köyünde yerlesmistir. Erdek kazası dahilinde tamamen
Rum nüfusun yasadıgı fakat geldikleri yerin belirlenemedigi köyler ise, Ormanlık,
Avsa, Pasalimanı, Harmanlı, Koyun Adası, Saraylı ile Türkçe adı belirlenemeyen
Klapsaki, Hukliya, Skopiya, Aftoni ,Kalimi, Proastiyo’dur. Bunların yanında 75
Türk’ün yasadıgı Poyrazlı ve 280 Türk’ün yasadıgı Marmara köyünde de Rum
nüfus çogunlukta bulunmustur.834 Yunanlıların Erdek ile ilgili en iyimser 35.312
rakamı dahi Osmanlı resmi verilerinden fazladır. 1914 yılı itibariyle Erdek
kazasının Rum nüfusu 31.440’ tır ve bu nüfus sehir ve civarındadır.835

Anagnostopulu Bandırma ve Gönen kazalarının Soteriadis’in verdigi
orandan daha çok Rum nüfusa sahip oldugunu iddia etmistir. Nacracas’a göre
Bandırma’da yasayan Rum nüfusu 13.440 kisi civarında bulunmakta ve 21.717
olan merkez kaza nüfusunun 5.500’ünü Rumlar teskil etmektedir. Tasrada
bulunan ve nüfusun genellikle Girit basta olmak üzere adalardan gelen 3.500’ü
Karsıyaka, 1.600’ü Çakılköy, 800’ü Skamniyes, 1.200’ü Yece, 750’si Kestanelik
ve 90’ı Sahinburgaz köylerindeki nüfus olusturmustur. Anagnostopulu, Gönen

833 SOTERIADIS, a.g.e., s.9
834 NAKRACAS, a.g.e. s.123-124.
835 KARPAT, a.g.e., s.224.


kazasında da Soteriadis’in aksine 3.168 Rum nüfusun yerlesik oldugunu 600’ünün
kaza merkezinde, 321’inin Çakmak ve Erikli köylerinde, 379’unun Sarıköy’de,
817’sinin Gündogan ve 1.051’inin de Elekçi köyünde yerlesmiş
oldugunu
belirtmistir. Yazar, Balıkesir kazasında Soteriadis’in verilerinden çok daha az
Rum nüfus oldugunu, bir kısmının Türkçe konustugunu ve 1.822 Rum’un
1.266’sının Balıkesir merkez kazada, diger 466’sının vrindi, 15’i Balya, 51’i
Kepsut ve 51’i de Fert sehrinde ikâmet ettigini ifade etmistir. Bigadiç ve Sındırgı
kazalarındaki oran konusunda Anagnostopulu ve Soteriadis’in verileri aynıdır.836
Bandırma ve Gönen kazaları ile ilgili verilen Rum nüfus oranları Osmanlı
verilerine yakın degildir. Yunanlı arastırmacıların verdikleri ve Yunan olarak
verdikleri nüfus oranına 1914 yılı Osmanlı verilerindeki bütün Hıristiyan nüfus
ancak karsılamaktadır.

Ayvalık kazası, Rumların toplam nüfusun neredeyse tamamını teskil
ettigi bir kaza durumundadır. Osmanlı Devleti’nden alınan fermanlar ile
Ayvalık’ta hâkim unsur olan Rumlar, ulus bilicine sahip olmus, faaliyetleriyle
bunu ispat etmistir.837 Ayvalık Rumları kendi aralarında örgütlü hareket etmisler,

zmir’in isgalinden sonra kazaya gelen Yunan bandıralı Kızılhaç gemisini
gösterilerle karsılamıslardır.838 Soteriadis 1912 itibariyle Rum nüfusunun 46.212
kisi, Türklerinkinin de 89 kisi oldugunu söylemesine karsın,839 1919 yılında
Anagnostopulu burada 3.500 Rum’dan bahsetmistir. Nakracas, zeytinciligi ile
tanınan kazada bu nüfusun azalmasının sebebini 1914 yılında Çanakkale civarında
yasanan savaş
gerginligi ve Osmanlı Devleti’nin aldıgı tedbirlere baglamıstır.
Anagnostopulu Edremit kazasındaki Rum nüfusu konusunda Soteriadis’in aksine
Ayvalık ve Edremit kazalarının toplam 18.022 civarında bir Rum nüfusun
yasadıgını belirtmistir. Bu nüfusun 3.500’ü Ayvalık, 3.000’i Yeniçeri köyünde ve
Midilli’den gelen 5.500’ü de Edremit’te olmustur. Ayrıca Dereköy,
Garbîkaraagaç, Yayaköy, Avcılar, Zeytinli, Kara Aydın, Güres ve Fenerli

836 NAKRACAS, a.g.e. s.125.
837 Bayram BAYRAKTAR, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Ayvalık Tarihi, Ankara 1998, Atatürk
Arastırma Merkezi yayını, s.14-15.
838 Ruhi Naci SAGDIÇ, Kuvay-ı Milliye’de Edremit Körfezi, Dokuzeylül gazetesi yayını, 1983,


s.23.
839 SOTER AD S, a.g.e., s.9.



köylerinde de az miktarlarda Rum nüfus yasamıstır. Kemer kazasında ise
Anagnostopulu 2.200 Rum’dan bahsetmis, bu nüfusun çogunlugu Kemer’de
yasamıstır.840 Bu kazalarda da Rum nüfusun çok oldugu konusunda aynı görüse
sahip olsak da miktar konusunda aynı görüş
birligi yoktur. Ayvalık kazasında
1914 yılı itibariyle 31.440 Rum bulunmakta ve çogunlugu sehir merkezinde olan
bu nüfusun yanında sehirde 454 Türk yasamıstır.

Osmanlı Verilerine Göre Bursa Sancagı Rum Nüfus Oranları

Kaza 1901 1908 1914
Bursa 22.809 23.434 24.048
Gemlik 7.412 7.536 8.568
Mihalıç (Karacabey) 7.505 9.279 9.921
Mudanya 13.209 16.759 17.389
Kirmastı 1.065 1.324 1.381
Orhaneli 6 --44
Toplam 52.006 58.332 61.351

4.1.2.2.2. Bursa Sancagı
Osmanlı vilayet salnâmelerinde Bursa sancagının en kalabalık kazaları
Mudanya, Gemlik ve merkez kaza olmustur. 1901 yılı Bursa salnamesinde

234.898 Müslüman Türk’e karsılık olarak 52.006 Rum yasamıstır. Rumların en
yogun oldukları kaza sadece Mudanya olmus, burada 4.961 Müslüman’a karsılık
olarak 13.209 Rum yasamıstır. Bunun yanı sıra Rum nüfusunun nüfus olarak
toplandıgı kazalar merkez kaza, Gemlik ve Mihalıç kazalarıdır. 1901 yılı itibariyle
en ilginç nüfus oranı Pazarköy kazasında bulunmustur. Bu kazada Rum nüfus
bulunmazken Ermeni nüfusu 19.444 kisiyle 10.798 kisilik Müslüman nüfusundan
daha fazla olmustur. 1908 yılında da Bursa sancagında nüfus oranları artmasına
ragmen degismemistir.841 1914 yılı itibariyle ise, sancakta toplam 474.114
Müslüman, 74.927 Rum ve 58.921 Ermeni bulunmus, Bursa 24.048 ve Mudanya
840 NAKRACAS, a.g.e. s.126-129; TAÇALAN, a.g.e., s.54.
841 SVH 1901,s.338; SVH 1908,s.606.


17.389 kisiyle en yogun Rum’un bulundugu kazalar olmustur. Ermenilerin toplam
nüfusunun 22.726’sı Orhangazi kazasında bulunmustur.842

Bursa’da yasayan Rum nüfus ekonomik refah içinde yasamıs, sehrin
esnaf ve tüccar sınıfını olusturan Rumlar özellikle tekstilde iyi durumda
bulunmustur.843 Yunan iddialarını destekleyen Soteriadis’in 1912 yılı itibariyle
Bursa sancagında 353.976 kisi olan nüfusun 82.505 kisisinin Rum olduguna dair
verilerine Anagnostopulu itiraz ederek bu nüfusun 56.233 oldugunu belirtmistir.
Mihalıç (Karacabey) kazasında Soteriadis’in verilerine göre daha fazla Rum
oldugunu belirten Anagnostopulu’ya göre 22.101 kisi olan bu nüfusun Trakya
göçmeni olan 6.781 kisisi merkezde yerlesmistir. Tasrada sakinleri tamamen
Ortodoks olan Primikiri, Sıgırman ve Çatalagıl köyleri bulunmustur. Türkçe veya
Rumca konusan ve Trakya, Epir ve Mora’dan getirilmiş
olan diger nüfus ise
Türklerle beraber yasamıstır. Mudanya kazasında ise Anagnostopulu 12.160
Rum’un varlıgından bahsetmistir. Mudanya çevresindeki 9 köyde çogunluk
bulunan Rumlar Trakya’dan gelmiş
ve ipekböcekçiligi yapmıstır. Bunlardan
Dereköy ve Veletler köyü Türkçe konusan, Yeniköy, Sıgı ve Burgaz Rumca
konusan Rumlardan olusmustur. Gemlik kazasında Soteriadis ile aynı oranları
veren Anagnostopulu nüfusun 4.620’sinin kaza merkezinde yasadıgından Paladari
köyünde de ipekböcekçiligi yapan 2.500 Rum’dan bahsetmis, diger nüfus
Türklerle beraber dagınık olarak yerlesmistir.844 Buradaki Türkçe konusan
Rumların Ortodoks Türkler olması muhtemeldir.

Bursa merkez kazasında Anagnostopulu’ya göre Rum nüfus 12.850
kisiden ibaret ve bunun 5.100’ü kaza merkezinde yerlesmistir. Tasradaki Tepecik,
Kalasani, Platiyanos, Demirtas, ve Susurluk köylerindeki Türkçe ve Rumca
konusan nüfus Trakya ve Mora’dan gelmiş
tütün, narenciye ve hayvancılıkla
ugrasmıstır. Kirmastı ve Orhâneli kazalarındaki Rum nüfus konusunda
Anagnostopulu, Orhaneli kazasında 1.302 Rum’dan bahsetmisse debu
kazalardaki nüfusun azınlık durumda olması konusunda Soteriadis ile aynı

842 KARPAT, a.g.e., s.214.
843 AUGUSTINOS, a.g.e., s.161-163.
844 NAKRACAS, a.g.e., s.132-136; SOTERIADIS, a.g.e., s.8, DUFAYED, a.g.e, s.15-16.



fikirdedir.845 Yunan iddiaları Osmanlı verilerinin çok uzagındadır. Rum
çogunlugun bulundugu kazalar konusunda fikir birligi varsa da yine rakamlar
konusunda farklılık bulunmaktadır.

Osmanlı Verilerine Göre Bilecik ve Kütahya Sancakları Rum Nüfus Oranları

Bilecik Kaza 1901 1908 1914
Bilecik 2.242 9.571 9.877
Sögüt 1.796 1.885 1.982
negöl --34
34
Yenisehir 2.338 2.913 1.683
Toplam 6.376 14.403 13.576
Kütahya Kütahya 5.114 5.094 5.587
Eskisehir 1.163 2.303 2.613
Usak 1.583 2.494 2.957
Gediz --5
---
Simav 90 187 211
Toplam 7.950 10.083 11.368

4.1.2.2.3. Bilecik ve Kütahya Sancakları
Anadolu’da Rum nüfus oranlarının en düsük oldugu sancaklardan olan
her iki sancakta da Rumlar az bir orana sahip olmustur. Gediz ve negöl gibi
kazalarda da Rum nüfus bulunmamıstır. negöl kazasında Rumların yerine 6.177
kisiyle Ermeniler bulunmustur. 1908 yılı vilayet salnâmesine göre de sancagın
kazalarının nüfus ortalaması olarak birbirine yakındır.846 Bilecik sancagında 1914
verilerinde de Rum nüfusun fazla olmadıgı anlasılmıstır. Bilecik merkez
kazasında 59.508 Müslüman’a karsılık 9.877 Rum, 7.774 Ermeni, 479 Katolik
Ermeni, 183 Protestan ve 52 Yahudi bulunmus, Sögüt ve Yenisehir kazalarında
gayrimüslimler nüfusun %10’u oranında kalmıstır. Bilecik sancagında en az Rum
nüfus negöl kazasında bulunmus, kazada 56.238 Müslüman’a karsılık 34 Rum,

7.101 Ermeni, 106 Yahudi ve 225 Protestan bulunmustur.847
845 NAKRACAS, a.g.e. s.136-140.
846 SVH 1901, s.340; SVH 1908, s.606.
847 KARPAT, a.g.e., s.215.


Anagnostopulu, Yunan iddialarının degerlendirildigi Soteriadis ve
Dufayed’in848 verilerinin aksine Bilecik sancagında 22.299 Rum’un oldugundan
bahsetmistir. Sancaga baglı Yenisehir kazası nüfusunda da 1.633 Rum bulunmus,
bunun 360’ı znik’te kalanı da Hacıosman, Ören, Sarısu, Karpuzpınarı ve Kırk
Hamam köyünde dagınık yasamıstır. Merkez kazada Soteriadis’in aksine 8.978
Rum nüfus sâkin olmus, bunun 1218’i merkezde, kalan nüfus ise Lefke, Peltas,
Asagı Köy ve Basköy’de yasamıstır. Anagnostopulu, Küplü köyünde de Kayseri,
Sakız ve Aydın kökenli 1.813 Rum’dan bahsetmistir. negöl kazasında 9.950 Rum
bulundugunu yazan Anagnostopulu bu nüfusun yerlesim yerleri hakkında bilgi
vermemekte, Soteriadis ise bu kazada Rum olmadıgını belirtmistir. Sögüt
kazasında da iki arastırmada da farklılıklar bulunmus, Soteriadis 4.000
Anagnostopulu ise 1.738 Rum’dan bahsetmistir.849

1901 yılı itibariyle Kütahya’da 337.491’i Müslüman, 7.950’si Rum,
5.439’u Ermeni olmak üzere toplam 352.169 kisi bulunmustur. Gediz kazasında
hiç gayrimüslim yasamamıstır. Simav kazasında 90 kisi olan Rumlar, diger
kazalardan merkez kazada 5.114 kisiyle kendi oranında en fazla nüfusa sahip
olmuslardır. 1908 yılı itibariyle de nüfus oranlarında herhangi bir degisiklik
olmamıs, Gediz’de 5 ve Simav’da 187 Rum bulunmustur.850 1914 yılı itibariyle
ise Kütahya’da toplam 303.348 toplam nüfusun 8.755’i Rum, 3.910’u Ermeni ve
638’i Katolik olup gayrimüslim nüfus sadece merkez kazada yogunlasmıstır.
Burada 136.164 Müslüman’a karsılık 5.587 Rum, 2.811 Ermeni ve 638 Katolik
bulunmustur. 38.256 Müslüman’ın yasadıgı Gediz’de gayrimüslim nüfus tespit
edilmemis, Simav’da ise 40.302 kisilik nüfusun sadece 211’i oranında Rum nüfus
bulunmustur.851 .

Yunanlı arastırmacı Anagnostopulu bu verilere karsı Kütahya sancagında
daha çok Rum oldugundan bahisle bu nüfusun 19.134 kisi oldugunu söylemistir.
Buna göre Kütahya merkez kazasında toplam 4.050 Rum bulunmustur. Eskisehir
kazası için de Anagnostopulu daha fazla bir nüfus oranı vermis, buna göre

848 DUFAYED, a.g.e.,s.16.
849 NAKRACAS, a.g.e., s.142-144.
850 SVH 1901,s.338; SVH 1908,s.606.
851 KARPAT, a.g.e.,s.225.


248

1.147’si kaza merkezinde olmak üzere Eskisehir kazasında toplam 12.700 Rum
sâkin olmustur. Usak, Gediz ve Simav kazaları Rum nüfusun az oldugu kazalar
olmus, yine de Anagnostopulu Usak ile ilgili 2.384 Rum’un varlıgından
bahsetmistir. Bursa vilayeti dahilinde incelenen Afyon sancagında ise, toplamda
Rum oranı Soteriadis’e göre 1.200,852 Anagnostopulu’ya göre 25 kisi olmustur.853

Osmanlı Verilerinde Konya Vilayeti Rum Nüfusu Oranları

Kaza 1901 1906 1914
Nigde Sancagı 51.070 54.887 58.312
Konya Sancagı 12.016 14.063 11.275

Antalya-Burdur-Isparta 16.544 18.491 26.181
Sancakları

Toplam 79.630 87.441 95.768
4.1.2.3. Konya Vilayeti
Konya vilayeti Osmanlı Devleti idari taksimatında Konya, Isparta,
Burdur, Antalya ve Nigde sancaklarından olusmustur.854 Batı Anadolu’daki
vilayetlerin Rum nüfusuna oranla Konya vilayetindeki Rum nüfus oranı daha az
olmustur. Soteriadis’e göre de vilayet dahilinde inceledigimiz Isparta, Burdur ve
Antalya sancaklarında Türk nüfusun yogunluguna göre çok az bir Rum nüfus
bulunmustur. 1901 vilayet salnamesinde inceledigimiz nüfus oranlarında en çok
Rum nüfusun Nigde sancagında oldugu anlasılmıstır. Konya vilayetinin toplam

1.047.236 olan nüfusunun 79.630’u gayrimüslim olarak verilmistir. Bu
gayrimüslim nüfusun 68.837’si Rum, 10.996’sı Ermeni, 40’ı Katolik, 42’si
Protestan 271’i Yahudi ve 445’i diger olarak verilmistir. 1906 yılında da Konya
vilayeti dahilinde nüfus oranları degismemistir. Vilayet dahilinde Konya ve
mübadele öykülerine daha çok konu olan Nigde sancagında Rum nüfus vilayet
nispetinde daha fazla bulunmustur.855 McCarty, Konya vilayeti nüfusunu toplam
1.690.388 kisi olarak vermis, bunun 1.542.331 kisisinin Müslüman, 121.812
kisisinin Rum olarak göstermistir. Ermeni nüfusunun Konya vilayetindeki oranı
24.858 kisidir. Nüfus dahilinde Yahudiler 323 kisi ile en az orana sahip olan diger
852 SOTERIADIS, a.g.e., s.8.
853 NAKRACAS, a.g.e. s.145-150.
854 SDAO 1912, s.758.
855 SVK 1901, s.61; SVK 1906, s.216-236.



etnik ve dini guruba dahil edilmistir.856 1914 yılı itibariyle de vilayet genelinde

95.768 kisiye ulasan Rum nüfus yine de genel nüfusun çok düsük bir oranına
sahip olup genelde sehirlerde yerlesmistir. 857
Konya Sancagı Rum Nüfusu Oranları

Kaza 1906 1914
Konya 3.735 6.542
Aksehir 2.080 2.266
Ilgın 574 705
Bozkır 229 272
Beysehir 100 122
Karaman 538 567
Eregli 1.319 565
Seydisehir 24 26
Saiteli -----
Ermenek --1
Koçhisar 213 209

Osmanlı devletinin nüfus ile ilgili verilerinde bazı kazaların nüfusu
verilirken bütün Hıristiyan unsur toplam rakam olarak verilmistir. Konya
kazasında da Koçhisar, Bozkır, Beysehir ve Eregli nüfusu verilirken Ermeni,
Katolik, Yahudi ve diger gayrimüslim gruplar toplam nüfus olarak verilmistir.858
1914 Osmanlı resmi verilerine göre de Konya sancagının Ermenek, Sultaniye,
Saiteli ve Seydisehir kazalarında Müslümanlar nüfusun en yogun kısmını
olusturmustur. Bu kazalarda Rum nüfus ise yok denecek kadar az olmustur.
Konya merkez kazasında da 101.880 Müslüman’a karsılık 6.542 Rum, 3.235
Ermeni, 77 Katolik Rum ve 200 Protestan bulunmustur. Aksehir kazasında da

57.234 Müslüman’a karsılık 2.266 Rum, 4.890 Ermeni bulunmustur.859
Konya sancagında Yunan iddialarını degerlendiren Soteriadis’e göre

325.180 kisinin 8.559’u Rum olarak verilmekte ise de860 Anagnostopulu Konya
sancagında 6.974 Rum ile 30 aileden bahsetmistir. Konya sancagının merkez
kazasında toplam 74.230 kisilik nüfusun 4.822’si Rum olarak verilmisse de
Anagnostopulu bu oranı 4.024 olarak vermistir. Sille ve Kapadokya’dan gelen bu
856 McCARTHY, a.g.e., s.112.
857 KARPAT, a.g.e.,s.218,220,224.
858 SVK 1906, s. 68-121.
859 KARPAT, a.g.e.,s.219.
860 SOTERIADIS, a.g.e., s.12.


nüfusun 1.024’ü Konya sehrinde, 3.000’i Sille kasabasında yerlesmistir. Kasaba
Rumları ise, Epir ve Lakonia’dan gelmistir. 1916 yılında Konya Yunan
Konsoloslugu’nun bildirdigine göre Konya kazasında 1.024 ve Sille kasabasında
400 Rum aile bulunmustur.861 Osmanlı statistiklerine göre ise, Konya sancagında

520.262 Müslüman’a karsılık 11.375 Rum, 11.275 Ermeni ve 10.542 Yahudi
bulunmuş
ve Rum nüfus yogun olarak Konya merkez ve Aksehir kazasında
yasamıstır. 862
Aksehir kazasında Anagnostopulu ile Soteriadis 1.860 kisi ile aynı
oranları vermistir. Kaza merkezinde küçük oranda yasayan Rumların kalan 1.800
nüfusu Gavurköy’de yerlesmiş
ve Karamanlıca denilen bir dil konusmuslardır.
Ilgın kazasında ise yerlesmiş
olan Rumların Kapadokya’dan geldigini söyleyen
Anagnostopulu, Soteriadis’in aksine bu kazada 690 degil, 400 Rum’un
varlıgından bahsetmistir. Bozkır kazasının 32.417 kisilik nüfusunun 310’u
Kayseri’den maden ocakları için gelen Rumlar olarak verilmistir. Karaman ve
Eregli kazalarında sırayla 250 ve 610 Rum’dan bahseden Anagnostopulu bu
nüfusun Türkçe konustugundan bahsetmistir. Beysehir, Seydisehir ve Hadım
kazalarında var olan Rum nüfus dagınık olarak köylerde bulunmaktadır.
Soteriadis kayda deger bir Rum nüfus bulunmadıgından bu kazalara ait oranları
vermemistir.863

Osmanlı Verilerinde Nigde Sancagı Rum Nüfusu Oranları

Kaza 1906 1914
Nigde 25.778 26.154
Ürgüp 4.729 7.953
Nevsehir 10.693 10.935
Aksaray 4.154 4.551
Bor 2.200 1.442
Hamit 2.570 2.475
Arabsun 4.763 4.800
Konya vilayeti dahilinde Rumların en yogun oldugu bölge olan Nigde
sancagında Nigde merkez kaza ve Nevsehir kazası Rumların yerlestigi sehirlerdir.

861 NAKRACAS, a.g.e. s.166-168.
862 KARPAT, a.g.e.,s.219..
863 NAKRACAS, a.g.e. s.169-170.


Rum nüfus bazı kazalarda bütün Hıristiyan nüfus ile verilmisse de genelde
ortalama ayın rakamdadır.864 Nigde sancagında 1914 Osmanlı sayımında ise

227.100 Müslüman’a karsılık 58.312 Rum, 4.890 Ermeni yasamıstır. Rumlar en
fazla 26.154 kisiyle Nigde merkez ve 10.935 kisiyle Nevsehir’de, en az nüfus
olarak da 1.442 kisiyle Bor’da bulunmustur.865 Konya vilayeti dahilinde bulunan
Antalya, Burdur ve Isparta’da her iki kaynakta da Rum nüfus az olarak tespit
edilmistir. Aker’e göre ise, Antalya sehri ve Alanya ile Elmalı kazalarında var
olan Rumlar, Türkçe konustugu gibi Isparta ve Burdur Rumları da Türkçe
konusmaktadır.866

Nigde sancagının nüfus ile ilgili Soteriadis’in verilerine Anagnostopulu
ve Dufayed katılmamıstır. Anagnostopulu burada 4.745 aile ve 1.862 kisiden
bahsetmistir. Her ailenin 6/7 kisiden olustugu hesap edilirse bu rakam 30 ile

40.000 civarında bir nüfusa ulasmıstır. Dufayed’de bu nüfusun 32.203 oldugunu
belirtmistir.867 Nigde merkez kazasında Rum nüfus Soteriadis’in aksine 34.000
olarak veren Anagnostopulu, buna ragmen kaza merkezinde çok az Rum’un
oldugunu ve Rumların genelde Nigde civarındaki köylerde yerlesmiş
oldugunu
belirtmistir. Nacracas’a göre bu köylerin ortak özelligi sürekli göç vermesidir ki,
bu köylerden birisi olan Yesilburç köyünden Samsun, Drama, skeçe ve stanbul’a
birçok Rum gitmistir. Ürgüp ve Nevsehir kazalarında ise, Rum nüfus oranları
konusunda Soteriadis’ten daha fazla oran veren Anagnostopulu Ürgüp kazası için
4.000’i merkez kazada olmak üzere 8.200 Rum’un varlıgından bahsetmistir.
Bölgede yasanan yogun göç sebebiyle 1916 yılında bu oran 4.430 kisi civarında
kalmıstır. Nevsehir kazasında da Soteriadis’in aksine 10.000’i kazada olmak üzere

18.000 Rum’dan bahseden Nacracas, kalan nüfusunun 2.500’nün Arabsun
kasabasında, digerlerinin de köylerde yerlesmiş
oldugundan bahsetmistir. Yazar
Aksaray kazasında da Soteriadis’in eksik oranlarına karsın 5.200 Rum’un
varlıgından kesin olarak bahsetmiş
ve 500’nün kazada olmak üzere kalan nüfusun
köylerde oldugunu belirtmistir. Rumlar 3.500 kisiyle yogun olarak Gelveri

864 SVK 1906, s.224.
865 KARPAT, a.g.e.,s.225.
866 AKER, a.g.e., s.8


(Güzelyurt)’de bulunmustur. Türkçe konusan Rum nüfus kazadaki diger Rumlara
göre daha müreffeh bir durumdadır.868

Osmanlı Verilerinde Trabzon Vilayeti Rum Nüfusu Oranları

Sancak 1904 1905 1914
Trabzon Sancagı 81.649 83.334 116.357
Rize Sancagı 918 993 1.722


Canik (Samsun) Sancagı 72.653 76.427 98.739
Gümüshâne Sancagı 30.564 31.182 43.495
Toplam 185.784 191.936 260.313
4.1.2.4. Trabzon Vilayeti
Trabzon, Rize (Lazistan), Gümüshâne ve Samsun (Canik) sancaklarından
olusan Trabzon vilayeti869 Anadolu’da Aydın, Bursa ve Sivas vilayetleriyle
beraber Rum nüfusun yogun olarak bulundugu bölgelerden olmustur. XIX. yüzyıl
sonları ve XX. yüzyıl baslarında vilayet salnamelerinde Rum nüfus, genel nüfusun
üçte biri oranında bulunmustur. 1923 döneminde mübadeleye tâbi tutulan
bölgedeki Rum nüfus, Venizelos Hükûmeti’nin toprak taleplerinde dayanak
noktası olarak da görülmüstür. Nüfus tartısmalarının merkez noktalarından biri
olan bölgede yasayan Rum nüfus yine Batı Anadolu’da oldugu üzere kıyı
sehirlerde yogunlasmış
ve ticaretle ugrasmıstır. Karadeniz kıyısında yogun
faaliyetlerde bulunan bu nüfus, mübadeleye yakın dönemde kırsaldan kıyı kasaba
ve Samsun, Trabzon ve Sinop gibi sehirlerde toplanmıstır. Batı Anadolu’da
oldugu üzere Trabzon vilayetinde Rumlardan sonraki en önemli etnik grup
Ermeniler olmus, Ermeniler de yine Rum nüfus gibi sehirlerde toplanmıstır. 1901
yılı itibariyle en ilginç nüfus oranı Lazistan sancagındadır. Sancakta 159.233 olan
toplam nüfusun 918’i Rum, 20’si Ermenidir. En az Ermeni nüfus Lazistan ve

867 DUFAYED, a.g.e.,s. 16. Buradaki aile fertleri hesabında Osmanlılar hanede 5 kisi oranını
kabul etmektedir.
868 NAKRACAS, a.g.e. s.172-178.
869 SDAO 1912, s.722.



Gümüshâne sancaklarında, en fazla nüfus ise Trabzon ve Samsun sancaklarında
olmustur. Bu nüfus oranları 1905 yılında da degismemistir.870

Osmanlı Devleti’nin verilerinde vilayetin nüfus oranlarında dogum ve
ölüm oranlarına göre nüfus artısı var olan dengeyi muhafaza etmis, mübadele
esnasında kıyı kasaba ve sehirlerde Rum nüfus artmıs, 1914 nüfus verilerinde de
bu oranlar büyük degisikligeugramamıstır.871 McCarthy, Trabzon vilayetinin
toplam nüfusunu 1.114.979 kisi olarak vermis, bu nüfusun 914.592’sini
Müslüman, 160.427’sini Rum, 39.952’sini Ermeni olarak tespit etmistir.872
Soteriadis’e göre de, Trabzon vilayeti’nde en az Rum nüfus Rize’de bulunmustur.
Trabzon sancagı merkezi olan Trabzon kazası, merkez olmasına ragmen Rum
nüfus Giresun kazasından daha azdır. Kazanın 139.763 kisilik toplam nüfusunun
38.625’i Rum olmasına ragmen sancakta en çok Rum nüfusuna 44.214 kisiyle
Giresun kazası sahiptir ki bu oran %50 gibi orana ulasabilmistir.873 Yine
Giresun’a baglı Bulancak kazasının 50 hanesinin tümü Rumlara aitken, Tirebolu
kazasının güneyinde bulunan Çakrak köyünün 250 hanesinin 150 hanesi
Rumlardan olusmustur. Giresun ve genelinde köyler ve kasabalarda hanelerin
büyük bir kısmı Rum nüfusa sahip oldugu anlasılmıstır.874

Osmanlı Verilerine Göre Trabzon Sancagı Rum Nüfus Oranları

Kaza 1904 1905 1914
Trabzon 33.516 33.699 23.816
Sürmene 6.647 6.765 9.762
Akçaabat 4.786 4.805 6.561
Vakfıkebir ----
13
Görele 853 858 1.648
Tirebolu 7.386 7.803 10.530
Giresun 13.719 14.579 24.138
Ordu 13.658 13.736 18.505
Maçka --15.863
19.575
Of 1.084 1.094 1.819
Toplam 81.649 99.202 116.367

870 SVT 1904, s.711; SVT 1905, s.239.
871 KARPAT, a.g.e.,s.219.
872 McCARTH Y, a.g.e., s.112.
873 NAKRACAS, a.g.e. s.196.
874 Anthony BRYER, “The Crypto-Christians of the Pontos and Consul William Gifford Palprove


of Trebizond”, DILTO, Athina 1983, s. 41


4.1.2.4.1.Trabzon Sancagı

1904 yılı Trabzon vilayet salnâmesinde Trabzon sancagının merkez
kazası dahil 620.705 olan toplam nüfusunun 479.625’i Müslüman, 83.334’ü Rum
olarak verilmistir. Sancagın en çok Rum nüfusa sahip kazaları 14.579 kisiyle
Giresun kazası ve 13.736 kisiyle Ordu kazası iken, hiç Rum nüfus olmayan kaza
Vakfıkebir, Sarlı ve Tonya kazaları olmustur. Sancak merkez kazasının 138.975
olan toplam nüfusunun 91.774’ü Müslüman, 33.699’u Rum, 11.972’si Ermeni,
176’sı Katolik ve 94’ü Protestan olarak gösterilmistir. Vilayet salnâmelerinde de
sancak merkez kazasının en fazla Rum nüfusuna sahip kazası Maçka’dır. Buna
göre 29.832 olan toplam kaza nüfusunun 15.863’ü Rum olarak verilmistir.
Maçka’da ayrıca 397 kisiden olusan Ermeni nüfusu da bulunmus, diger
kazalardan Tonya ve Sarlı kazalarında ise, Rum ve Ermeni nüfus bulunmamıstır.
Aynı nüfus oranları 1905 yılında da herhangi bir degisikligeugramamıstır.875
1914 verilerine göre de nüfus dagılımı daha önceki rakamlarla aynı sonucu
vermistir. Osmanlı resmi verilerinde de Maçka, Ordu, Tirebolu ve Giresun
kazalarında Rum nüfus kendi oranı içinde yogun olmuş
ve sadece Giresun ve
Maçka’da Müslümanlardan fazla olarak bulunmuslardır. Yine en az nüfus 1.648
kisiyle Görele ve 13 kisiyle Vakfıkebir kazaları olmustur.876

Trabzon sancagının Maçka kazası Rum nüfusun Türk nüfusa oranının
çok fazla oldugu tek yer olmustur. Burada 17.720 kisinin 13.437’si Rum’du.
Bölgede Sümela, Ayos Georgios ve Ayos oannes Manastırlarının olması ve
ticaret, bu nüfusun yogunlugunu bir noktada açıklamıstır. Maçka’ya baglı
köylerde de bu oran aynı olmustur. Örnegin 80 haneli Hamsiköy’ün, 60 haneli
Sera (Thersa) köyünün ve 60 haneli Bakımlı ( Aursa) köyünün tümü, 450 haneli
Bondila (Pondica) köyünün 430 hanesi, 300 haneli Kapıköy ( Capi Zerfire)’ün
290 hanesi Rum nüfusken sadece Hacıvera ( Hazzavera) köyünün 10 hanesi Rum
nüfustan ibaret olmustur.877 Sürmene kazasında ise Rumlar 8.804 kisiden
olusmustur. Vilayetin Vakfıkebir, Akçaabat ve Görele kazaları neredeyse
tamamen Türk nüfusun egemen oldugu kazalar olmustur. Soteriadis’in verilerinde

875 Salnâme-i Vilayet-i Trabzon 1904, s.338-339; SVT 1905, s.210-211.
876 KARPAT, a.g.e.,s.219.
877 BRYER, a.g.e.,s. 40-41.



de bu kazalardaki Rum nüfus çok azdır. Trabzon sancagının batısında yer alan
Tirebolu, Giresun ve Ordu kazaları ise Rum nüfusun önemli miktarda bulundugu
kazalar olmustur. Yine Soteriadis’e göre Tirebolu’da toplam 49.528 kisinin
17.821’i, Giresun kazasındaki toplam nüfusu olan 92.003 kisinin 44.214’ü ve
Ordu kazasında 118.920 kisinin 19.930’u Rum olarak verilmistir. 878

Osmanlı Verilerinde Samsun Sancagı Rum Nüfusu Oranları

Kaza 1904 1905 1914
Samsun 38.902 39.429 54.709
Fatsa 1.968 1.981 3.026
Ünye 4.441 4.554 5.251
Çarsamba 2.936 2.948 3.948
Bafra 23.889 23.986 30.838
Toplam 72.653 73.427 98.739
4.1.2.4.2 (Canik) Samsun Sancagı
Trabzon vilayetinin batı kıyısı olan Canik (Samsun) sancagı Rum
nüfusunun yogun oldugu ikinci bölgedir. Rum nüfusu, Samsun merkez kaza ile
Bafra kazasında yogun olarak toplanmıstır. Mübadelenin baslayacagı tarihe kadar
olan sürede özellikle Bafra’daki Rum nüfus isyanlarda faaliyet göstermelerinden
dolayı mübadeleye tâbi tutulan ilk bölge olmus, bölgede mübadeleye tâbi birçok
bosalmış
Rum köyüne Yunanistan’dan gelen Türkler yerlestirilmistir.879 Bafra’da
Rum çetelerinin baskınları sonucunda katledilen Türklerin sayısı 2.500 kisiyi
bulmustur. Bafra sehrinde Rumlar, esnaf ve tüccar kesimini olusturmakta, hatta
belediye genel meclisi, idare meclisi ve mahkemelerdeki mahalli üyelerin
çogunlugunu teskil etmekteydiler.880

1904 yılı vilayet salnâmesinde de Samsun sancagının 323.757 olan
toplam nüfusunun 229.392 kisisi Müslüman, 73.427’si Rum olarak verilmistir.
Samsun sancagında 39.429 kisi ile merkez kaza ve 23.986 kisi ile Bafra kazaları
en çok Rum nüfusuna sahip iken 530 kisiyle de Terme en az Rum nüfusa sahip

878 NAKRACAS, a.g.e. s.208-209.
879 BCA: 272.0.0.11/21.107.23.
880 Ali AK, Kurtuluş
Savası Yıllarında BAFRA, Samsun 1983, Ayanoglu Matbaası, s.5-19.



kaza olmustur.881 Samsun sancagında da Trabzon sancagında oldugu üzere bazı
kazalarda gayrimüslim nüfus kendi oranında daha yogundur.882 Osmanlı
istatistiginde de 1914 yılında Samsun kazasında Rumların Müslümanlardan fazla
oldugu görülmüstür. Soteriadisin oranlarıyla yakın olan bu orana göre Samsun
kazasında 44.992 Müslüman’a karsılık 54.709 Rum, Bafra kazasında 48.944
Müslüman’a karsın 30.838 Rum nüfus sâkin olmus, sadece Terme kazasında 967
kisiyle Rum nüfus az oranda bulunmustur.883 Mübadeleye konu olan bölgelerden
olan Trabzon vilayeti nüfus oranlarında Osmanlı salnâme ve istatistikleri ile
Soteraidis’in verilerinin hemen hemen birbirine yakın oldugu görülmektedir.
Burada ifade etmemiz gerekmektedir ki, Batı Anadolu’ya yeni bir vatan vaadiyle
getirilen Yunan göçmenlerin bölge nüfusuna olan etkisi göz önüne alınmalıdır

Yunan iddialarına göre ise Samsun sancagı merkez kazası Maçka
kazasından sonra Rum nüfusun çogunlukta oldugu ikinci kaza olmustur. Buna
göre toplam 119.506 kisilik nüfusun 78.643 kisiyle ortalama %66’sı Rum nüfus
olmustur. Samsun merkez kazasından sonra Bafra kazası ikinci büyük Rum
nüfusu barındırmıstır. Bafra’da 79.653 kisinin 37.495’i Rum olarak verilmistir.
Çarsamba, Fatsa ve Ünye kazaları ise Soteriadis’e göre Samsun ve Bafra’ya
oranla daha az Rum nüfusuna sahip olmustur. Çarsamba kazasının toplam 97.714
kisilik nüfusunun 9.727’si, Fatsa kazasının toplam nüfusunun 33.676 kisilik
nüfusunun 2.670’i ve Ünye kazası toplam nüfusunun 62.727 kisilik toplam
nüfusunun 7.552’sini Rumlar olusturmustur.884 Belirtmemiz gerekir ki, daha önce
incelenen vilayetlerde de oldugu üzere Rumlar dahil olmak üzere bütün
gayrimüslim nüfusun kaza merkezlerinde ve ticari gelismeye müsait olan
merkezlerde yerlesmiş
oldugu görülmektedir. Vilayetin Vakfıkebir gibi daha
yukarılarda olan kazlarında hemen hemen hiç Rum yoktur. Sehirlerde toplanmış
olan ve esnaf sınıfını olusturan Rumların gidisiyle yasanan ekonomik sıkıntı
Trabzon mebusu tarafından da gündeme getirilmistir.

881 SVT 1904, s.238-239.
882 SVT 1905, s.338-339
883 KARPAT, a.g.e.,s.224.


Osmanlı Verilerinde Rize ve Gümüshâne Sancakları Rum Nüfus Oranları

Sancak Kaza 1904 1905 1914
Rize Sancago Rize 918 993 1.507
Atina --171
Hopa --44
Toplam 918 993 1.722
Gümüshâne Sancagı Gümüshâne 6.534 6.663 9.179
Siran 1.883 1.693 3.155
Kelkit 486 512 614
Torul 21.661 22.315 30.547
Toplam 30.564 34.183 43.495

4.1.2.4.3.Rize ve Gümüshâne Sancakları

1904 yılı Trabzon Vilayeti salnâmesine göre Gümüshane merkez kazada

3.240 Müslüman’a karsın 1.270 Rum yasamısken, Siran’da 15.285 Müslüman’a
1.693 Rum, Kelkit’te 25.903 Müslüman’a 511 Rum yasamıstır. En fazla nüfus
olan Torul’da ise Kürtün nahiyesi dahil olmak üzere 23.080 Müslüman’a karsın
25.312 Rum yasamıstır.885 Trabzon vilayetine baglı olan Rize (Lazistan) ve
Gümüshane sancaklarından sadece Gümüshane sancagında Ermeni nüfus, Merkez
kazada 1.367, Kelkit’te 126 ve Siran’da 225 kisi olmak üzere toplam 1.718
Ermeni bulunmustur. Yunanlı arastırmacı Soteriadis, Rize sancagında Laz kökenli
olduklarını iddia ettigi 2.924 Rum nüfustan bahsetmis, bunların 1.424'’nün Rize,
700'’nün Of, 400’ünün Pazar ve 400’ünün de Hopa’da bulunduklarını
belirtmistir.886
Gümüshane kazasında da en çok Rum nüfusu Torul kazasında oldugu
görüsüne katılan Nacracas, hem Of hem de Torul’daki bu Rum nüfusun gizli
Hıristiyan olduklarını zamanla bir kısmının slâm’ı benimsediklerini, bunlardan
önemli bir kısmının da Türkçe konustuklarını belirtmistir.887 Kelkit kazasında
Gelinpetek (Kelahbur) köyünde 150 hanenin 100’ü, Siran kazasında da 500

884SOTERIADIS, a.g.e., s.11.
885 SVT 105, s.270.
886 SOTERIADIS, a.g.e., s.11.
887 NAKRACAS, a.g.e. s.220-225.


hanenin 200’ü Rum hanesidir.888 Gümüshane sancagının diger kazalarında Rum
nüfus toplam nüfusun çok az bir kısmını olusturmaktadır. Soteriadis’in verileri
1914 Osmanlı istatistigi ile de uyum göstermektedir. Bu sayımda da Rize ve
Gümüshane sancakları en az Rum nüfusun oldugu sancaklardır. Sadece
Gümüshane sancagının Torul kazasında 29.686 Müslüman’a karsılık 30.547 Rum
bulunmaktadır.889

Osmanlı Verilerine Göre Çanakkale Sancagı Türk-Rum Nüfus Oranları

1912 1914 Sancak Kaza
Çanakkale Çanakkale 26.875 11.500 13.596 4.358
Türk Rum Türk Rum

Ezine 15.434 6.900 15.801 486

Bayramiç 19.889 1.000 20.614 290
Biga 58.588 9.100 65.242 2.243

Ayvacık 16.116 4.330 17.089 ---
Toplam 138.902 38.830 132.342 7.377

zmit Bagımsız Sancagı Türk-Rum Nüfus Oranları
1912 1914 Sancak Kaza
zmit zmit 18.223 3.608 40.403 5.226
Türk Rum Türk Rum

Karamürsel 5.000 19.732 14.850 6.047

Yalova 5.000 14.894 7.954 10.274
Adapazarı 32.374 14.333 76.864 7.957

Kandıra 37.452 7.689 40.495 1.804
Geyve 18.900 12.880 32.508 7.108

Toplam 116.946 73.134 213.074 38.416
4.1.2.5. Çanakkale ve zmit Sancakları
Arastırma konusu dahilinde olan Batı Anadolu’nun bölgesinin tamamının
nüfus durumu incelenmekte oldugundan her iki sancak bu baslık altında
verilmistir. Çanakkale sancagı Biga, Ayvacık, Ezine, Lapseki ve Bayramiç

888 BRYER, a.g.e.,s. 40-41.


259

kazalarından zmit sancagı da Kandıra, Adapazarı, Geyve, Karamürsel ve Yalova
kazalarından olusmustur.890 Yunan iddialarını degerlendiren Soteriadis’e göre
1912 yılında Çanakkale sancagında 177.489 kisinin 38.830’u Rum olarak
verilmis, bu nüfusun Çanakkale, Ezine ve Biga’da yerlestigi belirtilmistir.891 Biga
kazasında 68.144 kisilik kaza nüfusunun 9.100’ü Rum’dur ve nüfusun %13’ünü
olusturmustur. Anagnostopulu ise, Biga kazasında aslında 5.770 Rum
bulundugunu, bunun 2.700’ünün Biga merkez kazada, geriye kalanın da Aksaz,

nceköy, Karadağ
ve Demirciköy’de yasadıgını belirtmistir. Anagnostopulu
Çanakkale, Ezine ve Ayvacık kazalarıyla ilgili verilerde Soteriadis ile aynı verileri
vermis, bu nüfusun Trakya’dan gelmis oldugunu, 7.000’inin Çanakkale kazasında,
5.500’ünün de Erenköy’de yerlestigini belirtmiş
ve geriye kalan nüfusun da
Gökçeada, Bozcaada, Tasoz, Semadirek ve Midilli’den geldigini kaydetmistir.892
1914 Osmanlı istatistiginde de Çanakkale sancagında Rum nüfus az orandadır.
Yunan iddialarının aksine Ayvacık kazasında Rum nüfus bulunmamaktadır.
Ayrıca Bayramiç ve Ezine kazalarında Rum nüfus daha azdır. Rumlardan sonra
gelen gayrimüslim unsur olan Ermeniler ve Yahudiler ise sadece Çanakkale
merkez kazada toplanmıslardır.893 Marmara bölgesinde gayrimüslim nüfus
genellikle stanbul ve Edirne civarında yerlesmis, yine burada ticaret önemli bir
etken olmustur.

zmit bagımsız sancagında Yunan iddialarını dile getiren Soteriadis’in
verilerine göre 242.333 kisilik toplam nüfusun 73.134’ü Rumlardan olusmustur.
Anagnostopulu ise zmit merkez kaza nüfusunun daha fazla oldugunu bu nüfusun

5.290 kisiye ulastıgını belirtmistir. Bu nüfusun 1.200’ü kazada geriye kalan
nüfusu ise Neohorio, Karatepe, Esme ve Mihaliç köylerindedir. Karamürsel
kazasında da Soteriadis’in aksine 6.370 Rum’dan bahseden yazar burada belirgin
bir Rum nüfustan bahsetmemistir. Yalova kazasında ise 5.000 kisi daha az Rum
nüfus oldugunu ifade eden yazar burada 8.933 kisi ve 277 aileden söz etmistir.

889 KARPAT, a.g.e.,s.219.
890 SDAO 1912, s.846 ve 896..
891 SOTERIADIS, a.g.e., s.6, DUFAYED, a.g.e.,s. 15.
892 NAKRACAS, a.g.e. s.116-118.
893 KARPAT, a.g.e.,s.219.



260

Anagnostopulu, Adapazarı ile Geyve ve Kandıra kazaları nüfus verilerinde de
Soteriadis’ten daha az nüfusun oldugunu bildirmis, buna göre Adapazarı’nda
11.604, Geyve’de 6.481 ve Kandıra kazasında 6.276 Rum nüfustan
bahsetmistir.894

Çanakkale ve zmit bagımsız sancakları arasında en yogun Rum nüfus

zmit sancagı ve kazalarında bulunmustur. Çanakkale sancagında Rum nüfus

4.358 kisiyle merkez kazada, en az nüfus ise 290 kisiyle Bayramiç ve 486 kisiyle
Ezine kazalarında bulunmustur. Ayvacık kazasında ise hiç Rum bulunmamıs,
sadece 5 Ermeni ve 1 Yahudi sayımda kayıtlı bulunmustur. zmit sancagında ise

226.859 Müslümana karsı 40.048 Rum bulunmus, Rum nüfus sadece Yalova
kazasında 3.000 kisi fazla olmustur. Burada 7.954 Müslümana karsılık 10.274
Rum bulunmustur. Diger kazalarda Rum nüfus en az 1.632 kisiyle znik kazasında
olmak üzere dagılmıstır.895 McCarty ise zmit bagımsız sancagının nüfusunu
Müslüman 271.751, 47.973 Rum, 69.225 Ermeni ve digerleri olmak üzere toplam

389.490 kisi olarak vermistir.896

4.2. MÜBADELE SONRASI YUNAN STAN’DA NÜFUS DURUMU

Yunanistan, idari taksimatta on mıntıkaya ayrılmıstır. Bu mıntıkalar,
Merkezi Yunanistan ve Öbe, Teselya, yonya Adaları, Kiklat Adaları, Peloponez,
Makedonya, Epir, Ege Adaları, Yunanistan ve Garbî Trakya’dan ibarettir. Bu
mıntıkalardan Makedonya, Epir, Girit ve Garbî Trakya genel idarelerden
olusmustur.897 dari taksimatta her mıntıka Türkiye’de de oldugu gibi vilayetlere,
vilayetler de kaza ve belediyelere ayrılmıstır. Komün olarak belirtilen idari birim
ise belediyelerden sonra gelen nüfus oranına göre, sehir ve köyleri temsil etmis,
her komün veya belediye bir veya birkaç köyden olusmustur. Bu idari merkezler
nüfus oranlarına göre belirlendiginden nüfus artış
oranı Yunanistan’a gelen
mübadillerin hangi bölgelerde etkili oldugunu açıkça göstermistir. Mesela
mıntıkalar içinde sadece Makedonya mıntıkasında vilayet sayısının altıdan sekize

894 NAKRACAS, a.g.e. s.154-158.

895 KARPAT, a.g.e.,s.224.

896 McCARTHY, a.g.e., s.114.
897 N.J.SVONOROS, “Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus Sayımları”, (Türkçelestiren:


M. Galip), Basvekalet statistik Umum Müdürlügü Yayını:64, Ankara 1936,s.26-27.


çıktıgı görülmüs, diger kaza, belediye gibi idari taksimatta de en çok degisiklik
burada olmustur.898

1920 Sayımına Göre dari Dagılım

1920 Sayımı
Yer Vilayet Kaza Belediye Komün Köy
Merkezi Yunanistan ve Öbe 4 20 6 745 1.388
Teselya 2 9 4 420 779
yonya Adaları 3 8 3 253 622
Kiklat Adaları 1 7 1 103 321
Peloponez 5 24 6 1.172 2.429
Makedonya 6 26 9 748 2.077
Epir 3 9 3 494 789
Ege Adaları 3 8 5 204 388
Yunanistan 4 20 3 601 1.506
Garbi Trakya 2 6 ----
449
Toplam 33 137 40 4.740 10.748

1928 Sayımına Göre dari Dagılım

1928 Sayımı
Yer Vilayet Kaza Belediye
Merkezi Yunanistan ve
Öbe
4 21 8
Teselya 2 10 4
yonya Adaları 3 7 3
Kiklat Adaları 1 7 1
Peloponez 5 23 9
Makedonya 8 27 11
Epir 3 11 3
Ege Adaları 3 7 5
Yunanistan 4 20 4
Garbi Trakya 2 8 5
556 796
205 368
443 1.452
93 518
441 775
221 537
108 436
1.233 2.357
873 2.032
Komün Köy
817 1.624
Toplam 35 141 53 4.990 10.925

Yunanistan’ın idari taksimatının dagılımını ayrı ayrı inceledigimizde yeni
kurulan birimler ile gelen nüfusun etkisi ortaya konulabilmektedir. Yeni Türkiye
Cumhuriyeti’nde oldugu gibi vilayetlerin bölünmesiyle yeni vilayet bölgeleri
olusmamıs, ancak buna karsılık özellikle Makedonya ve Merkezi Yunanistan’ın
kırsal bölgelerinin kasaba ve ilçelerinde artış
görülmüstür. Özellikle Türkiye’den
gelen mübadil Rumların tüccar, esnaf gibi meslek sahibi ve vasıflı olması, kasaba
ve sehirlerde yasaması, kendiliklerinden yerlesmelerini ve üretici duruma

898 SVONOROS, a.g.e.,s.27.


geçmelerini kolaylastırmıstır. Zaten sehirlerde kendi mahallelerini olusturan bu
mübadiller birbirleriyle alısveriş
yaptıklarından kendi pazarlarını da
olusturmuslardır. Mukayeseli nüfus incelenirken Türkiye’nin idari dagılımına
göre nüfus oranları ve mübadil miktarları verilmistir.

1928 yılı itibariyle Makedonya’da 26 olan kaza adedi 27’ye, 9 olan
belediye 11’e, 748 olan komün adedi 873’e yükselmistir. Köylerdeki azalmanın
sebebi, gelen mübadil Rumların Türklerin bosalttıgı köyler yerine, sehirlere
yerlesmesidir. Kaza, belediye ve komünlerdeki artış
bu görüsü desteklemektedir.
Svonoros’un verdigi tabloya göre gelen göçmenlerin yarattıgı etki yogun olarak
Makedonya’dan sonra Garbî Trakya’da görülmüstür. Burada il (vilayet) sayısı
degismemesine ragmen, kaza sayısı 6’dan 8’e yükselmis, 1920 taksimatında
olmayan belediye sayısı 5, komün de 93 adet olmustur. Köylerde de artış
yogun
olarak görüldügünden bu bölge kırsalındaki nüfus hareketliligi dikkat
çekmektedir. Diger bölgelerde görülen nüfus hareketliliginin genel olarak kırsalda
oldugu anlasılmaktadır.

Yüz ölçümü olarak mıntıkalardan en büyügü 34.892 km² ile Makedonya,
diger büyük mıntıkalar sırasıyla 24.995 km² ile Merkezi Yunanistan ve Öbe,

22.282 km² ile Peloponez ve 13.334 km² ile Teselya’dır. en küçük mıntıka ise
1.921 km² ile yon Adaları, 2.580 km² ile Kiklat Adaları ve 3.817 km² ile Ege
Adaları’dır. Diger mıntıkalar ise 8.286 km² ile Yunanistan, 8.706 km² ile Garbî
Trakya ve 9.351 km² ile Epir mıntıkasıdır.899
Yunanistan’da Mıntıkaların Nüfus Durumları

Mıntıkalar 1920 1928
Merkezi Yunanistan ve Öbe 1.136.183 1.592.842
Teselya 438.408 493.213
yon Adaları 198.070 213.157
Kiklat Adaları 122.347 129.702
Peloponez 934.094 1.053.327
Makedonya 1.078.748 1.412.477
Epir 292.954 312.634
Ege Adaları 260.058 307.734
Yunanistan 346.584 386.427
Garbi Trakya 209.443 303.171
Toplam 5.016.889 6.204.684
899 SVONOROS, a.g.e.,s.29.


Mübadelenin baslamasından önce yapılan sayımlar ile 1928 yılında
yapılan sayım sonucunda elde edilen verilerde göçmen mübadillerin yogun olarak
Makedonya, Peloponez ve Merkezi Yunanistan’a yerlestirildigi ve buradan göç
ettigi anlasılmaktadır. Nüfus yogunlugunda da yüz ölçümü ile eş
orantılı olarak
Adalar mıntıkaları en az nüfus degisimine sahip mıntıkalardır. Yunanistan nüfusu
içerinde genellikle tarım ile ugrasan Müslüman Türkler, yogun olarak tarım
arazilerinin ve verimli arazilerin bulundugu bölgelerde yasamıs, bu sebeple
Yunanistan’a gelen Rumların da yerlestirildikleri bölgeler yine bu bölgeler
olmustur. Adalarda yeterli arazilerin bulunmaması, yerlesmek için yeterli evin
olmaması, yasamak için önemli bir etken olan suyun kıtlıgı, buralarda nüfusun
azlıgının önemli sebeplerinden olmustur. Rum mübadillerde ilk anda çıktıkları
adalarda yerlesmeyerek Yunanistan ana karasına gitmislerdir. Yogun nüfus
degisimi bu bölgelerde yasanmıstır.

1928 Yılı Vilayet Merkez Nüfusları

Merkez Vilayet Nüfusu Merkez
Atina Atika ve Boesya 459.211 Lamia
Selanik Selanik Vilayeti 244.680 Tiripoliçe
Patras Akaya 64.636 Alexanderapolis
Kavala Kavala 50.852 Edesa
Erafliyon Erafliyon 39.281 Kozana
Korfo Korfo 34.193 Zanta
Hanya Hanya 32.239 Filorina
Drama Serez 62.186 Retimo
Midilli Midilli 31.661 Preveze
Komotini Rodop 31.551 Misolongi
Serez Serez 29.640 Argustoli
Kalamata Mesina 28.961 Liminmasi
Sakız Sakız 26.167 Arda
Larisa Lariya 25.861 Isparta
Tırhala Tırhala 22.117 Nevpiliya
Hermopolis Kiklat 21.416 Polikros
Sisam 8.636
Arda 8.045
Laktonya 7.190
Korent 7.163
Kesendere 3.475
Preveze 10.112
Akarnatya 9.635
Kefalunya 9.030
Kozana 12.702
Zanta 12.063
Filorina 10.585
Retimo 10.558
Fitiyodit 15.357
Arkadi 14.397
Everdi 14.019
Pella 14.743
Vilayet Nüfusu
Kalçisi Egriboz 18.577 Ayanikola Lasit 1.720


Kiklat Adaları 7.355 kisiyle en az nüfus artısına sahipken, 456.659
kisiyle merkezi Yunanistan ve Öbe en fazla nüfus artısına sahip mıntıka olmustur.
Makedonya da 333.729 kisiyle en fazla artış
gösteren mıntıka olmustur.
Müslüman Türklerin yogun bulundugu Garbî Trakya’da ise nüfus artısı 93.728
kisi olmustur. Bu istatistik verilerine baktıgımızda mübadeleyle gelen nüfusun

1.187.795 kisi oldugu görülmektedir. Vilayetler içinde en büyük yüz ölçümüne
sahip olan vilayet 8.698 km² ile Selanik vilayetidir. Selanik vilayetini 7.779 km²
ile Etülya ve Akarnanya, 7.568 km² ile Teselya vilayeti takip etmektedir. En
küçük vilayet 403 km² ile Zanta vilayetidir. Yüz ölçümü itibariyle büyük olan
Selanik vilayeti 539.986 nüfusuyla 1.024.667 nüfuslu Atika ve Boetya
vilayetinden sonra gelmektedir. En az nüfusa sahip vilayet, yüz ölçümünde de
oldugu gibi, 40.492 kisiyle Zanta vilayetidir.900

1923 Yılı tibariyle Yunanistan’da Mülteci Nüfusu

Dogu Makedonya 80.000
Batı Makedonya 12.164
Epir
Teselya ve Arta
Selanik
Trakya
yon Adaları
Girit
Kiklades
Lesvos
Peloponez 46.841
Samos 21.375
Orta Yunanistan 158.076
Hios 28.312
11.982
34.025
162.418
99.913
25.455
28.821
18.850
57.508
Toplam 786.431

1923 yılında Yunanistan’da yapılan sayımda bölgeye giden muhacir
sayısı 786.431 kisi olarak verilmistir.901 Göçmen mübadiller ile ilgili olarak
verilen bu rakam o dönemde göçün devam etmesi sebebiyle kesin bir rakam
olarak kabul edilmemektedir. Ancak burada da Türkiye’den gelen mübadil

900 SVONOROS, a.g.e.,s. 28-31.
901 PENTZOPULOS, a.g.e, 97.


Rumların Yunan Hükûmeti tarafından genellikle Türklerden bosalan yerlere
yerlestirilmeye dikkat edildigi görülmüstür. Yunanistan’ın 1928 yılı sayımında

6.204.684 kisi olan nüfusunun 1.221.849’u mübadeleyle gelen nüfustur.902 Bu
rakamdan 49.027 kisilik Bulgar ve 10.080 kisilik baska yerlerden göç edenler
çıkarılırsa, 1.162.742 kisi olan kesin göçmen rakamı ile mübadele sonunda elde
edilen ortalama 1.400.000 kisilik mübadil rakamı arasındaki fark; tifo ve kolera
gibi hastalıklardan ve diger sebeplerden ölen kayıp miktarını vermektedir.903 1928
yılı itibariyle Yunanistan’a gelmiş
olan mübadillerden 638.253’ü Makedonya’ya,
306.193’ü Orta Yunanistan ile Egriboz’a, 107.607’si Garbî Trakya’ya
yerlestirilmistir. En az mübadil ise 3.301 kisiyle yon Adalarına
yerlestirilmistir.904
1928 yılı Yunanistan’da Nüfus ve Mübadil Oranları

Bölge Nüfusu Mübadil
Merkez Yunanistan 1.592.842 306.193
Teselya 493.213 34.659
yon Adaları 213.157 3.301
Kiklades 129.702 4.782
Mora Yarımadası 1.053.327 28.362
Makedonya 1.412.477 638.253
Epir 312.634 8.179
Ege Adaları 307.734 56.613
Girit 386.427 33.900
Trakya 303.171 107.607
Toplam 6.204.684 1.221.849
Yunanistan’ın mıntıkalarında yapılan bu dagılıma göre en yogun mübadil
iskânı 281.989 kisiyle Atina (Atika ve Beosya), 259.708 kisiyle Selanik, 84.724
kisiyle Serez vilayetlerinde yapılmıstır. En az mübadil ise 339 kisiyle sık sık
belirtildigi gibi mübadillerin geçici duragı olan ada vilayetlerinde görülmüstür.905

902 SVONOROS, a.g.e.,s.87., PENTZOPULOS, a.g.e, 188.
903PAVLIDIS,a.g.t., s.21.
904 SVONOROS, a.g.e.,s.89., PENTZOPULOS, a.g.e, 188.
905 SVONOROS, a.g.e.,s.89.



266

4.2.1. Mübadil Rumların Yunanistan’daki Sosyal ve Kültürel Yapısı
ve Uyum Sorunları

1821 yılında baslayan ve yaklasık yüzyıl süren bir süreçten sonra
bagımsız Yunanistan’ı kuran Venizelos, homojen bir Yunanistan kurmak
hayalinde iken farklı bir sorunla karsı karsıya kalmıstır. Her ne kadar Rum
mübadillerin ekonomik manada ülkeye katkıları inkar edilemezse de, bu
insanların uyum süreci sanıldıgı kadar kolay olmamıstır. Anadolu’da Türkler ile
beraber yasayan özellikle Nigde, Kayseri ve Karadeniz’in Bafra gibi Rum
nüfusun yogun oldugu bölgelerinden gelen Rum aileler yüzyıllardır Anadolu’da
yasattıkları bütün geleneklerini Yunanistan’da devam ettirmislerdir. Bu kültürel
özelliklere olan baglılık onlarda bir çesit kimlik hâlini almıstır. Bu Rum
göçmenler sehirlerde kendi mahallelerini olusturmus, yerli Ahâli ile pek
karısmamıstır. Yunan sehirlerinde Türkçe konusan, farklı damak tadına sahip
olan, adetleri farklı olan homojen bir yapı olusturmuslardır. Memleketlerine olan
özlem bu kimligin onlarda daha sıkı olmasına sebep olmustur. Bu özlemle Rum
mübadiller uzun süre Türkiye’yi vatanları olarak kabul etmislerdir. Hatta Kasım
1936 yılında Malta dönüsünde Atina ve Pire limanlarına ugrayan Türk
donanmasını ilgiyle karsılamıslar, iskeleye yaklasan filikalardaki askerlere
geldikleri Türk sehir ve kasabalarının isimlerini haykırmıslar.906 Kendilerine ait
bölgelerinde esnaf sınıfını, üretim ve tüketim dengesini kuran göçmenler uzun
süre bu yapılarını devam ettirmislerdir. Yunanlı arastırmacılar bu sıkı
yardımlasmaya dayalı yapının kırsaldan sehirlere gelen diger Yunanlıların
sehirlere uyumunda faydalı oldugunu iddia etmislerdir.907

Rum mübadil Aileler sehirlere yerlesmenin yanında geldikleri bölgelerin
iklimine ve arazilerine benzer yerleri seçerek yeni yerlesim yerleri kurmuş
ve
oraya yine geldikleri sehir veya kasabanın adını vermislerdir. Mesela
Makedonya’da Mersina (Mersin), Nea Sparte (Yeni Isparta), Nea Trapezounda
(Yeni Trabzon), Anatole, Nea Savastıa (Yeni Sivas) gibi benzeri sayılabilecek

906 Fahri ÇOKER, “VIII. Edward’ın Türkiye’yi Ziyareti ve Donanmanın Malta Seyahati’, Tarih ve
Toplum, C:4, S:19, Temmuz 1985, s.15-20.

907 Athanasia ANAGNOSTOPULU, “Göçmen Yerlesiminin Toplumsal ve Kültürel Etkileri”,
Yeniden Kurulan Yasamlar, 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Derleyen Müfide
PEK N, stanbul 2005, Bilgi Üniversitesi yayını, s. 75-81.


267

birçok yerlesim yeri kurulmustur.908 Bu göçmenlerin büyük bir kısmı Türkçe
konusmaktaydı. Mesela Samsun, Kastamonu ve Sivas gibi bölgelerden gelen
mübadele ile gelen 120.000 Rumun yaklasık 80.000’inin Türkçe konustugu iddia
edilmistir. Çogunlugunun Niksar civarından oldugu ifade edilen bu mübadillerin
Türkçe konusmalarının Yunan kimligini kabul etmek konusunda en önemli engeli
olusturdugu ancak bu insanların dinlerine daha baglı olduklarına dikkat
çekilmistir. Yunanistan’da iskân edilen bu mübadiller Yerlilerin tavrını “ Burada
pek çok sey Türkiye’dekinden daha zor. Biz bir sey yapmadıgımız hâlde
Türklerden daha çok bizden nefret ediyorlar. Türkler de bizden nefret ediyordu
ama orada karsılıklıydı” seklinde ifade etmiş
ve bir baska Bafralı mübadil Rum
da “ Bize Türk dölü diyorlar ama bizimkiler yasanan onca seye ragmen dinlerini
bırakmadılar…”909 sözüyle arastırmacıları desteklemistir.

Yerli Yunan ahâlinin gelen göçmenler ile uyum saglayamamalarının
sebepleri üzerinde çözüm arayan Yunanlı arastırmacılar, ekonomik sıkıntı içinde
olan ülkede mübadillere toprak, bag, bahçe dagıtılması ve ev verilmesi
hosnutsuzluk yaratmıs, bunun yanında mübadillerin Türkçe konusmaları da
tepkileri artırmıstır. Homojen bir devlet için çalısan Venizelos ve sonrasında gelen
iktidarlar bu göçmenlerin Yuna dilini ögrenmeleri için bir dizi önlemler almıstır.
Göçmenlerin bulundugu okullar açılmıs, okullarda Türkçe konusmak
yasaklanmıs, gece okullarından mezun olmak sartı getirilmistir.910 Yunanlı
Arastırmacılar mübadillerin hiç Rumca bilmemelerini ve ögrenmemekte olan
ısrarlarına farklı yorumlar getirmislerdir. Bir kısmına göre Osmanlı döneminde
Rum ahâliye kendi dillerini konusurlarsa iskence edilecegine dair tehditlerin
yapıldıgı iddia edilmiş
ki bunun bizim açımızdan hiçbir tutarlı yanı yoktur. Bir
diger iddia da ekonomik sartlar itibariyle Türk nüfus içinde azınlık olan Rumların
ekonomik bir zorunluluk olarak Türkçe ögrenmis olmalarıdır.911

908 PAVLIDIS, a.g.t., s.28; KOÇAK, a.g.e.,s.43; YALÇIN, a.g.e., s. 17-145;.

909 Nikos MARANTZIDIS, “Yunanistan’da Türkçe Konusan Pontuslular ve Uyum Sorunları”,
Yeniden Kurulan Yasamlar, 1923 Türk-Yunan Zorunlu Nüfus Mübadelesi, Derleyen Müfide
PEK N, stanbul 2005, Bilgi Üniversitesi yayını, s. 97,102.

910 MARANTZIDIS, a.g.m., 104.

911 ANZERL OGLU, a.g.e., s.137.


268

Burada ekonomik zorunluluk kısmına bir derece de katılsak da
Anadolu’nun birçok bölgesinde Rumların çogunluk olmuş
olmalarına ragmen
Türkçe konustugu görülmektedir. Bunun yanında Ortodoks Türkler mevzusu da
vardır. Mesela Kayseri’den Yunanistan’da iskân olunan Ortodoks Türkler, kendi
aralarında hep Türkçe konustuklarını ancak Müslümanlarla hiç karısmadıklarını,
Rumca bilmedikleri için Papazın incili Türkçeye çevirmek zorunda kaldıgını
söylemistir. Yine bir diger Ortodoks Türk olan Maria SÜTOGLU’da Yunan
Hükûmeti’nin getirdigi kısıtlamalardan bahsederek, “ Hep Türkçe konustuk,
Urumca bilen yoktu. Çocuklar Urumca bilmiyordu, yasak ettiler dilimizi
mektepte…”912 demistir. Mübadelenin ilk yıllarından itibaren baslayan Rum
mübadillerin uyum sorunu yasanan kültür ve adetlerin devam ettirilmesiyle hâlen
de yasanmakta, Yunanistan’da bulunan mübadillerden 50 yaş
ve üzeri olan
Türkçe konusup anlayabilmektedir.

4.3. MÜBADELE SONRASI TÜRK YE’DE NÜFUS DURUMU

Türkiye ile Yunanistan arasında yasanan mübadele kapsamında en yogun
göç hareketi 1923-1926 yılları arasında olmustur. Özellikle 1923 ve 1924
yıllarında görülen toplu göç hareketleri daha sonra takip eden yıllarda küçük
kafileler halinde azalsa da devam etmistir. Bu anlamda 1919 yılı Türk
vilayetlerinin nüfusu ile ilgili veriler ile 1927 yılı resmi nüfus sayımının
karsılastırılması sonucunda göç olgusunun yogun yasandıgı bölgeler rahatlıkla
tespit edilmektedir. Türkiye Cumhuriyeti bölge itibariyle yedi yönetim bölgesine
ayrılmıstır. Marmara, Ege, Akdeniz, ç Anadolu, Karadeniz, Dogu Anadolu ve
Güney Dogu Anadolu bölgelerinden olusmakta olan bu bölge taksiminde
vilayetler ilçe, nahiye ve köylere ayrılmaktadır. Yüz ölçümü itibariyle en büyük
orana ç ve Dogu Anadolu bölgeleri sahiptir. En büyük göçmen hareketlenmeleri,
Ege, Karadeniz, Marmara ve ç Anadolu bölgelerinde olmustur. Bölgelerden
Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgeleri hem göçmen hareketleri hem de göçmen
iskânı anlamında en az faaliyetin görüldügü bölgelerdir. Göçün baslamasından
önce yapılan nüfus sayımında ve tahmini nüfus istatistikleri ile 1927 yılı nüfus

912 ANZERL OGLU, a.g.e., s.144.


sayımı arasındaki nüfus hareketlerinden en büyük iskân faaliyetlerinin Karadeniz
ve Ege’de yasandıgı anlasılmaktadır.

Türkiye’de Mübadele Dahilinde skânYapılan Bölge Nüfus Oranları913

Bölge 1919 Nüfusu 1927 Nüfusu
Marmara 1.697.000 2.590.375
Ege 2.550.000 2.094.800
Akdeniz 806.500 1.164.737
ç Anadolu 2.571.000 2.678.987
Karadeniz 2.577.500 2.796.012
Toplam 10.202.000 11.324.901

Dogu ve Güneydogu Anadolu bölgesi nüfus oranları, sadece
mübadelenin konu oldugu bölgeler alındıgından tabloda yer almamıstır. 1927 yılı
sayımına göre; 13.648.260 kisilik nüfusa sahip Türkiye’nin idari dagılımında en
fazla nüfusa sahip bölgeleri 2.796.012 kisiyle Karadeniz ve 2.678.987 kisiyle ç
Anadolu bölgesi ve 2.590.375 kisiyle Marmara bölgeleri olusturmustur.
Yüzölçümü olarak büyük olmasına ragmen nüfus yogunlugu en az olan bölge de

1.423.782 kisiyle Dogu Anadolu bölgesi, nüfusu en az bölge de 899.577 kisiyle
Güneydogu Anadolu bölgesidir.

McCarthy, 1922 yılı itibariyle Anadolu’nun nüfus oranlarını vilayet
itibariyle toplam 11.618.550 olarak vermektedir. 1922 yılında Aydın vilayeti
içinde verilen zmir, Manisa, Mugla, Denizli ve Afyon 1927 yılında ayrı ayrı
vilayet olarak verilmistir. 1922 yılında Müslüman nüfusun fazla oldugu iller,
Bursa (Hüdavendigâr) vilayeti 1.437.971, Aydın vilayeti 1.400.715, Ankara
vilayeti 1.158.376, Trabzon vilayeti 1.128.748, Konya vilayeti 1.123.889,
Kastamonu vilayeti 1.080.600, Sivas vilayeti 1.015.887, Erzurum vilayeti
555.693, Adana vilayeti 530.745, Halep vilayeti 511.359, Mamuret el aziz
474.854, Diyarbekir vilayeti 440.942, zmit vilayeti 259.712, Bitlis vilayeti
238.995, Biga 140.715 ve Van vilayeti 119.155 olarak belirlenmistir.914

913 BEHAR, a.g.e.s.61 ve, statistik Yıllıgı, Basbakanlık statistik Umum Müdürlügü 1931, C.5, s.
31-43. ( bundan böyle BIUM5)

914 McCARTHY, Müslümanlar…, s.166.


4.3.1. Bölgelere Göre Nüfus Ve Mübadil Dagılımı Bilançosu

1927 yılı itibariyle vilayet dagılımında yeni düzenlemelere gidildigi
görülmektedir. Anadolu’da 16 vilayette yapılan taksimat 1927 yılında 63 vilayet
ile yapılmıstır. Büyük nüfus ve yüz ölçümüne sahip olan Kastamonu, Konya,
Sivas, Aydın, Trabzon gibi vilayetlerden yeni idari birimler meydana getirilmistir.
Yunanistan kısmında bölge bölge inceleme yapıldıgından Türkiye’nin vilayetleri
de hâlen kullanılan bölge taksimine göre gruplandırılarak incelenmistir.
Tablolarda verilmiş
olan mübadil miktarı kesin miktar degildir. Yıl itibariyle
nüfus sayımında tespit edilen rakamlardan ibarettir. Türkiye’de mübadele
sonrasında Yunanistan’da oldugu üzere yeni sehirler ve köylerden ziyade gelen
nufüs ile giden arasındaki farktan dolayı var olan yerlesim birimlerinin nüfusu
degismistir. Tabii ki buna numune köyleri dahil etmedik.

1921-1928 Yılarında Mübadil Nüfus Dagılımı

Yıl Erkek Kadın
1921 5.488 5.591
1922 5.189 4.904
1923 25.553 25.136
1924 120.322 115.092
1925 28.353 28.170
1926 18.481 16.570
1927 15.557 16.656
1928 15.603 16.656
35.051
32.213
32.259
Toplam
11.079
10.093
50.689
235.414
56.523
Toplam 234.546 228.988 463.534

Lozan Konferansında daha mübadele konusu konusulmamısken, insanların
göç etmeye basladıgını daha önceki bölümlerde bahsetmistik. 1922 yılında göç
eden Rum nüfus 800.000 gibi bir rakama ulasmısken, bu rakamın Türkler ile ilgili
kısmı ise 21.000 civarındadır.915 Rumların bu denli büyük bir nüfusunun yıl
itibariyle göç etmiş
olması Yunan ordusuyla beraber köylerini ve sehirlerini terk
etmeleridir. Yunanistan’daki Türklerin 1923 yılı itibariyle artarak gelmeye
basladıgı ve 1924 yılında en yogun nüfusa ulastıgı görülmektedir. Hem istatistik

915 BIUM1, a.g.e., s.42-45.


verilerinden hem de Mıntıka Müdürlerinin raporlarından anlasıldıgı üzere 1924
yılı devletin iskân, tasıma ve tevzî isiyle ugrastıgı bir yıldır. 1926 yılında vekalete
gönderilmeye baslanan raporlardan da göç hareketleri tespit edilebilmistir.

1927 Nüfus Sayımına Göre Batı Anadolu (Ege) Bölgesi

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil Yüzölçümü
Batı
Anadolu
(Ege)
Aydın 70.733 212.541 6.630 7.580 km²
zmir 184.254 526.005 31.502 12.505 km²
Denizli 41.816 245.048 2.728 11.150 km²
Manisa 92.761 374.013 13.829 13.850 km²
Mugla 57.782 175.390 4.968 12.760 km²
Afyon 102.263 259.377 1.045 12.660 km²
2.094.800 Kütahya 69.479 302.426 1.881 14.415 km²

1927 yılında Batı Anadolu (Ege) bölgesinde toplam nüfusun yaklasık
altıda biri zmir vilayetindedir. 526.005 kisilik nüfusa sahip zmir’in vilayet
merkez nüfusu 184.254’tür. Bölge genelinde Osmanlı nüfus istatistiklerinde
oldugu gibi zmir gayrimüslim nüfusun yogun olarak yerlesmiş
oldugu bir
vilayettir. Bölgenin en çok mübadil oranına da sahip olan vilayetin nüfus
yogunlugu ticari öneminden dolayıdır. Bölgenin diger sehirleri Aydın ve Mugla
da benzer sebeplerden dolayı cazibe merkezi olmustur. Kütahya yüz ölçümü
olarak en büyük vilayet olmasına ragmen nüfus oranı düsüktür. Bölgenin en az
nüfusu Mugla’dadır. Vilayet merkez nüfusunda ise en az nüfus 41.816 ile
Denizli’dir. 1927 sayımına göre zmir’de 501.379 Müslüman, 5.196 Katolik, 495
Protestan, 591 Ortodoks, 20 Ermeni, 112 Hıristiyan, 18.157 Musevi bulunmustur.
Aydın’da ise 212.467 Müslüman, 24 Katolik, 12 Protestan, 16 Ortodoks, 11
Hıristiyan bulunmaktadır. Diger vilayetlerden Denizli’de; 245.021 Müslüman, 7
Katolik, 3 Protestan, 3 Ortodoks, 12 Hıristiyan ve 2 Musevi, Afyon’da; 259.325
Müslüman, 13 Katolik, 2 Protestan, bir Ortodoks, bir Ermeni, 24 Hıristiyan ve 11
Musevi, Kütahya’da 302.003 Müslüman, 177 Katolik, 34 Protestan, 98 Ortodoks,
32 Ermeni, 52 Hıristiyan ve19 Musevi, Mugla’da 174.937 Müslüman, 47 Katolik,
59 Protestan, 40 Ortodoks, 13 Hıristiyan ve 291 Musevi bulunmustur.916

916 B UM5, a.g.e.,s.31-34, 67-68.


1927 yılı itibariyle sevk edilmiş
mübadil nüfusu en çok 31.502 kisiyle

zmir, 13.829 kisiyle Manisa ve 6.630 kisiyle Aydın’da iskân olunmus, Denizli
2.728, Afyon 1.045 ve Kütahya’da 1.881 kisiyle en az mübadil iskân olunan
vilayetler olmustur.917 Denizli, Afyon ve Kütahya’da daha az mübadilin iskân
olmasının sebebi, hem burada gayrimüslim nüfusun az olması hem de arazinin
iskân için uygun olmamasıdır. Bu nedenle bu üç vilayet Türk nüfus açısından her
zaman daha yogun olmustur. Mübadillere ait bu nüfus diger kaynaklarda ise
farklılık arz etmistir. Geray’a göre bölge vilayetlerinden zmir’de 62.947,
Aydın’da 8.312, Manisa’da 15.468 kisi iskân olunmustur.918

1927 Sayımına Göre Akdeniz Bölgesi919

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil Yüzölçümü
Akdeniz Adana 109.215 227.718 8.440 16.160 km²
Mersin 45.200 119.107 3.330 4.615 km²
çel 37.418 90.940 1.037 9.845 km²
Antalya 36.324 204.372 4.920 19.479 km²
Burdur 42.688 6.615 km²
Isparta 44.657 8.275 km²
C.Bereket 18.282 6.180 km²
83.614 448
144.437 1.175
107.694 2.944
1.164.737 Maraş
71.182 186.855 1.143 13.465 km²

Akdeniz bölgesinde ise, gayrimüslim nüfusun yasadıgı bölgeler Adana,
Mersin ve Antalya’dır. Nigde, Nevsehir ve Kayseri mübadillerinin ihraç iskelesi
olan Mersin aynı zamanda iskân bölgesi de olmustur. skeleye indirilen
mübadiller için geçici barınma yerleri yapılırken aynı zamanda Mersin merkezde
Yovanaki çiftliginde numune yerlesim yerleri de yapılmıstır. Akdeniz bölgesinde
en fazla nüfusa sahip vilayetler 204.372 kisiyle Antalya ve 227.718 kisiyle
Adana’dır. En az nüfus ise 83.614 kisiyle Burdur ve 90.940 kisiyle çel’dir. En az
vilayet merkez nüfusu 18.282 kisiyle Cebel-i Bereket (Osmaniye)dir. Adana’da
1927 yılı itibariyle 227.068 Müslüman, 219 Katolik, 55 Protestan, 56 Ortodoks,
120 Ermeni, 27 Hıristiyan, 159 Musevi; Antalya’da 204.272 Müslüman, 25
Katolik, iki Protestan, 12 Ortodoks, dört Ermeni ,18 Hıristiyan, 38 Musevi
bulunmaktadır. Diger vilayetlerden Mersin’de 117.794 Müslüman, 366 Katolik,

917 BIUM, Ankara 1928, C:I, s.42-45; bir baska kaynakta bu oranlar 30.095 kisiyle zmir, 13.829
kisiyle Manisa ve 6.484 kisiyle Aydın olarak vermistir. McCARTHY, a.g.e.,s.195.

918 GERAY, a.g.e. Tablo 5

919 B UM5, a.g.e.,s.31-34.


70 Protestan, 531 Ortodoks, 128 Ermeni, 61 Hıristiyan ve 122 Musevi; çel’de

90.718 Müslüman ile ilahi dinler haricinde bulunan 220 kisi; Burdur’da 83.584
Müslüman, 13 Ermeni ve diger dinlerden 17, Isparta’da 144.402 Müslüman ve
diger dinlerden 27 ve 8 Ermeni; Cebel-i Bereket’te 107.647 Müslüman ve diger
dinlerden 46 ve Maras’ta 186.471 Müslüman, 22 Ermeni, 265’i Musevi ve 88
Hıristiyan olmak üzere diger inançlardan 10 kisi bulunmustur.920

Akdeniz bölgesi dahilindeki vilayetlere 1927 yılı itibariyle kayıtlı olarak
sevk edilmiş
mübadil göçmen oranı ise, Adana, Antalya ve Mersin’de daha
çoktur. Hem Antalya hem de Mersin mübadillerin indirilip bindirildigi liman
görevi de üstlendiginden burada yogunluk bulunmaktadır. Bu vilayetlerden
Adana’da 8.440, Mersin’de 3.330, çel’de 1.037, Antalya’da 4.920, Burdur’da
448, Isparta’da 1.175, Cebeli Bereket’te 2.944 ve Maras’ta 1.143 mübadil iskân
olunmustur.921 Geray’a göre ise iskân olunmuş
mübadil oranı Adana’da 5.862,
Mersin’de 3.091, çel’de 543, Maras’ta 842, Cebeli Bereket’te 2.396, Antalya’da
4.015, Burdur’da 380 ve Isparta’da 984 olarak verilmistir.922

1927 Sayımına Göre ç Anadolu Bölgesi

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil
ç Anadolu Ankara 107.581 404.720 1.651
Konya 102.906 504.384 5.549
Aksaray 71.577 127.031 3.286
Nigde 59.149 166.056 15.702 9.965 km²
Eskisehir 81.759 154.332 2.567
Çorum 60.869 247.926 1.570
Çankırı 73.628 157.219 --8.665
km²
Kayseri 99.713 251.370 7.280
Yozgat 70.259 209.497 1.635
Kırsehir 67.557 126.901 193 9.090 km²
13.335 km²
11.240 km²
13.910 km²
13.950 km²
Yüzölçümü
25.385 km²
48.990 km²
10.101 km²
2.678.987 Sivas 56.522 329.551 7.539 26.930 km²

1927 yılında ç Anadolu Bölgesi’nin en çok nüfusa sahip vilayetleri

504.384 kisiyle Konya ve 404.720 kisiyle Ankara olmustur. Bölgenin diger
vilayetlerinden 329.551 nüfuslu Sivas haricindeki vilayetler bölge geneline göre

920 B UM5, a.g.e.,s.66-67.

921 B UM1, a.g.e., s.42-45; Bir diger kaynak ise bu rakamları Adana 7.628, Mersin 3.330, çel
1.000, Burdur 432, Isparta 1.096, Cebel-i Bereket 2.396 ve Maraş
1.132 mübadil olarak
vermektedir. McCARTHY, a.g.e.,s.195.

922 GERAY, a.g.e. Tablo 5


274

düsük nüfusa sahiptirler. Konya vilayetinde 1927 yılı itibariyle 503.520
Müslüman, 484 Ermeni, 17 Musevi ve 348 Hıristiyan ve 15 diger nüfus,
Ankara’da 400.179 Müslüman, 929 Ermeni, 663 Musevi ve 1.269 Hıristiyan ve
Sivas’ta 325.176 Müslüman, 3.477 Ermeni, 6 Musevi ve 880 Hıristiyan
bulunmustur. Diger vilayetlerden Kayseri’de 248.116 Müslüman, 1.978 Ermeni,
15 Musevi ve 1.252 Hıristiyan, Çorum’da 247.722 Müslüman, 162 Ermeni ve 38
Hıristiyan, Yozgat’ta 205.300 Müslüman, 3.797 Ermeni, 23 Musevi ve 379
Hıristiyan, Nigde’de 166.021 Müslüman, 8 Ermeni ve 22 Hıristiyan, Çankırı’da

157.194 Müslüman, beş
Ermeni ve 13 Hıristiyan, Eskisehir’de 154.074
Müslüman, üç Ermeni, 25 Musevi ve 206 Hıristiyan, Aksaray’da 126.852
Müslüman, 143 Ermeni, 27 Hıristiyan ve Kırsehir’de 126.838 Müslüman, 26
Ermeni, üç Musevi ve 26 Hıristiyan bulunmaktadır.923

ç Anadolu Bölgesi özellikle Karadeniz ve Batı Anadolu Bölgesi’ne
oranla mübadil iskânının ve gayrimüslim nüfusun daha az yerlestigi ve iskân
edildigi bölge olmustur. skân islemi gayrimüslimlerin yogun bulundugu yerle
yapıldıgından bölgede Nigde, Ankara ve Konya göç olgusunun yogun yasandıgı
yerlerdir. ç Anadolu Bölgesi dahilinde bulunan vilayetlerde mübadil miktarı da
nüfus oranlarına uyumlu olmustur. 1927 yılında Konya’ya sevk edilen mübadil
5.549, Ankara’da 1.651, Aksaray’da 3.286, Nigde’de 15.702, Eskisehir’de 2.567,
Çorum’da 1.570, Kayseri’de 7.280, Yozgat’ta 1.635, Kırsehir’de 193 ve Sivas’ta

7.539 kisiden ibaret olmustur. Çankırı vilayetinde ise 1927 yılı itibariyle kayıtlı
mübadil bulunmamaktadır.924

Vilayetlerde iskân olunan bu mübadillerin miktarı ile ilgili bir diger
kaynak olan Geray’a göre ise, mübadil oranı; Ankara’da 925, Konya’da 4.023,
Aksaray’da, 3.186, Nigde’de 15.750, Eskisehir’de 1.214, Çorum’da 1.680,
Çankırı’da 5, Kayseri’de 6.150, Yozgat’ta 3.911 ve Sivas’ta 1.918 kisi olarak
verilmis, Çankırı’da da mübadil iskânının yapıldıgı belirtilmistir.925 ç Anadolu
bölgesi mübadele iskân isleminin az uygulandıgı bölgelerdendir. Bu bölgede

923 B UM5, a.g.e.,s.67-68.

924 B UM1, a.g.e.,s.67-68; Bir diger kaynak ise bu rakamları Konya’da 5.020, Ankara’da 1.779,
Aksaray’da 3.286, Nigde’de 15.671, Eskisehir’de 2.441, Çorum’da 1.575, Kayseri’de 6.703,
Yozgat’ta 32, Kırsehir’de 193 ve Sivas’ta 4.892 kisi olarak vermistir. McCARTHY, a.g.e.,s.195.


Çankırı, Çorum ve Eskisehir’e sevk edilen ve iskânı yapılan mübadil oranı düsük
seviyededir. Bölge yogun olarak Müslüman nüfusa sahip olup, Ermeni ve diger
gayrimüslim nüfusun oranı daha düsüktür. Aksaray, Kayseri ve Yozgat’ta Ermeni
nüfus kendi oranına göre daha fazla görülmüstür. Daha önceki bölümde de
bahsedildigi üzere bu bölgede de iskânı düsünülen mübadillerin baska bölgelerde
bulunan akrabâsının yanına gitmesi sorun yaratmıstır. Yeterli miktarda Emvâl-i
Metrûk olmasına ragmen, yerlerinde durmak istemeyen bu mübadillere vekalet
izin vermek zorunda kalmıstır.

1927 Sayımına Göre Karadeniz Bölgesi

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil Yüzölçümü
Karadeniz Amasya 60.479 114.884 3.673 5.550 km²
Kastamonu 63.117 336.501 769 14.610 km²
Tokat 77.809 263.063 8.209 10.415 km²
Sinop 32.583 169.965 1.189 5.755 km²
Samsun 76.043 274.065 22.579 9.210 km²
Trabzon 60.685 290.303 404 4.630 km²
Ordu
Rize
Artvin
S. Karahisar
Giresun
Bolu
Gümüshâne 23.659 122.231 596 10.100 km²
113.899 202.354 1.123 5.026 km²
99.028 171.657 --4.590
km²
35.322 90.066 46 6.880 km²
18.553 108.735 5.779 5.410 km²
93.008 165.033 596 4.170 km²
55.991 218.246 194 11.140 km²
2.796.012 Zonguldak 45.258 268.909 1.241 7.610 km²

Yunan kaynaklarında Pontus olarak adlandırılan ve bölgedeki Rumların
aynı adla kurdukları cemiyetlerin ve Patrikhânenin faaliyet alanı olan bölge
gayrimüslim nüfusun yogun yasadıgı bir yapıya sahip olmustur. Mübadele
esnasında bölgenin ihraç limanı olan Samsun ve Trabzon, bölgenin önemli
merkezlerindendir. Özellikle Samsun ve art bölgesi olan Amasya ve Tokat
gayrimüslim nüfusun ve mübadillerin yogun yasadıgı ve iskân edildigi
vilayetlerdir. Genel olarak Karadeniz bölgesinde en çok nüfus 336.501 kisiyle
Kastamonu, 290.303 kisiyle Trabzon, 274.065 kisiyle Samsun, 268.909 kisiyle
Zonguldak, 263.063 kisiyle Tokat’tır. En az nüfus ise 90.066 kisiyle Artvin’dir.

1927 yılı itibariyle Amasya’da 113.845 Müslüman, 777 Ermeni, 23
Musevi ve 238 Hıristiyan, Kastamonu’da 334.798 Müslüman, 1.402 Ermeni ve

925 GERAY, a.g.e.,Tablo 5


300 Hıristiyan, Tokat’ta 261.803 Müslüman, 1.032 Ermeni, 92 Musevi ve 120
Hıristiyan, Sinop’ta 168.920 Müslüman, 650 Ermeni, 380 Hıristiyan, Samsun’da

273.394 Müslüman, 183 Ermeni, 95 Musevi ve 388 Hıristiyan, Trabzon’da

289.996 Müslüman, 99 Ermeni ve 187 Hıristiyan, Ordu’da 202.083 Müslüman,
105 Ermeni ve 160 Hıristiyan, Rize’de 171.647 Müslüman ve 8 Hıristiyan,
Artvin’de 90.011 Müslüman ve 48 Hıristiyan, Sebin Karahisar’da 108.677
Müslüman, 38 Ermeni ve 20 Hıristiyan, Giresun’da 164.967 Müslüman ve 57
Hıristiyan, Bolu’da 218.236 Müslüman ve az sayıda Hıristiyan, Gümüshane’de

122.222 Müslüman ve az sayıda Hıristiyan ile Zonguldak’ta 268.329 Müslüman
ve 535 Hıristiyan bulunmustur.926

Bölge dahilindeki vilayetlere 1927 itibariyle sevk edilmiş
mübadil sayısı
Amasya’da 3.844, Kastamonu’da 842, Tokat’ta 8.218, Sinop’ta 1.189, Samsun’da
22.668, Trabzon’da 404, Ordu’da 1.248, Artvin’de 46, Sebin Karahisar’da 5.879,
Giresun’da 623, Bolu’da 194, Gümüshane’de 811 ve Zonguldak’ta 1.285
kisidir.927 Geray’a göre mübadil nüfus oranı ise, Amasya’da 2.087, Kastamonu’da
333, Tokat’ta 6.209, Sinop’ta 920, Samsun’da 23.454, Trabzon’da 393, Ordu’da
1.438, Sebin Karahisar’da 5.617, Giresun’da 832, Bolu’da 122, Gümüshâne’de
130 ve Zonguldak’ta 938 kisiden iabrettir.928

1927 Sayımına Göre Marmara Bölgesi

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil Yüzölçümü
Marmara stanbul 704.725 806.863 36.487 5.482
Bursa 114.380 399.942 34.453 13.565
Balıkesir 93.298 417.915 37.174 14.315
Çanakkale 35.672 173.491 11.638 9.340
Tekirdağ
34.711 132.122 33.728 5.950
Kırklareli 24.703 107.476 33.119 5.660
Edirne 47.518 150.779 49.441 8.565
Bilecik 15.927 114.043 4.461 4.830
Kocaeli 52.071 299.093 27.687 7.450

926 B UM5, a.g.e.,s.67-68.

927 B UM1, a.g.e.,s.42-45; Bir baska kaynakta Amasya’da 3.673, Kastamonu’da 769, Tokat’ta
8.209, Sinop’ta 1.189, Samsun’da 22.579, Trabzon’da 404, Ordu’da 1.123, Artvin’de 46, Sebin
Karahisar’da 5.779, Giresun’da 596, Bolu’da 194, Gümüshane’de 596 ve Zonguldak’ta 1.241
mübadil iskân olmustur. McCARTHY, a.g.e.,s.195.

928 GERAY, a.g.e., Tablo 5


Marmara bölgesi nüfus mübadelesine konu olan bölge ile birlikte en çok
tartısılan bölge olmustur. Özellikle stanbul’un sınırları ve “établi” meselesi
tartısmaların basında gelmektedir. Anadolu’dan çıkan birçok Rum mübadil

stanbul’da akrabalarının yanına kaçmıs, veya Yunanistan’dan gelen birçok
mübadil de buraya gelmistir. Dolayısıyla stanbul hem göçte hem de iskânda
sıkıntılar yasamıstır. Ayrıca bölgenin Yunan sınırında olması nedeniyle Edirne ve
civar vilayetler alelacele yollara düsen mübadillerin ilk geldikleri yer olma
durumundadır. Hem demiryolu hem de kendi imkânları ve yaya olarak gelen
mübadiller akrabalarının yanında iskân olmuslardır. Bu dönemde vekalet
gayrimübadil olan birçok göçmen ile ugrasmak zorunda kalmıstır. Özellikle
Edirne, Tekirdağ
ve Kırklareli vilayetinde birçok gayrimübadil vakıf malları
üzerinde kurdukları yerlesimlerden çıkarılmıstır.929

1927 yılı resmi verilerine göre bölge mübadillerin en yogun iskânının
yasandıgı yerdir.930 Bilecik ve Çanakkale haricinde hemen hemen bütün
vilayetlerde yogun iskân yapılmıstır. Daha önce bahsedildigi üzere sınırda olması
ve özellikle Bursa ve Balıkesir gibi vilayetlerde Emvâl-i Metrûkun çoklugu,
iklimin elverisli olması bölgeyi iskân açısından uygun hale getirmistir. Ayvalık
iskelesinden dolayı Balıkesir ve Edirne en yogun iskânın oldugu vilayetlerdir.

1927 Sayımına göre Dogu ve Güneydogu Bölgeleri

Bölge Vilayet Merkez Toplam Mübadil Yüzölçümü
Dogu ve
Güneydogu
Anadolu
Agrı 3.930 102.434 2.856 13.250
Bitlis 9.050 90.319 3.630 16.508
Diyarbakır 31.511 194.173 484 14.785
Elazığ
19.216 213.531 2.124 18.713
Erzincan 16.103 134.443 116 14.286
Erzurum 30.701 280.925 1.095 26.330
Gaziantep 86.139 213.499 1.330 11.300
Hakkari 701 25.016 310 10.505
Kars 13.835 205.097 2.512 14.440
Malatya 20.399 305.875 76 15.830
Mardin 22.249 173.318 200 13.045
Urfa 29.917 208.478 290 15.770
Van 6.971 85.428 275 21.605

929 BCA: 272.11/17.78.2
930 B UM1, a.g.e.,s.42-45.


Dogu ve Güneydogu Anadolu Bölgesi iskân edilen mübadil oranı
açısından daha düsük bir rakama sahiptir. Burada en önemli sebep bölge cografi
sartlarının elverissiz olması, tarım arazisinin azlıgı ve elverissiz iklim sartları
önemli bir etkendir. Burada verilen rakamlara sahip mübadiller vilayet genelinde
küçük aileler seklinde dagıtılmıstır. Bölüm genelinde vermiş
oldugumuz mübadil
oranlarındaki farklılıgın temel sebebi, mübadelenin resmi tarihinden önce birçok
Rumun ve Müslümanın kendi çabalarıyla göç ederek akrabâsının yanına yerlesmiş
olmasıdır. Demiryollarıyla, karayollarından yaya ve denizden irili ufaklı
teknelerle yapılan göç kayıt altına alınamamıstır. Ayrıca konuyla ilgili olarak
bütün gayretlerimize ragmen Kızılay gibi bazı arsiv kaynaklarına ulasılamaması
yıl itibariyle kesin bir rakam vermeyi güçlestirmistir. Ancak Yunan verilerinden
alınan bilgiler dahilinde mübadiller ile ilgili ortalama rakam 450.000 civarıdır.
Yine Türkiye’den giden Rum nüfus ile ilgili verilerde yapılan nüfus sayımına da
dayanarak olusturulan rakam 1.200.000 civarındadır. Mübadillerin bu genel
toplamının yanında bölgeler arasındaki oranda da daha önce bahsedildigi üzere
farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıgın sebebi her iki ülkede de aynı temele
dayanmaktadır. Bu temel mübadillerin aileleriyle ve hemsehrileriyle aynı yerde
yasama istegidir.


SONUÇ

Çok uluslu bir yapıya sahip olan ve çok genis bir cografya üzerinde hakimiyet
kuran Osmanlı Devleti içindeki gayrimüslimler, hem devlet bürokrasisinde hem de
sosyal ve ekonomik hayatta refah içinde yasamıstır. Avrupa’da yasanan degisimin
Osmanlıya da sirâyet etmesi, degisen dünya dengeleriyle uygulanan politikalar
sonucunda kaybedilen savaslarla, Osmanlı Devleti Avrupa’dan çekilme dönemine
girmistir. Kaybedilen yerlerde yasayan Müslüman ahâli kargasa ortamından kaçmaya
baslamıs, devletin toprak kaybetmesi ile baslayan bu göç hareketi, Anadolu’ya dogru
Müslümanların kafileler halinde gelmesiyle yogunlasmıstır. Osmanlı Devleti,
toprakları içinde bu parçalanmanın önüne geçebilmek ve dış
tahrikleri önleyebilmek
amacıyla bir dizi reform ilân etmiş
ise de, bu tedbirler ayrılıkçı hareketleri daha da
artırmıstır. Hem Tanzimât Fermanı hem de Islahât Fermanı biraz frenlemisse de,
parçalanmaya dogru hızlı gidisi durduramamıstır. Avrupa devletlerinin de destegiyle
Balkan milletleri isyan ederek bagımsızlık için savasmıslar, bu mücadeleleri
sırasında çizdikleri sınırlar içerisinde tamamen homojen bir devlet kurma amacını
güderek toprakları içerisindeki diger milletlere zulüm uygulamıs, mallarını müsadere
etmis, yakıp-yıkıp yagmalamıslardır.

Tezimizin giriş
ve birinci bölümünde belirttigimiz gibi Osmanlı Devleti’ne
karsı savasmakta olan bu milletler kendileri için çizdikleri sınırlarda bulunan Türkler
dısındaki diger unsurları da göçe zorlamıslardır. Mesela Yunan ileri gelenleri
topraklarındaki Bulgarları ve Arnavutları sınırdısı etmislerdir. 1912 yılı itibariyle
Yunanistan’dan Bulgarlar göçe tâbi tutulurken, Bulgaristan’dan da aynı sekilde
göçler olmustur. Her ulus bir nüfus politikası izlemis, mübadeleye tâbi olmayan
herkesin topraklarını terk etmesi için çalısmıstır. 1913 yılında yasanan savaslar
sonucunda, 10.000 Yunan Bükreş
Antlasması geregi Makedonya’nın bir bölümünü
ve 70.000 Yunan da Batı Trakya’yı terk etmis, yine 15.000 Bulgar, Makedonya’yı,

46.764 Bulgar ise Trakya’yı terk etmistir. 48.750 Müslüman da Anadolu’ya göç
etmistir.931 Bu politikalar ve yasanan gerginlikler sonucunda Türklerin Anadolu’ya
sıgınması ve Anadolu’daki Rumların can güvenligi endisesiyle Yunanistan’a

931 LADAS, a.g.e., s.15


kaçmaya baslaması üzerine 1914 yılında Osmanlı Devleti’nin karsılıklı mübadele
teklifi kabul edilmistir. Buna göre Aydın vilayeti Rum nüfusu ile Makedonya
Müslümanlarının degisimi kararlastırılmıssa da bu anlasma, Balkan Savasları
sebebiyle sonuçsuz kalmıstır.

Yunanlıların Anadolu’nun isgali ve paylasımı fikri Bizans’ı ihya etmek gibi
ideallerin üzerine kurulmustur. Aslında bu ideallerin ortaya çıkmasında ngiltere’nin
etkisi ve propagandaları büyük olmustur. Yunanlı arastırmacılar, tarihlerinde “Küçük
Asya Faciası” olarak geçen bu olayın sorumlusu olarak, ngiltere basta olmak üzere
tilaf Devletleri’nin zmir’i vermek gibi tesvikleri ile kendisini Napolyon’un 1812
Rusya seferi gibi bir maceraya atan Venizelos’ta bulmustur. Aslında Balkan
Savasları sonuna kadar böyle bir fikre pek de itibar etmeyen Venizelos, ngiltere’nin
politik destegi ve vaatleri karsısında Batı Anadolu’yu da içine alan bir Yunanistan
düsüncesine tamamen inanmıstır. Hatta bu inancını o dönemde ona pek sıcak
bakmayan Kral’a; “ …Osmanlı Rumlarını kurtarmak ve Helenizm etkisini çaglar
boyunca yasadıgı bölgeleri içine alacak sekilde gerçekte büyük bir Yunanistan
kurulmasını saglamak gayesiyle ne kadar acı olursa olsun Kavala’nın bu yolda feda
edilmesinde tereddüd etmem… “ demistir.

Tezimizin birinci bölümünde degindigimiz Venizelos’un, “Gençligimden
beri Egina adasını Helenizmin merkezi olarak kabul etmistim” sözleriyle artık politik
bir hedef ve tutku hâline getirdigi Batı Anadolu’nun isgali fikri; Anadolu’da talya’yı
görmek istemeyen ngiltere, Fransa ve Amerika’nın destegi ve sözde bölgedeki
Rumların hakkını savunmak iddiasıyla, Yunan ordusunun zmir’e asker çıkarmasıyla
somutlasmıstır. Yunanlıların bu macerasına bakıldıgında iki ana politika uygulandıgı
görülmüstür. Bunlardan ilki öncelikle adalar olmak üzere Batı Anadolu’da Yunan
ordusunun girdigi bölgelerde Rum nüfusu arttırmak, ikincisi de yine ordunun geri
çekilmesi sırasında eldeki bölgede bir sözde “ on Devleti” kurmak ve onu muhafaza
etmek olmustur. Bu iki politikada da Yunanistan’ın temel dayanagı, bölgede var
oldugu iddia edilen Rum nüfusu olmustur.

Venizelos Hükûmeti, Batı Anadolu’da Rum nüfus çogunlugunu saglamak
için bölgedeki Türklerin Rumlar ile yer degistirilebilecegini hesaplamıs, bu amaçla
ekonomik vaatlerle Anadolu’ya Rum göçmen getirtmistir. 1919 yılındaki Paris


Konferansı’nda ortaya atılan bu Yunan teklifinin taraflarca kabul edilmesiyle
Venizelos’un Batı Anadolu’yu isgal plânı isletilmeye baslamıs, raporlarla Rum nüfus
üzerinde Yunan iddiaları kabul ettirilmeye çalısılmıstır. Yunanistan, bölgedeki
iddiaların sürdürebilmek için nüfus oranlarına ve özellikle stanbul’da bulunan Rum
nüfusun varlıgı üzerinde durmustur.

Yunan iddiaları karsısında dördüncü bölümde belirttigimiz üzere, bölgelere
göre verdigimiz nüfus oranlarından hareketle özellikle Aydın vilayetinde Rum
nüfusun çok oldugu iddialarının asılsız oldugu bizzat Yunanlı arastırmacılar
tarafından da ortaya konmustur. Venizelos’un Rum nüfus ile yaptıgı propaganda
faaliyetine Anadolu’dan da ses gelmiş
ve Patrikhane’nin sözde nüfus sayım verileri
belge olarak öne sürülmüstür. Ayrıca bir diger propaganda oyunu da zmir
Belediyesi seçimlerinde yapılmıs, örgütlenen Rumlar Belediye Baskanlıgı’nı
kazanarak zmir’in Rum oldugunun kanıtlanacagını plânlamıslar, ancak
Müslümanların durumu fark etmeleri üzerine bunda basarılı olamamıslardır. Yunan
ordusunun Eskisehir’e kadar ilerlemesiyle bölgedeki Türkler Afyon, Denizli,
Kütahya bölgelerine dogru göçe zorlanmıs, bosalan yerler adalardan ve
Yunanistan’dan getirilen nüfus tarafından doldurulmak istenmistir. Bölgeye
Karadeniz’den ve diger bölgelerden yerlesen Rumlar ise, sehirlerde ekonomik
egemenligi ele geçirmisler, Yunan ordusuna yardım etmislerdir.

Yunanlıların Rum nüfus ile ilgili iddialarında önemli bir husus daha dikkat
çekmektedir. Hem Yunanlı arastırmacıların hem de Türk arastırmacıların mübadele
konusu gündemdeyken, Türkçe konusan Ortodoks Türklerden bahsetmeleridir.
Aydın, Nigde, Aksaray, Karaman ve çevresindeki köylerde Türkçe konusan bu
Hıristiyanların hem Hıristiyanlardan olusan hem de Müslümanlarla karısık olan
köylerde yasadıkları, Rumca bilmedikleri ve kültür, gelenek gibi konularda
Müslüman Türklerden bir farklarının olmadıgı ifade edilmistir. Ortodoks Türklerin
bu farklılıkları Milli Mücadele’de de kendini göstermis, Fener Rum Patrikhanesi’nin
zararlı faaliyetlerine karsılık, Mustafa Kemal’e destek verdiklerini basına
duyurmuslardır. Milli Mücadele lehinde yaptıkları bu faaliyetleri neticesinde
Ortodoks Türklerin mübadele kapsamı dısında tutulması kabul edilmiş
basta
Ortodoks Türk Patrigi Eftim ve ailesi olmak üzere mübadeleden muaf tutulmuslardır.


Buna ragmen bu karar çıkarılana kadar geçen sürede önemli miktarda Ortodoks Türk
Yunanistan’a gitmistir.

Tezimizin ikinci bölümünde degindigimiz sorun da Yunan isgali sonrasında
yasanılan zararın boyutudur. Yunan ordusunun geri çekilmesiyle birlikte Batı
Anadolu’da Yunan yıkımının da basladıgının tespitidir. Bu yıkım sırasında Batı
Anadolu’da birçok köy, kasaba ve sehrin yerle bir edilip, yakılıp yıkıldıgı yeni
belgelerle gözler önüne serilmistir. Uluslar arası belgelerle ispat edilmiş
olmasına
ragmen geri çekilme sırasında köylerden, kasabalardan Türkler de beraberlerinde
götürülmüstür. Yunan ordusu tarafından yapılan siddetin yogunlastıgı bu dönemde
amaç, bölgede yapılacak herhangi bir plebisit ihtimaline karsı Rum nüfusu çok
göstermektir. Bu dönemde kaçırılan Türklerin çogu kayıp olarak kabul edilmistir.
Yunan ordusunda çalıstırılmak amacıyla götürülen birçok Türk de katledilmistir.
Maalesef, bu kadar mezalime ragmen Yunan Hükûmeti tarihi gerçeklerden uzak bir
propaganda ile 19 Mayısı “Pontuslu Helenlerin Soykırımı”nı anma günü olarak kabul
etmiş
ve bu kararı 23 Subat 1994 tarihinde Yunan Meclisi’nde onaylamıstır. Bizzat
Yunanlı arastırmacılar tarafından “Küçük Asya Macerası”, “Küçük Asya Felaketi”,
olarak adlandırılan Batı Anadolu’nun isgaline sebep olan anlayış
bugün de devam
ettirilmeye ve bu bölgeden tarihi mirasçılık yapılmaya çalısılmaktadır. Yine
günümüzde de Türkiye Cumhuriyeti’nin bütünlügü Milli Mücadele döneminde
oldugu üzere, Fener Rum Patrikhane’sinin yetkilerinin tartısılması, sözde mezalim
kararlarının kabul edilmesi ve mübadele ile göç etmiş
olan Rumların kalan emlâkinin
hukukunun aranması gibi suni gündemlerle yıpratılmaya çalısılmaktadır. Osmanlı
Devleti döneminden bu yana savasmadan toprak kazanan Yunanistan, yine çagın
politik dengelerine dayanarak Anadolu’da kalan amaçlarını taze tutmaya
çalısmaktadır. Aynı sekilde, Milli Mücadele döneminde oldugu gibi Rum-Ermeni
ittifakı gündemden uzak tutulmamaktadır. Tezimizden çıkan bir baska pragmatik
sonuç, ders te budur.

Yunan ordusunun verdigi zarar, yıkım ve felaket Türkiye Cumhuriyeti
Devleti’ni “Harîkzede” konusuyla baş
basa bırakmıstır. Zaten savastan çıkmıs,
çökmüş
bir ekonomi ve ruh hâline sahip Türk milleti, bir de aç-susuz ve evsiz
kamıstır. Her ne kadar Yunan Hükûmeti’de mübadele konusuyla sıkıntı yasamış
ise
de, Anadolu’nun yasadıgı bunun yanında çok küçük kalmıstır. Yaklasık 1.200.000


Rum nüfusun geride bıraktıgı, yanmıs, bozulmuş
tarla ve baglar, yine yanmısyıkılmış
ve yagmalanmış
evler, dükkânlar ile hanlar olmustur. Zaten birçok cephede
savasan ve yurtlarını terk ederek bölgeye gelen Vilâyât-ı Sarkiyye Mültecileri,
Balkanlar’dan gelen diger göçmenler, Batı Anadolu’dan can güvenligi sebebiyle
içerilere kaçan Türk nüfus, devleti “Harîkzede, stilâzede, Felâketzede ve mülteci”
gerçegiyle karsı karsıya bırakmıstır. Oysa Yunanistan’dan göçe zorlanmış
olan
Türkler, tarlalarını ve bahçelerini daha mahsulünü toplayamadan oldugu gibi
bırakmıslardır. Hiçbir zarar vermeden evlerini, baglarını, bahçelerini terk etmislerdir.
Bölge isgale ugramadıgı için de Yunan Hükûmeti gelen göçmenlerin iskânında hiçbir
zorluk çekmemistir. Zaten çogunlugu sehirli ve vasıflı olan Rum göçmenler sehirlere
yerlesmistir.

Tezimizde bir baska bakış
açısı da Lozan görüsmelerinde iki tarafın da en çok
tartıstıgı konu olan “Etabli” meselesi üzerine olmustur. Burada Türk delegelerin
savundugu 30 Agustos 1918 tarihi öncesinde stanbul’a gelerek yerlesmis, kaydını
yaptırmış
olan herkesin yerli, digerlerinin ise göçmen olması kararı tartısmalara
sebep olmustur. Özellikle stanbul’da bulunan Rum nüfusun muhafaza edilmesi için
gayret gösteren Yunanistan, ilgili bölümde de ifade ettigimiz üzere bu ısrarında
basarılı olamamıstır. Buna paralel olarak orijinal belgelerle de belirttigimiz gibi,
mübadeleden kaçmak isteyen Rumlar, Patrikhane’nin destekledigi örgütlerce

stanbul’da uzun süredir bulunuyormuş
gibi sahte belgeler almaya, mübadeleye tâbi
olmayanlarla evlilikler yapmaya çalısmıslardır. Birçok Rum ise, mübadeleye tâbi
olmayan bölgelere gizlice kaçarak yerlesmek istemistir. Vekaletin en önemli
ugraslarından olan bu konu da çıkarılan talimâtnâmelerle çözüme kavusturulmustur.
Ancak her ne kadar kanuni düzenleme yapılmış
ise de, hem “établi” konusu hem de
terk edilmiş
olan malların hukuki durumu uzun süre tartısma konusu yapılmıstır. Bu
konular bugün dahi gündeme getirilmekte ve soykırıma ugradıgı iddia edilen
Rumların terk ettikleri mallardan dogan hakları talep edilmektedir.

Nüfus konusundaki bir baska husus da, Homojen bir Yunanistan kurma
hayalinin karma komisyonlarda da belirgin olarak hissedilmiş
olmasıdır.
Anadolu’daki Ortodoks Arapların mübadelesinin kabul edilmemesine ragmen
Yunanistan’daki Arnavut Müslümanlar da mübadele edilmek istenmistir.
Venizelos’un Nansen’e gönderdigi bir telgrafta “bagımsız bir Yunanistan diledim


oldu; simdi nüfus degisimini düzenleyeceksiniz” sözü, Yunanlıların amacını açıkça
ifade etmistir. Balkanlar’da yasanan bu nüfus politikası Yunan Meclisi’nde
tartısılmaktayken, Osmanlı’dan bu yana yasanan hadiseler, Türklerin yasadıgı
göçlere ve zulme duyulan tepki, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde de konu
olmustur. Lozan’daki görüsmeleri hakkında Meclise bilgi veren smet Pasa, Lozan
Antlasması’nın önemini yaptıgı; “ Mütecânis, yeknesak bir vatan; bunun için de dısa
karsı olumsuz kayıtlardan ve devlet içinde devlet ifade eden iç imtiyazlardan
kurtulmuş
bir durum; savunma hakkı kesin, kaynakları bol ve hür bir vatan … Bu
vatanın adı Türkiye’dir. O Türkiye’yi bu antlasmalar ifade etmektedir.” sözleriyle
açıklamıstır. Mübadele sonrasın da büyük bir devletten bir filiz gibi dogan Türkiye
Cumhuriyeti’nin en önemli amacı ise, “ Çok nüfus, tok nüfus, sen ve zengin nüfus
istiyoruz…Anadolu, bugün bize metruk gibi görünen yolunmuş
tabiatı altında, yeni
bir cennet hayatının bütün sartlarını saklayan bâkir bir ülkedir. Bu ülke, Türk
milletinin kalabalıklasmasını ve çogalmasını bekliyor. Hedefimiz ileri teknikli, sen ve
kalabalık bir Türk milletidir.”932 sözleriyle açıklanmış
olan vasıflı nüfusun çogalması
ve savaslardan harabeye dönmüs olan Anadolu’nun tekrar ıslahı olmustur.

Mübadele islemi süresince 1.200.000 Rum’a karsılık 400.000 Müslüman
Türk’ün zorunlu göçe tâbi tutuldugu ifade edilmisse de, resmi belgelerde daha düsük
rakamlar vermistir. Bunun sebebi mübadelenin resmen kabul edildigi tarihten önce
insanların kendi imkânlarıyla göç etmiş
olmalarıdır. Mesela bazı Türk resmi
kaynakları mübadil rakamını yaklasık 250.000 kisi olarak vermekteyse de bu
rakamlara sözünü ettigimiz, adalardan kıyılara çıkan, Makedonya’dan yaya ve
demiryolu ile Trakya’ya geçen Müslümanlar dahil degildir. Köy Hizmetleri Genel
Müdürlügü’nün Arazi skân Dairesi verilerinde 1923-1924 yılları arasında gelen
Türk göçmen miktarı 384.000 kisi, ayrıca yine bu listede 2.034 hânede 7.753 kisi de
serbest olmak üzere, toplamda 391.753 kisi olarak gösterilmistir. Kızılay Arsivi’nde
yapılmış
olan bir çalısmada ise bu rakam 210.493 olarak tespit edilebilmistir. En son

932 Sevket Süreyya AYDEM R, “Çok Nüfuslu Anadolu”, Kadro, S.5, Mayıs 1932, s.35.


285

rakamı ise Devlet statistik verileri vermistir. Buna göre, 1928 yılı itibariyle
vilayetlerde toplam 463.534 kisi mübadil olarak iskân olmustur.933

Dönem içinde yasanan bütün olumsuzluklar, propagandalar ve çözüm
çabaları sonucunda vardıgımız önemli sonuçlar da söyledir;

1-Yunan ordusunun geri çekilme sürecinin baslamasıyla birlikte özellikle Batı
Anadolu’da 73.070 adet konut yakılıp-yıkılmıs, devletin ugradıgı zarar 305.271.214
Lirayı bulmustur. Bu durum iskân sırasında “Harîkzede”lerin olusmasına sebep
olmustur. Yunan Göçmen Komisyonu’nun Rum mübadilleri 54.000 konut insa
ederek yerlestirdigi düsünülürse yıkımın boyutları daha net anlasılmaktadır.

2-Henüz mübadelenin baslamamasına ragmen Balkanlardan yola düsen
Müslümanlardan hastalık, saldırı ve diger nedenlerle 660.000 göçmen ölmüs,
840.000’i de sürgüne ugramıstır. Mübadillerin önemli bir kısmı da kamplarda
hastalıklardan dolayı ölmüstür.

3-Mübadelenin baslamasıyla elde edilen kesin mübadil sayısı 1.200.000
Rum, 468.000 Türk olarak tespit edilmistir. Bu kayıtlı nüfusun yanında bütün
arastırmacılar, kendi imkânlarıyla gidenleri de hesap ederek bu oranı 500.000 Türk
ile 1.400.000 Rum seklinde kabul etmistir.

4-Yunanistan’a giden bu göçmenlerin içinde Yunan vatandaslıgına kabul
edilen 100.000 Ermeni, 1.000 Süryani ve 9.000 Çerkez de bulunmaktadır.

5-Yine Anadolu’nun çesitli yerlerine iskân edilen mübadillere basta Bursa,

zmir, Denizli, Mersin, Usak ve Samsun’da numune köyler insa edilmistir. 1925 yılı
itibariyle 1.786.684 lira harcanarak 69 numune köy insa edilmistir. 1.500.000 liralık
bütçeyle de 19.279 metrûk hâne tamir edilmistir.

6-Yunanistan’da Göçmen skân Komisyonu tarafından 1.954 köy ve kasaba
insa edilmistir. Bu yerlesim birimlerinin 1.47’si Makedonya’da, 574’ü Trakya’da
kalan kısmı da diger bölgelerde kurulmustur. Mübadiller için 1929 yılı itibariyle

54.780 konut yaptırılmıstır.

933 Bu resmi verilerin yanında bölge ile bilgiler veren ve mübadillerle birebir mülakat ile nüfus
oranlarını veren yayınlarda, mübadil sayısındaki farklılıga bir örnek teskil etmektedir.Bkz; BAYAR,

a.g.e. AKER, a.g.e., KAPLANOGLU, a.g.e., ÇANLI, a.g.m..


7-Türkiye’de mübadeleyle gelen 157.736 aileye Rum mübadillerden kalan

6.258.928 dekarlık bag, bahçe ve tarla, 4.300.000 zeytin, incir ve diger meyve agacı,

7.618.000 tohumluk zahire dagıtılmıs, çiftçi olan mübadillere de 12 traktör, 22.994
çift hayvanı, 41.253 muhtelif ziraî alet, 20 araba, 27.501 pulluk, 20 çayır makinesi
dagıtmıs, esnaf ve sanatkar olan 7.886 aileye de 15.238 Lira sermaye verilmiş
ve
üretici hâle gelmesine yardım edilmistir.

8-Yunanistan Göçmen Komisyonu da mübadillere 5.629.210 hektar arazi
dagıtmıs, aile basına 81 sterlin olmak üzere de 8.750.000 Sterlin degerinde maddi
yardımda bulunmustur. Ayrıca bunun yanında gelen mübadillerin hemen üretici
duruma geçebilmeleri için tarım aleti ve tohumluk yardımında bulunmus, yeni
kurulan sehirlerin ve kasabaların alt yapısını kurmustur.

9-Yunanistan’da oldugunun aksine Anadolu sehir nüfuslarında ise bir artış
olmamıs, sadece köylerde ve kırsal kesimde artış
olmustur. Böylece Türkiye tarımsal
üretimde açıgını daha kısa sürede tamamlamıs, ancak sanayi ve orta ölçekli iş
kollarında sıkıntılar da yasanmıstır.

10-Türkiye’de bölgenin sınıra yakın olması ve stanbul’u tercih etmeleri
sebebiyle mübadillerin 268.188’i Marmara’da, 62.580’i Batı Anadolu’da ve 46.398
kisisi de Karadeniz bölgesinde iskân olmustur.

11-Yunanistan’da Rum mübadiller yogun olarak Makedonya ve Trakya’da
yogun olarak yerlestirilmis, adalar bölgesinde iskân daha az olmustur.

12-Yunanistan’a giden Rum mübadiller ise, özellikle Türkçe konusmaları
sebebiyle uyum saglayamamıs, içe kapanık bir yapı olusturmuslardır. Türkiye’ye
gelen mübadiller her ne kadar sıkıntı yasamıslarsa da uyum sürecini kısa sürede
atlatmayı basarmıs, kapalı bir yapıya sahip olan Anadolu’da degisimin öncüsü
olmuslardır.

Bütün bu sonuçlara ragmen, Yunan ve destekçisi Batı çevrelerince, Türk-
Yunan nüfus Mübadelesi bugün de geçmiste oldugu üzere Batı Anadolu ve
Karadeniz’in Rumların hakkı oldugu, sözde bölgenin asıl halkı olan Rumların
sürüldügü ve soykırıma ugradıkları iddialarının dayanagı olarak kabul görmektedir.
Yine aynı çevrelere göre mübadelenin, Osmanlı Devleti’nde iktidarda bulunan ttihat
ve Terakki yandaslarının Türkçü politikaları neticesinde genç Türkiye Cumhuriyeti


Devleti’nin milliyetçi bir yaklasımıyla yapıldıgı iddia edilmektedir. Konuya geniş
çerçeveden bakıldıgında ise, Balkanlar’da yüzyıllardır yasamakta olan Müslüman
Türklerin 19. yüzyıldan itibaren Anadolu’ya dogru göçe zorlandıkları ve kurulan her
devlet tarafından “öteki” kabul edildikleri de bir gerçektir.934 Rumeli’den
Anadolu’ya göç eden Türklerin sayısı milyonlarla ifade edilebilir. Bu göçlerin çogu
da zorla ve gayrihukuki olmustur. Türklerin maruz kaldıkları bu göç, bütün mal
varlıklarının geride bırakılması ve bir daha dönmemek üzere olmustur. Türklerin
mallarının herhangi bir hukuki hakkı aranamamıs, çoguna el konulmustur.
Madalyonun öteki tarafına bakıldıgında ise, hem geçmiste hem de günümüzde
herhangi bir ayırım görmeyen gayrimüslim unsurların, sadece ülkenin bütünlügü söz
konusu oldugunda göçe tâbi tutulmus, göç sırasında da her türlü ihtiyaçları devlet
tarafından giderilmistir.

Burada nihai sonuç olarak ifade edecek olursak, propagandanın gücü çok net
olarak görülmektedir. Geçmiste Ermenilerin tehcirinin suç olarak dayatıldıgı
Türkiye, simdi de Rumların sözde soykırım ve tehciri ile karsı karsıya bırakılmak
istenmektedir. Bunun sonrasında Kürtler ve Süryaniler, Keldaniler ve hatta Yahudiler
gelmekte, Türkiye ırkçılık ve yayılmacılıkla suçlanmaktadır. Avrupa’nın zihninden
bir türlü çıkmayan “Sark Meselesi”, degisik isimlerle tarih boyunca karsımıza çıkmış
olup, bundan sonra da çıkması muhtemel görünmektedir. Geçmiste Balkanlar’dan
sökülmeye çalısılan Türkler, simdi de, Anadolu’nun da ötesine atılmak için
zorlanmaktadır. Bu sası bakış
açısının Batı kamuoyundaki “Türklerin Avrupa
yakasından ve stanbul ile Bogazlardan atılması” ilk kısmı, kısmen gerçeklesmis,
ancak sark meselesinin ikinci kısmı olan “Türklerin Anadolu’dan, hatta bir ngiliz
diplomatın ifadesiyle, kürre-i arzdan atılması” fikri henüz gerçeklestirilememistir.
Her ne kadar “tarih geçmisle, geçmiş
insanlarla, olaylarla, zaman ve mekan dilimleri
içinde ugrasmalı görüsü” genel olarak kabul edilse de, geçmisten, hâlden alarak
ortaya koymaya çalıstıgımız belgeler ve görüslerle bir tarihçi olarak bakılmasa bile
bir bilim adamı veya basiretli bir tüccar gözüyle bakıldıgında da, bu ikinci ve
sonuncu senaryonun tekrara sahnelenmeye çalısılması kuvvetle muhtemel
görünmektedir.

934 Cemiyet-i Akvâm ve Türkiye’de Ermeni ve Rumlar, Dâhiliye Nezareti Muhacirîn Müdiriyet-i
Umimiyesi, stanbul 1337, Nesriyat No:6,


ÖZET


XX. yüzyılın baslarında dünyada büyük devletler ve imparatorluklar yıkılmıs,
yerlerine yeni ulus devletler kurulmustur. Topraga dayalı büyük imparatorluklar
üzerinde kurulan bu ulus devletlerin en önemli özellikleri kendi sınırları içerisinde
homojen bir yapı olusturmayı amaçlamış
olmalarıdır. Bu amaç özellikle Balkanlarda
birçok milletin göç etmesi sonucunu dogurmustur. Bulgar, Yunan ve Türklerin
etkilendigi bu hareketler sonucunda en büyük göç hareketiyle Türkler karsı karsıya
kalmıstır.

Yunanlıların uluslasma politikaları ve propagandaları sonucunda iki devlet
arasında zorunlu hâle gelen bu göç, 1923 yılında Lozan Konferansı sırasında resmen
kabul edilmistir. Bu antlasma ile 1.200.000 Rum Anadolu’dan Yunanistan’a,

463.000 Müslüman Türk de Türkiye’ye göç etmis, bu göç beraberinde sosyal,
ekonomik ve kültürel birçok problemi de beraberinde getirmistir. Türk nüfusu
azaltmak ve bölgeyi Rumlastırmak için yapılan propaganda ve politikalar sonucunda
isgal edilen Batı Anadolu üzerinde sözde tarihi mirasçılık iddiaları sürekli
tekrarlanmakta, Yunan Meclisi’nde “Küçük Asya’da Katliam Günü” adı altında
kabul edilen sözde katliam iddialarının propagandası yapılmaktadır. Biz bu
çalısmada söz konusu propagandalara tarihi gerçekler çerçevesinde ilmi cevaplar
vermeyi ve gerçegi gün yüzüne çıkarmayı amaçladık.


ABSTRACT

In the early XX. century, new national countries were founded in here,
instead of big states and empires fell down in the world. These news countries, which
were founded on the area where the big empires were based on land, are particularly
their most importatnt purpose occured as a homogeny structure in the own border.
This aim, particularly, caused that a lot of nations migrated in the Balkans.
Bulgarian, Greek and Turks were affected from these movements and Turks met face
to face this big migration movement.

The policies of get nation of Greeks and the result of their propagandas
between two countries, this migration became compulsory and in 1923, at during the
Lousanne Conference, it was accepted officially. According to this agreement

1.200.000 Greek of Turkish nationaly migrated from Anatolia to Greek and 463.000
Moslem Turks also migrated from Grek to Turkey. In addition to this brought
together a lot of social, economic and cultural problems. To reduce Turkish
population and the result of propaganda and policies to get Greek in this region,
taken over on West Anatolia, supposedly, the claims of historical heritage are
continual repeated. In the Greek parliamentary, called under the “Small Asia
Massacre Day”, accepted supposedly the claims of massacre propagandas are
performed. Our purpose is in this study to give scholary answers in the frame of the
historical truths and to obtain truths for clarification of this supposedly events.


KAYNAKLAR

Mübadele konusunda yararlandıgımız kaynakları su sekilde tasnif ettik.

1- Arsiv Vesikaları

Basbakanlık Cumhuriyet Arsivi konuyla ilgili belgeler açısından zengin
oldugundan çalısmanın ana kaynagını olusturmustur. Arsivden 150’den fazla
belge kullandık. Arsiv belgelerini, Basbakanlık Muamelât Genel Müdürlügü
kayıtları, Bakanlar Kurulu Kararları ve Toprak skân Genel Müdürlügü
kayıtlarının verileri olarak iki ana bölümde inceledik. ncelenen belgeleri de ana
baslıklar olarak tasnif edersek elde edilen belgeler:

a-Hilâl-i Ahmer Cemiyeti yetkililerinin gönderdigi raporlar ve ilgili
makamlarla yaptıgı yazısmalar.

b-Mahalli mâr ve skân Müdürlerinin Bakanlıklar ile yaptıgı
yazısmalar.

c-Belediye Baskanlarının mahalli idarecilere ve Ankara’ya
gönderdikleri talepler ve çözüm önerileri ile ilgili yazısmalar.

d-Muhtelit Komisyon üyelerinin Ankara’ya gönderdikleri telgraflar
ve raporlar.

e-Mübadillerin iskânı, iâselerinin karsılanması, tasınması ve üretici
hâle getirilmesi için Bakanlar Kurulunun aldıgı kararlar ve kararnâmeler

f-Gazetecilerin veya vapurlarda bulunan görevlilerin gönderdigi
raporlar.

g-Aileleri dagıldıgı için veya diger sebeplerden iskân yerlerine
gitmeyenler ile ilgili sikâyet ve basvuru yazısmalarıdır.

ATASE (Genel Kurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Baskanlıgı)
Arsivi’nde yaptıgımız incelemelerde ise çogunlukla Yunanlıların Anadolu’da
yaptıkları mezalim ve mülkî ve askerî makamlar arasındaki yazısmaları ile esir
mübadelesi üzerine belgelerin çok oldugu görülmüstür. Arastırma konumuz nüfus
mübadelesi oldugu için konumuz ile ilgili belgelere ulasırken, ayrıca Harp Tarihi
Vesikaları Dergisi’nde yayınlanan belgelerden istifade ettik. Çalısma konumuz ile


ilgili önemli verilere sahip oldugunu bildigimiz Kızılay Arsivi’nde, yaptıgımız
resmi ve sifahi basvurulara ragmen çalısma imkânı bulamadık.

2- Yayınlanmıs Resmi Vesikalar ve Raporlar

Yayınlanmış
resmi vesikalar ve raporlar, Yunanlıların zmir’i isgali ile
baslayan süreçte mübadeleye sebep olan mezalim, baskı ve propaganda ile ilgili
bilgi ve belgelerden olusmustur. Bunların bir kısmı komisyon raporları olup bir
kısmı da askeri raporlardan olusmustur.

zmir’in Yunanlılar Tarafından sgaline Müteallik Makâmât-ı
Askeriyye Mevrûd Raporlar, Dersaadet 1335: Bu kaynak eser, zmir’in
Yunanlılar tarafından isgal edildigi gün meydana gelen olaylar hakkında çesitli
askeri makamlarca hazırlanan raporlardan olusmaktadır. Burada ayrıca
Yunanlılarca yapılan mezalim ve tahribat ile ilgili listeler de verilmistir.

zmir, Ayvalık, Aydın Havalisinin Yunanlılar Tarafından sgali ve
Yunan Mezalimi Hakkında Makâmât-ı Askeriyyeden Mevrûd Kitapları Havi

kinci Kitap, Dersaadet 1335: Bu da, çesitli komutanlıklar tarafından hazırlanan
raporlar ve yazısmalardan olusmaktadır.

zmir’in Yunanlılar Tarafından sgaline Müteallik Jandarma
Kumandanlıgı’nın ve Osmanlı Komisyonu Reisinin Raporları, Dersaadet
1335: zmir’in isgali ve isgal sırasında meydana gelen olaylarla ilgili raporlardan
olusmaktadır. Buradaki raporlardan bazıları Harp Tarihi Vesikaları Dergisi (S: 38,
Vesika:907)’nde yayınlanmıstır.

Yunan Kuvve-i sgaliyesi ve Yerli Rum Ahali Tarafından ka’ Edilen
Cerâim ve Cinayâtın Tahkîk Edilebilen Aksâmı, 1335: Turgutlu halkından
çesitli kisilerin hazırladıgı bir rapor ile General Milne’ye yazılmış
bir rapor
bulunmaktadır. Raporlarda Yunan askerleri ve yerli Rumların yaptıgı zulümler
anlatılmaktadır. 14. Kolordu Kumandanlıgı’nın oldugu anlasılan 19 Agustos 1919
tarihli bir rapor yayınlanmıstır.

Anadolu’da Yunan Zulüm ve Vahseti, Ankara 1338: Bu eser üç
bölümden olusmakta ve Aydın vilayetinde yasanmış
olan Yunan mezaliminden
ayrıntılı olarak bahsetmistir.


Orta Anadolu’da Yunan Mezalimi, Ankara 1337: Garp Cephesi ikinci
subesince yayınlanan kitabın daktilo edilmis nüshası ATASE Kütüphanesindedir.

Türkiye’de Yunan Fecayii, Matbaa-i Ahmet hsan ve Sürekâsı, C.I-II,
stanbul 1337: Eserin genellikle tamamında Bursa, zmit, Çanakkale ve stanbul
havalisinde yasanan Yunan mezalimi islenmistir. Eser Dahiliye Vekaleti’nce
yayınlanmıstır.

TBMM Zabıtları

Türkiye Büyük Millet Meclisi Zabıt Cerideleri’nden yaptıgımız
incelemelerde Lozan görüsmeleri ile ilgili yapılan konusmalar, mübadele ile ilgili
ilân edilen kanunlar ve milletvekillerinin mübadelede yasanan sorunlar üzerine
yaptıgı konusmalar, Mübadele mâr ve skân Vekaleti’nin kurulusu konularında
yararlanılmıstır. Kanunların çıkartılması sırasında yapılan görüsmeler ve özellikle
çesitli vilayetlerde bulunan Emvâl-i Metrûke’nin durumu üzerine yapılan
tartısmalar incelenmistir.

Papers Relating to the Foreign of the United States 1922, Volume II,
Washington 1938 (United States National Archive), United States Goverment
Printing Office, Amerikan Ulusal Arsivi olarak kodladıgımız bu yayında özellikle
1922 yılında Anadolu’dan kaçan Yunan askerlerinin yaptıkları mezalim ile Rum
ailelere Amerikan Yakın Dogu Yardım Dernegi’nin yaptıgı yardım ve faaliyetler
ile Rumların tasınması ile ilgili raporlar yayınlanmıstır.

Ethnic Minorities Of Balkan States 1860-1971, C.3, Archive Editions,
2003. Eserin tamamı bölgeler hâlinde ciltlenmistir. Balkan Devletleri ile ilgili
kısımda Balkan devletlerinin birbirleriyle olan iliskileri, anlasmaları ve ngiliz elçi
ve konsolosların gönderdigi raporlar dahilinde bölge ile ilgili ngiliz belgeleri
bulunmaktadır. Buradan özellikle Dr. Nansen’in adalara yıgılmış
olan Rum
göçmenlerin durumu ile ilgili olarak Lozan Konferansı’na sundugu rapora ulastık.

Ayrıca resmi vesika niteligi de tasıyabilen dönem hakkında bilgiler
vermekte olan anı ve hatıraları da burada kullanmak mümkündür. Mesela Galip


VII

SÖYLEMEZOGLU’nun1 eserinde Balkanlar’da yasanan hareketlenmeler,
Yunanistan ile yapılan ilk mübadele görüsmesi gibi konularda bilgi edinilmistir.

3 Süreli Yayınlar

Türkiye Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi Mikrofilm bölümünde, Türk
Tarih Kurumu’nda ve Milli Kütüphane’de yaptıgımız çalısmalarda konumuzla
ilgili geniş
bilgi veren dönemin belirledigimiz basını ve Hilâl-i Ahmer
Mecmuası’nın bazı sayılarına ulastık. Basın’da basyazılar ile iskelelere gelen
mübadiller, Lozan’da Patrikhâne ve Mübadele konusu ile iskân ve tasıma isinde
yasanan sorunlar ve çözümleri ile ilgili yazılar incelenmistir. Dönemin basını
kapsamında Hakimiyet-i Milliye, Cumhuriyet, Tanin, Aksam, Vatan, kdam
ve Akdeniz gazeteleri incelenmistir.

4.- Anılar ve Hatıralar

Dönemin olaylarına bakış
açısı getiren ve olayların bizzat içinde olan
askeri ve sivil liderlerin anılarından da faydalanılmıstır. lk kaynak olarak Mustafa
Kemal ATATÜRK2 olmak üzere, özellikle nüfus oranları hakkında bilgi veren
Celal BAYAR,3 Aydın vilayet nüfusu ve Ortodoks Türkler hakkında bilgiler
veren M. Sefik AKER,4 Yunan mezalimi komisyonunda bulunan Halide Edip
ADIVAR,5 Çesme Kaymakamı olan Hilmi URAN,6 Yüzbası Ahmed,7 Yunan
politikaları hakkında bilgi veren Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU’nun8
eserlerinden faydalanılmıstır. Bunun yanında ailesi mübadil olan kisilerin veya
mübadil ailelerle söylesi ve inceleme yapan yazarların da anıları ve
arastırmalarından faydalanılmıstır.

1 Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU, Basımıza Gelenler 1918-1922, stanbul 1932.
2 Mustafa Kemal ATATÜRK, Nutuk, Ankara 1927.
3 Celal BAYAR, Ben de Yazdım, Milli Mücadeleye Giris, C.V, stanbul 1997.
4 M. Sefik AKER, stiklal Harbinde 57. Tümen ve Aydın Milli Cidali, C.I, stanbul 1937


5 Halide Edip ADIVAR, Yunan Mezalimi, stanbul 1970; Türk’ün Atesle mtihanı, stanbul
1987, Atlas yayınevi
6 Hilmi URAN, Hatıralarım, Ankara 1959.
7 Süvari Yüzbası Ahmet, Türk stiklal Harbi’nin Basında Milli Mücadele, (Yayın Komisyonu:
smail AKA-Vehbi GÜNAY-Cahit TELC ), zmir 1993.
8 Galip Kemali SÖYLEMEZOGLU, Basımıza Gelenler 1918-1922, stanbul 1932



5- Basvuru Eserleri

Dönemle ilgili ayrıntılı bilgiler vermekte olan ve konuyla ilgili yayınlar
incelenmistir. Özellikle Yunanistan’da yasanan iskân uygulamaları hakkında,
Stephen LADAS9’ın ve Dimitri PENTZOPOULOS10’un eserlerinden, Türkiye’de
yasanan mübadillerin iskânı ile ilgili olarak da Kemal ARI11’nın ve Nedim

PEK12’in eserlerinden faydalanılmıstır. Ayrıca nüfus bölümünde de Yunanistan
iddialarının dayanak noktası olan Patrikhane’nin Batı Anadolu’daki Rum nüfusla
ilgili verilerini kullanan George SOTER AD S13 , Leon MACCAS14 , Georgios
NACRACAS15’ın ve George SVONOROS16’un eserlerinden, Türkiye’nin nüfus
kaynaklarını kullanan eserlerden de H. Kemal KARPAT17 ve Justin
McCARTHY18’nin eserlerinden ve Devlet statistik Enstitüsü’nün resmi istatistik
verilerinden faydalanılmıstır.

9 Stephen; LADAS, The Exchange Of Mınorities Bulgaria, Greece and Turkey, New York
1932, Macmillian Company.

10 Dimitri PENTZOPOULOS, The Balkan Exchange of Minorities and its Impact Upon
Greece, Paris 1919, Publication of the Social Sciences Center Athens.

11 Kemal ARI, Büyük Mübadele Türkiye’ye Zorunlu Göç (1923-1925), stanbul 2003, Tarih
Vakfı Yurt yayınları.

12 Nedim PEK, Mübadele ve Samsun, Ankara 2000, Türk Tarih Kurumu yayını.

13 George SOTERIADIS, An Ethnological Map ilistrating Helenizm in the Balkan Peninsula
and Asia Minor, London 1918, Edward Stanford ltd.
14 Leon MACCAS, L’ Héllénisme de l’Asie Mineure, Paris 1919, Berger Levnault Editeurs.
15 Georgios NAKRACAS, Anadolu ve Rum Göçmenlerin Kökeni, 1922 Emperyalist Yunan
Politikası ve Anadolu Felaketi, stanbul 2003, Belge yayınları.
16 N.J. SVONOROS, Yunanistan Nüfusu ve Yunanistan Nüfus Sayımları, Basvekalet statistik
Umum Müdürlügü Yayını: 64, Türkçelestiren: M. Galip, Ankara 1936.
17 Kemal H KARPAT; “Osmanlı Nüfusu Demografik ve Sosyal Özellikleri (1830-1914)


stanbul 2003, Türk Tarih Vakfı Yurt yayını.

18 Justin McCARTHY, Müslümanlar ve Azınlıklar, Çev: Bilge UMAR, stanbul 1998, nkılâp
yayınevi.


EK: 2-b Mübadillerin Tasıma si çin Türk Vapurcuları ile Yapılan Nakil Sözlesmesi


EK: 2-c Mübadillerin Tasıma si çin Türk Vapurcuları ile Yapılan Nakil Sözlesmesi


EK:2-a Mübadillerin Tasıma si çin Türk Vapurcuları ile Yapılan Nakil Sözlesmesi BCA:
30.18.00/8.50.14, 1923


EK: 5-a Makedonya’da Kurulan Mübadele Cemiyeti Tarafından Vekalete Sunulan Rapor, ATASE
Arsivi, ATA ZB, K:38, G:75, B:75-1


EK 5-b Makedonya’da Kurulan Mübadele Cemiyeti Tarafından Vekalete Sunulan Rapor


EK: 4 Gazi Mustafa Kemal Pasa’nın slâm Âlemine Mübadillere Yardım çin Yaptıgı Konusması,
Türk Hilâl-i Ahmer Dergisi, 15 Subat 1924


EK: 3-a Mübadeleye tabi kimselerin iskân edilecekleri mıntıkalardaki Emvâl-i Metrûkede Yapılacak
Müsta’cel Tamirât-ı Cüz’iyeye Aid Talimatnâme.BCA: 272.80/3.8.6. (7). 1924 (Orjinali 25 sayfadır.)



EK: 3-b Mübadeleye tabi kimselerin iskân edilecekleri mıntıkalardaki Emvâl-i Metrûkede Yapılacak
Müsta’cel Tamirât-ı Cüz’iyeye Aid Talimatnâme


EK: 1-a Mübadillerin geçici olarak barındırılması için hazırlanan Misafirhâne Talimâtnâmesi, BCA:
272.12/40.42.3.(3), 27 Kasım 1923


EK: 1-b Mübadillerin geçici olarak barındırılması için hazırlanan Misafirhâne Talimâtnâmesi


EK: 1-c Mübadillerin geçici olarak barındırılması için hazırlanan Misafirhâne Talimâtnâmesi


EK: 8 skelelerde toplanmış
olan mübadillere yapılan çifte standardı konu alan haber, Aksam 15
Mayıs 1924


EK: 7 Mübadeleye tabi olup da gitmek istemeyen Rumların polis nezaretinde toplanması ile ilgili
haber, Cumhuriyet Gazetesi 19 Tesrin-i Evvel 1924,


EK. 6 Mübadele Komisyonunun Müzakeresini Yaptıgı Mukavelename Metni, Vakit Gazetesi, 13
Ocak 1923


EK: 9-a Firar eden Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış
olan Turgutlu sehri, Türk Hilal-i Amer
Dergisi, Eylül 1922


EK 9-b Firar eden Yunanlılar tarafından yakılıp yıkılmış
olan Manisa sehri, Türk Hilal-i Amer
Dergisi, Eylül 1922


EK: 10-a Usak’ta Evleri Yakılıp Yıkılan Türklere Hilâl-i Ahmer’in Yardımı, Türk Hilâl-i Ahmer
Dergisi 1922


EK 10-b Selanik skelesinde Bekleyen Mübadil Türkler, Türk Hilâl-i Ahmer Dergisi 1922




ALINTIDIR

GÖÇMEN DENİLENLER ASLINDA KİMLER?

Yeni nesiller göçmenleri Mars'tan gelmiş sanıyorlar. Göçmenler bu milletin akıncı çocukları mücahitleri ve muharipleri. 14.yüzyıldan başlayarak Pasif olanlar kalmış, aktif olanlar gitmiş. Mesela bizim ailemiz Konya, Karaman Yöresinden kalkıp atlara binip sipahi olarak Balkanların fethine gitmişler. Bunları konuşurken kullanılan kelimeler dahi bir bilgiyi gerektiriyor. Osmanlı ordusu iki kısımdan meydana gelirdi süvariler ve yayalar. Yayalar yeniçerilerdi ve İstanbul'daydı. Süvariler ise, dirlik sistemi sayesinde, bütün Osmanlı devleti sınırları içinde her yerdeydi. Nerede ihtiyaç varsa oraya giderlerdi.

Osmanlı devletinde demokratik yapıyı destekleyen iki önemli yapı vardır; birisi vakıflar diğeri ise dirlik sistemidir. Dirlik sistemi şudur: Ordu gider bir ülkeyi fetheder. Orada özel ve miri araziler vardır. Devlete kalan arazileri devlet harpte başarı gösteren sipahilerin kumandanları arasında yönetimini taksim eder. Bu kumandanlar devletten maaş almazlar. Devlet belli bir bölgenin yönetimini onlara vermiştir.

Bunları anlatmamız gerek. Çünkü Türkiye'de halk çok cahil kaldığı için şöyle bir bakış açısı var. Deniyor ki sanki Türkiye'nin içerde çok imkânları vardı da bir de göçmenlere izin verdi bizim işlerimiz kötü oldu. İşte bütün bunlar cehaletten doğuyor. Balkanlardan göç edip gelenler bu ülkenin asli sahipleri. Onlar geride kalanlar için gidip harp ettiler onlar yüzünden varlıklarını kaybettiler.

Cehaletten halk bilmediği için her şey yanlış gider. Düşünceler yanlış olur mefhumlar yanlış kullanılır. 93 harbinde bir taraftan Kafkasya'dan öbür taraftan balkanlardan Romanya'dan, Bulgaristan'dan Türkler göç ederler. 'Senede Bir Gün' diye bir filmi bilirsiniz. O film 93 harbindeki göçü bir aşk hikâyesiyle anlatıyor. Oradaki Türklerin arabalarla gelmesi, oradaki ailelerin parçalanması gibi hikâyeler. O vakit İstanbul camilerinin avluları gelen muhacirlerle dolup taşıyor. Büyük göç odur. Dönüş göçleri. İkinci büyük dalga Balkan Harbidir. Balkan harbinde, Balkanlardaki hemen hemen bütün Türkler kaçmışlardır. Kaçamayanlar RUMELİ & BALKAN Milletleri tarafından öldürülmüştür. Kaçanlar çoğunlukla Selanik'e gelmişlerdir. Balkanlarda SELANİK ve Bosna o zamanlar en büyük Türk şehirleriydi.

Elbette yeni kuşak bunları pek bilmez. O zamanlar Selanik ve Üsküp Anadolu'nun çoğu şehrinden daha Türk ve Müslümandı. Çünkü Türklerin akıncı, aktif, cevval gücü oralara gidiyor. Harp eden, cihad eden, çalışan, hüküm eden aksiyon halindeki nüfus oraya gitmiş. Ona 'Kızıl Elma' deniyor. Hep öne bir hedef konuyor o hedefe varmak için akınlara devam ediliyor. Onun için Balkanlardaki ikinci dalga Balkan Harbidir. Harpten sonra oradaki Türklerin bir kısmı tekrar memleketlerine geri dönmüşler, bir kısmı ise İstanbul'da kalmaya devam etmişlerdir. Üçüncü, dördüncü dalgalar mübadeleyle Yunanistan ve diğer Balkan ülkelerinden Cumhuriyet döneminde olmuştur. 1938'de ATATÜRK'ün ölümünden sonra bir anlaşma yapılmıştır Tevfik Rüştü Aras zamanında ve Balkanlar'dan milyonlara yakın insan bu sefer anlaşmayla göç ettirilmiştir.Alıntı fakat Selanik'li torunuyum göçmen değilim kabul etmiyorum gerçek Türk'üm